28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 EKİM 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Yumuşak M. Alpaslan Yener: “Bir yanda oluk gibi Mehmetçik kanı, diğer yanda erkek erkeğe Cumhuriyet Balosu. Yumuşak İslam dedikleri bu olsa gerek.” Ya ğ m u r E k i m RTE, basına yüklenmiş... “Önce TMSF Başkan’ına kızsın!” EY halkım, askerini öldürüyorlar görüyorsun. Sen, “asker millet”sin ya aslında seni, beni, bizi, hepimizi öldürüyorlar halkım. Ve artık katillere terörist demiyorlar, “milis”, “savaşçı”, “gerilla”, “isyancı” diyorlar; yurdumda bir “iç savaş” havası estirmeye çabalıyorlar. Bak halkım; kafanı kaldır da bak; tam 23 yıldır bu katiller ne yer, ne içer, nerede yatar, parayı nasıl bulur, silahı nereden alır; bir düşün. Ey halkım düşün. Katillerin, yıllardır Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin siyasi ve ekonomik himayesinde olduğunu anla. Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika, İsveç, Yunanistan hepsi bu katillerin arkasında. Siyasi bürolarını, işyerlerini, televizyon stüdyolarını hep birlikte kurdular; birlikte çalışıyorlar! Ey halkım gör. Katillerin, Irak’ı işgal ettiğinden beri Amerika Birleşik Devletleri’nden siyasi ve askeri destek aldığını artık fark et. Askerimizin başına çuval GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Talabani: ‘Türkiye’ye kedi bile teslim etmeyiz.’ Fareler için en büyük hayvan kedidir! İstikrar Ömer Karabey: “AKP’nin bir ton kömür ve üçbeş kilo bakliyatla sağladığı istikrar: 12 köylü, 15 asker, 12 asker daha!” geçirenleri, “demokrasi” şarlatanlığı altında askerimizin elini kolunu bağlayanları tanı. Dışarıdan ve dışarıdan alınan talimatlarla içeriden yürütülen Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma çalışmalarını anımsa. Ey halkım; Büyük Ortadoğu Projesi’ni incele. Sınırlarımızın harita üzerinde değiştirildiğini, Sevr’deki gibi bize bırakılan topraklara da “Ilımlı İslam” modeli biçildiğini gör ve anla artık. Ülkenin başbakanlık koltuğunda oturan şahsın, Büyük Ortadoğu Projesi’ne “eşbaşkanlık” yaptığını görmüyor musun; askerinin başına çuval geçirenlerle “stratejik ortak” olduğunu bilmiyor musun? Uyan halkım, uyan. Irak’ın kuzeyindeki iki aşiret Bedel liderine kızma. Bugün “bir kedi bile vermem” diye efelenenlerin dün olduğu gibi yarın da köpekleşeceğini unutma. Köpekleri geç. Köpeklerin sahiplerine bak. Amerika Birleşik Devletleri’ne bak. Avrupa Birliği’ne bak. Bak, görüyorsun işte; “eşbaşkan”, “başkan”ın adamlarıyla konuştu ve “birkaç gün bekle” talimatını aldı. Elin kolun bağlı, bekliyorsun. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan şahsın düzenlediği “zirve”den çıkan karara bak; “Bedel neyse öderiz” diyorlar. Ey halkım farkında mısın, seni yönetenler seni öldürenlere bedel ödetemeyeceği için, seni yeni bedeller ödemeye hazırlıyor! Ey halkım, uyan artık! Emperyalizmin silahlı maşalarından kurtulmak istiyorsan; önce siyasi işbirlikçilerinden kurtulmalısın! ‘Kovulduk Ey Halkım; Unutma Bizi’ Emin Çölaşan, arada ender de olsa görüşüp, daha sık telefonlaşma fırsatı bulduğum, yaşayan en değerli araştırmacı gazetecimiz. Onun susturulması, okuyucularıyla buluşma haklarının elinden alınması, Türk demokrasisi ve basın özgürlüğü açısından çok önemli bir kayıp. Bu görüşlerimi daha önce de sizlerle paylaştım. Tabii ki Uğur Mumcu susturulduktan sonra, onun “Vurulduk Ey Halkım, Unutma Bizi” dizelerinin çok ağır bir etkisi vardı üzerimizde. Yobazlar, can damarımızdan vurmuşlardı bizi. Çölaşan da “Kovulduk ey Halkım Unutma Bizi” derken, haklı olarak susturulan araştırmacı gazeteciliğe gönderme yapıyor. Şunu unutmayın, bizler “araştırmacıgazeteci” değiliz. Gizli istihbarat takibi yapmıyoruz. Yani “bazılarına” verebileceğimiz “zarar” çok daha limitli… Emin’in kaleminin durdurulması, bir bakıma Mumcu’nun başına gelenden bile daha ağır bir olay. Çünkü Emin’i durduran “bizim kesim”. Bu, demokrasimizin intihar sürecinin başlangıcı. Artık, içimize işleyen karanlıkla mücadele edemeyenler, kendi seslerini boğazlayıp susturmayı tercih ediyorlar. Her ne kadar Emin’in yaşıyor olması bizlere büyük bir teselliyse de, bu sözünü ettiğim olgu çok ağır bir tokat. Benim elim artık o gazeteyi tutup okumaya varmıyor. Emin’den boşalan o hüzünlü sayfaya gelince, orada Cumhuriyetimizin geçmişini de, geleceğini de görür gibi oluyorum! ??? Emin benim arkadaşım. Aramızda bir çıkar ilişkisi yok. Hatta şöyle söyleyeyim: Bırakın maddiyatı, Emin’le süregelen ilişkimin bir siyasal eylemci ve yazar olarak da bana bir getirisi yok. Ne 1993’te “Taban Operasyonu” ile solu şeriatçı çıkışa karşı birleştirmeye çalışırken, ne 2003’te olaylı CHP Kurultayı’nda tüzük darbesi ile anayasal siyasi haklarım gasp edildiğinde, ne son 2.5 yılda Yurtsever Hareket’le götürdüğümüz antilaik akımları hedef alan çıkışımızda, ne AKP icraatını 4 yıl üstünden didikleyen son kitabımın tanıtımında Emin’in bu çabalara somut olarak katkıda bulunan makaleleri olmamıştır. (Zaten genel olarak da demokratik basınımızda, kitle örgütlerinin ve eylemci yazarların bu çabaları niye bilinmez pek rağbet görmez, bu genel bir Türkiye sendromudur. Hiçbir zaman da bu nedenle Cumhuriyet düşmanları gibi sağlam bir takım olamadık. Bu yüzden bizler hep potansiyel gücümüzün beşte birinde gezeriz. Bu gibi durumlarda da tepkimiz limitli kalır…) Emin’in makalelerinin durdurulması, benim Atatürk Cumhuriyeti’ne indirilmiş bir darbe olarak yaşadığım bir saldırıdır. Tabii bunun arkadaşım Emin’in başına gelmesi, olayı daha kişisel hale getiriyor. Türkiye, Çölaşan kadar cesur, gözü pek, çalışkan, dürüst ve tüm yaşamını mesleğine adamış bir gazeteci zor bulur. Bu sebeplerden dolayı, Çölaşan’ın siyasal entelektüel dünyamızdan bu şekilde çıkarılmak istenmesi, hazmedebileceğim veya affedebileceğim bir olay değildir ve bunu söyleyecek hiçbir kişisel nedenim yoktur. Emin’in savunduğu değerler, benim de inandığım ve uğruna her şeyi göze aldığım değerlerdir. Onun susturulması bu ortak hedeflere vurulmuş bir darbedir. ??? Çölaşan’ın başına gelen olayın suçlusunu toplum genel olarak “gazetesi” olarak görüyor. Tabii ki kimse bunun aksini söyleyemez. Ama o yayın kuruluşunun o akıl almaz noktalara gerileyişinde, o ekonomik yaptırım gücünü kullanan siyasi otoritenin suçu yok mu? Ortada yapılan bir şantaj varsa ve o şantaja boyu eğen birileri varsa, suçun büyüğü şantajı yapanda mıdır, yoksa şantaja boyun eğende midir? Tartışılır. Ama galiba bizler şantajı yapanların suçunu görmezden gelir olduk, yalnız şantaja boyun eğene yükleniyoruz… Türkiye için vazgeçilmez önemini bu vesileyle bir kere daha idrak ettim. Gazeteciliğini özgür, dürüst, “cambazlık” yapmayan, kendine “jonglör”lük vasıfları biçmeyen, yalnız mesleğini yapacak özgürlükte insanlar tarafından üstlenilmesinin değerini tekrar anladım. Bu toplumun başka Çölaşan’lar çıkarmasının ne kadar zor olduğunu çok iyi bildiğim için, olayın vahametini tam olarak aktaran bu kitabı kesinlikle okumanızı öneriyorum. Çölaşan’ın eskisinden daha da verimli bir dürtüyle o muhteşem yazarlık serüvenine dönmesini, toplumumuzu aydınlatmaya devam etmesini temenni ediyorum. Onun “mevzi dışı” kalması, Cumhuriyet karşıtı güçlerin alacağı önemli bir galibiyet olur. Bizlerin buna izin verme lüksü, ülkemizin içinde bulunduğu şartlarda tabii ki olamaz. Bir de şu gerçek var: Medya patronları etik dışı ödünler vereceklerine o büyük güçlerini bir hatırlasalar… Çölaşan işte en çok bu konuda haklı! email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) AKP’nin kırılma süreci başlamıştır BİR “ucube”ye dönüştürülen referandum yapıldı; halk, anayasada neyin değiştirildiği bilmeden yüzde 69’la “evet” dedi ve RTE bu sonuca çok sevindi. Oysa oturup ağlaması gerekirdi. Çünkü bu “ucube” ile AKP’nin yokuştan aşağıya tepetaklak yuvarlanma süreci başladı. Hesap ortada. Yüzde 67’lik katılım oranına göre “kemikli” yüzde 69’luk “evet” oylarının “kemiksiz” hali yüzde 45.5’e denk geliyor. 22 Temmuz seçimlerinden yüzde 47 ile çıkan AKP, üç ay sonraki referandumda yüzde 45.5’e inmiş Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Paket Can Uğurpala: “Askerlerimiz yine şehit oldu. AKP bir dahaki seçimde kına paketleri dağıtsın!” Çağrı Gülhan Elmas: “RTE’nin ‘Silahı bırak, Meclis’e gel’ diye yaptığı çağrılara bakılırsa sınır ötesi operasyon yerine yine ‘af ötesi operasyon’ yapacaklar galiba...” oluyor. Üstelik yüzde 45.5 AKP için “kemikli” bir oran. Bu oyların içinde referandumda AKP ile koalisyon yapan DTP’nin de oyları bulunuyor. DTP oylarını düşerseniz AKP’nin “kemiksiz” oyları yüzde 40’ın altına iniyor. 21 Ekim’de kırılma noktasını yaşayan AKP’yi bundan sonra ABD bile durduramaz; önümüzdeki süreç içinde ANAP gibi yuvarlanır gidecektir. Referandum deyince... Sandık kurulları oluşturulmadan yapılan bu seçimi herhalde mahkeme paklayacaktır! Batılılar yıllardır uğraşıyor. Soykırım iddiaları da soya mı çekiyor doktor bey? 80. Yılında Nutuk’u Yorumlarken İ. GÜRŞEN KAFKAS Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda yenik sayılması, ağır bir ateşkes anlaşmasını imzalaması ile sonuçlanmıştı. Saltanat, halife ve yandaşları yalnız kendilerini ve tahtı düşünüyorlardı. İtilaf Devletleri ateşkes kurallarına uymaksızın kendileri için gerekli gördükleri her yeri işgal ediyorlardı. Memleket bir baştan bir başa paylaşılmaktaydı. İstanbul’un her yerinde işgalciler; Anadolu’ya il il, yer yer bölüşerek giriyorlardı. 15 Mayıs 1919’da İzmir’e Yunanlılar girdi. Osmanlı’da dinlerini özgürce yaşayan Hıristiyanlar bunu fırsat bilip isteklerini gizli veya açıkça ortaya koydular. Cemiyetler, dernekler kurarak ideolojilerini geliştirmeye çalıştılar. Rumların Rum Pontus’u, Ermenilerin Mavri Miras’ı bunlara örnektir. Ülke suskun, yorgun ve insanları ağlamaklıydı. Durumun vahşeti, zorbacı duruşu, ezelden beri hür yaşamış, hür yaşayacak bu halkı kamçıladı. Karşı koyuşlar, kurtuluş çeteleri ve direnen kuruluşlar doğdu. Efeler, dadaşlar, yiğitler dağlarda, ovalarda, her yerde karşı koydular. Ülkeyi bu yılgın durumdan 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının kararlılığı kurtardı. Zorlu savaşlar ve direnişler sonucunda İstiklal Savaşı kazanıldı. Nutuk, 19 Mayıs 19191927 tarihleri arasındaki sürecin anlatımıdır. 36 saat 31 dakikada okunmuştu. Anlatılanlar belgelerle desteklenmiş, Mustafa Kemal olayların odak noktasında yer almıştı. Nutuk, özellikle yeni nesillerin bilgileneceği konuları, Atatürk’ün Gençliğe Söylev’i, onlardan beklentilerinin de yer aldığı tarihi kaynakçadır. Yazımına 1927’de başlandı. 19 Mayıs 1919’da birlikte yola çıkılan kadro dağılmıştı. İzmir suikastı nedeniyle Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy’un siyasi yaşamdan çekilmelerinin nedenleri, Nutuk’ta yer aldı. Dışlananlar yolun bir noktasında takılıp kalmışlardı. Mustafa Kemal Nutuk’ta, Türk ulusunu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmanın tek yolunun Cumhuriyet olduğu ve Cumhuriyet’in anlaşılamadığı savını ileri sürmektedir. nesiller için dikkat edilecek noktaların açıklamalı anlatımıdır.” “Nutuk, Atatürkçü düşünce sisteminin temelidir.” Siyasi ve sosyal açılımlı bir belgedir. “Nutuk, Türklerin bir övünç yazıtıdır.” Geçmişin irdelendiği, geleceğin kurgusunun yapıldığı geniş boyutlu değerlendirmeleri içeren, kanıtsal belgelerle donanımlı anlatımdır. Atatürk, Nutuk’ta 20. yy’ın başlarından itibaren süregelen siyasi ve sosyal düşüncelerinin öyküsünü sıralarken; özgün çalışmalarına da yer veriyor. Nutuk, Osmanlı’nın son durumunu, İstiklal Savaşı sürecinin yeni, yepyeni bir devlete, Cumhuriyet rejimine geçişini ayrıntılarıyla açıklıyor. Atatürk’ün ilke ve devrimlerini, bu devrimlerin başlangıç ve gelişme sayfalarını, geçirilen aşamalar, tehlikeler ve önlemleri sıralanıyor. Mustafa Kemal’in düşünceleri, ilkeleri, ülküleri, 10 Kasım 1938’e kadarki dönemin içeriği olarak sıralanıyor. O, eserini korumak için yeni neslin “ulus bilincini kavraması” gerektiğini, Nutuk’ta, gençlere verdiği görevlerle belirtiyor. Nutuk’tan bölümler: 1 “Saygıdeğer ulusuma şunu öğütlerim ki, bağrında yetiştirerek başının üzerine çıkaracağı kişilerin kanındaki, vicdanındaki özmayayı çok iyi incelemelidir.” 2 “İnsanlıkta, dini duygu ve bilgisi her türlü boş inandan arınarak gerçek bilimin ve tekniğin ışığıyla olgunlaşmaya kadar, din oyuncularına her yerde rastlanacaktır.” 3 “Baylar, günlerdir anlattığım uzun ve ayrıntılı sözlerim, tarihe mal olmuş bir çağın öyküsüdür.” 4 “Ulusumuz için ve ulusumuzun yarınki çocukları için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirlemiş isem, kendimi mutlu sayacağım.” 5 “Bugün ulaşılan sonuç: Türk ulusuna yüzyıllardan beri çektiği acıların, yarattığı uyanıklığın sevgili yurdumuzun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Gençler!.. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak ve yükseltecek olan sizlersiniz.” Ulusal bütünlüğünü kaybetmiş olan bir milletin bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve teknolojinin en son prensiplerine ulaşan ulusal ve çağdaş bir devletin nasıl kurulduğunun anlatıldığı Nutuk, herkesçe okunmalı, okutulmalı ve bugünlerin gözler önüne serdiği düşündürücü manzara karşısında çözüm aranmalıdır. Bizler ulusça Atatürk’ü anlayamadık… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 23 Ekim www.mumtazarikan.com NUTUK NEDİR? Nutuk, “ulusa karşı bir görev; direnişin, uğraşın ve davranışların hesabının ulusa verilişi; devrimlerin nedenlerinin anlaşılması; geçmişte kalan imparatorluğun öyküsü ve gelecek 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir yüzü uzun tüylü, 1 kalın ve ağır 2 battaniye. 2/ 3 Bir sanat yapıtının ilk tas 4 lağı... İz 5 mir’in bir il 6 çesi. 3/ Kara 7 batmamak için ayağa ta 8 kılan bir çeşit 9 örgülü ayak1 2 3 4 5 6 7 8 9 lık... At tüyünün E rengi. 4/ Bir şeyin 1 P A P R İ K A Ç İ R O Z elden ele geçmesi. 2 İ K A T E 5/ Herhangi bir bi 3 L İ N Y İ T E R F O L çimde birbiriyle 4 O K oranlı bulunan nok 5 T A H N İ T M İ A İ K İ D O ta, çizgi ya da sayı 6 A K E T E ya verilen ad. 6/ Bo 7 J İ P S ru sesi... Orhan Pa 8 R İ E L V İ P muk’un bir roma 9 N İ S Y A N V E nı... Bir nota. 7/ “Göl sanırdık ne zaman dalsak gözlerine” (F.N. Çamlıbel) . .. Alaca, iki renkli. 8/ Denizcilik dilinde “temiz düzgün, derli toplu” anlamında kullanılan sözcük... “Yunus ”: Gazetecimiz. 9/ Kâğıtları düzeltmek ve parlatmak için kullanılan alet YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir tür pamuklu kadife. 2/ Oyunda cezalı çocuk... Yük gemisi. 3/ Sınırlı bir yerle ilgili olan... Tanrıtanımaz. 4/ Elma, armut, ayva gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü... İskambilde bir kâğıt. 5/ “Yok” anlamında argo sözcük. 6/ “Koşan elbet varır, düşen kalkar / Kara taştan damla damla akar” (Tevfik Fikret)... Yıkılmış ya da çok harap olmuş yapı. 7/ Balıkesir’in turistik bir ilçesi... Bir meyve. 8/ Peynir suyundan yapılan yağsız ve ekşimsi bir peynir... Süsü ve gösterişi olmayan. 9/ Dört büyük İslam mezhebinden biri. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear