26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 ARALIK 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Mahmut Esat Bozkurt Dönemi Anımsayacaksınız, Yargıtay Birinci Başkanvekili Osman Şirin, bir kararın gerekçesinde, laiklik ilkesinin ceza yaptırımı ile korunmasının gereksizliğini dile getirmiş, TCK’nin tartışıldığı bir toplantıda da “Mahmut Esat Bozkurt dönemi kapanmıştır. Şimdi yeni bir dönem, uygar dünyaya açılım adı altında başlıyor” demişti. Cumhuriyet hukukunun simgesi Bozkurt’a yönelik bu sözler, eleştiri ve tartışma konusu olmuş, Osman Şirin de kendisini eleştirenlerin bir bölümü için dava açmıştı. Bu davalardan biri, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek aleyhine açılanı sonuçlandı. Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesi, Osman Şirin’in manevi tazminat istemini reddederken şu gerekçeye dayandı: “Kişinin kendi eylem ve davranışları sonucunda kendisine karşı yöneltilen beyan ve eleştirilerin oluşmasına sebep olması halinde bu durumun kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi söz konusu olsa bile sonuç itibarı ile kendisine manevi tazminatın ödenmesini gerektirecek biçimde hukukun korunması altında olamaz.” Mahkeme kararının Yargıtay’ca da onanması ve kesinleşmesi üzerine davayı Perinçek adına izleyen avukat Ayhan Sarıhan dedi ki: “Ankara’da hukukçular var, sözü bir kez daha doğrulanmış oldu.” Demek ki, Mahmut Esat Bozkurt dönemi henüz kapanmamış... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Federasyon Pazarlığı Af üzerinden bir pazarlık yürüyor. Pazarlığı yöneten ABD. Pazarlığı yürüten tarafların bir yanında AKP iktidarı, öbür yanında da DTP ile PKK var... Genelkurmay Başkanlığı’nca düzenlenen “PKK / KONGRAGEL Terör Örgütüne Yönelik İdeolojik ve Ekonomik Desteğin Kesilmesi” konulu sempozyuma katılan Doç. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu’na sorduk: Genelkurmay Başkanı, anayasa değişikliği önerilerinin de terör örgütünün legalleştirilmesinin milatlarından biri olduğunu söyledi. DTP bir bildirge yayımlayarak Türkiye’nin 2025 özerk bölgeye ayrılmasını istemişti. AKP’nin bir grup akademisyene hazırlattığı anayasa taslağının da federasyoncu bir ruh taşıdığını biliyoruz. DTP, AKP’nin anayasa taslağından mı güç alıyor sizce? Bütün bu gelişmelerin birbirinin peşi sıra gelmesi, yalnızca zamansal bir rastlantı değil. 5 Kasım’da Bush ile Erdoğan arasında yapılan ve bir türlü Türk ulusu ile kesinlikle paylaşılmayan, kapalı kapılar arkasında konuşulan planın özünün bir buluşma zemini olduğu açıktır. Bütün bu gelişmeler, onun içerisindedir. PKK terör örgütünün silahları bırakmasına yönelik çağrı, açık uçlu bir cümledir. O cümlenin gerisi tamamlanmamıştır. O cümlenin gerisini aslında PKK terör örgütü ve DTP sözcüleri tamamlamaktadırlar. DTP’nin söz konusu bildirgede ortaya koyduğu 67 maddenin PKK terör örgütü tarafından da dillendirildiğini söyleyebiliriz. PKK terör örgütünün de, bölgesel özerklik isteği gibi, Türkiyelilik vurgusunun daha çok öne çıkarılması gibi uzayıp giden talep demetine baktığımızda, anayasal değişikliklerini de tün bu sürecin iç içe girmesi konusunda bir yeni siyasal mücadele verilecek gibi gözüküyor. PKK’nin yeni siyasal mücadelesi anayasal düzeyde olacak, talep tamamen buna dönük olacak. Türkiye’nin tek millet değil, iki uluslu bir yapıya dönüştürülmesinin mücadelesini verecek. Özetle, “Biz zaten üniter devlet modeline karşı değiliz, üniter devlet modeli içinde kalacağız, ama aslolan, tek ulus vurgusunun yerine iki milletli, yerel ölçekte de özerkliği öne çıkaran, bölge yönetimleriyle oluşmuş bir kamu düzenini sağlayan yapıdır” demeye hazırlanıyor. Biliyoruz ki, AKP’nin iktidara geldiği günden beri hazırladığı kamu yönetimi tasarısı ile bugün hazırlamak istediği anayasa taslağı arasında öz açısından aslında hiçbir farklılık yok. Aynı amaca hizmet eder iki ayrı araç. Bir bütün olarak başaramamıştır belki ama, parça parça yasa ve kararlarla bölge mantığını hep öne çıkarmıştır. Şimdi bütün bunları derleyip toplayıp bir anayasal kılıf altında Türkiye’nin mevcut kurucu felsefesini, Cumhuriyetin temel niteliklerini ve hedeflerini aşındırmaya, Cumhuriyeti çok kolay tartışılabilir kılmaya dönük bir zemin yaratmaya çalışılıyor. Ve bu zemin üzerinde DTP ve PKK özerkliği önerme olanağı buluyor, öyle mi? Bir kulvar açıyor AKP. AKP’nin açtığı anayasa tartışmaları zemini üzerinden kendi taleplerini kolaylaştırıp temel taşlarını döşeyecekler. AKP yarattığı zemin ile bu yolu açacak. Ovaya, şehre, anneninbabanın yanına çağrılan silahı bırakmış PKK terör örgütü unsurlarının yapacağı siyasetin niteliği, AKP’nin açtığı bu zemin üzerinden yürüyecek. Brüksel’e Kör Uçuş “Ankara’dan Brüksel’e bir uçak kaldırdığınızı düşünün. Depodaki benzin Brüksel’e kadar. Brüksel üzerinde alçalmaya başladığınız sırada, kontrol kulesi ‘Yoğun sis ve hava muhalefeti nedeniyle inemezsiniz’ diyor...” 6 Ekim 2004 komisyon raporunun şartları için bir Batılı diplomat bu “teşbihi” kullanmıştı. Uçağın Brüksel’e yaklaşmasına izin dahi vermediler. Hemen “takeoff”un ardından, yere indirmeyi deniyorlar... Ama uçak bir kez havalandı! Benzin bitip de yere çakılana dek artık gökyüzünde tur mu atar? Gösterilen bir “Akdeniz Birliği” limanına mı iner? Rotayı kırıp Ankara’ya mı döner; belli değil... Hata, Brüksel’e varmak isteyen hiçbir uçağın göze alamayacağı şartlarla “kalkışa geçmekle” başladı. “Brüksel rotasında” üstelik hiç uçmamış; rotayı hiç bilmeyen “pilotlarla” biz bu serüveni göze aldık. İlk günah Brüksel oysa ki asla “kör uçuş” kaldırabilecek bir destinasyon değildir. Radarlarınız sonuna dek açık olacak. Elinizde güçlü bir “pusula” ile “yol haritanız”; “stratejiniz” bulunacak... Bunların hiçbiri yok Türkiye’de. Stratejiyi geçtim, “acil durum planı” dahi yok... Kemerleri bağlı yolculara yapılan anons şundan ibaret: “Brüksel’e varmasak da dünyanın sonu değil. Önemli olan süreçtir!” Nereye kadar? Depodaki benzin bitene kadar... Kendi düşen ağlamaz, derler... Durum bu. Türkiye’nin lagarlığı artık öyle bir hal aldı ki; Ankara’nın “rotası”, yüreği ağzında yolcular dışında kimseyi ilgilendirmez oldu. “Katılım müzakerelerinden” “katılım” sözcüğünün çıkarılması dış basında örneğin yankı bulmadı. AB medyasında, mevcut kriz üzerine tek yorum çıkmadı. İp inceldiği yerden kopar havasındalar. Niye? Türkiye tüm gollere, çünkü tepkisiz kaldı. “İlk günah” diye adlandırılabilecek komisyon raporunu baştan “Aman ne iyi!” diye alkışladı. Ve Ankara’ya verilen şartlar gitgide ağırlaştırıldı. Geçmiş belgelere dönüp bakacak olursanız, bir tür “milat” sayılan o komisyon raporunu izleyen “17 Aralık Brüksel Zirvesi’nde” saptanan şartların daha ağır olduğunu görürsünüz, Ankara’nın “Biz bunlarla yaşarız!” söylemi karşısında müzakereleri başlatan 2005 Lüksemburg Zirvesi, sonra 17 Aralık’ın da gerisine düştü. O kadar ki; 17 Aralık dahil, Helsinki sonrası tüm zirve kayıtlarında geçen “Türkiye, tüm diğer adaylarla eşit kriterlerle AB’e üye olmak hakkına sahiptir!” cümlesi Lüksemburg belgelerinden çıkarıldı. Bilerek Yapıyorlar Küçücük kız öğrencilerin ardı ardına başlarında türban sahneye çıkarılmaları; yeni bir atağın, türbanın anaokullarına değin indirilmesi tezgâhının ilk adımları olarak algılanmalı. Onlar sahneden indirilince Recep Tayyip Erdoğan’ın çocukları ya da çocukların babalarını arayıp “Bu haksızlık bir gün bitecek” diyerek yüreklendirmesi de işin cabası... Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik yine bir küçük öğrencinin sıkmabaşla sahneye çıkarılmasına tepki göstermiş: “Bilerek mi yapıyorsunuz?” Evet, bilerek yapıyorlar. Sayenizde... gerekli kılan bu taleplerin hepsinin sağlanması halinde terör örgütünün silahları bırakmaya razı olduğunu görmek gerekir. Bütün bu gelişmeler AKP’nin anayasa değişikliği istemine koşut mu gidiyor yani? Kesinlikle öyle. Bence bir süre sonra bü Bir Festivalin Ardından SÖNMEZ TARGAN İstanbul, 39 Aralık 2007 günlerinde çok ilginç bir festivale ev sahipliği yaptı. Dağ Spor Kulübü üyelerince özenci bir tutum içinde düzenlenen “3. Dağ Filmleri Festivali” (3. DFF) Fransız Kültür Merkezi ile Atatürk Kültür Merkezi salonlarında 6 ülkede 50 film gösterimiyle gerçekleştirildi. Salt dağcılık açısından dağlara vurgu yapmanın çok ötesinde dağ, doğa, çevre, kültür ve korumacılık ile insan ilişkilerinin işlendiği kimi filmlerde, savaşlarla kaynayan günümüz gezegeninde barışa da gönderme yapan ürünlere yer verilmesi festivale ayrı bir güncellik kazandırmaktaydı. Son derece başarılı bulduğum bu düzenlemede emeği geçenler arasında bizim kuşak dağcılarından özellikle Uçman Sungur’u kutlamak isterim. Sungur’un festivale emek vermenin de ötesinde, kenarda kuytuda kalmış bizim kuşak dağcılarının bir bölümünü bu eksende bir araya getirebilmiş olması, asıl ödüle değer bir çabadır diye düşünmekteyim. Çünkü, yıllarca görmediğimiz, uzaktan uzağa bile olsa sesini duymadığımız nice dağcı ile bir arada olmak, dağlarda değilse bile yine konusu dağlar olan bir ortamda buluşmada bu festival nedeniyle katkısı olan herkesi kutlamak gerek. Özellikle yıllardır izini bile yitirdiğim dağcılıktan arkadaşım ve 60’lı yıllarda Türk Dağcılık Kulübü’nde (1) birlikte yöneticilik yaptığımız (2) fotoğraf sanatçısı Ersin Alok’un festivalin son günü “Dağ ve Sanat” konulu dia gösterisi ve söyleşisiyle bizleri dağlardan başlayıp Anadolu uygarlıklarına geziye çıkarması adeta bir kültür şöleni niteliğindeydi. Hemen ardından ünlü dağcı ve kayakçı İsmet Ülker’in esprilerle bezenmiş, yer yer dizelerle şiirsel bir zenginlik kazandırdığı söyleşisini dinlerken salonda gözüme ilişen Yücel Dönmez, Uçman Sungur, Feridun Çelikmen, Tuncer Gürdiz ile çok gerilere gittim. Ağrı’da, Erciyes’te, Cilo’da, Kaçkarlar’da, Aladağlar’da doruklara ulaştım. Yine Sayın Ülker’in betimlemesiyle başım göğe erdi. Tunç Fındık’ın Everest tırmanışı söyleşisiyle Dr. Ali Bilginer’in Doğu Anadolu Çiçekleri dia gösterimini izleyememiş olmam ise içimde bir ukte oldu. Festivalin vurgulanması gereken bir önemli diğer yanı ise Türkiye’de çok az bilinen ve hatta medyamız tarafından dağ kazaları dışında haberi bile yapılmayan dağcılık (alpinizm) sporunu değişik yönleriyle kent yaşamına taşımasıydı. Festival kapsamında bir de “Dağ ve Doğa” konulu film yarışması düzenlendi. Yarışmaya 23 film katıldı. Bunlar içinden 3 film mansiyon alırken 10 film de gösterime değer bulundu. Dağ, doğa ve çevre konularında son derece duyarlı bir kamera gözüyle bakılan bu filmler içinde yönetmenliğini Remzi Kazmaz’ın yaptığı “Vatandaş Mustafa” birinciliği, yönetmenliğini Behiye U. Aksoy’un yaptığı “Yaşamın Kıyısı” ikinciliği, yönetmenliğini Ersan Çıra’nın yaptığı “Dağın Rengi Aladağlar” ise üçüncülüğü paylaştılar. Festivalin altı çizilmesi gereken bir diğer özelliği ise gösterilen 50 filmin de ücretsiz olarak izleyicilerin önüne çıkmasıydı. Büyük bir maliyeti gerektiren böylesi bir düzenlemenin sponsorlukla çözümlenmesi ve izleyicilere hiçbir yük getirilmemesi, emeği geçenlerin çabalarının ne denli övgüye değer olduğunun başka bir göstergesiydi. Kutluyorum hepsini. (1) İstanbul’da 1961 yılında kurulan Türk Dağcılık Kulübü’nün kurucuları arasında gazetemizin yıllarca spordan sorumlu müdürlüğünü yapan Abdülkadir Yücelman da bulunmaktadır. (2) Adı geçen kulübün 60’lı yılların başındaki başkanı Dr. Bozkurt Ergör, asbaşkanı ben, genel sekreteri Prof. Muvaffak Uyanık, yönetim kurulu üyeleri ise Ersin Alok ile ünlü İngiliz dağcı Nowil Sydney idi. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Rota Lüksemburg’da kırıldı Bunu o zaman “En Geyik Müzakere” (8/10/2005) başlıklı yazımda yazmıştım: “ ‘Diğer adaylarla eşit kriter’, Türkiye için aranan şart değil artık. Türkiye’nin yolu, geçmiş genişlemelerden böylece ayrı imiş ve ‘özel şartlar’ resmi belgelere geçmiştir. ‘Eşit muameleden’ geçen en temel kural çöpe atılmış, Türkiye ile yeni bir gelenek başlatılmıştır. Ankara ile artık her özel şart konuşulabilir. Hayırlı geyikler!” “Kanıksamak” (15/10/2005) başlıklı bir sonraki yazıma da “Türkiye ‘tam üyelik’ hedefini yavaş yavaş iskontolayıp zamanla ‘yeni bir temele’ oturacak ve kendisine biçilen ‘özel konumu’ kanıksayacak...” sözleriyle başlamış; Lüksemburg’u kabullenen Gül için “Die Tageszeitung”un yaptığı bir yorumu hatırlatmıştım: “Türk bakanın öğrenmesi gereken şey şudur: Avrupa salonlarında kalıcı olmak isteyenlerin çekingen bir dile değil, aksine ikna edici bir yumruğa ihtiyacı var!” Türkiye’yi daha sonra “tete de Turc” şamar oğlanınaçeviren Sarkozy dönemecine işte böyle adım adım zemin kaybederek gelindi. Müzakereler daha zaten start alırken ciddiyetini yitirmiş; “geyik” olmuştu. Bunları, şimdi “Ben demiştim!” adına yazmıyorum. Geleceğe dönük “strateji” için öncelikle bir bilanço yapmak gerekir. Bugün kimsenin hatırlamadığı “dün”ü hatırlamadan bilanço çıkarmak mümkün değil. Fransa Cumhurbaşkanı haziranda en son “üyeliğe giden fasılları engellediğinde”; müzakere sürecinde bunun artık bir “darbeyle” eşanlama geldiğini, Fransa’ya gösterilebilecek en sert tepkinin hemen, derhal verilmesi gerektiğini; aksi halde Türkiye’nin AB içinde kale alınmayan bir “nesneye”; “Fransa’nın nesnesine” dönüşeceğini de döne döne yazdım. (Bknz: “Sarkozy’nin Stratejisi”, “Devekuşu Türkiye”, “Sarkozy Duvarı”, “Bit Pazarına Adaylık”) Oralı olan olmadı. Erdoğan’ın Sarkozy’ye yanıtı; “Bunları medyada konuşmayalım!”la sınırlı kaldı... Başbakan şimdi çıkmış, “ikiyüzlülükten” dem vuruyor. Zaman, retorik zaman değil. Nereye gittiği belli olmayan bir uçak var havada. Uçak nereye inecek? Nasıl inecek? Hangi pilot bu rotasız uçağı benzini bitmeden! yere indirecek? Bunları düşünmek zorundayız. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN O2@@6K ?O2@@@@@@@@6X? ?O26K? ?O2@@@@@@@@@@@1? ?W2@@@@6X? ?O2@@@6K ?W2@@@@0M?eI'@@@L ?7@@@@@@)XhfW2@6X??W2@@@@@@@@?hg W&@@@0M?f?V'@@1 J@@(?4@@@1hf7@@@)X?7@@@@@@@@@Lhg ?W&@@(M?hN@@@ 7@@He?@@@eW2@@@?f@@W@@)X@@@@0?4@@@1hg W&@@(Yhe?@@@ @@5?e?@@@?W&@@@@?f@@@Y@@@@@(M?e?@@@hg ?W&@@0Y?he?@@@ @@H?e?3@@?7@@?@@@@@@@@@@@@@@@@Hf?@@@hg W&@(M?hfJ@@5 @@f?N@@?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@5?f?@@@hg ?W&@@Hhf?O&@@H @@g@@?3@@@@@(MI4@@@e?@@@H?fJ@@@@@@@@@6Kg ?7@@5?he?O2@@@@T2@@@@6K?g@@L?e?J@@?V'@@@(Yf@@e?@@@f?O&@@@@@@@@@@@@6X?e J@@(Y?h?O2@@@@(R@@@@@@@@@@6KO2@@@)Xe?7@@eV@@@f?J@@e?@@@e?O2@@@@0M?eI4@@@@)Xe 7@@Hh?W2@@@@@@??@@@@@@@@@@@@@@@@@@)X??@@@@@@@@@)XeW&@@e?@@@e@@@@0Mh?I'@@1e @@@?h?7@@@@@@@)X@@(MI'@@V'@@@@@@@@@)X?@@@@@@@@@@)KO&@@@e?@@@?J@@(MhfN@@@e @@@?h?@@@@@@@@@@@@HeN@@?N@@0M??I'@@1?@@@@(M?I'@@@@@@@@@@@@@@?7@(Y?hf?@@@e 3@@@@@@@@?e?@@@(M?I'@@@@?e?@@??@M?fN@@@?@@@0Yf@@@@@@@@@@@@@@?@@H ?@@@e V4@@@@@@@?e?@@@H?eN@@@@?e?@@?h?3@@@@(Mf?7@@@@@@@0M?I'@@?@@Lg?O2@fJ@@@e I4@@@@@?e?@@5fJ@@@@?e?@@?h?N@@@0Y?fJ@@@@@@@f?V4@?@@)K?e?O2@@5e?W&@@5e @@@?e?@@Hf7@@@@?eJ@@?he@@g?O&@@(Y@@@eO26Ke?3@@@6?2@@@@0YeW&@@(Ye @@@?e?@@?e?J@@@@@?e7@@??@@@6Xe?J@@f?O2@@@(Y?3@@?@@@@@6X?V4@@@@@@@(Me?O&@@(Y?e @@5?e?@@?e?7@@?@@?e@@@??@@@@1e?7@@e?W2@@@@@H??N@@?@@(?'@1e?I'@@@@(Y??O2@@@@Yf W2@@@6X?e@@H?e?@@?eJ@@5?@@?e@@5??@@@@@e?@@@e?7@@@@@@f@@@@@?e@@f?@@@0Y?W2@@@@@@@6Xe ?W&@@@@@)Xe@@f?@@??W&@@U?@@?e@@H?J@@@@5eJ@@@L??3@@@@@@f@@@@@)?&@5e?W&@(Me?&@@0MI4@@@)X? ?7@@@@@@@)K?@@f?@@??7@@V@@@@?e@@e7@@@@He7@@@1??V4@@@@@f@@V'@@@@@He?7@@H?heI'@@1? ?@@(M?I4@@@@@@fJ@@??@@@@@@@@??J@@e@@@@@??J@@@@@Le?I'@@@f@@?V4@@@@?e?@@5hf?N@@@? ?@@HfI4@@@@f7@@??@@@@@0?@??7@5e@@@@@?W&@@?@@)X?eV'@@L?e@@he?@@Hhf?J@@@? ?@@? @@@??@@@0MfJ@@H?J@@@@5?7@@@@@@@)Xe?N@@1??J@@g?WX?@@?hfW&@@5? ?@@L @@@?f?W26X?7@@??7@@@@Y?@@(Y@@@@@)K?e@@@??7@@gW&@1?@@?he?O&@@(Y? ?@@1hf?J@@@LfO&@@)X@@5?J@@@@@@@@@Y?@@@@@@@6K?@@5??@@@f?O&@@@?@@@6Kg?O2@@@(Ye ?3@@L?heW&@@@)KO2@@@@@@@@@YO&@@?@@@@@@@@@(MI'@@@@@@@H?J@@@@@@@@@@@@@?@@@@@@@@@@@@@@@@0Y?e ?N@@)Kh?O&@@@@@@@@@@(?4@@@@@@@@5?@@@@@@@@(YeV4@@@@@@?O&@@@@@@@@@(Y@@@@@@@@@@@@@@@@@0M?f 3@@@6Kf?O2@@@(?4@@@@@0Ye?I'@@@@(Y?e?I4@@0Y?fI4@@@@@@@@@?I4@@@0Y?@@@@(M V4@@@@@@@@@@@@@0Y?hfV4@@0Y ?I'@@@@@@?h?I40Y? I4@@@@@@@@@0M? V4@@0M ?I4@@@0M (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com SAYI: 2006/18 SATIŞ Yalova Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 15/02/2005 tarih 2004/ 17 esas, 2005/114 karar sayılı ilamı ile Yalova ili Bağlarbaşı Mah. Ada 270, Parsel 44 nolu (Bağlarbaşı Mah. Sümbül Sok. No.5) 55.17 m2 miktarlı arsa vasıflı taşınmazın üzerindeki tüm muhtesat ve yapılarla birlikte açık arttırma yolu ile satılarak taraflar arasındaki ortaklığın satış yolu ile giderilmesine karar verildiği, satış memurluğunca mahallinde yapılan keşifte taşınmazın Yalova belediye başkanlığının yazısında 1/1000 ölçekli uygulama imar planında konut alanında kaldığı, bitişik nizam 2 kat imar durumlu olduğu, taşınmazın il merkezine uzak, anayola çok yakın, doğubatı istikametinde az eğimli topoğrafik yapılı, sokak cepheli altyapısı mevcut, belediye hizmetlerinden faydalanır durumda, ulaşımı kolay bir mevkide olup üzerinde 8.60 m 6.40 m ebatlı tek katlı çatılı, kapısı kilitli, mesken olarak kullanılan yaklaşık 40 yıllık yığma yapılı bina ile bu binaya batı tarafından bitişik 3.50 m 5.0 m ebatlı tek katlı, çatılı, boş durumda betonarme yapılı bina bulunduğu, serbest piyasa rayiçleri dikkate alındığında keşif tarihi (29.12.2006) itibariyle arsa değerinin 5517.00 YTL, üzerindeki tek katlı meskenin değerinin (%60 aşınma paylı) 7353,34 YTL, üzerindeki tek katlı bina değerinin 1312,50 YTL olmak üzere taşınmaz ve üzerindekilerin toplam değerinin 14.182,84 YTL olabileceği bildirilmiştir. İstanbul Cad. Atalay Sok. No.1/4 Yalova adresinde tebligat yapılamayan ve tüm aramalara rağmen bulunamayan ALİ SEVİM, MEHMET SEVİM, KADİR SEVİM, FERHAT İNCEOĞLU, ARİF İNCEOĞLU, GEYLANİ İNCEOĞLU, YASİN İNCEOĞLU, KÜBRA İNCEOĞLU (Karabulut), ZEYNEP İNCEOĞLU (Koçuk), MUHAMMET EMİN İNCEOĞLU’na kıymet takdir raporunun gazete ilanı ile tebliğine iş bu ilanın gazetede ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün sonra itiraz edilmediğinden kesinleşmiş sayılacağı ilan olunur. 10/12/2007 Basın: 66956 YALOV A SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Aralık www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İzmir yöresi1 ne özgü, irmikle yapılan bir tatlı. 2 2/ Düşünce... Portakal ve li 3 monla yakın ak 4 raba olan bir 5 meyve. 3/ Dil devriminin ilk 6 yıllarında bele 7 diye başkanı an 8 lamında kullanılan sözcük... Be 9 rilyum elementinin sim1 2 3 4 5 6 7 8 9 gesi. 4/ Trabzon’daki 1 B İ T İ R G E N “Meryemana Manastı2 A K İ K R U AM rı”na verilen bir başka 3 N A R E K E Ş U ad. 5/ Kurnaz, açıkgöz... E B E T A K Gözleri görmeyen. 6/ Bir 4 D A R Ş E İ tür deniz taşımacılığı... 5 I S EM Hac zamanı dışında Kâ 6 R U A N D A be ve diğer kutsal yerle 7 M A S A İ L E R ri ziyaret etme. 7/ Klav 8 A R A G A R İ G sene benzer bir çalgı... İs 9 E L P E K NO rail’in plaka imi. 8/ Adana’nın bir ilçesi... İngiltere’de çok sevilen bir cins bira. 9/ Bir işi yapma gücünü sağlayan özel bilgi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İçine nohut ve parça et de konulan bir tür mantı. 2/ Kadastro haritalarında parseller topluluğu... Düşük kulaklı bir av köpeği. 3/ Kimyasal bir yöntemle parlaklık verilmiş pamuk ipliği. 4/ Bir gösterme sıfatı... Özenli, düzgün. 5/ Varılmak istenen bir amaca doğru geçilmesi gereken dönemlerden her biri... Arapçada “ben”. 6/ Ölümsüz. 7/ Köpek... Mikroskop camı... Aldatma işi, hile. 8/ En küçük izci kuruluşu... Yelkenli gemilerde gabya çarmıklarını ana direğe bağlayan kısa çarmıklar. 9/ Dâhi... Irmaklarda işleyen ve şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan bir tür sal. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear