26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 2007 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab?cumhuriyet.com.tr Bölünmeye ilişkin gelişmeler konuya yaklaşımımızı etkilemeli, tedbirli kararlar almamızı sağlamalıdır DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ ‘Belçika Kıbrıs’a ders olmalı’ ANTHOS LİKAVGİS Annapolis... Kırk yılı aşkın bir süredir Ortadoğu’daki tüm çalkantıların odağında yer alan İsrailFilistin sorununun barışçı çözümüne ilişkin girişimlerin sonuncusu, taraflar arasındaki bir dizi hazırlık toplantılarının ardından çok sayıda ülkenin katılımıyla ABD’nin Annapolis kentinde (Maryland) bugün gerçekleşiyor. Mekik diplomasisinin sonuçlarına bakılırsa taraflar arasında esasa dönük bir mesafe alınmış değil. Bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına ilişkin herhangi bir anlaşma zemininin oluşturulmadığı da ortada. Tarafların söylemlerine bakılırsa, tıpkı eskiden olduğu gibi ‘sağırlar diyaloğu’ bir kez daha gündemde görünmektedir. Filistin otoritesinin öncelikle Başkan W. Bush’un da önemle vurguladığı bir Filistin devleti kurulması yönünde ilke kararı alınması taleplerine karşın İsrail’in, bir Filistin devleti kurulması ile ilgili sorunların belirsiz bir süreçte ve ayrı müzakerelerde ve ayrı mekânlarda ele alınarak esası saptırmayı amaçlayan tutumunda direnmesi olasılığı, Annapolis toplantısına barış yönünde pek şans tanımıyor. Ne var ki, böyle bir olasılık, yine de barış çabalarının bütünüyle kesileceği anlamına gelmemektedir. En azından bu, İsrail ve ABD’nin şimdiye değin sürdürdükleri ipe un serme, sorunu sürüncemede bırakma ve savsaklama politikalarına uygundur. Annapolis’te de sonucun öncekilerden farklı olmayacağı neredeyse kesindir. Yakın geçmişe bakıldığında İsrail ve ABD’nin sürekli çözüm yerine çözümsüzlüğe yönelik savsaklama politikalarını yeğlediğini, bununsa barışı kesip atmadan, işgalin kalıcı duruma getirilmesi için gerekli zamanı sağladığı görülmektedir. Sayıları üç buçuk milyona ulaşan göçmen sorunu, kolonizasyonun sürekli yayılması, Filistinlileri birbirlerinden ayıran ‘Duvar’, Doğu Kudüs’ün bütünüyle İsrail’e katılması çabaları işgalin kalıcı hale getirilmesine.. Filistin halkının topraklarının ve yaşamlarının ilanihaye gaspına yönelik tüm hazırlıklar.. sözü edilen bu savsaklama süreçlerinde gerçekleştirilmiştir... Yakın tarih bu politikaların örnekleriyle doludur. İsrail’le Filistin Kurtuluş Örgütü arasında 13 Eylül 1993’te Washington’da imzalanan anlaşma, sınırlar, göçmenlerin durumu ve Kudüs’ün statüsünün en geç 1999’a kadar saptanmasını öngörüyordu. Taraflar beş yıllık sürede güven ortamı sağlayacaklardı. Ama sonuç tam tersi oldu. Ardından 2000 yılı Temmuzu’nda Camp David, 2001 Ocak ayındaki Taba toplantıları da nihai çözüm açısından başarısızlıkla sonuçlandı. ??? Barış konusunda yetenekleri son derecede kuşkulu W. Bush ve ekibi öncülüğünde 4 Haziran 2003’te Akabe (Ürdün) kenti toplantısında alınan ABD, AB, Rusya ve BM’den oluşan ‘Dörtlünün’ (Quartet) denetiminde üç aşamada bir Filistin devletinin kurulması kararının ise en geç 31 Aralık 2005’te gerçekleştirilecekti. Le Monde’un özetlediği gibi ‘barışın yol haritasının ilk aşaması’, Filistin’deki terörist altyapısının dağıtılmasını, kolonizasyonun dondurulmasını öngörüyordu. Ama nafile. Bu kararların hiçbiri hiçbir şekilde yerine getirilmemiş, ‘barışın ünlü yol haritası’ da tıpkı öncekiler gibi başarısızlıklar listesindeki yerini almıştı. Annapolis toplantısında da sonucun bu kez de farklı olmayacağı ve barışın ne yazık ki bu kez de ‘başka bahara’ kalacağı olasılığı büyük. Çünkü ABD’nin kayıtsız şartsız desteğindeki İsrail’in, barışın önündeki engelleri kaldırmaya niyetli olmadığı ‘mekik diplomasisi’ aşamasında bir kez daha açıkça ortaya çıkmış bulunmaktadır. Olmert’in ‘yerleşimleri’ donduracağını, 3 bin 500 Filistinli tutuklunun da serbest bırakılacağını söylemesi ise kuşkusuz, barış için yeterli değil. Kaldı ki bugün İsrail hapishanelerinde 11 bin tutuklu olduğu, Olmert’in yerleşimleri donduracağını savladığı ise gerçeği yansıtmadığı.. tam tersine, kolonizasyonun tüm hızıyla devam ettiği bilinmektedir. Üstelik Olmert barış konusunda istekli de olsa siyasal otoritesi, karşı karşıya olduğu yolsuzluk sorunları, Lübnan başarısızlığındaki sorumluluğu, dahası başında bulunduğu koalisyonun aşırı ırkçı ve dinci ortaklarının barışa hiçbir şekilde taraftar olmamaları yüzünden, barışı sağlayacak kadar güçlü değildir. Dahası, İşçi Partisi Başkanı ve Savunma Bakanı Ehud Barak’ın da, yeni barış girişimi konusunda Olmert’le aralarında derin görüş ayrılıkları bulunduğu kimsenin saklısı değildir. Öte yandan Mahmud Abbas’ın da Gazze’de uzlaşmaz tutumunu sürdüren dinci Hamas’la başı derttedir. Bunun da barışla ilgili girişimleri kolaylaştırmayacağı açıktır. Kuşkusuz ‘barış’ yine de ABD’nin ağırlığını ne yönde kullanacağına bağlı görünmektedir. Savaşçı W. Bush’u barış havarisi rolünde görmek zor. Kendisi işgalci olan bir ülkenin bir başka işgalciyi barışa zorlaması pek mümkün görünmüyor. Hele İran’ı vurmak için tarih verip durduğu şu günlerde, ayrıcalıklı müttefiki ve bölgedeki jandarmasına barış yönünde baskı yapması ihtimal dışı. İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in Bush’un başkanlığında barış yönünde anlaşmaya varılmasının ‘pratikte’ imkânsız olduğunu açıklaması yukarda sergilenen yaklaşımı doğrulamaktadır. Arap ülkelerinin barış yönünde ABD’ye baskısı ise eskiden olduğu gibi bugün de hikâyedir. Tümü ABD’nin etki alanındadır. Tek umut, buna da umut denirse eğer, sorunun esasının sürüncemede bırakıldığı bir Filistin devleti kurulması konusunda tarafların, fiyaskoyu önlemek için, ilk kez bir ilke kararına varmaları olasılığıdır. Topraklarının büyük bölümü işgal atında, başkentinin, milyonlarca göçmeninin geleceği belirsiz, kolu kanadı kırık, sanal, ipotek altında bir ‘Devlet’! S on dönemlerde Belçika’daki kriz ve bu ülkenin devlet yapısının (olası) yıkılması yönündeki gelişmeler bizde Kıbrıs konusunun çözüm çabaları ile ilgili üzüntülü çağrışımlar yaratıyor. Bilindiği gibi Kıbrıs konusunda önerilen çözümlerin çoğu Belçika federe modeline dayanıp, Adadaki Helenizmin büyük oyçokluğuyla reddettiği Annan Planı’nın temel taşlarını oluşturuyordu. Hem Annan Planı, hem de başka çözüm çerçeveleri, Belçika modeli olarak tanımlanan bir temel üzerinde yapılanmıştı. Üstelik bu model hem kabul edilebilir görülmüş, hem de kalıcı olabildiğinden yola çıkılarak, tarihi uzlaşmaya yol açacak şekilde denenmiş, başarılı bir yapı olarak kabul edilmişti. Tabii bu çerçevede tarafların kabul etmeleri yönünde baskılar ve uyarılar yapılmıştı. Belçika’nın üçe bölünmesine yol açabilecek bugünkü gelişmeler, güçlü etnik farklılıklar olması durumunda neler yapılması gerektiğini sorgulayan kritik bir örnek oluşturuyor. Böyle durumlarda herhangi bir çözüm beklentisi her daim risklidir. Federe ortaklıkta risk Annan Planı’ndan da anlaşıldığı gibi Kıbrıs konusundaki çözümün kalıcılığı (konfederasyon ağırlıklı, esnek yapılı) yapılanmakta olan federe ortaklıkta risk oluşturduğu gibi, halkın yaşamını sürdürebilmesi anlamında güçsüz taraf elçika’nın (KKTC) için üçe bölünmesine önemlidir. Başka yol açabilecek bir ifadeyle zaten şiddetle bugünkü gelişmeler, güçlü parçalanan Kıbrıs etnik farklılıklar Helenizmi’nin yaşamını olması durumunda neler sürdürebilmesi riskli ve yapılması olumsuz hale gerektiğini gelmektedir. sorgulayan kritik Tabii ki bu görüş federasyon bir örnek çözümünün oluşturuyor. reddedilmesi gerektiği anlamını taşımıyor. Tam aksine, Kıbrıs Rum tarafı mademki iki toplumlu, iki kesimli federasyonu (atabilecekleri son geri adım) ilk baştan kabul etti, bu uzlaşma artık tartışılamayacak bir konudur. Rum tarafını doğal olarak kaygılandıran, çözümün kalıcılığını güvence altına alabilecek verilerin sağlanmasıdır. Çünkü bu konu, sonunda ortaya çıkacak herhangi bir düzenlemenin ne kadar işlevsel olduğu ile de bağlantılıdır. Bu sebepten dolayı Belçika’da olanlar ya da bundan sonra olacaklar bizi ilgilendirdiği gibi, konuya yaklaşımımızı ve seçeneklerimizi etkileyip, tedbirli kararlar almamızı sağlamalıdır. B Kosova, Doğu Almanya’ya dönebilir YELENA SESTERNİNA ‘B izim zaferimizle birlikte, yeni bir dönem başlıyor. Kosova, bizi bağımsızlığa götürecek yol üzerinde yürümeye hazır durumda. Biz, demokratik bir ülke olduğumuzu ve Avrupa ailesine katılmaya hazır olduğumuzu kanıtladık.” Kosova seçimlerinin galibi Kosova Demokratik Partisi’nin başkanı Haşim Taçi’nin bu sözleri, bölgenin statüsü konusundaki soruları yeterince aydınlatarak “i”lerin noktalarını koyuyor. Taçi’nin “bağımsızlık dönemi” dediği dönem, 10 Aralık’ta, yani Rusya, Avrupa Birliği ve ABD’den oluşan troykanın Birleşmiş Milletler’e müzakere sürecinin sonuçlarını iletecekleri dönemde başlıyor. Bu sonuçlar, ne Kosova Sırplarına, ne Belgrad’a ne de Moskova’ya hiçbir iyi şey vaat etmiyor. ? Seçimin galiplerinin bütün radikal açıklamalarına rağmen Batı’nın, Rusya’nın baskısı altında Kosova sorununun çözümünü ertelemeleri olasılığı halen geçerli. Böylelikle, 10 Aralık tarihi, Taçi’nin iddia ettiğinin aksine, “bağımsızlık döneminin başlangıcı” olmayabilir. yerel yönetimlerin de içinde (Kosova’da düzenlenen yetkilerinin arttırılması üçüncü genel seçimler) öngörülüyor. Bu senaryo, bir katılımın en düşük seçimler taraftan Sırbistan’ın kendi olmasının yanı sıra Kosova görünümünü kurtarmasına, bir Sırpları, Belgrad’ın çağrısına taraftan da Kosova’nın uyarak bu seçimlere bağımsızlığı tamamen katılmadılar. Bunun sonucunda, engellenemese bile en azından Kosova Parlamentosu’nda geciktirilmesine imkân sağlıyor. Sırplara ayrılan 10 sandalye (Kosova Parlamentosu’ndaki eyaz Saray tutum sandalyelerin 20’si Kosova değiştirebilir azınlıklarına, bunlardan 10 tanesi de Sırplara ayrılmış AB’nin troykadaki temsilcisi durumda) boş kaldı. Rusya ise Wolfgang Iscinger, taraflara Priştine’ye bir tane bile Alman deneyimini gözlemci öneriyor. Doğu ve göndermeyerek Batı Almanya, tavrını net biçimde 1972’de ortaya koydu. imzaladıkları Seçimleri anlaşmayla bir tanımamak ve taraftan siyasi ve gayri meşru ilan ekonomik etmek tabii ki işbirliğine mümkün. Fakat 10 gitmişler, bir Aralık’tan önce taraftan da gelişmeleri tersine gelecekte çevirmenin şansı ülkelerinin artık kalmadı. birleşmesi Üstelik, Belgrad olasılığını yönetimi, her Kosovalı lider Haşim Taçi. (AFP) reddetmediklerini vesileyle ilan etmişlerdi. uzlaşmaya hazır Alman diplomata göre Sırplar, olduğunu, bu bölge üzerinde geleceğe ait bir kurgu bile olsa sembolik dahi olsa bir bağ Sırbistan ile Kosova’nın kurmak istediğini gösterdigi birliğini içeren böyle bir öneriyi halde... Yakın zamanlara kadar kolayca bir kenara atamazlar. Sırpların uzlaşmacı öneriler George W. Bush ve ortaya koyacaklarını kimse Condoleezza Rice’ın düşünemezken şimdi neredeyse Kosova’nın bağımsızlığının her hafta yeni bir uzlaşma kaçınılmazlığı konusunda önerisi sunuyorlar. Uzlaşma sürekli olarak yaptıkları seçenekleri de gayet geniş: açıklamalara karşılık, Beyaz Hong Kong modelinden Alman Saray’ın da tutumunda modeline kadar geniş bir yelpaze. Sırp Başbakanı’nın son değişikliğe gidebileceğinin sinyalleri geliyor. Beyaz olarak sunduğu Çin modelinde, Saray’daki kaynaklar, Kosova’nın belli bir süre AB “alternatifi olmayan yol”a ek mandası altında olarak, Kosova sorununun bulundurulması, Kosova’daki B Rusya tavrını koydu Aslında, bu seçim sürecinin belirleyici fazla bir özelliği yoktu. Zira Kosova’nın bağımsızlığı konusu, seçimlerde yarışan Arnavut partilerinin ortak söylemiydi. Seçimlerden galip gelen, eski Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) komutanlarından ve partisini UÇK’nin esasları üzerine kuran Taçi de Belgrad’ın uzlaşma önerilerini birbiri ardına reddeden bir önceki iktidar partisi Demokratik Kosova İttifaki lideri Fatmir Seydu da aynı eğilimdeydi. Batı’nın bu seçimlerin sadece meşruluğunu değil, ayrıca “bütün demokratik normlara uygun olduğunu” da tanımış olması son derece düşündürücüdür. Oysa bu seçimlerin, bütün seçimler Helenizm için felaket olur Bir taraftan tarihi bir uzlaşma isterken, diğer taraftan çözüme ivme kazandırma zorunluluğu, ama öte yandan güvenilir herhangi bir çözümün elde edilememesi ve bu nedenle sorunun tekrar, üstelik trajik gelişmelere yol açacak şekilde ortaya çıkması yanlışını doğurur. Zürih Antlaşması’yla işlediğimiz hatayı tekrarlamak akılcı olmadığı gibi, aksine Ada’nın kaderini derinden etkileyip Helenizm için felakete yol açar. Öte yandan Ada’nın ikiye bölünmesi de aynı şekilde bizim için felaket olur. Yunancadan çeviren Murat İlem: (Etnos gazetesi, Yunanistan, 21 Kasım 2007) 2020’ye kadar dondurulabileceği olasılığının dışlanmadığını öne sürüyorlar. Fakat bu söylentiler, ne ABD Dişişleri Bakanlığı ne de bizzat Beyaz Saray tarafından henüz doğrulanmış değil. Böylelikle, Kosova seçimlerinin galiplerinin bütün radikal açıklamalarına rağmen Batı’nın Rusya’nın baskısı altında Kosova sorununun çözümünü ertelemeleri olasılığı halen geçerli. Böylelikle, 10 Aralık tarihi, Haşim Taçi’nin iddia ettiğinin aksine, “bağımsızlık döneminin başlangıcı” olmayabilir. Üstelik belirtmek gerekiyor ki bu, Arnavutların Kosova sorununa milat belirleme konusunda üçüncü girişimleri. Daha yazın Kosovalı Arnavut politikacılar, seçimlerden önce bağımsızlık ilan edeceklerini açıklamışlardı. Ekonomik sorunlarla boğuşan bir bölgede siyasetçilerin halkı böyle radikal açıklamalarla tatmin etmeleri gerekebilir tabii ki. Daha sonra, Arnavutların Bayrak Günü olan 28 Kasım’ın bağımsızlık günü olacağı söylendi. Oysa şimdi görünüyor ki, o tarihe kadar bağımsızlık ilanı falan olmayacak. Şimdi artık, üçüncü tarihi bekliyoruz ve bakalım, Arnavutlar ve Batı ne kadar ileri gitmeye hazır? Acaba, sadece Birleşmiş Milletler kararlarını çiğnemeyi değil, bu kararların çiğnenmesinin doğal sonucu olarak bu olayların gelecekte İspanya’daki, Fransa’daki, Belçika’daki, İngiltere’deki, Gürcistan’daki, Moldova’daki ve daha başka yerlerde tetikleyebileceği benzer süreçleri görmeyi kaldırabilecek durumdalar mı? Rusçadan çeviren: Deniz Berktay (Rus Resmi Haber Ajansı RIA Novosti, 19 Kasım 2007) MERSİN 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZ AÇIK ARTTIRMA İLANI DOSYA NO: 1999/204 Tal. Mersin ili Bahçe Mahallesi 2314 ada, 1 parsel, 280/2400 arsa paylı zemin+asma katlı 1 nolu oto teşhir galerisi ve müştemilatı, 1 nolu bağımsız bölüm, işbu gayrimenkulün zemin katının 278 m2 asma katının 160 m2 ki toplam 438 m2 büyüklüğünde olup 1112 yaşlarında %10 yıpranma payı ile birlikte arsa payı ile birlikte toplam 188.366, YTL 50 YKrş kıymet takdir olunmuştur. Gayrimenkul Cumhuriyet Mahallesi İsmet İnönü Bulvarı üzerinde 1630 Sokak 9 dış kapı noludur. İMAR DURUMU: 19 LIV PAFTA AYRIK NİZAM 5 KATA İMARLIDIR Satış Şartları: 1 Satış: 4.1.2008 Cuma günü saat 10.30’dan saat 10.40’a kadar Mersin İstitklal Cad. Özel İdare İş Hanı K: 6 2. İcra Müdürlüğü’nde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartı ile 14.1.2008 Pazartesi günü aynı yerde ve aynı saatte ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse taşınmaz en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinden 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. Satış bedeli üzerinden % 18 KDV alıcıya aittir 3 İpotek sahibi alacaklılara diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın müdürlüğümüzce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takrirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1999/204 Tal. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 08.11.2007 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 61464 Dershane öğretmeninden uygun fiyata İngilizce dersi Her seviyede okula takviye SBS, YDS, KPDS sınavlarına hazırlık Yeni başlayanlar için genel İngilizce 0555 706 44 02 İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Busness Administration’da master yapmış ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview hazırlık. Acıbadem / İstanbul 0 536 225 07 80 CUMHURİYET 10 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear