28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 KASIM 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Yasadaki değişikliğin ardından güvenlik güçlerinin kontrolsüz güç kullanımındaki artış dikkat çekiyor 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Polis şiddeti korkutuyor İstanbul Haber Servisi Polisin yetkilerini genişleten “Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu”nda geçen haziran ayında yapılan değişiklerden sonra art arda gelen ve son olarak İzmir’de Baran Tursun’un dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle vurulmasıyla polis şiddeti ve mevcut yasa yeniden ülke gündemine oturdu. Yasanın değişmesinin ardından, 6 kişi polis tarafından açılan ateşle öldürüldü, zanlılara karşı şiddet kullanımı arttı. Emniyetin savunması ise hep aynıydı: “Uyuşturucu satıyordu”, “Alkollüydü, bağırıyordu”, “İhtara uymadı...” Gözaltına alındıktan sonra götürüldüğü Taksim Polis Merkezi’nde Nijeryalı Festus Okey’in polis kurşunuyla ölmesi, Avcılar’da arkadaşıyla birlikte oturduğu parkta polisin göğsüne tekme vurmasının ardından Feyzullah Ete’nin olay yerinde yaşamını yitirmesi, İzmir’de Baran Tursun’un kullandığı araç içinde polisin açtığı ateşle ensesinden vurulması, Yenibosna’da yasal bir dergiyi sattığı için Ferhat Gerçek’in sırtından vurularak felç olması Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nu tartışılır hale getirdi. CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği önergede polisin şiddetini gündeme getirdi. Baratalı önergesinde Atalay’a şu soruları yöneltti: “Eşgali ve plakası belli olan bir aracı durdurmak için yapılması gereken ilk iş, sürücünün başına ateş etmek midir? Her iki olaya karışan ve ölümlerden sorumlu tutulan polisler, hangi yetki ve talimatla bu kadar rahat cana kastedebilmektedir? Bu iki olay, bir eğitim zafiyeti olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu durumda bakanlık olarak kendinizi ne kadar sorumlu hissediyorsunuz? Emniyet güçlerinin sıradan olaylar karşısında bile bu kadar ölçüsüz ve aşırı şiddet kullanmasını neye bağlıyorsunuz? Yeni ölümlerin meydana gelmemesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz? Her iki olaya adı karışan polisler hakkında bakanlık olarak ne yapacaksınız?” Sayın Dokunulmazlar Çoktandır unuttuğumuz milletvekili dokunulmazlığını, AKP iktidarı, DTP’li dört milletvekilinin TBMM’de bekleyen dosyalarını işleme koymak amacı ile dolaylı bir şekilde gündeme getirdi. Erdoğan ve arkadaşları, geride kalan beş yıllık yasama döneminde parlamentonun Adalet ve Anayasa Komisyonları raflarında tozlanmaya bırakılmış 72 dosyanın kapaklarının açılmasına bile izin vermeme yanlısı olurken, bu dört DTP’li milletvekilini nasıl yargı önüne çıkartabileceklerini de düşünüyor olmalıdırlar. Geçen hafta, MHP grubunun, bu doğrultuda yapılacak bir anayasa değişikliği için, AKP’ye destek olabileceği ve bu amaçla “vatanın bölünmezliğini” hedef alan eylemlerin dokunulmazlık kapsamından çıkartılmasını öneren girişimleri sonuçlanamadı. CHP ve DSP’li milletvekilleri, milletvekillerinin sadece parlamento kürsüsünde özgürce görüş açıklamalarını sağlayacak bir “yasama sorumsuzluğu” ile yetinilmesi görüşündeki ısrarlarını sürdürdüler. 2006’DAN BU YANA GAZETELERE YANSIYAN POLİS ŞİDDETİ: Defalarca ateş açıldı 9 Ağustos 2006: Üniversite öğrencisi Volkan Polat, Avcılar’da iki grup arasında yaşanan kavgadan sonra, olay yerinden kaçmaya çalışırken kendisini kovalayan sivil polislerin kurşununa hedef oldu. Polat’ın, polisleri karşı gruptan sandığı ve arkadaşını cep telefonundan arayıp “Beni kovalıyorlar, ateş ediyorlar” dediği belirtildi. 27 Ağustos 2006: Balıkesir’de polisin kontrolünde alkollü çıkınca kaçmaya çalışan Halil Bulut, araca açılan ateş sonucu öldü. Resmi açıklamada, polislerin arabanın tekerleklerine ateş açtığı ancak, Bulut’un göğsünden vurulduğu bildirildi. 3 Ekim 2006: Adana Ceyhan’da “dur” ihtarına uymayan Murat Kasap öldürüldü. Yakınları, Kasap’ın ehliyeti olmadığı için kaçtığını, yanındaki arkadaşının polislere, “Ben onu size getiririm, ateş etmeyin” demesine rağmen polislerin ateş açtığını öne sürdü. 12 Aralık 2006: Adana’da bir arabadan hırsızlık yapmaya çalıştığı öne sürülen Uğur Çetin polise ateş açıp kaçmaya çalışırken, polis Y.K. tarafından sırtından vuruldu. 14 Mart 2007: Bahçelievler’de hırsızlık yaptığı öne sürülen bir kişi öldürüldü. Resmi açıklamada, polisin “dur” ihtarında bulunduğu bu kişinin, kendisini bekleyen arabaya doğru koştuğu, bu sırada arabadakilerin polise ateş açtığı ileri sürüldü. 7 Nisan 2007: Ankara’da polis memuru İ. A. çocuğunu görmek için gittiği kayınpederinin evinde eşini, 2 yaşındaki oğlunu, kayınvalidesi ve kayınpederini öldürüp intihar etti. 11 Mayıs 2007: Fındıkzade’de sivil plakalı arabadaki bomba imha uzmanı ekip, “dur” ihtarına uymadığı öne sürülen arabaya ateş açtı, Aytekin Arnavutoğlu öldü. Polis B.E. tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 17 Haziran 2007: Hırsızlık iddiasıyla gözaltına alınan 24 yaşındaki Mustafa Kükçe, üç karakol gezdirildikten sonra Ümraniye E Tipi Cezaevi’nde öldü. 10 Ağustos 2007: Taksim Polis Merkezi’de dövülüp yola atılan Mehmet Nezir Çirik’in dalağı alındı. 20 Ağustos 2007: Nijeryalı Festus Okey, Taksim Polis Merkezi’nde polis tarafından vurularak öldürüldü. 29 Temmuz 2007: Avukat Muammer Öz, Moda’da kimlik soran polisle tartışınca dövüldü; burnu kırıldı. 18 Eylül 2007: Polonyalı Dariusz Witek, Yabancılar Şubesi misafirhanesinde intihar etti. Kimse görmedi. 7 Ekim 2007: 19 yaşındaki Ferhat Gerçek, Yenibosna’da Yürüyüş dergisi satarken çıkan arbede sonrası polis kurşunuyla vuruldu. Felç oldu. Ortak akıldan mekik diplomasisi Bu haftanın ortasında ise DSP’nin yaptığı somut bir girişim, CHP’nin yanı sıra MHP tarafından da kabul gördü. Girişimi yürüten Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli, çantalarında herhangi bir hazır metin taşımadıklarını, oluşturulacak öneri için milletvekillerinin “ortak akıllarına” ihtiyaç duyduklarını söylerken, Adalet ve Anayasa Komisyonları raflarında bekletilen fezleke dosyalarının milletvekillerini incitecek düzeyde olduğunu da hatırlatıyor. “İncitme” gibi çok yumuşak ve diplomatik bir kılıf içine alınmış o dosyaların kimisinin “dolandırıcılık” kiminin “irtikap, ihtilas, rüşvet, sahtecilik, dolandırıcılık...” gibi “yüz kızartıcı” suçlardan zanlı durumundaki sayın parlamenterleri itham eden cumhuriyet savcıları tarafından düzenlenmiş fezlekeler olması, Tayfun İçli gibi nice AKP’li CHP, MHP, DTP, DSP ve bağımsız milletvekilinin de vicdanlarını elbette tırmalıyor. Tayfun İçli, kendi partisinin de, CHP grubunun da öteden beri dokunulmazlık olayını sadece kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırdığını anımsatarak anayasanın 76. maddesinde bir kişinin milletvekili seçilmesini engelleyen hükümlerden herhangi birisi nedeni ile suçlanan yasama meclisi üyesinin yargı önünde aklanma fırsatını kullanması, sonra da ya cezaevi ya da yeniden parlamento sıralarına dönmesinde ısrar eden bir mekik diplomasisi yürütüyor. O mekik diplomasisinin başlangıcı da, TBMM’nin 2001 yılı çalışmalarına kadar dayanıyor. O dönemde İçli ve arkadaşları, ülke gündeminde yoğun bir şekilde konuşulmakta olan bu “sayın parlamenterlerin dokunulmazlığı” sorununu daha da kangrenleşmekten kurtarabilmek için bir girişim başlatmışlardı. İçli, elbette anayasa değişikliği isteyen o girişimi sağlam temellere oturtmak için partiler arasında kurulan uyum komisyonunun yaptıklarından da söz ediyor. Aralarında o dönemde yasama meclisinde Milli Görüş’ün temsilcisi olarak yer alan Fazilet Partisi milletvekillerinin de, bir bölümü bugün parlamentoda AKP şapkası altında toplanmış olanlardan Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin gibi halen bakanlık koltuğunda oturanların da, bu komisyonun hazırladığı tasarıyı imzaladıklarını hatırlatıyor... Dokunulmazlık kapsamını sınırlandıran, gelen fezlekeleri üç ay içinde sonuca bağlamak yükümlülüğünü getiren, oylamaların gizli yapılmasını zorunlu kılan, dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilinin yargılanma merciini Yargıtay olarak belirleyen o tasarı, tekrar seçilen parlamentere, eski suçlanmadan dolayı zırhını taşıma imtiyazını da tanımıyordu. Ne ki teklifin genel kurul görüşmeleri sırasında “gizli oy”larını kırmızı olarak kullananlar yüzünden bu değişiklik istenilen çoğunluğu sağlayamamış ve reddedilmiş sayılmıştı. 122 polis intihar etti İçişleri Bakanlığı’nın 2007 yılının başında yaptığı araştırma, son 5 yılda 122 polisin intihar ettiğini, 869 polis memurunun da psikolojik tedavi gördüğünü ortaya koydu. Çeşitli suçlara karışan 1294 emniyet mensubu meslekten ihraç edilirken, 328 polis istifa etti. Araştırmada, üniformanın verdiği ciddiyet nedeniyle psikolojik destek almaktan kaçındığı belirlenen polislerin, ayrıca sürekli olarak suç ve suçlularla uğraşmanın verdiği bunalımla depresyona sürüklendiği ifade edildi. 9.5 yıldır tutuklu yargılanıyor, AİHM kararına karşın tahliye edilmiyor KAÇIRILAN RAHİP ‘İnfaz’ gibi tutukluluk HİLAL KÖSE TKEP/L davasında 9.5 yıldır tutuklu yargılanan Remzi Aydın, adil ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirterek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) açtığı davayı kazanmasına karşın tahliye edilmiyor. Remzi Aydın (35) 2 Ağustos 1998’de tutuklandı. “Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs” suçundan İstanbul 2 No’lu DGM’de yargılandı. Mahkemenin iki kez verdiği müebbet hapis cezası kararı Yargıtay’ca bozuldu. F Tipi cezaevlerindeki tecridi protesto etmek amacıya 26 Haziran 2003’te ölüm orucuna başlayan Aydın’a eyleminin 539. gününde zorla tıbbi müdahale yapıldı. Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan Aydın’ın davası İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürüyor. Aydın’ın tahliye istemi her oturumda, “delilleri karartma şüphesi, kaçma ihtimali” gibi gerekçelerle reddediliyor. Ciddi sağlık sorunları olan Aydın, halen iki koltuk değneği yardımıyla yürüyebiliyor. Remzi Aydın, avukatı aracılığıyla adil ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’ye başvurdu. 20 Şubat 2007’de kararını açıklayan mahkeme, Aydın’ın tutukluluğunun makul süreyi aştığını, bu derece uzun tutukluluğun hiçbir gerekçeyle açıklanamayacağını belirterek Türkiye’nin sözleşmeyi ihlal ettiğine hükmetti. Aydın’ın avukatı Eylem Erkaslan, bu karar üzerinden aylar geçtiğini ancak mahkemenin tahliye etmeme gerekçesinde bile değişiklik yapmadığını belirtti. Tutukluluğun tedbir olmaktan çıkıp cezanın infazı haline dönüştüğünü söyleyen Erkaslan, AİHM’ye yeni bir başvuru yaptıklarını ifade etti. Müvekkilimin sağlık durumunun iyi olmadığını da dile getirerek “İhtiyaçlarını tek başına karşılamakta zorlanıyor. Tekirdağ Cezaevi’nde arkadaşları vardı. Buradan Kocaeli’ye sevk edildi” dedi. Savcı’nın can güvenliğinden endişe ediliyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Mardin’in Midyat ilçesinde önceki gün 300 bin Avro fidye karşılığında kaçırılan Süryani Rahip Edip Daniel Savcı’nın yakınları rahibin can güvenliğinden endişe ediyor. Soruşturmada ise Midyat Cumhuriyet Başsavcılığı, dosya hakkında gizlilik kararı verdi. Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Barıştepe köyündeki Mor Yakup Manastırı’nda görevli olan ve evine giderken kimliği belirsiz kişi veya kişilerce kaçırıldıktan sonra, serbest bırakılması için 300 bin euro fidye istenen 43 yaşındaki Süryani Rahip Edip Daniel Savcı’nın akıbeti henüz belirsiz. Kaçıran kişilerin cep telefonuyla mesaj gönderdikten sonra telefonu kapatmaları, Savcı’nın yakınlarında endişe uyandırdı. Kaçıranların yakalanma korkusu yüzünden fidyeden vazgeçip Rahip Savcı’nın canına kast edebileceklerinden korkuluyor. Diğer yandan olayla ilgili olarak da 2 tanığın varlığından söz ediliyor. Ancak bu konuda yetkililer kesin bir suskunluk içinde hareket ediyor. Çok yönlü sürdürülen soruşturma kapsamında, dosya hakkında Midyat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gizlilik kararı verilirken olay terör örgütleri açısından da ele alınıyor. Savcılık bir yandan PKK olasılığı üzerinde dururken Rahip Savcı’nın aracının Gercüş yolu üzerinde bulunması ve bir zamanlar Hizbullah’ın hücre evlerinin bu ilçedeki varlığı, dikkatleri bu örgüte de yöneltiyor. Ancak Süryani cemaatinden kaynaklar, olayın terörist örgütlerle bağlantısı olduğuna pek ihtimal vermiyor. CHP ve MHP’den onay İçli ve arkadaşlarının girişimi önce CHP’nin daha sonra da MHP’nin onayını aldı. Eskişehir milletvekili, dün bu yazıyı hazırladığım saatlerde AKP grubundan görüşme randevusu bekliyordu. Çoğunluk partisi, olaya eski tutumunu bırakır da “olumlu” olarak bakacak olursa, politik yaşamımız pembe bir devrime tanık olacak bence. Öncelikle parlamentoda “sayın dokunulmazlar” olarak tanımlanan ve 76 dosya ile suçlanan 54 milletvekiline yargı önüne çıkıp hesap verme olanağı tanınacak. Aralarında yargının aklayacağı kimseler, açık alınla TBMM sıralarında oturmayı sürdürecekler. Öte yandan haklarında “bölücülük, terör” gibi suçlamalar nedeni ile soruşturma açılmış olan dört DTP’li de, öteki 50 parlamenterle aynı prosedür altında yargı önüne çıkacakları için, hiç kimse onların bir “linç kampanyası”na uğradıklarını, kendilerinden hınç alındığını, asıl amacın DTP’yi gruptan düşürmek olduğunu söylemeyecek. Söyleyemeyecek. Kiliselerde güvenlik önlemi Diğer yandan Rahip Savcı’nın kaçırılması, çevre kentlerdeki cemaat üyelerinde de huzursuzluk yarattı. Diyarbakır’daki gayrimüslimlere ait ibaret yerlerinde emniyet tedbirleri arttırıldı. Diyarbakır’da bulunan Meryem Ana Kilisesi ve Protestan Kilisesi’nde geniş güvenlik önlemleri alındı. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, Meryem Ana Kilisesi ve Diyarbakır Protestan Kilisesi önünde geniş güvenlik önlemleri aldı. Kilisenin önünde resmi polisler nöbet tutarken, sivil polisler de sokak içlerinde devriye geziyor. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit?ekolay.net 6 8 ’ L İ L E R B İ R L İ Ğ İ VA K F I 9.5 yıldır tutuklu bulunan AİHM’nin kararına karşın Remzi Aydın tahliye edilmiyor. Hizbullah ana davası DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’da aralarında örgütün üst düzey askeri ve siyasi yöneticilerinin de bulunduğu Hizbullah ana davasına devam edildi. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada yargılananlar arasında bölge genelinde 156 kişinin öldürülmesi, 80 kişinin yaralanması, çeşitli bombalama, saldırı eylemlerinden sorumlu tutulan, aralarında ömür boyu hapisle cezalandırılmaları talep edilen örgütün siyasi kanat sorumlusu Edip Gümüş ile askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar’ın da bulunuyor. Davanın dünkü duruşmasında 7 yıldır tutuklu bulunan örgütün bombacısı Fahrettin Özdemir, tahliye edilirken diğer tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilerek duruşma ertelendi. Linç girişimi ADAPAZARI (Cumhuriyet) Adapazarı’nda PKK sempatizanı oldukları iddiasıyla gözaltına alınan 20 kişinin sağlık kontrolüne götürülmesi sırasında, ellerinde bayrak bulunan yaklaşık 100 kişi polis otosuna saldırdı. Sakarya polisinin önceki gün gerçekleştirdiği operasyonda Sakarya Üniversitesi öğrencilerinin de aralarında bulunduğu 29 kişi yasadışı örgüt sempatizanı olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Zanlılardan 20’sinin sağlık kontrolüne götürüldüğü Erenler Sağlık Ocağı çevresinde toplanan grup, zanlıların içinde bulunduğu polis midibüsüne saldırdı. Grup, polis müdahalesiyle uzaklaştırıldı. Kalabalık artmaya başlayınca bu kez çevik kuvvet ekipleri önlem aldı. Aralarında ‘Ben şehit annesiyim’ diye bağıran kadınların da bulunduğu kalabalık artmaya başlayınca, zanlılar adliyeye götürüldü. Dinler arası diyalog İstanbul Haber Servisi Beyoğlu Belediyesi 3 semavi din temsilcisi ile 150 din adamını “Serbest Kürsü”de buluşturdu. Din adamları, dinler arası diyalog çağrısı yaptı ve barış mesajı verdiler. Ahmet Misbah Demircan, amaçlarının dinler arası hoşgörü ortamının pekiştirilmesi olduğunu belirterek “Bu ilk ama, 3 ayda bir bu toplantıları tekrarlayacağız” dedi. Taksim Point Otel’deki toplantıya Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan, Türkiye Musevileri Hahambaşı İshak Haleva, Türkiye Süryani ve Katolik Patrik Vekili Yusuf Sağ, İstanbul Latin Cemaati Katolik Piskoposu Louis Pelatre, Beyoğlu İlçe Müftüsü Turgut Acari, Rum Patrikhanesi pederi Dosideos, Ermeni Katolik Kilisesi Patrik Vekili Abraham Fıratyan Beyoğlu ilçesinde görev yapan 95 imam ve diğer dinlere mensup 46 din adamı katıldı. Sönmez Targan yeniden başkan İstanbul Haber Servisi 68’liler Birliği Vakfı’nın 8. Olağan Genel Kurulu’nda seçilen yeni yönetim kurulu, ilk toplantısını yaparak, yürütme kurulunu belirledi. Genel başkanlığına oy birliği ile yeniden Sönmez Targan seçilirken, genel başkan yardımcılığına Merdan Aslan, genel sekreterliğe Namık Kemal Boya, saymanlığa Ali Işık ve yürütme kurulu üyeliğine de Melike Efendioğlu getirildi. Yeni seçilen yürütme kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada, yeni çalışma döneminde Türkiye’nin gündeminde yer alan sorunlara vakfın siyasi tavrı ile çözüm arayışlarında bulunulacağı belirtilerek, emperyalizme, faşizme ve her türlü gericiliğe karşı verilen mücadeleye devam edileceğine dikkat çekildi. CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear