14 Haziran 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 KASIM 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK Uzmanlar kanser hastalığına geç tanı konulması nedeniyle pek çok kişinin yaşamını yitirdiğini belirtti 15 Erken teşhis hayat kurtarır Dişleriniz artık eskisinden daha da beyaz SİBEL BAHÇETEPE ŞULE KÖKTÜRK Sağlık olsun!.. Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Prof. Dr. Onur Erol’a ödül İstanbul Haber Servisi Amerikan Plastik Cerrahi Derneği (ASPS) ve Plastik Cerrahi Eğitim Vakfı (PSEF) kurucusu Prof. Dr. Jacques W. Maliniac adına sunulan “The Maliniac Lecture’’ adlı onur ödülü bu yıl Prof. Dr. Onur Erol’a verildi. ASPS ve PSEF tarafından her yıl ABD dışındaki ülkelerden plastik cerrahi dalında üstün başarı ve saygınlık kazanmış tek bir doktora verilen Maliniac konuşmasını yapma onuruna ve “The Maliniac Lecture’’ ödülüne, ilk kez bir Türk plastik cerrah layık görüldü. (Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) Dişlerin kendi renginden bir iki ton daha beyaz hale gelmesi amacıyla yapılan diş beyazlatma işlemi Türkiye’de son iki yıldır popüler bir şekilde uygulanıyor. İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Çene Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Kâtiboğlu, beyazlatma işleminin diş hekimi kontrolünde yapılması gerektiğini aksi halde diş etlerinin zarar görebileceğini söyledi. Geçmiş yıllarda diş beyazlatmanın diş etine zarar verdiği gerekçesiyle tartışmalara neden olduğunu ve pek yapılmadığını anımsatan Prof. Dr. Kâtiboğlu, gelişen teknolojik yeniliklerle birlikte tercih edilmeye başlandığını söyledi. Kâtiboğlu, “Diş beyazlatma evde ve hekimde yapılmak üzere iki şekildedir. Evde birtakım özel jellerle dişler 1 haftada beyazlatılırken hekimde ise ortalama 1 saatte lazer, ışıklı ya da özel hazırlanan kimyasallarla yapılır” dedi. Doktorların erken teşhis hayat kurtarır diye yurttaşları sık sık uyardığı kanser hastalığı, hastanede geç teşhis konulması nedeniyle bir kişinin daha yaşamına neden oldu. Risale Erdoğan (55), 4 yıl boyunca düzenli olarak Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi’ne gitmesine ve çeşitli hastalıklar için çeşitli tedaviler görmesine karşın bir türlü teşhis edilemeyen 4. evre kanser nedeniyle yaşamını yitirdi. “Canı kadar sevdiği” eşini kaybeden Ali Erdoğan ise isyan ediyor. Risale Erdoğan, doktorların erken teşhis edilseydi yüzde 100 kurtulurdu dediği hastalık nedeniyle geçen ay yaşama veda etti. Ali Erdoğan, süreci özetle şöyle anlattı: ‘Testler yapılmamış, teşhis konulmamış’ “800 yataklı hastanede kalsitonin testi yapılmıyor, testler yapılmamış, teşhis konulmamıştır. Kanda bulunan kalsitoninin (Tiroid bezinden salgılanan, vücuttaki kalsiyum ve fosforu düzenleyen hormon. Kandaki kalsiyum miktarını düşürücü etkisi var) normal değeri 040 olması na rağmen eşimde 15.000 olmuş ve araştırılmamış. Bunun yanı sıra kalp çarpıntısı şikâyeti, ritim bozukluğu var, kilo ver denildi, 64 kilo olduğu halde. Ellerde titreme olduğu ve uykusuzluk şikâyeti için sinir denildi. Göğüs filmi, MR, tomografi çekilmedi. Tam 4 yıl hasta iyileşmedi, o zaman başka bir durum araştırılmaz mı? Yalnızca Aspirin, Cipro ile hastanın ölümüne sebebiyet verecek kadar ilerlemesi hiç mi kuşku uyandırmadı? Vakıf Gureba’da bizim ısrarlarımız üzerine yapılan kontrollerde kanser olduğu ortaya çıktı, 2 ay ömür biçtiler. Sonra Çapa’ya (İstanbul Tıp Fakültesi) sevk edildi. Ameliyatımızı, rahmetli Prof. Göksel Kalaycı yaptı. Ama bu kadar bizimle kalabildi. Mücadelem, hiç kimsenin benim yaşadıklarımı yaşamaması için.” Vakıf Gureba Hastanesi yetkilileri ise otomasyon sistemindeki arıza nedeniyle dosyayı bulamadıkları için sorularımızı yanıtlayamayacaklarını ifade ederken daha sonra, yakınının dosyasındaki belgelerin kopyasını almak için giden Ali Erdoğan, “Dosya kuruldan geçeceği için veremeyiz” yanıtını aldı. ‘Kadın sağlığı, istenen seviyede değil’ İstanbul Haber Servisi Türkiye’de anne adaylarının yüzde 56’sı gebelik süresince hiçbir tıbbi yardım alamıyor. Kadınların yüzde 20’si de sağlık uzmanı ya da ebe olmaksızın evinde doğum yapıyor. Rahim ağzı kanserini önleyen aşı ise tabusal yaklaşımlar nedeniyle tercih edilmiyor. Türk Jinekoloji ve Obstetrik (doğum) Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, kadın sağlığı konusunda ciddi politikalara ihtiyaç duyulduğunu belirterek gebelik sonrası kanamanın, ölüm nedenleri arasında özellikle kırsal kesimlerde ciddi boyutta olduğunu söyledi. Kadın ölümlerinde, jinekolojik kanserlerin, gebelikte görülen hipertansiyona bağlı hastalıkların etkili olduğunu vurgulayan Tıraş, 100 hamile kadından ancak 5’inin jinekologlara gittiğini söyledi. Evde doğumların oranının hâlâ çok yüksek olduğuna değinen Tıraş, ülkenin batısında kadınların yüzde 20’sinin, doğuda ise yüzde 50’sinin ebe ya da başka bir sağlık personeli olmadan doğum yaptıklarını kaydetti. ‘İkinci bir şans verin, bir insanı mutlu edin’ Türkiye Sakatlar Derneği (TSD) ile Tatlıcı Tombak Yönetim Kurulu Başkanı ve tiyatro sanatçısı Nedim Saban koordinatörlüğünde başlatılan “İkinci bir şans verin, bir insanı mutlu edin” kampanyası ile desteğe ihtiyacı olan engelli, gazi ve şehit ailelerine ulaştırılmak üzere giysi ve ve tekerlekli sandalye yardımı yapılacak. TSD Başkanı Şükrü Boyraz, toplanan eşyaların ihtiyacı olanlara ken dileri aracılığıyla ulaştırılacağını belirterek “Tatlıcı Tombak’ın yurt genelindeki 80 şubesinde bu eşyalar toplanacak, ardından da TSD, ihtiyacı olan aileleri tespit ederek bu eşyaları ulaştıracak” dedi. Boyraz, yurttaşlara evlerinde veya işyerlerinde kullanmadığı, kullanmayı düşünmediği, kullanılabilir temiz eşyalarını kendilerine getirmeleri çağrısı yaptı. Kampanya 31 Aralık tarihine dek sürecek. Kör olma riski İstanbul Haber Servisi Türk Oftalmoloji Derneği, Pfizer Türkiye, Merck Sharp Dohme İlaçları ve Alcon Türkiye “Glokom’a dikkat! Kör olma riskini görmezden gelmeyin” sloganıyla bir kampanya başlattı. Türk Oftalmoloji Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik, dünya üzerinde ikinci sırada yer alan ve önlenebilir körlük nedeninden biri olan glokom hastalığına (göz tansiyonuna bağlı hastalık) dikkat çekerek kampanya kapsamında bilgilendirme toplantıları düzenleneceğini söyledi. ‘Her yüzde bir mutluluk’ projesi İstanbul Haber Servisi Türkiye’de yaklaşık 350 bin şizofreni hastası bulunuyor. Şizofreni Dernekleri Federasyonu, şizofreni hastalığının toplum tarafından bilinmesi ve hastalığın tanınması amacıyla “Her yüzde bir mutluluk” adında bir proje başlattı. Proje ile şizofreni hastalığı üzerindeki yanlış algılamayla savaşmak ve hastalığa dikkat çekmek de hedefleniyor. Proje kapsamında şizofreni hastalarının yaşamlarından kesitler sunan 52 dakikalık belgesel film çekildi. Ayrıca Türkiye’nin birçok farklı tedavi kurumlarından ve hasta derneklerinden gelen 180 resmin yer alacağı bir sergi de Adile Sultan Sarayı’nda açıldı. Şizofreni Dernekleri Federasyonu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Köksal Alptekin, Türkiye’deki şizofreni hastalarının tedavilerinin hastane ile sınırlandırıldığını ve rehabilitasyon merkezlerinin sayılarının yetersiz olduğunu vurguladı. Birçok kez yineledim. İyi tıp merkezlerimiz var. Kaliteli hizmet veren hastanelerimiz var. İyi yetişmiş, başarılı doktorlarımız var. Doktor sayısı 100 bini aşıyor. 700 kişiye bir doktor hiç fena sayılmaz. Yetersizlik başka yerlerde. Akılcı, gerçekçi bir örgütlenme ile yeterli bir sağlık hizmeti pekâlâ sağlanabilirdi. Koruyucu hekimliğe öncelik vermeyi hiç göz ardı etmeden, elbette. Ama gelin görün ki 73 milyonluk Türkiye’nin bütününe bakarsanız, sağlık alanında pek çok şey aksıyor, çok büyük yetersizlikler ve yanlışlıklar içindeyiz. İlk basamak hekimliği iyi işlemiyor, ne yazık. Tedavinin yanı sıra başlıca koruyucu hekimliğin gerçekleştirilmesi için planlanmış olan sağlık ocakları geliştirilmiyor, desteklenmiyor. Aile hekimliği onların yerini tutmaktan çok uzak. Hastanecilik ön planda tutularak hastanelerin ağır bir yükü taşıması öngörülüyor ve bir günde 6070 hastaya bakan doktor ödüllendiriliyor. Sağlık hizmetinin, sağlık birimlerinin yurt düzeyine dağılımı çok dengesiz. Hakkâri’de açık bir beyin operasyonu haberi olağanüstü bir olayın yansıtılması gibi verildi. Acıklı değil mi? Halkın bir sağlık bilincine sahip olması gereğini sıklıkla vurguluyorum. Yeterli bir sağlık hizmetinin halka ulaşabilmesi ve kullanılabilmesi için buna öncelik verilmesi gerektiği kanısındayım. Yalnız sağlık değil, yurdumuzda her şeyin ama her şeyin aksayışı bilimden, bilimsel düşünceden kopuk olmamızdan, hatta giderek rasyonel düşünce karşıtlığının yaygınlaşmasından ileri geliyor inancındayım. Geri kalmışlığımız, yoksulluğumuz, işsizlik, canımızı yakan terör, rekor düzeyde trafik kazaları, yolsuzluk, eğitimimizin perişanlığı, türbanın yıllardır önde gelen sorunlarımız arasında yer alışı, depremde evlerimizin kolayca yıkılışı, Keşan’daki olay, Danıştay’a yapılan saldırının bir terör değil ibadet olduğu iddiası, Teksas Kasımpaşa restleşmesi; tüm bu ilkellikler bir bilim toplumu olamayışımızdandır. Aldatıcı alternatif tedaviler ve milyonların bilimi terk edip etkinliği hiçbir şekilde ispatlanmamış sözde şifalı otlara ve benzerlerine kapılması hep bu yüzden. Atatürk’ün mirası akıl ve bilim iktidara gelmiyor, gelemiyor. Bütün sıkıntılarımızın önde gelen nedeni bu. Keşke tüm ulusça bu gerçeği algılayabilsek. ??? Akıl ve bilim dışı akımlar yalnız yurdumuzda değil, tüm dünyada da yaygınlaşıyor. Amerika’da halkın yüzde 44’ü Bush’un göklerden emir aldığına, İsa’nın yakında semadan dünyaya inerek her şeye el koyacağına ve ortamı düzene sokacağına inanıyor. Evet, şaşılası bir şey ama en çok bilim üreten, en iyi üniversitelere sahip Amerika’da halkın durumu budur. Avrupa’da da söz konusu akımlar yayılıyor. Ama bunlar varlıklı zengin ülkeler. Bizim sorunlarımız onlar için geçerli değil. Biz yoksuluz, eğitim yoksuluyuz; bizi aldatıyorlar, sömürüyorlar. Ülkemiz üzerinde türlü çeşitli oyunlar oynuyorlar. Karşı koyacak siyasal, ekonomik gücümüz yok, 60 yıldan beri o kadar kötü yönetildi ki bu memleket. E, ne yapalım, sağlık olsun diyecek durumda da değiliz. Hayatta en hakiki yol göstericinin bilim olduğuna inanan, bağımsızlığı benimseyen, bunun gereğini yerine getiren liderlere, yöneticilere, politikacılara, atak ve mücadeleci bilim insanlarına (aklıma Celal Şengör, Hasan Yazıcı, benzerleri ve ellili yıllarda Demokrat Parti zorbalığına topluca karşı çıkan üniversiteler geliyor), uygarlığı ve aydınlanmayı savunacak popüler sanatçılara, yazarlara, düşün insanlarına çok ihtiyacımız var. [email protected] Not: Çeşitli eğitim düzeyindeki yüzlerce insanla konuştum. Kral Abdullah’ın her iki yanında üst düzey politikacılarımızın yer aldığı tabloya tepki duymayan insana rastlamadım. CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear