24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 MAYIS 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ‘Çukurova Bayramlığın Giyerken’ düşsel, düşünsel, şiirsel, görsel, kurgusal eşsiz bir şölen 15 KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Yaşar Kemal büyüsü oğrusu, başlığa “Yaşar Kemal ŞiD iri” mi desem, yoksa “Yaşar Kemal Renkleri”, “Yaşar Kemal Müziği”, “Yaşar Kemal Bilgeliği”, “Yaşar Kemal’in Çukurovası” mı derken, bütün bunları ve daha birçok söylenmeyeni içeren “Büyü” sözcüğünde karar kıldım. Yaşar Kemal’in tüm kitaplarını okumuş, yeniden yeniden okumuş olabilirsiniz… Onun aracılığıyla içinizdeki memleket sevgisini, insan sevgisini, haksızlığa karşı direnci, hakkaniyet duygusunu, edebiyat tutkusunu geliştirmiş, çoğaltmış, yüceltmiş olabilirsiniz… Bütün bunları içinize çoktan sindirmiş, bu sindirdiklerinizle yaşamaya alışmış olabilirsiniz… Ama yine de “Çukurova Bayramlığın Giyerken” sergisini gördüğünüzde, etkileniyor, sarsılıyor, coşuyor ve bir kez daha Yaşar Kemal büyüsüne kapılıyorsunuz. Baştan başlıyorum: Yapı Kredi Sermet Çifter Salonu’ndaki “Çukurova Bayramlığın Giyerken” başlıklı sergi, Yaşar Kemal’in kitaplarından yola çıkarak Lütfi Özgünaydın’ın çektiği fotoğraflardan oluşuyor. Ancak hemen belirteyim, bu yalnızca bir fotoğraf sergisi değil. Çünkü sergi boyunca, bir yandan fotoğrafları izlerken bir yandan da birbirlerine tutturulmuş dev sayfalarda Yaşar Kemal’in o eşsiz betimlemelerini, doğa, insan, duygu ve düşünce betimlemelerini okuma olanağı buluyorsunuz. Serginin kurgusu, tasarımı, metin seçimleri Sadık Karamustafa’ya ait. Çok başarılı bulduğum bu düzenlemede herhangi bir zorlama yok. İzleyici alabildiğine özgür bırakılmış. Seçim sergiyi gezene bırakılmış. Görsel öğenin çekiciliği öylesine güçlü ki, bir de bakıyorsunuz, tek tek bütün sayfaları çevirip, tüm yazıları okumaya başlamışsınız. Kimini eski bir dostla buluşmanın keyfiyle, kimini yeniden keşfetmenin hazzıyla, kimine doyamayarak ve hemen hemen hepsinde fotoğraftaki şiirle, metinlerdeki şiiri içinizde bütünleyerek, içselleştirerek bakıyorsunuz ve okuyorsunuz. Bu serginin tohumları, Lütfi Özgünaydın’ın, Yaşar Kemal’in birkaç portresini çekmek istemesiyle atılmış. O çekimler Yapı Kredi Sermet Çifter Salonu’ndaki “Çukurova Bayramlığın Giyerken” başlıklı sergi, Yaşar Kemal’in kitaplarından yola çıkarak Lütfi Özgünaydın’ın çektiği fotoğraflardan oluşuyor. Cannes’ın Kıyısında Bu pazar sonuçlanacak olan “60. Cannes Film Festivali”nde, Türkiye gündemden hiç düşmedi desek yeridir. Kimi zaman, festivalin iki önemli bölümünde gösterilen iki Türk yönetmenin filmi odak noktasındaydı. Kimi zaman, medyada yer alan Türkiye’ye ilişkin haberler… Dünkü Le Monde’un manşetinde, bir ayağı Türkiye’de, öteki ayağı bir soru işaretinin üstünde kavuklu bir Osmanlı figürü vardı. Etrafında da, iki Avrupa perisi uçuşuyor... I. Dünya Savaşı sonrasının ‘hasta Osmanlı’ imgesini hiç aratmayan bir mizah! Başlıkta ise, Sarkozy’nin Türkiye ile görüşmelerin kesilmesini isteyebileceği yazılı. Gazetenin bir başka sayfasında da, Ankara’da yaşanan vahşet var... Türkiye’nin bu olumsuz imgesine inat, beyazperdeden yansıyan görüntüler oldukça parlak. Liberation’da iki gün art arda filmlerimizden övgü ile bahseden yazılar çıkıyor. Semih Kaplanoğlu’nun “Yumurta”sı ‘Yönetmenlerin On Beş Günü’ bölümünün en beğenilen filmlerinden biri olurken, Fatih Akın’ın ”Yaşamın Kıyısında”sını, Türk ve Alman toplumlarına bir uyarı mesajı olarak yorumluyor Liberation’un yazarı. Fahişelikten eğitime, aşktan siyasete pek çok temaya birden el atan Akın’ı ve oyuncularını kutluyor Fransız eleştirmen. Screen International, Le Film Français gibi mesleki dergilerin eleştirmenleri ise daha temkinli. Yıldız tablolarında, ‘iki yıldız’dan ‘Altın Palmiye’ye kadar ne ararsanız var. Eleştirmenlerin bu film karşısında farklı tepkiler göstermesi şaşırtıcı değil. Çünkü, sinemamızı yakından izleyen birkaçı dışında, çoğunun bakışı, Türkiye’ye ilişkin önyargılardan kurtulabilmiş değil. Avrupalı aydının Üçüncü Dünyaya bakışına egemen olan ‘suçluluk duygusu’ da göz ardı edilmemeli. Sağlam bir sinema duygusuna sahip olduğunu bugüne dek yaptığı filmlerle kanıtlayan Fatih Akın, Batı insanının görmek isteyeceği, görmekten hoşlanacağı, ‘hümanist’ ideolojiyle sarıp sarmalanmış bir film yapmış. Doğu’yla Batı’nın birbirini anlayabileceğini, birbirine el uzatabileceğini savunuyor; bunu yaparken, Batılının belleğindeki klişeleri kullanmaktan geri durmuyor. Elbette, bu klişeleri tersine çevirmek gibi bir derdi de var. Ama, esas derdinin geniş kitlelere seslenmek olduğu söylenebilir... Ne de olsa, klişelere yaslanan bir film, seyirci tarafından daha kolay algılanır, kabullenilir. Nitekim, galada dakikalarca ayakta alkışlandı “Yaşamın Kıyısında”. Filmin Fransızca adı “Öteki Taraftan”... Bana kalırsa, filmin içeriğini çok daha iyi yansıtıyor. Akın’ın altı ana kahramanı var; dördü Türk, ikisi Alman. Türkler açısından da, Almanlar açısından da bir ‘öteki taraf’ söz konusu. Öteki taraf, her iki kesim için de hayatı ve ölümü simgeliyor. İki tarafa, birer cenaze gidiyor filmde. Ama, paylaşılan yalnızca ölüm değil, aşk da var işin içinde. Tıpkı, Avrupa ile ilişkimiz gibi... “Duvara Karşı”da, Almanya’daki insanımızı konu almıştı Fatih. Konusuna hâkimdi ve tutkuyla anlatıyordu. Bu sefer, Türkiye’ye bakıyor. Ama, ister istemez ‘öteki taraftan’ bir bakış oluyor bu. Akın, oldukça şematik bir Türkiye panoraması sunuyor dünya seyircisine. Kocası 78’de Maraş’ta vurulmuş ve Almanya’ya giderek hayatını fahişelikle kazanmak zorunda kalmış bir kadın (Nursel Köse’nin oyununu çok beğendiğimi söylemeliyim) ve ülke dışına kaçmak zorunda kalan ‘devrimci’ kızı; kendisine genelevden bir kadın seçen ‘maço’ Türk erkeği (Tuncel Kurtiz gibi dünya çapında bir oyuncu dışında kim baş edebilirdi bu klişe rolle?) ve oğlu bu klişeyi yıkmak için yazıldığı çok belli olan, Alman üniversitesinde profesör bir Türk yer alıyor bu resmin içinde. Ayrıca, 1 Mayıs’ta polisle çatışma, Öcalan afişleri, “I don’t like Amerikan marka” tarzında ‘devrimci söylemler’ de işin cabası... Neden devrimci olduğunu Yılmaz Güney’in “Arkadaş”ını çağrıştıran sloganlarla anlatmaya çalışan ve birdenbire lezbiyen, sonra da ‘itirafçı’ oluveren genç kızımız, Batılılara ilginç gelebilir, ama bize hiç inandırıcı gelmediğini söylemeliyim (Nurgül Yeşilçay’ın da aynı sorunu yaşadığı anlaşılıyor). Keşke, her şeyi birden anlatmaya kalkışmasaydı Fatih; kuşak çatışmasından değişen toplumsal değerlere, Türkiye’nin Avrupa serüveninden ölüm üstüne felsefi söylemlere kadar, her bir şey var filmde. Hanna Schygulla ve kızının canlandırdığı romantik, iyi yürekli, nahif Avupalı imajı da, Batı sinemasının çok iyi tanıdığı klişelerden biri. Schygulla’nın ağzından verilen “Türkiye Avrupa’ya girince her şey düzelir” cümlesi ile, devrimci kızın ağzındaki “sömürgeci Avrupa” sloganı arasına sıkışmış bir Türkiye’yi anlatan ve Batılı aydının suçluluk duygusuna seslenen bu film, seyirci çekmesine çeker de jüriyi etkileyebilir mi bilemem. Çünkü, insani duyguları çok daha güçlü biçimde anlatan, yüzeyde kalmayıp çok derinlere inebilen birkaç film var yarışmada. Onlardan da ayrı bir yazıda söz ederiz. vecdisayar@yahoo.com SÖZLE GÖRÜNTÜNÜN MÜZİĞİ sonunda Yaşar Kemal’in, “Neden Çukurova’yı çekmiyorsun?” sorusu… (Bu soru boşuna değil, Yaşar Kemal, Lütfi Özgünaydın’ın yıllardır Anadolu’nun farklı yörelerini çektiğini bilmektedir, fotoğrafları görmüştür.) Lütfi Özgünaydın’ın, Yaşar Kemal’in sözcüklerinden tanıdığı Çukurova’ya gidişi… Sonuçta, bir yıllık çalışmanın ürünü fotoğraflar. Lütfi Özgünaydın’ın fotoğraflarını çok uzun yıllardan, belki de bu fotoğraf tutkusu yüreğine ilk düştüğü günden beri izliyorum… Daha önce de söyledim: Her seferinde beni şaşırtmaktan geri kalmıyor. Kimi zaman yakaladığı an, kimi zaman yoktan var ettiği imge, bugüne dek hiç görmediğim bir renk, bir gölge, kimi zaman da ışığın sureti, yepyeni duygular, yepyeni dünyalar keşfetmeme yol açıyor. Objektifini ister o yörede yaşayan insanlara, tarihi bir yapıya, ister dağlara, ovalara, yaylalara, vadileri aşan toprak yollara çevirsin, başrolde hep ışık… O ışıkta insanın dokusu, doğanın dokusu, sanatın dokusu, mimari doku ve malzemenin dokusu elle tutulur bir somutluğa dönüşüyor… Bu kez Yaşar Kemal’in anlatısıyla Lütfi Özgünaydın’ın fotoğrafları buluştuğunda, sözle görüntünün bütünleşmesinden eşsiz bir müzik çıkıyor ortaya. OĞRAFYANIN DİLİ Yaşar Kemal’in doğduğu köy Hemite’dir. (“Hemite Dağı, Çukurova’nın ortasına doğru bir hançer gibi uzanmıştır.”) Doğduğu, büyüdüğü, suyuna toprağına karıştığı, havasını rüzgârını, yağmurunu kokusunu, çiçeğini böceğini bellediği, insanını özümlediği Çukurova’yı öyle bir anlatır ki kitaplarında, coğrafyanın dili var sanırsınız, doğa konuşuyor sanırsınız. Yaşar Kemal o dili alıp kanatlandırmıştır. O dili alıp binbir renkle, binbir dokuyla, binbir imgeyle, inceden inceye işlemiştir. O dili ışıkla donatmıştır. O coğrafyada, doğainsan ilişkisi, insanın doğayla uyumu ya da kavgası, doğayla çelişkisi ya da sevişmesi, doğaya meydan okuyuşu ya da doğadan rızkını çıka C rışı Yaşar Kemal’de ne denli etkileyiciyse, şimdi aynı gücü fotoğraflarda da görebiliyorum. Yaşar Kemal zaten sözcüklerle resim yapar. (“Toroslar tüm maviye batmıştı. Morarıyordu.”) Şimdi de fotoğraflar anlatıyor. Sözcükler nerede bitiyor, görüntü nerede başlıyor, hangi renk hangi sözcüğü omuzlamış, hangi sözcük hangi ışığı peşine katmış gidiyor, belli değil. Bu mutlu buluşmadan iki de kitap kalıyor geriye: Biri “Çukurova Bayramlığını Giyerken” adlı sergi kataloğu. İçinde fotoğraflar ve Yaşar Kemal’in metinleri de var (Yapı Kredi Yayınları). İkincisi Lütfi Özgünaydın’ın hem fotoğraflarını hem de Çukurova’ya ilişkin denemelerini de içeren “ÇukurovaYaşar Kemal” adlı kitabı (İlke Kitap). Haziran sonuna dek sürecek sergiyi özellikle tüm öğrencilerin, gençlerin görmesi gerek. Edebiyat, fotoğraf, sanat sevgisini, memleket, insan, doğa sevgisini kamçılaması bir yana, insanı daha iyi bir insan yapacağına inandığım için söylüyorum bunu. zeynep@zeyneporal.com faks: 0212.257 16 50 Dosya No: 2006/1258 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: TAPU KAYDI: Aydın İli, Çine İlçesi, Soğancılar Mahallesi, 13. Sokak Mevkiinde kain, tapunun 89 ada, 11 parsel, 35 sahifesinde kayıtlı 480,85 m2 miktarlı bahçeli kargir ev ve dam vasıflı taşınmazdır. İMAR DURUMU: Çine Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğünün 11.10.2006 tarihli ve 387 sayılı imar durumu yazısı eki imar durum belgesinde; “İnşaat Nizamı: Ayrık nizam, Kat Adedi: Zemin+2 kat, Bina Yüksekliği: 9.50 m., Bina Derinliği: İmar durumuna uyulacak, Komşu Mesafeler: 3,00 m., Arka Bahçe Mesafesi: H/2” şeklinde belirtilmiştir. HALİ HAZİR DURUMU: Taşınmaz, 480,85 m2 büyüklüğünde olup, borçlu hissesi tamdır. Taşınmaz üzerinde 128 m2 miktarlı iki katlı tuğla yığma, çatısı kiremit, içi dışı sıvalı, doğramaları demir ve alüminyum bir ev ile, 4,00*9,00 m. ebatlarında briket yığma çatısı, kiremit dam ve girişte 16 m2 giriş yapısı ile 19 m2 eklenti bir bina mevcuttur. Ayrıca bahçe içerisinde 1 adet badem, 4 adet zeytin, 2 adet erik, 1 adet incir, 1 adet nar, 1 adet portakal, 1 adet limon, 1 adet ceviz, 1 adet yenidünya ve 3 adet asma ağacı bulunmaktadır. MUHAMMEN BEDELİ: Taşınmaz; arsası, üzerindeki yapılar ve ağaçlar ile birlikte bir bütün olarak 58.750,00 YTL. muhammen bedelle satışa arz edilmiştir. SATIŞ ŞARTLARI: 1 Taşınmazın 1. satış günü 06.07.2007 Cuma günü olup saat: 11.30 11.40 arasında Çine Belediyesi İlan Odası Çine/Aydın adresinde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyla 16.07.2007 Pazartesi günü aynı yerde ve saatlerde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, KDV, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılar ile diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklanm özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialanm dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi aynca hükme hacet kalmaksızın, Dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderacatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2006/1258 esas sayılı dosya numarasıyla Müdürlüğümüze başvurmalan ilan olunur. 16.05.2007 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. (Basın: 27514) ÇİNE İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ MEZUNLARI DERNEĞİ DEMOKRATİK DAYANIŞMA DERNEĞİ AYDINLANMA SÖYLEŞİLERİ Yıl: 8 No: 9 Konu DEMOKRASİYİ KOLLAMAK, DEMOKRASİYİ KULLANMAK Yönetmen NUMAN ESİN 1961 Anayasası ve Çağdaş Demokrasi Vakfı Başkanı Konuşmacılar Amiral TANJU ERDEM Cumhuriyet Gazetesi Konuk Yazarı MEHMET BAŞARAN Eğitimci, Yazar, Gazeteci Tarih: 26 Mayıs 2007 Cumartesi Saat 10.3013.00 arası İLAN HAYRABOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (AİLE MAHKEMESİ SIFATIYLA) ESAS NO: 2006/175 Davacı Emin Akan’ın davalı Sıdıka Akan aleyhine açmış olduğu boşanma davasının verilen ara kararı gereğince; Davalı Sıdıka Akan’ın yapılan tüm aramalara rağmen tebligata yarar açık adresi tespit edilemediğinden, kendisine dava dilekçesi tebliğ edilemeyen, davalı Sıdıka Akan hakkında boşanma davasının açıldığı ve duruşma günü olan 27.06.2007 günü saat 10.00’da Mahkememizde hazır olması, olmadığı takdirde gıyabında karar verileceği ilanen tebliğ olunur. 11.04.2007 (Basın: 21260) CUMHURİYET MAHALLESİ’NDE SAHİBİNDEN 800 m2 BAHÇE İÇERİSİNDE YAZKIŞ OTURUMA HAZIR SATILIK LÜKS VİLLA 0532 277 84 76 Yer: Levent Kültür Merkezi, Levent Çarşı İçi Çalıkuşu Sok. (İş Bankası yanında) No: 2 1. Leventİstanbul İletişim: İ.Ü. Mezunları Derneği (Fatoş Taştan) 0212 238 03 21 Aydınlık yarınlar özlemi içindeki tüm yurttaşlarımız davetlidir. Giriş serbest ve ücretsizdir. CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear