Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 OCAK 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Solda birlikten umutlu olmadığını söyleyen Prof. Dr. İnönü, ‘Üniversite bütçeleri artırılmalı’ dedi 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Bilime ödenek ayrılmıyor BERİV AN TAPAN Bir Konferansın Sonuç Bildirgesi “Türkiye Barışını Arıyor” konferansının sonuç bildirgesinde, “barışın programlanabilmesi için katılımcıların fikir birliğine vardığı” öneriler sıralanmış. Katılımcılar, anayasa ve seçim kanununda değişiklik istemişler. Koruculuğun kaldırılmasını önermişler. Kalıcı ateşkes üstünde dururken “Kürt sorununun, şiddet ve terorizm sorunu olarak adlandırılmaktan vazgeçilmesini” savunmuşlar. Çok dilli resmi hizmet, barışın dilde başlatılması, ötekileştirici ve düşmanlaştırıcı söylemlerin terk edilmesi istenmiş. Bölgenin doğal kaynaklarından ve enerji işletmelerinden sağlanan üretim değerlerinin bir bölümünün, yörenin kalkınması ve yoksullukla mücadele amacıyla kullanılmak üzere tahsisi önerilmiş... Yine aynı doğrultuda, ülkede pamuk üretiminin yüzde 47’sinin gerçekleştirildiği bölgenin istihdam yaratacak türden bir tekstil sanayii merkezi haline getirilmesi de öneriler arasına alınmış. Bugünkü yazım, “Türkiye Barışını Arıyor Konferansı Sonuç Bildirisini” hazırlayanlarla bendeki kısa metin üstünden bir ana tartışma başlatmayı amaçlamıyor. Bildiride katılmadığım konuları değil; bence özellikle unuttukları asıl sorunu anımsatmak istedim kendilerine.. Geçirdiği rahatsızlık sonrası bilimsel çalışmalarına yeniden başlayan Prof. Dr. Erdal İnönü, haftanın bir gününü bilim tarihi üzerine çalışma yaptığı Feza Gürsey Enstitüsü’nde geçiriyor. İnönü, lenf kanseri nedeniyle ara verdiği Sabancı Üniversitesi’ndeki bilim tarihi derslerine de önümüzdeki yıl devam edeceğini belirterek “Siyasete uzun yıllar ayırdığım için fiziğe zaman ayıramadım. Şu anda ise yalnızca bilim tarihi ile ilgileniyorum. Türkiye’deki temel bilimlerdeki gelişmelerle ilgili araştırmalar yapıyorum, kitaplar yazıyorum” dedi. Yaklaşan seçimlerle birlikte yeniden gündeme gelen “solda birlik”ten umutlu olmadığını belirten İnönü, “Partilerin çoğunluğunun bu yönde bir çabası olduğunu görmüyorum. Bu yönde bir istekleri de ortaya çıkmış değil. Bazı iyi niyetli liderler seçimde birlikte davranmak gerektiğini söylüyorlar. Bugüne kadar bu sözlerin arkasından hiçbir şey çıkmadı. Yine böyle kalırsa yine çıkmaz” dedi. ‘BİLİMDE 300 YILLIK GECİKME’ ? Prof. Dr. Erdal İnönü, Yaklaşan seçimlerle birlikte yeniden gündeme gelen “solda birlik”ten umutlu olmadığını belirterek “Partilerin çoğunluğunun bu yönde bir çabası olduğunu görmüyorum. Bu yönde bir istekleri de ortaya çıkmış değil. Bazı iyi niyetli liderler seçimde birlikte davranmak gerektiğini söylüyorlar. Bugüne kadar bu sözlerin arkasından hiçbir şey çıkmadı. Yine böyle kalırsa yine çıkmaz” dedi. ‘Batı’da teknoloji ilerlemiştir. Biz de bunları öğrenelim’ düşüncesi vardı. Kurulan okullar da mevcut bilgiyi öğretmek amacına hizmet ediyordu. O zaman da doğal olarak bilim yarışına katılamıyorsunuz, geri kalıyorsunuz” diye konuştu. Cumhuriyet döneminde bilime yıl geride kalmasının zararlarını kapatmakta yeterli olamadı. Bu gecikme kamuoyunda ‘Bütün yenilikler bize Batı’dan gelir. Bütün araçlar zaten Batı’dan geldi. Türkiye’de yeni bir şey üretilmez. Ama Batılılar bunu yapar biz de bunu öğreniriz’ düşüncesinin oluşmasına yol ğer alanlarda olduğundan daha ileri durumdayız. Ancak biz bilgiyi alırken onlar başka bilgiler üretiyorlar. Dolayısıyla geride kalıyorsunuz. Bu yarışa katılmak için bilgi üretmek gerekiyor” diye konuştu. Ekonomik kalkınmışlık ile bilim arasındaki ilişkiyi değerlendiren İnönü, Türkiye’nin ekonomik açıdan geri kalmasının odağında “bilimsel gelişmelerdeki geri kalmışlığımız” olduğunu ifade ederek “Bir ülkede bilim düzeyinin yükselmesinde o ülkenin ekonomik gücü, halkın refah düzeyi, araştırmaya ayrılan ödeneğin miktarı ve insan kaynağının bolluğu önemli ancak bu etkenler tek başına yeterli değil. Ülke ekonomisinin doğurduğu olanakları araştırma ve geliştirmeye ayırmak ve bu çabalardan verimli sonuçlar beklemek için ulusal bir irade gerekiyor. Bu irade de ancak ülkede uygun bir kültürel ortam varsa oluşabilir. Batı, bilim yarışındaki yerini sürekli yeni bilgi ve icat üreterek alıyor. Örneğin, Batı ekonomisi yeni bilgilerle ilerliyor” dedi. İNÖNÜ, ERKE İÇİN NE DEDİ? İNSANLARI ANLAMAK ‘Siyasette objektiflik’ iyaset ve bilimin nerede kesiştiği noktasında bilimin insana objektif olma özelliği kattığını anlatan İnönü, “Siyasete girince objektif olmayı unutuyorsunuz gerçi bir süre sonra. Objektif olmak, insanları anlamak için önemli. Bunun için de kendi düşüncelerinizden uzak kalmanız gerekiyor. Objektiflik, incelediğimiz konunun kendi işleyişini, gelişmesini anlamak ve ona göre karar vermek demek. Örneğin, seçime giriyorsunuz. Kampanya yapıyorsunuz. Konuşmalar yapıyorsunuz. Halk gelip sizi alkışlıyorlar. Çok mutlu oluyorsunuz. Sonra seçimi kazanamıyorsunuz. Ama niye kazanıyorsunuz, niye kaybediyorsunuz bilmiyorsunuz. Bunun bir nedeni olması gerek. Bu soru üzerinde hiç durulmuyor. ‘Biz çok çalıştık ama şansımız yoktu ya da hükümet baskı yaptı’ gibi nedenler sıralanıyor. Gerçek nedenler üzerinde düşünülmüyor. Bunun faydası yok. Somut nedenler ortaya koymak gerek. Halkın tepkilerinin nedenlerini bulmak gerekir. ‘Siyasette objektiflik’ budur” ifadesini kullandı. Son günlerde ortaya atılan ve şu an için bir umut olarak görülen “solda ittifak’’, “solda birleşme’’ üzerine İnönü, “Partilerin çoğunluğunun bu yönde bir çabası olduğunu görmüyorum. Bu yönde bir istekleri de ortaya çıkmış değil. Bazı iyi niyetli liderler seçimde birlikte davranmak gerektiğini söylüyorlar. Daha seçime zaman var. Belki o zamana kadar bu sonuç verir. Çünkü bugüne kadar bu sözlerin arkasından hiçbir şey çıkmadı. Yine böyle kalırsa yine çıkmaz. Kalmazsa değişik bir sonuç elde edilebilir. Ortanın solundaki bir partinin kazanmasını isteyen birisi olarak seçime gittiğimde ortanın solunda görünen insanların karşıma tek bir adayla gelmesini bekliyorum. O zaman belki verdiğimi oyun bir etkisi olur. Eğer birden fazla aday olursa oylar dağılır. Güçlü olmak için bunun olmaması gerekir” diye konuştu. S ‘İRTİCA HIZ KAZANDI’ ürkiye’deki irtica tehlikesinin yüzyıllardır olduğuna vurgu yapan İnönü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiç de bitmedi. Çünkü dinin köktenci yorumu bütün toplum üzenlemelerinde dini kriterlerin mukaddes kitap Kuranıkerim’e göre veya ondan çıkan yorumlara göre ki Kuran böyle bir şey söylemiyor dini yaklaşımı esas alarak toplumu düzenlemek anlayışı laikliğe aykırı bir davranış. Bizim derdimiz şu: Laikliğe aykırı bir düzenlemeye girişmek, dini yaklaşımı esas alarak devlet kurmak isteğine laiklikle karşı çıkmak. Bugün görünür şekilde irtica ortaya çıktı deniyor. Laiklik karşıtı eylemler hep vardı, yeni ortaya çıkmıyor fakat daha hız da kazandı. Bunu görüyoruz.” T Feodalizmi unutmuş olanlar... Onca “ana başlık” altında bildiriye yerleştirilen öneriler arasında, doğu ve güneydoğu bölgemizin yüzyıllardan beri çarpık bir feodalizm burgacında olduğuna değin tek satır görülmediğinin altını çizmek istiyorum. “Barışa Çağrı Bildirisi’’ni hazırlayanların büyük çoğunluğunun, kaldırılmasını önerdikleri koruculuk sisteminin, yöredeki çarpık ağalık yapılanmasının ya da bir başka deyimle aşiretçiliğin ürünü olduğunu elbette ülkemizin başka bölgelerinde yaşayanlardan çok daha iyi bildiklerini düşünüyorum. Anadolu’nun öteki yörelerinde doğup yaşamlarını sürdürenler için Güneydoğu’daki “ağa”lık düzeninin çarpıklığını yansıtan örnekler, ne yazık ki medyanın magazin ağırlıklı haber ya da programlarının konusu oluyor. Aşiret düğünlerinde takılan takıların ağırlığı savrulan dolar ya da Avroların sayıları... Karşılanan parti liderleri, ya da sona eren kan davaları için verilen şölenlerde kesilen hayvan sayıları... TV dizilerinde izleyiciyi koltuklarına bağlamak amacıyla plato olarak seçilen konaklar... Berdeller... Bir siyasal partiden ayrılıp ötekine transfer olunurken kendileriyle birlikte kervana katılırcasına uyum içinde yer değiştirdiği iftiharla açıklanan ağa köylerinin sayıları... Türk insanının çok büyük bir bölümü, televizyon çağının başlamadığı yıllarda bile, Güneydoğu’da yaşayanların feodaliteden neler çektiğini, söz konusu konferansın açış konuşmasını yapan ünlü romancımız Yaşar Kemal’in yapıtlarından öğrenmiş değil miydik? Saydam ve gerçek bir demokrasinin filiz verebilmesi için ülkenin her yanında; ama belki de öncelikle Güneydoğu Anadolu da bireyi şayet kul olmaktan kurtaracaksak ona her şeyden önce “insan” olmanın erdemlerini sunmak gerektiği bu bildiride, tek harfle bile olsun yer almamış. Tam aksine, “bölgedeki yoğun yoksulluk, pozitif ayırımcılık” türünden eski şablonların içine hapsedilmek istenilmiş! Gazetemizin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan SHP Onursal Genel Başkanı Erdal İnönü, Türkiye’de bilimin istenilen düzeyde olmamasının nedenlerinin başında bilime yeterince ödenek ayrılmamasının geldiğini ifade ederek Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüz Türkiye’sine uzanan süreçte bilimde 300 yıllık bir gecikme yaşandığına dikkat çekti. İnönü, “300 Yıllık Gecikme adlı kitabımda da anlattığım gibi, Batı’da bilim ve araştırma 1600’lerde Galileo Galilei ile başladı. Ardından bütün Batı Avrupa ülkeleri Newton’un mekanik yasalarını bugün kullandığımız şekli ile ifade ettiler. Araştırma yaparak yeni bilgi elde edildiği ve bu bilginin sağlam bilgi olduğu ortaya çıktı. Bu anlayış Osmanlı’ya hiç gelmedi. Osmanlı ne zaman savaşlarda yenilmeye başladı, o zaman bunun nedenlerini araştırdı. Osmanlı’da araştırma yaparak bilgi üretmek diye bir düşünce yoktu. Yalnızca bakışın bir ölçüde değişse de bunun ülkede bir “araştırma kültürünün olduğu” anlamına gelemeyeceğine işaret eden İnönü, konuya ilişkin şunları söyledi: “Cumhuriyet döneminde, araştırma yapan 35 kadar bilim insanının tek tük yaptığı araştırmalar, ülkede bir araştırma kültürünün var olduğu anlamına gelmez. 1933’te Darülfünun kapatılıp yerine İstanbul Üniversitesi kurulduğunda araştırma bir politika haline geldi. Daha sonra da her alanda bilimsel araştırmalar gelişmeye başladı. Ancak Osmanlı’nın Batı’daki gelişmelerden 300 açtı. Bu anlayış hâlâ devam ediyor. Ama bu yanlış. Bu bize yetmez. Bilimi, araçları hep ithal ediyoruz. Neden bu aletler Türkiye’de icat edilmiyor. Çünkü bunun mümkün olduğunu geniş bir kitle bilmiyor.” Türkiye’de bilimin gelişimine öncülük edecek kurumların başında gelen üniversitelerde bilimsel araştırmaların araştırmacı sayısının artırılmasıyla destekleneceğini savunan İnönü, “Ama biz bunu hâlâ yapmıyoruz. Bilimin gelişimi için üniversitelere ayrılan ödenek artırılmalı. Yeni yeni, sağlık alanı olduğundan tıbba ağırlık verilmeye başlandı. Tıpta di Erke Araştırmaları ve Mühendislik AŞ Tarafından “çağın buluşu” adı altında kamuoyuna duyurulan ‘Erke dönergeci’ adı verilen makinenin gerçeğe uzak olduğunu belirten İnönü, “Böyle bir şey olamaz. Gazetede gördüğüm ilanda ‘Enerjiyi yaratıyoruz’ diyorlardı. Olmayacak bir şey. Eğer enerjiyi yaratmak iddiasındalarsa bunun imkânı yok. Çünkü ‘Enerji yaratılamaz, yok edilemez, yalnızca şekil değiştirir’ şeklinde ifade edilen ‘enerjinin korunumu’ yasasına ters düşüyor. Yakıtsız enerji üretilmesi fizik yasalarına tamamen ters” değerlendirmesini yaptı. Mayınlı alanlar bile... Konferansçılar, “mayınların temizlenmesiyle kazanılacak toprakların, organik tarıma açılması”nı önerirken bugün tapu kayıtlarında Hazine’nin sahibi olan bu yeni ve büyük kazanç kaynağının, çevredeki topraksızların ortak yararlanma alanı haline getirilmesini önermeyi bile unutmuşlar... Oysa, sadece mayınların temizlenmesiyle açılacak yeni üretim alanları bile yöre halkının ortak faydasına verilebilmiş olsa, farklı nedenlerle büyük kent varoşlarında ırgatlıklarını sürdürmek zorunda kalan binlerce insanımız, Suriye ve Irak ile Türkiye’yi ayıran sınır bölgesinin ortak sahipleri olarak dönüş yapma fırsatını yakalar. Yazık... Kürt ya da Türk olduklarını söyleyerek söz konusu konferansa katkı yapanlar, Güneydoğu’daki çarpık yapılanmanın kökenine inmek yerine, günün modası olarak belledikleri ezberleri yinelemenin dayanılmaz cezbesinden kopamamışlar. Atacanlı’nın ‘Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları’ kitabı tarihin akışında bilinmeyenlere ışık tutuyor Destanın sıra dışı bir anlatımı GÖKHAN ERKUŞ Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net ANKARA Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü, Dış Politika Baş Danışmanı Sermet Atacanlı, Türk tarihinde dönüm noktalarından birini oluşturan Çanakkale Savaşları’nın bilinmeyen yönlerini okuyucuyla buluşturdu. Atacanlı, “Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları” adlı kitabında, gün ışığına çıkmamış belgelerden yararlanarak, yüz binlerce insanın yaşamına mal olan savaşın komuta kademesindeki isimleri ve Atatürk’ün tarih sahnesine çıkışını anlatıyor. Atacanlı, MB Yayınevi’nden çıkan “Atatürk ve Çanakkale’nin Komutanları” adlı kitabında, Çanakkale in Komutanları’ ’n le ka ak an Ç ve rk tü rk’ün Savaşı’nın üst rütbeli subaylarını ve ‘Ata açıdan öyküsü. Atatü ileri, r bi lı rk fa n nı şı’ va Sa onların Atatürk’le olan ilişkilerini ele Çanakkale muta kadrosuyla ilişk alıyor. Kitapta, dönemin genç yarba muharebeler sırasında Türk üst ko tasında yaşanan sıkıntılı or yı Mustafa Kemal, komutanlarını ağır anlaşmazlıkları. Muharebelerin arasındaki gerginlikler. lar an ut m ko ve rk riyet biçimde eleştirebilecek kadar cesur, dönemler, Atatü lider olduğu Cumhu epsi tek n ’ü rk atü At şip H düşmanlarının takdirini kazanacak karin seyri... Rollerin deği mutanlar ile ilişkile dar kahraman bir asker olarak öne çıdöneminde aynı ko ’nin Komutanları’ kitabında... ale kıyor. Yazar, 3. Kolordu Komutanı ‘Atatürk ve Çanakk Esat Paşa, Güney Grubu Komutanı Vehip Paşa, 5. Ordu Komutanı Mazı belgelerden de yararlanılarak anlatılmasıreşal Liman Von Sanders ile Başkumandan Ve dır. Bu konudan bağımsız olarak, Çanakkale kili Enver Paşa’yı kaleme alırken, Cumhurbaş Savaşları hakkında ilginç olduğu düşünülen kanlığı Arşivi’nin bugüne kadar yayımlanmamış diğer birkaç konuya da kitapta yer verilmişbelgelerini okuyucuyla buluşturuyor. Kitabın en tir. Kitapta Çanakkale Savaşları tarihi anlagüzel tanımını, yine Atacanlı’nın kaleminden tılıyor olmamakla birlikte, muhaberelerin baokuyoruz: “Bu kitap bir ‘Çanakkale Savaşları zı safhalarına yer yer değinilmiştir.” Tarihçesi’ değildir. Ağırlıklı olarak, ÇanakkaFotoğraf, telgraf, kartpostal, mektup ve gazele Savaşları’nın bir numaralı kahramanı Mus te küpürleri gibi birçok belgeyle desteklenen tafa Kemal’in, muharebeler sırasında arazi kitapta, kullanılan dilin akıcılığı ise bir solukta deki Türk ve yabancı komutanlarla olan iliş okunmasını sağlıyor. Atatürk’ün ilk defa tarih kileri ve bu ilişkilerin bir bölümünün, Cum sahnesine çıktığı bu özel bölgede, son yıllarda huriyet döneminde nasıl ve hangi çerçevede sür tarih bilincinden uzak bir yapılaşma olduğuna düğünün Cumhurbaşkanlığı Arşivi’ndeki ba işaret eden Atacanlı, yol genişletme, siperlerin lunduğu konumu ise en iyi şu cümleler açıklıyor: “Her iki komutanın ‘yıldızlarının barışmadığını’ bizzat kendi anılarında da açıkça görmek mümkündür. Bu noktada, Atatürk ve Esat Paşa arasındaki rütbe, kıdem ve konum farkını tekrar hatırlatmakta yarar vardır. Atatürk, askeri kariyerinin henüz başında isimsiz genç bir yarbay, Esat Paşa ise Balkan Harbi’nin ‘Yanya müdafii’ olarak ün yapmış saygıdeğer bir siması, Atatürk’ün Harp Okulu’ndan hocası ve ‘paşa’ rütbesiyle, bağlı bulunduğu kolordunun komutanıdır.” ‘Şuuru kapandı’ iddiaları yalanlandı İsmail Cem’e antibiyotik tedavisi Haber Merkezi İstanbul Cerrahi Hastanesi’nde 19 gündür akciğer kanseri nedeniyle tedavi gören Dışişleri eski bakanlarından İsmail Cem’in şuurunun kapandığı ve sağlık durumunun kötüye gittiği iddiaları, hastane yetkilileri ve ailesi tarafından yalanlandı. Cem’in ailesi tarafından yapılan yazılı açıklamada, “İsmail Cem, İstanbul Cerrahi Hastanesi’nde akciğer enfeksiyonu tanısıyla tedavi görüyor. Şu anda gördüğü antibiyotik tedavisinin sonuç vereceğini ümit ediyoruz. Kanser tedavisine yönelik kemoterapinin vücudun bağışıklık sistemini zayıflatması nedeniyle ortaya çıkan enfeksiyonlar hastada sıkıntı yaratabiliyor. Kendisinin durumu normal, hasta katında ciddiyetle takip edilmektedir” denildi. İstanbul Cerrahi Hastanesi yetkilileri, İsmail Cem’in şuurunun açık olduğu, yoğun bakımda bulunmadığını ve normal hasta katında tedavisinin sürdüğünü bildirdiler. Yazar hakkında: Atacanlı 1952’de doğdu. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitir Ankara’da dikten sonra, 1975’te Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Mel bourne Başkonsolosluğu’nda konsolos, Kuala Lumpur Büy ükel başkâtip, Atina ve Washington büyükelçilik çiliği’nde teşarlık yaptı. 2000’de Güney Afrika Cumlerinde müsbaşkenti Pretoria’da büyükelçilik görevine huriyeti’nin atan lı, halen Cumhurbaşkanı Özel Kalem Müd an Atacanleri Başdanışmanı olarak çalışmaktadır. ürü ve Dışişve çarpışmaların cereyan ettiği alanların üzerine otopark yapılması gibi yanlış uygulamaların hızla devam ettiğine dikkat çekiyor. ATATÜRK’ÜN HOCASI VE KOMUTANI: ESAT PAŞA ATATÜRK’TEN VAZGEÇİLEMİYOR Esat Paşa, Vehip Paşa, Enver Paşa, Liman Von Sanders gibi Çanakkale Savaşı’nın üst düzey komutanlarıyla Atatürk arasında yaşananlara ışık tutan kitapta, ilk olarak Esat Paşa konu ediliyor. O dönemde genç bir subay olarak, başta Esat Paşa olmak üzere herkesi cesurca eleştiren, sorumluluk almaktan sakınmayan Mustafa Kemal’in bu Atacanlı, imparatorluk ordusunu modernize etmek için getirilen Alman Mareşali Liman Von Sanders’ten geniş biçimde bahsediyor. Von Sanders’in, anılarında Atatürk hakkında neler yazdığını görebileceğimiz kitapta, şu ifadeler dikkat çekiyor: “Von Sanders aynı zamanda, kolayca ‘acımasız’ olabilmektedir. Emirlerine uymayan ya da yetersiz kaldığını düşündüğü Türk olsun, Alman olsun maiyetindeki tüm subayları, ‘gözünü kırpmadan’ derhal görevinden almakta, dilediğinin askeri kariyerini bir anda sona erdirebilmektedir. Ancak Miralay Mustafa Kemal’den ise, tıpkı Esat Paşa gibi, o da vazgeçmeyi göze alamamaktadır. Hatta kendisine özel bir ilgi ve sempatisi olduğu bellidir.” Kitapta ayrıca, Liman Von Sanders’in “Türkiye’de 5 Sene” adlı kitabının Çanakkale bölümleri konusunda Türk Genelkurmayı’nın değerlendirmelerine de yer veriliyor. ÇGD’den Ümit Zileli’ye ödül ? Haber Merkezi Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) 2006 Yılı Ödülleri kapsamında gazetemiz yazarı Ümit Zileli, Radyo dalında ödül kazandı. Ümit Zileli, ödüle Tatlıses Radyo’da yaptığı programla değer görüldü. CUMHURİYET 07 K