25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 MART 2007 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Çanakkale’de Doğan Güneş!.. Birinci Dünya Harbi’nde, 1915’te; bir güneş doğar bir gün Çanakkale’de!.. Cephede bir kahraman yükselir, yüceleşir!.. Türk Ordusu ölüm kalım savaşında devleşir!.. Göz kamaştıran ışık; siperlerde yanan ateş.. Bir asker, ulusunun yazgısını değiştirir!.. yalarından yükselir bir ses: “Çanakkale geçilmez!..” PENCERE Püf Noktası?.. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Dan Fried, sözde Ermeni soykırım tasarısı Amerikan Kongresi’nden geçerse İncirlik Üssü’nün kapatılabileceğini ileri sürmüş... Olayın püf noktasına parmak basmış... ? Son yıllarda az çok gargaraya da gelse, “Amerika ile stratejik ortaklığımız sürüyor” diyenler var... Avrupa’daki ülkeler bir bir Ermeni soykırımı savını bir iç hukuk kuralına dönüştürdüler; bu kepazeliğin İsviçre’deki yüzü Doğu Perinçek sayesinde sergilendi... Ancak ABD’nin durumu başka!.. Amerika hem PKK’yi şemsiyesi altına almış.. Hem İncirlik’te üslenmiş.. Hem Ermeni soykırımı savını Kongre’den geçirip yasalaştıracak... Türkiye bu manzara karşısında sus pus oturacak... AKP iktidarı pısmış durumda... Neden?.. ? Çünkü AKP’nin adına liderin başdanışmanı olarak Amerika’da konuşan Cüneyd Zapsu teslimiyetçilik kuralını açıkça dile getirdi: “ Bu adamı (RTE) deliğe süpürmeyin, kullanın!..” TC ile ABD arasındaki ilişkilerin acı gerçeği ne yazık ki bu tümcede somutlaşıyor... ? Türkiye’de İslamcı siyaset Erbakan’ın partisinde antiamerikan niteliktedir... 28 Şubat’tan sonra bir anasının gözü aklıevvel Erbakan’ın yetiştirmelerine dedi ki: Amerika Türkiye’de bir operasyona hazırlanıyor... Sizler Bush yönetiminin BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında bir parti kurarsanız iktidara geçebilirsiniz... Erbakan’ın yetiştirmeleri koltuk kokusunu alınca döndüler, Amerikancı oldular... Amerika da bu operasyonla ülkemizdeki İslamcı politikayı büyük oranda kafakola almış oldu... ? Tasarım açıktı: Amerikancı İslam politikası iktidara geçecekti; Türkiye’yi Irak savaşına köprü yapacaktı; üyelik kararı 10 15 yıl sonrasına havale edilen AB girişimi AKP’yi merkez sağa şirin göstermeye yarayacaktı; takıyye stratejisi uygulanacaktı... ? Peki, ne oldu?.. 1) Meclis’te ‘tezkere’ reddedilince Irak savaşı öncesinde ‘fiili’ olarak İskenderun’dan çıkarma yapmaya başlamış bulunan Amerikan ordusunun Türkiye’yi ‘örtülü işgal’i durdu... 2) Kıbrıs Rum Devleti’ne öncelik veren hızlı ve hırslı stratejisi AB’nin Türkiye’ye dönük yüzündeki maskesini zamanından önce düşürdü... ? Yine de Amerikan çıkarları açısından Türkiye’de AKP’nin yerini tutabilecek bir başka parti görünmüyor... Bush yönetimi bunu bildiğinden AKP’yi zor durumda bırakabilecek ve Türkiye’de değişik tepkilere yol açabilecek Ermeni soykırımı savının Kongre’den geçmesini engellemeye çalışıyor... Belde Hoyratlığı OSMANLICADA “kent” ya da “ülke” anlamına gelir, ama törenlerde falan duyulan marşlarından anlaşılıyor ki Araplar galiba “vatan” karşılığı kullanıyorlar “beled” sözcüğünü. Belki, doğrusu da olan bu. Bizim siyaset ve hukuk dilimizde ilçe merkezi olmadığı halde belediye kuruluşu olan kasabalara “belde” deniyor; böyle olunca, ister “büyükşehir” olsun ister belde, adları “beled” kökeninden türetilen “belediye”lerin hepsi birer “vatan” parçası sayılmaz mı? Dolayısıyla, hoyratça hırpalanmaması, örselenmemesi, tam tersine gözbebeği gibi sakınılıp özenle bakılması, üzerine titrenmesi gereken yerler olması gerekmez mi hepsinin? Gelgelelim, belediyelerimizin hepsi değilse bile çoğu, nedense, genellikle hoyratlık, özensizlik, değer bilmezlik üretmekte birbiriyle yarış halindedirler. Üstelik, aynı zamanda müthiş bir savurganlığı sürdürerek. elediyeler doğrudan doğruya halkın oylarıyla işbaşına geldiklerine göre, “Niçin böyle oluyorlar” sorusunun yanıtı da elbet ülkenin ve toplumun genel düzeyiyle ilgilidir. Hiçbiri, halkın bütünü bir yana bırakılarak tek başına suçlanamaz. Belki, ev içlerimizin temizliği ile kapı dışındaki yerlerin çamuru, tozu ve pisliği arasında eskiden beri var olan çelişki bu bakımdan bir ipucu verebilir. Uzun bir göçebelik yaşamının ardından kent kültürünün nispeten yeni oluşu da. Ayrıca estetik duygusunun ve eğitiminin eksikliği gibi başka bir yığın neden de ekleyebilirsiniz. Savurganlığa gelince, o konuda galiba en önemli neden, son yıllarda belediye gelirlerini olağanüstü artıran yasa değişiklikleri olmuştur. Ama bolluk ille de savurganlık mı getirmeliydi? Üstelik, belediye gelirlerini daha da artırma hevesinin çirkinlik getirdiği durumlar da var. Belediyelere ek gelir sağlamak için bina cephelerine gelişigüzel asılan tabela rezaleti nedir öyle? Caddeler, görüntü kirliliğini son hadde vardıran “dershane” ve “muayenehane” levhalarından geçilmez olmuş, sayıları zaten az olan güzel yapılar bile bu yüzden rezil edilmiştir. Mimarlar, yapıtlarını böylece çirkinleştirenlere nasıl engel olamazlar? oğaziçi Köprüsü’nden Rumeli yakasına geçip Beşiktaş’a dönerken insanı ferahlatan o yeşilliği 800 milyon dolara satmak kimin aklıdır? Karayolları’nın mı? Orayı “imar”a açanların mı? Kararı onaylayanların mı? Boş arsa görünce ağaç, çiçek ve böcek değil de ille para mı gelmeli akla? O tuhaf satış hiç mi bozulmayacak ve yeryüzünün en anlamlı boğazını çirkinleştirme girişimi cezasız mı kalacak? Belediye sözü akla “vatan”ı getiriyorsa bu çeşit hoyratlıklar da “vatana ihanet” sözünü akla getirmez mi? Mustafa Kemal en ilerde İkinci girişim de sonuç vermemiştir!.. Düşman anlamıştır ki; “Karadan yardım görmedikçe yalnız donanmayla Boğazı geçmek mümkün değildir!..” Sıra “General Hamilton”a gelmiştir!.. Planlar değiştirilir, çıkarma yerleri seçilir, yeni takviyeler getirilir!.. “Mustafa Kemal” ise düşünmektedir; “Yabancılar Türk askerini yanlış sevk ve idare etmektedir!.. Alman komutanlarının savunma planları mesnetsizdir!.. Düşman içerde değil kıyı hattında imha edilmelidir!..” Ve emir verir: “İşgal edilen mevziler terk edilmeyecektir!.. Düşmanın karaya ayak basmasına müsaade edilmeyecektir!.. Eğer düşman karaya çıkmayı başarırsa; süngü hücumuyla defedilecek; denize dökülecektir!..” 24 Nisan 1915!.. Seddülbahir’den, Arıburnu’ndan karaya çıkan düşman Sarıbayır Sırtları’na doğru ilerlemektedir. Sarıbayır savunmanın belkemiğidir!.. Ha düştü Sarıbayır, ha düşecek!..Ve kıtalar geri çekilmektedir!.. Bir güneş doğar birden Çanakkale’de!.. Cephede bir kahraman yükselir, yüceleşir!.. Türk Ordusu ölüm kalım savaşında devleşir!.. Göz kamaştıran ışık, siperlerde yanan ateş.. Bir asker ulusunun yazgısını değiştirir!.. 5’inci Ordu ihtiyatı 19’uncu Tümen Komutanı “Yarbay Mustafa Kemal” en ilerdedir. Bir müfreze geri çekilmektedir. Emir verir; “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimizi başka birlikler ve komutanlar alabilir!..” Mehmetler can verir, Mehmetler dirilir!.. Düşman, Conkbayırı yarlarından aşağıya itilir!.. Arıburnu, Conkbayırı, Anafartalar; 3 Kasım 1914’ten 8 Ocak 1916’ya kadar; İtilaf Kuvvetleri bırakarak on binlerce askerini Yarımada’nın kanla sulanmış toprağına ve Boğaz’ın serin sularına; nasıl geldilerse öyle giderler!.. Ama anlarlar ki son kez; “Çanakkale geçilmez!..” Bir ezgi söyler şimdi sular Nara Burnu’nda!.. Rüzgâr eşlik eder sese Morto Koyu’nda!.. Galiplerle mağluplar koyun koyunadır artık!.. Seslenmektedir bir Mehmet sanki gaipten; “Biz öldük, size istiklâl bıraktık!..” Bu metin değişik eserlerden ve resmi kayıtlardan yararlanılarak hazırlanmıştır. (D.S.) O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU H B B er günü her gecesi bir başka cehennem olan, havası o günlerde kan, barut dumanı ve çürümüş insan eti kokan, bir destan yazılı topraklar üstünde bugün, 92 yıl önce can veren on binlerce Türk’ün fısıltılarıdır rüzgâra karışan: “Biz öldük, size istiklâl bıraktık!..” Dünya 1914’te, tarihinde görmediği bir büyük harbe gebedir!.. Almanya İngiltere’nin, Fransa Almanya’nın karşısına dikilmiş; Rusya Balkanlar’ı ve Boğazlar’ı ele geçirmek istemektedir!.. Haziran’ın 28’inde, Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand ve eşi; Sırp fedaisi Gavrilo Princip’in kurşunlarına hedef olunca, Avusturya aynı gün harp ilan eder Sırbistan’a!.. Ağustos’un 1’inde AlmanRus Harbi başlar. Osmanlı İmparatorluğu Almanya ile İttifak Antlaşması’nı imzalar!.. 3 Ağustos’ta Fransa’ya harp ilan eden Almanya; 4’ünde Belçika’ya taarruza başlar!.. 5 Ağustos’ta İngiltere ültimatom verir Almanya’ya!.. 31 Ağustos’a kadar, Avusturya Rusya’ya; İngiltere’yle Fransa Avusturya’ya; Japonya Almanya’ya harp açar!.. Osmanlı İmparatorluğu henüz harbe girmemiştir. Ama kader ağır ağır ağlarını örmektedir!.. 16 Ağustos 1914’te, Alman Donanması’nın iki gözdesi, “Breslau” ile “Goben” zırhlısı, İngiliz gemilerinden kaçarak Çanakkale Boğazı’ndan giriş yaparlar ve limanda demir atarlar!.. 29 Ekim’de Karadeniz’e çıkıp Rus limanı Sivastapol’u topa tutarlar!.. Osmanlı İmparatorluğu artık savaşan taraftır!.. Yemen’den Kafkasya’ya, Irak’tan Galiçya’ya kadar, Mehmetçikler cephelere yollanır!.. Fransızlar, İtalyanlar, İngilizler cephelerde ezilince; Batı’da Almanlar, Doğu’da Türkler, İtilaf Devletleri’nin Rusya ile bağlantısını kesince; hep birlikte karar alınır: “Rusya ile irtibat mutlaka sağlanmalıdır!..” Ama nasıl?.. “Baltık kıyılarına çıkalım!..”, “Hayır; İskenderun’a çıkalım!..”, “Olmaz; donanmayla Boğaz’ı geçelim!..” Ve karar kılınır üçüncüsünde; 1914 Kasımı’nın 3’ünde, İtilaf Kuvvetleri ilk girişiminde bulunur!.. Boğaz’da kanlı mücadele İnfilak eden mermiler, uçuşan şarapneller kan kusar, düşmana kan kusturur!.. Ve düşman anlar ki ilk kez; “Çanakkale geçilmez!..” Dünyanın en kudretli donanması Boğaz’ın girişinde kalmıştır!.. Başarısız olmuştur “Amiral Karden”!.. Görevden alınır!.. “Amiral Robeck” Donanma Komutanlığı’na atanır!.. Yeni planlar yapılır, yeni görev grupları hazırlanır!.. Karara göre; “Boğaz tahkimatı tahrip edilecek, mayınlar temizlenecek ve karaya çıkılacak” tır!.. Türk Ordusu Gelibolu Yarımadası’na yamanmıştır!.. 11 mayın hattına 400’den fazla mayın bırakılmış; Boğaz çelik ağlarla kapatılmıştır!.. 1915’in 18 Mart sabahı, İtilaf Kuvvetleri 506 toplu 153 gemisiyle yine Boğaz’ı zorlar. Türk siperleri ve tabyalar ateş yağmuru altındadır!.. “Nusrat”ın bıraktığı mayınlar infilak eder birer birer!.. İlk yarayı alan “Infexibil”dır. Ardından “Bouvet”, “Irresistible” ve “Ocean”la beraber 11 gemi batınca, “Gaulliot” ve “Souffren” yanmaya başlayınca emir verir Amiral Robeck: ‘’Tüm gemiler tornistan!..” Kan ve ateş kusan Türk batar Türkler cephelerde mumtazsoysal@gmail.com CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear