28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 OCAK 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ENERJİ neriman?cumhuriyet.com.tr Dünyanın en büyük 2. ekonomisi olan Çin, dünyayı ekolojik felakete doğru adım adım götürüyor ENERJİ KÜRSÜSÜ 9 PUTİN’İN ENERJİ İMPARATORLUĞU (1) YUNUS DOĞAN * Çin dünyayı nereye sürüklüyor? ? Dünya Bankası verilerine göre, dünyanın en kirli 20 şehrinden 16’sı Çin’de bulunuyor. Artan enerji tüketimi enerji rezervlerinin ölçüsüz ve tedbirsiz kullanımına neden oluyor. Bunlar da doğaya kirli akan nehirler ve asit yağmurları olarak geri dönüyor. NERİMAN ÖZCAN Çin son yıllarda yaptığı büyük sanayi kalkınması yüzünden ağır bir bedel ödemeye hazırlanıyor. Bugün, bazı Çin şehirleri Hollywood korku filmlerindeki terk edilmiş şehirlere benziyor. Yapılan araştırmalara göre kırsal kesimde yaşayan 300 milyon insan kirli su kaynakları ile yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Her gün basında salgın hastalık artışları ile ilgili rakamlar yayımlanıyor. Tüm bunlar Çin’in son 20 yıldaki kontrolsüz büyümesinin ve çevreyi göz ardı eden ekonomik politikalarının eseri. Çin kaynaklı araştırmalara göre çevre kirliğinin şu ana kadar ekolojik dengeye verdiği zarar yüzde 9, Dünya Bankası uzmanlarına göre ise bu oran yüzde 1012 seviyelerinde seyrediyor. UZMANLAR ENDİŞELİ Hiç kimsenin ağaca ağaç gibi bakmadığını dile getiren Çinli ekoloji uzmanı Wan Yun Chang, Kalp ve solunum hastalıkları artıyor “Ağaçlara bile doğanın bir parçası olarak bakılmıyor, sanayinin kullanabileceği bir hammadde olarak bakılıyor. Bu ülkede her şeye meta gözü ile bakılır olmuş. Bu ancak kötü bir kâbus olmalı” şeklinde çevre ile ilgili endişelerini dile getirdi. Ozon tabakası problemleri üzerinde yaptığı çalışmalarla Nobel ödülüne layık görülen Mario Mollini ise Çin hükümetini yaklaşan ekolojik felaket konusunda uyararak bir an önce yetkililerin gerekli önlemleri alması gerekliliğine dikkat çekti. Farklı perspektifler üzerine düşünülmesi gerektiğini ifade eden Mollini, var olan sorunların ancak uzun vadeli çevre politikaları ile çözülebileceğini dile getirdi. Mollini, “Var olan sorunlar giderilmezse gelecekte Çin ekonomisi doğal kaynakların yok edilmesi sebebi ile ekonomik bir krize girebilir” dedi. BM Çevre Koruma Programı Başkanı Klaus Topffer, Çin merkezli çevresel problemlerin dünya için tehlike oluşturduğunu, karbondioksit salınımlarının engellenemeyeceğini ve çözümün enerji kaynaklarının efektif kullanılması olduğunu öne sürdü. Çevre konusundaki felaket senaryolarını sadece uzmanlar yürütmüyor; Çin hükümetine ait kamu kuruluşları da uzmanlarla aynı fikirde. Problemin kriz noktasına geldiğini ve yakında doğal rezervlerin insanların ihtiyaçlarını karşılayamayacağını kaydeden Çevre Koruma Ajansı yetkilileri, Pekin başta olmak üzere toprak, su ve hava kirliliğinin tehlikeli boyutlara ulaştığını açıkladı. Yüzde 10’lara varan ekonomik büyüme rakamları sanayi kesiminin gözlerini kamaştırmışa benziyor. Çünkü son dönemlerde ekolojik dengede çok ciddi hasarlar meydana gelmsine rağmen konuyla ilgilenen kimse çıkmadı. Bugüne kadarki Çin hükümetlerinin hiçbiri çevre politikalarına yer vermedi. Son zamanlarda çevreye yönelik tedbirler alma konusunda uzmanların, Çin hükümetini ‘Doğa Ekonomi Yönetimi’ adlı bir çalışma başlatmaya ikna ettiğine dair gelişmeler basında yer almaya başladı. Çevrecilerin son zamanlardaki en büyük umut kaynağı Çin’de yapılacak 2008 Olimpiyat Oyunları. Olimpiyat şartlarından biri, eyaletlerdeki ha Çin elektrik üretiminin üçte ikisini kömürden karşılıyor. va kirliliğinin temizlenmesi üzerine şekillendirilmişti. Şu ana kadar çevreye duyarlı gruplar çok başarılı çalışmalar yürüttü. Örnek olarak çevreciler, Yunnan eyaletinde bulunan Nu Nehri üzerinde bir santral inşasını önledi. BUNDAN SONRA NE OLACAK? Tüm bu olumsuzluklar sadece Çin’i değil bütün dünyayı ilgilendiriyor. Son dönemde Çin’in enerji ithalatı çok hızlı artıyor ancak hâlâ bu oran ihtiyaçlarını giderecek seviyelere ulaşmadı. Elektrik tasarrufu için büyük şehirlerde elektrik kesintileri yapılıyor. Önümüzdeki 25 yılda dünya enerjisinin yüzde 20’sini Çin tüketecek, gaz salınımlarının da yüzde 25 Çin kaynaklı olacağı tahmin ediliyor. Kyoto protokolüne girmeyen Çin, bugün kullandığı enerjinin yüzde 63’ünü hava kirliliğinin en önemli unsuru olan kömürden, yüzde 7’sini hidroelektrik santrallarından, yüzde 25’ini de petrolden karşılıyor. Ayrıca dünya enerjisinin yüzde 8’ini kullanan Çin, 2025’te yüzde 14 seviyelerine ulaşacak. Bu rakamlar Çin’in dünyaya yön veren bir ekonomik güç olarak karşımıza çıktığını gösteriyor. Çin dünyanın en büyük 2. ekonomisi olmasına rağmen bu rakamlardan da anlaşılacağı gibi enerji krizine en açık olan ülke konumunda yer alıyor. SAĞLIK SORUNLARI ARTIYOR Küçük kasabalarda kirli enerjiye karşı tepkiler birkaç yıl önce başladı. Pekin yakınlarında bulunan Tanshan kasabasındaki kok kömürü fabrikası yüzünden şehrin yüzeyi dumanla kaplanmış durumda. Bölgede yaşayan insanlar kalp ve solunum hastalıkları şikâyetleri ile hastanelere akın ediyor. 7 sene önce başlayan tepkiler şu anda fabrikalara filtre takılması ile durulmuş görünüyor, ancak halk sızıntıların devam ettiği konusunda hemfikir. Şanghay’da enerji tasarrufu sebebi ile yaşanan elektrik kesintileri yüzünden halk gece sokağa el fenerleri ile çıkıyor. Devlet fabrikalarda çalışan işçilerine ücretli izin vererek, elektrik kesintileri yaparak enerji tasarrufuna başvuruyor. ULUSLARARASI DENETÇİLER: Firmalar sınıfta kaldı 1976 yılında kurulmuş olan “Uluslararası Gözetim Firması” statüsüne sahip SGS, (Supervise Gözetim ve Etüt Kontrol Servisleri AŞ) gözetim, denetim, test ve belgelendirme hizmetleri vererek dünya üzerindeki tüm müşterilerine ürün ve hizmetleri için en iyisini sunmayı hedeflediğini açıkladı. Global kuralları gereği silah sanayii dışında hemen hemen tüm sektörlere hizmet veren SGS; Coca Cola, Pepsi, Oyak Renault, Bosch, Nestle, BP gibi global firmalarla beraber ülkemizde de Arçelik, Beko, Tekfen İnşaat, Anadolu Sigorta, Oyak Grubu, Ata Yatırım, İdeal Gıda, İstanbul Sanayi Odası ve TÜBİTAK gibi birçok farklı alanda faaliyet gösteren kuruluşlarla çalışıyor. SGS Sistem ve Hizmet Belgelendirme Bölümü Pazarlama ve Satış Uzmanı Rıdvan Yaldızkaya, iş hayatının global lisanı diyebileceğimiz standartlara Türk firmalarının rağbet etmediğini söyleyerek KOBİ niteliğindeki 250 bin firmanın ancak 20 bininin uluslararası belgelere sahip olduğuna dikkat çekti. Belgeli firmalarını stratejik ortak olarak gördüklerini belirten Yaldızkaya, enerji sektöründe faaliyet gösteren firmaların sosyal ve çevresel tüm sistemlere duyarlı bir şekilde çalışması yönündeki beklentiler, kuruluşların ister istemez bu standartlar kapsamında ciddi çalışmalar yapmalarına yol açtığını ve sürekli iyileşme adına yapılması gereken birçok adımın da atıldığına işaret etti. Yerli enerjiye yabancı finansman Çek Cumhuriyeti’nin en büyük bankası Ceskoslovenská Obchodní Bank (CSOB) TürkÇek şirketlerinin ortak projelerini finanse etmeye hazırlanıyor. Özelleştirme hareketlerinin izlendiği enerji sektörümüzün cazibe kazanması global enerji oyuncularının dikkatini çekti. Özellikle Çek firmalarının Türkiye’ye ilgisinin artması ile CSOB yüksek maliyetli projelerde Türk ve Çek şirketlerinin yanında yer almayı hedefliyor. Faaliyet gösteren firmalara çerçeve anlaşmaları, makul ihracat programları, özel anlaşmalı bireysel ihracat işlemleri ve çeşitli kredi imkânları yaratmayı hedefleyen CSOB İhracat ve Yapısal Ticaret Bölümü Müdürü Alena Ockova Türkiye’ye yapılacak yüksek maliyetli projeleri tek başına karşılayabileceklerini öne sürdü. Ockova, “Bireysel ihracat kredileri, bankadan bankaya kredi şeklinde Türk bankalarına verilebileceği gibi enerji projesi üreten şirketlere de doğrudan verilebilir. İyi yapılandırılmış enerji projeleri, yapişlet, yapişletdevret, ve yapsahibi olişlet modelleri gibi finanse edilebilir. Banka proje finansmanı düzenleyicisi rolünü üstlenebileceği gibi ihracat finansmanı sağlayıcısı rolünü de üstlenebilir” diye konuştu Son asrın bana göre en zeki, karizmatik liderlerinden birisi Başkan Putin, kendisi Rusya adına büyük bir şans ve kendisini takdir etmemek elde değil. Yeltsin’den sonra dağılmış gözüken, ekonomik olarak çökmüş, siyasi olarak etkinliğini yitirmiş Rusya’nın başına geçtiği günden bu yana, gösterdiği akıllı ve ferasetli liderlikle Rusya’yı tekrar gelişmiş devletler arasında “ben de varım” noktasına taşıdı. Tabii ki Rusya’nın elinde zengin kömür, bakır, demir, alüminyum gibi maden yatakları ve özellikle çok zengin doğalgaz ve petrol imkânları bu kalkınmanın önemli bir ateşleyicisi oldu. Son 5 yıldır petrol ve gaz fiyatlarındaki yüzde 500 artış da eklenince Başkan Putin’in işi iyice kolaylaştı. Daha 5 yıl önce kredili buğday alırken, borçlarını ertelerken, bugün bütçe fazlası veren ekonomik bir dev olma yolunda ilerliyor. Putin bu kalkınma hamlesini gerçekleştirirken, Türkiye’nin 80’li ve 90’lı yıllarda yaptığı hataları yapmadı. 80’li yıllarda kapılarımızı hazırlıksız açtığımızda her türlü lüksün ve reklam bombardımanının fırtına gibi estiği bir dönemde Türkiye bir ithal ürünler deposu oldu. 90’lı yılların başında da Tansu Çiller’in ihanet derecesinde yaptığı hatalar sebebi ile Rusya, gümrük kapıları Avrupa’ya açılan Türkiye gibi ithalat cenneti olmadı. 70 milyonluk ülkede kısa bir zaman içinde her eve renkli TV girmesi, ülkeye 150 milyon adet cep telefonu ithalatı gibi faciaların yaşanmasına müsaade etmedi. Bugün ülkemizde 80 milyar ihracat hedefine sevinirken 130 milyar doları bulan ithalatımızın ekonomimiz önünde büyük bir sorun olduğunu göz ardı etmemeliyiz. Yerli sanayimizin her gün biraz daha gerilediği açıktır, devam eden sanayi şirketlerimiz de Uzakdoğu ürünlerinin birer montaj atölyesi durumuna düşme yolundadır. Bu konuda Putin’in farkı, Rus pazarına girmek isteyen ‘buyursun burada üretsin’ politikasıdır. Bu adımla ülkesinde üretimi teşvik etmiş ve katma değerin Rusya’da kalmasını sağlamış ayrıca istihdamı da artırmıştır. Başkan Putin’in dünya çapında yaptığı ve yapmaya devam ettiği en büyük hamle ise enerji sektöründe gerçekleştirilmiştir. Köhne gaz ve petrol tesislerini kurduğu uluslararası ortaklıklarla hızla geliştirmiş, milyarlarca dolarlık yatırım yapmış ve yapmaya devam etmiştir. Bugün Rusya’da sadece Amerikan şirketlerinin planladığı 45 milyar dolar yatırım mevcuttur. Ayrıca bu yatırımların artacağı tahmin ediliyor. Bugün Putin liderliğindeki Rusya sadece kendi kaynaklarını değil, Türkmenistan, Kazakistan ve Azerbaycan’ın petrol ve gazını da kontrol eder duruma gelmiştir. Rusya bununla da yetinmeyip Cezayir’e de girmiş bugün yüzde 40’a varan oranlarda gaz üretimine ve ciddi bir petrol üretimine ulaşarak Avrupa’yı enerji açısından sadece kuzeyden değil Akdeniz’den de kontrol eder hale gelmeye başlamıştır. * Atlas Gurubun Yönetim Kurulu Başkanı Houston ABD Putin, Gazprom’a başkan mı oluyor? 2008 yılında Putin’in görevinin bitmesi üzerine Moskova kulislerinde yapılan dedikodular, Putin’in Gazprom’un başkanı olacağı yönünde. Bir basın toplantısında kendisine yöneltilen Gazprom başkanı olur musunuz sorusunu, ticarete atılmayı düşünmüyorum, şeklinde cevaplamasına rağmen bilinen bir gerçek var ki Gazprom bir ticari kuruluştan daha fazlası. 2000 yılında Putin’in başbakan olması ile yakın arkadaşı ve Rusya’nın şu anki Başbakan Yardımcısı Dimitri Medvedev, Gazprom’un yönetim kuruluna girdi. Enerji Politikaları Enstitüsü yetkilisi Vladimir Vilov, Putin’in efektif bir şekilde şirketin stratejik kararlarını verdiğini iddia etti. Gazprom’un bu gücünün uluslararası şebekelere hâkim olmasından geldiğini vurgulayan bazı uzmanlar ise Putin’in Gazprom’un bu gücünü politik çıkarları için kullandığını söyledi. ‘Çevre’ ile dünya birincisi oldu B aşkent Üniversitesi Adana Özel Başkent Okulları 4. sınıf öğrencisi Berfin Serin, çizdiği “Çevre” konulu resimle dünya birincisi oldu. 7. Uluslararası Çevre ve Çocuk Çizimi Yarışması’na katılan Adana Özel Başkent Okulları 4. sınıf öğrencisi Berfin Serin’in resmi, “Çevre” temasının işlendiği yarışmada, 48 ülkeden katılan 11 bin 322 resim arasından birinci seçildi. Resim yapmaya çok küçük yaşta başladığını söyleyen Serin, resimle ilgili konuları çok detaylı incelediğini ve resimlerinin giderek güzelleştiğini ifade etti. Ağırlıklı olarak doğayı çizdiğini belirten Serin, figür çalışmaları yaptığını da sözlerine ekledi. Türkiye ile Çek Cumhuriyeti enerji konusunda ortak çalışma kararı aldı Avrupa’nın gözü ‘enerjimizde’ UĞUR KUTLUKAYA Şahdeniz gazı geliyor Enerji Servisi Şahdeniz doğalgazıyla ilgili olarak Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’nin bir hafta içinde bir görüşme yapacağını belirten Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, gazın paylaşımıyla ilgili ayrıntıları konuşacaklarını bildirdi. Şahdeniz Projesi’ndeki değişikliklerin hem Azerbaycan gaz şirketi ve BOTAŞ’ın hem de Azeri ve Türk hükümetlerinin iki ayrı anlaşma yapmalarıyla kesinleşeceğini dile getiren Güler, Türkiye’nin gazı 1 Temmuz’da almasının görüşüldüğünü, ayrıca bu gibi anlaşmaların hem şirket şirkete hem de hükümet hükümete yapılabileceğini kaydetti. Gürcistan Enerji Bakanı’nın, Türkiye’nin Gürcistan’a doğalgaz vermesi konusunda anlaşmaya varıldığına yönelik açıklamasının hatırlatılması üzerine “Her ülkenin ayrı bir politikası var. Yorum yapmak doğru olmaz. Komşularla olan ilişkiler son derece önemli. Biz bunu bir komşuluk sorumluluğu olarak da görüyoruz” dedi. G ünümüzde var olan enerji kaynaklarının çoğaltılması, yenilenmesi ve verimliğinin arttırılması konusunda tüm dünya ölçeğinde çalışmalar sürerken Türkiye’nin henüz uzun ömürlü bir enerji stratejisi belirleyememesi diğer ülkelerin de dikkatini çekiyor. Çek Cumhuriyeti Sanayi Bakanlığı Ticaret Direktörü Miroslav Kelnar 2009 yılından sonra Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılayamayacağını, bu sebeple günlük çözümleri bir yana bırakıp, 20 yıllık uzun dönemli stratejilere yönelmesi gerektiğini vurguladı. Dünya üzerinde çoğu santralın ömrünü tamamladığını ve Avrupa’nın kendi enerji kaynaklarını tükettiğine dikkat çeken Kelnar özellikle Türkiye’deki hidroelektrik, güneş ve rüzgâr enerjilerindeki ilerlemelerin Avrupa’yı yakından ilgilendirdiğini kaydetti. Türkiye’nin enerji konusunda gayret gösterdiğini ancak mutlaka diğer ülkelerin tecrübesinden faydalanılması gerektiğini dile getiren Kelnar, diğer ülkelerin bu konuda üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu belirtti. Kelnar, hedeflerinin Türkiye’ye yapılacak enerji yatırımlarından en büyük payı almak olduğunu söyledi. Çevre ile uyumlu doğru yatırım politikalarının gerçekleştirilmesini savunan Kelnar “Türkiye’nin elinde güçlü bir santral ağı bulunmakta ancak bunlardan bazıları kullanılmamaktadır. Şimdiki nükleer ve enerji kaynaklarının fiyatı giderek artmakta, Türkiye de bundan olumsuz etkilenmektedir. Çek Cumhuriyeti ise doğalgazı bugün sadece ısınmak için kullanıyor” dedi. ÇEKLERLE ORTAK HES’LER Tüm Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye yapılan yatırımları desteklemeye çalıştığını söyleyen Kelnar, ülkemizde enerji politikalarının belirginleşmesi halinde Avrupa’nın kendi ihracatçılarını Türkiye’ye yönlendirmek zorunda kalacağını dile getirdi. Kendilerinin de bu sebepten ‘Czech Trade’ olarak, İTO’nun desteği ile birlikte bir çalıştay düzenlediklerini kaydeden Kelnar hidroelektrik santrallar konusunda Çek Cumhuriyeti’nin en prestijli enerji şirketlerini Türkiye’ye davet ettiklerini sözlerine ekledi. Kelnar: “Hedefimiz Çek Cumhuriyeti olarak Türk enerji pastasından büyük bölümü almak. Türkiye’deki yatırımlara destek vermek için yatırımcılar ile birlikte çalışıyoruz. Şu an elimizde somut hidroelektrik santralları projeleri var. Görüşmeler sürüyor’’ dedi. Ç ek Cumhuriyeti Sanayi Bakanlığı Ticaret Direktörü Miroslav Kelnar, 2009 yılından sonra Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılayamayacağını, bu sebeple uzun dönemli stratejilere yönelmesi gerektiğini vurguladı. 80’lik öğretmen Türkiye’yi dolaşıyor 0 yaşındaki emekli beden öğretmeni ve dağcı Faruk Sükan, bisikletiyle Türki8 ye’yi dolaşarak insanları çevre kirliliği hakkında bilgilendiriyor. Geçen yıl Güneydoğu illerini de dolaşarak çocukları çevre konusunda bilinçlendiren Sükan, bisikletle yaptığı Türkiye turlarında uyku tulumu dahil bütün kamp eşyalarını yanında taşıdığını ve ikaz edici pankartları asarak vatandaşların dikkatini çektiğini belirtti. Sükan ayrıca okulların açıldığı sonbahar ve ilkbaharda su, ova ve ormanların kirliliği hakkında özellikle çocukları aydınlattığını söyledi. hidroelektrik santrallar (HES) projelerinin kurulması 45 yılı bulacaktır. Benim önerim var olan termik santralların rehabilite edilmesi. Türkiye’de sürekli elektrik kesintileri yaşanıyor, Çek Cumhuriyeti’nde son otuz yıldır böyle bir şey olmadı. Türkiye doğalgaz kullanımına adapte olmuş durumda, ancak doğalgazın ve diğer CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear