26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2007 PAZARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI K K K K Y Y Y Y Y 4 5 6 4 13 10 13 6 7 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y 9 Y 10 PB 10 PB 8 K 4 K 2 K 1 B 1 Y 14 Parçalı bulutlu Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y 13 Y 15 K 4 PB 5 PB 2 K 2 K 1 K 0 PB 9 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Tüm bölgelerimiz parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın doğusu Ege, Akdeniz, İç Anadolu’nun güney ve batısı, Batı ve Orta Karadeniz ile akşam saatlerinden itibaren Güneydoğu Anadolu’nun doğusu ile Doğu Anadolu’nun güneydoğusu yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı yurdun iç ve batı kesimlerinde azalacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih K 4 K 3 K 5 B 11 B 10 B 8 B 9 B 8 B 3 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y PB Y B B K B Y B 10 7 12 8 5 4 15 13 9 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı B B B Y B Y B Y Y 13 14 6 13 9 10 6 18 14 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Sisli Bulutlu Derin Devlet.. ? Baştarafı 1. Sayfada Dink suikastı soruşturmasındaki skandal, tarikat savaşlarıyla ilgili ayrıntıları dışa vuruyor GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY darın laikliğe belli bir süre içinde son vermek çabaları da her gün sergileniyor. İktidarın tepesindeki politikacıların dün söyledikleri meydandadır; içlerinden hiçbiri özeleştiri yapmamıştır; tersine dün dile getirdikleri ‘Şeriatçı’ hedeflere bugün de bağlı olduklarını açıklayanlar bile vardır. O zaman ‘Derin Devlet’ deyişi anlam değiştiriyor. ‘Ilımlı İslam Devleti Modeli’ dış ve iç güçlerin tasarımı olarak bugün Türkiye için bir ‘Derin Devlet’tir; bu yoldaki strateji ve kadrolaşma hareketi de açık seçik ortadadır. Emniyette gizli savaş Haber Merkezi İhmal, zaaf, istihbarat karmaşası ve derin devlet tartışmalarının odağına oturan Hrant Dink suikastı soruşturmasındaki skandal zinciri, güvenlik birimleri arasında gizliden gizliye sürdürülen tarikat savaşlarıyla ilgili ayrıntıları dışa vuruyor. İddiaya göre soruşturma aşamasında ortaya serilen ilişkiler, deşifre ve karartma operasyonları, başta boş bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü koltuğu olmak üzere İçişleri Bakanlığı kadrolarındaki Nakşi Fethullahçı çekişmesini de kapsıyor. Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimindeki oy dengelerini ürkütmeme uğruna soruna müdahaleden kaçındığı ancak “derin devlet” nitelemesiyle aslında bu çatışmaya da gönderme yaptığına dikkat çekiliyor. Hrant Dink suikastı soruşturması, tetikçiden çok çevresinin sosyal ve siyasal ilişkilerine yoğunlaştırılırken, bilgi kirliliği ve yaratılan karmaşa olayın perde arkasındaki unsurları gizlemeye yönelik bilinçli bir strateji olarak değerlendiriliyor. Derlenen bilgilere göre İçişleri Bakanlığı kadrolarında Dr. Hablemitoğlu suikastı, Cumhuriyet ve Danıştay saldırıları, rahip Santoro suikastı ve son olarak Hrant Dink’in öldürülmesi olaylarında yaşanan istihbarat ve soruşturma karmaşası, güvenlik kurumları arasındaki “koordinasyon sıkıntısı” adı altında örtbas edilen tarikat örgütlenmesini de ifşa ediyor. C Emniyet kadrolarındaki sıkıntı Son olarak Dink suikastı soruşturmasında, polismuhbir ilişkisi, savsaklanan unsurlar, istihbaratların yeterince değerlendirilememesi, zanlı Ogün Samast’ın sim kartının değiştirildiği yolundaki iddialar, belge, fotoğraf ve görüntülerin sızdırılması ile dezenformasyonun yarattığı tahribat da aslında Emniyet Genel Müdürlüğü kadroları arasındaki sıkıntıyı haber veriyor. Ankara kulislerinde dikkat çekilen bu sıkıntının ilginç bağlantı ve aşamaları bulunuyor: ? İçişleri Bakanlığı’nda Emniyet Genel Müdürlüğü koltuğu için savaş yapılıyor. Bu savaşın iki cephesinde Fethullahçı ve Nakşi kadroların çekişmesi bulunuyor. Başbakan Erdoğan, bu koltuğun doldurulması konusunda tarikatçı milletvekillerinin baskıları yüzünden aylardır karar veremiyor, bu durum da kurumda ciddi yönetim boşluğu ve zaafa daha önemlisi ülkenin güvenlik örgütlenmesinde sıkıntıya yol açıyor, birimler olaylara gerektiği gibi müdahale edemiyor. ? Çekişmenin bir tarafında, eski İstanbul Valisi Erol Çakır’ın siciline “Fethullahçı” yazdığı, bir süre önce Trabzon’da emniyet müdürü olarak görev yapan İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve kadrosu ile Konya Emniyet Müdürü Salih Tuzcu bulunuyor. kadir Aksu ve kadrosu duruyor. ? İçişleri’ndeki Fethullahçı kadrolar, hem 15 20 Kasım 2003’teki El Kaide saldırıları hem de Dink suikastında ihmalle suçladıkları İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ı görevden almak için yoğun kulis yapıyor. Celalettin Cerrah’ın yerine oturmak isteyenlerin başında Konya Emniyet Müdürü Salih Tuzcu geliyor. ? Fethullahçı kanat, başta zanlı Erhan Tuncel’in ihbar tutunakları olmak üzere istihbarat notları, Samsun Emniyeti’nde çekilen skandal görüntüleri ve tetiği Yasin Hayal’in çektiğine ilişkin gerçek dışı bilgileri basına sızdırarak, Dink suikastında İstanbul Emniyeti’ni sıkıntıya sokmaya çalışıyor.. El Kaide zamanlaması ? Peki Konya Emniyeti bu psikolojik savaşın neresinde duruyor? Başta CHP olmak üzere muhalefet partileri ve basının tepkilerinin Ramazan Akyürek’e yoğunlaştığı bir dönemde, emniyet istihbaratı zamanlaması çok dikkat çeken bir operasyonu gündeme getiriyor. Ne ilginçtir ki El Kaide’ye yönelik bu operasyon, basında, “1987 yılında Eğitim Daire Başkanıyken Fethullahçı örgütlenmenin temelini atan kişi” diye tanımlanan Konya Emniyet Müdürü Salih Tuzcu’nun koordinesinde 7 kentte yapılıyor. Tuzcu hem müttefiği Akyürek’e yönelik tepkileri dağıtıyor hem de İstanbul Emniyet Müdürlüğü koltuğuna bir adım daha attığını düşünüyor. ? ABD’nin PKK ile mücadele koordinatörü Ralston’ın Türkiye’ye gelişine denk getirilen El Kaide operasyonu aslında, Dink suikastı yüzünden hedef tahtasına konulan Akyürek’i başarılı göstermeyi amaçlıyor. Ancak bu ani operasyon, Fethullahçıların “Deşifre”, “Dirsek teması” ve “Karartma çabası” diye tanımlanıyor. Cerrah’ın yerine Salih Tuzcu ? Cephenin diğer ayağında ise Nakşi olarak bilinen İçişleri Bakanı Abdül ‘HABERLER DOĞRU DEĞİL ’ Başsavcı: Hayal değil polis memuru İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in cenazesi ambulansa konulurken çekilen bir fotoğrafta yer alan ve azmettirici Yasin Hayal olduğu ileri sürülen kişinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görevli bir polis memuru olduğu ortaya çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, basında yer alan haberlerin büyük bölümünün doğru olmadığını, bu yayınların soruşturmanın sağlıklı olarak yapılmasını engellediğini belirtti. Başsavcı Engin, Dink cinayetine ilişkin çeşitli medya kuruluşlarında art arda yayımlanan ve kafa karışıklıklarına neden olan haberler üzerine basın açıklaması yaptı. Engin, gözaltına alınan 26 kişiden 8’inin şüpheli olarak tutuklandığını, soruşturmanın iki cumhuriyet başsavcısı tarafından genişletilerek sürdürüldüğünü ifade etti. Olay tarihinden bugüne kadar yazılı ve görsel basında yer alan haberlerin çok ciddi boyutta karışıklığa ve bilgi kirliliğine sebep olduğunu ifade eden Engin, “Kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir. Soruşturma ile ilgili haberlerin kaynağı polis ve cumhuriyet savcılığı olmayıp, büyük bölümünün doğru değildir” diye konuştu. Yangına 30 itfaiye aracı ve 120 personel ile müdahale edilirken 7 ton köpük kullanıldı. (Fotoğraflar: AA) Karartma çabası ? Soruşturmadaki ihmal skandalına jandarmanın bulaştırılmaya çalışılması da tarikat çekişmesine bağlanıyor. İddiaya göre, Fethullahçı ve Nakşi çekişmesini örtbas etmeye çalışanlar, soruna polisjandarma kavgası süsü vermeye çalışıyor, bu şekilde dikkatleri başka kurumlara yönlendirmeyi amaçlıyor. ? Emniyet teşkilatı içinde otorite, yönetim, koordinasyon sıkıntısına yol açan bu çekişme, Başbakan Erdoğan’ı da rahatsız ediyor. Dink suikastının ardından “derin devlet” nitelemesi yapan Erdoğan aslında bu çatışmaya da dikkat çekiyor, ancak Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Meclis’te 200 civarındaki Fethullahçı ve Nakşi kökenli milletvekilini ürküterek dengeleri bozmak istemiyor. Hrant Dink suikastı soruşturması, hem güvenlik kadrolarının “tarikat çekişmesi” hem de İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın dikkat çektiği “dezenformasyon kirliliği”nde çıkış ararken devletin güvenliği ciddi biçimde sarsılıyor. İstanbul’da faciadan dönüldü yerine gelen polis ekiplerinin Eİstanbul Haber Servisi 5 karayolunu trafiğe kapatmasıyMerter’de kontrolden çıkan bir la yangına müdahale edebilen itminibüsün akaryakıt istasyonunfaiye ekipleri, içinde 10 ton gaz da LPG tankına çarpması sonubulunduğu belirtilen LPG tankıcu patlama meydana geldi. Patnın vanalarının kapatılmasının lama sonucu çıkan yangının ardından yangını kontrol altına akaryakıt istasyonuna sıçramaalarak söndürebildi. Yangının dan söndürülmesiyle bir facianın benzin istasyonuna sıçramadan eşiğinden dönüldü. söndürülmesiyle bir facianın eşiE5 karayolu Merter mevkiinğinden dönülürken yolun kapande seyir halinde olan Hüsametmasıyla uzun süre araçlarında tin Ertekin yönetimindeki yolbeklemek zorunda kalan yurttaşcu minibüsü kontrolden çıkarak yol kenarında bulunan Shell benlar, bu tür kazaların bir felakete zin istasyonunun LPG tankının yol açmadan akaryakıt ve LPG borusuna çarptı. Borulardan çıistasyonlarının şehir dışına çıkakan gazı gören minibüs sürücü Olayın ardından güvenlik önlem rılması gerektiğini söylediler. sünün kendini araçtan attığı sıra lerinin geç alınması tepki çekti. Bu arada olaydan sonra gözalda büyük bir patlama meydana tına alınan minibüs sürücüsü gelirken LPG tankı alev topuna döndü. Patlama Hüsamettin Ertekin, aracına arkadan başka bir nın ardından çok sayıda itfaiye ve ambulans olay aracın çarpması sonucu direksiyon hâkimiyetiyerine sevk edilirken yoğun araç trafiğinin bulun ni kaybederek LPG tankına çarptığını iddia ederduğu yolun kapatılmaması nedeniyle ekipler böl ken görgü tanıkları,minibüsün aşırı hız sonucu geye ulaşmakta güçlük çekti. Daha sonra olay kontrolden çıktığını savundular. ‘Kararlar tartışılır hale gelir’ Bu durumun kamuoyunda yanlış beklentilere neden olacağından ve yargının ileride vereceği kararları tartışılır hale getireceğinden endişe duyduklarını vurgulayan Engin, basın organlarında, bir kısım kişilerin, olay yerinde bulunduklarına, olaya ilişkin bilgi ve görgülerinin olduğuna dair beyanları ve görüntülerinin yayımlandığını dile getirdi. Engin, “Bu kişilerin basında yer alan beyanlarının, soruşturma mercilerindeki ifadelerinden farklı olduğu, bir bölümünün de soruşturma mercilerinde bulunan belge ve delilleri teyit etmediği anlaşılmıştır” diye konuştu. Engin, şöyle devam etti: “Bugün de (dün) bazı gazetelerde yer alan resimlerde, Dink’in cenazesinin ambulansa konulduğu sırada fotoğrafı bulunan kişinin şüphelilerden birine ait olduğu bildirilmiştir. Bu kişinin olay yerinde görevli İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği’nde görevli polis memuru olduğunu tespit ettik.” birbirini çoğaltır! Hrant Dink cinayetinde de aynı tabloyla karşı karşıyayız... Tetiği çeken çevrenin yakalanmasından sonra başlayan bilgi kirlenmesi ve medya yönlendirmesi, olayı karmaşık, içinden çıkılmaz bir hale getirdi. Şimdi Dink cinayetini unuttuk, iki şeyi tartışıyoruz: 1. Derin devlet var mı, yok mu? 2. 301’i ne yapmalı? Bu iki konu elbette gündeme getirilebilir, tartışılabilir. Ancak çok önemli cinayetin ikinci plana itilip bunların gündeme getirilmesinin amacı nedir? 301’i geçen hafta sütuna yatırdık, önümüzdeki günlerde sıcak gelişmeler ışığında yine gündeme getireceğiz. Şimdilik şunu vurgulamakla yetinelim; 301’de ana sorumluluk hükümettedir. Hükümet, sivil toplum kuruluşlarına “Siz bir öneri getirin” diyerek işin içinden sıyrılmak ve konuyu çözümsüz hale getirmek istiyor. Sivil toplum kuruluşlarının bu konuyu tartışmak üzere yaptıkları toplantının sonuçları ortada! Derin devlet tartışması da Başbakan’ın kamuoyuna hediyesi. Neden ortaya attı? Hükümetin başarısızlıklarının gündeme gelmemesi için! ??? Dünyanın herhangi bir ülkesinde siyasal cinayet işlendiğinde ya da benzer olay yaşandığında gözler kime çevrilir? Hükümete... Demokrasisi karaya değil de, rayına oturmuş ülkelerde ilk aşamada bakan istifa eder. Hatta hükümet sallanır! Türkiye’de ne oluyor? Hükümetin dışında devletin her kurumuna saldırılıyor, toplumun her katmanına bir yakıştırma yapılıyor. Türkiye ne yazık ki siyasal cinayetlerin sık yaşandığı bir ülke. Geçen yıllardaki cinayetlerde, bugünkünden farklı olarak hükümetlere sorumluluğu anımsatılırdı. Kimi bakanlar çok zor durumda kalırdı. Bugünkü medya ise cinayetin etrafını tam bir sis perdesinin sarması için elinden geleni yapıyor. Bu durumda insan sormadan edemiyor: Acaba tanımı zor bir “derin medya” olayıyla mı karşı karşıyayız? Biraz daha açmak gerekirse; Türkiye’yi belirsizliğin, karmaşanın içine sürüklemek isteyenler medyayı önemli bir yönlendirme aracı olarak mı kullanıyor? Yaşadığımız tablo bunu gösteriyor. Son bir haftadır cinayetle ilgili iddiaları topladığımızda metrekareye 3 senaryo düşüyor! ??? TGRT’ye sızdırılan kaset, medya üzerinden toplumu yönlendirmenin hangi aşamaya geldiğini ortaya koydu. Heyecanla kaseti hemen yayına sokan TGRT yöneticileri, öteki kanalları arayıp şunu söylemiş: “Bu kaseti siz de yayımlayabilirsiniz. Alın istediğiniz gibi kullanın!” Biz de bu mesleğin içindeyiz... Gazetecilikte ulaşılan bir haber, bir belge “özel” ise hem medya kuruluşu hem gazeteci, onu özenle kendine ait kılmaya çalışır. TGRT ise yaymaya çalışıyor! Dink cinayeti sonrası medya birlikleri öncülüğünde kamuoyunda yaratılmak istenen hava şu: 1. Asker düşmanlığı. 2. Devlet karşıtlığı. 3. Devlet kurumlarını birbirine düşürme. 4. Toplumun kafasını karıştırma. Bütün bunları yapanlar hükümete dokunmamaya özen gösteriyorlar. Bu durum gölge taşlamak değildir de, nedir? Üstelik gölgenin ne gölgesi olduğunu bilmeden! Dink cinayeti soruşturmasında medya çok kötü bir sınav veriyor. Bundan böyle bir cinayet işlendiğinde soruşturma aşamasında iki soru gündeme gelecek: 1. Tetiği çeken kim? Kimin adına çekti? 2. Kameraya çeken kim? Kimin adına çekti? ankcum?cumhuriyet.com.tr ‘Dayılık yapıyor’ yorumu Papadopulos: Geri adım yok MURAT İLEM ATİNA Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de başlattığı petrol arama oyununun bölgede yarattığı gerginlik devam ediyor. Rum lider Tasos Papadopoulos’un petrol arama konusunda sonuna kadar gitmekte kararlı olduğu bildiriliyor. Yunanistan’da yayımlanan Tema gazetesi, bu konuda AB’nin desteğini elde ettiğini savunan Papadopoulos’un, yakın çevresine “Geri adım atmayacağım, petrol arama ve çıkarma konusunda sonuna kadar gideceğim” dediğini yazdı. Gazete Papadopoulos’un bu kararını sütunlarında “Tasos dayılık yapıyor” şeklinde değerlendirdi.Gazeteye göre, Türk deniz Kuvvetleri’ne ait Çandarlı oşinografi gemisi ile Yunan Deniz Kuvvetleri’ne ait Ege fırkateyni bölgede bulunuyor. İki geminin sürekli olarak elektronik savaş yürüttüğü ileri sürülen haberde, Yunan Savunma ve Dışişleri bakanlarının Türk gemisinin haberleşme olanaklarının engellemesi yönünde Ege fırkateynine emir verdikleri belirtildi. Öte yandan, Rum Kesimi’ndeki hükümet ortaklarından sosyalist EDEK partisinin başkanı Yannaki Omiru, Güney Kıbrıs’ın ve Yunanistan’ın “savunma kabiliyetlerinin sürekli yükseltilmesi çabalarında hiçbir azalma olmaması gerektiğini” kaydetti. BM’de Kerkük kaygısı ? Baştarafı 1. Sayfada ‘Görüntüler paylaşıldı’ Engin, olay yerinde tespit edilmiş güvenlik kameraları görüntülerinin polislerce savcılardan gizlendiğine dair beyanların da doğru olmadığını dile getirdi. Hazırlık soruşturmasının gizli olduğunu, soruşturma ile ilgili belgelerin yayımlanmasının suç oluşturduğunu dile getiren Engin, basının ilgililerin açıklamaları dışındaki iddialara itibar etmemelerini istedi. İstanbul Valisi Muammer Güler de İstanbul’dan Ankara’ya hareketinden önce soruları yanıtlarken “Gazetelerdeki görüntüde yer alan ve Yasin Hayal olduğu iddia edilen kişi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube’de görevli bir polis memurudur. Maalesef bu konuda bilgi kirlenmesi vardır” dedi. Öte yandan, gazetelerdeki fotoğraflarda görülen polis memuru olduğu bildirilen M.E’nin, dün Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde bilgisine başvurulduğu öğrenildi. kutmak ve bu grupların şehir işlerinde etkili rol oynamasını engellemek için yararlandıkları olanakları içeren güvenlik kuvvetlerinin ve tutuklama gücünün kullanımı da endişe vericidir. Bazı ihlaller pekâlâ gelecek aylarda Kerkük’te yaklaşan krizin başlangıcı olabilir” değerlendirmesi yapıldı. 2005’in ocak ayındaki genel seçimlerin az öncesinde İyad Allavi’nin hükümeti tarafından kurulan Kerkük Normalleştirme Komitesi’nin kuruluşuna dikkat çekilen raporda, “Fakat, fon ve personel sağlanamamıştır. Komite çalışmaya başlamamıştır. 4 Temmuz 2006’da Maliki, Hamid Macit Musa’yı, Türkmen temsilcisi olarak Ali Mehdi’yi ile değiştirmiştir. Bu atama Kürt Listesi tarafından reddedilmiştir” tespiti yapıldı. ‘Atamalar kabul edilmedi’ Raporun 103. maddesinde ise 9 Ağustos 2006’da Maliki’nin Kerkük Normalleştirme Komisyonu yerine 140. Madde’yi Uygulama Komisyonu’nu oluşturduğuna işaret edilen raporda, “Irak Adalet Bakanı’nın komisyona başkanlık edeceği belirtildi. Başkan haricinde komisyonun sekiz üyesi bulunacaktı. Bağdat merkez hükümetinden üç bakan, Kerkük İl Meclisi’nden üç üye, Kürdistan Bölgesel Yönetimi temsilcisi ve Kerkük Hıristiyan toplumun dan bir temsilci. Fakat bugüne kadar Kürdistan Bölgesel Yönetimi bu atamaları kabul etmedi. Başbakan 200 milyon doları resmi emir ile komiteye görevlerini yerine getirmesi için tahsis etti” denildi. Raporun 104. maddesinde, “Ağustos 2006’da da, Irak Türkmen Cephesi bu durumun Kerkük’ün geleceğine karar verecek 2007 referandumunu engelleyeceğini belirtti. Cephe ayrıca BM’nin Kerkük’teki nüfus sayımını gözlemlemesini talep etti” görüşüne yer verildi. İnsan hakları ihlalleri Güvenlik Konseyi’nin 1546 sayılı kararı ile BM Irak İçin Yardım Misyonu’na sağlanan vekâletin Irak Hükümeti’ne gelecek genel nüfus sayımının yapılmasında yardım etmesini içerdiği belirtilen raporda, Kürt grupların askeri gücüne ilişkin şu değerlendirmeler yapıldı: “Kerkük ağırlıklı olarak güvenlik kuvvetleri ve Kürt milisleri tarafından kontrol edilmekte. Kürt milisler (Peşmerge) şehrin kontrolünü büyük oranda elinde bulunduruyorlar. Birçok kıdemli resmi pozisyon Kürtler ve diğer etnik gruplardan müttefikleri tarafından işgal edilmiştir. İnsan hakları ihlalleri iddia edildiğine göre tutukevlerinde güvenlik tarafından işlenmektedir.’’ CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear