25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 MART 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Şapkalı kadınlar çıkartılıp türbanlılar Meclis’e alınmış... “Hâlâ farkında değil misiniz!” BAŞKENTİN siyaset kulislerinde ilginç bir tartışma yapılıyor. Tartışma deyince, ortada farklı görüşler varmış da bunlar tartışılıyor değil; gün gibi meydanda olan bir konunun olası sonuçları tartışılıyor. Konu cumhurbaşkanının dokunulmazlığı! Anayasaya göre cumhurbaşkanın, milletvekilleri gibi yasalar karşısında bir dokunulmazlığı yok. Anayasanın 105. maddesi cumhurbaşkanının sorumluluk ve sorumsuzluk hallerini sıralarken cumhurbaşkanın sadece vatana ihanetle suçlanabileceğini, bunun da Meclis üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine ve üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla olabileceğini hükme bağlıyor. Aslında bu hüküm bile dokunulmazlık sayılmaz; yeter sayı bulununca cumhurbaşkanına bile dokunulabiliyor! Ama Türkiye’de milletvekiline dokunulamıyor. Bir BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Çoban Ferit Giray: “Çobanlığa soyunan adam unutmasın onun güttüğü koyun kadar halkın öptüğü çoban var!” Yağmur Ekim Bush’un kızı kitap yazıyormuş. Dileriz, ilham kaynağı babası değildir! Fetoş Hami Tepe: “Kenan Evren’i cennetlik sayan hoca efendi kendine yeni iş bulmuş; Sırat Köprüsü’ne numaralı bilet satıyor!” kişi hakkındaki her türlü yolsuzluk, hırsızlık, dolandırıcılık, kaçakçılık, uğursuzluk, aklınıza gelen her türlü suç dosyası, milletvekilliği süresince rafa kaldırılıyor. Tutuklanmış ve mahkumiyetine ramak kalmış bir dolandırıcı bile milletvekili seçildiği zaman elini kolunu sallayarak cezaevinden çıkabiliyor. Anayasa koyucu bir dolandırıcının, hırsızın, üçkâğıtçının, düzenbazın, kaçakçının cumhurbaşkanı seçilme olasılığını aklının ucundan bile geçirmediği için herhangi bir dokunulmazlık zırhına gerek duymamış; sadece vatana ihanet suçlaması karşısında “dokunma”yı düşünmüş ve bunu da belli kurallara bağlamış. İşte başkentin siyaset kulislerinde konuşulan ve Dokunulmazlık olası sonuçları tartışılan konu bu konu! Yani, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini cumhurbaşkanı seçtirmesi durumunda milletvekili dokunulmazlığını yitirecek olması. Yani, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı günlerinden kalma yolsuzluk dosyalarının yargı önüne gelecek olması. Yani, bir yandan devletin en yüce koltuğunda otururken bir yandan da mahkemelerde sanık sandalyesinde oturacak olması. Böyle bir olasılık var mı? Bugünkü kurallara göre var. Ama yarın ne olur bilinmez! Çünkü Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkartan bu Meclis, ilk oturumunda cumhurbaşkanına her türlü dokunulmazlığı sağlayan bir anayasa değişikliğine gidebilir! Hiç kuşkunuz olmasın, değişikliği “cumhurbaşkanı” hemen onaylar ve değişikliğe ayak uyduramayanları da ulemaya havale eder! 8 Mart ABD’nin Demokrasi Günü (!) Kimi der ki kadın Uzun kış gecelerinde yatmak içindir Kimi der ki kadın Yeşil harman yerinde Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir Kimi der ki ayalımdır Boynumda taşıdığım vebalımdır Kimi der ki hamur yoğuran Kimi der ki çocuk doğuran Ne o, ne bu, ne köçek, ne ayal, ne vebal O benim kollarım, bacaklarım, başımdır Yavrum, annem, karım, kız kardeşim Hayat arkadaşımdır Nâzım Hikmet 8 Mart dünyada “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanır. Çalışanlar başlattılar kavgayı. Zafer de onların oldu. Emek en yüce değerse, doğurmak, çocuğunu büyütmek hangi emekle yarıştırılabilir? Daha kutsal emek var mıdır? Her ana kutsal emekçidir de. Analar emeğin karşılığını aramazlar pek. Onlar her ‘an’ını helal eder evlatlarına. Karşılıksız kendilerini verirler. Aşk karşılıksız kül olmak değil midir? En büyük aşk analarımızdır. Aşk Fars dilinde kutsanmıştır ilk önce. Leyli’yi, Mecnun’u AcemFars dilinde öğrendik. Yunanlıların Zeus sunağının kapısına yazdığı “Kendini tanı” yazısı ne ise, bizde de; “Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyâr olmaz!” deyimi Ortadoğu halklarının ortak kutsalı haline gelmiştir. İnsanlığın en acılı yüzyılı 20. yüzyıldır. Buna ABD’nin de ufak bir katkısı olarak yüzyılın başında 1910’da; New York’ta bir koton fabrikasında greve çıkan emekçi kadınların 129’u fabrikada diğer hak arayanlara gözdağı vermek amacıyla yakılarak, yanlış anlamayın, kapısı bacası kapatılıp ateşe verilerek yakılmıştır. Şimdi ABD’nin demokrasi ve insan hakları savunucusu kesildiğine bakmayın, onlar demokrasiyi; kadınları yakarak, insanları öldürerek (Irak’ta olduğu gibi) getirirler. Onlar çağın başında kendi yurttaşlarına demokrasi getirdiler, sonra da, önce Uzak Asya’da, sonra Latin Amerika’da, şimdi de Ortadoğu’da demokrasi savaşı(!) veriyorlar. 8 Mart, 1910’da II. Enternasyonal’de Clara Zetkin tarafından bu katliamı unutmamak için, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak ilan edilmiştir. Bir nevi ABD’nin kadına karşı “suç günü” olarak o gün bugün kutlanır olmuştur. SESSİZ SEDASIZ (!) Atatürk’e saygı gösteremeyen kişiler BİR okur, Cumhuriyetimizin kurucusuna karşı yaptığı tüm saygısızlığa rağmen takıyyeden vazgeçip kendisinin ve dolayısıyla partisinin gerçek yüzünü gösterdiği için AKP’li Mimarsinan Belediye Başkanı Cuma Bozgeyik’e teşekkür ederken bir başka okurumuz Ülya Soydan da bu gibi tiplerin Atatürk’e ve dolayısıyla Atatürk’ün düşüncelerine neden bir türlü saygı gösteremediklerini Söylev’den kısa bir alıntı ile açıklıyor: “Bizim aydınlık ve uygulanabilir gördüğümüz siyasal yöntem, ulusal siyasadır. Dünyanın bugünkü genel koşulları ve yüzyılların kafalarda ve insanların özyapılarında yerleştirdiği gerçekler karşısında, düşçü olmak kadar büyük yanılgı olamaz. Tarihin dediği budur; bilimin, aklın, mantığın dediği böyledir. Ulusumuzun, güçlü, mutlu ve sağlam bir düzen içinde yaşayabilmesi için, devletin baştan başa ulusal bir siyasa gütmesi ve bu siyasanın iç örgütlerimize tam uyumlu ve dayalı olması gerekir. Ulusal siyasa demekle anlatmak istediğim şudur: Ulusal sınırlarımız içinde, her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı koruyup ulusun ve yurdun gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak; gelişigüzel, ulaşılamayacak istekler ardında ulusu uğraştırmamak ve zarara sokmamak; uygarlık dünyasının uygarca ve insanca davranışını ve karşılıklı dostluğunu beklemektir.” Paşa Suat Özbilgi: “Düşmanımın dostu, benim düşmanımdır, demişler. Şimdi Kenan Paşa benim neyim oluyor?” Neyzence Işık İşgüden: “AKP’li belediye başkanına: İşgaldeki hali sakın unutma; Atatürk’e sövüp sayma sebepsiz. Sen yine anandan çıkardın ama; baban kimdi bilemezdin edepsiz.” Darüşşafaka’dan Beklenen Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN Yusuf ÇOTUKSÖKEN Maltepe Üniversitesi Eğitimde devletin yükünün değişik dönemlerde, özellikle sivil toplum kuruluşları aracılığıyla hafifletildiğine en eski örneklerden biri de, babasız, yoksul ve üstün yetenekli çocukların eğitimi amacıyla kurulan Darüşşafakatülİslamiye’nin (adı sonradan Darüşşafaka Cemiyeti oldu) hizmete soktuğu Darüşşafaka Lisesi’dir (1873). Eğitim alanında, özellikle Mektebi Sultani’ye (Galatasaray Lisesi’ne) alternatif yaratmak üzere kurulan ilk sivil toplum kuruluşlarından kabul edilen Darüşşafaka Cemiyeti, tek kurumu olan Darüşşafaka Lisesi’nde 130 yılı aşan hizmet süresince binlerce genç yetiştirmiştir. Bugün Darüşşafaka Cemiyeti’nin özellikle küreselleşen dünyanın gereksindirdiği yaşam biçimine göre yapısal ve içeriksel bir dönüşüm geçirmesi, eğitim anlayışını boyutlandırması gerekmektedir. Çünkü kurumlar ancak konumunu ve işlevini yeniden gözden geçirerek çağa uyum sağlayabilir, kendisinden beklenen hizmetin kalitesini artırabilir. Bugün 8 yıllık eğitimin yasalaşmasından bu yana ilköğretim 4. sınıftan öğrenci alan, öğrencilerine sağlam bir ortaöğretim bilgisi ve yabancı dil eğitimi veren Darüşşafaka, artık özgörevini (misyonunu) ve özgörüşünü (vizyonunu) günün gereksinimlerine ve geleceğin beklentilerine göre güncellemek durumundadır. Bizce Darüşşafaka’nın bu bağlamda yapacağı ilk iş, öğrenci alma sistemini bugünün koşullarına uyarlamak olmalıdır. Bunun anlamı şudur: Darüşşafaka artık sadece babasız değil, bunun yanında Fettah AytaçNazıma Antel (Her ikisi de ışıklar içinde yatsın!) döneminde olduğu gibi anasız ya da analıbabalı, yoksul ama yetenekli (üstün başarılı) halk çocuklarına kucak açmak durumundadır. Darüşşafaka, özgörevini, babasız/anasız, analı/babalı, yoksul ama yetenekli halk çocuklarına Cumhuriyetçi, laik eğitim vermek biçiminde belirlemelidir. Bunu gerçekleştirmek için de Darüşşafaka, hiç vakit geçirmeden bir dizi yapısal düzenlemeyle iç örgütlenmesini yeni bir sisteme kavuşturmalıdır. Bunun ardından da Darüşşafaka, önce Marmara Bölgesi’nde, koşullar elverdiğinde de Türkiye’nin kalkınmada öncelikli illerinde yeni liseler açmayı gündemine almalıdır. Darüşşafaka, bu süreçte özgörüşüne de açıklık kazandırmalıdır; her şeyden önce de çağdaş her vakıf kurumu gibi halkla kucaklaşabilmeli, hatta halklaşmalıdır; buna bağlı olarak kendini yenilenmiş yapısıyla, özgörev ve özgörüşüyle kamuya gerçekçi bir biçimde tanıtabilmeli, alacağı bağışlar konusunda bugün olduğu gibi yarın da güven telkin eden bir kurum olduğunu kanıtlayabilmelidir. Bu, gönüllülüğü harekete geçirerek Darüşşafaka’ya daha büyük bir saygınlık, güven ve maddi olanak sağlayacaktır. Darüşşafaka, bu süreçte, yalnızca tek bir okul türü olarak (lise olarak) varlığını sürdürmekle yetinemez; Darüşşafaka Cemiyeti ilköğretim okulları açılması, hatta uzun vadede de vakıf üniversitesi (Darüşşafaka Üniversitesi) açılması konusunda olanaklarını devreye sokmayı hedeflemelidir. Darüşşafaka özgörev ve özgörüş konusundaki çağdaşlaşmasını, özellikle bu kurumdan yetişmiş, bugün toplumun hem yönetici hem kanaat önderleri konumundaki mezunlarına hizmet fırsatı vermekle başarabilir. Gönlü ve kafası Darüşşafaka’nın daha iyi koşullara kavuşması yönündeki duygu ve düşüncelerle dolu olan Darüşşafakalıları göreve çağırmanın zamanı gelmiştir artık. Bugünün yönetimi de görevi bu genç Darüşşafakalılara gönül rahatlığı içerisinde devretmeyi gündemine almalıdır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Bizde kadının hali nicedir... 3. binyılda, 20002005 yılları arasında töre ve namus gerekçesiyle 1091 cinayet işlenmiş. Daha evvelkilerin kaydı yok! Zira bizim kaç yurttaşımız var, onu da bilmiyoruz. Sahte seçmen, sahte yurttaş bize özgü bir gerçektir. Sayım yapmayı bile beceremedik. Tam 90 yıldır sayıyoruz, henüz kesin sonuca ulaşamadık. Elin adamı, tavuğunun, kazının, hatta kuşlarının sayısını bilirken bir tek biz yurttaşlarımızın dahi sayısını bilemiyoruz. TBMM araştırma komisyonu raporuna göre 20002005 yıllarında 4 bin 665 kasten öldürme olayı yaşanmış. Kadın ve çocuklara yönelik 38 bin 135 darp, 5 bin 895 kasten yaralama, 6 bin 543 kötü muamele.. Bu saldırıların yüzde 70’i aile içinden. Her beş yılda bir ilçe olacak kadar insanı öldürüyoruz? Şiddeti içselleştirmişiz diye yazmıştım önceki makalemde. Emekli bir savcımız beni kınıyor. “Koca bir ulusu aşağılamaya çalışıyorsun” diye. Sevgili yurttaşım, halimiz bu. Ağlanacak haldeyiz. Bir çare, gafletten uyanma, kendinize gelin çağrısı kabul et benim yazdıklarımı. Yoksa kimi aşağılayacağım. Kayınpederinin işkencelerinden kaçan kız kardeşini töreye kurban vermek istemeyen 23 yaşındaki Ali Can Yılmaz, güpegündüz Ağrı’nın en işlek caddesinde 11 kurşunla öldürüldü. Görgü tanıkları, “Kızlarını töreye teslim etmedikleri için bu aileden daha çok can yanacak” diye bağırıldığını söylediler. Töre şu: Ya başlık parasını geri verirsin ya da kızı öldürürüz.. onu bulamazsak kardeşini, babasını... Töreniz batsın! Devlet seyirci kalıyor. Yasalar kadük durumda. Bu insanlık suçunu kaldırmak, yok etmek için ne yapmalıyız. Her gün bir insan öldürülüyor; “töre”, “namus” bahanesiyle. Çoğu çocuk yaşta öldürülen kadınlarımız için her sorumluluk duygusu taşıyan yurttaşımızı ‘bir şeyler’ yapmaya çağırıyorum. Başta analarımız olmak üzere tüm emekçi kadınları saygıyla selamlıyorum. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 0212 672 71 71 BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Atom” da denilen, lahana 1 görünümlü bir 2 tür marul. 2/ Konya’nın bir 3 ilçesi... İnsan 4 daki etkisi açı 5 sından tanımlanan ışınım 6 dozu birimi. 3/ 7 Senegal’in pla 8 ka imi... İstanbul’un bir sem 9 ti. 4/ Daha çok Türk 1 2 3 4 5 6 7 8 9 halklarının müziklerin 1 Y A K A R C A Ö de kullanılan nefesli 2 A L A R A L A R bir çalgı. 5/ Kendini beK L İ Ş E ğenmiş kimseler için 3 Z A R kullanılan bir alay sö 4 A Y Ş E K A D I N I R A A K zü.. İtalya’nın en uzun 5 Ğ S E T G ırmağı. 6/ Yunanis 6 Z İ L L D Ü tan’da bir kent. 7/ Me 7 I R A K talürjide, katı bir meta 8 İ MO L AM İ N li oluşturan küçük ta 9 E S A M İ A K Ü nelerin ortak adı... Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bir göl. 8/ Yabancı... Osmanlı saraylarında ortalığın silinip temizlenmesine verilen ad. 9/ Çoğunlukla spor karşılaşmalarında seyircileri coşturan kimse... İsyankâr. Dosya no: 2007/1 Satış Bolu ili, Gerede İlçesi, Aktaş köyü 575 ve 604 parsel numaralı gayrimenkullere yapılan keşif neticesinde teknik bilirkişiden alman rapora göre 575 nolu parsele 632.40.YTL, 604 NO’LU PERSELE 3.520.00.YTL kıymet takdiri yapılmış olup davalılardan Ziya oğlu, Aktaş köyü nüfusuna kayıtlı bulunan Adem Bulut ve ilgililerine ilanen tebliğ olunur. 15.02.2007 (Basın: 9852) T.C. İLAN GEREDE ADLİYESİ İZALEYİ ŞÜYU SATIŞ MEMULUĞU YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Buzdağı. 2/ Yıkanılan yer... ABD’li ünlü bir rock müzik grubu. 3/ Kalay elementinin simgesi... Üzerinde lale deseni ya da motifi bulunan. 4/ Bataklıklarda yaşayan iri bir kuş. 5/ Devlet büyükleri, ileri gelenler... Polonyum elementinin simgesi. 6/ İzmir’in Menemen ilçesinde antik bir kent. 7/ Derinin kılları ve epiderm katı atıldıktan sonra altderi yüzeyinde beliren desen... Limonluk. 8/ Bir organımız... Avrupa’da bir başkent. 9/ “Arkadaş, dost” anlamında İspanyolca sözcük... Hatay ilinde bir ırmak. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear