26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2007 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab?cumhuriyet.com.tr Yarım yüzyıldır bu halk olağanüstü bir meydan okumayı sürdürüyor, ulus olarak kendi kaderini belirliyor DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Küba umudun coğrafyasıdır apatistler, 1419 Aralık tarihleri arasında Z Meksika’nın Chiapas eyaletinde yakınlarda ölen ünlü tarihçi Andres Aubry anısına uluslararası bir toplantı düzenledi. Toplantıya konuşmacı olarak John Berger, Francoise Houtard, İmmanuel Wallerstein ve bazı Meksikalı aydınlar katıldı. Komutan Yardımcısı Marcos, yedi rengin adını taşıyan yedi konuşma yaptı. Aşağıdaki bölüm “Yeşile dokunmak” adını verdiği üçüncü konuşmasından alınmıştır. Nükleer Tehlikenin Eşiğinde AKP iktidarı uzun süredir sözü edilen, ne var ki, çevreci sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra çok sayıda uzmanın, santralların kurulacağı yörelerde yaşayanların karşı çıkmalarıyla ertelenip duran nükleer enerji üretecek santralların kurulması konusunda, taşıdığı tehlikelere karşın kararlı görünmektedir. Enerji Bakanı bu konuda son aşamaya gelindiğini ve çok yakın bir gelecekte santralların ihaleye açılacağını, santralların yapımında gözetilecek 9 kriterin de şu günlerde açıklanacağını dile getirmiştir. Sayın Bakan’a göre nükleer santrallar, tüm dünyada güvenli biçimde kullanılmakta, temiz ve ucuz enerji sağlamaktadır. Santralların ilkinin Sinop’ta kurulması planlanmıştır. İkincisinin ise turizm bölgelerinden birinde kurulacağından söz edilmektedir. Gazetecilerin nükleer santralın Sinop’u ve çevresini kirleteceği ile ilgili kuşkularını, “Temiz Sinop temiz kalacaktır. Gerekirse ben de orada bir yazlık ev alırım” diyerek Çernobil faciası sırasında Karadenizli yurttaşların yüreklerine su serpmek için TV ve basın önünde çay yudumlayan bir eski bakan gibi, yöre halkına hiçbir dayanağı olmayan boş ve mesnetsiz güvenceler vererek pekiştirmeye çalışmaktadır. Oysa geçmiş deneyimlerin açık bir biçimde gösterdiği gibi nükleer enerji üretimi eğer bunun ardında nükleer güç olma gibi boş bir heves yoksa dün olduğu gibi bugün de yaşamsal tehlike içeren, üstelik radyasyon atıklarının yanı sıra üstesinden gelinmesi neredeyse olanaksız bir dizi sorunu da olan nükleer enerji üretiminin şakaya gelir yanı bulunmadığını ortaya koymaktadır. Gerçekten de Avrupa’da ve dünyada, bir süredir nükleer enerji konusunda yeni bir dönem yaşanmaktadır. Bu, şu sıralar ‘Çernobil Kışı’nı unutmayan antinükleer çevrelerle, miyadını dolduran eski santrallar yerine yeni nesil santralların yapımının sağlayacağı muazzam kârları düşünerek ellerini ovuşturan nükleer lobiciler arasında kıyasıya bir savaş sürmektedir. Konunun uzmanlarından JeanMichel Bezat (Le Monde, 23 Kasım 2007) ‘Nükleere dönüşün sınırları’ başlığı ile yayımladığı yazıda sorunu çeşitli yönleriyle irdelemektedir. Avrupa Parlamentosu Yeşiller grubu, nükleer enerji konusuna endişe ile yaklaşanların saflarına katılmıştır. Grup 21 Kasım 2007’de yayımladığı raporda nükleer santralların karşı karşıya oldukları engellere değinmektedir. Bunlar arasında radyoaktif atıklar, santrallara yapılması olası terörist saldırılar, nükleer enerji üreten ülkelerin sayılarının giderek artması (bugünkü sayı 31) gibi riskleri sıralamaktadır: Fransa’daki hizmette olup da kırk yılını dolduran santralların yerini 2025 yılına kadar 290 adet yeni üçüncü nesil santralların alması gerekmektedir. Bu, önümüzdeki on yılda her bir buçuk ayda 1 santral anlamına gelmektedir. Oysa yine yazara göre, bu planın gerçekleşmesi neredeyse olanaksız. Zira reaktörün kalbi sayılan ana parçasını sadece Japonya’daki bir çelik tesisi üretmektedir. Daha da önemlisi Fransa gibi bir ileri sanayi ülkesinde nükleer santral yapımı için gerekli yeterli sayıda teknisyen ve mühendisin yokluğudur. Ayrıca yeni değişimin finansal açıdan da sorunları mevcuttur. Üçüncü nesil reaktörlerin (EPR) maliyeti 3 milyar Avro’dur. Kredi notçusu Standard and Poor’s finansmanla ilgili riskleri şöyle sıralamaktadır: “Yapımında gecikme, fiyat artışları, yeteri güvenirlilikten yoksun anlaşmalar... Moody’s’e göre ise yeni nükleer atılım furyasında bankaları ve elektrik devlerini nükleer enerjinin üretim maliyetleri konusunda genellikle kabul gören fiyatlardan çok daha pahalıya ulaşabileceği konusunda uyarmaktadır.” Türkiye gibi yukarıda sayılan konulardaki yetenekleri sınırlı bir ülkede (hele üç buçuk ilaç şirketinin zehirli atıklarını kentin varoşlarındaki alanlara boca etmesini önleyemediği düşünüldüğünde) nükleer enerji üretimi gibi tehlikeli bir konuda bunca rahatlıkla güvenceden söz etmenin olasılığı var mıdır? Üstelik tehlike salt bunlarla da sınırlı değil. Geçenlerde Almanya’dan gelen bir habere, hem de nükleer santralların gündeme geldiği şu sıralarda yeteri kadar ilgi gösterilmemesi şaşırtıcıdır. Gerçekten de Alman radyasyon tehlikesine karşı korunma ofisi tarafından hazırlatılan bir rapor, nükleer tesislerin çevresinde yaşayan çocuklarda kan kanseri (lösemi) riskinin belirli ölçüde arttığını ortaya koymuştur. Mayence Üniversitesi tarafından hazırlanan ve Süddeutsche Zeitung’da yayımlanan söz konusu rapora göre (12 Aralık 07) 19802003 arasında Almanlardaki 16 reaktör arasında yer alan santralların 5 kilometre çevresinde yaşayan beş yaşındaki çocuklarda beklenen 17 kan kanseri vakası 37’ye yükselmiştir. Bu, nükleer santralların bulunduğu bölgelerin ulusal ortalamasına göre yüzde 117’lik bir artış ifade etmektedir. Hastalık en çok santrala yakın yaşayanlarda etkili olmakta ve bu 50 kilometrelik çevrede de tehlike yaratmaktadır. Başka ülkelerde yapılan benzer araştırmalar, nükleer santral çevresinde yaşayanların aynı tehlikeyle karşı karşıya olduklarını da ortaya koymuştur. Ama bu kadar kusur, kadı kızında da olur derseniz, o başka! K arayip Denizi’nde, güneşe uzanan yeşil bir timsah gibi yayılmış bir ada var: Bu toprak parçasının adı Küba. Kübalılar burada yaşıyor ve savaşıyor. Tarihi, tüm diğer Amerika halklarının tarihi gibi acı ve onurla örülmüş uzun bir saç örgüsü. Ama bu topraklarda ışıldayan başka bir şey var: Amerika kıtasının özgürlüğüne kavuşmuş ilk ülkesi olduğu biliniyor. Neredeyse yarım yüzyıldır bu halk, olağanüstü bir meydan okumayı sürdürüyor: Bir ulus olarak kendi kaderini belirliyor. Sosyalizm adını verdikleri yolda yürüyorlar. İstatistiklerle, yüzdelerle, yaşam göstergeleriyle saptanmış sağlık, eğitim, konut, besine ulaşabilme yapılan devasa medyatik kampanya. Tüm bu saldırılar bir merkezden yönlendiriliyor: ABD imparatorluğu. Küba halkının direnişi analizlerin ötesinde saygı ve desteği de hak ediyor. Şimdi yetersizliklerden söz ederken 40 yıldır Che Guevara’yı gömmeye çalışan, birçok kez Fidel Castro’yu öldü diye ilan eden, devrimin sonunu getirmeye çabalayan gözü dönmüş kapitalizmin stratejilerini de anımsamak gerek. Tüm çabalara karşın Küba vazgeçmiyor. Zapatist yerli toplulukları, etkin bir yardım olmaktan çok tanıma, saygı ve hayranlık ifadesi olarak Küba halkına genleriyle oynanmamış mısır ve biraz da gaz gönderdi. Bizim için bu, yaşadıkları zorlukların ağırlığını bildiğimizi gösterme biçimiydi. Bu zorlukları yayan tek bir odak var: ABD hükümeti. Bağdat ve AB’den gelen ılımlı tepkiler, hedefleri ABD’nin verdiğine işaret ediyor Bize olan, onların başına gelmesin Biz Zapatistler Küba halkını görmek, onları dinlemek ve onlara yüreğimizi vermek gerektiğine inanıyoruz. Umarız bize olan onların başına gelmez. “Bu hareket (Zapatist yerli hareketi) çok önemli, çok gerekli vs’’lerden sonra şimdi saldırıya uğradığımız bu dönemde ne bir protesto ne bir açıklama var. Küba, Karayipler’de uzanmış yeşil bir timsah (çn: Ada görünüm olarak haritalarda timsaha benzer) olmaktan öte bir anlam taşır. Deneyimi mücadele eden halklar için canlı bir örnektir, özellikle de halen yaşadığımız ve daha da sürecek olan bu karanlık zamanlarda. Tüm yok etme plan ve takvimlerine karşın Küba umudun coğrafyasıdır. Şimdi bağırıp çağırmadan, kuru bir slogan gibi değil yüreğimizle söyleyelim: Yaşasın Küba. İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz (Komutan Yardımcısı Marcos’un 14 Aralık’ta yaptığı konuşmadan alınmıştır, La Jornada, Meksika, 17 Aralık). ‘Y eşil ışık’ta saldırı’ T baskısı altında bırakılması ve milliyetçilik anlamında diğer güçlerden geri kalmamak durumunda olması, ürkiye’nin Kuzey Irak’taki PKK ürt konusu kanserli AKP’yi devletasker savunma hedeflerine karşı yaptığı hava ideolojisine kaymak zorunda bıraktı. tümöre dönüştü operasyonu belki uzun zamandır 1990’lı yıllardan itibaren Türk ordusu tartışılan büyük bir askeri müdahaleden çok uzak görülebilir, Ankara’ya bazı operasyonlar için ABD defalarca Kuzey Irak’a girip çıkmasına karşın teröristleri yok etmeyi ancak sınır ötesi dikkate alındığında tarafından yeşil ışık yakılması başaramadı. Bu noktada günümüzde önemli bir operasyondur. sağlanmış olabilir, ancak Türklerin dile getirilen Kuzey Irak’a askeri Bu operasyonun önemi sadece savaş uyguladığı politikalar bir bütün olarak müdahale isteğinin sadece operasyonel uçaklarının Irak topraklarındaki çıkmaza girmiş durumda. Kürt konusu amaçlara hizmet etmediğini de hedefleri vurmalarından dolayı değil, deyim yerindeyse bir tür kanserli belirtmeliyiz. Gerek Erdoğan Erdoğan hükümetinin Genelkurmay tümöre dönüştü. Öte yandan PKK’nin hükümetinin gerekse Genelkurmay Başkanlığı’na müdahale izni yıllardır bölgede süren faaliyetleri, vermesinden sonra TSK’nin Kuzey Türkiye’nin askeri ve ekonomik alanda Başkanlığı’nın kamuoyunun bu yöndeki baskısını aşma yönündeki Irak’taki faaliyeti açısından önemlidir. kayıplara uğramasına da neden oldu. siyasi görüşüne de hizmet ediyor. Bölgedeki hava şartları karadan Eğer bunun aksi olursa, süper güçlü büyük bir operasyon yapmaya olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ? Bölgedeki hava şartları karadan elverişli değil. Bu noktada önemli olan, operasyonların bundan sonra büyük bir operasyon yapmaya elverişli ilişkin ideoloji, Türk kamuoyunun gözünde çökmüş olacak. Askeri yoğunlaşıp yoğunlaşmayacağıdır. değil. Bu noktada önemli olan, müdahale aynı zamanda başka bir Aslında Kuzey Irak’a operasyonların bundan sonra amaca, Kuzey Irak’taki Kürt devlet gerçekleştirilen hava saldırısı, yoğunlaşıp yoğunlaşmayacağıdır. oluşumunu zayıflatmak amacına da önceki dönemlerde yapılan küçük hizmet ediyor. Eğer olaylar çaptaki operasyonlarda da olduğu Ankara’nın istediği yönde gibi, ABD’nin onayından geçti. Söz konusu yanlış politikalar sonucu gelişmeyip Kürtler Kuzey Irak’ta Amerikalılar, sadece saldırıdan önce Türkiye’de yaşayan yaklaşık 1520 devlet kurabilirlerse, bu durumu bilgilendirilmiş olduklarını söylüyorlar, milyon Kürt, ulusal bilince kavuşarak dikkate alacak olan Türkiye’deki ancak Türklerin geçen aylarda özgürlük ister hale geldiler. Kemalizm Kürtler de bağımsızlıklarını ilan etme Washington’daki çetin görüşmeleri sonrasındaki hükümetlerin Kürtlere düşüncesine saplanabilirler. Böyle bir sonucu yapılan anlaşma çerçevesinde karşı uyguladığı sert politikalar da düşüncenin üreteceği gelişmeler ise er hareket ettikleri açıkça belli. Daha da olayların bu yönde gelişmesinde etkili ya da geç Türkiye’nin toprak ileri gidersek hedefleri bile büyük olmuştur. Şimdi artık öyle bir döneme bütünlüğünü tehlikeye sokacaktır. Bu olasılıkla Amerikalılar göstermiş girildi ki Kürtler konusunda paşaların yönde hâkim olan değerlendirmeler olabilir. Bu duruma örnek olarak hayal ettiği askeri çözüm kesinlikle çok fazla gerçekdışı sayılmaz. Bağdat’tan gösterilen, ılımlı tepkidir. uygulanamaz. Ayrıca Avrupa Birliği de ılımlı tepki Erdoğan hükümeti ilk başta konuya Yunancadan çeviren: Murat İlem gösterdi. Ancak AB, Türkleri daha siyasi yaklaşıyordu. Ancak (Kathimerini gazetesi, kendilerine hâkim olmaları gelişmeler karşısında hükümetin Yunanistan, 18 Aralık) STAVROS LİGEROS (operasyonların devam etmemesi) yönünde de uyardı. K Küba Devrimi’nin önderleri Che Guevara ve Fidel Castro kolaylığı, bilim ve teknikte kaydedilen ilerlemelerle belirlenmiş gerçek bir sosyalizm. Yani görülebilir, duyulabilir, koklanabilir, tadılabilir, dokunulabilir, düşünülebilir ve hissedilebilir bir sosyalizm. Saldırılar ABD’den yönlendiriliyor Bu başkaldırısını pahalıya ödettiler: Ekonomik abluka, askeri işgal planları, endüstriyel, iklimsel sabotajlar, liderlerine yönelik sayısız suikast girişimi, karalamalar, yalanlar ve gözden düşürmek için SİV AS l. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2007/343 TAL Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: TAPU KAYDI: DOSYASINDA OLDUĞU GİBİ. ÖZELLİKLERİ: SİVAS TAPUSUNDA MERKEZ ÇAYBOYU KÖYÜ, PAFTA 7, PARSEL 1831 DE KAYITLI 7.000 M2 ALANLI TARLADIR. 4 EYLÜL KÖYÜNE 400 METRE KALA, YOLUN SAĞINDA YER ALAN ÇİFTLİKTİR. ÇEVRESİ BETON DİREKLİ TEL ÇEVRİLİDİR. ÜZERİNDE YEŞİL BELDE LEVHASI VARDIR. TAPUDA RAMİYE GÜLAÇTI ADINA KAYITLIDIR. 4 EYLÜL KÖYÜNE GİDEN KAPLAMALI YOLA YAKLAŞIK 40 METRE CEPHESİ VARDIR. PARSEL İÇERİSİNDE 3000 ADET ÇEŞİTLİ ÇAM, KAVAK, VE BENZERİ AĞAÇ, 850 ADET MEYVE AĞACI, 2 KATLI YAKLAŞIK 60 M2 TABAN ALANLI DUBLEKS OTANTİK DONANIMLI RUHSATSIZ BAĞ EVİ, AYRICA BASİT KÜÇÜK ALANLI BEKÇİ BARINAĞI, SÜS YÜZME HAVUZU, SULAMA SİSTEMİ, AYDINLATMA TESİSATI, KAMERA SİSTEMİ VARDIR. İL TİCARET MERKEZİNE 5 KM. UZAKLIKTADIR. 4 EYLÜL BARAJININ YAPILMIŞ OLMASI DOLAYISIYLA YÖREDE ÇİFTLİK, VİLLA VE YAZLIK EV YAPIMI YOĞUNLAŞMIŞTIR. AYRICA 4 EYLÜL KÖYÜ YERLEŞİM ALANINA YAKIN KONUMDADIR. İMAR DURUMU: DOSYASINDA OLDUĞU GİBİ. SATIŞ SAATİ: 14:00 14:10 Arası. MUHAMMEN BEDELİ: 180.000,00 YTL Satış Şartları: 1Satış 12.02.2008 günü, yukarıda belirtilen saatler arasında SİVAS l. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDE açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış ve paylaştırma giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedele alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartiyle 22.02.2008 günü, aynı yer ve saatler arasında ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhünlı alacaklıların alacakları toplamını, satış ve paylaştırma giderlerini geçmesi ve, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediginde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç ve masrafları ile K.D.V . alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını, dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırmadan hariç bırakılacaktır. 4Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse, İcra İflas Kanununun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiç bir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6Satışa iştirak edenlerin, şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin, yukarıda yazılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. İş bu ilan, tebligat yapılamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. (İİK.m.12) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 67844) KEPİRTEPE KÖY ENSTİTÜLÜLER SEVGİLİ HOCALARINI KAYBETTİ Kepirtepe Köy Enstitüsü temel taşlarından sevgili Edebiyat Öğretmenimiz Sayın SEVİM (GÖRKEY) RODOPLU’yu kaybettik. Ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı dileriz. Kepirtepeli çocukları ve torunları adına, Prof. Dr. Seçkin Dindar, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği İstanbul Şube Başkanı 24.12.2007, öğle namazı, Ataköy 5. Kısım Cami’sinde Hocamızın başında olacağız. CANIM BABACIĞIM ACIM ÇOK BÜYÜK NUR İÇİNDE YAT Z. ZERRİN (SÜBAŞI) OLCAY CUMHURİYET 10 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear