25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 MART 2007 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Büyükerşen’le sınırlı kaynakları ve yetersiz yasaların engellemelerini konuştuk AKP siyasi baskı yapıyor SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ismini Türkiye’de bilmeyen yok. Çok renkli bir geçmişe sahip olan Büyükerşen, esas olarak Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nin kuruluşu ve gelişmesine ön ayak olmak, yükseköğrenimde pek çok ilke imza atmakla tanınıyor. DSP’den iki dönemdir Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçiliyor. Ama bütün belediye meclis üyeleri, kendisine muhalif olan AKP’den. İş bununla kalmıyor. Sürekli AKP’li hükümetin baskılarına maruz. Yılmaz Hoca’nın çok ilginç bir hobisi var. Zamanında Londra’da Madam Tussault’nun balmumu mumya heykel müzesini gezerken Atatürk’ün mumya heykelini görüyor. Ama heykel o kadar Atatürk’e benzemiyor ve o kadar kötü yapılmış ki, Yılmaz Hoca son derece tedirgin oluyor ve böylece balmumu mumya heykel yapmaya merak sarıyor. İlk yapıtı da Atatürk heykeli. Son zamanlarda Eskişehir parkları ve meydanlarını kendi yapıtları olan balmumu mumya heykellerle donatıyor. Yılmaz Hoca’yla Cumhuriyet’teki odamda konuşuyoruz. Her zamanki gibi iyimser. Sinirlerine hâkim. AKP hükümetinin, baştan beri, iş âlemi ve giderek kendisine muhalif basına karşı yürüttüğü sindirme siyasetini, şimdi de İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri ile kendinden olmayan belediyeler üzerinde sürdürdüğü görülüyor. Bunlardan biri de sizsiniz. Ancak siz ve bürokratlarınız için ileri sürülen iddiaların geçersiz olduğu, Danıştay’da yapılan inceleme sonucu belirlendi. Bu konuda ne söylemek istersiniz? BÜYÜKERŞEN AKP’nin bana uyguladığı baskı, yeni Belediyeler Kanunu ile belediye meclis üyelerinden kurulan İç Denetim Komisyonu’nun marifet aracı olarak kullanılmasıdır. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nde AKP’li üyeler sayısal çoğunluğa sahip oldukları için toplantı başına ücret alınan komisyonlarda da çoğunluğu ellerinden bırakmıyorlar. Belediye Başkanı olarak bana karşı sorumlu oldukları komisyonda, kendileri yerine, bütün inceleme işlerini, İçişleri Bakanlığı ve Defterdarlık’tan getirttikleri yandaş memurlara yaptırıp, onlara yalan yanlış raporlar hazırlatarak, bu raporları milletvekilleri ile Bakanlığa suç duyurusunda kullanıyorlar. Daha da beteri, bu raporları çoğaltarak, gizlilik yasağına rağmen, medyaya haber servisi yapıyorlar ve bütün Türkiye’de bedava dağıtılan yandaş gazeteleri ile düzmece iddiaları manşette yayımlatıyorlar. Böylece kamuoyunda hakkınızda şüphe uyandıracak bir çeşit iftira ve çamur atma yoluna başvuruyor ve siyaseten sizi yıpratabilmek için haysiyetinizle de oynuyorlar. Allah’tan Ankara’da yüksek mahkemeler ve yargıçlar var. Elbette biz de bunların yaptıklarını yanları kâr bırakmayacağız. Hepimiz ayrı ayrı tazminat davaları açıp, ceza takibatı için suç duyurusunda bulunacağız. Aslında bunların bilemedikleri bir şey var. 30 yılı aşkın sürede, ita amiri vasfıyla üst yöneticilik yaptığım görevlerde elimden trilyonlarca liralık ihaleler geçti. Şükürler olsun ki hep Sayıştay’ın takdirlerine muhatap olduk. Bunda, benim İktisat ve Maliye hocası olmamın yanı sıra Kamu Hukuku’nu ve ihale kanunlarını ve içtihatları personelimle birlikte oldukça iyi bilmemizin ve zaman zaman gerek Sayıştay denetçileri ve gerek Kamu İhale Kurumu uzmanları ve hukuk müşavirlerine sık sık danışmamızın rolü vardır. Bir bilim insanının aynı zamanda siyasetçi olması nasıl bir durum? ‘ Bunların bilemedikleri bir şey var. 30 yılı aşkın sürede, ita amiri vasfıyla üst yöneticilik yaptığım görevlerde elimden trilyonlarca liralık ihaleler geçti. Şükürler olsun ki hep Sayıştay’ın takdirlerine muhatap olduk. ’ Zor bir durum. Çünkü bizim ülkede siyaset, kendisine politikacı dediğimiz kişilerin, amaçlarına ulaşmak için şartların gerektirdiği kıvraklıkta ve seçmenin hoşuna gidecek tarzda davranarak işlerini yürütmesidir. Ben bu gerçeği bu âlemin içine düştükten sonra bütün çıplaklığı ile gördüm. Bu âlemde hizmet yerine laf üretmek, yalan söylemek, bol bol vaat etmek, vaat edip yapmamak, yapılanlarda da üç fazla oy için pozitivizm yerine popülizme öncelik vermek gelenek haline gelmiş. Bir bilim insanı olarak ben, işte bu âlemin koşulları içinde 8 yıldır Eskişehir halkının kent sorunlarını akıl ve bilgi ile çözmeye, çağdaş yaşam ihtiyaçlarını karşılamaya çabalıyorum. Buna bir de AKP’li siyasetçilerin çoğunlukta olduğu bir belediye meclisine karşın azınlıkta bir başkan olmamı ilave ederseniz, sorunuza niçin “zor durum” cevabını verdiğim sanırım daha iyi anlaşılır. Bilimsel belediyecilik Bugüne kadar belediyeleri hep bilimsel çalışmamakla eleştirdik. Siz belediyecilik ve bilimselliği nasıl dengeliyorsunuz? BÜYÜKERŞEN Kültürleri, değer yargılarını, ihtiyaçları, zevkleri, ruhsal kapsamasıdır. Ayrıca, yan branşlarımdan birinin iletişim olması ve akademik hayata geçmeden önce mesleğimin gazetecilik olmasını da bir avantaj sayıyorum. Bunlara bir de 1968’den beri hep üst düzey yöneticilik görevlerindeki deneyimlerimi ekleyebilirsiniz. Bütün bunların yanı sıra, beni kendilerine hep doğruları söyleyen, inandığı doğrulardan ve doğruluktan hiç taviz vermeyen, partizanlığı sevmeyen, vizyon sahibi ve radikal bir “hoca” olarak benimseyen halkın, projelerime hep destek verdiğini unutmamak gerekir. Siyaset âlemine sokulduğum 1999’dan beri beni en çok destekleyen halk olmuştur. Merak ettiğiniz sırlarım işte bunlardan ibaret. Eskişehir sizinle birlikte raylı sistemle tanıştı. Halk raylı sisteme nasıl uyum sağladı? Kentte nasıl sosyal ve kültürel bir değişiklik oldu? BÜYÜKERŞEN Eskişehir’de raylı sistem projemiz, petrol kaynakları olmayan kocaman bir ülkede, kent içi ve kentler arası ulaşımda, petrol enerjisine dayalı, lastik tekerlekli bir ulaşımın akılsızca teşvikine karşı bir başkaldırıdır. Düşününüz ki; kentlerimize göç, kent içi ulaşım talebini, bu talep de lastik tekerlekli ve dolayısıyla daha çok yolcu taşıyabilecek daha şişman, daha büyük çevre kirliliğinden kurtulmak için yine kendisi ve fiyatı dışa bağımlı doğalgazda çareyi arıyoruz. Oysa kent içi ve kentler arası ulaşım sisteminde demirin demir üstünde gittiği, uzun ömürlü, daha az parçası olan, hafif raylı sistemlere ağırlık verecek yeni bir vizyon ve politikalara ihtiyaç olduğuna inanıyoruz. İşte bu bakış açısı ile ve cesaretle Eskişehir kent içi yollarına uygun, son model, 16 kilometrelik bir tramvay sistemini, ilginçtir ki AKP Genel Başkan Yardımcısı bir Eskişehir Milletvekili’nin engelleme çabalarına rağmen, bir buçuk yılda bitirdik ve 2004 yılı Dünya Taşımacılık Sistemi Ödülü’nü aldık. Ama çirkin siyaset bu sistemin işletmeye alınacağı günkü törenleri yapmamıza imkân vermedi; dolmuşçuları, halk otobüsçülerini, evvelce caddeleri işgal eden işportacıları organize eden yerel siyasetçiler, bir hafta boyunca, sistemi işletmemek için akla hayale gelmeyen engellemeleri, kışkırtmaları yaptılar. Sonunda halk kendi kent içi hafif raylı sistemine sahip çıktı. Sistem şimdi günde 80 bin Eskişehirliye temiz, konforlu ve dakik bir ulaşım hizmeti veriyor. Halk otobüsçüleri de otobüslerini yenileyerek, pırıl pırıl araçları satın aldılar ve akıllı kart aracılığı ile ortak ulaşım sistemine çoğunluğu, az farkla da olsa AKP’lilerin eline geçti. Durum bununla da kalmadı. AKP hükümetinin meşhur pergel yasası ile AKP’li üç belde belediyesi de bizim mücavir alana dahil edilerek, meclisteki AKP üyeleri çoğunluğu daha da arttırıldı. Sayısal çoğunluğa güvenen AKP grubu, uygar kent anlayışına göre yapılan nazım planları, siyasi ranta yönelik popülist bir anlayışla değiştirmeye başladı. İş giderek kamusal faydadan ve bilimsel gerekçelerden uzak, “Biz böyle istiyoruz” inadına dayanan, katı bir reddiyetçi kavgaya dönüştü. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu’nda ilçe (veya alt kademe) belediyeleri ile büyükşehir belediyesi olarak iki kademeli bir yönetim tarzı öngörülmüş. Eski parlamento sistemimizdeki “Millet Meclisi” ve “Senato” gibi. Ama gelin görün ki öyle yapılamamış. Çünkü alt kademe birimi olan ilçe belediyelerinin kendi meclisleri seçilirken, büyükşehir belediyesinde yalnız başkan seçiliyor. Onun meclisini ise ilçelerin meclislerinden gelen üyeler oluşturuyor. Bu durumda, büyükşehir belediyesinin imar dairesindeki uzmanlarının çağdaş şehircilik ilkelerini gözeterek hazırladığı nazım planlar, genellikle bölgelerinde siyasi çıkara dayalı popülist politika ve tavizlerden kendilerini kurtaramayan ilçe P O R T R E Prof. Dr. YILMAZ BÜYÜKERŞEN Eskişehir, 1936 doğumlu. Yükseköğrenimini Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde yaptı. 1976’da mezun olduğu akademinin başkanlığına seçildi. 1982’de Anadolu Üniversitesi’nin rektörlüğüne getirildi. 1987’de aynı göreve tekrar seçildi. İki dönem Radyo Televizyon Yüksek Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü. 1993’te RTÜK Kanunu’nun çıkmasıyla görevinden ayrıldı. Türkiye’nin ilk Sinema ve Televizyon Okulu’nun kuruluşunu Eskişehir’de gerçekleştirdi. Anıtkabir Müzesi’nde Atatürk’ün birebir boyutlardaki balmumu mumya heykelini yaptı. 1999 ve 2004 seçimlerinde DSP’den Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na büyük oy çoğunluğuyla seçildi. DİSK önderliğindeki “Solda Birlik” toplantılarında ve diğer sol senaryolarda ismi sık sık geçti. Ecevit’in DSP Genel Başkanı olması için yaptığı teklifi geri çevirdi. yapıları, ekonomik durumları, sosyal davranışları, kısaca her şeyleri farklı olan yüzbinlerce insanın, bir arada yaşadığı ve adına “şehir” dediğiniz bir yerleşim alanındaki ortak ihtiyaçları karşılamak, ortak sorunları çözümlemek ve ortak bir düzeni sağlamak zorundasınız. Üstelik bunları, yetersiz parasal kaynaklar ve yürürlükte olan yetersiz yasaların sınırları içinde yapmak durumundasınız. Eğer siyaseten partizan ve kişisel çıkarları elinizin tersiyle bir tarafa itip çoğunluğun faydasından yana olursanız o denge kolay kuruluyor. Türkiye’de belediye meclisinin tamamı muhalefet olan tek belediye başkanısınız. Bu duruma karşın başarılı olmanızın sırrı nedir? BÜYÜKERŞEN Benim avantajım, Akademi Başkanlığım ve Rektörlüğüm sırasında, üniversitede kurduğum enstitülere Eskişehir’in kentsel sorunları üzerinde bilimsel toplantı ve araştırmaları yaptırtmış olmam; akademik kariyerimin Ekonomi, Kamu Maliyesi, Kamu Hukuku gibi toplumu ve devleti yakından ilgilendiren alanları ve daha çok sayıda toplu taşımacılık otobüslerine talebi arttırıyor. Ancak geçmişte, geleceği göremeyen genel ve yerel yöneticilerimizin yarattıkları şehirlerimizin cadde ve yolları ise bu talebe cevap veremeyecek durumda. Yerli ve yabancı otomotiv endüstrisi için Türkiye pazarı adeta bir cennete dönerken, kentler ve ülkemizdeki karayolları trafik açısından giderek birer cehenneme dönüyor. Bu durum, yalnızca fiyatı üretici ülkelerin keyfine bağlı olan petrole giderek artan ölçüde para harcamamızla bitmiyor. Lastik tekerlekli araçlar için on binlerce kilometrelik yolları kaplamak ve sık sık yenilemek için petrol ürünü asfaltı da ithal ediyoruz. Türkiye 80 yıldır bu politika ile durmadan yol yapıyor. Yol yeniliyor, yol tamir ediyor; petrol ile çalışan araçlarda, her yıl yenilenen yüzlerce parça var; araç ömürleri ve modelleri fazla dayanmıyor. Bankalar nerede ise sıfır faizle otomobil kredisi vererek kentlere adeta otomobil pompalıyor. Petrolün yakıt olarak kullanılmasının yarattığı hava ve dahil oldular. Eskişehir “ESTRAM” ile büyük bir kültür değişimi başlattı. Zorlukları aşmak Bütün Büyükşehir Belediye Başkanları alt kademe belediyelerle çekişmeli. Sizde durum nasıl? BÜYÜKERŞEN Bizdeki durumu ben söyleyeyim, siz de değerlendirin. Eskişehir’de 1994 seçimlerine kadar iki ilçe belediyesi vardı ve 1999 seçimlerinde Büyükşehir Belediyesi dahil üç belediyede, üç başkan ve meclis çoğunluğu DSP’de idi. 2004 seçimlerinde ise iki ilçede de belediyeleri AKP aldı, Büyükşehir’de de DSP başkan adayı olarak ben, ikinci kez yüzde 45 oyla seçimi kazandım. Ancak büyükşehir belediyelerinde ilçelerdeki gibi ayrıca meclis üyeleri seçilmiyor. Yalnızca Büyükşehir Belediye Başkanı seçiliyor. Büyükşehir’in meclisini ise ilçe belediyelerinin meclislerinden gelen üyeler teşkil ediyor. Dolayısıyla 2004 seçimlerinde benim başkan seçildiğim Büyükşehir Belediye Meclisi’nde üye belediyelerinin işine gelmeyince, birbirine rakip siyasi partilerden olsalar bile, büyükşehir meclisinde, karşılıklı ittifak yaparak, planları bozabiliyorlar. Oysa yasal düzenlemede büyükşehir belediyesi için kent halkı ayrıca bir meclis seçmiş olsaydı, böylesi olumsuzlukların da önüne geçilebilirdi. Kaldı ki büyükşehir belediye meclislerinin oluşumunda, üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri için kontenjanlar belirlenebilir ve böylece siyasi veya rant çıkarlarından daha uzak senato tipi bir okumuşlar meclisi oluşturulur ve alt kademelerin nazım planlar üzerindeki oyunları denetim altına alınırdı. Kamu yararını koruyacak bir üst organ yaratılmış olurdu. Eğer bu tür bir yapılanma uygun görülmüyorsa, o takdirde, siyaset ve her türlü çıkar hesabının kamu aleyhine kullanılabildiği alt belediyeleri kaldırıp, buradaki hizmetleri her ilde tek olacak büyükşehir veya anakent belediyelerinin şube belediyeleri haline getirmek, kanaatimce Türkiye için en uygun ve doğru işleyen bir sistem olurdu. ‘ Yerli ve yabancı otomotiv endüstrisi için Türkiye pazarı adeta bir cennete dönerken, kentler ve ülkemizdeki karayolları trafik açısından giderek birer cehenneme dönüyor. ’ ‘ Sonunda halk kendi kent içi hafif raylı sistemine sahip çıktı. Sistem şimdi günde 80 bin Eskişehirliye temiz, konforlu ve dakik bir ulaşım hizmeti veriyor. ’ Tehlikenin farkında olmak durumundayız Siz Eskişehir’i heykellerle donattınız. Kent halkı bunu nasıl karşıladı? BÜYÜKERŞEN Heykellerimizin çoğu klasik olduğu için, bazı yerel siyasetçiler hariç, Eskişehir halkı çok sevdi ve onları sahiplendi. Şimdi, ikinci ve üçüncü evrelerde nonfigüratif ve çağdaş heykellere alıştıracağız halkımızı. Onun hazırlıklarını yapıyoruz. Heykeller kent halkı ve turistlerin, önünde ve yanında durarak anı fotoğrafı çektirdiği kent köşeleri haline geldi. Artık varoşlarda oturanlar da semtlerine heykeller istiyorlar. Bu gelişim oldukça dikkat çekici değil mi? Ecevit ölmeden önce sizi solda birliğin lideri ilan etmişti. Ecevit ölmeden ve öldükten sonra size hiçbir siyasi partiden teklif geldi mi? BÜYÜKERŞEN Bana göre rahmetli Ecevit yıllara dayanan siyaset ve devlet adamlığı deneyimi ile yaşadıkları karşısında, soldaki parçalanmanın derin ideolojik ayrılıklardan çok siyaset yapma etiği, particilik anlayışı ve bazı kişilerin iflah olmaz klikleşmelerinden kaynaklandığını düşünüyordu. Bundan dolayı solda, önce seçimlerde işbirliği ile yakınlaşmayı ve mümkün olursa bir koalisyon ortaklığı deneyimini gerekli görüyordu. Ancak solda mevcut partilerin liderlerine ve bugünkü yönetim kadrolarının statülerine dokunmadan, hepsinin kabul edebileceği bir ismin birleştirici liderliğinde işbirliği yapabileceklerini düşünüyordu. Bunun için de bilemediğim nedenlerle çeşitli yönlerden benim ismimi şanslı görüyordu. Ne yazık ki ömrü buna yetmedi. Rahmetlinin vefatından önce, 2004 yerel seçimlerinde, başta CHP ve AKP olmak üzere, soldan ve merkez sağ partilerden kendi partilerinde siyaset yapmam için teklifler geldi. Hatta bunların bazıları çeşitli kesimler ve çevreleri araya sokarak bir hayli ısrarcı da oldular. Ben kabul etmedim. Siyasette bugünkü manzarayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sağda ve soldaki partiler sağduyu gösterip ittifak yapabilirler mi? Yoksa kendilerini kısır çekişmelerine hapsetmeye devam mı ederler? BÜYÜKERŞEN Siyasette bugünkü manzarayı maalesef Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasının üstünde yer alan “farkında mısınız” sorusunun sorulduğu renk ve düzenlemedeki gibi görüyor ve değerlendiriyorum. Geçen yazdan bu yana Sayın Zeki Sezer’in bütün çağrılarına, Sayın Murat Karayalçın’ın bütün söylemlerine rağmen, soldaki anaç parti yanaşmadığı için diğerleri bir masa etrafında toplanamadılar bile. Sağdakiler de mahallenin barışmak isteyen ama birbirine küskün çekingen çocukları gibiler. Şimdilik görünen o ki, söz konusu partilerimizin büyük bölümünde sağduyu da solduyu da henüz ortada yok. Herkes Godot’yu bekler gibi… Bana kalırsa, halkın da beklentisi olan bu işbirliği ihtimali üzerine yapılacak tahminleri Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraki gelişmelere bırakmak daha doğru olacaktır. Ülke genelinde bütün sektörlerdeki işsizlik, yoksulluk ve umutsuzluğa karşın kamuoyu yoklamalarında AKP’nin hâlâ birinci parti olarak görünmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? BÜYÜKERŞEN Halka umut verecek sol politika, söylem ve çalışmaları ortaya koyarak alternatif yaratacak bir siyasi güç bugünlerde henüz ortada gözükmediği için, AKP, hükümeti ve kendi belediyelerinin kaynakları ile daha başka bilemediğimiz kaynakları, kışın kükürdü bol, zehirli kömür ve giysi; yazın da erzak ve çeşitli sadaka dağıtımları ile yoksul varoş insanlarının velinimeti rolünü oynuyor. Ne zaman ki Türk seçmenine, ancak parti liderlerinin belirlediği kişileri sanal olarak seçmek yerine, doğrudan kendi hür iradesiyle, kendi istediği insanı seçme imkânını verecek adil bir Seçim Kanunu ile demokrasinin çekirdeği olacak yeni bir Partiler Kanunu’na sahip oluruz, işte o zaman yoksul ve işsiz insanlarımız velilerle velinimetlere sığınmaktan kurtulur, biz de gerçek demokrasiye kavuşuruz, diye düşünüyorum. ‘ Siyasette bugünkü manzarayı maalesef Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasının üstünde yer alan “farkında mısınız” sorusunun sorulduğu renk ve düzenlemedeki gibi görüyor ve değerlendiriyorum. ’ CUMHURİYET 06 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear