25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 MART 2007 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Çanakkale Bir Ön Kurtuluş Savaşı’dır! Tarihi bazen gelişmeci değil, döngüsel bir süreç gibi algıladığımızda, geçmişin galerisinde yer alanları, bugün de aynı içerikler ama farklı adlar etrafında bir tür dayatma ile bizlere kabul ettirmek ve Türk ulusunu içeriden kuşatarak teslim almaya dönüştürmek istiyorlarsa, Çanakkale dünü değil, asıl olarak şimdiyi ve yarını anlatmaktadır bize… dan en savaşçı askerler “Australia and New Zeland Army Corp.” yani “ANZAK”lardır. 25 Nisan 1915’te İngiliz, Fransız ve ANZAK birlikleri Seddülbahir ve Arıburnu’na, 70 bin kişilik güç, 109 harp gemisi, 308 taşıt gemisi desteğinde çıkarma yapmış ve Çanakkale Savaşları’nın en kanlı muharebeleri başlamıştır. Arıburnu’na çıkan ve Conkbayırı’na doğru ilerleyen İngiliz birliklerini M. Kemal’in önderlik ettiği 19. Tümen karşılamış ve İtilaf Devletleri güçleri ile M. Kemal’in önderlik ettiği güçler arasında mayıs, haziran, temmuz boyunca sert ve kanlı çatışmalar olmuştur. Nitekim 9 Ağustos ve 20 Ağustos’taki iki büyük saldırının da geri püskürtülmesinin ardından Çanakkale’yi karadan da geçemeyeceğini anlayan İngiliz ve Fransızlar, Kasım 1915’ten itibaren savaşı sonlandırmayı düşünmeye başlamışlar ve 9 Ocak 1916’da son düşman kuvvetleri de bölgeden çekilmişlerdir. 300 bin kadar İtilaf Devletleri’nden, 250 bin kadar da Türk askerinden kayıp verilen bu büyük savaş, bütün Anadolu’yu kapsayan bölme ve paylaşma hesaplarına verilen ilk cevap olmuştur. Eğer Çanakkale’de bu soylu ve büyük direniş gerçekleşmemiş; Boğazlar ve Anadolu o tarihlerde paylaşılmış olsaydı, büyük olasılıkla ondan sonraki tarihin seyri de bambaşka gelişecek ve yazılacaktı. Mustafa Kemal ve arkadaşları, daha sonra aynı emelle Anadolu’yu işgale gelen büyük devletlere karşı Kurtuluş Savaşı’nı örgütlerken, Çanakkale’de ve Conkbayırı’nda daha önce böylesi bir planı bozmuş olanın maddi ve manevi gücüne sahip olmanın avantajını taşıyorlardı artık. Bu niteliği ile Çanakkale Savaşı bir ön Kurtuluş Savaşı’dır. Daha sonraki yıllarda Türk ulusu soylu ve muzaffer bir Kurtuluş Savaşı destanı yazabildiyse, bu destanın yazılmasında Çanakkale Savaşı’nın bir birikim ve milat olarak çok önemli ve yol açıcı bir rolü olmuştur. Tarihi bazen gelişmeci değil, döngüsel bir süreç gibi algıladığımızda, geçmişin galerisinde yer alanları, bugün de aynı içerikler ama farklı adlar etrafında bir tür dayatma ile bizlere kabul ettirmek ve Türk ulusunu içeriden kuşatarak teslim almaya dönüştürmek istiyorlarsa, Çanakkale dünü değil, asıl olarak şimdiyi ve yarını anlatmaktadır bize… PENCERE Şantajcı!.. Yazıya ‘harika’ sözcüğüyle başlıyorum: Harika!.. Sözcük Arapça kökenli, “şaşırtıcı, etkileyici, olağanüstü” anlamlarını içeriyor; Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Milliyet gazetesine verdiği röportajın dün kimi satırlarını okuyunca, “kelime” ister istemez dudaklarımdan döküldü: Harika!.. ? Milliyet soruyor: “ AB treni durdu mu?..” Gül’ün yanıtı, doğrusu şaşırtıcı ve etkileyici: “ İşte rögar kapağı diyoruz. AB standartları olsa hiçbir müteahhit onu öyle açık bırakamazdı!.. AB meselesi aslında halkın hayat standartlarını yükseltecektir. Eğer bugün düzgün bir kuralı olsaydı, hiç kimse yol kenarına ‘mıcır’ bırakamazdı...” Harika!.. Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Gül, iki işi AB’ye bırakıyor: Rögar kapağı!.. Mıcır!.. AKP hükümeti mıcıra ya da rögar kapağına ilişkin “düzgün bir kuralı” hemen yasalaştıracağına, olayı AB’ye havale ediyor... Oysa Almanya Başbakanı Bayan Merkel’in açıklaması, daha dün gazetelere şu manşetle geçti: “ Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği, 50 yıl sonra bile zor...” Yandı gülüm keten helva!.. ? Gazete, ABD Kongresi’nde karara bağlanacak sözde Ermeni soykırım tasarısı konusunda Gül’e soruyor: “ Amerika gezinizde başta İncirlik Üssü olmak üzere askeri işbirliğinin zorlaşacağı mesajını verdiniz mi?..” Yanıt estek köstek... Milliyet gazetesi bir daha soruyor: “ AKP’li Mehmet Dülger tasarı geçerse ‘İncirlik’i çalıştırmamız zor olur’ dedi. Siz de bunu söylediniz mi?..” Gül’ün yanıtı: “ Benim konumumdaki insan böyle şantajcı duruma düşemez herhalde...” Demek ki Mehmet Dülger ‘şantajcı’ oluyor... Diplomasinin bin bir dili vardır; ‘usulü dairesinde’ her şey karşılıklı konuşmalarda dile getirilebilir; ancak Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün Türkiye’nin ulusal çıkarını korumaya kalkan Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger’i şantajcılıkla suçlaması, şu soruları akla getiriyor: Gül hangi devletin Dışişleri Bakanı? Türkiye’nin mi?.. ABD’nin mi?.. ? “Rögar kapağı” ile “mıcır” işini bile AB’ye havale eden, ABD’ye karşı İncirlik’i koz olarak kullanmayı ‘şantaj’ sayan kafalar, bugün iktidar koltuklarında oturuyorlar.. Türkiye bu kafaların eline düştü... Hepimiz Emekçi Değil miyiz? Türkiye’nin nüfusu 70 milyondan çok!.. Koluyla, kafasıyla çalışan ne kadar, sayısını bilen var mı? Tarlada, fabrikada, işyerlerinde, özel şirketlerde, devlet dairelerinde... Milyonlarca insan!.. Bu insanların partileri var mı? Çok sayıda siyasal parti var! Bu partiler, koluyla, kafasıyla yaşamlarını sürdüren milyonların partisi mi? Bir zamanlar CHP “ortanın solundayım” diyerek emekçi halkımızın oyunu alabiliyordu, şimdilerde öyle mi? Ya ötekiler?.. ??? 1965’te o günlerin seçim yasasından yararlanan Türkiye İşçi Partisi TBMM’ye on beş temsilci sokabilmişti... Bu on beş kişi Meclis’te gerçek bir fırtına yaratmıştı. Sonra ne oldu? Kendi içindeki çatışmalarla etkisini yitirdi. Onun yerini alan partiler de seçimlerde yüzde ‘bir’lerin üstüne çıkamadılar. Halkımız, nedense, kendini emekçi, işçi ya da amele gibi tanımlamalarla anılsın istemiyor! Oysa büyük bölümü emeğiyle geçinmek, çoluk çocuğunu yaşatmak zorunda... Ya eliyle, ya kafasıyla! Hepsi emekçi, işçi, bir anlamda da amele!.. ??? Bir seçim öncesiydi. Bahçenin duvarı yıkılmıştı. Köyde işçi bulan biri vardı. İstedik, bir genç adam getirdiler. Bir yandan malayla duvarı onarıyor, bir yandan da konuşuyorduk. Anadolu’dan yeni gelmiş bir hemşerisi ona bu tür işleri buluyormuş. “Seçimde kime oy vereceksin” diye sordum. Bir şey söylemedi. “Bak dedim, bir parti var, çalışanların partisi, ona oy verirsin belki?” “Hangi parti o?” dedi. “Türkiye İşçi Partisi” der demez elindeki malayı bıraktı, ayağa kalkarak, “Ben bugün işçiyim diye mi ona oy vereceğim. Bugün öyle ama yarın.. Hep amele mi kalmamı istiyorsun?” demez mi! “Hepimiz işçiyiz, hepimiz ekmek paramızı çalışarak çıkarıyoruz. Sen de ben de.. Ben geceleri gazetede çalışıyorum yazarak, yönetici olarak” dedim. “Ben bugün işçiyim, ama yarın?..” deyince korktum. Genç arkadaşı utandırmaktan, kızdırmaktan... ??? Hep böyle oldu. Çalışan halkımız işçi olmaktan, sayılmaktan neden korktu? Neden hâlâ korkuyor? Memur, gazeteci, öğretim üyesi, mimar, doktor vb. herkes bir iş güç sahibi değil mi, hepsi emeğiyle yaşayan insanlar değil mi?.. “Gel oyunu işçi partisine ver, emek partisini destekle gerçekten halktan yana olanların yanında yer al, hiç değilse seçimlerde emekten yana olan bir parti varsa, oyunu ona ver!” Ama demokrasi adı verilen döneme girdik gireli, emekçilerimiz, kıt kanaat geçinenlerimiz, her zaman kendisine karşı olan partileri desteklemiştir. Bugün bir seçim olsa örneğin başarılı çalışmalarıyla özellikle gerçek ulusalcı tutumuyla yurtiçinde, yurtdışında başarılar kazanan partileri örneğin, İşçi Partisi’ni, onun ulus düşmanlarına açıkça meydan okuyan lideri Dr. Doğu Perinçek’i desteklemez, oyunu, ondan esirger. Gider her zamanki gibi parababalarının partisine verir. Bir süre sonra da “Elim kırılsaydı da vermeseydim” diye ağlar. ??? İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek dış ülkelerde Türklüğün savunmasını yapıyor.. Belki hapislere de girecek... Bunca ünlü ünsüz politikacılarımız ilk seçimde yer kapmanın telaşında iken... Doğu Perinçek’i kutlamamız, yüklendiği görevi başarıyla yerine getirdiği için emeğine, çabasına saygı göstermemiz gerekmiyor mu? Prof. Dr. Muzaffer ERYILMAZ Belediyeler Birliği Başkanı Çankaya Belediye Başkanı, İç Anadolu nsanların yaşamında olduğu gibi ulusların da yaşamında kritik yol dönemeçleri vardır. O dönemeçte alınan kararlar, gösterilen azim ve kararlılık, daha sonraki hayatın nasıl, ne yönde, ne şekilde gelişeceğini de belirler. Çanakkale Savaşı, bir tarihsel kader kavşağıdır. İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların tarihi açısından da böyledir ama asıl ve bizi daha çok ilgilendiren yönüyle biz Türklerin tarihi açısından böyledir. Hafızamızı biraz zorlayarak Çanakkale öncesi siyasal duruma bir baktığımızda, bu süreçte bir zamanların kıtalararası imparatorluğu olan Osmanlı İmparatorluğu’nun ciddi bir gerileme ve hatta çöküş sürecine girdiğini görmekteyiz. Trablusgarb ve Balkan Savaşları’ndan sonra Osmanlı, Avrupa kıtasındaki tüm topraklarını, yitirmiş güç ve itibar kaybetmiş; bir zamanların güçlü imparatorluğu, o günlerde büyük güçlerin paylaşım hesaplarının konusu haline gelmişti. Boğazlar ise Napolyon’un “Boğazlar’a sahip olan tüm dünyaya sahip olur!” sözünde ifadesini bulduğu gibi, her zaman çok büyük bir stratejik öneme sahip olmuş ve bütün paylaşım hesaplarının ve savaşlarının en önemli coğrafyalarından biri olagelmişti. Tarih yeni bir paylaşım savaşına doğru ilerlerken gerileme sürecindeki Osmanlı ve her şeyden önce de Boğazlar yeni paylaşım hesaplarının baş sırasında yer almaktaydı. Tarihi kayıtlar Osmanlı’ya ve Boğazlar’a yönelik paylaşım planının İngiltere’de 19041911 yılları arasında yapılmaya başlandığını ortaya koymaktadır. Çanakkale Savaşı, işte böylesi bir dönemde çökmekte olan Osmanlı’yı tümüyle dağıtmaya ve bölge bölge paylaşmaya yönelik heves ve planların uygulanması amacıyla büyük devletler tarafından İ planlanmış, kışkırtılmış ve sonuçta da sahneye konmuş bir savaş senaryosuydu. Bu senaryonun başaktörü ise İngiltere ve o dönem İngiliz Donanma Bakanlığı’nı yapan Churchill’di. Churchill’e göre İtilaf Devletleri’nin büyük gücü karşısında Türklerin gücü çok yetersizdi ve Çanakkale’de olacak savaş, büyük bir savaş olmaktan ziyade basit ve sınırlı bir cezalandırma hareketi olarak tarihe geçecekti. Büyük emperyal güçlerin her zaman ve müzmin şekilde tekrarladıkları bir hata vardır. Onlar her zaman vatanı işgal edilen halkın büyük manevi direnme gücünü hesaba katmazlar ve küçümserler. İşte bu aynı hatayı Churchill de tekrarlıyordu ve tarih, çok geçmeden bu küçümsemenin ağır faturasını Churchill’in önüne koyacaktı. İtilaf Devletleri önce denizde sonra da karada Türk halkının büyük manevi direnme gücü karşısında diz çökmek ve büyük Atatürk’ün vecizleşmiş ifadesiyle “geldikleri gibi gitmek” zorunda kalmışlardı! Boğazlar’a ve Osmanlı’ya yönelik sinsi planları gerçekleştirmek için yazılan senaryo, Şubat 1915’te gerçekleştirilen ilk fiili saldırıyla başladı, ama asıl büyük ve savaş açısından önemli olan çıkarma 18 Mart’ta oldu. Çok eşitsiz asker ve silah güçleriyle karşı karşıya gelmelerine karşın İngiliz ve Fransız kuvvetleri Çanakkale’yi denizden geçme emellerinde başarıya ulaşamayıp, çok büyük bir zayiat verdiler. Böylelikle Churchill’in ‘Hasta Adam’ı kara gücüne ihtiyaç duymadan sadece deniz gücüyle yenilgiye uğratabileceği fikri suya düşüyor, kendi yenilgisine dönüşüyordu… Bu mağlubiyetin yarattığı sarsıntı yeni bir planın gereğini ortaya koydu. Bu yeni plan gereği Avustralya’dan Kanada’ya kadar sömürgelerden toplanan askerler de savaşa sürülmüştür. Bu gruplar İDAKÖY ÇİFTLİK EVİ Kazdağı Ulus dili Türkçenin kökeni: “Hiçbir şey yoktan var, vardan yok olmaz” temel bilim kuralı gereğince, Eski Anadolu Dillerinin sözcük ve öğeleri günümüz Türkiye Türkçesi içinde yaşıyor olmalıdır. Arkeoloji bilimi gibi, dil çalışmalarını da binlerce yıl geriye giderek yaparsak, dilimize ait bu değerleri gün ışığına çıkarabiliriz. Siz ne dersiniz? İdaköy’e gelmek şimdi daha kolay. Atlasjet her Perşembe ve Cuma günleri (İst: 21.30) konuklarımızı getirerek; Pazar günü (Edr: 22.50) döndürüyor, ulaşım servisi sağlıyor. Sevgiyle, Semaİskender Azatoğlu www.idakoy.com/idakoy@idakoy.com ÇamlıbelEdremit/0266.387 34 020532.636 34 50 GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI KOCAELİ 4. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN DOSYA NO: 2005/540 Tal. Bir borçtan dolayı İpotekli bulunan ve aşağıda tapu kaydında, adedi, cinsi, evsafı, kıymeti ve önemli özellikleri ile satış şartları belirtilen taşınmaz Müdürlüğümüzce açık artırma suretiyle satılarak paraya çevrilecektir. Satış ilanı ilgililerin adreslerine tebliğe gönderilmiş olup, adreste tebligat yapılamaması veya adresi bilinmeyenler için de işbu satış ilanının ilanen tebligat yerine kaim olacağı ilan olunur. TAPU KAYDI: Kocaeli İli.Suadiye Köyü, Çakırpmar mevkiinde kain 0 ada.770 parsel sayılı 7940 m2. miktarlı 20 adet tripleks mesken ve arsası vasıflı taşınmazda kat mülkiyetli 1/20 arsa paylı G Blok zemin+l.kat+çatı katlı (13) b. bölüm nolu tripleks meskenin tamamı. İMAR DURUMU: Kocaeli İli, Suadiye Belediye Başkanlığı İmar Müd.nün 27.05.2005 tarih429 sayılı yazılarında, Yeşilbahçe Evleri Sitesi Mevzii İmar Planındaki Çakırpınar mevkii, 7 pafta, 770 parsel sayılı yerin H: 6.50 m., TAKS: 0.15 KAKS: 0,30 yapılanma şartlarında imar durumunun mevcut olduğu bildirilmiştir. HALİHAZIR DURUMU, EVSAFI : Satışa konu taşınmaz İzmit Sapanca yolundan Suadiye beldesine saptıktan ve kutu fabrikasını geçtikten sonra, yolun solunda (doğu) bulunan Altın Ekmek isimli fırının yanından, doğu yönünde stabilize yolu takiben 700 m. gidildiğinde Yeşilbahçe Villaları adlı site içindeki 1/20 arsa paylı G Blok zemin+l.kat+çatı katlı (13) b.bölüm nolu tripleks villadır. Alanı 120 m2.dir. Parsel üzerinde 10 adet ikiz blok tripleks villa mevcut olup, 20 adet bağımsız bölüm bulunmaktadır. Tripleks villa, zemin katta salon, açık mutfak ve wc, birinci katta 3 oda, banyo ve çatı arası piyesinde bir oda ve wc. mahallerinden oluşmaktadır. Batı cephesinde, üzeri ahşap pergola kaplı, barbekü bulunan teras mevcuttur. Salon ve odalar ahşap parke, sulu hacimler karo mozaik kaplıdır. Taşınmazın bulunduğu site yüzme havuzu olan, bahçe düzenlemesi yapılmış ve 10 yıldır iskân edilen bir sitedir. Site inşaatı, Suadiye Belediyesi’nden 15.08.1993 tarih ile ruhsatlı, 07.09.1995 tarihinde iskânlıdır. KIYMETİ : Yukarıda izah edilen hususlar dikkate alındığında ve çevrede yapılan fiyat araştırması sonucunda satışa konu 1/20 arsa paylı G Blok (13) b.bölüm nolu tripleks villa vasıflı meskenin değerine 100.000, 00.YTL.(YüzbinYeniTürklirası) kıymet takdir edilmiştir. SATIŞ ŞARTLARI: 1 Yukarıda tapu kaydı, imar durumu, halihazır durumu ve evsafı ile kıymeti verilen taşınmazın; 1. Satışı 24/04/2007 Salı günü; saat: 10.00’dan, saat: 10.10’a kadar, 2. Satışı 04/05/2007 Cuma günü; saat: 10.00’dan, saat: 10.10’a kadar, Kocaeli 4. İcra Müdürlüğü’nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin % 60’ını ve rüçhanlı alacaklılar var ise alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartıyla gayrimenkul en çok artırana ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla arttırma 10 gün daha uzatılarak 10. gün olan yukarıda yazılı tarih ve saatlerde gayrimenkul 2. artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin % 20’si nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar Milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir ve derhal tahsil olunacaktır. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla ; ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile satış bedelini derhal veya İ.İ.K. 130. maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadırlar. Katma Değer Vergisi, İhale damga pulu bedeli, Tapu alım harcı, Tahliye masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler, tapu satım harcı ve tellaliye satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2005/540 Tal. sayılı dosya numarasıyla Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. İ.İ.K.126 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Yönetmelik Örnek No: 27 Basın: 14124 Hevesli ve istikrarlıysanız garanti benden.... Westminster Univesity ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, iş İngilizcesi, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık Acıbadem /İstanbul 0536 225 07 80 ORDU CUMOK ORDU ADD ORDU OLAY GAZETESİ ÇAĞIRIYOR! 2007’NİN KARANLIK YÜZÜNÜ ORDU’DA AYDINLATIYORUZ! KONUĞUMUZ: DR. EROL MÜTERCİMLER Laik Cumhuriyetin, Atatürk Devrimlerinin, halkımızın sahipsiz olmadığını haykırmak için toplanıyoruz. Aynanın arkasını görmek istemez misiniz? Tarih : 22 Mart 2007 (Perşembe) Saat : 18:00 Yer : TESK OTEL (Migros Karşısı) İletişim: nesetelif@mynet.com nesetsayman@hotmail.com Haluk Türkmen: 0452 214 32 090532 551 74 84 Ordu ADD: 0452 233 27 74 CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear