26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2007 SALI 18 SPOR spor?cumhuriyet.com.tr Vestel Manisa’nın başarılı teknik direktörü Ersun Yanal’dan çarpıcı açıklamalar ‘Hukuk olursa kaos biter’ NEVZAT DİNDAR Ersun Yanal gittiği bütün takımlara oynattığı pozitif futbolla taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan bir teknik adam. Bu yıl da Vestel Manisa’yla çizgisini koruyor. Yanal’la, Türk futbolunun sorunları üzerine uzun bir sohbet gerçekleştirdik… Futboldaki kaos ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? ERSUN YANAL: Futbolun içerisindeki değerleri, futbolun sevgisini oluşturan genel değerleri, futbolun kendi içindeki gücü futbola emanet ettiğimizde çok güzel sonuçlarla karşı karşıya kalırız. Tabii bu, toplumların oluşumundan, eğitimden, kalitesinden, sosyal ve psikolojik süreçleriyle doğru orantılı. Ancak önümüzde çok ciddi örnekler var. Bu tavır ve tarzları sorumluların nasıl kullandığına bakmak lazım. Bu enstrürmanı siz farklı bir açıdan farklı bir yöne çekerseniz ortaya ciddi bir kaos çıkar. Bu durum insanların futbola karşı olan sevgisini, ilgisini, futbolun o yönüyle olan ilişkisini, güzelliklerle olan yönünü kesmiş olur. Bunun ana nedenlerine de bakmak lazım. Futbol 1980’li yıllarda Özal döneminde tesisleşme hamlesine girdi. Bu atılımla birlikte, Futbol Federasyonu’nun özerkleşmesi, futbola olan ilginin artması, yayıncı kuruluşların oluşması, paranın futbola girmesi, kulüp gelirlerinin bir şekilde yükselmesi ilgiyi ona çekti. Böylece futbolun bir yaşam biçimi haline gelmesi başka zeminlerde bunun tutunabilmesini sağlayacak altyapının, daha doğrusu futbol endüst ‘ARDA GELECEĞİN YILDIZI’ Arda sizin döneminizde parladı. Sizce dünya starı olabilecek mi? E.Y: Arda futbol kamuoyunun gündeminde olduğu için öne çıktı. Şu an oynadığı futbol ve takımına katkısıyla olağanüstü başarılı. Hem takımının hem de Arda’nın donanımları onu dünya starı yapabilecek bir altyapıya sahip. Genç futbolculara karşı özel bir ilginiz var. Bu bir risk değil mi? E.Y: Risk olsa şu anki durumda olmayız. Ben genç, orta ve ihtiyar ayrımı yapmam. Teknolojiden ne kadar yararlanıyorsunuz? E.Y.: Teknoloji hayatımıza girdi. Her şeyi teknolojinin aracılığıyla yapıyoruz ve hayatımızın bir parçası oldu. Futbol bir bilim değil. Ancak yeni teknolojileri kendi mesleğinize entegre etmek zorundasınız. G.Saray’dan teklif aldınız mı? E.Y.: Şu anda Vestel’i çalıştırıyorum. Başka bir düşüncem yok. Adnan Polat’la yakın dost olduğumuz doğru. ‘SİSTEM YOK KONSENSÜS SAĞLANMALI’ Bugünkü tablonun nedeni günü kurtarma düşüncesi olamaz mı? E.Y.: Tarihi gidiş aslında çok ciddi bir analiz yapma fırsatı veriyor. 1954’te Dünya Kupası’na kurayla katıldık. Ta ki 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası’na dek bir organizasyonda yer almadık. Bu korkunç bir süre. 96’ya kadar gelen süreci bir düşünelim. 80’li yılların sonunda yapılan yatırımlar var. Sonra özerkleştiği dönem. Yapılan çalışmalar sonunda bir kuşak yaratıldı. Bütün bunlar incelendiğinde nereye gittiğimiz ortada. 98’de yokuz. Galatasaray’ın başarıları ve ardından gelen dünya üçüncülüğü... Çok başarılı dediğimiz dönemin sonunda söylemlere göre hüsranlar var. Çarşambadan sonra perşembe gelir. Gidişat belli. O noktadakileri gidişatla ilgili sorumlu tutarsanız çok ciddi haksızlıklar yaparsınız. Bu bir zincirin halkaları. Bu kuşakların yaptığı bir şey. Bir süreç bitiyor, yeni bir süreç başlıyor. Siz sistematik olarak bunların altyapısını oluşturmazsanız halkalar kopuk olur. 2002’de Hollanda, Dünya Kupası’na katılamadı. Değişim ve başarıyı planlayamamanın bir sonucuydu bu... Şenol Güneş takımı dünya üçüncüsü yapan başarılı bir teknik adam. Sonra takım Letonya’ya elendi diye yerden yere vuruldu. Saçıyla, kıyafetiyle uğraşılmaya başlandı. Sistem olsaydı o sistemi sorgulayıp sistemi değiştirmenin yollarına bakıp Türk futboluna daha değişik bir katkı yoluna gidebilirdik. Bu süreçte hepimizin bir araya gelip konsensüs oluşturması gerekiyor. Kriterlere uyma noktasında eksiklikler neler? E.Y.: Daha da yüksek kriterlerden söz etmek gerekiyor. Spor organizasyonundan bahsetmek gerekiyor. Futbol deyip olayı küçültmeyelim. Biz büyük ekonomisiyle spor yönetiminin altyapısını konuşmalıyız. Örneğin NBA. Orada her şey iş dünyası halinde değerlendirmeye alınır. Bu üründen herkesin keyif almasına bakılır. İnsanların bir arada toplanabileceği, bir istihdamın yaratıldığı ve her geçen gün bu istihdamın büyüdüğü bir organizasyona dönüşür. Biz bunu hak ediyoruz. Bu konuda birkaç ayak var. Kulüpler, yönetimler, siyasi irade, devletin spora bakışı, federasyonun konsensüsü sağlayıp altyapıyı oluşturması gerekir. Bu altyapı devreye girmeli. Kriterlerin işleyişinde geçişte sıkıntılar yaşandı. Şu federasyon bu federasyon demekten çok onun altyapı boşluğu çekişmelerin yaratılabileceği bir ortamın müsait olduğu her yerde muhalefetler ve iyi niyetli olmayanlara açık alanlar bırakılır. Bu açık alanlar olursa birçok kişi onu kullanmaya çalışır. Şu anda kaosların sıkıntısını çekmekteyiz. Arda risinin tutunması gereken altyapının hazır olmaması bu türlü spekülasyonlara, kavgalara, tartışmalara neden oluyor. Temel sorun nedir? E.Y.: Örneğin mahkemeden bahsediyoruz. Çünkü ekonomik gücün olduğu yerde hukukun çok ciddi bir şekilde hâkimiyetinden bahsetmek gerekiyor. Onu oluşturan hukuki süreçlerin ve yöntemlerin yeterli olmaması söz konusu. Bu yetersizlikler de birçok tartışmaya neden oluyor. Kaos gittikçe daha da büyüyor. Manisa’da İstanbul’a göre baskı daha az. Vestel’i tercih etmenizde bu durum etkili oldu mu? E.Y.: İstanbul’da olmak diye nitelememek gerekir. İstanbul Türkiye’den ayrı bir yer değil. Dolayısıyla İstanbul ayrı bir dünya değil. Burada çalışmayı zorlaştıran sebepler neler; bence hukuk... Hukukun çok ciddi şekilde egemen olamaması. Futbolun yönetilme şeklinde şu anda boşluklar gündemde. Bugünkü ekonominin sahip olduğu gücünü o yönetime altyapı oluşturup oluşturmadığını tartışmak gerek. ‘Spor halkındır’ Türk futbolu bu düşüşten nasıl kurtulur? E.Y.: Analizi doğru yapmalıyız. Başlangıçta bunu doğru yaparsak sonuca da doğru varırız. Gelişen, büyüyen, talepleri karşılama gayreti içinde olan çok büyük bir beden var. Bu bedenin ihtiyaçları var. Giyinme, lojistik destek, beslenme, yönetilme gibi. Bunların tamamının olduğunu düşünüyor musunuz? Bütün bunların hepsinin oluşturulduğu bir ortamda organizma ancak sağlıklı olur. Futbolun altyapısını oluşturacak kulüp yapılarından bahsetmek gerek. Bugün 3 büyüklerde görev almanın zor olduğuna inanıyor musunuz? E.Y.: Hiçbir yerde çalışmak zor değil. Sistematik olarak bir takım yaratmışsanız, gelişmişseniz bu sizi zaten bir yere götürür. Taleplerin sonucunda beklentileri karşılayamazsanız o zaman sorgulanmak durumunda kalırsınız. Sonuçlanan bir kuşağın yerine yaratılamayan bir jenerasyon var. Bugün 1996’da başlayıp 2002’de biten bir kuşağın altındaki altyapı sorunlarını ve geliştirilemeyen zincirin halkalarını konuşmalıyız. Kulüplerin daha iyi ortamda görev alması için desteğe ihtiyacı var. Sorunlar belli. Sahaların doldurulması, talebin artması ve bunun kaliteli toplumlarla birleştirilmesi için yapılanlar neler?.. Siz 3 saat önce stada gidebiliyor musunuz? Rahat rahat oturup maç izleyebiliyor musunuz? Hukukun, hakların çok ciddi bir şekilde bu düzene hâkim olması gerekir. Boşluklar var... Genç nüfusa karşın toplum niye spora karşı ilgisiz? E.Y.: Toplumdaki spor kalitesine bakmak lazım. 11 milyon civarında genç nüfusumuz var. Bunların organizasyonuyla ilgili hepsini birlikte değerlendirmek gerekiyor. Ben ülkemizin olimpiyat düzenleyebilecek bir ülke olduğuna inanıyorum. Devlet politikası olmalı bu durum. Beden eğitimi dersleri günümüzde seferberlik dönemiden kalma tekniklerin gösterildiği dersler. Çocukluğumdan beri bunu sorgularım. Savaşan bir toplum muyuz? Oysa herkesin spor yapabileceği organizasyonlar düzenlenmeli. Neden bir ekolümüz yok? E.Y.: Ülkenin spora bakış açısını yaratmadan ekol yaratmak zor. Spor kültürü yaratmak gerekiyor. Biz spor yapmayan bir toplumun çocuklarıyız. Spor birkaç kurumun tekelinde değil halkın tekelinde olmalı. Bu mantığı oturtmalıyız. (Fotoğraflar: FATİH ERDOĞDU) GÖRÜŞ/ HALİT DERİNGÖR Ulusalcılık ve Kulüpçülük Ülkemizde artık ne ulusalcılık ne de kulüpçülük kaldı. Bu kavramlar, anlamını kaybetti. Para, ön plana çıktı. İkinci Dünya Savaşı’ydı. Ülkemizde kıtlık vardı, Amerika’da ise fazla üretim. Rahatlamak için teknik araçları Türkiye’ye yığdılar. O günden itibaren de onların adeta koltuk altına girdik. O gün bugün bir türlü çıkamadık. Bir anlamda, onlara bağımlı olduk. Atatürk’ün bağımsızlık ilkesi, kulak arkasına atıldı adeta. Ulusal değerlerimizi yüceltmek yerine, aksine, onları elden çıkarmaya başladık. Ama ülkedeki Amerikancılar bunu normal karşılıyor. Kulüplerimiz de aynı. Eskiden kulüp sevgisi, forma aşkı diye bir kavram vardı. Profesyonellik geldi. Sporcularda forma ve kulüp aşkının yerini para aldı. Bir yıl bir kulübün, diğer bir yıl rakip kulübün flamalarını öpmelerinde bir sakınca görmez oldular. Dışarıdan aldığımız futbolcular da bir âlem. Çoğu, ülkelerinde sorun olmuşlar, kilometrelerini doldurmuşlar. Trilyonlar veriyoruz, onlara “Lale Devri” yaşatıyoruz. Biraz tırnaklanmaya başlayınca, havaları değişiyor. Astronomik rakamlar istiyorlar. İşte Alex. Büyük havalara girdi Türkiye’de tutulduğunu anlayınca. Sanırım ilk transferinden daha çok para isteyecek. On bir milyon dolar olan Kezman’ı da emsal gösterecek kendisine. Söylentiler böyle. Kraldan ziyade kral taraftarı olan fanatik taraftarlar da bunu doğal bulacaklar. “Artık dünya değişti. Amatörlük yok” şeklinde ahkâm kesecekler. Doğru ama biraz da kulüp sevgisi, saygısı ve vefası da olması gerekmez mi? Amatör yıllarda da o günlerin koşullarına göre, futbolculara transfer ücretleri verilirdi. Sanırım, kulüp sevgisi ve bağlılığı bugünkünden çok daha kuvvetli idi. Üstelik de “vefa hisleri” çok kuvvetliydi. Futbolda bir ömür geçirdiğim için kendime ait ilginç anıları da anlatmaya çalışıyorum. Okuyucularım hoş görsünler. 194950 yılı. Futbolumun son günleri. Para yok. Cep delik, cepken delik. Bir müessesede staj yapıyorum. O sıralarda çocuğum dünyaya gelecek. Fenerbahçe de tökezlemeye başlamış. Klas futbolcuları, Adalet Kulübü ile anlaşmışlardı. Sonraları, beni de yanlarına almak istediler. İlerleyen günlerde, Adalet takımının yöneticileri, etrafımı sarıp transfer karşılığında, 3000 Lira ve de 2 dokuma makinesi vereceklerini söylediler. O zaman için büyük para idi. Bağdat Caddesi’nde bir apartman dairesi alınabilirdi. Hemen işi bitirmek istiyorlardı. Bir ay opsiyon istedim. Razı oldular. Karar vermek çok zordu. Günlerce uykum kaçtı. Karar veremedim. Transfer ayının son günleriydi. Babama konuyu açtım. Hiç duraksamadan, hemen olumlu karar vermemi istedi. Ben de kendisini, “Baba ben sana bu olayı ‘Kulübünü terk etme’ diyeceksin diye anlattım. Ama sen bunun aksini yaptın” diye cevapladım. Ne yapsın babam? Fenerbahçe’den ayrılmamın adeta vatanımdan ayrılmış gibi olunacağını veya renklerden ayrılmanın bir bayrak değiştirme gibi olacağını bilemedi. Para onun için çok önemli idi. Sonuçta; kafamın doğrultusuna göre kararımı verdim. Kulübümden ayrılmadım. Şimdiki kuşağın “Enayilik etmişsin” dediklerini duyar gibi oluyorum. İki yıl önce Ulusal TV’de programlara iştirak edip eleştiriler yaptım. Tanıyan arkadaşlarım, zaman zaman, herkes medyanın TV’lerinde konuşuyor, “Senin ne işin var orada?” diye eleştiride bulundular. Ben de onlara yanıt olarak Türkiye’de ulusallık, aranıp da bulunamaz oldu. Sadece sözcük anlamında da olsa, ulusallık, benim için önemli. Acaba ülkede ulusallığı, kulüplerde de kulüpçülüğü istemek çağdışılık mı diye ikilem içindeyim. Kavukçu, programa uymayan futbolcuların sakatlandıklarını söyledi F.Bahçe doktorundan itiraf Spor Servisi F.Bahçe Kulübü Doktoru Ethem Kavukçu, Sarı Lacivertlilerin Antalya kampında yaşanan sakatlıkların tatilde futbolcuların kendilerine verilen programı çok iyi uygulamamalarından kaynaklandığını söyledi. Kavukçu, kampta yaşanan sakatlıkların birçok nedeni olduğunu vurgulayarak “Devre arası tatili için hepsine program vermiştik. Verdiğimiz program çok iyi uygulanmamış’’ dedi. Tatil dönüşü program uygulanmadığı için çalışmaların ağır geldiğini ifade eden Ethem Kavukçu, şöyle devam etti: “Tatil dönüşü teknik direktör Zico, tatilde oyuncuların verdiğimiz programı uyguladıklarını düşünerek, yoğun bir çalışma programı uyguladı. Bu, futbolculara ağır geldi. Ufak tefek çok ciddi olmayan yüklemeye bağlı yorgunlukla açıklanabilecek küçük sakatlıklar yaşandı.’’ F.Bahçe’nin 414 Ocak tarihlerinde Antalya’da yaptığı 11 günlük kampta 10 futbolcu sakatlık geçirdi. Sarı Lacivertlilerde, Alex, Kezman, Deniz, Önder, Serkan, Lugano, Deivid, Edu, Tümer ve PAF takımından gelen Necati antrenmanlarda sakatlık geçirdi. Neslihan, İspanya’da haftanın oyuncusu Spor Servisi Spar Tenerife Marichal’de oynayan ve İspanya’daki ilk Türk voleybolcu olan Neslihan Demir, bu hafta kaydettiği 21 sayıyla haftanın en iyi oyuncusu seçildi. Neslihan, 16. haftada Tenerife’nin Gran Canaria Hotel Cantur ile oynadığı maçta takımının en skorer oyuncusu olurken, haftanın en iyi oyuncusu olarak gösterildi. İspanya’da 16. haftanın oyuncusu seçilen Neslihan için “Türk hücum oyuncusu, Kanarya Adaları’nın en büyük derbisinde takımına galibiyeti getirenlerin başında geldi. Rakibi için değişmez bir kâbustu’’ denildi. Athena’dan 100. Yıl CD’si Öte yandan müzik grubu Athena’nın, F.Bahçe’nin 100. yılı nedeniyle hazırladığı 3 şarkılık CD’nin tanıtımı yapıldı. Faruk Ilgaz Tesisleri’nde yapılan tanıtıma Başkan Aziz Yıldırım, başkan vekili Nihat Özdemir, 100. Yıl Komitesi Başkanı Ender Alkaya ile Athena grubu üyeleri Gökhan ve Hakan Özoğuz katıldı. ON CÜMLE/ ÇETİN SUSAN BEŞİKTAŞ’IN BREZİLYALI YILDIZI RICARDINHO: GÜNÜN İÇİNDEN Beşiktaş Bayan Voleybol Takımı antrenörlüğüne Reşat Yazıcıoğulları getirildi. G.Saray Asbaşkanı Adnan Polat, Hamit Altıntop’un Türkiye’ye gelmek istemediği açıklarken, Futbol AŞ. Genel Müdürü Adnan Sezgin bu oyuncuyu mutlaka kadrolarına katacaklarını söyledi. Bu arada daha önce iptal edildiği belirtilen G.SarayH.Berlin maçı yarın oynanacak. Trabzonspor’da oynamayacağını açıklayan Eller için A.Madrid’in devreye girdiği öğrenildi. K.Erciyesspor’da teknik direktörlüğe Bülent Korkmaz getirildi. G.Saray Cafe Crown şube yöneticisi Sebahattin Kart’a 1 ay hak mahrumiyeti cezası verildi. Kayserispor, Özgürcan’ı transfer etti. Liverpool Kulübü Başkanı David Moores, bugün Dubai International Company (DIC) şirketiyle son kez toplanarak yaklaşık 156 milyon Pound’a takımı devredeceğini açıkladı. Real Madrid Teknik Direktörü Capello’nun iki taraftara orta parmak hareketi yapması büyük tepki topladı. Adana’da , 321312/20 kombinesini bilenler 669,40’ar YTL kazandı. Kovulmadan gitmem Spor Servisi Beşiktaş’ın yıldız futbolcusu Ricardinho, “Beni Beşiktaş kovana kadar buradayım’’ dedi. Brezilyalı futbolcu, sezonu şampiyon tamamlayacaklarını iddia ederek “Takım genç, birbirini tanımıyordu ve sahada alışık değildi. Zaten farkındaysanız, her geçen gün daha iyiye gidiyoruz. Artık daha bir takım şeklinde oynayacağız’’ diye konuştu. Ricardinho ülkesinde oynadığı Corinthians’ta 7 şampiyonluk yaşadığını, ama hiçbir zaman seyircinin kendisini buradaki gibi sevmediğini kaydederek şöyle devam etti: “Corinthians’ta hiçbir zaman seyircinin beni bu kadar sevdiği an olmamıştı. İlk geldiğim günden beri bana böyle davranıyorlar. Beşiktaş taraftarlarını başkalarına anlatabilmek için bir kelime bulmaya çalışıyorum, böyle bir şey yok. Bütün arkadaşlarım buna şaşırmış durumda. Bana duydukları sevgiyi, verdikleri desteği tek bir kelimeyle anlatmam çok zor.’’ CHP, Diğerleri ve Ulusoy Atlamış olanlar için anımsatalım; başta CHP olmak üzere DYP ve MHP, Haluk Ulusoy’a kendi partilerinden siyasete atılması için teklifte bulunmuşlar. Kimler bulunmuş: CHP, DYP ve MHP... Kime bulunmuşlar: Hükümetle ittifakın eşiğinden dönerek AKP’nin hedefine oturan ve aleyhinde yargıya yansımış yansımamış onlarca iddia olan, “uzmanlık alanı meçhul’’ Ulusoy’a... Üstelik hakkındaki son iddialar arasında, “dokunulmazlık zırhı kazanabilmek için herhangi bir yolla kapağı Meclis’e atmak peşinde olduğu” başı çekerken... Ne DYP’nin hazırladığı onlarca arge raporunda ne de MHP’nin parti programında “spor”, başlık olarak bile yer almadığı için onları bir yana bırakıp CHP’ye gelelim. Spor camiası içinde yer alsınalmasın herkes bilir ki; CHP’nin kurumsal kimliğinin ya da önde gelen temsilcilerinin “spor”a bugüne dek “izleri düşmemiştir”. Zaten, sırf AKP ile çatışan görüntüsü nedeniyle Ulusoy’a teklif götürmeleri de konudan ne denli uzak olduklarının kanıtı gibidir. Aslına bakılırsa; tıpkı diğerleri gibi CHP’nin “Parti Politikaları”nı açıkladıkları 31 başlığının arasında ve içeriğinde de “spor” yoktur, “Parti Programı”nda spora ayrılan 5 cümle tıpkı, “Seçim Bildirgeleri’’ndeki gibi “ortalamabasmakalıp” ifadelerden ibarettir. Hiçbir reel sportif proje üretmeden, başka bir deyişle “spor için kılını kıpırdatmadan”, yalnızca futbol dünyasında AKP’ye karşı ‘kendiliğinden’ oluşan antipatiyi Ulusoy kanalıyla oya tahvil etmeyi ummak gerçekten şaşırtıcı bir durum... Haluk Ulusoy gibi sportif kimliğiyle tanınan birçok ismin “seveni”nden çok “sevmeyeni”nin olduğunu göz ardı edenlere, yakın geçmişin “DYP milletvekili adayı” olan Galatasaray önceki başkanlarından Alp Yalman’ın yaşadığı sürece göz atmalarını öneririz. GÜNÜN PROGRAMI BASKETBOL (ULEB Kupası Akatlar/20.30SkyTürk) Beşiktaş Cola TurkaStrasbourg, (FIBA Kupası Yunanistan/19.00CNNTürk) PanioniosTürk Telekom. VOLEYBOL (Indesit Bayanlar Şampiyonlar Ligi H.Alagaş/16.00Trt 2) Vakıfbank Güneş SigortaDinamo Moskova, (Avusturya/21.15D Spor) SVS Post SchwechatEczacıbaşı, (Bayanlar CEV Kupası Polonya/18.00) Nafta Gaz PILAT. Telekom. Ricardinho, Beşiktaş taraftarına övgüler yağdırdı. CUMHURİYET 18 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear