26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 OCAK 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Kitap kampanyası Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ankara Şubesi Gençlik Komisyonu, 23 Nisan için şimdiden kolları sıvadı. Gençler, Antakya Sinanlı Köyü İlköğretim Okulu ile Pursaklar Solfasol İlköğretim Okulu’na en az ikişer bin kitap göndermede kararlılar. Kampanyaya katılmak isteyenler; roman, masal, öykü ve bilimsel içerikli kitapları, Ankara Yıldız 4. Cadde 34. Sokak’taki “75. Yıl Gençlik Merkezi ve Eğitimevi”ne iletebilirler. SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Sözleşmeye Gel İran yine mızıkçılık etti, gazı kesti. Kendisine yetmiyormuş... Gel de inan. Suç İran’da değil ki, bizde. Makina Mühendisleri Odası Başkanı Emin Koramaz açıklama yaptı: “Türkiye mevcut gaz alım sözleşmelerini, alım miktarları, alım fiyatları, ödeme şartları vb. kriterler yönünden ‘takriri müzakere’ konusu yapmalıdır.” Niye yapmalıdır? İran ile yaptığımız tıpkı Rusya ile imzalanan sözleşmelerde de olduğu gibi sözleşme “al ya da öde” garantili. İran’ın gazını kullansak da kullanmasak da çatır çatır parasını ödüyoruz. Hani, “Komşu, artık senin gazını almıyorum” desek, ceza ödeyeceğiz. Ya İran gaz göndermezse? Hiç! Türkiye, bugün olduğu gibi boynunu büküp oturuyor. Böyle sözleşme olur mu? Oluyor, olmuş, olmaya da devam ediyor. Ankara Gidiyor Fotoğraf sanatçısı Haluk Sargın, “Antik Ankara”nın ardından “Yaşayan Eski Ankara Evleri”ni kitaplaştırdı. Yaşayan eski Ankara evi bulmak giderek zorlaşıyor. Ankara Kalesi’ndeki evler bile elden gidiyor. O yüzden Haluk Sargın kitabının kapağındaki “yaşayan” sözcüğünü biraz ayrık düşürmüş diğer sözcüklerden. Evlerin yalnızca fotoğraflarını çekmemiş, durumlarını da irdelemiş: “Bu evlerde doğal koşullarla yıpranmanın dışında yoğun kullanımdan dolayı bozulmalar da görülmektedir. Kiracı sayısının yüksekliğinden yapılarda çok yoğun bölünme ve birleştirmeler olmaktadır. Tüm mimari öğeleri (sofa, kapı, pencere, ocak, niş, seki, gusülhane gibi) bu değişimden doğrudan etkilenirler. Ayrıca bu evlere getirilen altyapı hizmetleri (su, elektrik, kanalizasyon) ve ısıtma sorunları (sobalarla yapılıp ya evdeki ocak bacaları kullanılır veya pencereden borular çıkartılır) mimari yapıda birtakım değişmelere neden olmaktadır. Böylece bugünün Ankarası’nda, özgün durumunu koruyan eski evler yok denecek kadar azalmıştır.” Eskisi ile yenisi ile Ankara sıkboğaz. Haluk Sargın’ın daha dün çektiği fotoğraflar bile eskiyecek, gidiş o gidiş... ‘Olcay Hanım’ Polemiği... “Eşiyle akşam yemeği yemeyen, hiçbir yere götürmeyen biri, başörtüsüyle eşini her yerde temsil eden kadını oraya yakıştıramıyor...” Nimet Çubukçu, bu sözleriyle siyasi lider eşlerine ilişkin, “araçsallaştırılmaya mahkum” bir polemik başlattı. Polemik Erdoğan’ın “cumhurbaşkanlığı hedefine” endeksli olmasa ve “türban” tartışmasıyla içi çe girmese; aslında ilginç bir noktaya parmak basıyor. Öyle ya! Geleneğe karşı, “ilerici bir yeryüzü duruşunu” savunan/savunması gereken “sosyal demokrat liderimizin dünyasında kadın nerde duruyor?” Çubukçu, bu soruya bodoslamadan, liderin en yakınındaki kadından, “eşinden” giriyor... Kadından sorumlu Bakan, meseleyi kişiselleştirmek yerine; tam da kendi konusu olan/olması gereken, “kadının siyasette temsili noktasından” girse/girebilseydi.. Baykal’dan “Olcay’ın adını ağzına almadan önce ağzını çalkala!” kıvamında bir yanıt almazdı. Baykal bu anlamda, kızmakta, “İşine bak!” demekte haklı. Nimet Hanım’ın, “Bakın Baykal eşine söz söylenince nasıl tepki veriyor! Onun için Olcay Hanım ne ise Başbakan için de Emine Hanım o” sözleri, boşlukta kalmaktadır. Çünkü “Çankaya’daki türban” sorunuyla; bir “siyasetçi eşinin, ön plana çıkıp çıkmaması” konusundaki “kıstaslar” aynı “metreye” vurulamaz. “Çankaya’ya çıkacak türbanlı bir first lady”, Tayyip Bey’in “bamteline” indirgenemez. Bu, “kişisel bir bamteli” değil, “ülkenin bamteli”dir. Çubukçu’nun bunun ayırdında olması gerekir. “Türban”, bir “paket” ve “hayat tarzı” şeklinde karşımıza çıkıyor. Bu hayat tarzının içinde, “karılarını yanlarında taşımakla” birlikte, “ayrı masalarda yemek yiyen” siyasetçiler de var. Karısıyla ayrı masalarda yemek yiyen Ulaştırma Bakanı’nı hatırlamak kâfi... Deniz Baykal ve Olcay Hanım’ın seçimi ise ayrı konu. Olcay Hanım, “Bakan, lider.. eşi olarak kamuoyu önüne çıkmak istemiyor”... Bu; saygın, anlaşılır bir tercihtir. İspanyol sosyal demokratlarının efsanevi lideri Felipe Gonzalez’in eşi; Carmen Romero da nitekim benzer bir seçimle isim yapmıştı. “Lise edebiyat öğretmeni” Carmen; “eş” kontenjanıyla ortalığa saçılmaktan nefret ederdi. Kişilikli bir kadın için övünülecek bir “marifet” değil bu. Romero ileriki yıllarda sonra, “Cadız milletvekili” olarak parlamentoya girdi gerçi. Ama Hillary gibi tıpkı“bir dipnot” gibi düşülen “Gonzalez’in eşi” etiketini yanına almadı... Bir başka Akdeniz ülkesi İtalya’da durum farklı. “Yarı geleneksel, yarı modern” bir centilmen anlaşmasıyla, Çizme’de politikacı eşleri ve sevgilileri istenmedikçe sergilenmez. İtalyan medyasıyla, siyasetçiler arasında; adı konulmamış böyle bir anlaşma var. Kamuoyu siyasetçilerin “özel alanını” alabildiğince özgür tanımladığından, “kamuyu ilgilendiren skandallar dışında” bu konu gündeme gelmez. Hal böyle olunca, “kadınlarının ne kadar ön plana çıkacağına” tümüyle liderler ve eşleri karar verir. Craxi’nin eşi örneğin, Mesut Yılmaz’ın eşi gibi, giydiği çıkardığıyla her daim ön plandaydı. Berlusconi’nin eşi Veronica, sırra kadem bastı. Doymuş Aşağıdaki köy kahvesi söyleşisi, bayramı Trakya yöresinde geçirmiş olan muhabirimiz Mahmut Gürer’den alınmadır: Emmiler, dayılar, seçim yaklaşıyor, oyu kime vereceksiniz? Uzan’a, Uzan’a... Niye ki? Mazotu 1 liraya satacakmış, emekliye 14 maaş verecekmiş... Bütün bunlar boş vaat olmasın sakın.. Yok, yok.. doymuş o, doymuş. Daha fazla yemez artık. Fidye Anketlere pek kulak asmayın. Halkın nabzını asıl dilden dile dolaşan fıkralar tutar: AKP milletvekilleri topluca uçağa binmişler. Şans işte, uçak kaçırılmış. Uçak korsanları, istedikleri fidye verilmezse, her saat başı bir milletvekilini serbest bırakacaklarını açıklamışlar... AKP’nin sözde sosyal güvenlik reformu çöktü. Bir erteleme dönemi yaşıyoruz. Reformun alıp götürdükleri ise işçilerin zarar hanesine yazılmakla kaldı. Örneğin SSK hastanelerinin işçinin elinden alınması gibi... Oysa SSK, sağlık hizmetlerinde her zaman kendine yeterliydi; sağlık bütçesi hiç açık vermemişti. Niyet, daha doğrusu kötü niyet başından belliydi: Sosyal güvenlik fonlarında biriken kaynaklar ile bütçe açıklarını kapatmak, özel sağlık ve sigorta kurumlarına kaynak aktarmak... Petrolİş Sendikası uzmanlarından konuyu yorumlamalarını istedik. Açık seçik hale getirdiler olupbiteni: “Göz konan kaynaklar sosyal güvenlik hizmetleri için toplanan fonlardı. Birisi, zorunlu tasarruf kesintileri yerine ika İşçilerin Hastaneleri Ne Olacak? me edilen işsizlik sigortasıydı. Diğeri, hastanelerde uygulanan döner sermaye uygulamaları ile ilaç ve tedavi paketleri için cepten ödemelerdi. Bir başkası da emeklilik aylığına hak ediş koşullarının geciktirilmesi ile emeklilik aylıklarının düşük tutulmasıydı. En son ve uzun vadeli planları ise devletin sağlık hizmeti üretmekten arındırılmasıydı. Sağlık ve sigorta sistemi özelleştirilmeliydi. Bu amaçlar doğrultusunda son 2025 yıllık süreçte iktidara gelen partiler, birbirlerinin devamı niteliğinde bu genel planı (bir devlet politikası gibi) uygulamaya koydular. İşsizlik sigortası ve bireysel emeklilik sigortası kuruldu. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı kuruldu. İş Kanunu yenilendi. SSK sağlık kuruluşları Sağlık Bakanlığı’na devredildi. SSK ilaç fabrikası kapatıldı. İlaç teminleri sözleşmeli eczanelerden yapılmaya başladı. SSK’liler devlet hastanelerinden de yararlanmaya başladı. Sağlık ve emeklilik hizmetleri ayrılarak, genel sağlık sigortası, emeklilik sigortası yasaları çıkardı. Daha şimdiden sağlık hizmetleri maliyeti ve ilaç giderleri olarak iki misli artmış durumdadır. Hastanelere başvuran hastalar olası her bir tetkik ve tedavi için hastane hastane dolaştırılmaktadır. Çünkü Sosyal Sigortalar Kurumu, her hastane ile ayrı konu larda ve ayrı tedavilerde anlaşmalar yapmaktadır. Hasta ya hastane hastane dolaşarak gerekli tetkik ve tedavileri başka başka hastanelerde yapacak veya cepten ödemeler ile dolaşmaktan kurtulacaktır. Bu sürecin bir adım ilerisi, hastanelerin yerel yönetimler ile özel sektöre devredilmesi olacaktır. Önce il özel idarelerine, il özel idareleri de belediyelere devredecektir. Belediyeler ise ya kendileri işletecek, ya uzun vadeli olarak özel sektöre kiraya verecek veya satacaktır. Artık sağlık hizmeti üretmeyen Sağlık Bakanlığı, özel sektör tarafından karşılanan sağlık hizmetleri için kamu yararına rekabet edemeyecek, hizmetlerin karşılığı ve değerlendirilmesi açısından özel sektör alternatifsiz kalacaktır.” ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Yolun açık olsun... 50 yılını benimle paylaşan sevgili eşim Kumru ŞİPAL sonsuzluğa yolculuğa çıktı. Bu kaçınılmaz yolculukta arkadaşlık etmesi için en sevdiği şiiri ona armağan ediyorum. Güle güle sevgili Kumru. Yolun açık olsun... ANNABELL LEE Senelerce senelerce evveldi Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz İsmi Annabell Lee Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten Sevmekten başka beni. O çocuk ben çocuk, memleketimiz O deniz ülkesiydi, Sevdalı değil karasevdalıydık Ben ve Annabell Lee Göklerde uçan melekler bile Kıskanırdı bizi. Bir gün işte bu yüzden göze geldi O deniz ülkesinde, Üşüdü rüzgârlarından bir bulutun Güzelim Annabell Lee Götürdüler el üstünde Koyup gittiler beni, Mezarı oradadır şimdi O deniz ülkesinde. Biz daha bahtiyardık meleklerden Onlar kıskandı bizi, Evet,bu yüzden (şahidimdir herkes ve o deniz ülkesi) Bir gece bulutun rüzgârından Üşüdü gitti Annabell Lee Sevdadan yana, kim olursa olsun, Yaşça başça ileri Geçmezdi ki bizi, Ne yedi kat gökteki melekler Ne deniz dibi cinleri Hiçbiri ayıramazdı beni senden Güzelim Annabell Lee Ay gelip ışır, hayalin erişir Güzelim Annabell Lee Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar Güzelim Annabell Lee Orda gecelerim, uzanır beklerim Sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim Azgın sahildeki Yattığın yerde seni. Edgar Allan POE (Çev. Melih Cevdet Anday) Baykal’ın sorunu... Prodi’nin eşi Flavia, klasik “first lady” konumunu reddeden ama bir şekilde var olan, varlığı sürekli hissedilen bir kadın. Flavia Prodi; miting alanlarında kocasıyla görüntülenen, zaman zaman başbakanla paylaştığı “fikirlerle” ortak fotoğrafa giren, ancak “siyam ikizi” gibi her karede görünmeyen bir “first lady” örneği. Baykal’ın problemi, yanındaki “kadın karesinin” tümüyle boş olması. Ne Olcay Hanım var o karede, ne “siyasi titrle” yer alan herhangi bir başka kadın... Çeyrek asır önce iktidara gelen Gonzalez’in yanında karısı yoktu. Evet bu doğru. Ama Elena Flores adında çok etkili bir başka kadın vardı. “AB ile ilişkilerden sorumlu” Flores, Brüksel’le ilişkilerde akla gelen ilk referans isimdi. Berlusconi’nin “siyasette kadın” gibi bir ajandası hiç olmadı. Ama Berlusconi bile kendisinden bir gün “liderliği devralacak potansiyel lider” gözüyle bakılan Letizia Moratti isimli bir kadını “eğitim bakanı” yaptı ve olabilecek en üst noktaya taşıdı. Kabinesinin yarısını kadınlardan seçen İspanyol Başbakanı Zapatero kadar ileri gidemese de bir “sol koalisyona” liderlik eden Prodi “1/3 kadın kontenjanı” vaadiyle işbaşına geldi ve “6 bakanlığı” kadınlara teslim ederek Çizme’de “rekor kırdı”. Çubukçu “işine baksın”! Doğru. Baksın da, “sosyal demokrat lider” Baykal da “işine baksın”! Şu sepet mepet tartışmalarını bir yana bırakıp TBMM’ye hangi yüzdeyle kadın milletvekili taşıyacağını, “kaç kadın bakan çıkaracağını” söylesin bize... Aksi halde bu tartışma Erdoğan ve Çubukçu için ne denli “araçsallaştırılırsa”; Baykal için de o denli “araçsallaştırılmaya adaydır”... HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Ocak www.mumtazarikan.com HALFETİ ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ’NDEN ESAS NO: 2006/222 Davacı Zeliha KÖSE tarafından mahkememize açılan gaiplik konulu davanın yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara kararı gereğince; Şanlıurfa ili Halfeti ilçesi, Şimaliye mahallesi nüfusuna kayıtlı, Veysel ve Hatice oğlu 11.05.1975 doğumlu MEHMET KÖSE’nin 1993 yılından beri kayıp olduğu iddia edilmektedir. Adı geçen kişinin yaşadığını, sağ olduğunu bilen ve görenlerin mahkememize bilgi vermesi ilanen duyurulur. 28.07.2006 Basın: 38940 Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. TUĞBA BAHAR DOSYANO: 2006/1919 Esas / Örnek No : 27 Bir borçtan dolayı hacizli bulunan ve aşağıda cinsi, kıymeti, adedi, evsafı ile satış şartlan belirtilen taşınmaz Müdürlüğümüzce açık artırma suretiyle satılarak paraya çevrilecektir.Satış ilanı ilgililerin adreslerine tebliğe gönderilmiş olup adreste tebliğ edilememesi durumunda veya adresi bilinmeyenler için işbu satış ilanının gazele ile ilanen tebliği yerine kaim olacağı ilanen ve tebliğen duyurulur. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : 1Burdur ili Bucak İlçesi, Kuşbaba Köyü Akçapınar mevkii, 15 pafta 1215 parselde kayıtlı 4240 m2 taşınmaz. Bilirkişilerce taşınmaza arazi değeri, arazinin üzerinde bulunan yapılar, yapıların mevcut durumu ve üzerinde bulunan 161 adet muhtelif yaş ve cinste meyve ağaçlarıyla birlikte toplam 70.976,72 YTL değer tespit edilmiştir. Taşınmaz üzerinde borçlunun hissesi tam olup taşınmaz toplam 70.976,72 YTL bedel üzerinden satışa çıkarılacaktır. 2 Burdur ili Bucak İlçesi, Kuşbaba Köyü İnönü mevkii, 35 pafta 2099 parselde kayıtlı 100200 m2 taşınmaz. Bilirkişilerce taşınmaza arazi değeri, üzerinde bulunan 3 adet muhtelif yaş ve cinsle ağaçlarıyla birlikte toplam 41.280,00 YTL değer tespit edilmiştir. Taşınmaz üzerinde borçlunun hissesi tam olup taşınmaz toplam 41.280,00 YTL bedel üzerinden satışa çıkarılacaktır. Satış şartları :1 1 No’lu taşınmaz : Birinci açık arttırma 12/02/2007 Pazartesi günü saat 11:10/11:20 arasında 2 No’lu taşınmaz : Birinci açık arttırma 12/02/2007 Pazartesi günü saat 11:30/11:40 arasında Bucak Adliye Sarayı Ön Bahçesi BUCAK adresinde; açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyla 22.02.2007 günü aynı yer ve saatlerde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Şu kadar ki artırma bedelinin taşınmazın tahmin edilen kıymetinin % 40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedel ile alıcı çıkmaz ise satış düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lâzımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. KDV, resmi, damga yergisi, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler ve Tellaliye ücreti satış bedelindenödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde haklan topu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır.4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedeljni yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif edilen bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve teminat faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. (İİK 133. md) 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2002/282 Tal. Sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 22.12.2006 (İİK m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 331 ADALET BAKANLIĞI BUCAK 1.İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇİK ARTİRMA İLANI 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Konya’nın 1 Hadim ilçesinde ünlü bir 2 şelale ve ma 3 ğara. 2/ Aydın’ın Çine il 4 çesinde antik 5 bir kent... Bir 6 nota. 3/ Daya7 nıklı, güçlü... Esnek kumaş 8 tan yapılan ve 9 bacakları sım1 2 3 4 5 6 7 8 9 sıkı saran bir tür pan1 G U A N A B A N A tolon. 4/ Her yanı 2 Ö K S E U L U S suyla çevrili kara parİ L A H İ çası... Nâzım Hik 3 V A T B L U Z met’in soyadı. 5/ Sat 4 E L N A R A rançta bir taş... Bir 5 K A N A A K A Ç İ R poliçenin arkasına 6 A Y I yazılan havale emri. 7 Ş A V A K 6/ Talih... Hastalıklı, 8 O K A R A L A Z sakat. 7/ Karakter... 9 K A R A M B O L A Birleşik bir şeyi oluşturan yalınç şeylerden her biri. 8/ Doğu Karadeniz yöresinde yetişen bir tür ormangülü... Dudak boyası. 9/ Padişah buyruklarına çekilen tuğra... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir tahmin sonucu olan, kesinlik taşımayan. 2/ Bir göz rengi... İskambilin atası sayılan ve günümüzde falcılıkta kullanılan deste. 3/ Kocaeli Yarımadası’nın en uzun akarsuyu... Mektup. 4/ Datça Yarımadası’ndaki ünlü antik kent... Tuzağa düşürülen şey. 5/ Karaciğerin salgıladığı acı sıvı... Utanç duyma... Hayvanları bağlamaya yarayan kalın ip ya da zincir. 6/ Yassı, basık... Kızgın bir demirle vurulan damga. 7/ Tarihöncesi çağlarda Kuzey Hindistan’da yaşamış halk. 8/ İnce kabuklu bir erik cinsi... Akıl. 9/ Budunbilim. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear