02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 ARALIK 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Ekip tamam... Bilgisunarda resmi “www.lar.gov.tr” adresine giriyorsunuz. Karşınıza Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Avrupa Birliği ve T.C İçişleri Bakanlığı’nın ortaklaşa hazırladıkları “Yerel Yönetim Reformu Programı” sitesi çıkıyor. Sitedeki “LAR in Turkey” bölümüne giriyorsunuz, karşınıza “Yerel Yönetimler Reformu Acil Eylem Planı” çıkıyor: “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda da belirtildiği gibi, merkezi idarenin görev ve yetkileri tek tek belirlenecek, bunun dışında kalan tüm görev ve yetkiler yerel yönetimlere bırakılacaktır. Bu çalışma Devlette Genel Kurumsal Gözden Geçirme çalışmaları ile uyumlu ve koordinasyon içinde yürütülecektir.” Bu öngörüyü içeren resmi sitede geçen “özerklik” sözcüğünü nereden mi anımsıyoruz? DTP’nin 2628 Ekim tarihleri arasında Diyarbakır’da yaptığı kongreden... O kongre ki, bir bildiri yayımlayarak “siyasi ve idari yapılanmada köklü bir reforma gidilmesini, Türkiye’de 2025 bölge meclisi kurulmasını, ‘demokratik özerklik’ uygulamasının yaşama geçirilmesini, her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik özyönetimini oluşturmasını” önermişti! Anlaşılan ekip tamamlanmış... AKP’li Beşir Atalay’ın sorumluluğundaki İçişleri Bakanlığı, ABD’den ithal eski kurtarıcımız Kemal Derviş’in sorumluluğundaki Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ile Avrupa Birliği ve DTP el ele vermiş, kol kola girmiş, Türkiye’yi özerkliğe taşıyorlar! İşin en acı tarafı, herkes seyirci, yalnızca seyirci... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Washington’daki Petrol Pazarlıkları Bölgede toz dumandan göz gözü görmüyor. Ama Washington’da her şey belirgin... Deneyimli gazeteci Yılmaz Polat, ABD’nin başkentinden bir güncel gelişmeyi haber veriyor ve diyor ki, “Bizimkiler ‘istihbarat paylaşıyoruz, namahrem’ cevaplarıyla 5 Kasım’dan beri milleti uyuturken Barzani yönetimi Amerika’da Kerkük petrollerini pazarlıyor. Hem de Türkiye’den geçen petrol boru hattını kullanarak...” İşte Yılmaz Polat’ın aktardığı bilgilerin ayrıntıları: “Bağdat yönetiminin karşı çıkmasına rağmen Irak’ın kuzeyindeki Kürt yönetiminin sözde Başbakan Yardımcısı Ömer Fattah Türkiye’yi bölmeye yönelik plan ile birlikte daha önce hazırlanmış bir toplum mühendisliği eskizi daha tezgâha sokuluyor: “Alevilik reformu.” Araştırmacı, yazar, halkbilimci Metin Turan, tezgâhın ardında görünenlerin iki eksende seyrettiği kanısında: “Birincisi, bu sorunu gündeme taşımakla AKP, bir biçimde etkinliklerini yürüten tarikatların meşrulaşmasının önünü açmayı planlamakta; ikincisi de laik cumhuriyetle inanç özgürlüklerini yaşayan Alevi toplumunu siyasal otoritenin belirlediği kurallarla ibadete; böylelikle de katı, kitabi kuHüseyin ile Petrol Bakanı Asti Abdullah Hawrami Washington’a geldi. Başkan Reagan’ın Beyaz Saray Direktörü Ed Rogers’in Barbour Griffith & Rogers lobi şirketine milyonlarca dolar ödendi. Bush yönetimi ve Cumhuriyetçiler üzerinde etkili olmasıyla tanınan Rogers, geçen pazartesi gecesi Washington’ın en gözde semtlerinden Mc Lean’deki villasında Hüseyin ve Hawrami onuruna bir yemek verdi. Yemeğe, eski Savunma Bakan Yardımcısı ve Irak işgalinin mimarı Richard Perle, Başkan Bush’un eski Sözcüsü Tony Snow, eski Beyaz Saray danışmanlarından Lewis Libby ve petrol şirketlerinin temsilcileri katıldı. Hüseyin ve Hawrami daha sonra Houston’a geçtiler.” Yılmaz Polat’a göre Irak hükümetinin Petrol Bakanı Hüseyin Sahristani ile Bush yönetiminin yalanlamasına karşın, Barzani yönetimi şimdiye değin yabancı petrol şirketleriyle 10 milyon doları da aşan anlaşmalar yapmış durumda... Siz de o kokuyu duyuyor olmalısınız. Türkiye’yi de içine alan bölgedeki toz dumanın ardına sinmiş, petrol ile beslenen “bölyönet” hortlağından yükselen ağır kokuyu... ca müdahalesinin doğuracağı ciddi sakıncalarla, Anadolu Aleviliği ‘Yetmiş iki milleti aynı gözle görmeyen bizden değildir’ hoşgörüsünden sıyrılıp, iktidarı ele geçirme hırsıyla, en somut örneğini İran’da gördüğümüz Şii bağnazlığa uzanacaktır. Başından beri, din üzerinden siyaseti ciddi bir amaç edinmiş olan ve bunu hayatın her alanına yaymaya çalışan AKP hükümetinin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuruluş dönemindeki gerekliliğine kavuşturmak dururken belli bir dinsel inancın yayıcısı durumundaki bu kuruma kardeş kurumlar üretmesinin açıklanabilir başka bir yanını göremiyorum.” ‘Hukuk Mukuk Dinlemem!’ (II) TESEV’in “Yargıda Algı ve Zihniyet Kalıpları” araştırmasını irdeleyen “Hukuk Mukuk Dinlemem!” yazımı “Bir dokun, bin ah işit” misali onaylayan okur da var, eleştiren de. Emekli Cumhuriyet Savcısı Ayhan Yüksel’in görüşlerini paylaşan başka okurların da bulunabileceği düşüncesiyle tepkisini özetle aktarmak istiyorum: “Devleti tutan.. hâkim ve savcıları kınıyorsunuz” diyor Ayhan Yüksel: “40 yıl savcılık yapıp, 12 yıl önce emekli olmuş bir hukukçu olarak fikrinize katılmıyorum. Demokrasiyi aklı başında kim istemez! Ama demokrasi nasıl bir ortamda yaşayabilir? Irak’ta yaşaması mümkün mü? Irak’ta DEVLET diye bir varlık var mı? Hiç şüphesiz yok. Bu sebeple orada demokrasi olmaz. Yani DEVLETİN OLMADIĞI YERDE demokrasinin olması mümkün değildir. Bunun için biz hukukçular için ÖNCE DEVLET gelir. Bu sebeple devleti koruruz. Devlet bütün unsurları ile kurulduktan sonra demokrasi nasıl olsa kurulur... Kendisine görev düşen herkes önce devletini düşünecektir. Demokrasi sonradan gelecektir.” Yarım asrı aşkın süredir “demokrasi söylemine” sahip çıkan Türkiye ile düne kadar Saddam diktatörlüğü ile yönetilen, işgal altındaki Irak’ı karşılaştırmayı, her şeyden önce acımasız ve esef verici buluyorum. Atatürk devrimlerinden bu yana bizim temel aldığımız kriter “çağdaş uygarlık seviyesi” değil mi? Bu “stratejik hedef” değişti mi ki, muhasebelerimizi “Irak” üzerinden yapalım? Irak talihsiz bir örnek. Ama cumartesi günkü yazımda “devlet raconu” anlayışıyla özetlemeye çalıştığım “Önce devlet!” yaklaşımı için bariz bir DoğuBatı sınırı da çizilebilir. Bu gerçek. Çin, Rusya, İran... Devlet sistemlerini beğenir beğenmezsiniz. “Asya tipi” bu örneklerin ortak paydası, farklı biçimde sahip çıktıkları “Önce devlet!” anlayışıdır. Kapı gibi “devletlere” sahip hepsi de... Biz “o” devletlerden biri olmak istiyor muyuz? Soru bu. Ben Türkiye’nin, bu sorunun yanıtını 84 yıl önce bulduğunu; her kavşakta tereddüde düşüp “Doğu mu? Batı mı? Orası mı? Burası mı?” diye tekrar tekrar düşünmek ve tekerleği yeniden keşfetmek durumunda kalmadığını varsaymak istiyorum. Temel aldığım kıstas; “Önce devlet!” değil, “Önce hukuk devleti!” diyen Batı demokrasileri bu nedenle... Yeni tezgâh ralları olmayan, böyle olduğu için de bütünsel (homojen) bir yapı göstermeyen Alevi inancını kitabileştirmeye çalışmaktadır.” Nerelere varır işin sonu? Metin Turan’ın çizdiği tablo bir başka yoruma yer bırakmayacak kadar açık: “Bireylerin kendi istemleriyle yerine getirme ya da getirmeme hakkına sahip oldukları inanç özgürlüğünü doğrudan devletin atayacağı memurlarla kurallaştırıp kurumsallaştırdığında, kimse kuşku duymasın, Alevilik de, tanıklığını yaptığımız mevcut esnekliğinden/hoşgörü zenginliğinden uzaklaşıp, devletin memuru olan dede ve zakirler aracılığıyla katı, kuralcı bir yapıya kavuşturulacaktır. Bu da tıpkı Sünni İslamın bugün sergilemekte olduğu, oruç tutmayanı, namaz kılmayanı kınamaya varan yobazlarını, Alevi toplumu da cemevine gitmeyeni, muharrem orucu tutmayanı kınamaya varan Alevi yobazlarını üretmesiyle içinden çıkılmaz bir hale getirecektir. Hiç kuşkusuz en tehlikelisi ve işin varacağı nihai nokta da devletin inan ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Hukuk devleti’ hedef değil mi? Koyduğumuz “stratejik hedef”, “çağdaş uygarlık seviyesi” ise “çağdaş uygarlığın” öngördüğü standart “hukuk devletidir”! AB’ye girelim, girmeyelim. Standart bu. “Hukuk devleti”, adı üzerinde; “devleti” hiçe saymaz... Devletin yüksek çıkarlarını, yurttaşlarca sınırları öngörülebilen “anayasal demokratik düzenin kodları” ve “yasaları çerçevesinde” korur ve kollar. “Önce devlet!” diyen raison d’etat “devlet raconu” kavramı ise bambaşka bir şey. “Devlet gücü doktrini” olarak da ifade edilen “devlet raconu” ”hikmeti devlet” yasal, ekonomik, siyasi, ahlaki tüm kuralların ihlal edilebildiği, askıya alınabildiği bir anlayışı ifade eder. Bu anlayış, “devlet güvenliğini” tehdit eden “olağanüstü durumlarda” başvurulan sıra dışı uygulamalar dışına çıkıp bizde olduğu gibi yargı mensupları tarafından dahi “içselleştirillp” sistemleştiğinde, “yerleşik düzen” ve övünçle sahiplenilen bir “ideolojiye” dönüşür... Susurluk yıllarının “Ne yaptıysak devlet için yaptık!” söylemi, “ideoloji” halini alan “devlet raconuna” en tipik örnek. Böyle bir ortamda, “ihlal edilemez” kabul edilen “temel hak ve özgürlükler”, “sistemli biçimde” ikincil ve tali konuma indirgenmiş demektir. Temel yurttaşlık hakları, içdış konjonktüre bağlı bir keyfiyet halini alır. Bazı dönemlerde yazdığınız yazılar sözgelimi kabul görürken, kritik bir konjonktürde kaleme aldığımız aynı doğrultuda yazıya dava açılır! “Özgürlük marjınız”, fikir ve ifade özgürlüğünün nesnel ilkeleriyle değil; sezgileriniz, cesaretiniz ve konjonktürel rastlantıyla belirlenir... “Hukuk devleti” bu değil! “Hukuk devleti” adı verilen düzen, “devlet çıkarıyla” “yurttaşların çıkarlarını!” eşit derecede ve eşit ölçüde, öngörülebilir “yasalar çerçevesinde” koruyan, kollayan sistemin adı. Demokrasiler ancak yurttaşları yasa güvencesine alan “hukuk devletinin” yerleştiği topraklarda boy verebiliyor. “Önce devlet! Demokrasi gelirse sonradan gelir!” diyen hiçbir ülkeden, demokrasi çıkmıyor... 40 yıllık savcı, bunları nasıl görmez? Sosyal Güvenlik’te ‘Evlat Edinilenler’ SORU: Eşim ve ben kamu görevlisi olarak, TC Emekli Sandığı’ndan emekli olduk. Ekonomik durumları iyi olmayan çok yakın bir akrabamızın kızını evlat edinerek nüfusumuza geçirmek istiyoruz. Sorularımız: 1) Evlat edinmenin şartları nedir? 2) Eşim ya da ben öldüğümüzde, emekli aylıklarımız, evlat edindiğimiz kız çocuğuna kalır mı? 3)Eşlerden her ikisinin ölümü durumunda, evlat edinilmiş kız çocuğuna eşlerden birinin mi, yoksa ikisinin de mi emekli aylığı kalır? (A.S.) YANIT: 1) Evlat edinmenin koşulları, 4721 sayılı Yurttaşlar Yasası’nın (Medeni Kanun) 305 ile 320. maddeleri arasında yer almıştır. Bu koşullardan bazıları: a) “Eşler, ancak birlikte evlat edinebilirler; evli olmayanlar birlikte evlat edinemezler. Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya otuz yaşını doldurmuş bulunmaları gerekir.” b) “Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek başına evlat edinebilir.” Otuz yaşını doldurmuş olan eş, diğer eşin ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksunluğu veya iki yılı aşkın süreden beri nerede olduğunun bilinmemesi ya da mahkeme kararıyla iki yılı aşkın süreden beri eşinden ayrı yaşamakta olması yüzünden birlikte evlat edinmesinin mümkün olmadığını ispat etmesi halinde, tek başına evlat edinebilir.” c) “Evlat edinilenin, evlat edinenden en az on sekiz yaş küçük olması şarttır. Ayırt etme gücüne sahip olan küçük, rızası olmadıkça evlat edinilemez.” d) “Evlat edinme, küçüğün ana ve babasının rızasını gerektirir.” e) “Evli bir kimse ancak eşinin rızasıyla evlat edinilebilir.” 2) Sosyal güvenlik hakları “miras hukuku” içinde yer almaz. 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası’nda sosyal güvenlik haklarından ancak dul ve yetimlerin yararlanması sağlanmıştır. Yasanın 67. maddesinde bu haklardan yararlanabilecek “dul ve yetimler” tanımlanmıştır. Yasanın 66’ncı maddede sözü geçen dul ve yetimler: “a) Karı; b) Koca; c) Çocuklar; ç) Ana; d) Baba”dır. Sosyal güvenlik haklarından yararlanabilen Yurttaşlar Yasasını’nın (Medeni Kanun) çocuk tanımına giren çocuklar: “ a) Nesebi sahih; b) Nesebi tashih edilmiş; c) Evlat edinilmiş; ç) Nesebi sahih olmayan; (Anadan aylığa müstahak olma halinde) (…)” TC Emekli Sandığı Yasası uyarınca, “evlat edinilen” çocuklar, sosyal güvenlik haklarından eksiksiz yararlanırlar. Yasanın 75. maddesine göre: “Kendisinden aylık bağlanacak olanların ölümü tarihinde evli bulunmayan kız çocuklarına aylık bağlanır.” 3) Ana ve babanın ikisinden de yetim aylığı almaya hak kazanan “evlat edinilen” kız çocuklarından “iki yönden aylığa hak kazananların, tercih ettikleri aylıkları, Sandığa yazılı müracaatları takip eden aybaşından itibaren ödenir. Diğer aylıkları sürekli olarak kesilir. Ancak, iki yönden aylığa aynı zamanda hak kazananlara, müstahak oldukları tarihten itibaren fazla olan aylıkları ödenir. Özetle, günümüzde uygulanan sosyal güvenlik sisteminde, “evlat edinilen” kız ve erkek çocukları, “evlat edinenin” kendi çocukları ile aynı sosyal güvenlik haklarına sahiptir. HARBİ SEMİH POROY Çizerimiz Semih Poroy yıllık izin nedeniyle çizgilerine ara vermiştir. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Aralık www.mumtazarikan.com DOSYA NO: 2007/81 satış Mahkemece satışına karar verilen ve İ.İ.K’nun hükümlerine göre satışı yapılacak olan taşınmaz İzmir ili, Buca ilçesi, İnönü mah, 714 ada, parsel 216’da kayıtlı taşınmaz 160.00 m2 alanlı taşınmaz olup, Efeler mahallesi, Şirinyer 324 sok, no: 12 İzmir adresindedir, taşınmaz üzerinde kargir yapılı 2 katlı bina olup, zemin kat 3 oda, 1 salon, odalar zemini ahşap, mutfak, banyo ve WC’den oluşmaktadır, birinci kat ise 3 oda, salon, odalar zemini ahşap, kapı ve pencere ahşap, salon karo taş mutfak, banyo ve WC’den oluşmaktadır, dosyadaki imar durumuna göre, bitişik nizam, kat adedi 4, bina yüksekliği 12.80 m. bina derinliği ve ön bahçe ve komşu mesafeler ve arka bahçe mesafeleri krokide olduğu üzere, konut sahasında kalmakta olduğu bildirilmiştir. MUHAMMEN BEDELİ: 149.760.00.YTL dir, Satış Şartları:İzmir Ahkamı Şahsiye 4. Sulh Hukuk Mahkemesi kaleminde satışı yapılacaktır, Gayrimenkulün 1. ihalesi: 01.02.2008 günü saat: 15.0015.15 arasında bu artırımda taşınmazlar masrafları ile birlikte muhammen bedelinin % 60’ını bulmaz veya alıcısı çıkmaz ise taşınmazın aynı yer ve saatte 10 gün sonra ikinci ihalesi yapılacaktır, Gayrimenkulun 2. ihalesi: 11.02.2008 günü saat: 15 0015.15 arasındadır, bu artırımda taşınmazlar masrafları ile birlikte muhammen bedelinin % 40’nın altında satılmayacaktır, satışa girenler % 20 nakdi teminatlarını Akbank Adliye Şubesi’ne yatırmak zorundadırlar. Bakiye satış bedelinden başkaca, damga resmi, alım harcı, KDV alıcıya aittir, satışa girenler şartnameyi okumuş ve kapsamını aynen kabul etmiş sayılırlar, şartnamesi ilan tarihinden itibaren herkese açıktır, ilan olunur. 19/11/2007 Basın: 64736 İZMİR AHKAMI ŞAHSİYE 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Arşiv. 2/ Kaz Dağı’nın antik 1 dönemlerdeki 2 adı... Fıkıh bil 3 gini. 3/ Kapı ve pencerelerin 4 üst eşiği... 5 Arapçada 6 “ben”. 4/ Yü7 reğin atışı, vuruşu. 5/ Bir ya 8 da daha çok 9 elektron kaza1 2 3 4 5 6 7 8 9 nan ya da yitiren atom ya da atom grubu... 1 Y Ö N E T İ Ş İ M Yetkili satıcı. 6/ Tan 2 E Ğ İ R Ç O M U rı bağışlamasından 3 K E Ş A N K A T AMA T L A yoksun kalma... Bir 4 E S E F soru sözü. 7/ Vilayet... 5 G A N İ L O K A Eldiven ve giysi ya 6 A L pımında kullanılan 7 R A Y M A K A K bir tür yumuşak deri. 8 İ R E M N A L E 8/ Şamanizmin din 9 P A L İ N D R O M adamlarına verilen ad... Romanya’nın plaka imi... “ ’ları silkeledikçe / Deniz gelecek eline pul pul” (Orhan Veli). 9/ Düz kenarlı şapka. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ansiklopedi. 2/ Büyük erkek kardeş... Hayvanların su içtikleri taş ya da ağaçtan oyma kap. 3/ Dört tekerlekli bir at arabası... Eski dilde su. 4/ Sepicilikte ve hekimlikte kullanılan, tadı buruk bitkisel bir madde. 5/ Güç, emek, çaba... Tropikal bölgelerde yetişen ve yumruları besin olarak kullanılan bir bitki. 6/ Bir nota... Evrensel alıcı olan kan grubu... Kötü dikiş nedeniyle kumaşta oluşan büzülme ya da kıvrım. 7/ Japonlara özgü çiçek düzenleme sanatı. 8/ Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek biçimde kullanma sanatı... “ doğmadan şavkı düşmez ovaya” (Karacaoğlan). 9/ Sindirimi kolay, sağlığa uygun... Madenleri yontmada kullanılan çelik araç. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear