02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 MAYIS 2007 PAZAR 27 Mayıs 1960’ın Tarihsel Yeri Cumhur UTKU PENCERE Bugünün Anlamı... Bugün 27 Mayıs... 47 yıl önce bugün asker yönetime el koymuş, Kurucu Meclis oluşturmuş, 1961 Anayasası halkça onaylandıktan sonra kışlasına çekilmişti... Eğer birkaç gündür gerici gazetelerde ‘27 Mayıs aleyhine’ veryansın yayınlar yapılmasaydı, bu yazıyı yazmayacaktım... Yaklaşık yarım yüzyıl önce yaşanmış ‘27 Mayıs’ın anlamı nedir?.. ? Asker o günden bu yana yönetime çeşitli ‘müdahale’lerde bulundu; bunlardan 12 Eylül en ağırıydı... 27 Mayıs ilericiydi.. 12 Eylül gericiydi.. Ancak yaklaşık yarım yüzyıllık çalkantılı bir süreçten sonra gerçeğin altını tekrar tekrar çizmekte yarar var: Bugün 1.5 milyar nüfuslu İslam dünyasındaki 52 devlet arasında tek laik cumhuriyet Türkiye’dir... Uygarlık tarihinde bunun ne demek olduğunu bilmeyen ya cahildir ya da kafası karışık enteldir. ? Türkiye’de Avrupa’nın yaşadığı Aydınlanma Devrimi’nin başını (Batı’dakinden farklı olarak) sivilasker bürokrasi çekmiştir. 27 Mayıs olayı da bu kapsamda değerlendirilmezse anlaşılamaz!.. Hele 27 Mayıs’ı bir kan davasına dönüştürüp (başta Menderes olmak üzere) üç idam çerçevesinde ele almaya çabalamak tarihsel bilincimizi büsbütün kısıtlar... Asker kendi içinden de iki kişiyi (Albay Talat Aydemir, Binbaşı Fethi Gürcan) yaşanan çalkantılarda astı... Deniz Gezmiş ve arkadaşları 12 Mart döneminin idam sehpalarında gözlerini yaşama kapadılar... Geçmişte yaşanan tarihsel olayları anlayıp yerli yerine oturtabilmek için ilk elde duygusal tepkileri bir yana bırakmak gerek... ? 27 Mayıs devriminin düzenlediği 1961 Anayasası Türk demokrasisinde bir büyük aşamayı vurguluyor ve kısaca şu hakları ve kurumları ülke ve devlet yaşamına getiriyor: “Sosyal devlet.. Anayasa Mahkemesi.. Yüksek Yargıçlar Kurulu.. İdarenin bütün kararlarına yargı yolunun açık olduğu ilkesi.. Üniversite özerkliği.. Sendikal haklar.. Grev hakkı.. Toplusözleşme düzeni.. Yargı bağımsızlığı.. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı.. Doğal yargıç ilkesi.. Sosyal güvenlik hakkı.. Ücrette eşitlik ilkesi..” Alt alta dizdiğim bu kurumlar ve demokratik haklar bilimsel açıdan ancak bir gerçeği vurgulayabilir: 27 Mayıs bir devrimdir!.. ? Zamana ve zemine göre askeri müdahalenin içeriği çeşitli olabilir; ilerici, gerici, faşist, demokratik, devrimci, karşıdevrimci, milli, gayri milli, laik, antilaik darbeler söz konusudur... Bugün Türkiye’de bir askeri müdahaleye gerek yok... Ama İran, Suudi Arabistan ya da Kuveyt gibi ülkelerde laik bir askeri darbe demokratik içerik açısından ne anlam taşıyor?.. Konuya bilimsel açıdan bakmak, Tarih Baba’nın terazisinde değerlendirmek, biçimsel yanılgılardan korunmak için birebirdir... ? Ülkemiz bir sivil darbe sürecini yaşıyor... Bir azınlık partisi Meclis çoğunluğunu ele geçirmiş, ‘Ilımlı İslam Devleti Modeli’ne doğru ülkeyi sürüklüyor... Bu sivil darbeye ve antilaik oldubittiye karşı seçimlerde sivil bir direnişi yaratabilirse, Türkiye çağdaş uygarlığa layık olduğunu kanıtlayacaktır. T ürk ordusunun 27 Mayıs 1960 günü yaptığı harekâtın ana maksadı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kaybedilen temel niteliklerini ve bozulan devlet yönetimini yeniden düzenleyerek halkın yeni temsilcilerine teslim etmekti. Milletin onayladığı, milli sivil güçlerin tamamının desteklediği ve milletin geleceğinin yeniden düzenlenmesini hedef alan bir harekâta darbe demek haksızlıktır. Çünkü 27 Mayıs 1960 sabahı yapılan harekât bir darbe olarak kalmamış, Türk ordusu subaylarının Cumhuriyetin temel değer ve niteliklerini koruma ve kollama ile birlikte Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan Türk devriminin devamını sağlayan bir girişim olarak sürdürülmüştür. Kaldı ki halkoylaması ile kabul edilen 1961 Anayasası’yla da, devlet yapısında, sosyal ve siyasal kurumlarda devrim niteliğindeki köklü değişikliklerin uygulandığını bilmekteyiz. Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulu, Devlet Planlama Teşkilatı, Kredi ve Yurtlar Kurumu, Ordu Yardımlaşma Kurumu, Türk Standartları Enstitüsü, Basın İlan Kurumu ve diğerleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yeni kurumlarıydı. Özgür basın, özerk üniversite ve özerk TRT halkın önünü açıyor, yeni grev ve toplusözleşme hakları toplumda örgütlenmenin ve dayanışmanın güçlenmesini sağlıyordu. Gerçekten siyasal ve sosyal yeni felsefelerle, yeni siyasetçilerle bir dönem kapanmış, yeni bir dönem başlamıştı. Benim kuşağım da askeri, sivili, bürokratı ile 68 kuşağı bu dönemde yetişmiş ve bu dönemde cumhuriyet, devlet, millet, halk, laiklik ve devrim kavramları ile tanışmıştır. Askeri bir müdahaleye ve askerin siyasete karışmasına neden olan siyasetçiler ölmediler, itibarlarını geri aldılar ve acıklı bir halk kahramanı olarak da tarihteki yerlerine çekip gittiler! 27 Mayıs’ın getirdiği grev ve toplusözleşme haklarıyla mühendisler bile işçi statüsüne sahip olmak istemişlerdi. Daha önce amele diye kızını işçiye vermek istemeyen kız babaları, işçiye kız vermeye başladıydı... Sendika ağaları, siyasi avantalar uğruna bu özgürlükleri ve güzel gidişi sulandırıp etkisizleştirdiler. Şimdilerde onların altlarında son model resmi sendika arabaları ve emekçilerin gözünde de yeni oyunlar var. Oysa 1961 Anayasası’nın gerekleri yerine getirilseydi, işçiler ücretler olarak üçdört kat ileride, sanayileşme de beşon kat yüksekte olacaktı... 12 Eylül harekâtı ise gençlerin birbirlerini öldürmelerinin ve siyasi tıkanmışlığın suçunu bu anayasada buldu. Kaldırdı bütün hakları. İşçiyi, köylüyü ve emekçi halkı daha da kötü durumda bırakarak ve bütün memleketi Turgut Özal zihniyetine teslim ederek tarihteki yerine çekip gitti! Geçmişe sarılanlar İsmet İnönü, 27 Mayıs 1960’ı izleyen günlerde “Şartlar gelişirse ihtilaller hak olur” diyebilmiştir. Şimdilerde ise haklı olarak hâlâ 12 Eylül ile 27 Mayıs’ın karşılaştırılması yapılmaktadır. Her iki müdahaleyi yaşayanlar ise 12 Eylül 1980 darbesinin, 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinin getirdiklerini nasıl götürdüğünü anlatmaya devam edeceklerdir. Türk Devrimi’nin devamını kimler istememiştir? Kimler Kemalizmi Atatürkçülük, devrimi de reform paketi haline getirip küçültmüş ve yok etmişlerdir? Mağdurlarının fazla, sebeplenenlerin de az olduğu bir hareket, oluşum ya da düzenleme, önden etkilenenlerden onay göremez. Yönetilenler (halk) için müdahale ve müdahalenin içeriği belki o günlerde fark etmez, ama esas rahatsız olacak ve mağdur olacak olanlar, mevcut yöneticiler ve yöneticiliğe talip olanlardır. Yeniden yapılanma Kaçırılan fırsatlar 27 Mayıs 1960 gününü izleyen günlerde Atatürk devrimlerinin yoluna baş koyan vatansever subaylar, hayal ettikleri toplumsal biçimlenmeyi gerçekleştiremediler, doğal olarak bölündüler, ayrıştılar ve başlangıçtaki isteklerini tam olarak yerine getiremediler. Bu bölünme, darbelerin bir özelliği olmakla birlikte pusuda bekleyen popülist (halkçı, halk yardakçısı) siyasetçilerin marifetiydi. Oysa başlangıçta, memleket için her birinin kafasında Orhan Kabibay’ın mektubunda yazdığı iktidarın devredileceği gün hep birlikte intiharı önermesine benzeyen dehşet önerileri vardı. Eğer 27 Mayıs Devrimi devamlılığı yakalayabilse ve Türk devrimleriyle özdeşleşebilseydi, Türkiye bugünkü Türkiye olmayacaktı. Halkımız devam eden süreçte devrimin kendi kendini yemesini izledi. Her şey açıkça ve milletin gözleri önünde oluyordu... Müsebbipler (bu kötülüklere neden olanlar) ilerideki yıllarda daha net bir şekilde tarih tarafından ortaya çıkarılacaktır. 47 yıl sonra diyebiliriz ki, müdahaleyi yapanlar hem kendilerine hem de devrim fırsatına yazık etmişlerdir. Bize de bugün milletvekili pazarlıklarının yapıldığı, ancak parası olanların siyasetle uğraştığı ve her an ne taraftan geleceği belli olmayan bir darbe korkusu bırakıp tarihteki yerlerine çekip gitmişlerdir! Geleceğe bakış Sizi eylemde alkışlayanlar sonradan bana mı sordunuz deyiverirler. Meşru olmayan bir eylemi haklı dahi olsanız hiç kimseye beğendiremezsiniz. Milliyetçi muhafazakârlar beğenmez, merkezciler beğenmez, liberaller, dinciler beğenmez, demokratlar, sosyalistler, Batıcılar, Doğucular, Türkçüler, Kürtçüler beğenmezler. O halde devlet yönetiminde hedef daima meşru zeminler yaratmak olmalıdır. Öncelikle yapılacak olan, Seçim Yasası ve Siyasal Partiler Yasası’nı Türk halkının bünyesine uygun hale getirmektir. Halkın tamamının iradesi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Milli Meclis’e yansımalıdır. 22 Temmuz 2007 günü yapılacak seçimler sonrası halkın iradesinin TBMM’de temsil edileceğini sananlar yanılmaktadırlar. Siyasi seçimlerin ticari seçimlere dönüştüğü bir sistemde halkın iradesi söz konusu olamaz. Türk milleti, ancak kendi bünyesine uygun bir seçim sistemine kavuştuğunda toplumsal kötü gidişlere kendisi müdahale edebilecektir. 2006/1773 Davacı Zemin Yapı Şirketler Grubu adına Neşet Bülbül vekili Av. Mürvet Başcı tarafından davalı Turgay Güngör aleyhine açılan menfi tespit ve çek iptali davasında verilen karar uyarınca, Kahramanbey Sok, 46/48 (Şantiye) Feriköy İstanbul adresinde olduğu bildirilen DAVALI TURGAY GÜNGÖR’e duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin tebliğ edilemediği, yapılan emniyet araştırmasında bulunamadığı anlaşıldığından, ilanen duruşma gün ve saatinin tebliğine 18.09.2007 gün, 10.30’da duruşmaya gelmeleri bakımından, tebliğ yerine geçerli olmak üzere Tebligat Kanunu’nun 29’uncu maddesi gereğince ilan olunur. 21.05.2007 Basın: 27998 ŞİŞLİ 3. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear