28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 MART 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 KKTC’deki Atatürk’süz kitapları AB fonluyormuş... “TC için ön çalışma yapıyorlar!” ERMENİ diasporası ve Ermenistan’ın soykırım iddialarına Türkiye’den sağlanan desteğe yeni bir katkı daha yaratılıyor. Son dönemde liboşları ve İslamcıları bir araya getiren bir dergi, 101 yaşında ölen “Kürt büyüğü” Esat Cemiloğlu’nun mektubundan yola çıkarak Türkiye’deki “Kürt aydınları”na 1915’leri tartışma ortamı sunuyor! İstanbul Barosu Genel Sekreteri avukat Hüseyin Özbek, dergide iki hafta sürdürülen “kampanya”yı şöyle değerlendiriyor: “Dergide yer verilen görüşlerle Kürtlerin, Ermeni soykırımında belirleyici bir rol oynadığı, bunun ‘tetikçilik’ gibi basit bir kavramla açıklanamayacağı vurgulanıyor. Bir bölüm Ermeni savaşçının öfke ile bölgedeki Müslüman Kürtlere yaptıkları kötülüklerin, daha sonra işlenen soykırım suçunu ortadan kaldıramayacağı savunuluyor. Bazı ‘Kürt GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Tartışma Mehmet Ali Kılınç: “Kocaman profesörler meleklerin aklı var mı diye tartıştığına göre Fatih bir an önce geri gelmeli!” Ya ğ m u r E k i m İç destek aydınları’nın ağzından ‘Evet, Kürtler bu katliamda aktif rol aldılar. Ancak, katliamlar devlet politikasıdır’ deniliyor. 1915 tehciri katliam olarak tanımlanıyor ve açıkça soykırım olarak niteleniyor. Bu tanımlar ilk bakışta aydın sorumluluğunun gereği bir özeleştiri olarak görülse bile, zamanın İttihat ve Terakki iktidarınca alınan ve savaş bölgelerinde uygulanan ‘zorunlu tehcir’in soykırım olarak değerlendirilmesindeki amaca dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü, dünya kamuoyu önünde, son yıllardaki soykırım savlarının içselleştirilmesine yönelik akademik ve entelektüel çabalara etnopolitik bir Fethullahçılar soruyor: Aleviliği kim tarif edecek? Herhalde siz değil! Uygun Nami Tepe: “Şehitlere uygun görüldüğüne göre iyi bir şey olsa gerek. O halde bundan böyle: Recep Tayyip Kelle!” destek söz konusudur. Hiç kuşkusuz yurtdışında soykırım savlarına dayanak olarak diasporanın ürettiği bilim dışı, sanal tarih kadar, ülke içinde üretilen her türlü materyalin yanında dikkat çekici bu etnopolitik destek de büyük bir zevkle kullanılacaktır. ‘Soykırım savları emperyalist bir yalandır’ dediği için yargılandığı İsviçre mahkemesinde savunma yapan Doğu Perinçek’e yargıcın ‘Sen inkâr ediyorsun ama Prof. Dr. Taner Akçam, Türkler soykırım yaptı diyor. Buna ne diyeceksin’ demesi, iç desteğe ne kadar önem verdiklerini gösteriyor. Malum bir dergi kullanılarak başlatılan son çalışmada, Ermeni iddialarına Kürt desteği sağlanması amaçlanıyor ve bunun altyapısı hazırlanıyor.” Haydi bakalım, hayırlı işler! İsmet Paşa Sizi Sokağa Davet Ediyor… Mustafa Kemal isteseydi “dünyanın en sevilen diktatörü” olurdu. Ama O, en başından beri arzuladığı gibi, demokrasiyi seçti. Ne yazık ki malum kanlı olaylar ve hazımsızlıklar sonucu Terakkiperver Fırka ve Serbest Fırka deneyimleri süremedi. Demokrasiyi fiilen getirebilmek, 1946’da İsmet İnönü’ye, “Paşa”ya nasip oldu. 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti, seçimlerden birinci parti çıktı. Bu bir şoktu. “Yeter, söz milletin” sloganı tutmuş, DP, büyük demokratik vaatlerle iktidarı devralmak üzereydi. Genelkurmay bu şaşkınlık anında Paşa’ya, “durumu” sordular. Bu iktidar gerçekten devredilebilir miydi? Göreve hazırlardı… Paşa elinin tersiyle her şeyi itti ve o tarihi müthiş siyasi kişiliğine o gün bir onur daha ekleyerek, zirvenin huzurlu devrini sağlayıp, “muhalefet lideri” rolüne barış içinde geçiş yaptı. Bugün yobazlar ne anlatırsa anlatsın, bu ülkede demokrasinin mimarları Atatürk ve İnönü’dür. 1950’ler boyunca, DP, adım adım gerçek yüzünü gösterdi. Din sömürüleri, üniversite rektörleriyle kapışma, gençliğe sıkılan kurşunlar, hapse atılan gazeteciler, sansürlenen gazeteler ve o çirkin “Tahkikat Komisyonu” senaryosuyla kapatılmaya çalışılan CHP!! DP artık kendisini iktidara taşıyan ‘demokrasi’ kavramına düşman olmuş, kalıcı tek bir parti olarak faşizme geçişin son aşamasını tamamlamak üzereydi. Ama “Paşa” faktörünü de biraz hafife almışlardı! İnönü, özellikle 1957 seçimlerinden itibaren, yurdun adım atılmadık yerini bırakmadı. Anadolu’da onu taşlattırdılar, Topkapı’da linç ettirmeye kalktılar.. ama o geri adım atmadı. Kurmaylarıyla beraber DP’ye kök söktürdü. İcraatlarını o günün kısıtlı imkânlarına rağmen halka şikâyet etti. CHP; duyarlı gençliği, aydınları ayağa kaldırmayı başardı ve ibre faşizmin tersine dönmeye başladı. Dr. Suphi Baykam’ın İnönü’yle meşhur “İş Bankası’ndan para çekme” operasyonu ve gençliğin 555 K eylemi Kızılay’dan gelen son kıvılcımlardı. 27 Mayıs Devrimi, bir karanlığa yuvarlanışa dur dediğinde, derin bir nefes alan İsmet Paşa, soruları yanıtlarken “CHP 27 Mayıs’ın ne içindedir, ne dışında” diyerek durumu özetliyordu. Türkiye, yakın tarihinden ders aldı mı? Belli ki hayır! Bugün, ‘’Artık darbeler yaşanmasın” diyoruz ama ne yazık ki birileri ortamı gerdikçe geriyor! İktidar, işine gelmeyecek atamalar yaşanmasın diye yargı seçimlerini felç etmiş, basın sansürünü en sinsi yollarla devreye sokmuş, aile içi rant paylaşımı ile en cüretkâr kârlı ihale bataklarına saplanmış; her makama yetkisiz, antiAtatürkçü profile sahip vasıfsız eş, dostu atamış; kadınları toplumdan sinsice dışlamış; medya ve iş dünyasını ise çıkar ilişkileri yumağı içinde dut yemiş bülbüle çevirmiş… Türkiye, ülkenin dörtte birinin oylarıyla, ülkenin tamamını karartmaya çalışan İslamcıfaşist bir sivil darbeyle karşı karşıya! İşte yarım asır sonra, İsmet Paşa’nın ruhu sizi yine sokağa davet ediyor! Büyük Türk devriminin boş yere yapılmadığını ve Atatürkçülüğün bir basit “ders adı” olmadığını kanıtlamanız için! Özgürlüklere ve yarınki kuşaklara sahip çıkmanız için. Demokrasi en ciddi olarak üç noktada savunulur: Basında, parlamentoda ve gerek olduğunda sokakta! Basında demokrasi, ne yazık ki Cumhuriyet dışında neredeyse tekerlekli iskemleye indirgenmiş durumda. Parlamentoda ise azınlıkta olmasına rağmen CHP’nin çıkışları yerinde… Ama artık acilen birleşme ve sokağa çıkma zamanı! Bu halk, geçen hafta dediğim gibi, artık dernekleriyle sokağa inecek, CHP’yi büyütecek ve gücünü o sepete, diğer partilerinkiyle beraber akıtacak formülü bulacak. Gücünü yoğunlaştıracak… Meydanları dolduracak ve.. sivil yobaz darbe, ya da askeri müdahale yaşanmadan bu ülkenin yörüngesini düzeltecek! Geçen hafta yazdığım “Müsamere Atatürkçülüğü ve Siyaset” yazım çok büyük destek gördü. Başta Yekta Güngör Özden ve Gürbüz Çapan gibi solun farklı yelpazelerinden… Özden, kendisini terörist başıyla bir tutmaya kalkışan “başyazar”ların gülünç yazılarına rağmen, mücadelesini dimdik sürdürüyor ve çözümü o da siyasette görüyor. ADD Başkanı Eruygur “müsamere” kelimesinden rahatsız olarak bir açıklama yollamış. Siyasete girmek yerine “üyeleri siyasete tabi tutarak bilinçli insan yetiştirmekten” söz ediyor. Sn. Eruygur, beni mazur görün, süregelen bir yanlıştan Atatürkçüleri uyandırabilmek için bilinçli olarak provokatif bir başlık seçtim. Söz ettiğiniz olguyu yıllardır deniyoruz ama olmuyor. ADD birinci gününden itibaren içine girip büyük destek verdiğim saygın bir kuruluş. Kimse alınmasın, ADD adına 17 yıldır tüm Anadolu’yu benim gibi taramış üye pek yoktur. Ama artık “siyasi parti seçimini yapmamış” dernekçiliğin dönemi bitti! Şimdi herkes parlamentoya direkt etki yapacak fişi geç kalmadan prize takacak. Derhal şeffaflık ve mantıkla kullanıp beraberce sokağa ineceğiz! 14 Nisan Cumartesi Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda hep berabar olacağız! Bunu programınıza şimdiden alın! Paşa sizi orada bekliyor olacak, o sevecen ve kararlı yüzüyle… email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Ilımlı laik bir Cumhurbaşkanı arıyorlar! İNGİLİZ The Economist dergisinde Türkiye’deki son siyasi gelişmeleri ve özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin tartışmaları konu alan bir yazı yayımlanmış. Yazıda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “ılımlı İslam”, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer “keskin laik” şeklinde tanımlanmış ve bu çelişki üzerinde durulmuş. Sıtkı Ergüney de bu yazı üzerine Türkiye’yi bekleyen olası senaryonun az buçuk şekillenmeye başladığını anlamış: “Başbakan Erdoğan’ın veya uygun göreceği birisinin Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde Türkiye, ‘ılımlı İslam’ Başbakandan sonra ‘ılımlı laik’ bir Cumhurbaşkanına da sahip olacak demektir. Böylece, TÜSİAD’ın her şeyin üzerinde önem verdiği ‘siyasi istikrar’ korunmuş, büyük sermayenin son raporundaki önerisi; ‘yürütmenin önünün açılması’ da sağlanmış olacaktır. Bunların ardından sıra, ABD’ye verilecek ‘ılımlı’ tekmile gelecektir. Onu da Türkiye’nin bugünlere sürüklenişinde büyük emeği geçen Fethullah Gülen, görevini layıkıyla yerine getirmiş olmasının mutluluğu içinde yapacak ve sanırım şöyle diyecektir: Ilımlı İslam Başbakan ile ılımlı laik Cumhurbaşkanı yönetimindeki ılımlı ve de uyumlu İslam Cumhuriyeti görüşünüze hazırdır Bush’um.” Saymaca Sema Akdemir: “Sayın ya da saymayın; bundan sonra Sayın Tayyip!” Standart Ahmet Önen: “AB standardı olsa rögar açık kalmazdı, diyen Abdullah Gül’e sormalı; bizim hangi yasamızın hangi maddesine göre rögar kapağı açık tutuluyor!” Avrupa’ya Rönesans Gerek SUAY KARAMAN Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com 6 Mart 2007 günü, Türkiye’den yaklaşık 170 çılgın Türk ile diğer ülkelerden yaklaşık 130 çılgın Türk, İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’e, yargılandığı dava nedeniyle destek vermek için Lozan’da buluşmuşlardı. Aydınlanmış Avrupa, “Ermeni soykırımı yoktur, bu emperyalist bir yalandır” diyen Doğu Perinçek’i cezalandırırken, TCK’nin 301. maddesinin kaldırılarak Türklüğü aşağılayanların bağışlanmasını isteyerek, ikiyüzlülüğünü gözler önüne sermiştir. Lozan’a onlarca Rusça ve Ermenice belge götürerek, Batılı emperyalistlerin yalanlarını yüzlerine vurmak isteyen Perinçek, mahkeme yerine tiyatroya gittiğinden habersizdi. Bu belgelerde Ermenistan devlet adamlarının ve komutanlarının yazdıkları raporlar, aralarındaki yazışmalar; bir Ermeni soykırımı olmadığını, savaş içinde karşılıklı kırımların yaşandığını kanıtlamaktadır. Daha önemlisi, Ermeni devlet adamları ve tarihçileri, bu savaşta Ermeni örgütlerinin emperyalist devletlere alet olduklarını ve Türkiye’nin vatan savunması yaptığını saptamışlardır. Doğu Perinçek, bütün siyasi partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin üstlenmesi gereken bir davayı tek başına götürmekte ve Türkiye adına büyük bir mücadele yürütmektedir. Bu mücadeleler Türkiye adına büyük yarar sağlayacaktır ve bu çabalar sayesinde bu yalan son bulacaktır. Bu dava ne Perinçek’in, ne İşçi Partisi’nin, ne Talat Paşa Komitesi’nin davasıdır. Bu dava, bütün Türk ulusunun davasıdır. Bu nedenle Tüm Öğretim Üyeleri Derneği olarak, Lozan’da Sayın Perinçek’e destek amacıyla bulunduk ve İsviçre mahkemelerinin durumunu yerinde görerek, medeni Batı için bir kez daha hayal kırıklığına uğradık. Mahkemeyle ilgili bazı gözlemlerimizi şöyle özetlemek mümkündür: Mahkeme salonuna davalı Perinçek’in avukatları alınmadı, mahkeme sabahtan akşama kadar on bir saat sürdü, kısa bir yemek molası dışında içeri giriş çıkışlar yasaklandı, su veya tuvalet gereksinimi için dışarı çıkanlar bir daha içeri alınmadılar, davaya isteyen İsviçre Ermenileri müdahil olarak katıldılar ama davalı tarafın katılımına ciddi kısıtlama getirildi, müdahil tarafın avukatları ve şahitleri Fransızca konuşunca, tercüme yapılmadığı için davalıların yanıt vermeleri engellendi, müdahil tarafın avukatlarının ve şahitlerinin uzun uzun konuşmalarına karşılık, davacı tarafının sözleri sık sık kesilerek konuşturulmamıştır, davayı izlemek için içeri alınmayan çılgın Türkler, on bir saat dışarıda soğukta bekletilmiş ve bir oturma salonu bile açılmamıştır. Genel izlenim odur ki, Lozan’daki bu mahkeme tarafsız ve adil bir mahkeme değildir; birçok usul hatası yapılmıştır. Lozan’daki yargılama sürecinde ortaya çıkan bu olumsuzlukların sonucunda, mahkeme, Sayın Perinçek’i toplam olarak 90 gün hapis cezası karşılığında 28.873 İsviçre Frangı para cezasına çarptırmıştır. Bu para cezası içindeki 1000 İsviçre Frangı’nın sembolik olarak İsviçre’deki Ermeni cemaatine ödenecek olmasını, aydınlık Batı’nın emperyalizme sığınması olarak düşünmek gerekmektedir. Bu sembolik ceza ile, Ermenilere karşı yapılan sözde soykırım için özür dilenmesi gündeme getirilmek istenmiştir. Bu davanın asıl kaybeden tarafı İsviçre olmuştur. Gerçek yargılama ve adil kararlar ile sonuçlanacak bir mahkeme sürecinde, İsviçre kendisini temize çıkartarak, “Ermeni Soykırımını İnkâr Yasası” gibi saçma bir yasayı da kaldırıp atarak, ifade özgürlüğü ve demokrasi konusunda başarılı bir savaşım verecekti. Emperyalist planlar sonucunda İsviçre kendisini karanlığa gömmek için elinden geleni yapmıştır. Avrupa’ya yeni bir Rönesans gerekmektedir. Tüm dünyaya Ermeni tezlerinin gerçek dışı olduğunu anlatmak gerekmektedir. Bunun için tarihçilere, siyasetçilere, herkese büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Bu dava ile emperyalizm, Türk ulusundan bir kez daha darbe yemiştir. Türkiye’nin emperyalizme 1922’de olduğu gibi, gene geçit vermeyeceğini anlamıştır. Bu davanın asıl hedefi Kemalist Devrim’dir, asıl konusu ise, Mustafa Kemal’in bize ve bütün ezilen uluslara gösterdiği hedeflerdir. Atatürk’ün tam bağımsız, laik ve demokratik cumhuriyeti, ABD ve AB emperyalist saldırıları karşısında güç birliği yaparak başarıya ulaşacaktır... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Mart www.mumtazarikan.com ANTALYA CUMOK AYDINLANMA KAHVALTISINA ÇAĞIRIYOR Unutmayın TARİHİNİ BİLMEYENLERİN COĞRAFYASINI BAŞKALARI ÇİZER! TEHLİKENİN FARKINDAYIZ!. . . Sevgili Gençler, TARİHİMİZİ ÖĞRENELİM demiştiniz.. İşte tarih: Sevgili CUMOK’lar, Hüsnü MERDANOĞLU ile “ULUSAL KURTULUŞ SÜRECİNDE KUVAYI MİLLİYE” konusunu konuşacağız. 8 Nisan 2007 Pazar günü saat:10.30’da Akdeniz Üniversitesi Sosyal Tesisinde kuşluk kahvaltısında buluşalım mı? İlçelerdeki CUMOKLAR, sizleri de bekliyoruz. Safların sıkı ve geçilmez olması için: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Küçük ve tatlı bir karpuz 1 cinsi. 2/ Ağzı 2 mızdaki dişlerin bir bölümü 3 ne verilen ad... 4 Bataklık gazı. 5 3/ Kaplama ya da doldurma 6 olmayan mo 7 bilyalar için 8 kullanılan sözcük... Yankı. 4/ 9 Hayvan damı... Tütün 1 2 3 4 5 6 7 8 9 dizmek, kurutmak ve 1 T EMP E R A İ işlemek için kullanılan 2 O B A B A B A Ç üstü kapalı sergi. 5/ Zaİ N İ rara uğrama tehlikesi... 3 P A L T O 4 O T İ N A Y E T Bir nota. 6/ Yemek... 5 L K R İ K E T Bir düşünce biçiminin O D yazılı ya da sözlü anla 6 O K U N T U R Ö L E tımı. 7/ Kısa yazı... Bir 7 J Ö L E işi yerine getirmek için 8 İ M A L E Ğ M verilen söz. 8/ Açık du 9 E E R G E N E ran başparmağın ucundan işaret parmağının ucuna kadar olan uzaklık. 9/ Zeki ve becerikli olmadığı halde kendini öyle sanan. Sayı: 2007/56 Esas Davacı Nigar Çolak vekili Av.Yasin Öztürk tarafından mahkememizde açılan gaiplik davasının yapılan duruşmasında verilen ara kararı gereğince, Davacı vekili dava dilekçesi ile, Biga ilçesi, Karahamzalar nüfusuna kayıtlı olduğunu, davacı Nigar Çolak’ın kardeşi olan Hasan Ayer’in 16.03.1999 tarihinden beri kayıp olduğunu, Hasan Ayer’in akli dengesinin olmadığını, davacı Nigar Çolak’ın yanına geçici bir süreliğine tedavi için gittiğini, İstanbul’a varışından kısa bir süre sonra evden kaçarak kaybolduğunu, Hasan Ayer’in bulunabilmesi için, kaybolduğu ilçenin emniyet birimlerine haber verilmişse de bu zamana kadar izine rastlanılmadığını, Hasan Ayer’den 8 yıldan bu yana haber alınamadığından bu nedenle gaipliğine karar verilmesini talep etmiş olup, Hasan Ayer’i gören, bilen ve tanıyanların işbu ilan tarihinden itibaren 6 ay içinde mahkememizin 2007/56 Esas sayılı dosyasına müracaat etmeleri, aksi takdirde gaipliğine karar verileceği hususu ilan olunur. (Basın: 11999) BİGA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Sen gelmezsen bir eksiğiz! Adres: AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ YERLEŞKESİANTALYA / Kahvaltı ederi: 8.00 YTL ÖNEMLİ!.. ÖNEMLİ!.. ÖNEMLİ!.. Sevgili ÖĞRENCi CUMOK’LAR kahvaltı ederi sizler için sadece 1.50 YTL İletişimBilgi: Hicran KARABUDAK 247 67 17 – 243 47 17 0532 325 05 63 – Akşam: 243 00 80 hicran07@gmail.com hicran07@ttnet.net.tr; www.antalyacumok.org www.cumok.org YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çapraz düğmeli, ipek ya da sırma işlemeli bir tür kısa yelek. 2/ Açıklama... Taş kırıkları üzerine kum döşenip silindir geçirilerek yapılan yol. 3/ Halk arasında “darı” olarak da adlandırılan tarım bitkisi... Eski Mısır İmparatorluğu’nun en parlak dönemindeki başkenti. 4/ Gözün rengini veren tabakası... Bir nota. 5/ Uluslararası Para Fonu’nun simgesi... Büyük sopa. 6/ Kuzu sesi... Uskumrugillerden bir balık. 7/ Lokmanruhu... Osmanlı Devleti’nin bir dönemine de adını veren süs bitkisi. 8/ Başarısızlık. 9/ Yaratıcısının adı bilinmeyen yapıt... Tantal elementinin simgesi. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear