26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 NİSAN 2007 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL İnönü’den Bir Anı ve Unutmak Üzerine Geçmişte yaptıklarına kızdığım insanlar hakkında hep İnönü gibi düşünmeye çalıştım, İnönü’ye hak vermek de olanaklıdır. Konuştuğu zaman Celal Bayar’ın yaptıkları 3540 yıl gerilerde kalmıştı. Bayar, sonraları Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında faydalı hizmetler yapmış ve yüce Atatürk onu başbakan dahi yapmıştır. len devlet büyükleri arasında yer alan var mı” sorusunu sordu. Belli idi ki Ekim 1957 genel seçimlerinden önceki son konuşmada Celal Bayar için sarfettiği sözlerini açmasını istiyordu. İnönü’nün bu soruya verdiği yanıtı hiç unutmadım. Büyük Devlet Adamı “Çocuklar, bir kişinin sonradan yaptıklarına bakılmalıdır. Eğer sonradan eski yaptıklarını bırakıp iyi işler yapmışsa ömrü boyunca sen şöyle idin.. şunları yapmıştın sözlerini kullanarak suçlamamak gerekir. Sizlere de tavsiye ediyorum” demişti. Geçmişte yaptıklarına kızdığım insanlar hakkında hep İnönü gibi düşünmeye çalıştım, İnönü’ye hak vermek de olanaklıdır. Konuştuğu zaman Celal Bayar’ın yaptıkları 3540 yıl gerilerde kalmıştı. Bayar, sonraları Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında faydalı hizmetler yapmış ve yüce Atatürk onu başbakan dahi yapmıştır. Ya şimdi! 35 yıl önce laik Cumhuriyet için demediklerini bırakmayan hatta ona ölüm fermanı çıkaranları da unutacak mıyız.. Nasıl?.. PENCERE Meclis ile Meydan Üzerine... Ankara’da 14 Nisan Cumhuriyet Mitingi yapılıncaya kadar kişilerde bir kuşku vardı: Miting kalabalık olacak mı?.. Vallahi bilmem ki!.. Ya Tandoğan Meydanı boş kalırsa?.. Olabilir... Haberler nasıl?.. Toplumda bir heyecan var, ama, belli olmaz ki... 14 Nisan bir dönüm noktası oldu... Katılanlar miting meydanını doldurmakla kalmadı.. Kente sığmadı.. Türkiye’yi salladı... ? Soru: Halkın üzerine serpilmiş görünen ölü toprağı kalktı mı?.. Seçmenin yüzde 25’iyle (daha başka deyişle 4’te 1’iyle) Meclis’in yüzde 65’ini ele geçiren Takıyye Partisi Türkiye’yi evire çevire dinciliğe sürüklerken, üstelik yabancı ortaklarıyla birlikte soyup sömürürken, hiç mi tepki oluşmayacaktı... Tandoğan Meydanı elde var bir... Peki, sonra?.. ? Dediler ki: Eylemler sürecek... Nerede?.. Her yerde... Nasıl?.. Bugün.. yarın.. öbür gün... Pazar günü İstanbul’da Çağlayan Meydanı’nda yapılacak miting için de öngörüler, tartışmalar, gerilimler gırla... Meydan dolacak mı?.. Gör bak, nasıl olacak?.. Dün bir, bugün iki.. miting için biraz erken değil mi?.. Erkeni geci yok bu işin... Ya meydan dolmazsa?.. Meydan dolsa da dolmasa da halk dolu!.. ? Halkın dolup taştığını herkes söylüyor... Ama, dinciler örgütlü, paralı, dıştan destekli... Dincilerdeki kayıt dışı paranın haddi hesabı yok!.. Türkiye’yi Amerika destekli İslamcı devlete dönüştürmek için seferberlik ilan eden AKP’ye karşı savaşım kolay değil... Yine de halk, örgütsüz mörgütsüz olsa da, kendi cebinden ödeyerek eylemlerine başladı... ? Pazar günü Çağlayan Meydanı nasıl olacak?.. Diyorlar ki: İyi olacak!.. ‘Meclis..’ Ve ‘Meydan..’ ‘Meclis’ten umudunu kesen halk artık ‘Meydan’a çıkmaya başladı... Varılan son nokta bu!.. Cumhuriyet ve Ciddiyet SEKSEN yılı aşkın geçmişi olan bir cumhuriyet böylesine ciddiyetsiz durumlara düşmemeliydi. Hele arkasında altı yüzyılı aşkın bir imparatorluğun devlet geleneği de varsa. İçine düşülen ciddiyetsizliğin en çarpıcı örneği, şu günlerde yaşanmakta olan “cumhurbaşkanı seçme”sürecidir. arlamenter sistemle yönetilen bir demokraside böyle bir süreç yaşanmamalıydı. Seçilecek olan, bir başkanlık sisteminin devlet başkanı değil. Öyle olsaydı ve seçilecek kişi yürütmeyi tek başına yönlendirip bütün sorumluluğunu üstlenecek bir “başkan” niteliği taşıyacak olsaydı bile, böyle bir siyasal gerilim yaşanmaz, böylesine bir kargaşa ortaya çıkmazdı. Parlamenter bir sisteme cumhurbaşkanı seçiliyor. Yani, cumhuriyeti, milletin birliğini ve Meclis’in manevi varlığından ayrılmayan başkomutanlığı temsil edecek, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetecektir. Böyle bir kişi üzerinde son dakikaya bırakılmayacak, çok daha önceden oluşturulması gereken bir “oydaşma”nın, herkese ve bütün partilere “az çok” uygun gelen, cumhuriyete “özde” bağlı bir seçeneğin ortaya konması gerekirdi. Şimdi, şu duruma bakın: Seçimin yapılış kuralları bile, eksik yazılmış bir anayasa maddesi yüzünden hâlâ tartışmalı. Hukukçuları birbirine düşüren bir belirsizlik. Seçime üç gün kalıncaya kadar ciddi aday belli değil; son anda Başbakan’ca “atanıyor”. O aday da, seçiliş kuralları konusundaki inancına karşın, birdenbire telaşa düşüp 367’yi sağlamak için kapı kapı dolaşmakta. Tuhaf olan şu: Meclis toplantısının birkaç dakika öncesine kadar sürdürülen çekişmeler, tutum değişmeleri ve parti pazarlıkları sürüyor. Daha da vahimi, söz konusu aday, yedi yıl görev yapmış bir cumhurbaşkanının, 14 Nisan’da alanları dolduran milyonu aşkın bir halk kitlesinin ve yaşamsal sorumluluklar taşıyan bir Genelkurmay Başkanı’nın uyarılarına karşı dayatmacı bir “meydan okuma”yla belirlenmiştir. Özellikle bu son nokta, yakın gelecekteki siyasal istikrar ve toplumsal huzur açısından son derece endişe verici. öyle yapılan bir seçimden kime ne gibi bir hayır geleceği belli değildir. Tam tersine, belirsizliklerle, soru işaretleriyle, kuşkularla dolu bir süreç yaşanıyor. Böyle bir seçimden kimseye hayır gelmez. Her şeye karşın, bunca ciddiyet kaybına uğramış bir sistemde hiç değilse bir kurumun, devletin hukuka bağlılığını sağlama sorumluluğu taşıyan Anayasa Mahkemesi’nin, bundan sonra böyle ciddiyetsizlikler yaşatmayacak bir kural yorumuyla belirgin bir açıklık getirmesi gerekmez mi? mumtazsoysal@gmail.com Avukat Dr. Metin ŞEKERCİOĞLU Emekli Danıştay Üyesi P Y ıl 1957.. erkene alınmış genel seçimlerin yapıldığı ekim ayı. Seçim propagandası yasağının başladığı günden bir gün önce (o zaman seçimden üç gün önce başlıyordu) güneşin batmasına az bir zaman kalmıştı. Ana Muhalefet Partisi Başkanı İsmet İnönü, Cebeci Çayırı’nda on binlerce kişi önünde son seçim konuşmasını yapıyordu. O günlerde devrin Cumhurbaşkanı olan Celal Bayar’ın İsmet İnönü hakkında ileri geri konuştuğu, gazete ve fısıltı haberleri arasındaydı, İnönü bu konuya değinmedi. Ancak sözünü Celal Bayar’a getirdi ve konuşmasını, “Daha Yeşil Or du’dan da bahsetmedim” dedikten sonra topluluğa saygılarını sunarak bitirdi. Seçimler bitti. İnönü gene ana Muhalefet Partisi lideri idi. Üniversite gençleri, 1958 yılı Nisan ayı başlarında bir gün, her yıl olduğu gibi İnönü Zaferi’nin yıldönümü nedeniyle İnönü’yü ziyarete gitmiştik. İnönü bu konuşmasında Kurtuluş Savaşı sırasında sivil kuvvetlerden ve Yeşil Ordu’dan bahsetti. Sonuçta düzenli ordu kurulmasının faydalarına değindi. (Tarihçilerin yazdıklarına göre Yeşil Ordu’da güç Çerkez Ethem’in eline geçince, ihanete varan yanlış işler yapılmış.) Konuşması bittikten sonra bir arkadaşımız İnönü’ye, “Kurtuluş Savaşı’nda Yeşil Ordu ihanetinde bulunup da ha Zehirlendiğimizin Farkında mıyız? Emrah ERZİNCAN ehirler çeşit çeşittir, bazıları etkisini anında gösterir, bazıları ise ağır ama planlı bir şekilde bütün vücudu sararak zaman içinde etkisini gösterir. Zehirlenmeden kastettiğimiz bir milletin zehirlenmesi ise bunu hızlı bir şekilde yapmak haliyle olanaksızdır, çünkü bu zehir milletin reflekslerini harekete geçirir ve zehir vücuda yayılmadan durdurulur. Bugün milli refleksleri gelişmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti olduğunu tüm benliğiyle benimseyen, sözde değil özde aydınlıktan yana olan ilkeli milyonlar, bu toplumsal zehirlenmenin yegâne panzehiridir, zira bu zehir gerçekten değişmiştir ve toplumun bir kısmı bu zehrin etkisiyle, uyuşturucuyla zehirlenen insanlar gibi yapay Z B bir rahatlamanın, ‘istikrarın’ pençesi altında uyutulmaktadır ve ağır ağır dozajı arttırılan bu zehrin pazarlaması ise medya tarafından başarıyla yapılmaktadır. Değişmiş olan, zehrin niteliği değildir.. zehrin veriliş şeklidir. Toplumu bir anda zehirlemelerinin imkânsız olduğunu anlayan Milli Görüş zihniyetinin kurduğu AKP, Milli Görüş gömleğini çıkarmamış, üzerine rengârenk Amerikan malı yüzde yüz emperyalist bir gömlek giymişlerdir; çok havalı olan bu gömlek ise medyanın pazarlama usulleriyle bir illüzyon gösterisine dönüşmüştür. Bu gömlek yeni bir gömlek değildir; Milli Görüş’ün önceden giymediği bir gömlek de değildir. Bu gömlek 50 yılı aşkın bir süredir ülkemizde kimi gruplar tarafından giyilen bir gömlek tir. Gömleği üste giymekle de ezelden beri mandacılığı savunan kimi grupların çıkarı doğrultusunda göz boyanmakta ve bu sayede zehrin ağır ağır verilmesine olanak sağlanmaktadır. 14 Nisan Mitingi bu zehrin, bu tehlikenin algılanmasında, insanların uyanmaya başlamasının göstergesi olarak son derece önemlidir. Yapılan yolsuzlukların, irticai faaliyetlerin görülmediğini, duyulmadığını, bilinmediğini zanneden hükümetin ve bunları hiçbir şekilde topluma yansıtmayan medyanın da karşılarındaki milyonların ne kadar ciddi ve ilkeli olduğunu, cumhuriyetin değerlerinin içini zannettikleri kadar kolay boşaltamayacaklarını anladıkları gündür. Halkı aydınlatma, bilgilendirme misyonunu kaybetmiş olan medyanın haricinde, yolsuzlukları, gerçekleri yansıtan, halkı aydınlatmak için çaba gösteren kanallar da tıpkı yargıya yapıldığı gibi baskı altına alınmaktadır. 14 Nisan Erdoğan’ın hevesini kursağında bırakmıştır, 29 Nisan’da ise Türkiye’nin aydınlık insanları bu karanlık zihniyetin bu ülkede barınamayacağını bir kez daha gür bir sesle, daha güçlü, daha uyanmış ve daha kalabalık olarak haykıracaktır. Ve o milyonların oluşturacağı güneş, o zihniyeti, bir daha hiç çıkamamak üzere, varolduğu ortaçağ karanlığına itecektir. Türkiye’nin aydınlık insanları, demokratik, laik, sosyal hukuk devletine inananlar, 29 Nisan’da Çağlayan’da bu zehirlenmeye dur diyeceklerdir. O yüzden bütün insanlarımızı bu organizasyona katılmaya, karanlığa karşı bir mum yakmaya davet ediyoruz. Unutmayalım ki, Cumhuriyete sahip çıkmak bir özveri değil, her vatandaşın görevidir. CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear