02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
? Baştarafı 1. Sayfada C İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına İLHAN SELÇUK Genel Yayın Yönetmeni: İbrahimYıldız ? Yazıişleri Müdürleri: Mehmet Sucu, Güray Öz (Sorumlu) ? Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara İstihbarat: Cengiz Yıldırım ? Ekonomi: Hasan Eriş ? Dış Haberler: Özgür Ulusoy ? Kültür: Egemen Berköz ? Spor: Abdülkadir Yücelman ? Makaleler: Sami Karaören ? Düzeltme: Abdullah Yazıcı ? BilgiBelge: Edibe Buğra ? Yurt Haberleri: Mehmet Faraç Yayın Kurulu: İlhan Selçuk (Başkan), Emre Kongar (Başkan Yardımcısı), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsilcisi: Mustafa Balbay Atatürk Bulvarı No: 125, Kat:4, Bakanlıklar Tel: 4195020 (7 hat), Faks: 4195027 ? İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık, H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4418745 ? Adana Temsilcisi: Çetin Yiğenoğlu, İnönü Cd. 5 S. Aksoğan İş H. Kat 1 Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15 Antalya Temsilcisi: Ahmet Oruçoğlu Cumhuriyet Meydanı Yıldız Apartmanı B Blok No: 80/5 Tel: 0242 2480057 Faks: 0242 2430509 ? İdare Müdürü: Hüseyin Gürer ? Mali İşler: BülentYener ? Satış: Fazilet Kuza ? Cumhuriyet Reklam: ? Genel Müdür: Özlem Ayden ? Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Tel: (0212) 251 98 74 75 /251 98 81 82 Faks: (0212) 251 98 68 Rezervasyon: (212) 343 72 74 Faks: 212 343 72 53 İmsak: 3.36 Güneş: 5.30 Öğle: 13.08 İkindi: 17.04 Akşam: 20.34 Yatsı: 22.19 Yayımlayan ve Yönetim yeri: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 Yaygın süreli yayın Baskı: Merkez Gazete Dergi BasımYayıncılık San. ve Tic. AŞ Fatih Mah. Hasan Basri Cad. Samandıra Kartal/İstanbul Dağıtım: Merkez Dağıtım Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. www.cumhuriyet.com.tr 27 MAYIS 2007 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK daki ister başka bir partiye olsun, ister bir kamu kuruluşuna yüklemeye çalışıyorlar. Gül Abdullah, Sayın Ahmet Necdet Sezer’in “hâlâ” göreve devam etmesinin “Türkiye’ye yakışmadığını” söylüyor. Türkiye’ye yakışmayan ne varsa mucidi de uygulayıcıları da başta “siyasi strateji ustası” RTE ile peşi sıra ikbal peşinde koşan sanki kendisi değil. RTE, kendini Cumhurbaşkanlığı’na münasip gördü, olmadı. Gül biraderini adaylığa sürükledi. Tutturamadı. Şimdi öyle konuşuyor ki; neredeyse Sayın Sezer bir an önce ayrılmak istediği Çankaya’da kalabilmek için Anayasa Mahkemesi’ni 367’yi kabule zorladı, rejimi yeni bunalımlara sürüklemesi olası anayasa değişikliklerini hazırladı, Meclis’ten geçirdi, diyecek! İkisi de bunları ve buna benzer saçmalıkları söyleyecek kıvamdalar. Bunalım yaratacak yerde, sorunları siyasal gerginlik yaratmaktan kaçınarak çözmek iktidarın görevi değil mi? ??? Sorumluluğu, örneğin nefesini enselerinde hissettikleri laikliği savunan ana muhalefet partisini din düşmanı ilan etmek diye anlıyorlar. Sorumluluk anlayışlarını RTE biriki gün önce ekranlarda ilan etmedi mi? Yazılı, yazılı olmayan kurallara göre; Kuzey Irak’a sınır ötesi bir operasyona ancak siyasal sorumluluğunu bilen bir hükümet, bir iktidar karar verebilir ve fakat: RTE ile Gül için anayasa kaynaklı bu kural geçersizdir. Her türlü sorumluluğu üstlenecek asker ne zaman sınır ötesi operasyon isteminde bulunursa, o zaman lütfedip yasal olanakları sağlamayı görev bileceklerini açıklıyorlar. Son siyasal ve askersel duruma bir göz atalım: ABD askerleri TürkIrak sınırında kapıları tutmuş, Kuzey Irak Kürtleriyle oyuncağı Bağdat hükümeti adına ve tabii, sınırlarda ve topraklarımızda PKK teröristini temizleme operasyonları sürdüren Türk askerine karşı mevzilenmiş… ...Türk askeri Kuzey Irak topraklarına girecek olursa karşısında savaşacak güç olarak ABD askerlerini bulacağını fiilen kanıtlayan askersel bir durum ve siyasal tutum sergileniyor… …Dışişleri sözcüsü Tom Casey, “Bizler” diyor, “Birleşik Amerika hükümeti olarak, kesinlikle Türkiye’den veya başka bir yerden tek taraflı askeri eylemin bir şey çözeceğini düşünmüyoruz”. ??? Gelinen noktada: ABD, her gün üçbeş şehit verme pahasına Türkiye’ye, Kuzey Irak’a ve dostum Kürt aşiretlerine dokunma, diyor. Stratejik ortak, büyük dost diye diye Türkiye’yi harcıyor ve: PKK sorununu dörtbeş yılda bu duruma getiren, izlediği aciz, uydu ve ulusal sorunları bir başka devletin ulusal yararları uğruna feda eden… …ABD karşısında ezik, korkak politikalar izleyen RTE ile Gül: Sorumluluğu askerin üzerine yıkmak için TSK’nin bugüne kadar operasyonu zorunlu gören sözlü, ama resmi bildirimlerini dikkate almadıklarını kanıtlayan ifadelerle, üstelik “yazılı bir talep gelmedikçe” parmaklarını oynatmayacaklarını resmi hükümet kararı olarak açıklayabiliyorlar. Terör karşısında aciz kaldılar; ne yapacaklarını bilemiyorlar. Dün hayır dedikleri yetkileri, bugün polise vermeye hazırlanıyorlar. Sorumluluktan kaçmak için sağa sola saldırıyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçimini içeren anayasa değişikliğini hukuksal ve siyasal açıdan özenle inceleyen Sayın Sezer’i, halka gitmeyi istemeyen, engelleyen Cumhurbaşkanı diye ilan edebilen, geri viteste çalışırken ileri gideceğini tabii türlü yalanlarla söyleyebilen bu kafalardan başka ne beklersiniz? Gündeme getirilen düzenlemelerin polis devleti mantığıyla hazırlandığı vurgulandı GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Polise 12 Eylül yetkileri ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin başkentteki bombalı saldırının ardından polisin yetkilerinin artırılmasını amaçlayan yasa önerisi, hukukçularca kabul görmedi. Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Hüseyin Biçen, yetkilerin, 12 Eylül anayasasına bile aykırı olduğuna işaret ederek “Bu 12 Eylül’ün hortlamasıdır. Tam bir polis devleti mantığı ile hazırlanıyor” dedi. AKP milletvekillerince hazırlanan Polis Vazife ve Salahiyet Yasası’nda değişiklik yapılmasına ilişkin yasa önerisiyle polise tanınmak istenen yetkiler, 12 Eylül’e geri dönüş olarak değerlendirildi. Avukat Şenal Sarıhan, polise tanınan yetkilere ilişkin ifadelerin net olmamasından dolayı antidemokratik uygulamaların ortaya çıkacağının açık olduğunu söyledi. Polise tanınan yetkilerin doğal özgürlük alanlarına müdahaleden uzak olmasının zorunluluğuna işaret eden Sarıhan, “Polisin hangi alanda ve konuda görevli olduğu yasada çok net tanınmalı. Aksi takdirde yetki aşımı ortaya çıkar ve özgürlükler ortadan kalkabilir” dedi. Hüseyin Biçen de yetki artırımını “12 Eylül’ün hortlaması” olarak nitelendirdi. Biçen, “Getirilmek istenen yetkiler bırakın Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri, bizim bile karşı olduğumuz 12 Eylül anayasasına da aykırı. Onun bile gerisinde” dedi. Düzenlemenin 1 Haziran 2005’ten bu yana yapılacak dördüncü değişiklik olacağını anımsatan Biçen, şu değerlendirmeyi yaptı: “Örneğin silah kullanma yetkisi.. birisi panikleyip kaçsa vurulacak. O düzenlemeden çıkacak sonuç bu. Kolluk savcının, mahkemenin denetimi dışına çıkmak istiyor.AKP’nin ne kadar samimiyetsiz olduğu verilen teklifle ortada. Toplumsal muhalefet üzerine iktidar sıkıştığında, ‘grup kararı değil, üç vekilin önerisi’ diyecekler. Kıvırtmak istiyorlar. Oysa Başbakan’ın bilgisi dışında hareket edebileceklerini sanmıyorum.” Denizkurdu 2007 Tatbikatı sona ererken Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki soğukluk sürdü İzmir’de de görüşmediler OZAN YAYMAN Sezer, Erdoğan ve Büyükanıt, Denizkurdu 2007 Tatbikatı’nı büyük bir ilgiyle izledi. (Fotoğraf: AA) FOÇA Denizkurdu 2007 Tatbikatı, Foça açıklarında gerçekleştirilen, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve kuvvet komutanlarının katıldığı seçkin gözlemci günüyle dün sona erdi. Cumhurbaşkanı Sezer ile Erdoğan arasındaki soğukluk dün de göz lenirken, Erdoğan’ın istemiyle iptal edilen haftalık olağan görüşme İzmir’de de gerçekleşmedi. Erdoğan, Büyükanıt ve beraberindekiler, dün sabah bindikleri Meltem Hücumbotu’nun manevra yeteneğini gördüler. Seçkin gözlemciler, Gemlik Firkateyni’ne de geçerek, yerli kaynaklarla geliştirilen Gemi Entegre Savaş İdare Sistemi Projesi Komuta Kontrol Sistemi hakkında brifing aldılar. Cumhurbaşkanı Sezer ise İzmir’de ki üniversitelerin rektörleriyle yaptığı toplantının ardından, askeri helikopterle gemiye geldi. Sezer ve Erdoğan, önceki gün Efes 2007 tatbikatı sırasında olduğu gibi yine yüz yüze gelmekten kaçındı. Öte yandan Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesindeki duyuruda, tatbikat sürerken Ege Denizi’nin uluslararası hava sahasında eğitim uçuşu yapan Türk F16’larına Yunan uçaklarınca iki defa önleme yapıldığı bildirildi. / IŞIL ÖZGENTÜRK Lanetlemek yetmiyor! Ankara Anafartalar Caddesi’nde gencecik bir Türkiye yurttaşı, neredeyse bir çocuk.. bedenine bağladığı patlayıcıları patlattı ve ortalık cehennem yerine döndü. Ardından devletin her kurumunda görev alan üst düzey yöneticiler, terörü lanetlediler. Beş kuruşun hesabını tutan, işlerine mutlaka ama mutlaka otobüsle gitmek zorunda olan; damatlığını, kesesine en uygun yer olduğu için Ulus Çarşısı’ndan seçen; tezgâhtar olarak çalışıp hepsi işsiz ailesine bakan; kadınlar, erkekler, gencecik kızlar, devlet erkânının terörü lanetlemesini duymadılar; onlar artık birer ölüydü.. hem duysalar ne yazar, artık bu lanetin samimiyetine kimseler inanmıyor. Lanetlemek yetmez, önce bunu tartışalım: Bedenine son derece kuvvetli patlayıcılar bağlayıp kendi gibi yaşamın kıyısına tutunmaya çalışan insanları öldürmeyi hedef belleyen o gencecik insan nasıl bir iklimde büyüdü? Aile Sıvas’tan göçmüştü, kendilerini bildi bileli yoksuldular.. okuyamadı, önce babanın çaresiz intiharını, ardından iki amcasının ve ağabeyinin intiharını gördü. Hiçbir şeye inanmamaya başladı. Yaşamın ona sunacağı hiçbir güzellik yoktu, hiçbir gelecek yoktu, başkaldırıdan başka kendini var edecek hiçbir yolu yoktu. Başkaldırdı, iki yıl içerde yattı ve çıktığında değişen tek şey, intiharın bir amacı olabileceğini düşünmesiydi. O artık canlı bomba arayan örgütler için tam bir hedefti. Şimdi filmi baştan saralım.. canlı bomba olmayı neredeyse canı gönülden isteyen bu gencecik insan, herkesin yaşama eşit olarak başladığı bir düzende yaşıyor olsaydı, bayramlarda şarkıların türkülerin söylendiği, herkesin emek ve aş bulduğu, herkesin iş bulduğu bir iklimde yetişseydi acaba canlı bomba olmayı ister miydi? Hangi ideoloji ona gencecik bir kızın saçlarını okşamaktan daha yakın gelebilirdi? Hangi kör kuyularda yolunu yitirmek isterdi?.. Anafartalar’da o bombayı biz hepimiz birlikte patlattık. Çünkü yıllardır yurttaşlarının eşit olduğu bir ülke yaratamadık. Eğitim, sağlık ve kültüre ayrılan parayı şiddetle kısıp bunu beyzadelere gümüş tepsilerde sunduk. Bir türlü milletvekili dokunulmazlığını kaldıramadık; milyonlarca insanın tasarrufuna el koyan banka beylerinin yaptıkları yanlarında kaldı. Her şeyi bir yana bırakın, bu ülkenin koskoca partileri bir araya gelip yüzde 10’luk barajı bile indirmediler. Aydınıyla, okumuşu yazmışıyla hep birlikte sınıf savaşını unutup etnik milliyetçiliğin insanı sürekli içine çeken bataklığında debelenmeye başladık. Öyle yağmalar yaşandı ki, gencecik insanlar milletvekilliğinin bir hizmet yeri değil, bir vurgun yeri olduğuna karar verdiler ve parlamentoya inanç sıfırlandı. Bencilliğin buzlu suları her yeri kapladı ve ülkemiz seri halinde canlı bombalar yetiştiren bir ülkeye dönüştü. Şimdi lanetlemek yetmiyor.. askeri hiçbir tedbir yetmiyor, çünkü yara içinden kanıyor... İnsanların karnı aç, yoksullar.. ve bunu bir kader olarak benimsemiş durumdalar. Şimdi insanlara yoksulluğun bir kader olmadığını göstermenin zamanı. Bunu yapan ülkeler var, Türkiye’nin onlardan hiçbir eksiği yok; yeter ki, siyaset değişmeye başlasın, hem de en radikal biçimde. İ[email protected] liberal, birkaç zarflık da meşhur kişi. Alın size vitrin. Duyduğumuza göre AKP bir kişilik de “rakı içen” kotası ayırmış. Bakalım piyango kime vuracak? Partinin asıl özünü oluşturacak adaylar için doğal olarak özel çalışma gerekiyor. AKP Genel Merkezi’nde aday adayları dün akşam saatine dek tek tek sözlüden geçirildi. Şimdi ikinci çalışma var. Bizim onlara küçük bir yardımımız olsun; olası sorulara nasıl yanıt vermeleri konusunda bazı ipuçları aktaralım. Bu yardımımız karşısında herhangi bir talebimiz de yok, bunu da baştan söyleyelim. Sözlü üç aşamalı olmalı: Devlet kurumlarınakurallarına bakış, ekonomi, dış politika. Hazır olun, soru ve yanıtlara geçiyoruz... ??? Soru: Diyelim ki yeniden iktidara geldik, siz de partinin sözcüsüsünüz. Laiklik konusundaki görüşünüzü sordular. Ne dersiniz? Yanıt: Ben laikim, o laik, her şey laik. Devlet laik, kurumlar laik. Laikliğin olmadığı bir devlet ve hükümet düşünemiyorum. Ancak bu laikliğin tarifini yeniden yapmak gerekir. Tarif beş ya da altı adet olabilir. Ne kadar çok tarifi olursa o kadar iyidir. Böylece halkımız tariflerden istediğini seçer. Soru: Devlet kurumları arasındaki uyumu ve dengeyi nasıl sağlarsın? Yanıt: Önce bu kurumların tümünü ele geçirmeye çalışırım. Ele geçiremediklerimin içini boşaltırım. Ele geçiremediğim güçlü kurumları da birbirine düşürürüm. Böylece dengeli bir şekilde devlet idaresini sağlarım. Soru: Ekonomik göstergeler kötü. Halk arasında ekonominin iyiye gitmediğine yönelik düşünceler belirmeye başladı. Ne yaparsın? Yanıt: Göstergeleri değiştirmek uzun sürer. Ekonomide atılan bir adımın sonuçlarını almak için aylarca beklemek gerekir. Bunun yerine ekonomik göstergeleri hazırlayanları değiştiririm. Onlar da rakamlarla oynayıp her şeyin iyi gittiğini gösterirler. Böylece ekonomiyi rayına oturtmuş olurum. Soru: Önemli bir ihale var, bu ihaleden pay vermek istedikleriniz çok fazla. Ne yaparsın? Yanıt: İhaleyi parça parça ederim. Her birini bir taraftarıma veririm. Soru: İhale bitti, ancak genel merkez son anda birkaç kişinin daha ihaleden pay almasını istedi. Ne yaparsın? Yanıt: İhale almış olanları çağırır, yanlarına genel merkezin istediği ortakları veririm. ??? Soru: Uluslararası bir toplantıda Türkiye’yi temsil ediyorsun. Katılımcılar Türkiye’yi yerden yere vuruyor, ne yaparsın? Yanıt: Ben onlardan daha fazla eleştiririm. Hepsini şaşırtırım. Eğer bizi desteklerseniz Türkiye’yi sizin istediğiniz şekle benzetiriz derim. Soru: Anayasanın kimi hükümleri var ki, partimizin hedeflerine engel. Değiştirmek de mümkün değil. İç hukuk yolları yok. Ne yaparsın? Yanıt: El altından kimi uluslararası kurumlara bu maddelerin değişmesi için Türkiye’ye baskı yapmalarını söylerim. Onlar böyle bir açıklama yapınca kamuoyuna döner, “Türkiye dünyadan ayrı düşemez, dünyaya kulaklarımızı tıkayamayız, bu değişiklikler şart görünüyor” demeçleri veririm. Soru: Demokrasiyi tarif ediniz. Yanıt: Partimizi iktidarda tutacak her türlü düzenlemeye demokrasi denir. Demokrasi geliştirilmeli, en ücra yerlere kadar götürülmelidir. Soru: İstikrar nedir? Yanıt: Partimizin iktidarda kalmasına istikrar denir. Türkiye’de istikrar hiçbir zaman bozulmamalıdır. AKP’li aday adaylarına başarılar dileriz! ankcum?cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear