28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 ARALIK 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi de çelişkinin zirveye vardığı ve karmaşanın hâkim olduğu bir kent Görkem ve pislik aynı sokaklarda eni Delhi, anlatması zor bir kent. 18 milyonluk kentte trafik hep sıkışık. İstanbul’dan alışkınız gerçi ama burası çok acayip. İnekler, insanlar, maymunlar, köpekler, otomobiller, otobüsler, bisikletler triportörler.. hepsi bir arada. Trafik lambası yok, trafik işaretleri yok, arkaya bakan yok! Sürücümüz Makhan Singh, “Yeni Delhi’de şoför olmak için iki şeye ihtiyacınız var. Birisi iyi bir fren, ikincisi de iyi şans. Eğer iyi şansınız yoksa diğeri işe yaramaz’’ diyor! Neredeyse tüm araçların arkasında “Korna çal lütfen’’ diye yazıyor. Yalnızca önlerine baktıkları için ancak korna çalındığında arkalarında araç olduğunu anlıyorlar ve yol veriyorlar. Bu yüzden de korna sesinden geçilmiyor. Sürekli sıkışık bu trafikte saatler geçirmemize rağmen ne bir kavgaya, ne küfre, ne kazaya tanık olduk. Herkes çok sakindi. İlk durağımız Bir Sih tapınağı ve ilk şok! Otobüsten iner inmez çevremizi cüzamlılar, fil hastaları, kucaklarında çıplak, sakat bebeklerle kadınlar sarıyor, para istiyorlar. Sürücümüz, “Sakın para vermeyin yoksa sizi rahat bırakmazlar’’ demesine rağmen Hindistan gezimiz boyunca özellikle de küçük çocuklara elimizde avucumuzda ne varsa veriyoruz. Bu zaafımızı fark eden kadınlar üstümüzdeki kazakları bile istiyorlar. Sih Tapınağı’nın kapısına dilencilerden kurtulup ulaşıyoruz. Bu sefer de kendi verdikleri örtülerle başımızı kapatmamızı istiyorlar, razı olmuyoruz. Cüzamlı kadınların görüntülerinden çok sarsılmış halde otobüse dönüyoruz. Grubumuz üyelerinden Nur Mardin, bir arkadaşının gezmek için geldiği Hindistan’dan, “Bu sefaleti görerek bu ülkenin güzelliklerinden zevk almama imkân yok’’ diyerek ertesi gün döndüğünü anlatıyor. Adım başı dev bir tapınak çıkıyor karşımıza. En güzellerinden biri Bahai dinine ait Lotus Tapınağı. Her tapınak gibi ayakkabı çıkarılarak giriliyor içine. Burası nispeten temiz ama öyle yerlere girdik ki yere çorapla basmak midemizi bulandırdı. Yerler tükürük, çamur içindeydi. Rehbere, “Bu kadar pis yerlerde neden ayakkabı çıkarıyoruz’’ diye isyan ettik ama hiç tatminkâr cevaplar alamadık. Nedense ayakkabı üstüne galoş giymemize de izin vermediler. Türbelerden birine girerken rehber, “Burada ne dilerseniz olur, yeter ki ip bağlayın’’ dedi!. Tabii iş ip bağlamakla bitmiyor. Önce en az 10 dolar verip kumaş alıyorsunuz. Sonra bu kumaşı bir mezarın üstüne yerleştiriyorsunuz. Orada bulunan hoca da size ip veriyor ve sonunda ipi orada bir yerlere bağlayıp, isteğinizi diliyorsunuz! Aynı dileği, çok daha az para vererek alacağınız çiçeklerle Hindu Tapınağı’nda Krişna’dan da isteyerek işi biraz daha sağlama alabilirsiniz. Y Yeni Delhi’de, görkemli tapınaklar, yüzlerce yıllık tarihi kalıntılar, sefalet ve pisliğin gölgesinde kalıyor. Nereye gitseniz çevrenizi, cüzamlı, sakat dilenciler sarıyor. Bunların çoğu da küçük çocuklar. Çıplak, zayıf minik bedenler, birkaç rupi için olmadık gösteriler yapıyor, yiyecek için bacaklarınıza yapışıyorlar. Trafik hep sıkışık. Trafik lambası, trafik işaretleri neredeyse hiç yok. Herkes sürekli korna çalıyor, ama birbirine bağıran, kavga eden yok! UNESCO RAPORU Hindistan’ın ‘milli’leri: Milli hayvan: Kaplan Milli kuş:Tavus kuşu Milli çiçek: Lotus Milli ağaç: Banyan Milli meyve: Mango Okuma oranı yüzde 61’de kalmış H indistan, UNESCO Raporu’na göre geçen yıl eğitim parametrelerinde 5 puan düştü. 30 Kasım 2007 tarihli Hindustan Times gazetesinde yer alan habere göre, UNESCO Genel Müdürü Koichiro Matsuura, “Okul dışı bırakılan çocukların yüzde 66’sı kız ve bu dünyadaki en yüksek oran’’ dedi. Matsuura’ya göre çok sayıda çocuk da çoğu okuldaki kalitesiz eğitim nedeniyle en temel sayısal bilgilerden ve okumayazma becerilerinden yoksun olarak okulu terk ediyor. Hindistan’daki eğitim ve sağlık istatistikleri, bu haberdeki başlıkta “utandırıcı’’ olarak nitelendiriliyor. Dünyadaki okumazyazmazların üçte biri Hindistan’da yaşıyor. Halen yüzde 61 olan yetişkinlerde okumayazma oranının 2015’e kadar yüzde 71’e ulaşması hedefleniyor. Hindistan İnsan Kaynakları Bakanı Arjun Singh ise 2012’ye kadar nüfusun yüzde 85’ine okumayazma eğitimi verileceğine dair söz vermiş. Singh, önümüzdeki 5 yıl içinde tüm çocukların okula gitmesini amaçladıklarını da belirtiyor. ĞİTİM VE SAĞLIKTA ‘UTANDIRAN’ RAKAMLAR: ?1. sınıfa gidemeyen öğrenci oranı: Yüzde 14.4 ? 5. sınıfa ulaşamayan çocukların oranı: Yüzde 21.5 ? Bebek ölüm oranı: Yüzde 60 ? 5 yaş altı ölüm oranı: Yüzde 86 ? Düşük kiloyla doğan bebek oranı: Yüzde 30 ? Anne sütünden yoksun bırakılan bebek oranı: Yüzde 37 ? 2023 aya kadar anne sütü alan bebek oranı: Yüzde 66 ? Çocuk felci aşısı olan bebek oranı: Yüzde 58 ? Kızamık aşısı olan bebek oranı: Yüzde 58 ? Hepatit B aşısı olan bebek oranı: Yüzde 8. E Her şey çok ucuz ama pazarlık şart T ürkiye’ye gelen Amerikalıların, ülkemizde para harcarken hissettiklerinin aynısını yaşamak isterseniz Hindistan’a buyurun! Yeni Delhi’yi istediğimiz gibi gezmek için 8 saatliğine tuttuğumuz sürücülü bir minibüse 50 dolar verdik. Bunun yarısı da bahşiş! Dışardaki sefaletten duyduğunuz ıstırabı içeriye taşımamayı başarabilirseniz 5 yıldız otel konforunu da gayet makul fiyatlara yaşayabilirsiniz. Hindistan’daki son gecemizde güzel bir yemek yemeye karar verdik ama bir türlü hepimizin damak tadına uygun bir lokanta bulamadık. Sürücümüz, Yeni Delhi’nin ilk 5 yıldızlı oteli olan The Ashok Oteli’nde istediğimiz her tür yiyeceği bulabileceğimizi, ama çok çok pahalı olduğunu söyledi. Ödeyeceğimiz rakamdan biraz korkmakla birlikte otele gittik. Sürücümüz ve yardımcısı bizimle yemeleri için yaptığımız daveti, “Biz asla bu otelden içeri giremeyiz’’ diyerek reddettiler. Sonuç olarak bizdeki 5 yıldızlı otelleri aratmayan oteldeki mükellef sofraya adam başı 10 dolar gibi bir ücret ödedik. Hindistan’da 5 yıldızlı otellerde kalırsanız ne temizlik, ne yemekler açısından hiçbir sorun yaşamazsınız. Bizim lüks otellerimizden hiçbir farkları yok, son derece kaliteli hizmet veriyorlar. Ama bizim gibi geceliği 85 dolarlık yıldızsız “orta karar’’ otellere giderseniz işiniz şansa kalmış. TÜRBANSIZ BİR SİH Sürücümüz Makhan Singh bir Sih ama türbanı da yok, sakalı da. Nedenini sorunca, “pratik olmuyor. Her sabah saçlarımı türban içine toparlamam için saatler harcamam gerek ve temizliği de zor’’ diyor. 26 yaşındaki Singh, bu ülkede tanıdığımız en aydınlık yüzlerden biri. Dilencilerden, pislikten, çok yaygın olan rüşvetten çok rahatsız. Hindistan’ın yüzde 10’unun kendisi gibi düşündüğünü, geri kalanının bu durumdan rahatsız olmadığını söylüyor. Yeni Delhi’de metro da var. Singh’e göre, “Metro hiç Hindistan gibi değil. Çok temiz ve sessiz!’’ Yüksek kasttan olan Singh’in en alt kasttan bir kız arkadaşı varmış. Bu kız, Singh’le evlenirse otomatik olarak üst kasta geçmiş olacak ama ağabeyleri izin vermiyormuş. Singh’in ailesi ise oğullarının mutluluğu için bu evliliğe onay vermişler. Singh, kız arkadaşına, “Senin geleceğin benim. Ya aileni seç ya beni’’ demiş ama kız hâlâ karar verememiş! Kaldığımız üç otelden ikisi çok temiz ve düzgün otellerdi. Banyolar, çarşaflar, havlular tertemizdi. Sabah kahvaltıda krep bile yedik. Ama Tac Mahal için gittiğimiz Agra’daki otel inanılmaz pisti. Havluların, çarşafların değiştirilmesini istediğimizde “En temiz havlumuz’’ diye getirdikleri yırtık, grileşmiş havlular, yerlerdeki çöpler, lekeli lavabolar, paçavrayla kuruladıkları fincanlar, yıkanmaya asla cesaret edemeyeceğiniz banyolar, muhtemelen yıllardır yıkanmamış battaniyeler, oradaki gecemizi kâbusa çevirdi. Hindistan’a gitmeyi düşünenlerin, kalacakları otelleri çok iyi seçmeleri, çok iyi araştırma yapmalarında yarar var. Çocuk istismarı doruk noktada Hint kadınına çok yakışıyor ancak biraz da toplumsal baskının ürünü gibi H Sari çok estetik bir giysi indistan’ta kadınlar rengârenk giyiniyor. Kaşmir şal almak için girdiğimiz dükkânlarda siyah, beyaz ve krem renkleri görmek istediğimizde, hep şaşırdılar, “Bu renkler daha güzel değil mi?’’ diyerek pembeleri, mavileri, yeşilleri çıkardılar. Sari, Hintli yetkililerce kadınlar tarafından giyilen birçok geleneksel giysiden biri olarak nitelendiriliyor. Ancak her nasılsa sari, Hint kadınının milli giysisi haline gelmiş ve bu konuda sanki “toplumsal baskı’’ var gibi! Sokaklarda, dükkânlarda, okullarda, kısacası dolaştığımız her yerde, gördüğümüz neredeyse her kadın sari giymişti. Sari, ince uzun Hintli kadınlarda özellikle çok estetik duran bir giysi ancak giymesi de zor, taşıması da! Bir kere sarinin bir parçası, uzun bir fular gibi bedeni dolanıp sağ kolun üzerine yerleşiyor. H TÜM İHTİYAÇLAR SOKAKTA Hindistan’a gitmeden önce, “Orada insanlar tuvaletlerini sokakta yapıyorlar’’ demişlerdi de “Buna gözümle görmezsem inanmam’’ diye tepki vermiştim. Ama doğruymuş! Hintliler aklınıza gelebilecek tüm ihtiyaçlarını sokakta gideriyorlar. Sokakta yiyor, sokakta yıkanıyor, sokakta tıraş oluyor, sokakta serilip uyuyor ve gerçekten de tuvaletlerini de sokakta yapıyorlar. Hatta otobüsle gezerken yol kenarında önü açık iki pisuvar bile gördüm! Zenginlerin bahçeli villalarının bulunduğu semtler, orta halli apartmanlar da var elbette ama.. yoksullar ya sokakta yatıp kalkıyor ya da minicik barakalarda. Bu barakaların önleri açık. İçerde derme çatma iki yatak var. Önde de yıkandıkları, yemeklerini pişirdikleri küçük bir alan. Trafiğin tıkandığı bir anda yol kenarındaki bu barakalardan birindeki günlük yaşama tanık oluyoruz. Anne yemek pişiriyor, 910 yaşlarındaki oğul ve baba yıkanıyorlar! Küçük çocuk tamamen çıplak, babada bir külot var. Adam, yoldan geçenlere hiç aldırmadan (zaten bizden başka da bakan yok!) bir güzel sabunlanıyor, tas tas suyu başından aşağı döküyor. Sonra içeri girip, yatağın üzerindeki bir paçavraya siliniyorlar. Yani bu kolu istediğiniz gibi kullanmaya imkân kalmıyor. Bir de sariyle hızlı yürümek, hele de koşmak mümkün değil, metrelerce kumaş bacaklarınıza dolanıyor. Sari, dikdörtgen şeklinde yaklaşık 3.5 x 4.5 metre boyutlarında bir kumaş. Bu kumaşın stili, rengi ve dokusu değişkenlik gösteriyor. Herhangi bir ölçüye göre dikilmeyen sari, her ölçüye uygun. Çeşitli şekillerde giyilebilen bu giysi, giyiliş şekli, rengi ve dokusuyla, giyen kişinin sosyal statüsü, mesleği, bölgesi ve dini hakkında bilgi veriyor. Sarinin altına giyilen dar ve kısa bluzun adı “choli”. Choli bir giysi olarak milattan önce 10. yüzyılda ortaya çıkmış ve ilk önceleri sadece vücudun ön kısmını örtermiş. Rajasthan eyaletinde bu tip choli’ler hâlâ yaygınmış. Bu choli’ ler o kadar kısa ki, göbeğiniz ve sırtınızın bir bölümü açıkta kalıyor! Ama sarili Hintli kadınlardan edindiğimiz izlenim, sari giymek için ille de düz bir karına, yağsız bir bedene sahip olmaya gerek yok! Hindistan kadınlarının kullandığı diğer bir giysi, şalvarkamiz. Keşmir ve Pencap’ta kullanılmaya başlayan bu giysi, Hindistan’ın tüm bölgelerinde yaygın. Şalvar, pijamaya benzeyen bir pantolon ve belden ve bileklerden sıkıca içeri çekiliyor. Kadınlar şalvarın üzerine kamiz adı verilen uzun ve bol bir ceket giyiyorlar. Kadınların bu geleneksel giysilerine karşılık erkekler daha modern Batı giysileri içindeler. indistan’daki çocuk istismarı korkunç boyutta. Her yer çırılçıplak, gelişmemiş minik bedenlerle dolu. Bebek ve küçük çocuk ölüm oranı bu kadar yüksekken gördüğümüz miniklerden hangileri hayatta kalmayı başarabilecek acaba? Ağızlarını ve karınlarını göstererek aç olduklarını söyleyen, para isteyen çocuklar, nasıl bir eğitimle öğrendikleri meçhul garip cimnastik hareketleriyle turistlere gösteri yapan çocuklar, ha bire tekme yiyen, ilgiden, sevgiden, giysiden, sağlıklı yiyecekten, bakımdan, aşıdan, okuldan yoksun çocuklar... Bu hep güleryüzlü, zavallı minik bedenler, en azından benim açımdan Hindistan’ın görkemli yapıtlarının güzelliklerini gölgeledi. Bunca sefalet, yoksulluk, yoksunluk, pislik içinde, bu kadar düşük standartlarda yaşayan Hintliler neden öfkeli değiller? Neden isyan etmiyorlar? Hatta neden mutlu görünüyorlar? Sanırım bu soruların yanıtları hayatlarında çok önemli yer tutan dini inanışlarında. Yeniden dünyaya geleceklerine o kadar eminler ki, bu hayatlarında çektikleri çilenin ödülünü, bir sonraki yaşamlarında kat kat alacaklarına gönülden inanıyorlar. Sanırım onlara yaşama sevinci, yaşama gücü veren bu inanış. Hindistan’a gelme nedenimiz olan Kongre’ye katılan bir delege, “Bu Hindistan’a 7. gelişim. Çünkü her seferinde kalbimin bir parçası burada kalıyor ve ben almak için geri geliyorum ama almadan dönüyorum’’ demişti. Benim de kalbimin bir parçası Hindistan’da kaldı, ama almak için bir kez daha gider miyim emin değilim. BİTTİ CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear