28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 EKİM 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Danıştay, Kanaltürk’ün başvurusu üzerine televizyonlara uygulanan yayın yasağını kaldırdı 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Sansür yargıdan döndü Ziyaretçi sayısı katlandı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hakkâri’deki terör saldırısının ardından Anıtkabir’i ziyaret eden yurttaş sayısı 2 katına çıktı. Genelkurmay’ın internet sitesindeki verilere göre, Anıtkabir’e ekim ayının 1’inde 20 bin 453 kişi geldi. Hakkâri Dağlıca’da 21 Ekim’de yaşanan silahlı saldırının ardından ise 22 Ekim’de 36 bin 390, 23 Ekim’de 36 bin 863 ve 24 Ekim’de 32 bin 863 kişi, terör olaylarına karşı tepkilerini göstermek amacıyla Atatürk’ün manevi huzuruna çıktı. İranlı Gazeteci... Bugün bir mektup okuyacağım... Mektup “Merhaba, benim adım Bahman Nirumand” diye başlıyor, bize bilinen bir öyküyü anlatıyor... Bahman Nirumand İranlı gazeteciyazar... Nirumand, İran Şahı Rıza Pehlevi’nin devrilmesinde önemli bir görev üstlenmiş. Mollaların, Şah’ı devirdikten sonra İran’a demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat, liberal ve milliyetçi göstericiler arasında yer almış... Bahman Nirumand bakın nasıl anlatıyor o yılları: “Evet, Humeyni yeryüzünde cenneti vaat etti bize. Demokrasi gelecek, kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayacak, işkence yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı. Şah’ı devirdikten sonra mollaların camiye geri döneceklerinden emindik. Devleti yönetecek durumda olduklarına inanmıyorduk. Yanıldık. Kitaplardan ezberlediğimiz cümleleri, içi boş kavramları birbirimize söyleyip duruyorduk. Her şey 14 Ocak 1979 tarihinde değişti. Şah, İran’ı terk etti. Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahran’da yapıldı. Sansür, yasak yoktu, istediğimiz gibi bağırıyorduk. Fakat mitingde ilk dikkatimi çeken, kim liberal Musaddık ya da solcu şehitlerin resimlerini taşıyor ise mollalarca dövülüyordu. Bu arada biraşarap fabrikalarının yakılması, sinemaların tahrip edilip filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç durmadık. ‘Ufak tefek şeylerin’ toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolundaki çabalarını etkilemesini istemiyorduk.” İranlı gazetecinin 1970’li yılların sonlarında yaşadıklarını anlattığı mektubu okurken, 2007 Türkiyesi geldi aklıma... Tarikatçı örgütlenme alıp başını gitmişti. Fethullahçılar Londra’yı mesken tutmuştu, tıpkı PKK gibi. Fethullahçılar Londra’da, Frankfurt’ta, Brüksel’de okullar, yurtlar, dershaneler açarken, PKK’liler uyuşturucu mafyasının lideri olmuşlardı... Türkiye’de daha ilginç gelişmeler dikkat çekiyordu. Barzani ve Talabani, PKK adına demeçler veriyordu. İki aşiret lideri PKK’nin ateşkes ilan edeceğini açıklıyordu... Bizim İkinci Cumhuriyetçi dönekler ise, inatla PKK’nin terör örgütü olmadığını öne sürüp canilere salt “PKK” deyip geçiştiriyorlardı. 12 şehidimizi toprağa vermiştik... Yüreğimize kor düşmüştü... Hâlâ AKP iktidarına hizmetkârlık eden kalemler, din pazarlamacılarına övgüler düzüp bakın neler yazıyorlardı: “AKP, askeri darbelere, otoriter sisteme karşı söylem geliştirip, sivilleşme ve AB konusunda önemli adımlar atıp toplumun desteğini aldı.” İranlı gazeteciyazar yaşadıklarını ve özeleştirisini “İran” adlı kitabında uzun uzun anlatıyor... Ben de bu mektubu, elektronik postadan aldım... İran’da toplum hızla dinselleştirildi. Humeyni’nin Paris’ten gelişinden sonra... Kızların evlenme yaşı 18’den 13’e indirildi. Kamu kuruluşlarında çalışan kadın memurlara tesettüre girme koşulu getirildi. Kadınlara baskı uygulandı... “Humeyni, ‘Bütün sorunlarımızın sebebi, cemiyetimizdeki ahlaksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız’ diyor; genç mollalar terör estiriyordu. Kitabevleri yağmalanıyor; gazete bayileri ateşe veriliyordu. Sesleri ve görüntüleriyle erkekleri tahrik ettikleri için kadın spikerler televizyondan kovuluyor; uyuşturucu olarak görülen müzik yasaklanıyordu. Alkol içen, kırbaç cezasına çaptırılıyordu. Şimdi düşünüyorum da, insan zamanla her türlü aşağılanmaya alışıyor galiba. Hiçbirini görmüyorduk; basmakalıp analizlerimizin doğru olduğuna o kadar inanıyorduk!.. Biz aydınlar hep aynı düşüncedeydik: Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür vakalar! Abartmaya gerek yoktu. Hepimiz ‘ana çelişki’ üzerinde duruyorduk; öncelikle dışa bağımlılık ve ekonomik krizden kurtulmalıydık. Üç ay önce Humeyni, Paris’te komünistler de dahil olmak üzere her görüşün rahatça örgütleneceği bir demokrasiden, özgürlükten bahsederken, şimdi tüm solcu, milliyetçi ve liberalleri İslam düşmanı ilan etmişti.. Referandum meselesini gündeme getirdiler. Halka soracaklardı: ‘İslam Cumhuriyeti’ni istiyor musunuz: istemiyor musunuz?’ Kuşkusuz bu bir oyundu; halkın yüzde 65’inin okuryazar olmadığı bir ülkede kim ne anlardı cumhuriyetten? Yapılan propaganda belliydi; dediler ki: “İslama evet mi, hayır mı diyorsunuz?” Ancak bazı küçük kesimler bu oyuna gelmemek için referandumu boykot ettiler. Sonuçta, ‘evet’ diyen 20 milyon, ‘hayır’ diyen ise sadece 140 bindi. Mollalar güçlendikçe saldırganlaştılar. Örneğin, tirajı 1 milyon olan liberal ‘Ayendegan’ gazetesini kapattırdılar. Sıra sonra ‘Keyhan’ gazetesine geldi; muhalif yazarların işten çıkarılmasını sağladılar. Tüm bu olanları protesto etmek için mitingler düzenlemeye başladık. Ama iş işten geçmişti artık; insanlar yılmıştı, korkuyordu. Özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın, bu kadar kısa sürede değişeceğini düşünememiştik. Sanmıştık ki, mollaların gerici yasalarına/kurallarına halk karşı çıkacak. Halbuki tersi oldu; mollalar yasak, sansür getirdikçe arkalarından gidenlerin sayısı arttı.” ??? Ben bu mektubu bir kıyı kasabasında okudum... Sonra televizyonu açtım... Bir tartışma programında PKK’yi öven, olayı “provokasyon” olarak değerlendiren “Soros Çocukları”nın savlarını dinledim... Bazıları Barzani’den, bazıları Talabani’den “ihaleler” kapmıştı. Bazıları Washington’dan bazıları Brüksel’den yemleniyorlardı. Mütareke medyası yine kolları sıvamıştı... ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay 13. Dairesi, Hakkâri Dağlıca’daki terörist saldırıların ardından hükümetin getirdiği yayın yasağını durdurdu. Daire, “sınırları belli olmayan bu tür yayın durdurmanın, yayıncı kuruluşları yapılacak yayınlarla ilgili olarak bu yasağa uyma konusunda tereddüde düşüreceğinin kuşkusuz olduğuna” işaret etti. Edinilen bilgiye göre, Kanaltürk televizyonu olarak bilinen Yaşam TV , Hakkâri’nin Dağlıca bölgesinde meydana gelen terörist saldırılarla ilgili yayınların durdurulmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek imzalı 23 Ekim 2007 tarihli kararın iptali ve yürütmesinin ? Hakkâri Dağlıca’daki terörist saldırıların ardından AKP hükümetinin getirdiği yayın yasağını durduran Danıştay 13. Dairesi, “sınırları belli olmayan bu tür yayın durdurmanın, yayıncı kuruluşları yapılacak yayınlarla ilgili olarak bu yasağa uyma konusunda tereddüde düşüreceğinin kuşkusuz olduğuna” işaret etti. durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açtı. Danıştay 13. Dairesi, söz konusu kararın yürütmesini oybirliğiyle durdurdu. Kararda, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Yasa’nın gereği belirlenen durumlarda, başbakan veya görevlendireceği bakanın yayını durdurabileceği hükmüne yer verildiği anımsatıldı. Yayınların önceden denetlenemeyeceği ve durdurulamayacağı ilkesinin istisnasını oluşturan bu düzenlemenin, “yayının önceden durdurulması” niteliğinde olması nedeniyle yayın özgürlüğünü kısıtlaması, bu haliye “yasaklama” niteliği taşıması karşısında kapsam ve sınırlarının açık ve somut bir biçimde durdurma kararında belirlenmesinin zorunlu olduğu vurgulanan kararda, bu konunun demokratik rejimlerin önemli unsurlarından birini oluşturan “yayın özgürlüğü” ilkesinin gereği olduğuna işaret edildi. Kararda, şöyle denildi: “Aksine bir uygulama, yasanın anılan maddesindeki istisna hükmünün getiriliş amacının ortadan kaldırılması sonucunu doğuracağı gibi sınırları belli olmayan bu tür yayın durdurmanın yayıncı kuruluşları, yapılacak yayınlarla ilgili olarak bu yasağa uyma konusunda tereddüde düşüreceği de kuşkusuzdur. Dava konusu işlemle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle ihtimal dahilinde olduğu sebebine bağlı olarak ve ‘güvenlik güçlerinin moral değerlerinin yüksek tutulması, toplumsal psikolojinin olumsuz etkilenmemesi ve çocukların ruh sağlığının korunması amacıyla’ durdurma kararı verilmiş ise de; radyo ve televizyon yayınlarının çeşitliliği de göz önüne alındığında yayın durdurma kapsamına alınan ‘kamu düzenini ve halkın moral değerlerini olumsuz etkileyen, güvenlik güçlerine dönük zaaf imajı yayan, toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyen, radyo ve televizyon yayınlarının’ hangi tür yayınlar olduğunun açık ve somut şekilde ortaya konulmaması nedeniyle durdurmanın kapsam ve sınırlarının kararda belli edilmediği ve kararın bu yönüyle 3984 sayılı yasanın 25/1. maddesine aykırılık oluşturduğu açıktır.” Dairenin kararına itiraz edilirse, itirazı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu görüşecek. K Eİ’DE DESTEK MESAJLARI ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART Kadın vekillerin tezkere kavgası ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KADER) tarafından, kadın milletvekillerinin TBMM çatısı altında ülke politikalarıyla ilgili ortak hareket etmesini sağlamak amacıyla düzenlenen toplantıda gerginlik yaşandı. DTP’li Pervin Buldan, 36 kadın vekilin katıldığı toplantıda, Kürt sorunu çözülemediği için eşini faili meçhul cinayete kurban verdiğini ifade etti ve tezkereyi eleştirdi. MHP’li Şenol Bal’ın, “Tabii ki biz barıştan yana oluruz. Siz önce PKK’nin terör örgütü olduğunu dile getirin” sözleri üzerine salonda tansiyon yükseldi. Karadeniz’de teröre karşı dayanışma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) Örgütü’nün 17. toplantısında en önemli gündem maddesi terör oldu. Tüm katılımcılar konuşmalarında terörü kınadıklarını belirtirken Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni Türkiye’ye terörle mücadelesinde tam destek verdiklerini söyledi. KEİ Dışişleri Bakanları Konseyi’nin Ankara Devletkonukevi’nde gerçekleştirilen 17. toplantısına, KEİ’ye üye ülkelerden, Gürcistan Parlamento Başkanı Nino Burjanadze, Gürcistan Dışişleri Bakanı Gela Bejuaşvili, Romanya Dışişleri Bakanı Adrian Cioroianu, Sırbistan Dışişleri Bakanı Vuk Jeremiç, Ukrayna Dışişleri Bakanı Arseniy Yalsenyuk, Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis ile Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Moldova ve Rusya Dışişleri bakan yardımcıları katıldı. Toplantıda Türkiye, KEİ Dönem Başkanlığı’nı 1 Kasım’dan itibaren geçerli olmak üzere Ukrayna’ya devretti. Toplantıda bir konuşma yapan Dışişleri Bakanı Ali Babacan, şunları söyledi: “Terorizm ve organize suç arasındaki bağın, ulusal, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrar açısından temel bir tehdit olarak belirdiği bir zamanda, BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili önerge ve kararlarına ve bu çerçevede uluslararası yükümlülüklerimize uygun olarak, bunlarla savaşta kesin bir kararlılık ile işbirliğinin öneminin de altını çizmek istiyorum.” Toplantıda ülke temsilcileri söz alırken, tüm konuşmalarda terör en önemli unsur olarak yer aldı. Bunun yanı sıra konuşmacılar enerji havzaları, Hazar’ın statüsü ve Karadeniz’de ticaretin artırılması konularında görüşlerini dile getirdiler. birliğiyle çözülmesi gerektiğine işaret eden Bakoyanni, bu işbirliğinin Türkiye’ye yönelik terör faaliyetleri sona erene kadar sürmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’nin terörle mücadelesinde yalnız olmadığını da ifade eden konuk bakan, ancak Irak gibi bağımsız bir ülkenin egemenliğinin de korunması gerektiğini belirtti. Konuk bakan, kişisel olarak terörden zarar gördüğünü de belirterek, terörden zarar görenlerin ailelerine de başsağlığı diledi. Kocasının da teröristler tarafından öldürüldüğünü anımsatan Bakoyanni, sevdiklerini kaybetmenin ne anlama geldiğini iyi bildiğini vurguladı. Birinci zırha büründü ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Müsteşarı Necat Birinci’nin, AKP’den milletvekili seçilmesinin ardından, hakkında Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nde devam eden 13 ayrı dava durduruldu. Dava dosyaları TBMM Başkanlığı’na gönderildi. Mahkeme, aynı davalardan yargılanan MEB Dış İlişkiler Daire Başkanı Tolga Yozgatlı’ya ise “görevde keyfi davranmak” suçundan 5 ay hapis ve 5 ay süreyle kamu görevinden yasaklanma cezası verdi. Daire, Şimşek’in hapis cezasını 1650 YTL adli para cezasına çevirdi ve verilen cezaları erteledi. musakart@yahoo.com Gül: Türkiye’nin sabrı tükendi PKK’nin Irak’ı bir üs olarak kullandığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı ‘Türkiye, Irak topraklarının terör faaliyetleri için kullanılmasına artık müsaade etmeyecektir’ dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, terör örgütü PKK’nin Irak topraklarını Türkiye’ye saldırmak için üs olarak kullandığına dikkati çekerek “Irak’ın toprak bütünlüğü, birlik ve beraberliğine saygı duymasına rağmen Türkiye’nin sabrı tükenmiştir” dedi. Gül, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ) Dışişleri Bakanları Konseyi’nin Devlet Konukevi’nde düzenlenen 17. toplantısının açış konuşmasını yaptı. “Bölgede barış ve istikrarı korumak çok büyük öneme sahiptir” diyen Gül, KEİ’nin bu çerçevede “çok büyük bir sorumluluğu” bulunduğunu bildirdi. Cumhurbaşkanı Gül, toplantının geniş Karadeniz bölgesindeki bütün ülkeleri bir araya getirdiğine işaret ederek dolayısıyla işbirliğinin genişlemesinin cesaret verici olduğunu kaydetti. Gül, Irak ve Irak’ta terör konularına değinmek istediğini de belirterek “Irak’ın istikrarının sağlanması çok önemli. Bu noktada sağlanacak bir istikrar Irak’ın komşularını, bölgemizi ve uluslararası camiayı da etkileyecektir. Bu nedenle uluslararası camia ve Irak’ın komşuları Irak’a yardımcı olmak zorundadır” dedi. Cumhurbaşkanı Gül, bu çerçevede Irak’a komşu ülkelerin dışişleri bakanlarını 23 Kasım’da İstanbul’a davet ettiklerini anımsatarak, bu toplantıda önemli kararlar alınmasını ve bu kararlar vasıtasıyla Irak içinde istikrar sağlanmasını umduklarını bildirdi. Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu noktada söylemek istiyorum ki, Irak komşularına bir tehdit kaynağı olmamalıdır. Hepimizin bildiği gibi PKK terör örgütü Türkiye’nin çıkarlarına saldırmak için Irak topraklarını üs olarak kullanıyor. Son yapılan terör saldırıları da bunun açık birer kanıtı olarak ortadadır. Irak’ın toprak bütünlüğü, birlik ve beraberliğine saygı duymasına rağmen Türkiye’nin sabrı tükenmiştir ve Türkiye, Irak topraklarının terör faaliyetleri için kullanılmasına artık müsaade etmeyecektir. Tam olarak kararlılığımız mevcuttur ve bu kararlılığımız çerçevesinde bu tehdidi sona erdirmek için gerekli bütün adımları atacağız.” Ali Güney’e Hatipoğlu sorusu ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TRT Genel Müdür Vekili Ali Güney’in, kendisiyle ters düşen Genel Müdür Yardımcısı Ümit Hatipoğlu’nu görevden alması, TBMM gündemine taşındı. CHP’li Hüseyin Ünsal, Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın yanıtlaması istemiyle sunduğu soru önergesinde, şu soruların yanıtlarını istedi: “Hatipoğlu, Güney tarafından hangi gerekçeyle görevden alınmıştır? Hatipoğlu hangi ihalelerin altına imza atmaktan sakınmıştır? Bu ihaleler ne ihalesidir, bedeli nedir?” ŞEHİTCENAZESİNE KATILAN ALMANYA’NIN ANKARA BÜYÜKELÇİSİ CUNTZ: Acıyı paylaşmak istedim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hakkâri Dağlıca’daki PKK saldırısı sonucu şehit olan Astsubay Çavuş Soner Özübek için Eskişehir’de düzenlenen cenaze törenine katılan Federal Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz, “Hiç kimsenin, son günlerde ve haftalarda meydana gelen saldırıların etkisi altında kalmaması mümkün değil” dedi. Cenazenin ardından “Eskişehir’deki cenaze töreninde bulunmak benim için çok önemliydi. Özellikle askerin ailesine taziyelerimi ifade etmek istedim” diyerek AB üyesi ülkelerin Ankara’daki temsilcileri arasında bir ilke imza atan Cuntz, şehit cenazesine katılma kararı almasına ilişkin olarak Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulundu. Cuntz, “Hiç kimsenin, son günlerde ve haftalarda meydana gelen saldırıların etkisi altında kalmaması mümkün değil. Almanya, özellikle bugünlerde kendini Türkiye’ye çok yakın hissediyor. Bu nedenle, bir şehit askerin cenaze törenine katılmak benim için çok tabii olan bir insani tepkiydi” diye konuştu. Cenazeye katılımın çok yüksek olmasının kendisini müteessir ettiğini belirten Cuntz, “askerin ailesinin ve yakınlarının acısı ise beni çok derinden etkiledi. Aileler ve Türk halkıyla acıyı paylaşmanın ve dayanışma içinde olmanın, terör ve şiddete karşı olmanın sinyalini vermek istedim” dedi. Cenazeye katılımından sonra aldığı olumlu tepkilerin, yaptığının doğru bir adım olduğu konusunda kendisini güçlendirdiğini dile getiren Cuntz, “Türk hükümetinin ve de Genelkurmay Başkanlığı’nın değerlendirmesine katılıyorum. Şu an ülke insanı sağduyu göstermeli ve yanlış bir ‘düşman resmi’ vermekten kaçınmalıdır. Büyük çaplı bir askeri çatışmanın önlenebileceğini umut ediyorum” dedi. ‘Gazeteciler serbest bırakılsın’ ? İstanbul Haber Servisi Yazar Mihri Belli, Sevim Belli, Vedat Türkali, Haluk Gerger ve tiyatro sanatçısı Halil Ergün’ün de aralarında bulunduğu 128 aydın, sanatçı ve yazarın ortak imzasıyla “Tutuklu Gazetecilere Özgürlük” başlıklı bildiri yayımlandı. Bildiride 14 aydır mahkemeye çıkarılmadan tutuklu bulunan Atılım gazetesi ve Özgür Radyo çalışanlarının serbest bırakılması istendi. ‘Terör acısını anlarım’ Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni toplantıya verilen arada gazetecilerin sorularını yanıtladı. Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu PKK sorununun, Ankara ve Bağdat arasında iş Dr. Eckart Cuntz. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 343 72 69 CUMHURİYET 05 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear