26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 2007 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL ABD ve AKP’nin Düşleri!.. ABD’nin bugün gelinen noktada görülebilen nihai hedefi; ? “Bağımsız Kürdistan” haline gelinceye kadar, “Kuzey Irak Yerel Yönetimi”nin güvenlik içinde olmasını sağlamak, ? Türkiye Cumhuriyeti’ni “Türkİslam Devleti”; geleceğin Bağımsız Kürdistan’ını “Kürtİslam Devleti” olarak yeniden yapılandırmak, ? “Kürt Devleti”nin kuzey sınırlarını “Güneydoğu Anadolu” topraklarına taşımak, ? Her iki devleti “İslam” ortak paydasında ve bir siyasal yapı içinde buluşturmak, ? Ve böylece bölgede ABD çıkarlarını koruyacak yeni bir yapı oluşturmaktır. ik devlet yapısı”, “tekil devlet yapısı” ve “ekonomik yaşam baskısı” hükümetin önünde engeller oluşturmaktaydı!.. Bu arada hükümete karşı tavır alan “bazı anayasal kurum ve kuruluşlar” da bir şekilde sorun olmaktan çıkarılmalıydı!.. ABD Türkiye’de hükümetin önündeki engelleri kaldırmanın ve Türk toplumunda direnç oluşturan bu kurum ve kuruluşları etkisiz kılmanın yollarını aramaktaydı!.. CUMHURİYET’TEN OKURLARA İBRAHİM YILDIZ Sarkozy Analizi NICOLAS SARKOZY Fransa’ya devlet başkanı olalı, Türkiye’deki Avrupacılığın da tadı kaçtı. Şimdi moda, o kişiye ve Fransa’ya yüklenmek. Acaba, kızılacak olan, Paris’teki adam ve onun ülkesi midir, yoksa AB’nin kendisi mi? Politikada en verimsiz davranış, papaza kızıp oruç bozmaktır. AB, 27 üyeli bir uluslar birliği olarak, bir yandan bütünüyle Türkiye’yi oyalama politikasına devam edecek, siz de öte yandan o kuruluşu karşınıza almak yerine içinden en huysuz görünene çullanıp onu ve onunla birlikte ülkesini yerin dibine batıracaksınız; olacak iş mi? FransaTürkiye ilişkileri, böylesine bir çırpıda çöp sepetine atılabilecek kadar değersiz midir? “Ulusdevlet” anlayışları birbirine bu kadar yakın başka iki devlet var mı? Fransa, Türkiye’ye yatırım yapan bütün devletler arasında ikinci değil mi? slında Sarkozy’nin davranışlarında anlaşılmayacak kadar derin ve esrarengiz nedenler yok. Macar asıllı aileden gelme hırslı bir göçmen çocuğu, yabancılara biraz dudak büken Fransa ortamında çok yüksek yerlere çabucak yükselebilmek için ister istemez kolay ve demagojik temalar seçmek zorundaydı. Banliyö terörüne karşı sert önlemler almak, sokak güvenliğini en önemli konu saymak, seçmen olarak kalabalık etnik gruplardan biri olan Ermenilerin yandaşlığına soyunmak gibi. Yabancılara ve özellikle Müslümanlara karşı beslenen duyguları Faslılara ve Tunuslulara yöneltmek işine gelmezdi; çünkü onlar, Fransa vatandaşı ve seçmen olarak, Türklerden çok daha kalabalıktılar. Vatandaşlığa kolayca geçmeyen, geçemeyen ya da geçirilmeyen Türklerin pek bir seçmen ağırlığına sahip oldukları söylenemezdi. arkozy’nin Türkiye konusundaki tutumuna bir de başka yönden bakmak gerekmez mi? Ankara’nın üyeliğine karşı ayak sürüyen Frau Merkel’in ardında kalmamak, iki ülke arasındaki sinsi rekabetin Mösyö Sarkozy’ye yansımış bir belirtisi olamaz mı? Çok devletli kuruluşların kendi dışlarındaki ülkelerle ilişkilerinde sık rastlanan bir durum, iyi ve kötü işkenceci rollerini aralarında paylaşıp ortaklığın manevra yeteneğini arttırmak ve duruma göre üyelerden bir kısmına şirin gözükmektir. Merkel’le Sarkozy, Türkiye’nin tam üyeliğine sıcak bakmayan, ama çeşitli nedenlerle tutumlarını açıkça ortaya koyma cesaretini gösteremeyenlerin favorisi olma hevesine kapılmış olamazlar mı? “Tantal işkencesi”ne daha çok benzeyen böyle bir süreci sürdürmeyi, şimdiki iktidar gibi, Cumhuriyetin bazı kurumlarını zayıflatmak ve içteki hedeflerinize daha kolay varabilmek amacıyla kendiniz seçmişseniz, böyle ters sonuçlar karşısında sızlanıp ağlaşmaya hakkınız olabilir mi? Ağa kendi düşen ağlamaz. Nereye Gidiyoruz? Ilımlı İslam modeli adım adım ilerliyor. Son günlerde yaşananları alt alta sıraladığımızda fotoğrafın tamamını net olarak görebilirsiniz. Maliye Bakanlığı’nın türbanlı bir öğrenciyi afişlerde kullanarak vergi çağrısı yapması, birçok kimseyi rahatsız etmiştir. Bazı yazarlar, ‘’Şeriatla mı yönetiliyoruz’’ sorusunu sorma gereğini duymuştur. Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Başkanlığı’na atanan Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasını göreve gelir gelmez dile getirmesi, gerçek niyeti ortaya koymaktadır. Hâkim ve Savcılar Yasası’nı değiştirerek hukuk dışı uygulama içerisine girilmesi, yargının siyasallaştırılarak hükümetin kontrolüne sokulması, yargının bağımsızlığını elinden almaktadır. AKP iktidarı döneminde üye sayısını 100 binin üzerine çıkaran EğitimBirSen’in talepleri demokrasiyle bağdaşmamaktadır.Türbanın serbest bırakılması, ilköğretimde okutulan öğrenci andının etnik farklılıklara göre düzenlenmesi, yalnızca kız öğrencilerin devam edeceği okulların açılması gibi istekler laik ve üniter yapıyı hedef almaktadır. Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şahin Filiz’in,’’Kuran’da örtünme yoktur’’ sözleri nedeniyle yaşadığı baskı ve soruşturmalar özgür ifadeye uygulanan sindirme girişimidir. İstanbul’un iki büyük ilçesi Pendik ve Gaziosmanpaşa’da imam hatip liseli kız öğrencilerin kamu araçları ile özel servis uygulanarak taşınması AKP’li belediyelerin ayrımcılığını ortaya koymaktadır. Ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “Türkiye’nin bir dini hegemonya altına girdiğini, sivil anayasa çalışmalarının din devletine doğru gidişte son nokta olacağını” söylemesi dikkate değerdir. AKP kontenjanından seçilen RTÜK Başkanı Zahid Akman döneminde iktidar yanlısı dinci kanal ve programlara cezalar yok denecek kadar azalırken muhalif yayın yapan kanallara ceza yağması kaygı vericidir. Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) Cumhuriyetin 84 yıllık kazanımlarının tehlike altında olduğunu söylemesi, hükümeti uyarması, gelinen noktanın ülkenin istikrar ve huzur ortamını bozmaya yönelik olduğunu ortaya koymaktadır. Aleviler üzerinde yoğunlaşan baskı, birçok Alevi aydın ve yazarı olduğu kadar toplumun büyük kesimini de rahatsız etmiştir. ‘Alevileri Sünnileştirme girişimi’ olarak yorumlanan bu gelişmeler, yüzyıllardır bir arada yaşayan Anadolu insanını derinden yaralamıştır. Dünyaca tanınan sanatçımız Fazıl Say’ın ülkenin geleceği ile ilgili kaygılarını dile getirmesi hükümet üyelerince eleştirilmiş, bir sanatçının duyarlılığı göz ardı edilmiştir. AKP iktidarı tüm bunların yanı sıra halkı yoksullaştırmıştır. Sanayi durma noktasına gelmiş, işsizlik artmıştır. Tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan 3 milyonu aşkın tarım emekçisi üretimden koparılmıştır. Bankacılığın yüzde 50’si yabancıların elindedir. Sigortacılık, telekom, limanlar, sağlık, eğitim, enerji, içki, sigara gibi birçok alanda yabancı hâkimiyeti en yüksek noktaya çıkmıştır... O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU ABD’nin tavrı kiye’nin güvenliği açısından bir tehdit oluşturmuyordu. Bu savaş sonrasında ortaya çıkan gelişmeler ve 2003’te ABD’nin işgaliyle (II. Körfez Savaşı) Irak’ta oluşan 3 parçalı siyasal yapı bu resmi değiştirdi. Türkiye, güney sınırları ötesinde oluşan bir tehlikeyle baş başa kaldı!.. Kuzey Irak’ta ortaya çıkan ve ardında ABD’nin durduğu “Kuzey Irak Yerel Yönetimi” Türkiye’nin ulusal çıkarlarını tehlikeye sokan farklı bir durum yaratmıştı!.. Daha başlangıçta, Türkiye ile Kuzey Irak Yerel Yönetimi arasında bir doku uyuşmazlığı ortaya çıktı. Sorun, temelde Kuzey Irak’ta gelişme alanı bulan “Kürt milliyetçiliği”nden kaynaklanmaktaydı. “Türkiye Cumhuriyeti”nin ve ilerde “Bağımsız Kürdistan” haline getirilecek “Kuzey Irak Yerel Yönetimi”nin aynı coğrafyada birlikte var olmasını planlayan ABD, Ortadoğu’daki çıkarlarına ulaşmak için bu uyuşmazlığı gidermekte kararlıydı. Bu amaçla “İslami zemin”den yararlanma yoluna gitti. Ülkesinde konuk ettiği tarikat liderlerini görevlendirdi. Hem Türkiye’de hem de Irak’ta dinsel yapılanmaya destek sağladı!.. ABD’ ye göre; her iki ülkede ortak yönleri bulunan yönetimler işbaşında olmalıydı!.. Ne var ki Türkiye’nin kendine özgün koşulları vardı!.. Bu koşullar ABD’yi ve AKP’yi zora sokmaktaydı!.. Sorun öncelikle “Atatürk Cumhuriyeti”nin temel niteliklerinden ve ülkedeki ekonomik güçlüklerden kaynaklanmaktaydı!.. ABD ve AKP’ye göre Türkiye’de “laABD sonunda bir çıkış noktası yakaladı!.. Zaten uzun zamandır Türkiye’nin “laik” niteliğini “ılımlı İslam”la, “tekil devlet” niteliğini “federasyon”la yok etmeyi planlamaktaydı!... Sonunda, “Siyasal İslam”ı yönetime taşıdı!..“Bölücü/ayrılıkçı hareket”i siyasallaştırdı!.. “IMF programları”nı askıya aldı!.. Böylece Türkiye’de ABD çıkarları önünde engel oluşturan ve AKP iktidarını tehlikeye sokan; “laik yapı”, “tekil devlet yapısı” ve “ekonomi”nin birer kırılma noktası olmaktan çıkarılması için gerekli adımları attı!.. ABD’nin bu arada bir başka amacı da Türkiye’de “toplumsal muhalefet”i şekillendiren “kamusal muhalefet”i etkisiz kılacak yöntemler oluşturmak; anayasal kurum ve kuruluşlar karşısında hükümeti rahatlatmaktı!.. ABD bunu kısmen de olsa sağlayarak hem kendisinin hem de hükümetin önünü açtı. “Laiklik” ve “bölücü/ayrılıkçı hareket” karşısında tavır alan anayasal kurum ve kuruluşları bir şekilde devreden çıkararak amacına ulaştı!.. A B S ugünün dünyasında sahip olduğu “küresel güç” konumunu uzak geleceğe taşımak isteyen ABD’nin Ortadoğu’yla ilgili planları giderek şekillenmeye başladı. “Büyük Ortadoğu Projesi” içinde ABD açısından kilit ülke olarak görünen Türkiye, kendisi için öngörülen rollerle baş başa kaldı!.. ABD’nin “Büyük Ortadoğu”ya ilişkin yaklaşımını Başkan Bush geçmişte şöyle açıklamıştı: “Bizim geleceğimiz ve Büyük Ortadoğu’nun geleceği birbiriyle bağlantılıdır!..” Türkiye’yi de kapsayan planda ABD için esas olan nokta, bölgede Amerikan çıkarlarını gerçekleştirme yolunda destek sağlayacak bir hükümetin Türkiye’de iktidarda olması ve Ortadoğu’ya ilişkin plan tamamlanıncaya kadar bu hükümetin işbaşında kalmasıydı!.. ABD 11 Eylül 2001 sonrasında, Ortadoğu’da Irak’a karşı icra edilecek askeri harekâtın politik koşullarını oluşturmaya başladı. Bu kapsamda Türkiye’de kendisine yandaş bir hükümetin işbaşında olmasını temin için, 57’nci hükümetin (Ecevit hükümetinin) sonlandırılmasını sağladı. Irak’ı işgal etmeden önce 2002’de, bugünkü siyasal iktidarı Türkiye’de yönetime taşıdı!.. ABD önderliğinde başlatılmış olan “I. Körfez Savaşı”na (1991) kadar olan süre içinde Irak, toprak bütünlüğü ve laik yapısıyla egemen bir devlet olarak, Tür Ortak hedefler ABD’nin bugün gelinen noktada görülebilen nihai hedefi; Irak’ın üç parçaya bölünmesiyle ortaya çıkan “Kuzey Irak Yerel Yönetimi”nin gelişimini tamamlayıp “Bağımsız Kürdistan” haline gelinceye kadar geçecek süre içinde güvenlikte olmasını sağlamak, Bu hareket tarzıyla eşzamanlı olarak veya daha sonraki bir zamanda, ortak paylaşılan coğrafyada Türkiye Cumhuriyetini “Türk İslam Devleti”; Bağımsız Kürdistan’ı “Kürtİslam Devleti” olarak yeniden yapılandırmak, Bu hareketin öncesi ya da sonrasında “Kürt Devleti”nin kuzey sınırlarını “Güneydoğu Anadolu” topraklarına taşımak, Daha ileri evrelerde her iki devleti “İslam” ortak paydasında ve bir siyasal yapı içinde buluşturmak, Ve böylece bölgede ABD çıkarlarını koruyacak yeni bir yapı oluşturmaktır. AKP’nin hedefi ise; “ABD” ve “AB”nin sağladığı destekle, olabildiğince uzun süre Türkiye’yi yönetmek, “Siyasal İslam”ın önünde bir engel oluşturan “anayasal kurum ve kuruluşlar”ı etkisizleştirmek, Belli bir programa bağlı olarak Türkiye’nin “anayasal nitelikleri”ni ve “devlet düzeni”ni değiştirmek, Ve sonunda, laik ve çağdaş “Atatürk Cumhuriyeti”ni “Türkiye İslam Cumhuriyeti”ne dönüştürmektir!... Görüldüğü üzere ABD ve AKP’nin hedefleri örtüşmektedir!... Yeni durum mumtazsoysal@gmail.com Okur Anketi İlk kez 80’li yıllarda başladığımız ‘Okur Anketi’ni yine yayımlıyoruz. Dün gazetemizde yer alan dört ana başlık altında topladığımız soru formu, okur beklentisini daha net ortaya koyacaktır. Amacımız, okurlarımıza daha çok beğenecekleri bir gazete sunmaktır. Bu hedefe her zaman olduğu gibi yine okurlarımızla birlikte ulaşacağımızın bilincindeyiz. İyi haftalar.. Gelinen nokta Türkiye’de bugün dogmalarla düşünme yeteneği yok edilmiş beyinlere sahip; ya da yokluktan, yoksulluktan karınlarını doyuramaz hale gelmiş insanların özgür olmayan iradeleriyle şekillenen bir “demokrasi” oyunu oynanmaktadır!.. AKP iktidarda kalabilmek için yaratmış olduğu bu toplumsal yapıdan ve demokrasinin sağladığı olanaklardan sonuna kadar yararlanmaktadır!.. İktidar “siyasal İslam”ı yönetime taşıyarak; laik ve çağdaş cumhuriyeti savunan yurttaşlara; anayasal kurum ve kuruluşlara karşı meydan okumaktadır!.. Türkiye’de söylemlerle bir yere varılamayacağı artık kanıtlanmıştır!.. AKP’yi yönetimden uzaklaştırmaktan başka çıkar yol kalmamıştır!.. ABD’nin ve AKP’nin kuşatması mutlaka kırılmalıdır!.. CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear