24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 EKİM 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Dilek Muhsin Salman: “Hastaneye kaldırılan Kenan Evren’e sağlık ve uzun ömür diliyorum ki yargılanacağı günleri görsün!” Ya ğ m u r E k i m Türkiye, faiz cennetiymiş... “Rantiyeler de birer melek!” GÜZELİM Kaz Dağları, İslamcı iktidar tarafından uluslararası yağmaya açıldı. Yöre halkı isyanda. Çevreciler tepkili. Yağmaya karşı kamuoyunun duyarlılığı giderek artıyor. Reşit Çağın bir yurttaş olarak, yağmada emeği geçenlere soruyor: “Eğer bu yasayı başımıza gelecekleri bilerek çıkardıysanız ‘elleriniz kırılsın’; bu yasa için, ‘liderimiz emretti’ diye el kaldırırken hiç mi sorgulamadınız da koyun gibi kabullenip ihanete ortak oldunuz? Geçmişteki ve günümüzdeki orman, çevre ve saire bakanları! Sizler ne iş yaparsınız? Sizleri uyaracak, bu gafletten uyandıracak akil adamlarınız yok mu? Sade vatandaşın gördüğü felaketi, taşıdığı kaygıyı nasıl duymaz ve direnmezsiniz? Kaz Dağları gibi doğa harikası ve oksijen DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ AKP’ye bir referandum önerisi: Referandum yapalım mı yapmayalım mı? Strateji Deniz Tuncay Akkapılı: “ABD, önce başımıza çuval geçirdi sonra arkamıza soykırım çuvaldızını batırdı! Politikacılar söylemiyor ama daha nereye kadar bu stratejik ortaklaşmalar!” deposu benzersiz bir yörede başlayan tahribat için aylardır feryat ediliyor. Ona benzer nice el değmemiş su havzaları, ormanlar dünyayı soyan ve doymayan küresel tüccarlar tarafından gözümüzün içine baka baka talan ediliyor. Kendi topraklarımıza, doğamıza sahip çıkamıyor, çaresizce çırpınıyoruz. Makam arabalarınızla hiç oraları gidip gördünüz mü? Rüşvet almayacak dürüstlükteki memurlarınıza denetlettiniz mi? Siz bu vatanda yaşamıyor, evlatlarımızın geleceği için kaygılanmıyor musunuz? Emperyalistlerin buyruğu, vatandaşların çığlığından daha mı etkili sizler için? Onlar alacağını aldıktan sonra defolup gidecekler. Siyanürlü topraklarla bizler baş başa Kaz Dağları kalacağız. Bu durumda; topraklarımıza göz diken PKK ve Ermeni diasporası gibi düşmanların yaptıklarıyla, topraklarımızın yağmalanmasına, doğamızın geri dönüşsüz yok olmasına göz yummanın, para arsızlarına topraklarımızı peşkeş çekmenin ne farkı var ki? Lütfen vicdanlarınızın ve hiçbir çıkarı olmaksızın ülkesi için çırpınan vatandaşların sesine kulak verin! Bilgisiz, öngörüsüz bir yaklaşımla çıkarıldığına inanmak istediğimiz bu yasanın ihanete dönüşmesini engellemek üzere ‘türban, imam hatip’ konularına harcadığınız mesainin pek azını harcayarak bu rezilliği durdurunuz! Veya Başbakanınızın pek sevdiği ve alıştırmaya çalıştığı ‘referandum’a başvurunuz. Aksi takdirde; ‘bu ülkeyi siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve doğal bakımlardan tanınmaz hale getirmek için mi yemin ettiler’ diye kuşkuya kapılacağız!” ‘Padişahın Kızı’ Ne düğündü ama… Cumhurbaşkanı, TMSF gazetesinin manşetinden ilan ettiği gibi, binlerce davetlinin toplaştığı çadıra, büyük bir alicenaplık gösterip Cumhurbaşkanlığı forsunu açmadan geldi!.. Davetlilerin anca sığışabildiği, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın forsunu açmadan geldiği çadırın iskânsız, ruhsatsız ve de çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu, daha da vahimi hakkında yıkım kararı olduğu ortaya çıktı!... Cumhurbaşkanı’nın büyük bir insanlık örneği gösterip, forsunu dahi açmadan geldiği, ruhsatsız, iskânsız, yıkım kararı olan çadırı devletin tam 6 bin (kimine göre 7 bin) polisi korudu. Bununla kalsa iyi; bu koruma işinin 15 gün de provası yapıldı!.. Polis yalnızca çadırı korumakla kalmadı, büyük bir özenle halkı ve basını çadırdan iyice uzakta tutmayı da başardı. Yeşilköy’e sefer yapan hafif metronun çadır durağında durması yasaklandı. Havaalanına gidecek olanlar, polis eşliğinde özel vagonlara alındı. Çadırdaki düğünün takı töreni tam üç buçuk saat sürdü. Üç ile beş bin civarındaki (gazeteler rakamda anlaşamamış!) davetli, gelinle damadı tek tek kutlayıp hediye takıları, gelinliği diken firmanın bu iş için özel olarak diktiği torbalara bıraktı. Daha sonra toplanan takıların 400 bin YTL civarında olduğu ve bunun yarısının Gabar Dağı’nda şehit verdiğimiz 13 askerimizin ailelerine bağışlanacağı medyaya fısıldandı!.. Ancak, ekonomiden anlayan bazı uzmanlar, üç buçuk saatlik takı töreninde her davetli bir Cumhuriyet Altını taksa rakamın en az 1 milyon YTL (yani 1 trilyon lira) olacağını, koskoca Cumhurbaşkanı’nın düğününe de bir altının yakışmayacağını, bu nedenle rakamın çok daha yukarıda olması gerektiğini fısıldamadılar, açıkça yazıp söylediler… Ben onların yalancısıyım!.. Çadırda düğünün yapıldığı sıralarda İstanbul’u sel götürdü!.. Çadırda nikâhı kıyan büyükşehir belediye başkanı, daha bir yıl önce 49 trilyon harcanıp ıslah edilen Alibeyköy deresi için, “500 yılda bir olan yağışta dahi Alibeyköy’ü artık sel basmayacak” demişti. Çadırdaki nikâhın şahidi Başbakan ise “İstanbul’da artık sel baskınları Alibeyköy’de olduğu gibi tarih olacak” açıklaması yapmıştı. İşte o Alibeyköy’de dere yine taştı, bir kişi de boğularak öldü!.. Asıl düğün, aynı akşam KandilliAdile Sultan Yalısı’nda 200 seçkin konuğun katılımıyla gerçekleşti. Medya mensupları yalıya 1 kilometreden fazla yaklaştırılmadı. İçerde neler oldu, başka takı töreni gerçekleşti mi, bilemiyoruz!.. Böylece, çadır düğünü aile fotoğrafıyla birlikte tarihe kazındı. Bu yazıyı yazdıktan sonra, okuyunca, “çok mu uzattım acaba?” diye düşündüm. Bir okuyucum, gönderdiği mesajda tüm olanları üç sözcükte özetlemişti aslında: Padişahın kızı evlendi!.. SESSİZ SEDASIZ (!) 34 A 92341 plakalı polis otomobili İSTANBUL’UN orta yeri Kadıköy’ün Feneryolu Mahallesi’nin muhtarlık binasının karşısındaki Tuğlacıbaşı Camisi’nde, İslamcı iktidar döneminde yeni bir uygulama başlatıldığını anlatıyor semt sakinleri. Ramazanda, cami avlusuna masalar yerleştirilip iftar sofrası kuruluyor. Kurbağa tencerede kaynamaya alıştı ya; ne var bunda, “hayır işi” yapıyorlar! Lakin... 10 Ekim Çarşamba günü; iftardan bir saat kadar önce resmi plakalı (34 A 92341), tepesinde Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Gülhan Elmas: “Kuraklık tehlikesi ile sel felaketini bir arada yaşıyoruz. Durmak yok! Yüzmeye devam...” Devam Operasyon Akif Kökçe: “Bayramdaki trafik terörü, PKK terörünü geçmiş. Trafik için de ‘otoban ötesi operasyon’ yapılsın!” ışıldağı olan bir polis otomobili, ters yönden sokağa girerek caminin önünde duruyor. Ne var bunda; “iz” üzerindeki polis, trafik kurallarına uymayabilir! Üniformalı iki polis memuru; polis otomobilinden indirdikleri yemek taslarını camiye taşıyor. Ne var bunda; İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı polisler mesai saatleri içinde camiye iftar yemeği taşımayacak da kiliseye mum servisi mi yapacak! Kaldı ki, Emniyet Genel Müdürlüğü gerekirse bir basın açıklaması yapar; olayı yalanlar. Merhumu nasıl bilirdiniz? Google’a bir bakalım hocam! Sonradan Görme! FATMA ESİN “Sonradan Görme” deyim olarak aşağılanma şeklinde kullanılagelmekte ise de, anlam bakımından başarı göstergesi olarak da görülebilir. Şöyle ki: Bir insan yoksul bir ortamda dünyaya gelmiş, yaşamının başlangıcını yoksulluk ve zor koşullarda geçirmiş, ama çalışmış, çabalamış, zorlukları aşmayı başarmış ve kendine refah düzeyi yüksek bir yaşam sağlamış demektir. Bu çalışma, çabalama hep dürüst ve kişiliğinden ödün vermeden onurlu bir şekilde yapılmışsa kutlanmayı bile hak eder! Zaten toplumların bireylerinden beklediği de budur! Bu şekilde kazanılmış varsıllıklar takdir edilir; böyle kişiler gerçek saygınlık kazanır. Ancak daha sonra böyle kişilerin saygınlıklarını devam ettirmeleri için toplumun onlardan iki beklentisi vardır: Birincisi şımarmaması; yani halk deyimiyle “ne oldum delisi” olmaması. İkincisi, sahip olduğu refah düzeyini sürdürmek veya daha da yükseltmek için dürüstlüğünden ve onurlu kişiliğinden taviz vermemesi. Hürriyet Gazetesi’nde kendisi tarafından yayımlanan ve özeti Sayın Emin Çölaşan’ın son kitabında da verilen “Ben Sonradan Görmeyim” başlıklı yazısına göre, sayın Ertuğrul Özkök’ün ne yazık ki bu iki beklentiyi de yerine getiremediği görülüyor. Çünkü, geçmişini saklamamakla alçakgönüllüymüş gibi görünmekle beraber, varsıllığını belirtmek için verdiği örnekler bunun tam aksini göstermekte. Örneğin, havyarın iyisini ancak son 20 yılda yediğini, 40 yaşından sonra marka şarap içtiğini yazmakta. Burada da insanın aklına iki soru geliyor. Birincisi, Sayın Özkök acaba bizim toplumumuzda havyarın adını bilenlerin, hele hele tadını tatmış olanların sayısını biliyor mu?.. İkincisi, toplumumuzda yenilen içilenden söz etmenin ayıp olduğunu duymamış mı? Havyar, marka şarap bir yana, insanlar mutfaklarında pişirdikleri sıradan yemekten söz etmek zorunda kalırlarsa bile, Önce “ayıptır söylemesi” diye başlarlar söze! Örneğin, “ayıptır söylemesi kapuska pişirdim bugün” gibi. Sayın Özkök örneğinde ikinci beklenti çok daha önemli. Çünkü mesleği halkı bilgilendirmek, doğru haberlere ulaşmasını sağlamak, dolayısı ile toplumun aydınlanmasına katkıda bulunmak. Fakat ne yazık ki, sağduyulu ve dikkatli okuyucuların daha önce de farkında oldukları, ancak Sayın Çölaşan’ın “Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi” isimli kitabıyla belgeleriyle görmüş oldukları üzere, görevini hiç de gereği gibi yapmadığı açıkça görülmekte. Gereği gibi yapmamanın ötesinde görevini kötüye kullanarak, doğru bilgiler saklanarak ya da saptırılarak halk yanlış yönlendirilmekte, topluma zarar verilmekte. Ve bütün bunlar patronunun, dolayısı ile kendisinin parasal çıkarları uğruna! Daha açık deyişle, parasal çıkar uğruna AKP iktidarının bu ülkeye, bu ülkenin bağımsızlığına, Cumhuriyet kazanımlarına, rejimine, uluslararası düzeydeki onuruna zarar veren uygulamaları halkın gözünden kaçırılmak için hem çarpıtılmış bilgiler verilmiş, hem de doğruyu yapmak isteyenlere engel olmak için her türlü baskı uygulanmış. Şimdi yine sormak geliyor insanın içinden. Kaliteli havyar yemeği sürdürmek, marka şarap içebilmek, lüks konutlarda yaşamak, konforlu arabaya binmek, sık sık Milano’nın alışveriş caddelerinde dolaşıp, modayı izlemek, New York’un lüks lokantalarında pahalı yemekler yemek, Hollyvwood artistleri ile sohbet etmek ve bunları köşesinde yazıp övünmek uğruna bir ülkenin kaderini, rejimini, geleceğini hiçe saymaya değer mi? Bu arada Sayın Emin Çölaşan’a geçmiş olsun derken, yazdığı “Kovulduk Hey Halkım Unutma Bizi” isimli kitabı için kendisini hem kutlar, hem de ülke ve medya gerçeğini bu derece çarpıcı bir şekilde bizlere sunduğu için içten teşekkür ederim. Sağ olsun, var olsun! Daha nice yararlı bilgileri Türk ulusuna ulaştırabilsin. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Kovulduk ey halkım… Bir gazeteci olarak okurken, mesleğim adına, o genel yayın yönetmeninin adına utandım, yerin dibine geçtim.. Hiçbir zaman, hiçbir koşulda, hiç kimsenin önünde eğilmeyen bir gazetecinin çektiklerini, verdiği onur savaşını okurken hüzünlendim, kırıldım.. Aynı gazetecinin, okullarda bir ders olarak okutulması gereken kitabında, gerçek bir gazetecinin, bir köşe yazarının asla satın alınamayacağını, doğrulardan vazgeçmeyeceğini, halka olan saygısını, verilen rakam hanesi boş çeklere bile değişmeyeceğini anlatan satırları okurken gözlerimin yaşarmasını engelleyemedim, kıvanç duydum... Son satırlar bittiğinde, aynı birlikte mücadele verdiğimiz şerefli gazetecilerin varlığıyla gurur duydum, mutlu oldum… Sevgili Emin Çölaşan, böylesine bir kovuluş, çok sonraları bile iftiharla anlatılacak bir onur nişanıdır. Bugünler de geçecek, bol keseden çek kesip cambazlık yapanların tarihin çöp sepetine uğurlandığı günler de gelecektir. En kısa zamanda, günlük yazılarınla sahada yer alman dileğiyle… Sevgiler… (Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi – Emin Çölaşan – Bilgi Yayınevi) ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY e posta: umitzileli?gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com T.C. ŞİŞLİ 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN ESAS NO: 2006/2029 Mahkememize açılan Vasi Tayini davasında verilen karar gereği; Malatya, Arguvan, Sığırcıkuşu Cilt: 48, Hane: 10’da nüfusa kayıtlı, Yusuf ve Gülendam’dan olma, 1960 doğumlu BEKTAŞ KOCA’nın hastalığı sebebi ile MK’nin 405. maddesi uyarınca Kısıtlanmasına, kendisinin vasi engeli olmayan Hatay İskenderun, Esentepe Mahallesi Cilt: 4, Hane: 117’de nüfusa kayıtlı, Yusuf ve Gülendam’dan olma, 1962 doğumlu, kız kardeşi NİLÜFER GÜNEY’in VASİ TAYİN EDİLMESİNE, itirazı olanların 10 gün içinde Mahkemeye müracaat etmeleri, müracaat etmedikleri takdirde karar içeriğini aynen kabul etmiş sayılacaklarına, 16.05.2007 tarih, 2006/2029 esas, 2007719 sayılı kararı ile karar verilmiş olup; Keyfiyetin İLAN olunur. 21.09.2007 (Basın: 55207) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Ekim www.mumtazarikan.com T.C.ADAPAZARI 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İLANEN TEBLİĞ Dosya No: 2007/7466 Tasfiye halinde Türk Ticaret Bankası AŞ Av. Özge Yeşilova tarafından, Adapazarı Serdivan Cd. No: 49’da borçlu Ziya Çakmak hakkındaki icra takibinde: Adresiniz yapılan zabıta tahkikatında meçhul kaldığından, ilanen ödeme emri tebliğ edildiğinden, Müdürlüğümüzün 1999/1256 Esas dosyası takipsizlikle düşmüş bulunduğundan, işbu takip dosyasının yenilenmesine karar verilmiş bulunmakla, işbu ilanın tebliğ tarihinden geçerli olmak üzere, 7 güne ilavesi, 15. günkü cemaen 22 gün sonra kesinleşeceğinden ilanen tebliğ olunur. 27.9.2007 (Basın: 55202) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Mercanba1 lığının bir türü. 2/ Karak 2 ter... Bilip bil 3 meden her konuya atla 4 yan kişiler 5 için kullanı 6 lan sözcük. 3/ 7 Donuk renkli... Oyunda 8 cezalı çocuk. 9 4/ Afrika’da 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bir ülke... Seçkin. 5/ 1 B A Z L AMA P Hamam... Tantal 2 O D O R A N S A elementinin simgesi. 6/ Eski Mısır’da 3 Y O N T U G E N Z L O T İ güneş tanrısı... Pi 4 O L E U R K rinç ve şekerkamı 5 Z E K A S A R I K A Y A şından elde edilen 6 A T bir tür rakı. 7/ Le 7 S A H A R A tonya’nın para biri 8 İ N E K T U B A mi... Bir elektrik 9 M T A K A N A K devresindeki akımı, başka bir devreden geçen akımdaki değişiklikler aracılığıyla denetleyen aygıt. 8/ Denk, eşit, eş... Değerli bir süs taşı. 9/ Bir yerde oturma... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ “Lekeli mercan” da denilen bir balık... Boru sesi. 2/ Hicap... Başkalarının sırtından geçinen kimse. 3/ Samanından ayrılmamış arpa, buğday yığınları... Avuç içi. 4/ Ödenti. 5/ Rütbe ya da kıdemce küçük olan asker... Güzel sanat... “Elif dedim dedim / Kız ben sana ne dedim” (Türkü). 6/ Galyum elementinin simgesi... Emirlik, beylik. 7/ Hususi... “Beni kuyularda merdivensiz bıraktın” (Ü.Y. Oğuzcan). 8/ Subay... “Misket limonu” da denilen, acı sulu ve küçük bir limon cinsi. 9/ Gizli bir tehlikesi olduğu sanılan. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear