28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 TEMMUZ 2006 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Dizi yazarlığı ‘trajik’ olanı ‘melodramlaştırmak’ zorunda YAZI ODASI SELİM İLERİ Küçük Emrah/‘Büyük Y alan’ ‘Büyük Yalan’ geçen kış döneminde seyredilme oranının yüksek olduğunu sandığım dizilerdendi. Geçmişin ‘Küçük’, bugünün erişkin Emrah’ının ‘esas oğlan’ı oynadığı, Halil Ergün ile Hülya Darcan’ın kilit rolleri taşıdığı yapım, yerli/ yabancı film ve dizilerden bildiğimiz popüler melodram öğelerinin hemen hemen tümünün değerlendirildiği yaklaşık otuz oyun kişisinin dramını içeren bir izlekler (tema) dağarcığını kucaklamaktaydı. Doğrusunu söylemek gerekirse, ‘Büyük Yalan’ı, öykünün geçtiği Muğla kenti yanında, Akyaka, Gökova, Marmaris, Bodrum görüntülerini de içereceği umuduyla 6. bölümünden sonra izlemeye başlamıştım. Dönem sonunda noktalanan dizi yaz günlerinde gündüz kuşağında yeniden gösterilmeye başlanınca, daha önce kaçırmış olduğum ilk beş bölümden birkaç tanesini daha izleme olanağı buldum. Trajik özden melodrama Çehov’dan Ayşe Emel Mesci’ye Ayşe Emel Mesci’nin Cumhuriyet’teki yazılarını hep okuyordum. Ama, ‘‘Anton Çehov’un Geleceğe Dönük Yüzü’’ adlı yazısını okumamışım. Bu yazı, Ayşe Emel Mesci imzalı Tiyatroda Düş Zamanı adlı değerli kitapta karşıma çıktı. Bütün zamanların en büyük, en önemli oyun yazarı olduğuna inandığım Çehov, burada kişisel anılarla birlikte yeniden soluk alıyordu. Mesci’nin derin duyarlığına karışarak... Hayatımın kırık anlarında Vanya Dayı’ya, İvanov’a, Vişne Bahçesi’ne, öteki Çehov oyunlarına sığınırım. Ataol Behramoğlu’nun dilimize kazandırdığı iki ciltlik toplu Çehov oyunları kitaplığımda aynı köşededir. Başka kitapları ikide birde kaybederim de, Çehov’un yapıtı daima yerli yerindedir. Nice zamanlar, Çehov’un bu oyunlarda asıl bizim kuşağın hikâyesini dile getirdiğine inandım. Biz konuşuyorduk, biz üzülüyor, seviniyor, gülüyor, gelecek için umutlar kuşanıyor ve acılarımızdan arınmaya çalışıyorduk... ??? Vişne Bahçesi’nin unutulmaz Firs’ini Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak’ta bir roman kişisine dönüştürmek istemiştim. Ayşe Emel Mesci Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak için çok ince bir yorumduyuş yazısı kaleme getirmişti. ‘‘Anton Çehov ’un Geleceğe Dönük Yüzü’’nü, Çehov’dan söz açan başka yazılarla birlikte okuyunca, Mesci’yle nerede buluştuğumuzu açık seçik kavradım: İkimiz de, Çehov oyunları aracılığıyla hayatlarımızı, yaşadıklarımızı çözümlemeye çalışıyoruz. ‘‘Çocukluğum Maçka Taşlık’ta bir konakta geçti’’ diyor Ayşe Emel. Tiyatroda Düş Zamanı’nın 128. sayfasında o konağın fotoğrafı ve bir fotoğraf altı yazısı: ‘‘12 numaralı ev. Maçka’daki bu ahşap konak, 1963’te yıkıldı. Onunla ilgili son sahneleri ne zaman düşünsem, aklıma Çehov’un Vişne Bahçesi gelir.’’ Yazı boyunca, 1950’lerin iyice sonundaki İstanbul yaşamasıyla on dokuzuncu yüzyılın iyice sonundaki Rusya birbirine karışıp gidiyor. Küçük bir kız çocuğunun duyuşlarıyla alımlanan İstanbul, seksen yedi yaşındaki Firs’in uçsuz bucaksız unutulmuşluğuyla kardeş olup çıkıyor. 12 numaralı evde, Ayşe Emel Mesci kalabalık büyük aile kişileriyle birlikte büyüyor. Dede, anneanne, teyzeler, dayılar, büyükhala, yengeler, kendi annebabası, çocuklar... Dedenin ‘‘herkesten gizli beslediği iki küçük yılanı’’ da unutmuyorum. Yılanlar ahşap konağın bodrumunda. ??? ‘‘Sonra, memleketin sürüklendiği girdaplar ahşap konağa da yansıdı: Demokrat Parti iktidarının son yılları, 27 Mayıs ihtilali, radyodan naklen yayınlanan Yassıada duruşmaları...’’ Kedili köpekli, güvercinli, gizlice beslenen iki yılanlı, Colette’in Claudine’in Evi’ndekine benzer mutlu çocukluk git git başkalaşıma uğrayacaktır. Aile içinde 27 Mayıs’tan umut bekleyen gençlerle olup bitenleri kavrayamamış yaşlılar. Derken konak yıkılıyor ve ailenin bireyleri ordan oraya savruluyorlar. Ayşe Emel Mesci, günün birinde Vişne Bahçesi’ni okuyunca, gelecek için ülküler ummayı sürdüren Çehov kişileri dolayısıyla, işte çocukluğuna dönmüş. Öyle sanıyorum ki, bizim kuşaktan birçok kişi, Çehov oyunlarıyla karşılaşınca aynı şaşkınlığa uğradı. Çehov sanki yıllar öncesinde bizi yazmıştı. Gerçi Yassıada duruşmalarının ürperti verici radyo sesleri yoktu bu eserlerde. Ama, şimdiki zamanın karmaşasını bir türlü çözemeyen çocukların gelecek özlemi vardı. Ayşe Emel yakıcı bir soruyla bitiriyor yazısını: ‘‘Olga’nın yaşamın anlamını öğrenme isteği artık gündemimizden çıktı ve zaman anlayışımız, kendi yaşam sınırlarımız içine mi hapsoldu?’’ Galiba. Ayşe Emel Mesci’nin andığım yazısında bir roman saklı... Öneriler: Kitap/Tiyatroda Düş Zamanı, Ayşe Emel Mesci, Cumhuriyet Kitapları, 2006. eçen sezon izlediğimiz ‘Büyük Yalan’ dizisi şimdilerde gündüz kuşağında yineleniyor. ‘Dizi’lere özgü dokusu ve tınısıyla ‘bildik’ bir melodram görünümü taşıyan öykü, derin yapısında var olan ‘trajik öz’e dayandırılmış bir oyun olarak da yazılabilirdi... G Sonu bilinen bir öykünün başına dönüldüğünde, yazarların, kullandıkları önseme öğeleri (en başta verdikleri ipuçları) yoluyla ‘trajik olan’a sağlamca yaslanan bir yapı oluşturdukları görülüyor. Öyküyü haftalar boyu uzatıp ‘yılan hikâyesi’ne döndüren ve yüzeysel yapıyı oluşturan ayrıntılar artık her biri sonuca ulaştırılmış olduğu için ayıklanıp atıldığında ise ‘Büyük Yalan’ın derin yapısının ünlü Belçikalı yapısalcısosyal antropolog Claude Levi Strauss’un, Oidipus söylenlerini (‘mit’lerini) çözümleyerek ‘insanoğlu’ adına vardığı ‘trajik sonuç’a alabildiğine yaklaştığı görülüyor. Sophocles’in ‘Kral Oidipus’ trajedisi, Aristo’nun ‘Poetika’sın da yer alan ‘trajedi’ tanımının da temel kaynağıdır. LeviStrauss, Sophocles’in yapıtının da çeşitlemelerinden birini oluşturduğu ‘Oidipus söylenleri’ni üst üste koyarak, soldan sağa ve yukardan aşağıya çapraz bulmaca gibi okuyup çözdüğünde ‘trajedi’nin ‘öz’üne de ulaşmıştı. LeviStrauss’un insanın varoluşuyla ilişkilendirdiği ‘trajik öz’ dört temel aşamada belirginleşir. Bu aşamalardan ilki ‘kan bağının aşırı düzeyde önemsenmesi’dir. ‘Büyük Yalan’da, Muğla’nın en güçlü adamlarından biri olan ve üç kızdan sonra mutlaka bir erkek çocuk bekleyen ko casını mutlu etmek için, doğurduğu dördüncü kızı, aynı günlerde doğmuş bir oğlan çocuğuyla gizlice değiştiren ‘anne’, ‘kan bağının aşırı düzeyde önemsenmesi’ sonucunda yaptığı trajik yanlış nedeniyle, yıllar sonra ortaya çıkacak dramatik olayları ateşlemiştir. İkinci aşamada ise ilk aşamayla çelişen ‘kan bağını hiçe sayma’ olgusunu ortaya atar Levi Strauss. ‘Büyük Yalan’ın ‘anne’ figürü, kocasının ‘kan bağına yüklediğiönem’ doğrultusunda trajik seçimini yaparken, aynı zamanda, kendi kanından bir çocuğu (istenmeyeceğini düşündüğü dördüncü kızını) yüzünü hiç görmediği insanlara teslim etmiş, böylece hiç dinmeyecek bir yürek sızısına tutsak etmiştir kendini. Tanrısallık özlemi Üçüncü aşamada, insanoğlu nun ‘tanrılar katı’na ulaşma özlemi dile getirilir. ‘Büyük Yalan’ın ‘anne’ ve ‘baba’ figürleri Muğla’daki ‘konak’ ortamında, ‘Olimpos Dağı’nda oturan ‘tanrılar’ gibidirler; ancak, yalnızca kendi çocuklarının, onların eşlerinin ve yanlarında çalıştırdıklarının değil, tüm Muğla halkının onların tanrısal düzeninin bir parçası olduğu varsayılır öyküleri boyunca. Oysa, ‘baba’nın, ‘gerçek oğlu’ sandığı genç adamdaha sonra, ablaları olduğunu sandığı kızkardeşlerin de yapacağı gibi anne ve babasının istediğiyle değil de, kendi sevdiğiyle (raslantıyla, 26 yıl önce kendisiyle değiştirilen dördüncü kız evlada âşık olarak) evlenme kararı alıp ‘yazgısı’na karşı çıkarak bu düzeni sarsmaya başlayan ilk kişi olmuştur. Levi Strauss’un belirlediği dördüncü aşamada ise öykünün trajik sonu vardır: İnsanoğlu tanrısal niteliklere (ölümsüzlüğe) ulaşmaya çabalasa da, özü toprak olan bir ‘ölümlü’dür; ne denli çabalarsa çabalasın, sonunda toprakla buluşacaktır. ‘Büyük Yalan’ın ‘baba’ figürü, karısının onu mutlu etmek için ‘yalan’ üstüne kurduğu ve yıllarca koruduğu ‘tanrısal düzen’in yıkılmaya yüz tuttuğu her aşamada geçirdiği kalp krizlerinden sonuncusuna yenik düşerken, erkekegemen toplum içindeki statüsünü ‘baba’nın değerlerini benimseme yoluyla koruyan ‘anne’, yıllar önce yaptığı trajik yanlışın bedeliniartık bağrına basma hakkına sahip olmadığı kızının bedenine can katmak için canıyla ödeyecektir... ‘Büyük Yalan’, ‘trajik oluşum’ çizgisini, toplumumuzdaki derebeylik kalıntısı ‘düzen’ anlayışına özgü gerçeklerle buluşturan bir çalışma. ‘Trajik tartım’ içeren iki saatlik bir oyun olarak yazılsaydı, başarılı bir trajedi kazanabilirdi tiyatromuz. Yazarları kaç para kazanırdı diye sormayın sakın! 212 AĞUSTOS TARİHLERİ ARASINDA Locarno’da Türk filmleri Kültür Servisi Bu yıl 212 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek 59. Uluslararası Locarno Film Festivali’nde toplam 27 yapıtın yarışacağı ‘Geleceğin Leoparları 2006’ bölümüne, Türkiye’den Umut Aral’ın ‘Çarpışma’, Belma Baş’ın ‘Poyraz’ ve Fatih Kızılgök’ün‘Toz’ adlı kısa filmleri kabul edildi. Yarışan eserler arasında ayrıca Fransa’dan Deniz Gamze Ergüven’in ‘Bir Damla Su’ ile Almanya’dan Martina Priessner ve Tunçay Kulaoğlu’nun yönettikleri ‘Tıraş’ da yer alıyor. 59. Uluslararası Locarno Film Festivali’nin açılışı, Michael Mann’ın kült televizyon dizisinden uyarladığı ‘Miami Vice’ filminin gösterimi ile yapılacak. Festivalde ayrıca Aktör Willem Dafoe’ya, Locarno Mükemmellik Ödülü , Rus yönetmen Alexander Sokurov’a da Onur Leoparı Ödülü sunulacak. Son yılların önemli sinemacılarından Fin yönetmen Aki Kaurismaki’nin yapıtlarından oluşan toplu gösterim, Locarno’nun en ilgi çekecek bölümlerinden biri olarak sunuluyor. Diğer bir toplu gösterimse Türk kısa filmleri ile olacak. Bu yıl toplu gösterim bölümünde Türkiye’den Kazım Öz’ün ‘Ax’(Toprak) ve Tayfun Pirselimoğlu’nun ‘Dayım’ filmleri ile Almanya’dan Fatih Akın’ın ‘Getürkt’ ve İsviçre’den Esen Işık’ın ‘Babamı Hırsızlar Çaldı’ adlı kısa filmleri de yarışma dışı gösterime alındı. Festivalde bu yıl ilk kez ‘En İyi İlk Film Ödülü’ de verilecek. Çocuklar hayallerini yoğuruyor... Özbek’in Sabancı Müzesi’ni ziyaret eden minikler için Rodin’i anlatan kitap Kültür Servisi Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) Akbank’ın sponsorluğunda 3 Eylül’e kadar devam edecek ‘Heykelin Büyük Ustası Rodin İstanbul’da’ başlıklı sergi kapsamında, ‘Ben Rodin’ adlı bir çocuk kitabı hazırlandı. ‘Ben Rodin’, heykeltıraş August Rodin’in 203 yapıtının sergilendiği müzeyi ziyaret eden çocuklara, heykelin serüvenini yalın bir dille tanıtmayı amaçlıyor. Sergi kapsamında düzenlenen eğitim programlarına katılan çocuklara ücretsiz dağıtılan kitabı Ravza Kızıltuğ tasarladı, Sibel Sonmaz yazdı, Cem Kızıltuğ ise renkli ve neşeli illüstrasyonlarla resimledi. ‘Ben Rodin’de, 30 bin yıl önce yapıldığı düşünülen ve heykelin ilk örneği kabul edilen Villandorf Venüsü’nden günümüze kadar heykel sanatının geçirdiği evreler, biçim, malzeme ve işlevleriyle eğlenceli bir dille anlatılıyor. Ben Rodin, heykelin Anadolu, Urartu, Eski Mısır, Eski Yunan ve Aztek medeniyetlerindeki örneklerine değindikten sonra, sözü usta August Rodin’e bırakıyor. Rodin’in dilinden sanatçının heykel sanatına yaklaşımını ve geçirdiği evreleri anlatan kitap, yine Rodin’in ‘‘İnsan eğer isterse taşları bile konuşturabilir. Başkaları duymasa da çocuklar heykellerin ne söylediklerini duyabilir. Eğer duymak istersen dikkatlice bir bak heykele ve kulak ver söylediklerine’’ cümleleriyle sona eriyor. Sergi 20 Ağustos’a dek sürecek yapıtları Londra’da ültür Servisi Setenay Özbek, İngiltere Londra’da her yıl düzenlenen geleneksel ‘The Royal Academy Summer Exhibition’ın bu yılki sergisinde iki yapıtıyla yer alıyor. 20 Ağustos’a dek sürecek olan serginin koordinatörleri Peter Cook, David Mach ve Alison Wilding. Galeri Binyıl’ın bu sergi için destek verdiği Özbek’in sergide yer alan tuval üzerine akrilik ve yağlıboya bu iki yapıtının adları ‘Harvest’ ve ‘Fun Fair’. Özbek’in bu yapıtları 9 bin kadar çalışma arasından seçilerek bu yılki K shortliste girerek büyük ödül yarışmasına katılmaya ve sergilenmeye değer bulundu. 1786 yılında kurulmasından bu yana The Royal Academy’de düzenlenen sergi, dünyanın en büyük modern sanatlar etkinliklerinden kabul ediliyor. Üç aylık sergileme süresinde 120 bin ziyaretçinin izlediği serginin, Londra’nın sanat gündeminde önemli bir yeri var. Her yıl akademi geleneğine uygun, jürinin seçtiği, her türden resim, baskı, yağlıboya, suluboya, heykel ve mimari modellerin bulunduğu bin kadar çalışmaya yer verilmekte. Jüri her yıl, dünyanın her ülkesinden, her sanatçıya açık olan bu yarışmada bir sanat eleştirmenleri zinciri oluşturarak aşağı yukarı 10 bin çalışma içinden iki ay içinde yapıtları defalarca gözden geçiriyor. Bu yılki serginin seçici kurulunda, Norman Ackroyd, Peter Cook, Ken Howard, Gary Hume, Ben Levene, Richard Long, Richard MacCormac, David Mach, John Maine, Humphrey Ocean, Chris Orr, Barbara Rae, Ian Ritchie yer alıyordu. (www.royalacademy.org.uk 0 212 244 91 41) Nazan Öncel Alaçatı’da ? Kültür Servisi Nazar Öncel yeni şarkılarını ilk kez 29 Temmuz’da ‘Nokia Nseries Hear New Geceleri’ kapsamında Alaçatı Babylon’da seslendirecek. Unplugged folktan elektro rocka kadar geniş bir yelpazede çalışmalarını sürdüren, yazdığı her şarkısı hit olan Nazan Öncel, bu konserde eski şarkılarını söylemenin yanı sıra yeni albümündeki şarkıları da ilk kez seslendirecek. Nazan Öncel konserinin biletleri Babylon Alaçatı Gişe’den (0 232 716 67 07) ya da Biletix’ten (0 216 556 98 00 www.biletix.com) alınabilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce çocuklar için düzenlenen etkinlik Çatalca’da başladı Şeker Otobüsü yollarda... Kültür Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çocuklara yönelik düzenlediği ‘Şeker Otobüs Çocuk Etkinlikleri’ Çatalca’da başladı. ‘Şeker Otobüs Çocuk Etkinlikleri’, çocukları eğlendirmek, hayal dünyalarını geliştirmek, yeteneklerini ortaya koymalarına yardımcı olmak, toplum içinde kendilerini ifade edebilmelerini sağlamak adına merkezden uzak, etkinliklere katılacak maddi gücü ve zamanı bulunmayan çocuklara, etkinlikleri onların bulundukları yerlere götürmek amacıyla yola çıkıp İstanbul’un çeşitli semtlerine giderek geleneksel gösteri sanatları ile çağdaş eğlenceyi bir arada sunmaktadır. Gösterinin hedef kitlesi 714 yaş arasındaki çocuklardan oluşmakta. Yaklaşık iki saat süren, her bölümü başlı başına bağımsız bir program olan bu etkinlikte geleneksel sanatların ünlü isimleri görev alıyor. Sihirbaz, Akrobat, Jonglör, Palyaço, Ateşbaz, Kukla ve Karagöz sanatçılarından oluşan gösteri grubuna bu yıl Curcunabazlar da katıldı. Yarışmalar eşliğinde hem eğlenen hem de gösteri sanatlarıyla tanışan çocuklar, gerçek bir görsel şölen yaşayacaklar. 2005 yazında ilçe ve beldelerde toplam 60 farklı noktada, otuz bin minik yürekle buluşan ‘Şeker Otobüs Çocuk Etkinlikleri’ 2006 yazı boyunca 80 farklı noktada gösterilerine devam edecek. Şeker Otobüs Çocut Etkinlikleri’nin durakları şunlar: Bugün Çatalca/ Çiftlikköy İlköğ. Okulu bahçesi; yarın Çatalca/Durusu Piknik Alanı, 27 Temmuz Perşembe Çatalca/Karacaköy Lisesi bahçesi, 28 Temmuz Cuma Çatalca/ Muratbey Cumhuriyet Caddesi. Fiennes pilotluğa soyunuyor ? Kültür Servisi ‘Âşık Shakespeare’in ünlü oyuncusu Joseph Fiennes, konusu 1. Dünya Savaşı’nda geçen ‘The Red Baron’da rol alacak. 1. Dünya Savaşı sona ermek üzereyken geçen hikâyede, Red Baron adıyla bilinen Alman askerlerinden biri olan Manfred Von Richthofen’in hayatı anlatılacak. Fiennes filmde Baron’u vurmaya çalışan Kanadalı bir pilot, Roy Brown’u canlandıracak. 22.5 milyon dolar bütçesiyle Prag’da çekilecek filmde Red Baron’u Matthias Schweighoefer oynayacak. Filmin bir diğer oyuncusu ise Baron’un âşık olduğu kadını canlandıracak olan ‘The Brothers Grimm’de de rol alan Lena Headey. CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear