26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 2007 PAZAR 2 Bir yazar en güzel, en anlamlı, en kalıcı yapıtlarını yazmayı bırakıp, içinde yaşadığı toplumdaki olayların akışına kapılmalı mı, kapılmamalı mı? Bunu, yalnız yazarlar için söylemiyorum.. bir besteci, bir bilim adamı ülkesinde, dünyada neler olup bitiyor diye, işini gücünü bir yana bırakıp toplum savaşçısı, hiç değilse yakın bir izleyicisi kesilmeli mi? André Malraux Karşı Anılar’ında anlatıyor: Dreyfus davasının en kavgalı günlerinde köşesinde, o değerli kitaplarını, Dünya Nimetleri’ni, Dar Kapı’yı vb. yazan André Gide’e, o günlerin Dreyfus yanlısı yazarlarından biri gelmiş, “Siz de bizim kavgamıza katılın” demiş... Gide, Malraux’ya bu eski anıyı anlatırken “şaşırdım” diyor... “edebiyatın, sanatın, üstünde bir yere koyuyor gündelik bir olayı, bir kavgayı”. Gündelik olayların, toplum dert ve sıkıntılarının, yaşamdaki güncel kavgaların dışında kal OLAYLAR VE GÖRÜŞLER mak!.. Olabilir mi? Olmalı mı? Gerçi anlatırlar, ünlü bir Rus bilgini işe geç kalan asistanına çıkışmış: “Bu saate kadar neredeydin, neden geciktin?” Aldığı yanıt: “Efendim, Rusya’da ihtilal oldu.” Bilginin yanıtı ise “Sana ne ihtilalden, senin işin burada.” ??? Yıllar önceki bir anıyı anımsamadan edemedim. Gündelik köşe yazıları yazmaya başladığım günlerdeydi. Edebiyat, sanat, kültür sorunlarıydı en çok işlediğim... Bir gün bir dost yazardan sert uyarı geldi. 60’lı yıllardaydık. Ne diyordu o yazar arkadaş: “Bak biz madenlerde çalışır gibi toplumu uyarmaya çabalıyo EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Kapının Ardındaki ruz, sen edebiyat medebiyat diye oyalanıyorsun, sen de bize katıl, madenlere in, halkın sorunlarıyla ilgilen.” Doğruydu, bu çağrı beni etkilemişti. Ne var ki bana bu çağrıyı yapıp kavgaya çağıran arkadaş birkaç yıl sonra öyle bir değişti ki, tanınmaz oldu! Andre Malraux’yu okuyorum. Andre Gide’i düşünüyorum. Gelmiş gitmiş yazarları, sanatçıları... Zamanı kim alt etmiş?.. Gündelik kavgalara, toplum öncüsü, savaşçısı olarak karışmış olanlar mı, yoksa fildişi kulelere kapanıp yapıtlarını yaratmaktan başka hiçbir şeyi düşünmeyen sanatçılar, yazarlar mı kalmış geleceğe, bugünlere, yarınlara!.. Fransa devriminde giyotine gönderilen ünlü fizikçi Lavoisier için ne demişlerdi o günün zorbaları: “Devrimin bilginlere gereksemesi yoktur.”... Bilginler, sanatçılar, yazarlar, düşünürler, filozoflar olmasaydı uygarlık böylesine gelişir miydi? “Uygarlık” diyoruz ya, bakmayın, söz gelişi! Neye yaradı o bilimcilerin, sanatçıların, yazarların çabası diye düşünmek de gerekir? Karmaşık düşünceler içinde çırpınıyoruz hep!.. Oraya koy olmaz, buraya koy olmaz!.. Yüzlerce, binlerce yıldır barış, insanlık, huzur için çalışmışlar, yazmışlar, yaratmışlar uyarmışlar... devrimler olmuş, insanı değiştirmek, toplumu yüceltmek!.. Gelip dayanmışız bir çıkmaza! Bir çıkmaz mı? Yoksa çıkmazların ardında bir çıkış kapısı var mı, olacak mı? Belki o kapıyı da şu anda kendi kabuğuna çekilip çalışan, o fildişi kuledekiler açacak, yeni yorumlarla yeni insanı, yeni uygarlığı yaratacak. PENCERE Pakistan’a mı Özeniyoruz?.. Pakistan’da Bayan Butto’nun öldürülmesi çarpıcı... Katil önce ateş ediyor, kurbanını tabancayla başından ve boynundan vuruyor... Yetmiyor... Terörist bedenine bağladığı bombayı da patlatıyor... Miting meydanında 20’yi aşkın insan ölüyor; yaralılar cabası... Kim yapıyor bu işi?.. Bir insan...mı?.. ? Cumhuriyet’te Pakistan’a ilişkin sıcağı sıcağına bir dizi yayımlandı; beş gün sürdü... Dizinin adı, “Radikal İslam Kıskacındaki Ülke: Pakistan”dı... Yazan: Bahadır Selim Dilek... Bizim arkadaşlar, olacakları bilmişler gibi zamanlamayı ayarlamışlar... Dizinin son günü Butto’yu vurdular... Pakistan’a ilişkin her şey o dizide sergileniyordu... Nasıl bir devletti Pakistan?.. Şeriatçı!.. İnsan, bu ortamda, insanlaşmaktan çok müminleşip kullaşıyordu... Peki, topluma barış mı geliyordu?.. ? Benazir Butto öldürülünce dünya medyasıyla birlikte bizim gazetelerimizde de yorumun bini bir para... Herkes Pakistan konusunda uzman kesildi; siyaset üzerine bakla falı açar gibi Pakistan’ın geleceğine ilişkin remil atılıyor... Çoğu siyasal, yüzeysel ve fasarya... Pakistan’da İslamcılık ve emperyalizm iç içe ve egemen... Kavga görünüşte neyin üstüne?.. Sen mi daha çok Müslümansın, ben mi?.. Laikliğin L’si gündemde yok... Ama, seçim ve demokrasi üzerine kıtır çok... ? Demokrasiye kavuşabilmek için toplumda birey olarak insanın insanlaşması gerek... İnsan nasıl insanlaşır?.. İnancını vicdanına aşılar... Aklı, kimliğini oluşturur!.. ? Türkiye’de dış destekle sabırlı, baskılı bir planlama takıyyeci iktidar eliyle uygulanıyor... Toplumsal yaşamda, insanlaşma yerine, kullaşmaya prim veriliyor... Bu gidişat bizi gün geçtikçe demokrasi hayalinden uzaklaştıracaktır... Laik olmayan toplumda medrese üzerine kurulu demokrasi Pakistan’daki gibi olur... ? Pakistan’da iki temel güç egemen... İslamcılık.. Ve emperyalizm.. İnsanlar bu iki gücün baskıcı egemenliğinde birbirlerini boğazlıyorlar; yaşadıkları tragedyanın ne farkındalar, ne de bilincindeler... Aydınlanma’ya uzaklıkları kaç asır?.. ? 20’nci yüzyılda Atatürk’le Aydınlanma Devrimi’ni yaşamış Türkiye 21’inci yüzyılda Pakistan’a mı özeniyor?.. Doğrusu ‘ibretlik’ bir soru bu... AKP Yeni Anayasa Yapamaz Sabih KANADOĞLU Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı A nayasalar, devletin kuruluşunu, örgütlenmesini düzenleyen, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan, siyasal iktidarları hukuk devleti kurallarıyla sınırlayan ve denetimini sağlayan, uzlaşmaya dayalı toplumsal sözleşmelerdir. Ancak çağdaş anayasalar bununla da yetinmemekte, devletin kuruluş felsefesi ile dayandığı temel ilke ve değerler yanında, ulaşılması amaçlanan hedefleri de belirlemektedirler. Asli kurucu iktidar, anayasayı ilk kez veya yeniden yapan iktidardır. Genelde hukuksal boşluğun giderilmesi işlevini yüklenirler. Örneğin yeni bir devletin kurulması, savaşlar sonucu ortadan kalkan devletin yeniden kurulması veya var olan devletin anayasal düzeninin darbe yahut ihtilal benzeri etmenlerle yıkılması gibi. Prof. Dr. Erdoğan Teziç’in de vurguladığı üzere, asli kuruculuk, yürürlükte bir anayasa olmadığı ya da yürürlükteki anayasal düzene son verildiği durumlarda söz konusu olmaktadır. Tali (türev, ikincil) kurucu iktidar ise yürürlükteki anayasanın kuralları içerisinde, anayasada değişiklik yapma yetkisi bulunan iktidarlardır. Her asli kurucu iktidar, yaptığı anayasanın sürekli olduğu iddiasındadır. Bu amacı sağlamak üzere anayasal önlemler almaktadır. 1874 ve 1999 İsviçre, 1875 Fransız anayasaları haricinde, bugüne değin hiçbir anayasa, tali kurucu iktidara anayasayı bütünüyle değiştirme, bir başka deyişle ortadan kaldırma yetkisi tanımamıştır. 1982 Anayasası’nda da değiştirilebilme koşulları, 175. maddede gösterilmiş, ancak bu anayasanın bütünüyle ortadan kaldırılabileceğine ilişkin açık veya kapalı herhangi bir yetki tanınmamıştır. Anayasanın 6. maddesinde yer alan “Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz” hükmüyle tali iktidarların, anayasayı yok sayarak yeni anayasa yapamayacakları vurgulanmak istenmiştir. Son anayasa tartışmalarının başlangıcı, siyasal iktidarın 22 Temmuz seçim yengisinin verdiği güç ve cesaretle, yeni bir anayasa yapma girişimidir. 1982 Anayasası’nın, halk oylamasında yüzde 91.37 kabul oyu almasına rağmen, gerek hazırlanışında ve halkoyuna sunulmasında demokratik yöntemlere uyulmaması ve gerekse içeriği itibarıyla çağdaş demokrasiyle uyumsuzluğu nedeniyle toplum tarafından özümsenmemesi, siyasal iktidar tarafından bir koz olarak kullanılmak istenmiştir. 1982 Anayasası’nda bugüne değin on üç kez değişiklik yapılmış ve seksen üç madde değiştirilmiştir. Buna rağmen özellikle yargı bölümünde yargı bağımsızlığını zedeleyen hükümler özenle korunmuştur. Siyasal iktidar 1982 Anayasası’nda değiştirilmesi gereken maddeleri belirlemekten kaçınarak toptan yeni bir anayasa yapma arzusunu kamuoyuna sunmuştur. Bu sunuş’un öncesinde 1921 Anayasası tarihi gerçeği örtülerek “ilk sivil anayasa” kaba yalanı ortaya atılmış, “renksiz, ideolojisiz, Atatürk ilke ve devrimlerinden” arındırılmış anayasa yapma isteği dillendirilmiştir. Bir anayasa hukuku uzmanına verilen sipariş, uzmanın seçtiği aynı düşünce yapısındaki altı uzmanın da katılımıyla oluşturulan kurul tarafından taslak haline dönüştürülmüş ve siyasal iktidara sunulmuştur. İktidarın görevlendirdiği siyasilerle kurulan ortak çalışma sonucu ortaya çıkan metin, AKP’nin metni olarak tanıtılmış, sonra bundan vazgeçilerek son sözün parti genel başkanına bırakıldığı açıklanmıştır. Bu arada birtakım sivil toplum örgütleri de topluma yapılan çağrıyı samimi ve ciddi kabul ederek veya durumdan vazife çıkararak hazırladıkları yeni anayasa önerilerini ya da yeni anayasaya ilişkin önerilerini kamuoyuna açıklamışlardır. Siyasal iktidarın, yeni anayasa yapma yetkisi bulunmadığı gözetilmeden yapılan, toplumu yanıltıcı ve bir anlamda iktidara hedefine ulaşmada destek olarak görülebilecek bu çalışmalar “incelemeye değmez” karşılığını almıştır. Bugün Türkiye AKP’nin yeni anayasa taslağını açıklamasını beklemektedir. Vardığımız aşamada üç konu önem kazanmaktadır: I 23. dönem TBMM’nin yeni anayasa yapma yetkisi yoktur. Hele AKP iktidarının hiç yoktur. Yeni anayasa yapma koşulları yukarıda açıklanmıştır. Anlaşılmaktadır ki, AKP iktidarı ortamı uygun görerek 1982 Anayasası çerçevesinde aşamadığı, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez Cumhuriyetin niteliklerini, kendi ideolojisine çevirmek amacını gütmektedir. Bu bir sivil darbe teşebbüsüdür. Ancak bilinmelidir ki bu teşebbüsü başarıya ulaştırmaya, istenen dinci oligarşik yapıyı kurmaya, hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. “Yeni anayasa yapmak için ille darbe mi gerekli” diyen, sipariş üzerine taslak hazırlayan kurul başkanının da çok iyi bildiği gibi, gerekmez. Tutulacak demokratik yol, öncelikle egemenliğin sahibi olan millete yeni bir anayasa yapılmasını isteyip istemediğini sormaktır. Bunun için anayasanın 175. maddesinde, bu konuda halk oylaması olanağını sağlayan değişiklik yapılmalıdır. Milletin olur’u alındığında da (“kurucu meclis” seçimi yapılarak) asli kurucu iktidar oluşturulmalıdır. ? Arkası 8. Sayfada CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear