Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 2007 SALI 4 HABERLER Dışişleri bakanları düzeyindeki toplantı Babacan’ın katılımıyla Brüksel’de yapılacak DOKUNULMAZLIKLAR DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Demokraside Siyasi Parti Kapatılır mı? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın DTP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurması, “demokrasilerde siyasi partiler kapıtabilir mi?” tartışmasını yeniden gündeme getirdi. TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın “Partiler kapatılmamalı”, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “on binlerce, yüz binlerce vatandaşımın oyunu alarak parlamento çatısı altına gelmiş olanlara karşı antidemokratik yolu seçmeyiz” sözleri de tartışmaya yeni boyutlar kattı. 1982 Anayasa’sının 23.7.1995 tarihinde tadil edilmiş olan 69. maddesi bir siyasi partinin Anayasa Mahkemesi tarafından hangi hallerde kapatılabileceğini belirtirken temelli kapatılmanın 68. maddenin 4. fıkrasındaki hükümlere aykırı nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline gelmesini zorunlu kılarken, münferit hareketler yüzünden kapatmayı engelleme amacını taşımaktaydı. Tabii, çok değişikliğe uğramış olsa da, 12 Eylül darbesinin ürünü olan 1982 Anayasası’ndaki hükümlerden yola çıkarak “demokrasilerde siyasi parti kapatılabilir” sonucuna varmak sağlıklı olmaz. Esas olan demokratik ülkelerde parti kapatma olanağının var olup olmadığıdır. ??? Bu noktada, bir hususu hemen belirtmemiz gerekir: Yunanistan dışında bütün demokrasilerde parti kapatma olanağı vardır. Nazizmin acılarını yaşamış olan Almanya’da, parti kapatma olanağı da vardır, pratiği de, ve bu kapatma yalnız faşist partiye değil, aynı zamanda komünist partiye de uygulanmıştır. Fransa ve öbür ülkelerde de teoride kapatma olanağı da vardır, uygulaması da olmuştur. Terörist, ETA ile ilişkileri, bizdeki DTP PKK ilişkilerini çağrıştıran Batasuna da, İspanya’da kapatılmıştır. Türkiye’deki iki parti kapatma davası da ,(Refah ve Fazilet partileri) demokrasiye ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu gerekçesiyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önüne götürülmüş ve Refah Partisi davasında kapatma AİHS ve demokrasiye aykırı görülmemiş, ardından da Fazilet davası davacı tarafından geri çekilmiştir. Demek ki, demokratik ülkelerde parti kapatma olayı var ve Türkiye’deki parti kapatma davalarından bazılarının da demokrasiye aykırı olmadığı, uluslararası mahkemeler tarafından tescil edilmiştir. ??? Demek ki, Başbakan’ın “vatandaşın oyunu alarak gelmiş olanlara karşı antidemokratik yolu seçemeyiz” sözlerinin hukuki ve demokratik anlamı yok. Unutmayalım ki, Hitler de milyonların oyunu alarak gelmişti iktidara. Bütün bu gerçekler parti kapatmanın temenni edilir bir yöntem olduğu anlamını taşımıyor. Bir partinin üyelerinin cebir ve şiddet içeren (maddi veya manevi cebir) eylemleri dışında kalan sözleri, bize ne kadar ters gelirse gelsin düşünce açıklama çerçevesinde kalan açıklamaları, kapatma nedeni olmamalıdır. Hele hele kimilerinin o partinin niteliği hakkındaki yazı ve kanaatleri, asla kapatmaya dayanak oluşturacak deliller olarak kabul edilemezler. Kapatmanın demokrasi sınırları içinde kalması için, hukuk dışı eylem ve davranışların terörle organik ilişkinin, suçu övme, halkı düşmanlığa tahrik etme gibi eylemlerin somut delillerle kanıtlanması gerekmektedir. DTP olayına baktığımız zaman, terörü övme, terör örgütüyle organik bağ ve diğer hukuk dışı davranışlar somut olarak kanıtlanırsa buna kimse bir şey diyemez. Ama gazetecilerin, araştırmacıların salt kanaatlerine dayanan yazıları, yargıları delil oluşturamazlar. DTP’nin ileri sürdüğü bölgesel özerklik ve kolektif haklar, kanımca ayrılığa giden bir süreci açar. Ama salt bu nedenle bir öneri olarak ortaya atılan bu görüşlerin kapatma nedeni olmasını, kişisel olarak demokratik bulmayacağımı belirtmek isterim. Kürt sorununun çözümü için, her konuyu şiddete başvurmadan özgürce tartışmamız gerekir. Bir partinin üyelerinin bu görüşleri ileri sürmesini suç olarak kabul edersek, böyle bir tartışmayı nasıl yaşama geçirebiliriz ki?.. Bilmem anlatabildim mi? ‘Troyka’ da DTP sıkıntısı ANKARA (ANKA) Dışişleri Bakanları düzeyindeki TürkiyeAB Troykası toplantısı, Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın katılımıyla bugün Brüksel’de yapılacak. DTP’yi kapatma davasının açılmasının hemen ardından gerçekleşecek toplantıda AB tarafının parti kapatma girişiminden duyulan “kaygı”yı dile getirmesi bekleniyor. Dışişleri Bakanı Babacan’ın katılacağı toplantıda AB tarafına dönem başkanı Portekiz’in Dışişleri Bakanı Luis Amado başkanlık edecek. Toplantıya ayrıca sonraki dönem başkanı Slovenya ile AB Komisyonu ve AB Konseyi yetkilileri de katılacak. Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’in toplantıda bu ? Brüksel’deki TürkiyeAB Troykası toplantısının, PKK saldırılarının yoğunlaşması, sınır ötesi operasyon, DTP’ye kapatma davası açılması gibi gelişmelerin ardından yapılacağına dikkat çekiliyor. lunması bekleniyor. Brüksel’deki toplantının, PKK saldırılarının yoğunlaşması üzerine Türkiye’de “sınır ötesi operasyon” tezkeresinin onaylanması, Kürt yönetimi ile yaşanan gerilimler ve DTP’yi kapatma davası açılması gibi gelişmelerin ardından gerçekleşeceğine dikkat çekiliyor. rarlığını ve “diplomasi çabalarına verilen ağırlığı” vurgulaması bekleniyor. AB tarafının da PKK’yi kınayacağı, büyük çaptaki sınır ötesi operasyondan sakınılmasını isteyeceği belirtiliyor. AB’nin ayrıca, DTP’yi kapatma davasının açılmasından duyulan “kaygı”yı dile getireceği ifade ediliyor. DTP’yi kapatma davası, Ankara’daki AB diplomatik çevrelerince de “olumsuz” karşılandı. Brüksel’deki görüşmelerde AB tarafı, bir kez daha TCY’nin tartışmalı 301. maddesinin “gecikme den” kaldırılması veya değiştirilmesi ile Vakıflar Yasası gibi reformların süratle gerçekleşmesini isteyecek. MHP destek arayışında ? MHP’li Şandır, “vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne sadık kalma yemini eden milletvekillerini, anayasa değişikliği önerisine destek vermeye” çağırdı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DTP’nin Meclis’ten dışlanmasını isteyen MHP, “vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü”ne yönelik suçlardan milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasını öngören anayasa değişikliği önerisini grubunda imzaya açarken, AKP ve CHP’den de destek istedi. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, “vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne sadık kalma yemini eden millevtekillerini, yeminlerine sadık kalarak, anayasa değişikliği önerisine destek” vermeye çağırdı. MHP grup başkanvekilleri Mehmet Şandır ve Oktay Vural, Meclis’te düzenledikleri basın toplantısında anayasanın 14. maddesinde tarif edilen vatanın ve ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik suçlarda, milletvekili dokunulmazlığını sınırlayan anayasa değişikliği önerisi hakkında bilgi verdiler. MHP’nin değişiklik önerisinde, milletvekillerinin Meclis’e girmeden önce işlediği anayasanın 14. maddesi kapsamına giren suçlardan yargılanabileceği hükmü, seçildikten sonra da işlenmesi halini kapsayacak şekilde genişletiliyor. Buna göre bir milletvekili ister seçimlerden önce, ister milletvekili seçildikten sonra olsun anayasanın 14. maddesinde tarif edilen vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik suçlardan doğrudan yargılanabilecek. Anayasanın 14. maddesi şöyle: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.” Mevcut anayasada, milletvekili seçilmeden önce 14. madde kapsamına giren suçu işleyen milletvekilleri, parlamentoya girse de yargılamaları sürüyor. Bu kapsamda halen DTP Milletvekili Aysel Tuğluk ile aynı partiden İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in yargılamaları sürüyor. AB’den Irak’a çağrı Öte yandan AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi’nde alınan kararlarda, AB’nin “Türkiye ve Irak arasındaki terorizmle mücadele diyaloğu ve işbirliğinin sürmesine büyük önem verdiği” vurgulandı. Belgede, “Irak hükümetine ve Kürdistan bölgesel hükümetine, Türkiye sınırına saygı gösterilmesinin güvence altına alınması için uygun önlemleri almaları ve Irak topraklarının komşu ülkelere saldırı amacıyla kullanılmayacağının garantisini vermeleri çağrısı yapılır” denildi. AB’nin kaygısı Ali Babacan’ın Türkiye’nin PKK saldırıları, tezkerenin onaylanması ve Beyaz Saray’daki görüşmelere değinmesi, bu arada, Türkiye’nin terörle mücadeledeki ka TEREDDÜT ETMİYOR AB, terörü destekleyen partiye katı ? AB üyesi ülkelerde terör örgütüne üye ya da yakın olduğu saptanan kişiler, gerekçe gösterilmeden gözaltına alınabildiği gibi günlerce sorgulanabiliyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AB üyesi ülkeler terörü destekleyen partilere karşı sert önlemler alıyor. Terör örgütüne üye ya da yakın olduğu saptanan kişiler, gerekçe gösterilmeden göz altına alınabildiği gibi günlerce sorgulanabiliyor. Avrupa ülkeleri, DTP benzeri partilere karşı sert yaptırımlar alıyor. Bu durumun en dikkat çekici örneği İspanya’da 2002 yılında yaşandı. BASK bölgesinin bağımsızlığı için silahlı eylemler yapan ETA’nın siyasi kanadı durumunda olan ve İspanya’da yasal statüde faaliyet gösteren Herri Batasuna partisinin faaliyetleri, 26 Ağustos 2002 tarihinde 3 yıl için askıya alındı. İspanyol Parlamentosu’nun bu kararının ardından Yüksek Mahkeme Yargıcı Baltasar Garzon, Batasuna’nın ETA ile bağlantısı olması nedeniyle faaliyetlerinin durdurulması talimatı verdi. Yargıç Garzon’un kararıyla parti büroları tamamen kapatıldı. Fransa’da, Korsika Ulusal Kurtuluş Komitesi’ne destek veren hareketin, partileşmesine dahi izin verilmedi. Paris yönetimi hareketin öncü isimlerini tutuklayarak cezaevine koydu. İsviçre’de ise 1980’e kadar, bölgede yaşayan 100 bine yakın azınlık Sami’ye bağımsızlık söyleminden vazgeçmedikleri için, parti kurma değil oy hakkı dahi tanınmadı. İngiltere, Kuzey İrlanda’nın bağımsızlığı için mücadele eden İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) ile yıllarca mücadele etti. 2005’te IRA’nın tamamen silah bırakacağını açıklayarak, siyasete girmek istediğini deklare etmesinin ardından, herhangi bir eyleme katılmamış hareket üyelerinin, Kuzey İrlanda’da bir siyasi parti kurmalarına izin verildi. Ancak herhangi bir eylemin gerçekleşmesi durumunda partinin kapatılacağı açıklandı. IRA bu nedenle şimdiye kadar herhangi bir terörist eylemde bulunmadı. Meclis’te düzenlenen panelde yasama sürecine sivil toplum örgütlerinin katılımı tartışıldı. (Fotoğraf: AA) TBMM’de ‘yasama sürecine sivil toplumun katılımı’ paneli ‘Sivil itaatsizlik bir ikazdır’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Köksal Toptan, “Yasama Sürecinde Sivil Toplum Katılımı: Bir Sistem Arayışı” başlıklı panelin açılışında yaptığı konuşmada, yasa yaparken sivil toplumla yetki ve sorumluluğu paylaşmak istediklerini vurgularken, “Çağımızda sivil itaatsizliğin de önem kazandığı dikkate alınırsa, sivil toplumun gösteri hakkını yasalar çerçevesinde, ama sivil itaatsizliği de dikkate alarak kullanması, o toplumu yönetenler için ciddi bir ikazdır” görüşünü dile getirdi. Panelin açılışında konuşan TBMM Başkanı Köksal Toptan, “Türkiye’nin demokratik kazanımlar ve kalkınmadan kesinlikle vazgeçmeyeceğini, terörle mücadelede de kesinlikle zafiyet göstermeyeceğini” kaydetti. Toptan, sivil toplum örgütlerinin siyasi partilerden farklı olarak tüm toplumun nabzını tutma özelliğini taşıdığına dikkati çekti. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, yasama çalışmalarında sivil toplum örgütlerinin katkısının önemi üzerinde dururken, “Sadece görüş istenmesi yetmez, bir geri bildirim mekanizmasıyla bu görüşlerin nasıl değerlendirildiği de ilgili sivil toplum kuruluşlarına iletilmelidir” görüşünü dile getirdi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok da yasama sürecine toplumun tüm kesimlerinin katılmasını istedi. Özok, “Artık günümüz demokrasisi biçimsel bir demokrasi değil, herkesi dinleyeceksiniz” dedi. ‘184 imza gerekiyor’ Mehmet Şandır, 184 imza gerektiği için parti olarak tek başlarına anayasa değişikliği önerisi veremediklerinden AKP ve CHP’den de destek beklediklerini söyledi. Öneriyi en geç bugün bu iki partiye sunacaklarını belirten Şandır, her iki parti ile daha önce yaptıkları görüşmeden tam bir mutabakat çıkmadığına dikkat çekti. Anayasa değişikliği konusunda grup kararı alınamadığı için milletvekillerinin bu konuda verecekleri kararın önemli olduğunu belirten Şandır, “Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü üzerine yemin eden milletvekillerini, bu yeminlerine sadık kalmalarını ve değişiklik teklifimize destek vermelerini bekliyorum” diye konuştu. Oktay Vural da milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasının, milletvekilliğinin düşürülmesi anlamına gelmediğine dikkat çekerek, ortada AKP’nin iddia ettiği gibi bir “siyasi linç” de olmayacağını ileri sürdü. İçişleri Bakanı, kaçırılan 7 kişiyle ilgili açıklamalarda bulundu Atalay: İran’a nota verildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Van’ın Başkale ilçesinde PKK tarafından kaçırıldıkları iddia edilen 2’si korucu 7 kişiyle ilgili “Kaçıran PKK mi, orada tereddütlerimiz var. Temaslarımız sürüyor” yorumunu yaptı. Atalay, yurttaşların İran’da olduklarını da belirtirken, bu kişiler ilgili olarak İran’a nota verildiğini de söyledi. Umman Sultanlığı’nın ulusal günü nedeniyle düzenlenen resepsiyona, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, İçişleri Bakanı Atalay’ın yanı sıra çok sayıda diplomatik temsilci katıldı. Atalay resepsiyonda, 12 Kasım’da kaçırılan 2’si korucu 5 kişi ile ilgili soruları yanıtladı. “Kaçıran PKK mi, orada tereddütlerimiz var” diyen Atalay, yurttaşların İran’da olduğuna ilişkin iddialara yönelik ise “İran’a nota verildi. Başvurular sürüyor” yanıtını verdi. Atalay, “Olay İran sınırında olduğu için kaçırılan vatandaşlarımızın, İran’a götürüldüğünü düşünüyoruz. Bu nedenle İran’a nota verdik. Grişimlerimiz devam ediyor” dedi. Öte yandan resepsiyonda Umman Sultanı ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün fotoğraflarının yan yana asılması dikkat çekti. asirmen?cumhuriyet.com.tr ÜNSAL, İLİŞKİLERİ SORDU CHP’den Unakıtan’ın çocukları için önerge MEHMET MENEKŞE AMASYA Amasya CHP milletvekili Hüseyin Ünsal, bir soru önergesi vererek Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın çocuklarının ortak olduğu şirketlerin özelleştirme ihaleleri kazanan firmalarla ilişkilerini açıklamasını istedi. CHP’li Ünsal, önergesinde Mersin Limanı özelleştirme ihalesini 36 yıllığına 766 milyon dolara Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği (MIP) firmasının kazandığını anımsattı. Ünsal, özelleştirmeden sonra 2 milyon dolarlık güvenlik kamerası ihalesini de Bakan Kemal Unakıtan’ın oğlu Abdullah Unakıtan, kızları Fatma Unakıtan ve Zeynep Basutçu adına kayıtlı 543476 ticaret sicil nolu Telemobil Bilgi İletişim şirketine verildiğine dikkat çekti. Ünsal, yazılı olarak yanıtlanmasını istediği önergesinde iddiaların doğru olup olmadığını sordu. Özelleştirme İdaresi’nin Maliye Bakanlığı’na bağlı olduğunun altını çizen Ünsal, “Çocuklarınızın sahibi olduğu firmanın özelleştirme ihalesine giren firmalardan iş alması etik değerlerle bağdaşır mı” sorusuna yanıt istedi. Özelleştirme ihalesindeki şaibelerin ortadan kaldırılmasını isteyen Ünsal, önergesinde “Kamuoyunu bilgilendirmek için çocuklarınızın ortak olduğu şirketlerin, özelleştirme ihalesi kazanan başka hangi firmalarla ticari ilişkisi bulunduğunun kamuoyuna açıklanması düşünülmekte midir” diye sordu. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Deniz Baykal’a yıllarca “en yakın” isim olarak bilinen Eşref Erdem, partideki bütün yönetici görevlerinden en sonunda istifa etti. “En sonunda istifa etti” diyorum, çünkü Eşref Erdem’in uzunca bir süredir parti yönetimiyle sorunları olduğunu biliyorum. Erdem’in istifası, parti içi iktidar kavgası mıdır? İstifa nedeni bazı teşkilatların, örneğin Çankaya teşkilatının görevden alınması mıdır? Bütün bunları net bir şekilde bilmem mümkün değil. Ancak aylar önce Eşref Erdem İstanbul’a gelmiş ve bir milletvekili arkadaşıyla birlikte beni gazetedeki odamda ziyaret etmişti. 22 Temmuz seçimlerinden çok önceydi. O günlerde Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi tartışılıyordu. Demokratikleşmeye ilişkin konular gündemden düşmüyordu. Eşref Erdem’e ve yanındaki milletvekili arkadaşına bu konularda neler düşündüklerini sordum. Genel Başkan Deniz Baykal’ın bu ko Eşref Erdem’in İstifası nudaki tutumunu onaylamadıklarını ifade ettiler. Erdem’in bu kadar açık bir ifade kullanması dikkatimi çekti. Bu konuda ayrıntılı görüşebileceğimizi ve düşüncelerini açıklayabileceğini de ifade etti. Araya başka gelişmeler girdi. Kendisiyle telefon görüşmeleri dışında yüz yüze görüşme olanağımız olmadı. Ancak CHP yönetiminin demokratikleşme konusundaki olumsuz tutumunu onaylamadığını biliyordum. ??? Bu istifanın arkasında parti içi iktidar kavgası olmaz mı? Mutlaka vardır. Zaten bir siyasi parti içinde iktidar mücadelesinden daha doğal ne olabilir ki! Önemli olan, bu mücadeleyi yürütenlerin nerede durduğudur... İktidar kavgasına neden olan durum nedir? Siyasi midir? Yoksa küçük kişisel çıkarlar meselesi midir? Geçenlerde Kuzey Irak’a “operasyon” için hükümete yetki verilmesi oylaması sırasında Eşref Erdem’in bu yetkiye “hayır” oyu verdiğini gördük. Bu bir siyasi tutumdu ve Deniz Baykal ve arkadaşlarından farklı bir duruşu ifade ediyordu. Eşref Erdem, CHP yönetiminde önemli bir isimdir. Deniz Baykal’ın parti içindeki etkinliğini sağlamasında büyük katkıları olduğunu da herkes bilir. Erdem’in ayrılmasıyla CHP yönetiminde önemli bir kopma meydana gelmiştir. Bu kopma, yabana atılır bir kopma değildir. Bu kopmanın siyasi bir anlamı olmaması mümkün mü? CHP’nin Deniz Baykal yönetiminde çok tartışmalı bir yerde durduğu ve solun önemli bir kesiminden koptuğu bilinen bir gerçektir. Ayrıca özgürlük, demokrasi, Avrupa Birliği gibi konularda çok muhafazakâr bir çizgi izlediği de malumdur. Hatta, MHP ile çok benzer yerlerde durduklarını bizzat kendisi seçim kampanyası sırasında ifade etmekten çekinmemiştir. ??? Bu çizginin oluşmasında Eşref Erdem’in hiç mi sorumluluğu yoktur? Tabii ki vardır. Partinin iç tartışmalarını ve dengelerini bilemem. Bilebildiğim, Deniz Baykal parti içi iktidarını Önder SavEşref Erdem dengesi içine oturtmuştu. Şimdi bu dengeden vazgeçmiş bulunuyor. Ya da vazgeçmek zorunda kalmıştır. Eşref Erdem de şimdi yeni bir noktaya geldi. ??? Erdem parti yönetiminden istifa gerekçesini ve durum değerlendirmesini şöyle açıkladı: “22 Temmuz seçim sonuçlarını başarı olarak kabul etmek ne yazık ki imkânsızdır… Cumhuriyet Halk Partisi giderek sınıfsal kimliğinden ve sol ideolojisinden uzaklaşmış, sağ bir kuşatmanın etkisine girmiş tir… Genel Başkanımızın son zamanlardaki açılımları geç olmakla birlikte, toplumumuzun tüm kesimlerince alkışlanmıştır. Ancak bu görüşler henüz ham görüşler olup, içinin doldurulması gerekmektedir. Geç kalmış bu açılım, tarafımca daha önceleri her vesile ile partinin yetkili kurullarında birçok kez gündeme getirilmiş, ancak ne yazık ki seçimler öncesinde destek bulamamıştır… Kongre sürecine girdiğimiz bu dönemde, partililer arasındaki sevgi ve dayanışma bağını ve parti içi barışı sağlayabilmek, etnik duyarlıklara ve iç barışa katkı sunabilmek, CHP’nin taşıdığı sorumluluğun gereğidir.” Eşref Erdem, parti içi iktidar mücadelesi sırasında Deniz Baykal’ın yakın çevresinden koparken, “demokrasi” vurgusunu da daha açık bir dille ifade ediyor. Yeni bir pozisyon alıyor. Bu istifanın CHP içindeki iktidar mücadelesini etkilememesi düşünülemez. Baykal’ın işi giderek zorlaşıyor… CUMHURİYET 04 K