13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA MÜZİK 15 Beş yaşında menuet, yedi yaşında konçerto, 8 yaşında senfoni yaratan dehanın 250. doğum yıldönümü Mozart’ın ruhundaki özgürlük AYTAÇ YALMAN ki yüz ellinci doğum yıldönümü münasebetiyle ‘‘müzik sanatında ulaşılmazlığın simgesi’’ olan Mozart ile ilgili yoğun bir sene geçiriyoruz. Bu vesile ile ölümsüz eserlerindeki melodi zenginliğini, ruh dünyasındaki derinliği ve doyumsuz güzelliği hissetmeye ve anlamaya çalıştık. Bu anlamlı etkinliklere ben de onun eserlerindeki derin anlamı, özellikle yaşamındaki sevgiyi ve ruhundaki özgürlüğü anlamak ve bunu sizlerle paylaşmak istedim. Bugün elimizde ölümsüz eserleri, duygu ve anlam dolu mektupları ile tanımaya çalıştığımız bu müstesna deha için; Wagner ‘‘Mozart’ın inanılmaz dehası, onu tüm zamanların, tüm sanatlardaki, tüm büyük ustaların üstüne çıkarmıştır’’ demişti. Schubert ise ‘‘Mozart’ı yaratan dünya korunmaya değer bir dünyadır. O bize bildiğimizden çok daha güzel bir dünya göstermiştir’’ demiştir. Esasen müzik ile ilgisi olan herkes bilir ki; müziğin içindeki sihirli güç, insan ruhunu yüceltir ve yaşamın içinde olumlu bir denge sağlar, yeni umutların doğmasına neden olur. Bu nedenle; insanlara yaşam sevinci verir ve güven duygusu yaratır. İ serlerinde antik çağın polifonisini, barok müziğin kendine has üslubunu, İtalyan operasının yumuşaklığını, hatta çeşitli dansları, özellikle valsleri bağdaştırabilmiştir. Klasik müziğe 629 anıtsal eser armağan eden Mozart, eserlerinde inişli çıkışlı, sevinçli ve hüzünlü bir yaşamın kararsızlıklarını yansıtır. Onun içindir ki Mozart’ın tanrısal seslerle ördüğü eserleri; yoğun olarak insan sevgisi, neşe, coşku öğeleri taşımakta, insanları birbirlerine yaklaştıran dostluk ve kardeşlik duygusu kazandırmaktadır. ozart’ın yaşamı ve müziği üzerine çalışmalar yapan Çek asıllı Amerikalı müzik bilgini Paul Nettl’in dediği gibi; ‘‘Mozart insanlığa fırtınalı ruhları sakinleştiren, acıları gideren, monoton ve melankoli dolu zamanı güzelleştiren, insanlara sevinç veren, onlara güzel duygular aşılayarak müziğe hizmet etmiştir. ’’ Dokuz yaşında İncil’in kırk altı sayılı ilahisinden ilk koral parçasını yazan Mozart’ın esas özelliği, bestelerini kâğıda dökmeden düşünce dünyasında çözümlemiş olmasıydı. üziğin notaya geçirilmesi onun için yalnızca mekanik bir işti. Mozart’ın bir diğer özelliğini de ifade etmeden geçemeyeceğim. Henüz on dört yaşındayken Allegri’nin Misarere adındaki eserini Sistine Kilisesi’nde bir kez dinlemiş ve tüm notalarını deşifre etmiş olmasıdır. E M M Ulaşılmazın simgesi Mozart İşte ‘‘müzik sanatında ulaşılmazın simgesi olan’’ Mozart, eserleri ile, hayatı yaşanabilir hale getirdi. Müziğin sihirli gücü ile insanın kendini soyutlayabileceği veya başkası ile bütünleşebileceği bir hayal dünyası yarattı, insanları mutlu etmek için bestelediği, eserleri ile onlara umut, neşe ve iyimserlik duyguları kazandırdı. Beş yaşında menuet, yedi yaşında konçerto, sekiz yaşında senfoni meydana getiren bu özel insanın eserlerini dinlemek, portre ve resimlerini yaptırtmak için yarıştılar zamanın soyluları. On dört yaşında papa tarafından büyük ustalara layık görülen ‘‘altın mahmuz’’ nişanı ve ‘‘şövalyelik’’ beratı ile ödüllendirildi. Ancak otuz altı yaşını doldurmadan hayata veda ettiğinde bu yüce müzik dehası için ağlayanların sayısı pek de fazla olmadı. Cenazesi fakir cenazeleri için uygulanan biçimde kaldırıldı. Mezarının nerede olduğu ise bilinmemektedir. Söylenenlere göre Mozart’ın tanıdığı sadece altı kişinin katıldığı cenaze duasından sonra bu küçük kafile şiddetli yağmur nedeni ile mezar lığa kadar tabuta eşlik edemeyince cenaze dilenciler için ayrılan bir mezara gömüldü, maalesef yeri bilinmez, resimleri birbirine hiç benzemez, düşüp kırılan alçı maskı bile bulunamamıştır. İyimserliğini yitirmedi Yirmi beş yaşına kadar rahat ve huzur görmeden kentten kente dolaştı, han köşelerinde. Bazen de kar ve yağmur altında atlı arabalarda uzun seyahatler yaptı. Zaman zaman aç kaldı. Esasen çocukluğunun güzelliklerini yaşamadı ama çocuksu neşe ve espri anlayışını hayatı boyunca yaşadı. Krallar ve soylulardan çok övgü aldı, manevi anlamda onur ve şan yönünden problemi olmadı, ancak daima maddi sıkıntı içinde yaşadı. Acılarını her zaman, alçak gönüllü davranışları ve daima güler yüzü ile gizlemeye çalıştı. Aristokratlar ondan sadece kendilerine hizmet etmesini istediler. Ancak özgür bir ruha sahip olan Mozart’ın direnişi karşısında çeşitli zalimliklere başvurdular. Dostluklardan uzak çevrelerde, uğradığı hayal kırıklıklarını ve çektiği yalnızlık acısına rağmen iyimserliğini yitirmedi ve insanlara olan sevgisini eksiltmedi. Kısaca Mozart kısa süren ömründe mutluluğu, şöhreti, acıyı, sevilmeyi ve nefreti olabildiğince yaşadı. Ancak bütün bunları kişiliğini olgunlaştırmak ve insanlığa güzel eserler sunmak için kullandı. Başka bir deyişle tanrı ve doğa ona müstesna bir duygu ve müzik bilinci armağan etmişti, o da tüm bu özellikleri yine insanlık yararına kullandı. Sınıflar ve kültürel fırtına M ozart’ın babası 1780 yılında oğluna ‘‘Her kulağı gıdıklayan ve adına popüler denen müziği unutma’’ öğüdünü verdiği sıralarda Avrupa’da kökten devrimci bir süreç yaşanmaktaydı. Bu dönemde burjuvalar, devleti ve toplumu kendi ideallerine göre şekillendirmeyi amaçlıyordu. Ortaçağın hiyerarşik yapılı toplumlarında birbirinden tümüyle kopuk yaşayan sınıfların, burjuvaların, köylülerin ve soyluların yaşam biçimleri ve gelenek görenekleri, devletin çatısı altında doğrudan doğruya birbirleri ile ilişki içinde bulunmaktaydı. Burjuvazinin hayata geçirdiği, sermayeye dayalı yeni toplum biçiminde eskinin ve yeninin birleşmesinden bir kültür amalgamı oluşmakta ve bu oluşum kendi gelişim yollarını kendisi açmaktaydı. Mozart’ın yaşadığı dönemde sosyal sınıfların farklı müzik algılamaları ve hiyerarşisi, enstrümanlarda dahi farklılaşma yaratmıştı. Müzik yapmanın toplumsal açıdan açık bir şekilde sınıflandırılması ve belirli vesilelerle geleneklere bağlı olarak nerdeyse değişmez bir repertuvarla uygulanması herkes için geçerli bir müziği olanaksızlaştırıyordu. Sosyal sınıfların yaşam biçimleri ne kadar farklıysa, müzikleri de o kadar farklıydı. Her sosyal grup kendi müzik evrimini kendi yaratırdı. Örneğin her sosyal sınıfın dinlediği şarkılar da farklı olurdu. Esasen bu sosyal gruplar kiliseyi kutsama töreni veya bayram gibi zorunlu nedenler dışında bir araya gelmezlerdi. Bazen de saraylarda ve soyluların malikaânelerinde ‘‘basit eğlenme’’ biçimi denilen ve Almanya’da ‘‘vur patlasın çal oynasın’’ adı verilen balolarda halkı taklit eden müzikle eğlenilirdi. Yukarıda ifade ettiğim gibi; sosyal sınıflar ile o sınıfların zevkleri de net bir biçimde ayrılmıştı. Ancak burada çözümlenmesi gereken sorun; ulus olarak tanımlanan bir toplumda çok çabuk gelişen karşılıklı bağımlılığın oluşması ve bu gerçeğe dayanarak yaşamın hangi kültürel, duygusal, moral ve etik temel üzerinde oturtulacağı hususu idi. Barok döneminde çok yaygın olan ve 1700’lü yılların ilk yarısında geçerli olan alışkanlıklara göre; müzisyenlerin toplumdaki konumları hizmetkârlar ile aynı düzeyde idi. Bilindiği gibi Mozart, Salzburg başpiskoposunun sarayında çalışıyordu. Ancak başpiskoposun asistanı ile kavga edince saraydan ayrılmak mecburiyetinde kalmıştı. İşte bu dönemde babasına yazdığı bir mektupta ‘‘Masanın en başında iki uşak oturuyor, fakat ben en azından aşçılardan daha yüksekte oturuyorum’’ diyordu. Mozart’ın operaları dünyanın dört bir yanında çeşitli gruplar tarafından sergileniyor. Figaro’nun Düğünü, Cosi Fan Tutte, Sihirli Flüt büyük bestecinin en bilinen eserleri arasında yer alıyor. Sevgi dolu bir mücadele verdi Müziğin Voltaire’i Ö B ir saray müzisyeninin oğlu olarak aristokratlar ve saraylılar çevresinde dünyaya gelen Mozart, içinde yaşadığı feodal düzenden gerçekte nefret ediyordu. Feodal düzene karşı içinde duyduğu çalkantılar müziğine de yansımıştır. Bu nedenle, o ‘‘müziğin Voltaire’i’’ olarak anılmıştır ve on sekizinci yüzyılın zarif eleştirici zekâsı olarak kabul edilmiştir. On sekizinci yüzyılda kelimenin tam anlamıyla büyük ve derin düşünürleri olan müzisyenlerin uşak giysisi ve statüsü içinde soyluların bir hizmetkârı olarak çalıştırılmaları Mozart’ı derinden yaralamıştı. Bu nedenle Salzburg Başpiskoposu Kont Colleredo’nun hizmetinden çekilmesi, ‘‘sanat tarihinin başarısızlık bildirisi’’ olarak yorumlanır. Kutsal Roma İmparatorluğu’nun güçlü prenslerinden biri olan başpiskoposa göre müzik hâlâ feodal idi, müzisyen ise üniformalı bir uşak ya da masa hizmetçisi düzeyinde birisi idi. Buna karşılık Mozart, kendini bir sanatçı, bir düşünür, insan haklarına sahip bir beşeri varlık olarak görmekteydi. Özgürlüğüne düşkün Mozart, hizmetinden ayrılmak kararını bildirmek için Kont Colleredo’nun yanına gittiğinde ondan beklemediği bir hakaretle karşılaşmış, babasına yazdığı mektupta çok üzüldüğü bu olayla ilgili olarak şöyle demiştir: ‘‘Artık Salzburg sarayının hizmetinde değilim ve hayatımın en mutlu gününü yaşıyorum. İnsanları onurlu ve soylu yapan kalbidir. Kont değilsem de içimde bir sürü konttan daha çok soyluluk var.’’ Ünlü ‘‘Figaro’nun Düğünü’’ adlı oyununu bestelemesi için kapısını çaldıkları zaman sıcak bir ilgi göstermesinde ve bu büyük opera anıtını bestelerken, coşkun bir ilhama kapılmasında eserin konusunun etkisi vardır. Çünkü ‘‘Figaro’nun Düğünü’’ o çağ için devrimci bir eserdir. XVI. Louis’ye soyluluğun çöküşünü haber vermiştir. Başkahramanı Figaro soylu değil, bir soylunun hizmetçisidir. Daha önce oyunu Fransa Kralı XVI. Louis gibi yasaklayan II. Joseph operasına ses çıkarmamıştır; kuşkusuz, eserin bestecisi Mozart olduğu için. lümünden önceki son beş yıl içinde Mozart’ın hummalı bir biçimde birbirinden ünlü şaheserlerini peş peşe yarattığı görülür. Sanki ömrünün uzun olmayacağını fark etmiş gibisine yoğun bir şekilde çalışır. ‘‘Figaro’nun Düğünü’’, ‘‘Don Giovanni’’, ‘‘Cosi Fan Tutte’’ ve ‘‘Sihirli Flüt’’ operalarını, ‘‘Prag’’ ve ‘‘Jüpiter’’ gibi büyük senfonilerini, son piyano konçertolarını ve nihayet yaşamının en dokunaklı ve en anlamlı eseri olan ‘‘Requiem’’i bu dönemde bestelemiştir. Mozart’ın ruh dünyasında çok özel bir yer işgal eden sevgi, hoşgörü ve özgürlük kavramlarını eserlerinde görebiliyoruz. Dünyada opera klasikleri arasında yer alan Figoro’nun Düğünü (güldürü operası) Mozart’ın yaşadığı dönemin yaşamını eleştiren ve bestecinin özgürlük duygularını en anlamlı şekilde ifade eden bir eserdir. Eser, on sekizinci yüzyılda İspanya’nın Sevilla kenti civarındaki Kont Almaviva’nın şatosunda geçer. Eser, Sevil Berberi operasının devamıdır. Eserde, uşak Figaro’nun nişanlısı Susanna’yı Kont’tan ve diğer erkeklerden korumak için uğraşması, dört perdelik bu operada canlandırılır. Saraydan Kız Kaçırma operası ise Mozart’ın sevgi ve hoşgörü dünyasına güzel bir örnek oluşturur. 1782 yıllarında Viyana’da sahnelenen bu eserde, Türk tarzı vurmalı çalgılar, timpani, ziller ve büyük davul yer almıştır. Bilindiği gibi eser, Selim Paşa’nın sarayında geçer. İspanyol soylusu Belmonde’nin korsanlar tarafından kaçırılan ve satılan sevgilisi Konstante’nin gelişen olaylardan sonra Selim Paşa tarafından soylu bir davranışla bağışlanması ve özgürlüklerinin verilmesi, bu eserde hem sevgi hem de özgürlük temalarının işlenmesine güzel bir örnek teşkil etmektedir. Don Giovanni operası ise Don Juan’ın çap kınlıklarını konu alan iki perdelik bir operadır. Eser yine İspanya’da Sevil’de geçer. Son sahnede Zorlina yaralı nişanlısı Masetto’nun elini kalbine götürerek (Nasıl çarptığını duyuyor musun, diyerek) söylediği arya da sevgiye ve erdemli olmaya güzel bir örnektir. Cosi Fan Tutte operası; kadınların sadakatini konu alan söz konusu eserinde iki genç subayın sevgililerinden emin olmalarına karşın, yaşlı dostlarıyla iddiaya girmeleri ile gelişen konu mutlu bir şekilde son bulur. Burada sevgi ve sadakat konuları eğlenceli bir üslup içinde takdim edilir. Sihirli Flüt operası; ölmeden birkaç ay önce sahnelenen eser Mozart’ın en önemli eserlerindendir. Konusu Mısır’da firavunlar çağında geçer. Ancak o rası üzerinde çalışırken temmuz ayında bir gün koyu gri elbiseli genç bir adam Mozart’ın evine gelir ve ondan bir Requiem (ölüler duası veya ölüm ilahisi) bestelemesini ister. Son eseri: Requiem Karşılığında dolgun bir ücret teklif eder. (İsmini belirtmeyen siparişçi, bu eseri kendi bestelemiş gibi o yılın şubat ayında ölen eşi için seslendirmeyi düşünen Kont Franz Vun Walsgg’dir.) Mozart, Sihirli Flüt’ü tamamladıktan sonra Requiem üzerinde yoğun bir şekilde çalışır. Ancak tamamlayamayacağını anlayınca öğrencisi Süssmayer’e eseri nasıl tamamlamayı tasarladığını açıklar ve artık onunla birlikte çalışmaya başlar. 1791 yılının 4 Aralık günü gece yarısından sonozart; kendisinden sonra izlenmesi ra öldüğünde Requiem’in ‘‘Lacrimosa’’ bögereken standartları belirlemiş, üstün ve lümünün dokuzuncu dâhi bir müzik insanıydı. Müziği mezüründe kalmıştır. barok geleneğinden sıyırarak yeni bir Mozart; kendisinden anlayışla, insanın gerçek mücadele sonra izlenmesi gereken standartları belirlemiş, dünyasını yansıtan bir araç olarak üstün ve dâhi bir müzik gelişmesini sağlamıştır. insanıydı. Müziği barok geleneğinden sıyırarak günlerin Viyana’sındaki önemli kişileri sim yeni bir anlayışla, insanın gerçek mücadele geleyen bu iki perdelik opera bir doğu masa dünyasını yansıtan bir araç olarak gelişmelından alınmıştır. Opera ünlü şair Goethe’yi sini sağlamıştır. Kuşkusuz bu gelişimde Franbile etkilemiştir. Operanın sonunda birbirini sız Devrimi’nin de etkisi olmuştur. Mozart; seven iki gencin zorlu sınavları aşması ve ölümü, daima ‘‘yaşamın son amacı’’, ‘‘insatanrılar tarafından güzellik ve akılla ödüllen nın en yakın arkadaşı’’ olarak yorumlardı. dirilmeleri yine Mozart’ın ruhundaki sevgi Esasen yaşamı boyunca hep ölümü düşündü, nin yüceliğine anlamlı bir örnek teşkil et fakat eserleri ile bizlere ölümsüzlüğün ne olduğunu gösterdi. mektedir. Doğanın kendisine armağan ettiği üstün Requiem; Latince huzur kelimesinden türeyen Requiem, Katolik kilisesinin ölüm du yeteneğini yine insanlığın hizmetinde kulasıdır. Requiem Mozart’ın son eseridir. An landı. Mozart, insan sevgisi ile dolu eserleri cak müzikolog Frederich Blume bu eseri ile ölümsüzlüğe ulaştı. Çünkü onun müziği Huzursuzluk Requiem’i olarak tanımlamış her kuşakta parıldayan bir mücevher gibi tüm tır. 1791 yılında Mozart ‘‘Sihirli Flüt’’ ope evrende tınlamaya devam etmektedir. M CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear