26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 ARALIK 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 20 yılda 30 milyar dolarlık uygulamaya büyük çoğunluğu çalışanlardan 7400 dava açıldı, yaklaşık 4000’i sürüyor 13 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Özelleştirme uykuları kaçırdı ? İSMMMO’nun “Yargı Gölgesinde Özelleştirme ve Yakın Gelecekteki Takvim” başlıklı raporuna göre, kamu varlıklarının satışının ardından vergi gelirlerinde kayıp yaşanıyor. Ekonomi Servisi Türkiye, 20 yılda 30 milyar dolarlık özelleştirme yaptı, ancak bir türlü hukukunu oturtamadı. Özelleştirme uygulamalarına karşı toplam 7400 dava açıldı. Büyük çoğunluğunu çalışanların açtığı davaların yaklaşık 4000’i sürüyor. İstanbul Serbest Muhasebeciler Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) Özelleştirme İdaresi, Hazine Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı ve hükümet programından yararlanarak hazırladığı “Yargı Gölgesinde Özelleştirme ve Yakın Gelecekteki Takvim” başlıklı raporuna göre, kamu ? Çoğunluğu çalışanlarca açılan 7400 davanın çok büyük kısmı idare aleyhine sonuçlandı. ? 1985 ile 2007 dönemleri arasında 29.9 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. Bunun 18.1 milyar dolarlık kısmı blok satış, 4.7 milyar dolarlık kısmı tesis ve varlık satışı, 5.1 milyar dolarlık bölümü halka arz, 1.2 milyar doları İMKB’de, 4.3 milyon doları yarım kalmış tesislerin satışı ile 565 milyon dolarlık bölümü bedelli devirlerden elde edildi. ? Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlardan elde edilen 2.3 milyar dolarlık temettü geliri, 3.4 milyar dolarlık diğer kaynaklarla birlikte 19852004 dönemi toplam kaynaklar 14.3 milyar dolar varlıklarının satışının ardından vergi gelirlerinde kayıp yaşanıyor. Siyasilerin en büyük yanlışı da özelleştirme gelirlerini devamı olan bir kalem olarak algılamaları oldu. Yakın geçmişe Say ve Aydın Sorumluluğu Bir toplumda aydının asıl görevi ve aynı zamanda sorumluluğu, çekinmeden doğruları dile getirmektir. Tarihin kanıtladığı gibi, insanın özgürleşmesi, bilim, sanat ve siyaset dahil her alandaki ilerleme ve gelişme, “yanlışa yanlış” diyenlerin varlığıyla sağlanmıştır. Yanlışa yanlış diyebilmenin temel koşulu, yönetenin ya da iktidarın karşısına kişisel çıkar kaygısı duymadan durmaktır. Aydın yalnızca sanat ya da bilimdeki başarısıyla değil, doğruluğun, dürüstlüğün, erdemin, yani “ahlakın” simgesi olarak da görülür. Aydın sorumluluğu, yalnız en üst düzey sanatçılarla sınırlı sayılamaz. Halk, aydına “okumuş” der. Bununla, mesleği ne olursa olsun, hemen her eğitimliden aydın davranışı bekler. Aydının doğru duruşu, toplum katmanlarına yansır. Başta çocuklar ve gençler olmak üzere, diğer bireylerce örnek alınır. Savunduğu değerler, daha çok geçerlilik kazanır; toplumun “değeri” yükselir; niteliksel gelişmelere öncülük eder; gidişi yönlendirir. Bu genel doğru, bunalım dönemlerinde ayrı bir önem kazanır. Bunalım sırasında, daha doğrusu “zamanında” ortaya çıkacak “aydın tavrı” çarpıcı bir uyarıcı işlevi görür; toplumun üzerinde, uyuyan kişinin yüzüne su serpilmesinin etkisini yapar. Fazıl Say’ın ülkenin genel gidişinden kaygı duyması bu bağlamda değerlendirilmeliydi. Hiç de öyle olmadı. AKP sözcüleri, bakanları demokrat ve özgürlükçü bir tutumla (!) saldırıya geçtiler; bunlardan biri, sanatçıyı mahkemeye verdi! ??? Çağdaşlaşmadan, ilerlemeden ve gelişmeden yana olanların duygularını yansıtan Say’ın kaygısının kaynağında CHP’nin durumu vardır. Asıl sorun, AKP iktidarının toplumu karanlığa sürükleme olasılığı karşısında bir iktidar seçeneğinin bulunmamasıdır. Ülke, muhalefetsizdir. Bu noktada aydın sorumluluğu yeniden öne çıkıyor. CHP’nin şimdiki genel başkanı ve onun yönetim anlayışıyla başarısız olacağı, açık ve bellidir; kesin bir siyasal gerçekliktir. Daha düne kadar üst yönetimde yer alan ve genel başkanı oraya taşıyanlar bile “Bu iş böyle gitmez” diye isyan ediyor; özeleştiri yapıyor; görevinden ayrılıyor. Ancak kalanların oluşturduğu CHP üst yönetimi, tam anlamıyla aymazları oynuyor. Kurultay sürecinde bile, binlerce partili mahkemelerde hak aramak zorunda bırakılıyor. Ünlü hukukçuların, eski baro yöneticilerinin yönetici olduğu CHP’de hukuk, her sabah katlediliyor. Toplumun gözü önünde, açıkça “demokrasi cinayetleri” işleniyor. CHP’de, “aydın” sayılması gereken pek çok bilim insanı, sanatçı ve uzman var. Adlarının önüne “prof.” yazılanlar, eski bürokratlar, eski bakanlar ve deneyimli siyasetçilerin onlarcası bulunuyor. Üstelik, bunların önemlice bir bölümü, 22 Temmuz seçimlerinin öncesinde ve hemen sonrasında, genel başkana ağır eleştiriler yöneltmişlerdi. Bu “aydın” CHP’liler ne yapıyorlar dersiniz? Parti içi demokrasi cinayetleri karşısında susuyorlar. Bununla da kalmıyor, her gün eleştirdikleri genel başkana yeniden sarılıyorlar; akıl almaz bir öz çıkar önceliğiyle bu yönetimi destekliyorlar. CHP’li aydınlar, ülkenin çağdaşlaşma sürecinin ve bu bağlamda CHP’nin güçlenmesinin, üst yönetimin ve yönetim anlayışının “tamamıyla” değiştirilmesine bağlı olduğunu çok iyi biliyorlar. Buna karşın tam bir sorumsuzlukla, tersini yapıyorlar. Kendilerinin de, toplumun da geleceğini karartıyorlar! Bilmezler mi ki, eğer bu ülkede dine dayalı bir rejim egemen olur ve ülke karanlığa gömülürse, gelecek kuşaklar onları hiçbir biçimde bağışlamayacaktır. Bu durum, Say’ın kaygılarından çok daha ağırdır, yıkıcıdır. Asıl kaygı verici olan budur! Ancak şu nokta da çok iyi bilinmelidir; “her şeye karşın” CHP, 2008 kurultayından, “üst yönetimini ve yönetim anlayışını tamamıyla değiştirerek” çıkacaktır! ??? Geç kalan bir düzeltme: Bu köşede 29 Ekim günü yayımlanan “Anayasa Yargısı” başlıklı yazım üzerine eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’in aynı tarihte yazdığı bir düzeltme mektubu, teknik nedenlerle elime gecikmeli geçti. Ne o yazımı, ne de Sayın Özden’in iki sayfalık iletisini yayımlama olanağı var. Özden, iki noktada açıklama yapıyor: 1. “Anayasa Mahkemesi üyeleri 12 Eylülcüleri kutlamadı”; 2. “Mahkeme kendi çalışma yerini kendisi alamıyor”. Yaşamını topluma hizmete adamış olan Sayın Özden’in bu açıklamasını bilginize sunarım. yakupkepenek06@hotmail.com LİSTEDE BUNLAR VAR düzeyine ulaştı. 30 milyar dolar satışın yapıldığı dönemde, özelleştirme sürecindeki KİT’lerden bunun yarısı kadar, yani 14.3 milyar dolarlık gelir elde edildi. ? 2008’de Türk Telekom’un kamunun elinde kalan hisselerinin yüzde 15 ila 25’lik bir kısmının halka arzı başta geliyor. Ziraat Bankası ve THY’nin kamu hisselerinin bir bölümünün de İMKB’de halka arz edilmesi bekleniyor. Halk Bankası, halen ihale süreci devam eden Tekel Sigara, elektrik dağıtım özelleştirmeleri, köprü ve otoyolların işletme hakkı devri ile yıl içinde 11.8 milyar dolarlık bir özelleştirme geliri hedefleniyor. ? Özelleştirilmesi gündemde olan Ziraat ve Halk Bankası bugün için Hazine’ye en çok kaynak aktaran kurumlar arasında geliyor. 2007’nin ilk dokuz ayında Ziraat Bankası geçen yıl 2.1 milyar YTL ’yi bulan rekor kârından 1.5 milyar YTL ’lik kısmı Hazine’ye temettü olarak aktardı. ? En kritik özelleştirme elektrik dağıtım ve üretim özelleştirmelerinde olacak. Yerli ve yabancı birçok grup elektrik dağıtımında özelleştirme sürecinde yer almayı bekliyor. da devrettiğini unutmamalı. Çünkü özelleştirmelerin hemen ardından satılan KİT’lerin ödedikleri vergi oranları düşerken, Hazine’nin gelir kalemleri de azalıyor.” bakıldığında orta vadede Hazine’ye soluk aldıran satışların, uzun vadede gelir düşürücü bir etki yarattığı görülüyor. TÜRMOB Genel Başkan Yardımcısı ve İSMMMO Başkanı Yah ya Arıkan, rapordaki değerlendirmesinde şunları söyledi: “Hükümet kaynaklarını özel sektöre devrederken, daha sonraki yıllarda temettü ve vergi gelirlerinin büyük kısmını ATO BAŞKANI AYGÜN: Vize ve kotanın maliyeti 5 milyar dolar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, Adalet Divanı’nın aldığı kararlar uyarınca, Türk yurttaşların AB ülkelerine vizesiz seyahat etme hakkı bulunduğunu belirterek “Vize gayrimeşrudur, hukuk dışıdır. AB vize ile Türk kompleksini tatmin ediyor’’ dedi. Vize ve kota engeli nedeniyle Türk sanayisinin her yıl 5 milyar dolar zarar ettiğini söyleyen Aygün, “İhracat yapmamız engelleniyor. Türkiye ekonomisinin önü kesiliyor. Dik durmak ve vize hakkımıza sahip çıkmak zorundayız’’ dedi. Aygün, Avrupa’nın en yüksek yargı organı olan Adalet Divanı’nın, Mehmet Darı ve Veli Tüm’ün açtığı davada, Türk yurttaşlarına Avrupa’ya vizesiz gidebilme hakkı tanıyan bir karar aldığına işaret ederek “Ancak Avrupa ülkeleri karara uymayarak hukuku çiğniyorlar’’ dedi. Aygün şöyle konuştu: “Türkiye, Avrupa Komisyonu’na başvurmalı, kararı uygulatmasını talep etmelidir. Bizim, ‘Hakkımız ihlal ediliyor’ diyerek başvuruda bulunmamız lazım. Harekete geçmezse komisyonu dava etme hakkımız, kararı uygulamayan ülkelere karşı tazminat davası açma hakkımız var, ancak bu haklarımızı kullanamıyoruz.’’ Atilla Doğudan (ortada) Almanya’nın Münih kentinde BMW Dünyası’nda açtığı Do&Co’nun çalışanlarıyla. Türkiye’de pek az tanınsa da yemek sektöründe dünya markası olma yolunda ilerleyen Atilla Doğudan, başarısını “Tüm yemekleri bir aşçı gibi ilk andan son ana kadar kontrol etmeye, bir hostes gibi servis işine katkıda bulunmaya ve bir müşteri gibi bütün çeşitleri tek tek tatmaya” borçlu. Geleneksel Türk yemeklerini onlarca havayolu ile milyonlarca insana tanıtan Doğudan, neredeyse dünya genelinde lüks ikramın başvurulan ilk ismi. 50 havayoluna ikram hizmeti veren ve 10’u aşkın metropolde restoran işleten Doğudan, işin her aşamasını denetliyor FATMA KOŞAR İstanbul’da başlayıp Viyana’ya uzanan başarı öyküsüyle dikkatleri çeken Atilla Doğudan, geleneksel Türk lezzetlerini onlarca havayolu aracılığıyla milyonlarca insana tanıtıyor. Yaklaşık 50 havayoluna ikram hizmeti ve 10’u aşkın metropolde lüks yemek zinciri işleten Doğudan bugün dünya genelinde lüks ikramın başvurulan ilk isimleri arasında. Daha önce Formula1’de lüks ikram ve şimdi de 2008’de Avrupa Şampiyonası’nda binlerce insanı ağırlama hizmeti vermeye hazırlanan Doğudan’ın Do&Co markalı catering hizmeti veren şirketinde Ev partisiyle başladı dünya markası oldu iyana, Berlin, Frankfurt, Münih, Londra, Milano, New York ve Miami’de tesisleri olan Do&Co’nun amacını “konaklama başta her aşamasında ağırlama alanında bir numara olmak” olarak tanımlayan Doğudan, otel yatırımlarına girdi. İstanbul’da otel ve restoran yatırımı için hazırlığı sürüyor. V her şey elle yapılıyor. Doğudan, başarısını “Tüm yemekleri bir aşçı gibi ilk andan son ana kadar kontrol etmeye, bir hostes gibi servis işine katkıda bulunmaya ve bir müşteri gibi bütün çeşitleri tek tek tatmaya” borçlu. Dünyanın jet sosyetesine düzenlediği partilerle ün yapan Doğudan’ın çocukluğu, İstanbul’da Cumhuriyet Caddesi’ndeki eğlence mekânı Kervansaray’ın sahibi olan babasının yanında geçmiş. Doğudan o yılları şöyle anlatıyor: “Tavaların içinde büyüdüm, mutfak, yemek, kokular bunların arasında... İlkokulu da Şişli Terakki’de okudum... Annem Viyanalıydı ve biz, ben on yaşındayken Viyana’ya taşındık. Bir Kervansaray da orada açıldı...” Daha sonraları kendi retoran ve şarküterisini açan Doğudan kendisini başarıya taşıyan gelişmenin, bu işin yanı sıra parti servisi olduğunu belirtiyor. Atilla Doğudan şöyle devam ediyor: “Evlere parti servisine başladık. 2030 kişilik partiler düzenliyorduk. Bir, iki üç derken, haftada onlarca parti yapmaya başladık. Yavaş yavaş büyüdük ve öyle bir hale geldik ki Avusturya’da bir numara olduk... Bizim takımımız 14 milletten. Binlerce kişiyiz. Beş yıldız kalitesinde dünyanın en iyi catering (ikram) firmalarından biriyiz. Belki de en büyüğü biziz. Ama tabii nasıl ki Lois Vuitton markaların en tepesindeyse, biz de ikramı en üst seviyeye taşıyıp veriyoruz... Çalışan sayısımız 4 bin 600 civarında, ciroyu da 400 milyon doların üzerinde bekliyoruz.” D Ü N YA E K O N O M İ S İ N E B A K I Ş Yine yılın İngilizlerin “silly season” (zevzek mevsim) dedikleri döneme girdik. Noel, yılbaşı, derken, bu dönemde “dünyada” pek bir olay olmazmış. Bu sırada bizler de kendimize rahat bir koltuk ya da divan (à la Freud) bulup gelecek yıla ilişkin öngörülerimizi oluşturmak için hülyalara dalarız. / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com den Blacksone’un yüzde 10 hissesini satın alınca geldi. Ekim ayında Çin Sanayi ve Ticaret Bankası, Güney Afrika’nın en büyük bankası Standart Bank’ın yüzde 20’sini satın aldı. Ekim sonunda Çin Ulusal Sosyal Güvenlik Fonu Konseyi, ABD’nin en büyük özel yatırım şirketlerinden Caryle ve KKR’e ortak olma istediğini açıklıyordu. Süreç Çin yatırım bankası Civic’in, Bear Sterns’in yüzde 6 hissesini, sigorta şirketi, Ping An’ın, BelçikaHollanda kaynaklı Fortis’in yüzde 4.2’sini, CIC’nin geçen hafta Morgan Stanley’nin yüzde 10 hissesini almasıyla, CDB’nin Barclays’a ortak olmasıyla devam etti. Körfez devletleri SWF de kasım ayından bu yana hareketliler. Abudabi’den Mubadala, ABD mikroçip şirketi AMD’nin yüzde 6.1’ni aldı, Otel, liman köprü vb. yapan MGM’ye ortak oldu. Dubai devleti, ABD yatırım şirketi OchZiff’in yüzde 9.9’unu, FransızAlman ortak havacılık ve savunma şirketi AirBus’ın sahibi AEADS’nin yüzde 3.2’sini aldı. Dubai’nin SWF’si DaimlerBenz ve HSBC’ye ortak oldu, Carlyle bünyesindeki Ferrari’nin yüzde 7.5’ini, İsveç havacılık bakım şirketi SR Techniks’i satın aldı. Aynı dönemde, Dubai’den SWF, DIC Sony’ye ortak oldu, Citi Group’un yüzde 10’unu aldı. Singapur’dan bir SWF Temasek UBS’e, Merry Lynch’e sermaye katıyor. Hindistan Tata’nın (özel) İngilizHollanda çelik şirketi Chorus’tan sonra Jaguar ve Range Rover’i satın aldı. Piyasalara devlet müdahalesi yeniden olağanlaşır, mali piyasaların denetlenmesini isteyen sesler yükselirken, birçok yorumcu gibi, International Relations and Security Network’ten Nicola Casarini de bu trendin 2008’de, Batı’dan, Doğu’ya ekonomik ve siyasi güç kaymasını daha da hızlandırarak devam edeceğine inanıyor. Bankalar eleman alacak Ekonomi Servisi ABD’de başlayıp dünyaya yayılan kriz yabancı bankaları küçülmeye zorlarken Türk bankalarının önümüzdeki dönemde büyüme yoluna giderek personel sayısını arttırması bekleniyor. Haftalık tekBorsa dergisinin yaptığı araştırmaya göre bankalar 2008’de şube ve personel sayılarını yüzde 20 arttıracak. 12 banka 2008’de en az 14 bin 500 eleman alacak. Diğer bankalar ve finans kuruluşlarıyla birlikte rakamın 20 bini bulması bekleniyor. Özel finans kuruluşlarının da 2008’de personel alımına hız vereceği belirtiliyor. Yeni istihdamda ağırlıklı olarak tecrübesiz gençlere yer verilecek. Daha çok şubelerin satış pozisyonlarında çalışacak kişilerin istihdam edileceği belirtilirken bu pozisyon için öncelik verilecek üniversite bölümleri ekonomi, işletme ve buna benzer sosyal bilimlere ait bölümler olarak sıralanıyor. Konut, tarım kredileri ve kredi kartları pazarını büyütmek isteyen bankalar ise tecrübeli elemana ihtiyaç duyacak. Bu da transferleri hızlandıracak. Ankara’dan genel müdürlüğünü İstanbul’a taşımayı planlayan Ziraat Bankası ve Vakıfbank’ın da bu kente gelmesi durumunda tüm personel gelmeyeceği için elemanlarını diğer bankalardan transfer etme yoluna gideceği belirtiliyor. 2006’dan 2008’e “Zevzek mevsim” dedik ya, acaba kendimi kutlayacak bir şeyler bulabilir miyim diye, dönüp 2006 sonunda yaptığım öngörülere baktım (“2007’e Girerken İki KöpükI ve II”). İtiraf etmeliyim ki, bayağı memnun oldum. Artık “absürd” bir noktaya ulaşan mali köpüğün 2007 yılında delinmesini, bir resesyonun gündeme gelmesini, dolardaki düşüşün hızlanmasını, başta Çin olmak üzere Asya ülkeleri merkez bankalarının ABD Doları’nı destekleme politikasından uzaklaşmaya başlamalarını, bu arada ABD “üstünlüğü köpüğünün” (George Soros) delinmesini beklediğimi yazmışım. Bu öngörülerin hepsi 2007’de gerçekleşmiş. Dünya ekonomisi, kimilerine göre “mali küreselleşmenin ilk büyük krizini” (Prof. Roubini) yaşıyor. Morgan Stanley Asya Genel Müdürü Stephen Roach, “Köpük sonrasının ikinci resesyonuna giriyoruz, bu daha uzun ve derin olacak”, Global başekonomisti Joachim Fels de “bu yıl stagflasyon var” diyorlar. 750 milyar dolarlık bir fonu yöneten Pimco Yatırım’ın genel müdürüne göre, “ABD resesyona girdi”. Advocacy International’ın Genel Müdürü Ann Pettifor da küreselleşme açısından kredi sisteminin öneminden hareketle, krize bakarak, “Küreselleşme gözü kapalı felakete yürüyor” diyor. Kredi krizi, küresel resesyon, emtia, özellikle gıda fiyatlarındaki artışlar, enf lasyon ve “küreselleşmenin sonu” temalarının yoğun biçimde tartışılacağı bir yıl olacak 2008. Bu sırada dünya ekonomisinde ekonomik ve hatta siyasi gücün Batı’dan Doğu’ya kayma süreci daha da hızlanacak. Pax Americana, “İmparatorluk”, tek kutuplu dünya tasarımları üzerine 2007 yılında kalın bir çizgi çekildi. 2008’de, artık “Soğuk Savaş” sonrası dönemin bitmesiyle ortaya çıkan şekillenmenin ana parametreleri damgalarını vuracak. Prof. Paul Rorgers’a göre (Bradford University, Oxford Research Group) önümüzdeki 2025 yılda güvenlik gündemini küresel eşitsizlikler, ekonomik umutsuzluk, göçler, çevre koşullarına ilişkin sınırlamalar ve hepsini daha da ağırlaştıracak “küresel ısınma” olayı belirleyecek. 2008’e Girerken Ne kadar değişti bu dünya… Bu kriz “o kriz”, yazılarımızda izlediğimiz yaklaşım şöyleydi: Dünya ekonomisinde, 1970’lerde başlayan yapısal kriz (aşırı üretim/birikim) içinde gündeme gelen “kriz yönetme modeli” (neoliberal küreselleşme, finansal genişleme) tükendi, krizin belirtilerinde ani bir sertleşme başladı. Kriz süresince ortaya yükselmeye başlayan yeni güçler (ülkeler) bu “momentte”, uluslararası alanda ekonomik, siyasi, hatta kültürel dengeleri değiştirmeye başlıyorlar. Bu değişikliklere ilişkin tartışmalar son aylarda iyice yoğunlaşmıştı. Benim en hoşuma gidenlerin birinde RGE ana listlerinden Brad Setser şöyle yazıyordu: ABD Maliye Bakanı Paulson göreve başlarken, Çin’den banka sistemini, bankalarını, ABD mali kuruluşlarının satın almasına izin verecek biçimde serbestleştirmesini istiyordu. Şimdi Paulson’un görev süresi biterken, tam tersi bir durum söz konusu. ABD şirketleri Çin bankalarını alamadılar ama, Çin devlet bankaları ve şirketleri ABD bankalarını, şirketlerini satın almaya başladılar”. Setser, alaylı bir tonla, “Yav bu dünya ne kadar da değişti” diyordu… Devletin geri dönüşü Yıllardır “serbest piyasa iyi, devlet kötü”, “aman karışmasın, dengeleri bozar”, “mali sektör kendi kendini denetlesin, işi en iyi onlar biliyor” diye kafamızı ütüleyenler, şimdi, yüzlerine gözlerine bulaştırdıktan sonra, salt kendi devletlerinin değil, başka devletlerin de kapılarını, “aman bizi kurtarın” diye ağ layarak aşındırmaya başladılar. Hatta aralarında örneğin Northern Rock Bankası bağlamında, devletleştirmeyi önerenler bile oldu. FED Başkanı Greenspan sayesinde, dolandırıcılığa varan yollarla yaratılan kredi köpüğü, ağustos ayında ABD’de delinince banka sistemi çökme noktasına geldi. Merkez bankaları yine kesenin ağzını açtılar, bankalara para akıtmaya, batık alacakları devralmaya başladılar. Yalnızca ABD’de değil, geçen hafta Avrupa Merkez Bankası banka sistemine 500 milyar dolar (Bu ne biçim para, ne biçim kriz demez misiniz?) pompaladı. Bu kurtarma işlemleri, sonuç almayacak olsa da (sistemde para var ama güven yok) 2008 boyunca devam edeceğe benziyor. Ee, yani, bu kadar çalışıp bu rezaleti yaratan genel müdürlerin, 4050 milyon dolarlık ikramiyelerini birilerinin finanse etmesi gerekiyor değil mi? ABD, Avrupa bankaları, mali sektörü hisseleri, şimdi “batan geminin mallarına” döndüler. Bu nedenle dilenme (pardon kurtarma diyecektim) operasyonu Çin’e, Arabistan’a kadar uzanmış durumda. Ekim ayından bu yana bazı gelişmekte olan ülkelerin devlet şirketleri (Egemen Varlık Fonları SWF) ABD ve Avrupa’da büyük bir alışveriş seferine çıkmış durumdalar. Birkaç ay içinde toplam 30 milyar dolardan fazla para ve tabii şirket hissesi el değiştirdi. SWF etkinlikleri gündeme ilk kez, mayıs ayında, Çin kaynaklı bir SWF’nin dünyanın en büyük yatırım şirketlerin MERKEZ BANKASI KURLARI CİNSİ 1 ABD Doları 1 Avustralya Doları 1 Danimarka Kronu 1 Avro 1 İngiliz Sterlini 1 İsviçre Frangı 1 İsveç Kronu 1 Kanada Doları 1 Kuveyt Dinarı 1 Norveç Kronu 1 Sud. Arb. Riyali 100 Japon Yeni 1 Yeni İsrail Şekeli DÖVİZ ALIŞ SATIŞ 1,3027 1,1035 0,23495 1,7492 2,5990 1,0532 0,18815 1,2156 4,4845 0,21864 0,34839 1,0482 1,3090 1,1107 0,23611 1,7576 2,6126 1,0600 0,19011 1,2211 4,5436 0,22011 0,34902 1,0552 24 ARALIK 2007 EFEKTİF ALIŞ SATIŞ 1,3018 1,0984 0,23479 1,7480 2,5972 1,0516 0,18802 1,2111 4,4172 0,21849 0,34578 1,0443 0,30107 1,3110 1,1174 0,23665 1,7602 2,6165 1,0616 0,19055 1,2257 4,6118 0,22062 0,35164 1,0592 0,31651 CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear