Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
7 AĞUSTOS 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Talim ve terbiye Hüseyin Çelik’in yeni Talim Terbiye Kurulu Başkanı İrfan Erdoğan, nasıl bir ‘‘Türk Eğitim Sistemi’’ istiyor, öğrenelim: ‘‘ Merkeziyetçi bir sistemde büyük ölçüde aynı türden programların sunulması ile çoksesliliğe dayalı bir demokrasi kültürünün oluşması zordur. Ayrıca çokkültürlülüğün ve sesliliğin korunması ve yaşatılması da merkeziyetçi yapının baskın olduğu bir sistemde oldukça zor olsa gerek. Okulların günümüz şartlarına uyum sağlayabilmesi için ağırlıklı olarak bir merkezden yönetilen değil, kendi kendilerine yönlenebilen kurumlar olmaları gerekmektedir. Yerinden yönetime dayalı bir sistemle, eğitim kurumlarının öncelikle hızla değişen ekonomik gelişmelere daha etkili bir şekilde cevap verebilmesi kolaylaşır. Özellikle serbest piyasa kurallarına göre işleyen ekonominin ihtiyaç duyduğu bilgi ve beceri, yerinden yönetilen okullar yoluyla daha etkili ve çabuk karşılanır. Okullar, yerel düzeyde ortaya çıkan ihtiyaçları daha etkili bir şekilde karşılar. Yerinden yönetilen sistemde eğitime yerel kaynaklar mobilize edilebilir. Okullar arasında rekabet yükselir ve bu şekilde daha fazla eğitim hizmetleri sunulur. Yerelleşmiş sistemde doğal olarak merkezi hükümetin, yetki ve sorumluluklarının azaltılması gibi finansal sorumluluğu da azaltılacaktır. Paralı okulların yaygınlaşmaya başlaması eğitim sektöründe bir rekabeti doğuracaktır. Eğitimin üretilebilir ve tüketilebilir özel bir ‘mal’ olduğunu kabul edersek, satılabilir ve satın alınabilir olması gerektiğini de söyleyebiliriz. Öğrenim yapmak yatırım düşüncesiyle bireysel bir kararla gerçekleşiyorsa, öğrenim yapmaya karar veren birey karşılığını neden ödemesin? Çocuk sahibi olmak bireysel bir karardır. O halde bütün diğer insanlar, kişisel bir kararla dünyaya gelen çocuğun eğitim maliyetini niye paylaşsın? Bu açıdan bakıldığında paralı okulların yanında normal devlet okullarının da belli ölçüde, en azından zorunlu öğretimden sonra ücretli olmasının da bir mantığı vardır diyebiliriz.’’ (Çağdaş Eğitim Sistemleri Dr. İrfan Erdoğan, Sistem Yayıncılık, İkinci Basım, 1997) Aşkolsun Hüseyin Çelik’e, yine tam 12’den vurmuş doğrusu. Yerelleşmeci, çokkültürcü, özelleştirmeci, piyasacı, eğitimi ‘‘mal’’ diye gören biri, çocuklarımızı hem talim hem de terbiye etmeyecekti de, kim edecekti?.. GÖRÜŞ ALPARSLAN BERKTAY Asgari ücret düşürülsünmüş... IMF’nin yeni takıntısı, asgari ücretin bölgeselleştirilerek düşürülmesi... IMF Başkan Yardımcısı Anne Krueger, her Türkiye’ye gelişinde konuya değinmese olmuyor. Ona göre, üç kuruşluk asgari ücret çok yüksek. Dahası.. istihdamın önüne set çekiyor... Kimse şöyle bir kabarıp IMF’ye ‘‘Anne’ni al da git’’ diyemediği için laf büyüyor, büyüyor.. şişirilmiş kocaman bir balon oluyor ve gerçekmiş gibi algılanıyor... Türkİş bir rapor hazırladı. Hem IMF’yi yalanlıyor, hem de IMF’nin peşine takılanlara insanlık dersi veriyor: ‘‘Asgari ücret, işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir ücrettir. Bu yönüyle asgari ücret, bir üretim faktörü olarak emeğin bedeli olmanın ötesinde, insanın yaşaması, varlığını sürdürmesi için gerekli gelir kaynağıdır. Asgari ücretlere ilişkin uluslararası yasal düzenlemelerde ‘aşırı düşük ücretlere karşı koruma’ amacı ön plandadır. Ülkemizde de asgari ücreti yasal yoldan belirlemenin temelinde bu amaç bulunmaktadır. Özellikle niteliksiz işçilerin, yoğun işsizlik nedeniyle, işveren tarafından istismarını kısmen engellemeye yönelik bir önlem olma niteliği ağır basmaktadır.’’ Asgari ücretin istihdamı olumsuz etkilediği savına gelince. Türkİş’in ona da vereceği yanıtı var: ‘‘19882004 dönemi itibarıyla Türkiye’deki işsizlik oranı ile reel asgari ücretteki değişim incelendiğinde, işsizlik oranı yüzde 610 arasında bir seyir izlerken, reel asgari ücret, dönem içinde yüzde 21 oranındaki gerilemeden yüzde 28 oranındaki artışa kadar dalgalı bir seyir izlemiştir. Bazı kesimler, Türkiye’de yatırımların, istihdamı arttırmanın önündeki engel olarak işgücü maliyetinin yüksekliğini ileri sürmektedir. Bu durum ülke gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Türkiye’de emek maliyeti, uygulanan ekonomik ve sosyal politikalarla düşürülmüştür. Ülkedeki yaygın işsizlikten yararlanarak ‘emek sömürüsü’ yapılması her alanda olumsuz sonuçlar doğuracaktır.’’ IMF sinekten yağ çıkarmakta pek hünerlidir, biliriz. Sıra insanlarımızı sinek yerine koymaya geldi galiba... Cumhurbaşkanı Nasıl Olmalı? Başbakan koltuğundaki kişi, 11. Cumhurbaşkanlığı için şimdiden ‘‘Ben varım’’ diyerek kolları sıvadı. Gereken nitelikleri kendince ortaya koyarken de kendi portresini çizdi. Evet, bir Cumhurbaşkanı nasıl olmalı ya da olmamalı? En basit noktalardan başlayarak... Önce, bir Cumhurbaşkanı yalan söylememeli! Ahlak ya da din açısından olsun, bu böyle.. Çocuklara bile ilk öğretilecek kural bu. Bir gün ‘‘Zina suçtur’’ deyip hemen ertesi gün insanların gözlerinin içine baka baka ‘‘Zina suç değildir’’ dememeli! Ekonomi çökerken bolluktan söz edip halkı aldatmamalı! Böylelerinin mumu yatsıya kadar da yanar mı? Türk halkı onurlu, gururlu bir halktır, önce inanır, ama sonra bağışlamaz. ??? Cumhurbaşkanı olacak kişinin ruh sağlığı yerinde olmalıdır. Çünkü politika özellikle birden yükselmeye kalkanların ruh sağlığını, dengesini çabuk bozar, kişi ‘‘Ben neymişim!’’ demeye başlar. Cumhurbaşkanı olacak kişinin kişilik sorunları olmamalı, kılıktan kılığa, renkten renge girmemeli! Değişken olmamalı! Bir gün ‘‘değiştim!’’, ertesi gün ‘‘değişmedim!’’ dememeli! Fransa’nın saygın gazetesi Le Monde, RTE için ‘‘İnanılabilirliği azaldı’’ demiş; var olmayan, azalabilir mi? Cumhurbaşkanı olacak kişi, bütün gün TV ekranlarında boy gösterip şov yapmamalı, olur olmaz bağırmamalı, karşısındakilere saygılı, alçakgönüllü olmalı! Atatürk’ün makamına oturacak kişi, Atatürk’ten nasibini almış olmalı! Onun gibi akılcı, kişilikli, onurlu, bağımsızlıktan ve ülke çıkarlarından ödün vermeyen, ‘‘Türkiye’yi pazarlıyorum’’ deyip parsel parsel yabancılara satmayan, ‘‘Kıbrıs’ta hamaset yapılmasın’’ deyip arkasından KKTC’yi satmayan biri olmalı! Berlusconi’ye ‘‘Kıbrıs konusunda o da bizim gibi düşünüyor ama ‘Meclis’i ve kamuoyunu alıştırmam için zaman gerekli’ diyor’’ dedirtmemeli! Ardındaki yolsuzluk dosyalarından Köşk’e tırmanıp kurtulmak hesabında biri olmamalı! ??? Biri dünya, öbürü onun Türkiye imamı... Yerine göz diktiği Atatürk’ün değil, akıl hocası Fethullah’ın izinde... ‘‘Atatürk ne yaptıysa, sen onun tam tersini yapacaksın!’’ demiş, o da harfi harfine uyguluyor. O, devrim mi demiş, sen karşıdevrim yapacaksın! O hele bir Köşk’e çıksın! Onun doğduğu yıllarda da tüm kuralları çiğneyip ‘‘Ben!’’ diyen başka biri daha vardı. O da kendi halkına değil, ABD’ye güveniyor, 4’üncü, 5’inci Menderes kabinesi deyip tek başına güvenoyu istiyordu. Birçok ilçeye bol keseden il yapma sözü vermiş, arkasından öbür ilçeler de kalkışınca, ‘‘Dejenere et Namık!’’ demiş, İçişleri Bakanı Namık Gedik de el altından tüm ilçeleri kışkırtıp işi dejenere etmişti. Bir de ‘‘Hafızai beşer nisyan ile maluldür’’ deyip halkın unutkanlığına bel bağlayan Menderes, gerçekleri unutturabileceğini sanmış ve tehlikeli biçimde aldanmıştı. Ama ‘‘Benim arkamda ABD var’’ hesaplarına gelince... ABD, işi bitince, adamı silkeleyip atar. Örnekleri ortada. Sonu benzemesin! Bilim çağındayız. En hakiki mürşit de şeriat değil, bilim! Meşru olan da o; Çankaya’da bir Türkiye imamı, bir ayetullah görmek değil! Meşru olan, akıldan, bilimden, insandan yana olan, bağımsız, laik Atatürk Cumhuriyeti’dir, açıkça ‘‘Ben laik değilim’’ diyebilenlerin Fethullahçı, bağımlı ‘‘Ilımlı İslam’’ Cumhuriyeti değil! Değiştiniz mi, değişmediniz mi, buna yargı karar verir. Çankaya’ya ortaçağı atlatmaya kalkmak, meşruiyetin sınırlarını zorlamak olur. İsmet İnönü, Menderes’e ‘‘Siz ihtilali meşru kıldınız’’ diyerek, meşruiyetin sınırını çizmişti. Akrobasi, imamlaşma, kadrolaşma darbecikleri bir yere kadar... Atatürk’ün Türkiyesi’nde yargı var, yargıçlar var! Federalizmin yargı ayağı İstinaf mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin yasayı ‘‘Avrupa Birliği’ne uyumdur’’ diye çıkarmıştık. Prof. Dr. Çetin Yetkin, işin püf noktasını yakalamış. Diyor ki: ‘‘Her ne kadar Avrupa Birliği bu mahkemelerin kurulmasını bize dayatmakta ise de, kendisi için hiç de gerekli görmemekte, hatta bazı durumlarda sakıncalı bulmaktadır. Bir kere, Avrupa Konseyi Değerlendirme Komitesi, 2001’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yönünden bölge mahkemelerinin uygulamada kaos yaratacağı, uygulama birliğini bozacağı sonucuna varmış bulunduğu gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de üç ayrı kararında İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin adil yargılama ile ilgili 6. maddesinin 1. fıkrasının sözleşmeci devletlerin istinaf mahkemeleri kurmalarını zorunlu kılmadığını belirtmiştir.’’ Yetkin, yeni düzenleme ile bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen 5 yıldan fazla özgürlüğü kısıtlayıcı cezalarla ilgili ya da 5 bin YTL para cezasını geçmeyen kararların Yargıtay incelemesine ve denetimine tabi olmadan kesinleşeceğini belirtip ekliyor: ‘‘Bu, tüm ceza davalarının yüzde 80’nin Yargıtay denetimine tabi olmaması demektir.’’ İstinaf mahkemeleri neyin uyumu o zaman? Yetkin’in yorumu her şeyi ortaya koyuyor: ‘‘Ülkede hukuk birliği yok edilmekte, Yargıtay’ın yetkileri bölgelere dağıtılmaktadır. Yargı erki bölgesel hale getirilmekte, öngörülen modelle federalizmin yargı ayağı hayata geçirilmektedir.’’ ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr TC Emekli Sandığı Aylıklarının Alt Sınırı 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası Ek Madde 19 uyarınca ‘‘bağlanacak emekli, adi malullük ve vazife malullüğü aylıklarının alt sınırı,’’ bu Yasaya ‘‘bağlı gösterge tablosunun 14’üncü derecesinin 2’nci kademesi üzerinden 30 fiili hizmet yılı için hesaplanacak emekli aylığıdır.’’ 2006 Mali Yılı Bütçe Yasası’nda 1 Temmuz 2006 ile 31 Aralık 2006 dönemi için, genel katsayı 0,04373, taban aylık katsayısı da 0,54711 olarak saptanmıştır. Gösterge tablosunda 12. derece 2. kademeye karşılık gelen gösterge sayısı 520’dir.. 30 hizmet yılı karşılığı bağlanan emekli aylığı oranı ise % 80’dir. Bu verilere göre: TC Emekli Sandığı en az emekli aylığı: TC Emekli Sandığı Alt Sınır Aylığı (En Az Emekli Aylığı) Aylık Gösterge ve Katsayı Aylığa Aylık Birimleri Gösterge Katsayı Esas Oranı Genel Aylık 520 0,04373 22,74 % 80,00 Ek Göst. Ay. 0 0,04373 0,00 % 80,00 Kıdem Aylık 500 0,04373 21,87 % 80,00 Taban Aylık 1000 0,54711 547,11 % 80,00 % 40 Özel Taz. 9500 0,04373 166,17 % 80,00 Alt Sınır Aylığına Esas Tutar Aylık 735,15 % 80,00 % 4 Ek Ödeme (Kaldırılan Vergi İadesi Yerine) 1 Temmuz31 Aralık 2006 Dönemi Alt Sınır Aylığı (YTL) Emekli Aylığı 18,19 0,00 17,49 437,69 132,94 606,31 24,25 630,56 HARBİ SEMİH POROY TC Emekli Sandığı’nın 41. maddesinde bağlanan emekli aylıklarının nasıl hesaplanacağı açıklanmaktadır. Bu açıklamaya göre, ‘‘Emekli, adî malullük ve vazife malullüğü aylıkları,’’ gösterge sayıları ile ‘‘her yıl Bütçe Kanunu’nda tespit edilen katsayı ile çarpılması sonunda bulunacak tutarın fiilî ve itibarî hizmet toplamı 25 yıl olanlara % 75’i, 25 yıldan az olanlara her tam yıl için % 1 eksiği, fazla olanlara da her tam yıl için % 1 fazlası üzerinden bağlanır. (...)’’ Bu verilere göre Genel İade Hizmetleri Sınıfından 4. derece 1. kademeden emekli olan yüksekokul çıkışlı memurların alacağı emekli aylıkları: 1 Temmuz 31 Aralık 2006 Dönemi 4. Derece 1. Kademe Memur (Yüksekokul) Hizmet Aylık Emekli Katkı Yılı Oranı Aylığı Payı (*) 10 % 60 483,65 146,91 15 % 65 526,91 103,65 20 % 70 570,63 59,93 25 % 75 631,91 0,00 39 % 80 674,04 0,00 35 % 85 716,17 0,00 (*) Aylığı Alt Sınır Aylığına Yükselten Katkı Payı Toplam Aylık 630,56 630,56 630,56 631,91 674,04 716,17 BULMACA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Ağustos www.mumtazarikan.com SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Sayıların anlatımından 10 yıl çalıştıktan sonra emekli olan bir memurla, 20 yıl çalışıp emekli olan memur da ayni emekli aylığını, alt sınır aylığı olan 630,56 YTL (altı yüz otuz yeni lira ve 56 yeni kuruş) almaktadır. 35 yıl çalıştıktan sonra emekli olan memur ise fazla çalıştığı 25 (yirmi beş) yılın karşılığı olarak ayda 85,61 YTL (seksen beş yeni lira ve 61 yeni kuruş) fazla emekli aylığı almaktadır. Sayıların yorum gerektirmeyen bu anlatımı, ‘‘Benden çok daha az çalışıp emekli olanlarla, neden aynı maaşı alıyorum’’ sorusunun da yanıtıdır. ACI KAYBIMIZ Memükoğulları ailesinin temel direği, merhum Mehmet ve Altey’in oğulları, merhum Ali Yılmaz ve Musa Yılmaz’ın kardeşleri, Ayten Ede, Nurten Yılmaz, Filiz Yılmaz, Mehmet Yılmaz, Ali Rıza Yılmaz, Dt. Güngör Yılmaz, Nuran Coşkun, Dr. Yücel Yılmaz’ın amcaları, Vahap Başaran, Ali Arıkan ve Dr. Bilgehan Yılmaz’ın kayınpederleri, Caner, Başak, Can, Soner, Ada, Cem ve Alp’in sevgili büyükbabaları, Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, Özden Arıkan, Hürriyet Başaran ve Prof. Dr. A. Tarık Yılmaz’ın sevgili babaları, Fikriye Yılmaz’ın sevgili eşi, Köy Enstitüleri’nin son abidelerinden hayat öğretmenimiz BAŞSAĞLIĞI Çapa Tıp Fakültesi Dahiliye Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz’ın babası ve yılların Cumhuriyet okuru TC İLAN TC ALTINTAŞ SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2005/1973 Davacı Bekir Tekin vekili Av. Beytullah Pazar tarafından davalılar Hamur köyü tüzelkişiliği, Dumlupınar Orman İşletme Şefliği ve Hazine’yi temsilen Dumlupınar Mal Müdürlüğü aleyhine Külahya İli Dumlupınar İlçesi Hamur Köyü Çifteyataklar Mevkiinde bulunan doğusu ve batısı genel olarak meşe ve yer yer ardıç çalılıkları ile kaplı, kuzeyi kuru dere ve batısı yol olan tarla ile ilgili taşınmaz hakkında tapuya tescil davası açılmıştır. İlan tarihinden itibaren 3 ay içerisinde dava konusu taşınmazda hak iddia edenlerin ve davaya itirazı bulunanların mahkememize ait 2005/197 Esas sayılı dosyaya itiraz ve delillerini bildirmeleri gerektiği. Medeni Kanun’un 713. maddesi gereğince ilan olunur. 26.07.2006 Basın: 38729 HASAN YILMAZ’ı kaybettik. Naaşı 7 Ağustos 2006 (bugün) Teşvikiye Camii’nde ikindi namazını takiben Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecektir. HASAN YILMAZ’ı yitirmenin üzüntüsü içindeyiz. Merhuma Tanrı’dan rahmet, Yılmaz ailesine başsağlığı dileriz. ABDÜLKADİR YÜCELMAN VE AİLESİ AİLESİ Not: Çelenk göndermeyi arzu edenlerin Türkiye Diyabet Vakfı’na (0.212 633 51 71) veya eğitim kurumlarına bağışta bulunmalarını rica ederiz. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Önünde 1 arabacı, arkasında uşak 2 yerleri bulu 3 nan iki kişilik at arabası. 2/ 4 İçkili eğlen 5 ce... Büyük 6 kardeş, ağa7 bey. 3/ Eski dilde su... El 8 leri soğuktan 9 korumak için 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kullanılan astarlan1 S A R I G E RME mış kürk. 4/ Dişi de2 İ S A B Ş İ İ R ve... Bir nota. 5/ MeA L E tal ya da tahta üzeri 3 K A Y I K A R A Ç E K ne kazıldıktan sonra 4 S L A V İ S T basılan resim. 6/ Din 5 N A T O gil... Terbiyesiz kim 6 A T K A N İ Ş se... İskambilde bir 7 S A H li. 7/ ‘‘Harami var di 8 E T A N R U L O ye korku verirler / 9 S Ü V A R İ L İ K Benim yüklü kervanım mı var’’ (Karacaoğlan)... Kalıtımın maddi temeli olan ve kromozomları oluşturan maddenin kısa yazılışı. 8/ Halk dilinde tarladaki sebzeye verilen ad... Yağı çıkarılan bir cins fasulye. 9/ Boru sesi... İki takım arasında top ve sopayla geniş bir çim alanda oynanan oyun. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hindistan’da piramit damlı tapınaklara verilen ad... Satrançta bir taş. 2/ Yazıyla bildirme... Kahverengi kabuklu ve yeşil etli bir meyve. 3/ Kripton elementinin simgesi... Bir tür ufak ve hafif motosiklet. 4/ Değme, dokunma... Bir işi yaptırabilme gücü. 5/ Asıl, esas, doğru. 6/ Hz. Muhammed’i övmek ve ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside... Bir nota. 7/ ‘‘Ne şair döker, ne âşık ağlar / Tarihe karıştı eski sevdalar’’ (F.N. Çamlıbel)... Gemi yapılan ya da onarılan, üstü örtülü havuz. 8/ Müzikte ‘‘eşlik etme’’ anlamında kullanılan terim. 9/ Bir anda oluveren... Bir zaman birimi. CUMHURİYET 17 K