24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 ŞUBAT 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Erdoğan’ı ABD konuşturmuş... “Sam Amca vantrolog oldu!” AMERİKAN İşverenler Enstitüsü’nün Ortadoğu sorumlusu Michael Rubin, Türkiye’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini konu alan bir rapor hazırlamış; “50 yılın seçimi” başlıklı raporda şöyle diyor: “50 yıldır iktidarda laikler vardı. Şimdi ise ılımlı İslam iktidarı görünüyor. Eğer Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde İslamcı bir cumhurbaşkanı ve genel seçimlerde İslamcılar eski oylarını alarak iktidar olurlarsa, bu demektir ki Türkiye’deki bütün kurumları İslamcılar kontrol edecek. Seçilecek bu İslamcı yönetim, belki Türkiye’nin gelecekteki 50 yılını etkileyecek. Bundan sonra geriye bir mesele kalıyor. O da, ordu laik, iktidar İslamcı. Ordu darbe yapar mı? Sivil inisiyatifler darbeye izin vermez. Eğer darbe olursa kaos çıkar.” DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Kanıt Muhlis Özdemir: “Rice ‘kanıt olmasa da suçlu İran’ demiş. Yıllardır sarışınlara haksızlık etmişiz.” Ya ğ m u r E k i m 50 yılın seçimi Bülent Esinoğlu, Rubin’in raporunu şöyle yorumluyor: “Amerikalının ‘sivil iktidar’dan kastı sermaye ve bürokrasi. Anlayacağımız dile tercüme edersek; TÜSİAD ve onun etki altına aldığı sivil inisiyatifler ve devletin belli bürokratik kesimleri. Rubin’in gönlü İslamcılardan yana. İlk bakışta anlamsız bir tercihmiş gibi geliyor. Çünkü kendileri Hıristiyan, dolayısı ile kendilerine en yakın olan düşünce olsa olsa laiklik olur. Fakat 1945’lerden beri Amerikan emperyalizmi Türkiye’deki Ortaçağ güçlerini daima destekledi. Ama siyasi iktidarlar bakımından, ama sermaye kesimleri bakımından. Mallarını pazarlayan liberal laikleri de desteklediler ama halkçı laikleri hiçbir Erdoğan’ın kuzeni tehditten tutuklanmış. Bunu kimden öğrendi acaba? Goygoycu Anil Öçal: “Tayyip, AKP oycularının yarısı tarafından Cumhurbaşkanlığı’na uygun görülmüyormuş. Goygoycular için Başbakan kalması daha çıkarlı olduğu içindir!” zaman desteklemediler. Hatta halkçıları halkın düşmanı gibi gösterdiler. Artık fark etmiyor; ister ılımlı İslam ister liberal laik; her ikisi de Batı’nın hegemonyasını kabul ediyor. Amerika için tehlike, ulusal pazarları başkalarına peşkeş çekmek istemeyen siyasi grupların iktidara gelmesi. Bana göre Rubin raporunda iki önemli hata yapıyor. Dini kesimlerin hepsinin emperyalizmin yanında yer alacağını sanması ve Türk ordusunun laiklik konusunda hiçbir tavizinin olmadığı. Amerikan İşverenler Enstitüsü, Amerika Irak’a girerken Iraklıların Amerikan ordusunu çiçeklerle karşılayacağını söylemişti. Şimdi de sanıyorlar ki İslamcı bir iktidar Türkiye’de iktidar olursa kendilerinin tam hizmetine girecek! Türkiye’de Amerikancı bir iktidar bile Türkiye’yi Amerika’ya tamamen teslim edemez!” Türk Devrimi (III) Bu, küçük bir ders niteliğindeki dizinin son bölümüne gayet sade, bu nedenle de işbirlikçi aydınların rahatlıkla anlayabileceğini umut ettiğim iki tanımla başlayalım; ilk soru şu: Mustafa Kemal kimdir? Tarihin tanıdığı en cüretli, en büyük ve en kapsamlı kültür devriminin başmimarıdır. Yerli, yabancı, eski, yeni, tanınmış, saygın tüm tarih ve siyaset bilimcilerin üzerinde birleştiği ortak görüş bu... Peki, Kemalizm (ya da Atatürkçülük) nedir?. Kemalizm, ilerici bir ideolojidir. Ne geçmişin bekçiliğidir, ne de kalıplaşmış bir inanç sistemi.. Değişen koşullar içinde, sürekli ve akılcı bir yenilenmeyi ve o yenilenmenin ilkelerini içerir. Kısacası Kemalizm, sürekli devrimciliktir... Bakın, Kemalizmi demokrasi geleneği bulunmayan gelişmekte olan ülkeler için demokrasiye hazırlanma ve geçiş yolunda “en uygun ideoloji” olduğunu vurgulayan dünyaca ünlü siyaset bilimci Prof. Maurice Duverger ne diyor: Kemalist tek partinin birinci özelliği, demokratik bir ideolojiye sahip olmasıydı. Kemalizm tek parti rejimi olmakla birlikte asla faşizm ya da totaliterlik iddiasında bulunmadı, demokrasiyi hedeflediğini resmen hep tekrarladı... CHP hiçbir şekilde ne ideolojisi ne de yapısıyla bir faşist partiye benzemiyordu, daha çok Fransa’nın Radikal Sosyalist Partisi’ni andırıyordu... Ergun Özbudun ise şöyle yazıyor: “Hiçbir totaliter rejim tasavvur edemeyiz ki, bir muhalefet yaratmak amacıyla kendiliğinden bir teşebbüste bulunsun..” ??? Örnek çok, yüzlerce, binlerce... Çok çarpıcı bir örnekle devam edelim; Almanya’da Nazi rejiminden kaçan 142 Yahudi ya da solcu öğretim üyesi, Batı’nın gelişmiş ve varlıklı ülkeleri dururken niçin Türkiye’ye gelmeyi tercih etti? Birçoğu dünya çapında seçkin bilim adamları olan bu kişiler niçin güç koşullar içindeki bir geri kalmış ülkede on yılı aşkın süre hizmet ettiler? Bu bilim adamlarının gelişmiş bir diktatörlükten geri kalmış bir diktatörlüğe kaçması düşünülebilir miydi?.. Geçiniz!.. Kanadalı ünlü ekonomist Prof. Michel Chossudovsky, birkaç yıl önce IMF ve Dünya Bankası marifetiyle emperyalizmin sömürgeleştirdiği gelişmekte olan ülkelere çıkış yolu olarak, “ulusal sanayinin koruma altına alınmasını, yerli üretimin teşvik edilmesini” öneriyordu. Polonyalı ünlü lider Walesa, “Sosyalizm ve kapitalizmi birlikte uygulamalı. İkisinden de yararlanarak şimdiye dek kimsenin bulamadığı yeni bir yol bulunmalı” diyordu. Halbuki, hem Kanadalı ekonomistin, hem de Walesa’nın önerileri, 1930’larda uygulanan Kemalizmin ta kendisiydi!.. Çin’in bugün uyguladığı ekonomik program ise Kemalist Kalkınma Modeli ile şaşırtıcı benzerlikler taşıyor... En önemli nokta ise; Mustafa Kemal önderliğindeki Türk Devrimi’ni halk benimsemiş ve katılmıştı. Halkın benimsemediği bir devrim hiçbir yasayla ya da zorlamayla ayakta duramaz!.. 1950’den bu yana Türkiye, karşıdevrimin saflarında yer alanlar tarafından yönetiliyor. 12 Eylül ise karşıdevrimin zirveye ulaştığı dönemdir. Atatürk’ün putlaştırıldığı ama Kemalist devrimin kuyusunun kazıldığı bu dönemde resmi ideoloji olarak seçilen “Türkİslam sentezi” ile devlet ırkçılara ve dincilere peşkeş çekilmiş ve ne yazık ki içinde yaşadığımız sürece ulaşılmıştır: Karanlığın kuşatmasında, aydınlığa hasret, köleliğin eşiğinde bir Türkiye!.. Bilinmelidir ki, son 50 yılın günahlarında, ihanetlerinde Kemalistlerin hiçbir sorumluluğu yoktur ve ülkeyi aydınlığa ulaştıracak olan yine onlardır... Bu köşede yer alan birkaç örneğin bile Mustafa Kemal dönemine “gerici” etiketi yapıştırmaya çalışmanın yalnızca bilimsel değil, ahlaksal olarak da zavallı bir tutum olduğunu olanca açıklığıyla ortaya koyduğunu sanıyorum Prof. Atilla Yayla’nın Avrupa fonlarından iki adet “ifade özgürlüğü projesi” için 450 bin Avro almasıyla ilgili yaptığı “ama başkaları da alıyor” şeklindeki savunmasını da okuyucunun takdirine bırakıyorum... Yine sevgili Kışlalı’dan esinlenerek bitirmek istiyorum: Ölümünün 68. yıldönümünde, sağdan, sol(!)dan en aşağılık saldırılara hedef olan bir “diktatörü” (!) en içten saygı ve sevgilerimle selamlıyorum... e posta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) Amerika’ya ‘hoşt’ demeden önce KADİM dostumuz gazeteci ağabeyimiz Yılmaz Öztürk; dosyalarını karıştırırken yıllar önce yazdığı bir yazısı geçmiş eline. “Değişen bir şey var mı” diyerek göndermiş: “Bu şaşkınlık, bu telaş niye? Oysa, Amerika oldum olası hep aynı Amerika. Dün ne idi ise, bugün de o. ‘Genç Türkiye Cumhuriyeti’ni yıllar yılı görmezden gelen Amerika da bu Amerika değil mi idi? Yıllar yılı ‘efendimiz’ diye eteklemedik mi bu adamları? Ne değişti ki? Oysa, şaşılacak bir şey yok, kendilerini dün olduğu gibi, bugün de dünyanın efendisi görüyorlar, hepsi bu. ‘Çök’ diyorlar, çöküyoruz. Ne var bunda alınacak? Teslimiyetimize öyle alışmışlar ki yaşadıkları bu son şaşkınlık, ‘çök’ emirlerine ‘yanlışlıkla’ uymamamızdan doğdu. Yoksa bizim politikamızdan kuşkulandıklarından değil. Zaten, şaşkınlıklarını atlatır atlatmaz, yeniden dişlerini göstermeleri, ‘baba’lanmaları bundan. Bu da bize, adam olmanın yolunun, başkalarının ‘çök’ emrine uymaktan değil, çeyrek yüzyıl önce ‘hoşt Amerika’ deme cesaretini gösteren, kimini darağaçlarında, kimini sokaklarda temizlediğimiz ulusal onuruna düşkün gençlerimizin yüreklerinden geçtiğini gösteriyor. Haydi, yeniden hep beraber; hoşt Amerika!” Değişen bir şey var Yılmaz ağabey; ulusal onuruna düşkün gençler büyüdüler ve fakat bunların bir kısmı para uğruna bedenlerini ve ruhlarını sattılar. Amerika’dan önce onlara “hoşt” demeliyiz! Barzanici Nami Tepe: “Tayyip ile Gül, Barzani’ye sıcak bakmayanlara soğuk bakıyor. Ülkeyi aşiret anlayışıyla yönetenler elbet benzerlerine yakınlık duyacaktır!” Savaş Ünlü: “Dünyada buzullar eriyor; bizim sol partiler arasında buzlar erimiyor!” Buzul II. Abdülhamit’i Aratan Uygulama PERİHAN ERGUN 18 Şubat Pazar günü ART Avrasya TV’de Sayın Mustafa Balbay ile Emin Çölaşan’ın Ankara Rüzgârı programında açıkladıkları Maliye Bakanlığı’nın Kanaltürk’le ilgili denetleme belgesi kan dondurucuydu. Uzun süredir halka gerçekleri, sadece doğruları söyleyen, AKP iktidarına ters düşen Kanaltürk, ART ve Ulusal TV’ye reklam veren şirket ve kurumlara mali baskı uygulandığı söylemlerini duyuyorduk. Ama bu denli, yalnızca tek kanalın şirket ve çalışanlarını baskı altına alabileceklerini, doğrusu ya düşünemezdim. Bu belge Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörü Metin Ölçek imzasıyla Kanaltürk şirketi ve çalışanlarının hesaplarının 15 gün içerisinde saptanarak Bakanlığa gönderilmesi istemiyle tüm bankalara gönderilmişti. Aksi halde cezai hükümleri de içeriyordu. Program yapıcılardan ve çalışanlardan yedi kişinin dışında ömrünü namuslu gazeteciliğe adamış Cüneyt Arcayürek, yürekliliği her konuşmasında gözlenen Tuncay Özkan, doğru söyleyenin 9 köyden kovuluşuna örnek olan Mine Kırıkkanat ile Yolsuzluk ve Yoksulluk dizelerinin başı Tuncay Mollaveyisoğlu’nu içeriyordu. Bu denetleme tebliği tüm kanallara yapılmış olsaydı, yasal hak olarak kabul görülebilirdi. Hiçbir zengin medya ve kuruluşlarına dokunulmazken bu kanalın hedef alınması tam bir skandaldır. Bu, basın özgürlüğüyle halkımıza gerçek haber verme hakkının gaspıdır. Olay Türk ulusunun özgür düşüncesine uygulanmış bir faşizmdir. Bu gibi uygulamaların uygulayıcıların sonunun getirilmesine de neden olabileceği hatırdan çıkarılmamalıdır. ??? Osmanlı’dan bugüne kendi tarihimizde de örnekleri vardır. İlk aklıma gelen; 195060’ların baskılı döneminde sınıfta öğrencilerim, o günlerde gazete sütunlarından bazılarının yazılarının sansür edilerek silindiğini gören gençler “Öğretmenim sansür nedir?” diye sormuşlardı. Ben de Kızıl Sultan nam II. Abdülhamit dönemindeki hafiyelikleri ve basında kendisine karşı olanlara yapılan trajik baskıları anlatmıştım. O tarihlerdeki Demokrat Parti iktidarı da Tahkikat Komisyonu adı altında basına ve halka baskı amacıyla bir kurul oluşturmuştu. Buna da değindim. Seksen yaşına ulaşan Hüseyin Cahit Yalçın’ı hapse atışlarını, Cüneyt Arcayürek’le onun gibi düşüncelerini belirtenlere yapılanları şu anda tekrar üzüntüyle yaşar gibiyim. Sonlarını da hüzünle anımsıyorum. ??? Şu anda hiç şaşırmamakla beraber tek ses haline gelmiş iktidar yandaşlarını da kınıyorum. Çünkü haberin duyulduğunun ertesi günü konu yalnızca Cumhuriyet gazetesinde genişçe, Vatan’da da kısaca haberleştirilebilmişti. Ötekiler üç maymunu oynuyorlardı. Oysa “Susma sustukça bir gün sıra sana da gelecek”i düşünmeliydiler. Neyse ki yurt ve haksever köşe yazarlarıyla sivil toplum kuruluşları tepkilerini gösteriyorlar. Bakalım takıyyeci iktidarın El Kadı’nın foyalarını raporlayan denetçi Hamza Kaçar’ın görevine yüreği sızlamadan son veren Maliye Bakanı, bu konuda hangi kılıfı uyduracak? Merakla bekliyorum. (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN Ulaştırma Servisi çalışanlarından arkadaşımız Nedret Kalkan’ın annesi hetiyatrosu?mynet.com VEFAT vefat etmiştir. Cenazesi bugün Kuzguncuk Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra Nakkaştepe Mezarlığı’na defnedilecektir. Ailesine başsağlığı dileriz. Cumhuriyet Çalışanları MERYEM KALKAN T.C. KADIKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ İFLAS DAV ASI İLANI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Anayurdu Amerika olan, 1 beyaz çiçekli 2 bir süs bitkisi. 2/ Kantoda Do 3 ğu giysileriyle 4 yapılan dansın 5 adı... Numaranın kısa yazılı 6 şı. 3/ Eski Mı 7 sır’da güneş 8 tanrısı... Bitkilerde, kökler 9 den alınan su ve besin1 2 3 4 5 6 7 8 9 lerin yapraklara taşın 1 P OME L O U S ması. 4/ Horoz, hindi 2 E K ÜM E N İ Z M gibi hayvanların tepeN İ Ş O sinde bulunan kırmızı 3 P E R 4 İ Y E L İ K B G deri uzantısı... FelsefeN İ NO V A de bir konu ya da alan 5 N D F A V A üzerine üretilen bilgi 6 O K A L AMA N Ş leri niteleyen önek. 5/ 7 Lisan.... Romatizma 8 B L O K A J E K ağrısı. 6/ Künye, kim 9 R A Ş İ T İ Z M lik... Derebeylik Japonyası’nda en aşağı sınıfı oluşturan halk. 7/ Samsun yöresine özgü, süt ve incirle yapılan, dondurmaya benzer bir tatlı. 8/ Metrekarede 1 kandelaya eşdeğer ışıltı birimi... Erkek keçi. 9/ Gümüşhane’nin Şiran ilçesinde bir şelale... Yabancı. ESAS NO: 2007/l13 Davacı Shelton Forestry Products Ltd. İngiltere vekili tarafından davalılar Unotek İthalat İhracat Konfeksiyon Turizm ve Kağıt İmalat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ve Ali Behçet Ümitlen aleyhine Mahkememizde 2007113 esas sayılı dosyası ile iflas davası açılmıştır. İflası gerektiren bir durum bulunmadığı iddiasında ve davanın reddi isteminde olan alacaklıların ilan tarihinden başlayarak on beş gün içinde davaya müdahale ve itiraz etmeleri İcra İflas Yasasının 158 ve 166 maddeleri hükümlerince ilan olunur. 15.02.2007 Duruşma Günü: 02.05.2007 Saat: 15.45 Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi duruşma salonu. Basın: 8384 YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Eti yenen bir deniz kabuklusu. 2/ “Gümüş sepet” de denilen, beyaz ya da pembe çiçekli bir süs bitkisi... Japon lirik dramı. 3/ Radyum elementinin simgesi... İletken nesnelerden ısı ya da elektriğin geçmesi. 4/ Köşe, kenar, uç... “Marifet iltifada tabidir / Müşterisiz zayidir “(Muallim Naci). 5/ Eski dilde gönül... Rüzgâr. 6/ Mantık... Yunan abecesinde bir harf. 7/ Tuzsuz ve yumuşak bir peynir cinsi. 8/ Eski Mısır inanışında güneş tanrıçası... Antalya ve Fethiye körfezleri arasında yer alan yarımadanın adı. 9/ Karadeniz yöresinde yetişen ve yemeği, salatası ya da turşusu yapılan bir bitki... Bir organımız. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear