26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 2007 ÇARŞAMBA 16 Müdahale İrfan Karacan: “Numaracı cumhuriyetçiler müdahaleye karşıymış. Yanlış anlaşılmasın, dış müdahaleye asla karşı değiller!” Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı: “Gülen cezalandırılmalı!” Dileriz, savcınını başına birşey gelmez! Ya ğ m u r E k i m Hilmi Özkök, önemli açıklamalarda bulunuyormuş... “Netekim biz de öğreniyoruz!” İSLAMCI iktidar ve iktidarın beslemeleri, eteklerindeki “sivil anayasa” taşlarının bir kısmını döktüler. Celal Durgun, ortaya dökülen taşlara bakıp şu sonuca varıyor: “Anayasadan Atatürk adı ve Atatürk’ün ilkeleri çıkarılırsa; Türk yerine ‘Türkiyelilik’ kavramına yer verilirse; renksiz olursa; laiklik, din kurallarının yaşama uygulanması olarak algılanırsa; tekkeler, zaviyeler, dergâhlar ve dini cemaatlerin önü açılırsa; cumhuriyetin kuruluş felsefesi yeniden değerlendirilerek numaralandırılırsa; önce eyaletlerin daha sonra bölünmenin yolu açık tutulursa; azınlıklara devlet içinde devlet olma olanağı tanınırsa; AB’nin yasaları kendi yasalarının üstünde görülürse; anayasayı TBMM’de çoğunluğu bulunan parti hazırlarsa ve bir de üzerinde ‘sivil elbise’ varsa o anayasa sivil anayasadır.” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Saygı Duymak Konusu ‘din’ oldu mu, çoğu insan ‘saygı’ kavramıyla yaklaşıyor tartışmaya. Uykunuzun en derin yerinde sokaktaki davulcunun tokmak sesiyle fırlıyorsunuz yatağınızdan, sonrasında da uyku tutmuyor gözünüzü. Yakınacak oluyorsunuz, çevrenizden hemen, “Yılda bir ay, saygı göstermek gerek…” sözleri yükseliyor. Eviniz eğer bir caminin yakınındaysa günde beş kez, müezzinin, sonuna kadar açılmış yükselticilerden gelen sesiyle yerinizden sıçrıyorsunuz. Yakınacak oluyorsunuz, aldığınız karşılık, “Alışacaksın birader” oluyor, “burası Müslüman memleketi.” ??? Geçenlerde Milliyet’te Meral Tamer yazıyordu, top sakallı, cüppeli bir yurttaşımız 8 Eylül sabahı, saat 10.00’da kalkacak Ankaraİstanbul uçağına binmiş, pencere kenarındaki yerine yerleşmiş. Biraz sonra yanındaki koltuklara iki kadın oturunca, “Benim yanıma kadın oturamaz!” diye başlamış protestoya. Tamer, olayı 23 yıl Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu Başkanlığı yapmış Av. Ayhan Erol’dan aktarıyor. Cüppeli yurttaşın protestosu rezalete dönüşünce Ayhan Erol’un önündeki koltukta oturan genç bir adam, arkaya dönerek adamın yanındaki kadınla yer değiştirebileceğini söylüyor. Bunun üzerine Ayhan Erol genç adama, “Ne münasebet; lütfen oturun kendi yerinize. Eski köye yeni âdet mi getiriyorsunuz; uçakta erkekkadın ayrımı olmaz!” diyor. Genç adamın gerekçesi şöyle: “Ama saygı duymak lazım bir yerde…” ??? Türkiye sözde laik bir ülke, fakat nedense saygı duyulanlar hep ‘müminler’, saygı duyulmayanlar da hep onlar kadar ‘mümin’ görünmeyenler, mümin olmayanlar oluyor. Şimdi ramazan ya, iftar öncesi fırınların önünde pide kuyrukları oluşuyor, siz de taze ekmek alacaksınız, kuyruğa giriyorsunuz. Elinizde sigara var. Bir anda kuyruktakilerden öfkeli sesler geliyor: “Kardeşim, atsana o elindekini! Herkes oruçlu burada!” Ezilip büzülüyorsunuz. Karnınız acıkmış, öğle yemeği yiyeceksiniz, hava da güzel, bir lokantanın sokağa bakan açık bölümüne oturuyorsunuz. Garson geliyor, “Beyefendi” diyor, “iftara kadar dışarıda servisimiz yok!” Soruyorsunuz, neden diye, aldığınız yanıt aynı: “Millet oruçlu, saygı göstermek lazım!” KaraköyKadıköy vapurunda çay ya da bir büfenin önünde su içerken de aynı durumla karşılaşıyorsunuz. İnsanlar sizi sürekli saygı duymaya davet ediyorlar. ??? Ramazan ayı boyunca gazeteler dinsel içerikli ekler, kitaplar, CD’ler veriyorlar. Ulusal televizyon kanalları birbirleriyle inanç yarışına giriyorlar. Hocalar, vaizler paylaşılamıyor. Dini, İslamı konu alan filmler gösteriliyor, dinsel öğüt saatleri düzenleniyor. Ülke çapında dinsel atmosferin yaratılmasına ramazan ayı gelmeden çok önce başlanıyor. İftar saatinden yarım saat önce Karaköy’de bir dolaşın, altgeçitteki mağazaların, dükkânların tümü kapanıyor; Perşembe Pazarı da keza. Yukarıdaki tanıklıklarım İstanbul’un göbeğinden, bir de bunun kent çeperleri, Anadolu’su var. Kimse bana “Nedir o mahalle baskısı” diye sormasın. Hele o “baskıaskı” diye alay edenler... Nişantaşı’ndan, Etiler’den, Bebek’ten, Suadiye’den, Cihangir’den bakıldığında gerçekler görünmüyor, çıkmak, dolaşmak, ‘başka’ semtlere gitmek, ‘öbür’ insanların arasına karışmak gerekiyor. ??? “Saygı çağrıları” yoğunlaştıkça insanlar ürküyorlar. Laiklik, saygı göstermenin yanında kendileri de saygı görmek isteyen insanlar için can simidi oluyor. Onun için laikliğe sımsıkı sarılıyor, ödün vermek istemiyorlar. Çünkü laiklik de, onsuz var olamayan demokrasi de çoğunluk baskısından bunalanların sığınacakları son limanlar. Öyle değil mi? (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) Sivil tezgâh Doğru bir saptama. Celal Durgun bir saptama daha yapıyor: “Türk toplumu işsizliğe, aşsızlığa, yolsuzluğa, hırsızlığa çare bulunmasını istiyor; rüşvetin, torpilin önüne geçilmesini bekliyor. Çocukları için okul, sağlık için hastane bekliyor. Başını sokacağı bir evi, evine ekmek götüreceği bir işi olsun istiyor. Bugün, Türk halkının anayasası ile bir alıp veremediği yok. Anayasanın değiştirilmesini isteyenler dış güçler ve onların güdümündekilerdir.” Yalan mı? Varsayalım ki “yalan”, o halde Celal Durgun’un anımsattığı şu gerçeği ne yapacağız: “CIA’nın Türkiye’deki istasyon şeflerinden Graham Fuller yıllar önce yaptığı bir açıklamada Mustafa Kemal Atatürk için ‘Atatürk’ün tarihi rolüne Matkap Günel Altıntaş: “Anayasalar matkap gibidir; askeri veya sivil, darbesiz olmaz!” Örnek Yaşar Şengel: “Malezya, AKP’yi örnek alıyormuş. Demek ki biz Malezya’yı geçmişiz!” büyük saygım var. Ancak dünyada hiçbir lider sonsuza kadar yaşayacak bir ürün veremedi. Oysa İncil ve Kuran hâlâ veriyor. Mustafa Kemal’in başına gelen de farklı değildir. Ama kendisine entelektüel güven duyan Türkiye, İslamın günlük yaşamdaki yerini yeniden düşünebilmelidir. İslama dayalı siyasi partileri daha fazla siyasileşmeye, parlamentoya katılmaya çekebilirseniz bu çok değerli olur’ derken sanki bugünlerin haberini veriyordu!” Yıllar öncesinde edilen bu söz, dünden beri yalanlanmaya çalışılan “Atatürk yaşandı; O, bir dönemin ürünüydü” gevelemesiyle nasıl da örtüşüyor! Sivil anayasacıların “elbise provası”na nasıl cuk oturuyor! Tezgâh, yıllardır hazırlanıyor. Ama Celal Durgun’un da belirttiği gibi Türk halkı, bu oyunu da bozacaktır. SESSİZ SEDASIZ (!) Türkiye’den han mı olur hamam mı! TÜRKİYE, başka hangi ülke olur ya da olmaz sorusunun yanıtı için Akif Kökçe’nin araştırmasının sonucu şöyle: “Türkiye Yugoslavya olur mu? BOP kapsamındaki parçalanma senaryoları tutarsa olur. Türkiye Lübnan olur mu? Lübnanlıların ülkemizdeki özelleştirme çalışmaları bu hızda devam ederse olur. Türkiye İsrail olur mu? Bugünkü birlik ve dayanışma ruhuyla zor olur. Türkiye Venezüella olur mu? Ulusunun çıkarları için ABD’ye kafa tutan bir lideri olursa olur. Türkiye Japonya olur mu? Başarısız yöneticiler harakiri yapmak zorunda kalacağı için olmaz. Türkiye Küçük Amerika olur mu? 60 yıldır olamadığına göre, bundan sonra da olamaz. Türkiye Irak olur mu? ‘ABD bize de demokrasi getirsin’ anlayışı devam ederse maalesef olur. Türkiye Papua Yeni Gine olur mu? 40 yıllık dostumuz IMF’yi ülkelerinden kovdukları için olmaz. Türkiye Afganistan olur mu? Kadınlarımıza sıkma baş az gelip, burka mücadelesine başlarlarsa o da olur. Türkiye Bangladeş olur mu? Yoksullaştırma politikaları böyle giderse olur. Türkiye Çin olur mu? Hükümet nüfus planlamasına karşı çıkmaya devam ederse olur. Türkiye Fransız Guyanası olur mu? Bir çeşit Amerika Guyanası olduğumuz için olamaz. Türkiye Kore olur mu? Demokratik halk cumhuriyeti olamayacağına göre olsa olsa Güney Kore olur. Türkiye Hırvatistan olur mu? Hırvatistan değil ama bu gidişle Zırvatistan olduk bile.” behicak?yahoo.com.tr Tren Mehmet Özen: “Küresel ısınmaya karşı ya trene binen olun ya da trene bakan!” Muhabbet Gülhan Elmas: “Cemil Çiçek, AKP anayasasını eleştirenlere ‘Siz de kendi anayasanızı hazırlayıp getirin’ demiş. Anayasa ‘kendin pişir, kendin ye’ muhabbetine döndü!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘New Yorklu Yazar’ımız! Şimdi merak ediyorum; aca“İstanbul sevgisi”yle Nobel’i kazanan Orhan Pamuk’un, ba o hayaller ve o mütevazı adabelli ki ödül parasını da katarak yış, tutup bir “Amerikan evi” NewYork’tan “ev” aldığını edinmek için miydi? Üstelik okuduğumda, içimden “yazık!” “Türk” kültürüne verilen ödül dememe rağmen bir anda gü parasıyla! Yine aynı toplantıda “yalümsediğimi fark ettim... Gözümün önüne önce “Kars zar”lığının nedenini soran gaKalesi” gelmişti. “Kar” romanı zeteciye demiş ki: “Bu konuda “yüz bin basıldı” dendiğinde, 400 sayfalık İstanbul kitabını “Satılamazsa ne yaparsınız” so yazdım..” Yine merak ediyorum; 400 rusuna denilmişti ki: “Kars kalesinde tuğla olarak kullanırız...” sayfanın sonucu, kendi deyimiyle “melankolisini yansıtan (Hürriyet20 Ocak 2002) İnsanlık anıtını böylesine kü şehir” dururken Türkiye sayeçümseyenler, bu “cüret”lerini sinde kazanılmış milyon dolarbastıkları romandan almış olma ları tutup kapitalizmin dünya lıydılar; çünkü Kar, cumhuriye başkentine armağan etmek mitin özverili “aydınlanma ken dir? Pamuk, bakın daha neler ti”ni küçümseyerek “irtica yu demiş: “Ayrıca bu ödül dünyavası” yapmıştı. Bu saygısızlığı da, Türk kültürünün bir barış eleştirmemize kızanlar da “ede kültürü ve Doğu ve Batı kültürbiyat cahili” olduğumuzu ilan lerinin bileşimi olarak yeniden ederek yüklenmişlerdi; “Yaza gözden geçirilmesine neden oların ütopyasına da siz saygı göste cak...” Bunları söyleyen Pamuk, rin...” İşte bu gibi “çok satan çarpıt ABD’ye yatırdığı 1.8 milyon dolarla, örnemalar”ının ğin Süleymageliriyle, niye’de ya da Kars’a bir Zeyrek’te, gituğla bile derek azalan koymadan, güzelim eski NewYork’a İstanbul evle1.8 milyon rinden en az dolar yatır“bir düzimasına güne”sini alıp lümsememin restore ettirenedeni, “Pabilirdi. Böylemuk, bu ülce hem İstankenin yüz akıdır...” di İstanbul aşklarını “yazacağı” şehir... bul’a, hem de Türk kültürüyenlerdi... Onların şimdi de bu evin “y ne eşsiz bir katkı yaparak; dileer tercihi”ni nasıl karşılayacak diğinde kendisi yaşar, dilediğinlarını düşünürken, yine Nobel de de “Doğu ve Batı kültürleriiçin “Bu ödül Türk edebiyatına nin buluşması”nı sağlayacak etverilmiştir...” diyebilenleri de kinliklere olanak yaratabilirdi... Acaba, böylesi bir “ulusal soanımsadım. Bu içtenlik yoksunu “sevinç korosu”na katılma rumluluk” aklına bile gelmiş yan Cumhurbaşkanımız Sezer’i midir? Pamuk, yeni romanı olarak da eleştirenleri düşündüm... Şimdi onların tümüne, “Hadi İstanbul’daki 25 yıllık bir aşk bakalım, artık gidin ulusal ödü öyküsünü konu aldığını Columlünüzü de ABD’deki evinde ziya bia Üniversitesi’nde açıklamış ret edin...” demek, insana “ha ve demiş ki: “Bir an önce masazin” bir “keyif” veriyor... “Ya mın başına dönerek romanı yazzık”la bütünleşen gülümsemem, mayı sürdürmeyi istiyorum; gelecek yıl bu zamanlar Türkiye’de işte bu yüzden... basılacak...” Columbia’nın Hocası! Eh... Siz olsanız sormaz mısıNewYork’un Riverside Yo nız; “İstanbul’daki 25 yıllık aşlu’ndaki apartman dairesi, Pa kın romanını da Boğaziçi yerine muk’a “biz”lere inat akademik Hudson Nehri’ni seyrederek ve kadrosunda yer veren Columbia Doğu ile Batı’yı buluşturan tariÜniversitesi’ne çok yakınmış... hi binalar yerine sadece Batı’nın Bunu da okuyunca, Nobel’i sömürgeciliğini simgeleyen gökaldığını daha ilk öğrendiği gün delenler arasında dolaşarak mı aynı üniversitedeki basın toplan yazacaksın?...” tısını anımsadım. Belleğime güTek tesellim; benim o Amerivenmeyip internetten yeniden kan evinde asla “pay”ımın olokuduğum konuşmasında, maması... Meğer Pamuk’un ro“Ödül, Türk kültürüne, Türk manlarına hiç para vermemiş olçeye ve Türkiye’ye verildi” diye mam, ne kadar değerliymiş. rek şunları eklemiş: “Yıllardır Şimdi bununla onur duyuyorum süren yazılarımın, hayallerimin ve NewYork’taki evde payı ve kendimi roman denen büyük olanlara da ne diyeceğimi bilesanata mütevazı bir şekilde ada miyorum... yışımın tanınmasıdır...” ekinci?cumhuriyet.com.tr (13 Ekim 2006) ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Ekim www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Antalya ilinde bir ma 1 ğara. 2/ Bü 2 yük erkek 3 kardeş... Plan. 3/ Li 4 manlarda kıyı 5 ile gemi ara 6 sında yük ta7 şımada kullanılan, altı düz 8 tekne... Eski 9 Mısır’da gü1 2 3 4 5 6 7 8 9 neş tanrısı. 4/ Os1 S E R H A D D İ manlı sarayında bir 2 İ A K U M O D A lalanın yönetimi alR N tındaki acemilerin 3 R A S T I K birbirine hitap biçi 4 N K İ N E T İ K mi. 5/ Bayındırlık... 5 A D M Ş A S E B İ T Güney Amerika’da 6 M E R E K A R A L bir ülke.. 6/ Avcı ku 7 E Ğ E lübesi... Sıkıntı, 8 İ Z A B E E S gam. 7/ İran’ın plaka 9 E N E Z E G R İ imi... Raf. 8/ Eskiden kökboya bitkisinden, bugün ise bireşim yoluyla elde edilen kırmızı boyarmadde. 9/ Tespihlerin baş tarafına takılan uzunca parça... Bir bağlaç. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Antalya’nın Kemer ilçesine bağlı, mağarası ile de ünlü turistik bir belde. 2/ Tavır, davranış... Konya ilini oluşturan ilçelerden biri. 3/ Güzel kokulu çiçekler açan bir ağaççık... Bir nota. 4/ Telli bir çalgı... Belirli bir iş ya da hizmeti başarabilecek güçteki en küçük askeri birlik. 5/ Kırık kemikleri bir arada tutmaya yarayan nesne... Hamur topağı. 6/ Çanakkale yöresine özgü, çeşitli sebzelerle hazırlanan türlü yemeği. 7/ Sahip... İskambilde karo rengine verilen bir başka ad. 8/ Asya’da bir göl... Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlı toprak. 9/ Yerfıstığı... Bir soru sözü. CUMHURİYET 16 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear