26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 NİSAN 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Kürtler fetva verecekmiş... “Amerikalılar onay verdikten sonra!” ATATÜRK’ÜN “Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki ulusu yok eden, tutsak eden, yıkan kötülükler hep din kılığı altındaki küfür ve lanetli davranışlardan gelmiştir” sözünü anımsatarak söze giriyor Reşit Çağın ve şöyle diyor: “Atatürk, Menemen olayının üzerine öyle bir gitmişti ki, irtica bir daha uzun yıllar belini doğrultamadı. Ama O, yalnız güvenlik önlemleriyle yetinmeyerek, sosyal ve ekonomik kalkınma ile eğitim seferberliğinin gerekliliğini de gören, başlatan ve ömrünce uygulatan bir deha idi. Demokrasiye geçişle birlikte ne yazık ki; O’nun politikalarını devam ettirmek bir yana, tamamen tersine davranarak bu güzelim ülkeyi, siyasal, ekonomik ve hatta kültürel yönlerden dost görünümlü emperyalistlerin oyuncağı haline getiren halefleri sayesinde, sabır ve kararlılıkla hedefine ilerleyen irtica Sıvas’ta, Trabzon’da, GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Dikkat Nami Tepe: “Şok aday çıkabilirmiş. Kastamonu deyişiyle, daş düşebilü, ayı çıkabilü!” Ya ğ m u r E k i m Demokrasi mi? Ankara’da, İstanbul’da ve nihayet Malatya’da vahşi cinayetlerle kara sesini duyurdu. Köy Enstitülerinin kapatılıp, imam hatiplerin, dergâhların ve ışık evlerinin çığ gibi çoğaldığı, daha dün Atatürk’e diş bileyen sabıkalılara, ‘değiştik’ yalanı doğru kabul edilerek devletin anahtarının ‘demokratik bir şekilde’ teslim edildiği ve AB uyumu sayesinde güvenlik güçlerinin yasal olarak yetkisiz ve tarikat yuvasına dönüşerek etkisizleştirildiği, Cumhurbaşkanı’ndan Genelkurmay Başkanı’na kadar makam sahiplerinin tehlikenin boyutunu, tehlikenin nedenlerinden olan iktidar yerine toplumla paylaştığı bir düzende başka ne olması beklenebilirdi ki? Nimet Çubukçu Köşk’e çıkar mı? Olur mu olur, gün ganimet günü! Tandoğan Ertan Urunga: “Onurumuz adına sözümüz var Ata’ya. O kutsal emaneti, ant içtik korumaya. Türk ulusu el ele geçit vermez yobaza. Doğru yoldan sapanlar çıkamaz Çankaya’ya! Yazın bir kenara: Göreceksiniz ki çıksalar da kalamayacaklar.” Özellikle son beş yılda tarikatçı bakanlar ve müsteşarlarla eğitim ve güvenlik sistemi tahrip edilen devletin bu cinayetleri önleme gücü ve iradesi artık ortaya çıkabilir mi? Yıllar önce Menemen’de başını gösteren küçük yılan, devleti yönetenlerin aymazlığı ve demokrasiyi araç olarak kullananların kurnazlığı sayesinde, bir ayağı ABD’den beslenen ahtapota dönüşmüş halde koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni maalesef kıvrandırıp duruyor. AB kriterleri ve ‘F tipi’ örgütlenmenin acizleştirdiği devletimizde, dörtte bir seçmen oyuyla kurucusunun ilkelerinin ve anayasal niteliklerinin yerle bir edilişinin ‘ulusal irade’, hırsızlıkla edinilen sermayenin gemiye yüklenişinin de ‘alın teri’ olarak yutturulma yüzsüzlüğünün adı demokrasi ise, demokrasi uğruna katlandıklarımıza, emeklerimize, umutlarımıza yazıklar olsun!” Sevgili ‘Anadolu ve Rumeli’ 29 Nisan’da İstanbul’a!! Biliyorum, Ankara sokaklarını kuşatan güzel insanlarımızın işi gücü, maddi zorlukları, aile sorunları var… Ama herkesten, tüm Cumhuriyetçilerden, laikdemokratlardan, Atatürkçülerden bir kere daha rica ediyoruz: Lütfen yanınıza tüm dostlarınızı alın ve Çağlayan Meydanı’na koşun! 14 Nisan coşkusunu bu defa İstanbul’a yaşatacağız. Sayı saymasını bilmeyenlere, 1.5 milyon kişiye, 15 bin ya da bilemedin 40 bin diyenlere “meydan kare” hesabı öğreteceğiz! Halkı küçümseyenlere, onlara “çapulcular”, “bindirilmiş kıtalar” diyenlere, o zeki söz ustasının bize söylediği gibi “Bin Dirilmiş Kıta” olduğumuzu haykırmaya gideceğiz. O gün, “Güneş’e akın var akın” diye çağlayan gibi gürül gürül Cumhuriyet’in damarlarından akacağımız gün olacak! Çağlayan Meydanı’nda, Mustafa Kemal demokrasisinin, özgürlüklerin, her türlü faşist, dinci, ırkçı saldırıya karşı bağışıklık direnç kaleleri olarak bekleniyorsunuz. Tayyip Erdoğan’ın tek doğru söylediği söz “81 ilden” geldiğimiz! Evet, yine hepimiz 81 ilden kalkıp geleceğiz, en coşkulu ve sert adımlarla! Ne mutlu bize ki bugünü hazırlayanlar, en başta Atatürk’ün sevgili kadınları ve onların yönettiği dernekler! 29 Nisan’da toplanarak Ankara’da yaşadığımız tarihi gün gibi, dayanışmamızı, gücümüzü ve kararlılığımızı dosta, düşmana kanıtlayacağız! Hem de “sürpriz aday açıklaması” öne sürülerek coşkumuzu durdurmaya çalışsalar bile! 12 Eylül, CHP’yi kapatarak Cumhuriyet’e en büyük ihaneti yapmış olmasa, sol yıllardır iktidarsız ve bezgin bir şekilde, ülke siyasetinin yörüngesini toptan aşırı sağa teslim eder miydi? Bu korkunç senaryoları yaşar mıydık? ??? İşte burada hepimizin aklını kurcalayan kilit soruya yönelelim: Bizim bu meydanları taşıran, yobazlara feleğini şaşırtan gücümüz sandığa nasıl yansıyacak? Çoktan hak ettiğimiz iktidarı nasıl elde edeceğiz? 5 yıl daha AKP iktidarına boyun eğme tehlikesinin olayı hangi geri dönülmesi imkânsız noktalara tırmandıracağını bile bile, bizi temsil ettiğini söyleyen partilerin kopukluğuna nasıl “dur” diyeceğiz? Yüzeysel, sahte doku uyuşmazlıkları ile baş edip, geniş ortak paydalarımızda buluşmayı nasıl başaracağız? 14 Nisan’dan sonra, Radikal’de Sn. Zeki Sezer’in hem de Neşe Düzel’e verdiği röportajda söylediklerine biraz üzüldüm. Hâlâ CHP ile at yarıştırmaktan ve sandıkta rekabetten söz ediyordu! Halbuki halk onlara 14 Nisan’da tüm yürekleriyle tempo tutarak şunu haykırdı: “BirleşinBirleşinBirleşin”. O davul Tandoğan’da anlayana çaldı. Dersini alması gereken yalnız o azınlık iktidarı değil, bizi temsil eden(?) muhalefetin ta kendisiydi. Ne yazık ki şu güne kadar duymak istediğimiz sözleri söyleyen lider de olmadı, arzuladığımız somut adamları atan da… ??? Geçmiş inatlaşmalarla yirmi yılda olayı hangi korkunç boyutlara tırmandırdıklarını göremeyenler, bu tavırlarını en ölümcül olan son virajda da sürdürürlerse ne olacak? Kaderimize razı olup, “Ne yapalım Mustafa Kemal, biz elimizden geleni yaptık, bizi mazur gör” mü diyeceğiz? Tabii ki hayır! O tıkanmaların diyalogla aşılması için her çabayı gösterip, umutların bittiği noktada, üzerimize düşen hamleyi yapacağız. Bu hamlenin ne olacağını Yurtsever Hareket’in geçen yıl İTÜ’de yaptığı, şehitlerimizi anma toplantısı konuşmamda açıklamıştım ve o koca salondaki herkes bu düşünceyi coşkuyla karşılamıştı. Yeri gelince tüm Türkiye de duyacak. Merak etmeyin, tabii ki yeni bir parti kurmak gibi abesle iştigal yok düşüncelerimiz arasında. Partiler “Halka aittir”… Halkın önünü bugüne kadar kestikleri için, solun “döneklik yapmayan” kitleleri hep ezildi; işte elimde duran, Tandoğan’da o ihtiyar amcanın uzattığı kâğıt: “2001 yılından beri her yıl 50.000 Cumhuriyetçi demokrat aydın özelleştirme bahanesiyle işten atılıyor.” Soruyorum size, hak ettiğimiz bu mu? Şimdi konumuz artık aydınlanmacı halkın ezilmesi değil, daha vahimi, uçurumdan aşağıya atılması operasyonuna dur demek!! Bu uğurda kendi aramızdaki tüm fikir ayrılıklarını, kavgaları bir kenara kaldıracağız. Halkın gücünü, karşı koyulmaz haklarını, bugünkü tepkisini anlamadan medya sefillerinin, tuzaklarına boyun eğerek, Tandoğan’a gelmeme gafletine düşmüş tüm sendikalarımızı artık ileriye bakarak Çağlayan’a gelmeye, halkın sesine kulak vermeye davet ediyoruz. Sevgili DİSK, TESK, KESK, Türkİş, herkes sahaya! İşçihalkgençyaşlıemekliüniversiteliaydın herkes el ele verecek, Cumhuriyet ve aydınlanma ateşi, başını kuma gömerek Türkiye’yi yobaz karanlıklara çekebileceğini sanan bahtsızlara dur diyecek… Bu randevu kaçmaz! email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Hükümetin gazetesinin 23 Nisan eki! HÜKÜMETİN TMSF eliyle el koyduğu Sabah gazetesinde olanları biliyorsunuz... Bu başbakana, yanağını okşayacak kadar yakın olan Mehmet Barlas başyazarlıktan, bu iktidara hiç de uzak durmayan Fatih Altaylı genel yayın yönetmenliğinden istifa etti. Medya üzerindeki siyasi baskının boyutunu varın siz hesaplayın ve bu arada bütün bunları “demokrasinin fazileti” olarak yorumlayan “köşebent”lerin düştüğü zavallı durumu da göz ardı etmeyin. Her şey demokrasi için ya... Bakın dün ne oldu? Dün, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ydı ve birçok gazete bayramla ilgili özel ek verdi. Sabah gazetesi ise başka bir ek vermeyi yeğledi. Sabah gazetesinin 23 Nisan’da verdiği ekinin adı; “Peygamberin Ayak İzleri”ydi! Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu yıl 30 Mart5 Nisan arasında belirlediği Kutlu Doğum Haftası’nı, İslamcı iktidarın egemenliğindeki Sabah gazetesi ulusal egemenlik bayramımız 23 Nisan’da kutladı! Medyanın hali deyince, gelelim Nokta dergisinin kapanmasına. Kısa süre içinde bir yandan İslamcı iktidara doyumsuz zevkler veren yayınlar yaptı, bir yandan da AnkaraUtah hattında kendisine yüklenen çok özel görevleri tamamladı ve derginin patronu da kendi eliyle kepengi indirdi. Hepsi bu. Ciddiyet Gülhan Elmas: “Erdoğan, aday olmayacağını Kumkapı’da balıkçılara söylemiş. Böyle ciddi bir konuyu Meclis’tekilerle paylaşacak değil ya!” 14 Nisan 2007’de Ben de Oradaydım PERİHAN ERGUN Uzun süredir yaşıtım olan Atatürk kuşağı dostlarımla AKP’nin demokratik, laik cumhuriyet karşıtı iktidarından yakınırken “Keşke bu kara günleri görmeden öleydik” diyerek hayıflanır olmuştuk.14 Nisan günü Tandoğan’da bir milyonu aşan kişinin katıldığı Cumhuriyeti Koruma Mitingi’ni yaşadıktan sonra “Ne mutlu ki ölmeden bugünü de gördüm” dedim. Karamsarlığın kör kuyularından ışınlanarak kurtuldum. İçim aydınlandı. Ankara’da sabah 09.00’da Tandoğan’a ulaşmak için yola çıktık. Gar kavşağına geldiğimizde trafik kesilmiş, toplantının yoğunluğu oluşmuştu. Ancak bir saat sonra emniyet yoklamasının önünde olabildik. Gelenlerin çoğunluğu kadın ve gençlerdi. Kadınlara tek kapı açılmıştı. Zorlanarak girdiğimizde önünde durduğum genç kadın polis, “Teyze bu halinle niye geldin” diye acınınca; gözlerinin içine bakarak “Senin geleceğin için” deyince duygulanarak boynuma sarıldı. O da, tüm katılımcılar da çok saygılıydılar. Beni standın yakınında bir sandalyeye oturttular. Gençler uzun bayrakları üzerimden geçirirken incinmemem için çok özenliydiler. Kadınların birçoğu çoluk çocukluydu. Hepsi yurdumun özverili, yüksek karakterli insanlarıydılar. Dört yıllık suskunlukları bitmiş, uyuyan dev uyanmıştı.. 12 Eylül’de üzerlerine atılan ölü toprağından kurtulmuşlardı. Artık tehlikenin farkındaydılar. Yüz binler barışçıl, coşkulu beraberlik içinde sığmakta zorluk çektikleri meydanı doldurmuşlardı. Sümer Ezgü’den Anadolu’dan Geldim, Edip Akbayram’dan Sabahattin Ali’nin dizeleriyle Aldırma Gönül Aldırma, Tolga Çandar’dan efe türküleriyle, Ruhi Su’nun özlediğimiz tınılarından Ankara Marşı başta olmak üzere 10. Yıl ve Gençlik Marşı da beraberce, defalarca söylendi. Kendiliğinden oluşan Cumhuriyetçi ve laik sloganlar, yine kendi elleriyle yazılmış uyarıcı pankartlar, hepsinin elinde al bayrağımızla oluşan okyanuslarda dalgalandık. Ömrümce sayısız yürüyüşler, toplu etkinlikler ve mitingler yaşamış biri olarak böylesine görkemli, coşkulu ve disiplinlisine hiç rastlamadım. ??? Mitinge Ada Dostları Derneği olarak katıldık. Ben koşullarım gereği grubumdan bir gün önce Ankara’ya ulaşmıştım. Meydanın kalabalığında üyelerimizi ve hatta gelinimi bile göremedim. İktidar yanlısı medyanın gene gözü kör kulakları sağırdı. Program sonrası topluluğun yarısının Anıtkabir’e sadece yürüyüşü dört saat sürdü. Benim gibi mazur olanlarla şehirlerine, kasabalarına dönmek isteyenler diğer yarısıydılar, yürüyüşte olamamışlardı. Bu koşullarda iktidar taraflı medya gene sınıfta kaldı. Bir de hangi düşüncelerin etkisiyle olduğunu bilemediğim DİSK (ki devrimciliğin öncüsü sayılır), TMMOB, TTB, Türkİş, KESK gibi saygın sayılan örgütler de bence sınıfta kaldı. Çünkü, bu miting özel bir kuruluşun resmi daveti değildi. ADD’nin öncülüğünde Cumhuriyetimize kastedenlere, emperyalizme yurdumu peşkeş çekmek isteyenlere karşı bir direnmeydi. Sevr’i yırtıp Lozan’ı kabul ettirenlerin onurlu toplantısıydı. İrticanın korkutma siyaseti para etmedi. Türk halkının sanatçılarıyla, yazarlarıyla çizerleriyle, köylüsüyle kentlisiyle ve esnafıyla el ele, kol kola, birlik beraberlik içinde oluşunun resmiydi. ??? Bu mitingden iktidar kadar özellikle birleşmeye karşı çıkan sol muhalefetin de büyük ölçüde ders çıkarması gerekiyor. Zira oraya gelen sol liderlerin adının geçmesinden sonra durmaksızın tekrarlanan slogan, “Birleşin, birleşin (!)”di. Halk bu iktidardan kurtulmada tek çare olarak bunu görüyor. Bugün 17 Nisan.. Köy Enstitülerinin Beşikdüzü’nde tohumunun atıldığı gün. Baba Tonguç’u, Hasan Âli Yücel’i borçlulukla ve rahmetle anıyorum. Siyasi nedenlerle 50’lere doğru bu eşi bulunmaz eğitim ocakları kapatılmasaydı, Tükiyem bugünkü karanlık gidişatı yaşamazdı. Ben eğitim yolunda oralardan geçmediğim halde gönlümle hep onlarlayımdır. Kişiliğimde büyük katkısı olan ilkokul öğretmenim Nuriye Çakaloz’un ölümünden önceki son görev yeri Kızılçullu Köy Enstitüsü’ydü. Bu kurumlarda katkıları olup yaşamlarını yitirenler ışıklar içinde yatsınlar. Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği, 67. Kuruluş Günü’nü bu yıl da borçluluk ve tekrar yaşatabilme amacıyla anıyorlar. Kutluyorum, sağ olsunlar. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Nisan www.mumtazarikan.com TC ÜMRANİYE ASLİYE 3. HUKUK MAHKEMESİ 2006/549 Davacı Tükezban Yeniaras tarafından davalı Nüfus Müdürlüğü aleyhine açılan İSİM TASHİHİ davası sebebiyle : Mahkememizde verilen 23.02.2007 tarihli karar gereği hüküm özetinin ilanı gerekmiş olup davanın kabulü ile Kars İli, Merkez İlçesi, Küçük Boğatepe Köyü, C. N. 83, H. 22, B.S.N. 94’de nüfusa kayıtlı Cemal ve Ayten kızı 20.03.1979 doğumlu Tükezban Yeniaras’ın adının TUĞBA olarak düzeltilmesine karar verilmiş olmakla, ilan olunur. 20.03.2007 (Basın: 19071) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Nefesli bir 1 çalgı. 2/ Düzgün sarılmış 2 halat yuma 3 ğı... Brezilya’nın para 4 birimi. 3/ Öz 5 gün çizim,ha 6 rita,plan gibi 7 şeylerin fotoğraf tekni 8 ğiyle çoğaltıl 9 ması... Çem1 2 3 4 5 6 7 8 9 berin çevresinin ça1 D U R UGÖ L E pına oranını göste2 A E M R E A S T ren sayı. 4/ Kuzu seR E T E si... Hastalıktan kur 3 R A Y tulma, iyileşme. 5/ 4 İ M İ T A S Y O N Sert, siyah ve ağır 5 N İ H A L E M E bir tahta. 6/ Bir tür 6 G A H İ M S A E T S kâğıt süslemeciliği... 7 Ö Ç N Klor elementinin 8 L A D İ N E F E simgesi. 7/ İçine su 9 T Ü T E K L İ K lu şeyler konulan kap... Giysi işlemekte kullanılan küçük ve pırıltılı pul. 8/ Argoda kaba saba ve görgüsüz kimse... İspanyolların sevinç ünlemi. 9/ Mısra... Osmanlı ordusunda ve donanmasında hafif piyade askeri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Nefesli bir çalgı. 2/ Pembe renkli şarap... “ kalan bu kubbede bir hoş sada imiş”. 3/ Serbest meslek adamlarını içinde toplayan resmi birlik... Yüzsüz, yılışık. 4/ Kahve, hindistancevizi, süt ve alkolden oluşan içki... Bir nota. 5/ Bir işi yerine getirme... İtalya’nın en uzun ırmağı. 6/ Kırmızı, pembe ya da mor renkli çiçekler açan bir süs bitkisi. 7/ Bir soru sözü... Akdeniz ve Karadeniz’de yaşayan bir balık. 8/ Bir avuç dolusu... Bir göz rengi. 9/ Sinek, sivrisinek gibi böcekleri öldürmek için püskürtülen ilaç... Bozkır. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear