24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 EKİM 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, mali disiplini sağlamadan ilişkiyi kesmenin yerinde olmayacağını söyledi ŞÜKRAN SONER 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ‘IMF’den kopmak doğru değil’ ? Durmuş Yılmaz, hükümetin mali disipline önem vermeye devam edeceğini, IMF ile anlaşmaların uygulama takvimine mutlaka uyulması gerektiğini belirtti. Ekonomi Servisi Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, mali disiplini oturtmadan Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) kopmanın doğru olmadığını söyledi. Yılmaz, ekonomi gazetecileriyle İstanbul’da düzenlediği sohbet toplantısında, 2008 Mayıs’ından sonraki dönemde nasıl bir ilişkinin yürütülmesi gerektiği yolundaki soruyu şöyle yanıtladı: “Bizim olayın tarafı olarak bir görüşümüz var ama henüz kamuoyuyla paylaşacak durumda değiliz. IMF bugün yüzde 6.5’lik faiz dışı fazlanın tutturulamıyor olmasından pek memnun değil. Aslında hükümet geçen döneminde mali disiplini önemli ölçüde sağladı. Geçen dönemi dikkati alınca, hükümetin yine mali disipline dikkat edeceğini düşünmek mümkün. IMF’yle anlaşmalarda mutlaka bir uygulama takvimi oluyor. Eğer IMF’den kopacak olursak, o zaman mutlaka kendimiz takvim ortaya koymalıyız ve o takvime uymalıyız.” Yılmaz, enflasyon hedefinin yüzde 4 olduğunu belirterek, bugün için tahminler daha yukarda olsa da hedefin revize edilmediğini, yüzde 4’lük enflasyon hedefini 2008’de tutturabileceklerine inandıklarını söyledi. Merkez Bankası Başkanı, “Faiz lobisi deyince genelde akla bankacılar gelirdi. Oysa bugün Türkiye’nin önde gelen bankalarının patronları bile, ‘Reel faiz yüksek, insin’ çağrısı yapıyor. Acaba farklı bir faiz lobisi mi ortaya çıktı” sorusu üzerine de şöyle konuştu: “Her kesim kendi çıkarları doğrultusunda hareket eder, taleplerde bulunur. Bize düşen tüm kesimlerden yükselen sese bakıp, temelde toplumsal refaha doğru yol almaktır. Şunu unutmayalım, bu toplum yüksek enflasyon içinde yaşamanın faturasını ağır ödedi. Enflasyon tek hanelere inmişken, şimdi yeniden bizi başa döndürme riski yaratabilecek adımlardan kaçınmamız gerekiyor. Geriye dönüş çok maliyetli olur.” Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Başkan Yardımcıları Erdem Başçı ve Burhan Göklemez ve Para Politikası Kurulu Üyesi İbrahim Turhan’la birlikte düzenlediği toplantıda soruları yanıtladı. Bayrak Yaşadığımız travma, kuşatılmışlık, çaresizlik, bizi ortak değerlerimize, bayrağımıza sarılmaya yöneltiyor; her yerde toplanan kitleler, ellerde bayraklar, kırmızı beyaz renklere bürünüyorlar. Bu yılın Cumhuriyet Bayramı algılaması, kutlamalara kitlesel katılım mesajları çok farklı, anlamlı. Tezkere, şehitler, ABD, AB, Irak’tan gelen gerilimi tırmandıran mesajlar, Cumhuriyet değerleri, kazanımları, tek bayrak altında birleşme, kenetlenmenin anlamını yüceltti. Milyonlarca yeni bayrak satışı bir gösterge. (Beş günde beş milyon bayrak satılmış.) Bayrağımız, bu ülkede yaşayan, vatandaşlık kimliğini taşıyan Türk Kürt Ermeni Rum Yahudi göçmen, herkesin özgürlük ve bağımsızlığının ortak simgesi, değeri... Ne yazık ki ırkçı, ayrımcı birileri, sağlıksız ideolojilerinin kirli yüzünü saklamak için bayrağımızı yerli yersiz kullandılar. Emperyalizmin kirli çıkar oyunlarında yine ırkçı, ayrımcı oyunlarının tuzağında bir diğerleri ayrı bayrak düşleri ile bayrağımıza savaş açtılar. Sessiz çoğunluk bu çirkin, acımasız savaşta zaman zaman şaşkın, baskı altında bocaladı. Ya bayrağına sahip çıkmaktan vazgeçmese de bunu göstermekten utandı, ya da bayrağımızın simgelediği değerlerden, birlikte barış içinde yaşama niyetinden vazgeçmediği halde bayrağı elinde taşıma onuru, duygusuna yabancılaştı. ??? Şimdi ayrıntı gibi gelen bu konuları niye mi gündeme getirdim? Çünkü hâlâ birileri “Bu bayrağın sahibi biziz” gibi tehlikeli bir bencillik, davranış biçimi ortaya koyuyorlar. Bir diğerleri de kendi özgürlük, bağımsızlık, barış içinde yaşamalarının da olmazsa olmaz koşulu, tek bayrak altında buluşmayı, bayrağımızı reddediyorlar. Her iki uç azınlıkta kalsalar da, özellikle ülkemiz için çok kritik bir dönemeçte, çok tehlikeli tahriklerin aracı olabilecek davranış kalıplarından inatla vazgeçmiyorlar. Aslında onların da çoğunluğu için bilinçsiz yönlendirilmiş bu davranış kalıpları, evrensel büyük oyunların etkin araçları. Ne yazık ki şeytan ayrıntıda gizlenebiliyor. Bayrağımız gerçekten hepimiz için birleştirici, barışçı, özgürlüğümüzün, bağımsızlığımızın simgesi, işlevi üzerinde en büyük oyunlar oynanmaya çalışılıyor. Bayrağımız simge.. oynanan tüm oyunları, tuzakları kırmanın anahtarları var elbet. Kavramları yerli yerine oturtarak evrensel insan haklarından ülkemizin ayakta kalabilmesine uzanan tüm değerlere; gerçek işlevi, amaç ve standartları ile savunmak, sahip çıkmak. Bayrağımız bizim insan hakları, demokrasi, cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimleri, özgürlüğümüz, bağımsızlığımızın simgesi. Türk Kürt göçmeni ile hepimizin... Irkçılığın tuzağına düşmekten korkmadan, bilinçle, onurla taşımak, sahip çıkmak konumundayız. Oyunları, tuzakları bozmanın tek yolu bu... soner@cumhuriyet.com.tr Gece yorganı çekince, işsiz bıraktığımız oldu mu diye düşünürüz Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) öncülüğünde işçi ve işveren örgütlerinin verdiği “Yeter artık faizi indir” ilanlarıyla karşı karşıya kalan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, “Biz de insanız. Aşklarımız, sevgilerimiz, duygularımız var. İlan verilmesine, ağır eleştiriler yapılmasına kızsak da dikkate alırız. Gece yorganı çekince, ‘bizim yüzümüzden işsiz kalan oldu mu’ diye düşünürüz. Faizleri belirlerken tüm kriterlere, etkenlere bakıyoruz ve bulunduğumuz düzeyin doğru olduğunu düşünüyoruz” dedi. Hızlı faiz indirimi yok Durmuş Yılmaz, faizlerde hızlı indirimin söz konusu olmadığını vurguladı. Yılmaz, “Baktığımız ekonomik gelişmeler, veriler hızlı faiz indirimini engelliyor. Ortada vadede, belirlenen yüzde 4’lük enflasyon hedefi için toplam talep koşullarının, kredilerin kontrolü önemli. Bu kontrol için faizlerin bu seviyede olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu halk 35 yıl yüksek enflasyonla yaşadı ve bedeli ödedi. Yeniden halkın bu tür maliyetlere katlanmasını istemiyoruz” diye konuştu. Faiz konusunu TİM ile görüşeceklerini söyleyen Yılmaz, TİM Başkanı’nın “Faizler ekonomide terör yaratıyor” sözleriyle ilgili olarak da “Dünyadaki gelişmeler bizim kararlarımızın doğru olduğunu gösteriyor... Kendimizi terörist olarak da görmüyoruz. Satıcı ile oturup konuşacağız. En azından anlaşamamakta anlaşırız” dedi. Kur düzeyi bizi ilgilendirmez demeyiz Merkez Bankası Başkanı, YTL’nin değerli seyir izlemesinin enflasyonla mücadeleyi kolaylaştırdığını ancak bu konuda zorlama içinde olmadıklarını belirtti. Yılmaz, “Her ne kadar bizim asıl hedefimiz fiyat istikrarı ve enflasyon olsa da döviz kurlarına asla kayıtsız kalamayız, ‘kur düzeyi bizi ilgilendirmez’ diyemeyiz. Ama eğer enflasyon hedeflemesi gibi bir politikayı benimsemişseniz, o zaman dalgalı kurla yürümeniz gerekiyor” dedi. AKP iktidarından hileli zamlar Genel seçim öncesi ‘zam yapmadık’ propagandasını kullanan hükümet, yerel seçim öncesini de kurtarabilecek fahiş oranda fiyat artışlarına sarıldı. Elektrik, su, ulaşım zamları yerel seçime de uzak bir tarihte yapılmış oluyor Ekonomi Servisi Seçim öncesinde vaat ettiği KDV indirimini genişletme, sosyal güvenlikte prim oranlarının düşürülmesi gibi taahhütlerini programına bile almayan AKP hükümeti, bunun yerine genel seçime kadar ertelediği insafsız zamlara sarıldı. Öyle ki hükümetin yürürlüğe soktuğu ya da sokmaya hazırlandığı zam oranları, ertelenen fiyat artışlarının yanı sıra yerel seçim öncesini de ‘kurtarabilecek’ yükseklikte. Hükümet, 2008’de otomatik fiyatlandırma mekanizmasına geçmeden önce, elektrikte konutlar için en az yüzde 15 zam planlıyor. Oran belli olmasa da doğalgaz fiyatlarında buna paralel ciddi fiyat artışları bekleniyor. Kısa bir süre önce su fiyatları ve İstanbul’da ulaşım hizmetlerinde yapılan zamların oranı da dudak uçuklatacak nitelikte oldu. Seçimden hemen sonra yapılan ayarlamalarla konutlarda su fiyatlarına tüketim miktarına, göre yüzde 17 ile yüzde 134 arasında zam yapıldı. 1 Kasım 2007 tarihinden geçerli olmak üzere tarifede yapılan değişiklikle birim fiyatına; 10 metreküpe kadarki kullanım için yüzde 17, 20 metreküpü geçmeyen kullanım için yüzde 75, 20 metreküp üzerindeki kullanım için de yüzde 134 zam yapıldı. Yapılan hesaplamalara göre bir çekirdek ailenin su tüketimi 10 metreküpün üzerinde. Buna göre standart bir aile için yüzde 75 zam yapılmış oldu. Örneğin; ortalama 15 m3 su tüketen bir aile, eski tarifeye göre bu tüketimi için KDV dahil 27.70 YTL öderken, yeni tarife ile 48.60 YTL ödemek durumunda kalacak. İstanbullu toplu taşıma araçlarını yüzde 50 daha pahalıya kullanıyor. AKTARMA ARTIK PAHALI Büyükşehir Belediyesi’nin yeni uygulamasıyla 1 Temmuz 2006 tarihinde tek bilete geçilip TCDD, özel halk otobüsleri ve deniz motorlarında da uygulanan entegrasyon sistemi bitti. Kolaylık gibi gösterilmeye çalışılan uygulamada 90 dakikalık aktarma süresi 120 dakikaya çıkarıldı. Ancak bu süre içerisinde önceki uygulamada ilk aktarma ücretsiz iken şimdi yüzde 50 zamlı hale geldi. Buna göre İstanbullular 2 saatlik süre içinde her aktarma için 62 kuruş aktarma ücreti ödeyerek 5’i aktarma olmak üzere toplam 6 yolculuk yapabilecek. 5 PUANLIK PRİM İNDİRİMİ Hükümet imkânsız hayal peşinde ANKARA (ANKA) Hükümetin, istihdam artışına katkı için düşündüğü SSK primlerinden 5 puanlık indirim, 2007 mali dengelerinde ortaya çıkan sıkıntı nedeniyle ötelenirken, bu uygulamanın yol açacağı gelir kaybının, kayıt dışı çalışanların kayda alınması yoluyla elde edilebilecek gelirin yanında sembolik kaldığı belirlendi. Türkiye’de toplam sayıları 16 milyon 718 bine ulaşan ücretli, yevmiyeli ve ücretsiz aile işçilerinin 7 milyon 949 bininin kayıt dışı çalıştırıldığı belirlendi. Toplam 11 milyon 19 bin ücretliden 2 milyon 583 bini, 1 milyon 887 bin yevmiyeliden 1 milyon 730 bini ve toplam 3 milyon 812 bin kişi olan ücretsiz aile işçilerinin de 3 milyon 636 binle neredeyse tamamı sigortasız çalıştırılıyor. Adlarına SSK’ye prim ödenmeyen bu kişilerden, Maliye gelir ve damga vergisi, işsizlik sigortası fonu da işsizlik primi tahsil etmiyor. Yapılacak 5 puanlık indirimle bir asgari ücretliden kamunun elde edeceği vergi ve primlerin aylık tutarı 258 YTL ’ye inerken, bunun yıllık tutarı da 3 bin 106 YTL olacak. Buna göre sigortasız olarak çalıştırılan 8 milyona yakın kişiden 1.5 milyonunun, asgari ücret üzerinden kayda alınması durumunda devletin yılda elde edeceği gelir 4.7 milyar YTL ’ye ulaşıyor. Bu durumda indirimin mevcut kayıtlı çalışanların bordroları üzerinden yaşanacak kaybı ise yıllık 4 milyar YTL. ELEKTRİKTE HAZIRLIK Seçim öncesinde elektrik fiyatlarını sabit tuttuğu yönünde propaganda yapan AKP hükümeti, elektrik ve doğalgazda yüksek oranlı zam kararı aldı. 2008’de otomatik fiyatlandırma mekanizmasına (OFM) geçileceğini açıklayan hükümet, bu süreçten önce konutlarda en az yüzde 15 fiyat artışı planlıyor. Elektrikte sanayi fiyatlarını da yüzde 7.5 oranında arttırmayı planlayan hükümetin elektrik zamlarını doğalgazın takip edeceğine de kesin gözüyle bakılıyor. Ulaşımda fahiş fiyat artışı / AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi, suya yaptığı yüzde 17 ile 134 arasındaki zamların hemen ardından yine 22 Temmuz seçiminden önce propaganda malzemesi olarak kullanılan toplu taşıma üretlerinde ayarlamaya gitti. Aktarma sisteminde değişikliğe giderek gerçekleştirilen fiyat artışı yüzde 50’ye denk geliyor. Enflasyondaki artış hızı dikkate alındığında bu oran, 2009’da ya pılması beklenen yerel seçim öncesinde de Büyükşehir’e “Toplu taşımaya bir yıldır zam yapmıyoruz” sloganını söyletebilecek kadar yüksek. 2006’da başlatılan ve 2007’de genel seçim öncesi hükümetin ekmeğine yağ süren tek bilet uygulaması kapsamında akbilli yolculuklarda ilk aktarma ücretsiz iken yeni uygulamada İstanbullular artık araca ikinci binişlerinde 62 YKr ek ücret ödüyor. Böylece iki aktarma ile gideceği yere ulaşan yolcu, yüzde 50 zamlı ücret ödemiş oluyor. Kademeli fiyat sistemi öncesinde İstanbul’da akbille 1.25 YTL ’ye yapılan iki yolculuğun fiyatı, uygulamanın ardından 1.87 YTL ’ye çıktı. Üç yolculuk için fiyat değişmezken, 2.5 YTL olan dört yolculuk fiyatı ise 3.11 YTL ’ye çıkmış oldu. M A L İ Y E Y A Ş A M I N D A N M U S T A F A P A M U K O Ğ L U kapitülasyonlardır. Bu kapitülasyonlar ancak Ulusal Kurtuluş Savaşı ile ortadan kaldırılabilmiştir. 84. yılını yaşadığımız Cumhuriyetimiz Osmanlı’nın küllerinden doğdu. Bir güçlü imparatorluğun mali yönden iflasının nelere mal olduğunu tarihçiler tarihe not düştüler. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu engelleyemeyen Batı sabırla intikam almayı bekledi. Büyük kazanımlarla sağlanan Cumhuriyetimizi de hasta etmek, Osmanlı’nın akıbetine uğratmak amacıyla onlarca koldan saldırıya geçmiş ve ekonomimizi dış borçlarla ve sıcak parayla işgal etmiş durumdalar. Biz ise atalarımızın uğradığı akıbetten ders çıkarmamış gözüküyoruz. Bu devletin parçalanması halinde artık yeni bir devletin çıkamayacağının veya ufacık ve silik bir Anadolu ülkesi olarak kalacağının, onun bile kalmayabileceğinin farkında değiliz. Ancak son zamanlarda halkımızda bir uyanış var. Fa pamukm?superonline.com OsmanlıRus savaşından sonra yapılan 1878 Berlin Kongresi’nde Rusya’ya verilecek savaş tazminatı tartışılıyor. Osmanlı delegasyonu tazminatın düşük tutulması için adeta yalvarıyor. Rus delegesi şöyle diyor: “Vergi gelirlerinizin ancak üçte biri hazineye giriyor. Gerisi çeşitli aracıların ve yerel unsurların eline geçiyor, onun için kabul edemeyiz.” İşte sonun başlangıcı bu cümlelerde gizli. Osmanlı Devleti 1880’lerden itibaren aşırı dış borçların altında inim inim inliyordu. Merkezi devlet güçsüzleşmiş, bütçe açıklarının önüne geçememişti. Bu açıklar, vergi gelirlerinin büyük kısmının yerel unsurlar ve aracıların eline geçmesinden kaynaklanıyordu. Yani Rus delegesi haklıydı. Aslında Osmanlı 1780’lerden itibaren yoğun biçimde mali sorunlarla karşı karşıya idi. Mali krizler iç piyasalarda özellikle Galata banker Osmanlı’nın Mali İflasından Doğan Cumhuriyet lerinden alınan borçlarla aşılmaya çalışılıyordu. Bu sıkıntılardan sonra Osmanlı Devleti ilk dış borçlanma18541913 Tahvillerin İtibari Net Sermaye Arası Değeri (1) Girişi (2) Toplam Borç 296.850 180.619 salarına satan bankalar bu işten önemli komisyon da almakta idiler ki bu da faiz maliyetini artırıyordu. Faiz Toplam demeleri Ödemeler 6 Net Fon (5) (3+5) Akımları 7 (26) 152.390 196.437 15.818 Osmanlı’nın Dış Borçları (Bin Sterlin) Geri Ödenen Net Sermaye Para (3) Akımları 4 (23) 44.047 136.572 sını 1854’te yaptı. Bu tarihten, borçlarını ödeyemeyeceğini ilan ettiği 187576 yıllarına kadar süren dönemin en önemli özelliği devletin çok ağır şartlarda ve önemli miktarda borçlanmasıdır. Borçlanma tahvillerinin yıllık faiz oranı yüzde 45 dolaylarında olmasına rağmen piyasa satış fiyatları nominal (itibari) değerinin çok altında idi. Ayrıca bu tahvilleri Avrupa piya Yukarıdaki tablodan görüleceği üzere Osmanlı büyük bir borç batağına girmişti. Hazine’ye giren 1 sterlin yerine 2 sterlin borç yaratılmaktaydı. Borçlanma faizi yıllık yüzde 10’ların altına hiçbir zaman inmedi. Bu çok büyük bir külfet demekti. Sağlanan bu fonlar iyi yerlerde de kullanılmadı. Avrupa’dan çürümeye terk edilen büyük bir donanma satın alındı. Boğaziçi’nde saraylar alın dı ve gereksiz tüketim harcamaları yapıldı.Yatırımlara ayrılan kaynak yoktu. 1870’lerin ortasında borç ödeme kapasitesini gösteren (borç ödemeleri/ihracat gelirleri) oranı yüzde 50’lere çıktı. Osmanlı’nın borcu borçla ödemek zorunda kalışı Avrupalı spekülatörlerin ve bankaların eline düşmesi demekti ki bu durum da borçların ödenemezliğini getirdi. 1875 yılı sonbaharında Osmanlı Devleti borçları yarı yarıya indirdiğini,1876 yılında da tamamen durdurduğunu ilan etti. İşte bu tıkanma ile Düyunu Umumiye (Genel Borçlar) doğdu. Borçların tasfiyesi için yabancı alacaklıların oluşturduğu Düyunu Umumiye idaresi kuruldu. Bu idare devletin elindeki en verimli iş alanlarına ve gelirlere el koyuyor, böyle ce mali idare yabancıların eline geçiyordu. Ayrıca Tütün Rejisi şirketine tütünle ilgili tekelci imtiyaz veriliyordu. Bu şirketin kârının bir bölümü dış borçları karşılamak üzere Düyunu Umumiye İdaresi’ne aktarılacaktı. Bundan sonra Osmanlı’nın 18821913 ikinci borçlanma dönemi başlar. Ancak bu dönemde sağlanan kredinin iki katı dışarıya aktarılmıştır. Hazine’ye giren para 1.8 milyon sterlin ile toplam borç ödemeleri 3.7 milyon sterlin olmuştur. Yüzyılın başında savaş harcamaları yeniden borçlanmaları artırmıştır. Birinci Dünya Savaşı yeni bir mali iflası önlemişse de Osmanlı İmparatorluğu yerini Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakmıştır. Osmanlı’nın yıkılışının en önemli sebeplerinden biri ekonomik ve mali bakımdan dışa bağımlılığı ve bu kat bu ulusal uyanışa tehlikeli milli refleks diye karşı çıkanlar yabancıların tam istediğini yapıyor. Susan, tepkisiz bir toplum istiyorlar. Bu uyanışa ölü sevici diye karşı çıkanlar her halde ikamet edecekleri ülkeleri şimdiden ayarlamışlar ve izin belgelerini ceplerine koymuşlar. Fakat biz durmayacağız; özgürlük ve demokrasi adına ilkelliği, ortaçağı savunanlara, refah içinde olup acının ne olduğunu yaşamamışlara, ekonomik güçsüzlüğümüzden sonra en büyük gücümüz olan ordumuzu da güçsüzleştirmek isteyenlere, bunu söylediğimiz için hâlâ 1900’lerde kalmış diyenlere fırsat vermeyecek ve bu güzel Cumhuriyetimizi bu topraklarda yaşayan herkesi kardeşçe kucaklayarak yarınlara taşıyacağız. Kapitülasyonların devamını isteyen Batı’ya onurluca karşı koyan ve kaldırtan Atatürk’e ve kuruluş felsefesine bağlı kalacağız. CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear