26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 ARALIK 2007 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL FAZIL SAY Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung’un muhabirine tuhaf şeyler söylemiş. Bunu bizlere aktaran gazete birinci sayfadan verdiği habere “Onlar kazandı; ben gidiyorum” diye başlık atmış ama, içteki metinden anlıyoruz ki, tam öyle değil. Asıl söyledikleri şunlar: “Bizim Türkiye rüyalarımız biraz öldü. Tüm bakan eşleri türban takıyor. İslamcılar zaten kazandı; biz yüzde 30, onlar ise yüzde 70…Şu anda değil ama ileride Türkiye’den ayrılmayı düşünüyorum. Biz artık azınlıkta kaldık, dışlanıyoruz. Çankaya’daki davete bile beni çağırmadılar. Böyle giderse, bir kızım var onu da alır yurtdışına giderim.” Belki, “Eh, sözler pek o kadar da kötü değilmiş” diyebilirsiniz. Ama yine de değerli sanatçı Say’a bir çift söz söylemek gerekmiyor mu? sterseniz, sondan başlayalım. Bir defa, vatandaşına “Ananı al da, git!” diye seslenebilen kişinin başbakan olduğu bir ülkeden kızını alarak gitmek olmaz. Öbür kızlar, torunlar, kadınlar ne olacak? Hepsini bırakıp gitmek olur mu? İkincisi, Sayın Say “Türkiye rüyalarımız biraz öldü” diyor. Onunkiler biraz ölmüş olabilirse de, bu ülkede milyonlarca insanın rüyası henüz ölmüş değil. Zaten rüya değildi bu; yaşanmış bir gerçekti. Belki çok daha iyi yaşanabilirdi. Ama, iyi yaşanmasa bile, ideal olarak güzeldi; Fazıl Say’ları, İdil Biret’leri, Suna Kan’ları ve benzerlerini o ideal yarattı. İnkâr edilebilir mi? Kaldı ki, daha onlar gibi yüzlercesi, binlercesi sırada. Türkiye dünyada on altı yaşın altındaki çocuklardan bir senfoni orkestrası kurabilmiş üçdört ülkeden biri. Şimdi Rengim Gökmen tası tarağı toplayıp bir yerlere gitse, iyi mi olur? Son kurşuna kadar vuruşmak yalnız askerliğin kurallarından biri olarak mı kalmalıdır? Kaybedilen sadece bir muharebedir, harp değil. onra, şu sıra Çankaya’ya çağrılmamış olmak çok mu kötü bir şeydir? Belki de, böyle bir duruma şükretmek gerekir. Yani, Fazıl Say sık sık yaptığı “hat trick”lerden birini yapıp tuşlar üzerinden sarkarak piyano kordlarında Âşık Veysel tıngırdatsaydı türbanlı eşlerce çok mu beğenilirdi? Çankaya’ya gidemeyince ille de Türkiye’den de gitmek gerekmez. Hele sanatlarının üstünlüğü sayesinde bir yığın saygın yere çağrılmış insanların böyle komplekse kapılması kadar yanlış bir şey olamaz. Ayrıca Sayın Say herhalde bilir: Fransız romantiklerinden biri, galiba Château Briand’ın ya da Lamartine’in akıllarda kalmış bir sözü vardır: “Sürgün her yerde yalnızdır”. Sürgün edilmek başka şeydir de, yeterli neden yokken geride milyonlarca insanını bırakarak kendini dışa sürmek herhalde çok daha kötü bir yalnızlığa gitmek değildir de nedir? İnançlar ve Toplum Asıl sorun Diyanet İşleri’nin yeniden laik cumhuriyete uygun yapılandırılmasıdır. Bu bir İnanç İşleri Üst Kurulu şeklinde olabilir. Onun altında da her inanç grubu kendi hizmetlerini sağlamakla, finanse etmekle, devletin koyduğu yasal çerçevede yürütmekle sorumlu olur. Denetim devlet tarafından konan yasalar çerçevesinde çok kolay olabilir. olan 1453 kütüphane varken sadece kayıtlı Kuran kursu sayısı 3852’dir. Bu saptamalar Başbakan ve danışmanlarının Alevilere doğru bir adım atmasının, sırtları onlara dönük olduğu için attıkları her adımda onlardan uzaklaşacaklarının bir göstergesi olacaktır. Oysa kim istemez ülkenin gündeminde bilimin ve teknolojinin ilerlemesini, ulusça kazandığımız başarıların konuşulmasını, fert başına düşen milli gelirin artmasını, yoksulluğun ve yolsuzluğun sona ermesini!.. Bir ülke Diyanet’e bütün üniversitelerine ayırdığı bütçe kadar pay ayırıyor ve bir yılda doktordan, öğretmenden fazla imam yetiştiriyorsa, hastane değil cami yaptırıyor, kütüphaneden çok Kuran kursu açıyorsa, o ülkenin nasıl çağdaşlaşacağını durup bir daha düşünmesi gerekmez mi? Asıl sorun Diyanet İşleri’nin yeniden laik cumhuriyete uygun yapılandırılmasıdır. Bu bir İnanç İşleri Üst Kurulu şeklinde olabilir. Onun altında da her inanç grubu kendi hizmetlerini sağlamakla, finanse etmekle, devletin koyduğu yasal çerçevede yürütmekle sorumlu olur. Denetim devlet tarafından konan yasalar çerçevesinde çok kolay olabilir. Şu anda öncelik ülkenin geleceği için tüm düşüncelerin değerlendirilerek bir araya gelinmesidir. PENCERE Kadın Düşmanlığı... Bir süreden beri bu köşeyi izleyenler konuyu biliyorlar... Konu ne?.. Kuranıkerim!.. 21’inci yüzyılın Anadolu’sundaki tembel Müslüman, Kuran’ı okumamıştır; kerameti kendinden menkul sözüm ona hocaların dipten dolma siyasal İslamcılığına kendini kaptırmış, gidiyor... ? Kuranıkerim’de faiz yasak... Ama, Türkiye’yi tüm dünyada rezil ederek faiz folluğuna çeviren AKP iktidarı İslamcı geçiniyor... Faiz yasakları birbiri ardına ayetleşmişler... Yasak, yasak, yasak... Faiz yasak!.. ? Ancak AKP kodamanlarının Kuran önünde ve ahkâmındaki durumları ne?.. İktidar AKP’nin elinde... Sen devletin de, hükümetin de tepesine oturmuşsun... Kuranıkerim’in en temel buyruklarını çiğnedikten sonra hanımının başına türban geçirdin diye Müslüman mı sayılacaksın?.. Sen Frenk, Hıristiyan, Yahudi markalarından son moda kostümler, Frenk gömlekleri giyip kravatlar taktıktan sonra hanımının kafasına sıkmabaş geçirip İslamcı mı olacaksın?.. ? Erkekteki kadın düşmanlığı yeni bir olgu değil.. Erkekteki kadın düşmanlığı çeşitli biçimlerde ‘tezahür’ eder. Bilim kitapları, kadını zayıf, aşağı, günah gibi gören erkek egemenliğinin köklerini ve çeşitlerini anlata anlata bitiremez... AKP’nin kodaman takımında kadın düşmanlığı had safhada... Kadını İslam adına örtenlerin tümü Frenk modasıyla şıngır mıngır... AKP tayfasının rengârenk kravatlarını sevsinler e mi... Çankaya’daki türbanlı hanım, Fransız modası kırmızıyı ancak ayakkabısının tabanında kullanabiliyor... Çankaya’daki bey ise göğsüne takıyor; kravatları kırmızılı, yeşilli, mavili; her renkten... Sürülmek Prof. Dr. Naki SELMANPAKOĞLU Hacıbektaş ve Yükseköğretim Kurumlarına Yard. Der. Başk. İ S mumtazsoysal@gmail.com “AKP’nin Alevi açılımı” veya “Alevi reformu” isimleri ile son aylarda gündeme gelen konu pek çok platformda tartışılarak değişik düşünceler açıklandı. Başbakan’ın bu konudaki danışmanı olarak bildirilen İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu’nun öncülüğü ile basına verilen bilgiden henüz net bir projenin olmadığı, sadece ortada bir sorun olduğu ve bunun iyi niyetli olarak giderilmeye çalışıldığı bildiriliyordu. Biraz gerilere gittiğimizde, Başbakan’ın İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde İstanbul’daki tüm camilerin ve yapıların yarıdan çoğu ruhsatsızken (Başbakan kendi oturduğu evinin de ruhsatsız olduğunu o zaman bir övünç kaynağıymış gibi TV’lerde açıklamıştı) 700 yıllık Üsküdar Karacaahmet Sultan Dergâhı’nı ruhsatsız diye yıkmaya kalkışmasına nasıl bir yanıt verecek diye düşünmeden edemiyoruz. Bunun yanı sıra bırakın geçmişteki acı olaylar karşısında sağ iktidarların tutumunu, AKP döneminde bile cem evlerinin, cümbüş evi olmasına, Alevidir diye birilerine milletvekilliği teklif edilmesine, plan bütçe görüşmelerinde adının önünde Prof. olan bir AKP milletvekilinin Alevilere Diyanet bütçesinden para ayrıldığında Satanistlere de aynı hakkı tanımaları gerektiğine kadar söylemlerinde, Kürt milletvekilleri gibi bir de Alevi milletvekilleri ayrımcılığını çıkarıp ülkenin bir grup insanını “ötekileme” çabalarını görmezden gelmek mümkün müdür? Giderek artan yoksulluğu seçim sandığında oya dönüştürme yöntemleri yanı sıra, iktidar, kitleleri apolitikleştirerek; yazılı ve görsel basınla toplumu yönlendirip “öğretilmiş çaresizlik sendromu” aşılamaktadır. Gelinen noktada gerek ülkenin gerekse Alevilerin sorunlarını çözemeyenin kendileri değil de devletin olduğu düşüncesini yaygınlaş tırıp devlet olanakları ile elde ettikleri özel hastaneler, dershaneler, Kuran kursları, yurtlar, hayır kurumları, radyo, gazete, TV kanalları gibi enstrümanlarla çözümün siyasal İslamda ve kendilerinde olduğu düşüncesini egemen kılmışlardır. Bunun da ötesinde ülkemizde siyasal İslamın ABD ve AB tarafından kontrol altına alınıp sonra da kullanılma dönemi başlamıştır. Olaya bu açıdan baktığımızda, asıl sorunun AleviSünni sorunu veya çelişkisi değil, laiklik karşıtlarının Cumhuriyetin önemli bir kalesi, kuruluşunda temel taşı, korunmasında da yadsınamaz gücü olan Alevilerin eline Başbakan’ın kendi deyimi ile “çelik çomak verip oynatmak”tan başka bir şey olmadığını görürüz. Bu gündem değişimleri ve iyi niyet maskelerinin arkasında geçmişten beri söyleyegeldikleri İslam cumhuriyetine adım adım yaklaşma projesi yatmaktadır. Evet, Alevi toplumu herkesçe bilinen bazı vazgeçilmez haklarını istiyorlar, ama asıl istekleri tüm Türk ulusu için eşitlik, adalet, demokrasi ve Cumhuriyet değerlerinden ödün verilmemesidir. 1.7 katrilyon TL’lik bir Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin ( 8 bakanlığın bütçesine eşit, 22 üniversitenin toplam bütçesine denk) her yıl ne amaçlarla kullanıldığına bakmak gerek. Evet bu kurum Cumhuriyetin ilk yıllarında da vardı, ama 4050 kişilik merkez örgütü, 67 il müftüsü ile çalışıyordu. Verilen ödünler sonucu bugün ülkemizde 67 bin okul, 1220 hastane yapılabilmişken 85 bin cami vardır. 77 bin doktor, 90 bin din görevlisi oluşuna, her 60 bin kişiye bir hastane düşerken, 350 kişiye bir cami düşmesine, 270 kilise ve 100 tane cem evi bulunmasına bakarak yatırımların nerelere aktığını rakamlarda ortaya koymak mümkündür... Çoğu kapatılmak üzere Sonuç AKP yapsa yapsa ilişkiye geçtiği kişinin yönlendirmesi ve AB’nin baskısı ile 35 bin yoksulu maaşa bağlar; bu da Alevilerin AKP’ye karşı ne denli yoksullaştırılıp baskı altında tutulsa da tarihten gelen değerlerini yok sayıp inanç ve isteklerinden vazgeçeceği anlamına gelmez. Oynanan bir ortaoyunudur. Gerekli olan, birilerini ötekileştirmeden birlikte kurduğumuz Cumhuriyet değerlerini hangi etnik köken ve inanç sisteminden gelmiş olursak olalım birlikte korumak ve gelirinden birlikte eşit pay almaktır. Bu bir kucaklaşma veya lütuf gibi gösterilerek değil, bir hakkın verilmesi olarak yorumlanmalıdır. 2009 UNESCO tarafından Hacı Bektaş Veli Yılı olarak ilan edilmiştir. Kültür Bakanlığı’ndan bu konuda ayrılacak bütçe, iktidarın bu konuda ne denli samimi olduğunu gösterecektir. Sonuç olarak devlet yurttaşları karşısında din ve mezhep ayrımı yapmamalıdır. CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear