26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 HAZİRAN 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA İNCELEME Ülke nüfusunun yüzde 15’ini barındıran Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde istikrar için kalkınma şart 9 Doğu’nun temel sorunu yoksulluk BÜLENT TANLA Hem değer yaratma sürecinin hem de yaratılan değerin bölgeler arasında dengeli bir şekilde dağılımının sağlanmış olması ulusal kalkınma açısından çok önemlidir. Ne yazık ki ülkemiz bu açıdan en sorunlu ülkeler arasındadır. Ülkemizin, nüfus bakımından yüzde 15, toprak bakımından ise yüzde 33’lük bölümünü oluşturan Doğu ve Güneydoğu Anadolu, bölgesel gelişme sorununun en yaygın, en sürekli ve en kapsamlı yaşandığı bölgedir. Diğer bölgelerde de geri kalmışlık, işsizlik, yoksulluk, sosyal haklardan mahrumiyet gibi sorunların en az Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan düzeyde olduğu yerler elbette mevcuttur. Ancak hiçbirinde bu sorunlar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da olduğu şekilde, coğrafi bakımdan yaygın, sürekli ve kapsamlı değildir ve hiçbirinde bu sorunlar sürekli göçe sebep olan, çatışma yaratan, terörü besleyen, ? İsmi sürekli terörle anılan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kişi başına düşen milli gelir 500 dolarla Türkiye ortalamasının çok gerisinde. GSYİH ise Türkiye GSYİH’sinin yüzde 6.5’ini oluşturuyor. Bölge sorunlarının ana kaynağını oluşturan yoksulluğa kültürel, demokratik ve sosyal hareketlerle geliştirilecek bir ekonomik kalkınma modeliyle çözüm sağlanabilir. ulusal ve uluslararası düzeyde istismara açık bir noktaya gelmemiştir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yer alan illerin, bir iki istisna hariç tamamı, sosyoekonomik gelişme sıralamasında Türkiye’nin en alt sıralarında yer almaktadır. Üstelik son on yılda sosyal ve ekonomik değişim sürekli negatif yöndedir. Türkiye genelinde yoksulların oranı yaklaşık yüzde 25 iken, bölge halkının yüzde 60’ı günde 2 dolardan düşük bir gelirle yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır ve yoksulluk sürekli artmaktadır. Bölgedeki kişi başına düşen gelir, ortalama 500 dolarla Türkiye ortalamasının çok gerisindedir. Bölge nüfusu Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 15’i iken, burada üretilen GSYİH Türkiye GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 6.5 oranındadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu denince, sorunun terör, şiddet, güvenlik, etnisite, kültürel ve demokratik haklar gibi boyutları da vardır ve önemlidir. Soruna bugünkü çözüm arayışında terörle mücadele ile birlikte kültürel ve demokratik haklar, siyasi katılım ve temsil, feodal yapının değişmesi ve modernleşme gibi çok önemli hususların değişik ağırlıklarla mevcudiyeti de bir gerçektir. Ancak soruna kesin, sürekli ve kalıcı çözüm ararken, bölgedeki yoksulluğu diğer tüm sorunların ana kaynağı olarak görmek gerekir. Bölgedeki yoksulluğun yaygınlığı ve kapsamı toplumda büyük bir karamsarlık oluşturmakta, ayrıca etnik boyut ile bütünleşmekte ve dış güçler tarafından da kullanılmaktadır. Çözüm, kültürel, demokratik ve sosyal politikalarla eşzamanlı olarak bölgenin geri kalmışlığında belirleyici faktörlerden biri olan terörün de panzehiri ekonomik kalkınma öncelikli bir yaklaşımla bulunacaktır. Bu çözüm Türkiye’yi ayağındaki prangadan da kurtaracaktır. GÜVEN VERİLMELİ AB FIRSAT OLARAK GÖRMELİ Çözümün başaktörü bölge halkı Çözüm ararken, öncelikli PKK terörü ile Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan halk birbirinden ayrı değerlendirilmelidir. Teröre karşı alınacak önlemler ile bölge halkıyla işbirliği ve dayanışmayı birbirine karıştırmamak, aksine her ikisini de eşzamanlı gerçekleştirmek zorunludur. Devlet bir yandan terör ile mücadele etmeli, ama eşzamanlı olarak bölge halkıyla dayanışma içinde olmalı, güven duygusu vermelidir. Bir başka deyişle çözüm, mücadele ve işbirliğini aynı anda ama birbirine karıştırmadan hayata geçirmeyi zorunlu kılmaktadır. Bu zor ama gerçekçi tek seçenektir. Çünkü bu sorun Türkiye’nin ayağına takılmış bir prangadır; uluslararası alanda da sürekli karşımıza çıkmaktadır. Başkaları ses çıkarmıyor diye, bu bölgenin insanlarının seslerini duymazlıktan gelemeyiz. Yoksulluğa karşı tepkiyi, ayrılıkçı ve etnik milliyetçi seslerle karıştırmamak, demokratik bir hak ve insani bir talep olarak görmek gerekmektedir. Daha çok demokrasiyi, daha çok özgürlüğü bütün Türkiye için isterken, özgürlükle kalkınmayı, demokrasiyle kalkınmayı birlikte sürdürmek gerekmektedir. Bunun için çözümde başaktör bölge halkıdır. Bölge insanına odaklı bir yaklaşım esas alınmalıdır. Çözüm senaryosu yumuşak ve kararlı bir biçimde iyi planlanmalı, kararlılık ve cesaretle uygulanmalıdır. Kaynak Avrupa fonları P roje kapsamındaki kamu harcamaları genel bütçeden ayrılacak kaynağa ek olarak, Dünya Bankası, Avrupa Birliği gibi fon sağlayan kurumlardan alınacak kredi ve hibelerle de desteklenmelidir. Dünya Bankası’nın elektrik, ulaştırma, içme suyu konularındaki fonlarından daha fazla yararlanılmalı, ayrıca Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye daha fazla kaynak aktarması sağlanmalıdır. Öncelikle devlet bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır ve 20 yıllık bir kalkınma planı için en az 40 milyar dolarlık bir kaynak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun kalkınmasına ayrılmalıdır. Bu kaynak ağırlıkla altyapı yatırımları ve diğer kamu hizmetlerinin finansmanında ve stratejik sektörlerde risk sermayesi (venture capital) olarak kullanılmalıdır. AB’den de somut destek istenmelidir. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinin sadece tek taraflı yükümlülüklerle devam edemeyeceği, AB’nin Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişimine somut projeler karşılığı maddi katkı sağlanması gerektiği açık ve net olarak Avrupa Birliği tarafına aktarılmalıdır. AB’ye yapılacak çağrı şu olmalıdır: İşte size Avrupa Birliği’nin yüzünü ağartacak, ciddiyetini ortaya koyacak, dünyaya örnek olmasını sağlayacak, medeniyetler arası barışçı ilişkilere katkıda bulunacak bir proje! Elbette biz Türkiye olarak projenin altyapısını hazırlayacağız. Ama siz de elinizi taşın altına koyun, gerekli desteği sunun ve bütün dünyanın gıptayla izleyeceği bu örneği birlikte yaratalım! Bu bölge gelecekte AB’nin Asya’daki uç noktası, Asya’ya açılan kapısı olacaktır. Bu girişim AB’nin dünyada gücünü, ciddiyetini ve önemini ispatlayacak bir fırsat olarak görülmelidir. Sadece AB ülkeleri değil, yakın süreçte benzer gelişme modelini uygulayan Çin ile de işbirliği yapılmalıdır. Çin Halk Cumhuriyeti ile temasa geçilerek ilişkilerimizin ve dostluğumuzun pekişmesi için yatırım desteği aranmalıdır. Gerekli yatırımlar konusunda işbirliği ve dayanışma projeleri planlamalı ve gerçekleştirilmelidir. Bu işbirliğinin Çin ile aramızdaki ticaret dengesini sağlaması dostluğumuzu daha da kuvvetlendirecektir. Hedef, bölgeyi yakın coğrafya için bir üretim üssü ve gıda ambarı haline getirmektir. Bunun için meslek okulları ve araştırma enstitüleri ile desteklenen büyük endüstri bölgeleri/tekno parklar ve çiftlikler kurmaktır. Bölgede yeni bir Çin mucizesi yaratmaktır. Bunun için ekonomik kalkınma mucizesi yaratan ülkelerde uygulananlara göre, daha kapsamlı, daha farklı, bütün yatırımcıları cezbedecek düzeyde ve sadece bu bölgeye özgü bir teşvik politikası izlenmelidir. Kısacası, Doğu ve Güneydoğu Kalkınma Stratejisi, bölgeye Çin modeli öngörmeli, yani hem stratejik planlamaya dayalı yabancı sermaye çekme hem de bölge halkına yeni bir yaşam biçimi sunma, bölgede yeni bir orta sınıf yaratma hedefine odaklanmalıdır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan vatandaşların büyük çoğunluğu zor şartlar altında yaşamlarını sürdürüyor. Devlet öncü davranmalı Doğu ve Güneydoğu Anadolu, dünyanın bu bölgeye sahip çıkmasını sağlayan politikalarla bölgesel üretim üssü ve ticaret merkezi haline getirilmelidir Asya’ya açılan kapısı Doğu ve Güneydoğu Kalkınma Stratejisi, dış dünyayla ekonomik entegrasyonu amaçlamalıdır. Bölge gelecekte AB’nin Asya’daki en uç noktası, Asya’ya açılan kapısı olacaktır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile bağlantılı coğrafyada, yaklaşık AB nüfusu kadar; 400 milyon insan yaşamaktadır. Bu, 400 milyon kişinin oluşturduğu sürekli büyüyen bir pazar demektir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu, bu pazarı hedefleyen, bu amaçla dünyadaki yatırımcıların ilgisini bölgeye çeken, bu riski almalarına onları ikna eden, doğrudan yatırımla kalkınan ve böylece Çin gibi, dünyanın bu bölgeye sahip çıkmasını sağlayan politikalarla bölgesel üretim üssü ve ticaret merkezi haline getirilmelidir. Yatırımlarda öncelikli sektörlerden biri, yıllardır ihmal edilmiş olsa da rekabet açısından gerekli yatırımlarla kısa sürede avantajlı hale gelecek tarım ve hayvancılık ile bu sektöre dayalı gıda endüstrisi ve tamamlayıcı endüstriler olmalıdır. Bu yatırım modelinde entegre bir sistem kurulmalıdır. Geleneksel tarım ve hayvancılık yerine, organik tarım işletmeleri ihmal edilmeden, yakın coğrafyayı ve Avrupa ülkelerini beslemeyi öngören, dış dünya için gıda ambarı haline gelmeyi hedefleyen, yani ihracat odaklı geniş tarım ve hayvancılık çiftlikleri ile buna bağlı gıda endüstrisi (agroindustry) modeli esas alınmalıdır. Bunun örnekleri özellikle Avustralya ve Yeni Zelanda’da vardır. Bu ülkelerle işbirliği sağlanarak benzer çiftliklerin oluşturulması için ortak yatırım girişimi başlatılmalıdır. Elinizi taşın altına koyun Yeni bir gelecek, yeni bir yaşam biçimi Bulunacak çözüm, dünyadaki değişim sürecini doğru değerlendiren bir yaklaşımla ve bütün dünyada gelişmenin evrensel ölçütleri olarak kabul edilen demokrasi, insan hakları ve piyasa ekonomisi ilkelerine bağlı kalarak, bölgede yaşayan insanların gelecekteki yaşam biçimini oluşturma hedefine odaklanmalıdır. Atılacak her adım, bölge halkına bir gelecek modeli sunmalı, bir yaşam biçimi vaat etmelidir. İnsanlar umutla uyanmalı, günü heyecanla karşılamalı ve heyecan duyarak güne katılmalıdır. Bu temel felsefe olmalıdır. Bölgenin dış dünyayla ekonomik ve sosyal entegrasyonunu öngören bir bölgesel kalkınma stratejisi, evrensel dil haline gelen İngilizce öğreniminin yaygınlaşmasını sağlayacak, dışa dönük bir yaşam biçimini egemen kılacak, burada Türkçenin yanında, İngilizcenin yanı sıra Kürtçe eğitim talebi de gerçek bir kültürel hak talebi olarak değerlendirilecektir. Avrupa Birliği’nin Biyoteknik Vadisi yaratılmalıdır. Entegre sistem çerçevesinde özellikle tarımsal ilaçlar ile hayvansal aşıları üretimi de öncelikli sektörler arasında görülmelidir. Yine entegre sistem çerçevesinde deri endüstrisi geliştirilmelidir. Burada yatırımlarda öncelik verilecek sektörlerin bir diğeri, bölgenin yakınındaki en önemli hammadde olan petrolün işlenerek çok çeşitli tüketim mallarına dönüşmesini sağlayan, sadece iç pazarı değil, yakın coğrafyadaki pazarı da hedefleyen petrokimya endüstrisi olmalıdır. Elbette bu sektörleri destekleyici diğer sanayi ve hizmet sektörleri ile turizm, inşaat gibi istihdam odaklı sektörlerin de bölgedeki üretim yelpazesinde yerini alması hedeflenmelidir. pılmalı, böylece kamu çalışanları arasında sosyal bir ilişki ağının oluşması sağlanmalı ve yalnızlıkƒ yabancılık duygusuyla bölgeden ayrılması önlenmelidir. ölgesel kalkınma bakanlığı ve Bölge kalkınma kurulu Bölgesel kalkınma stratejisinin başarısı, merkezi yönetimin, başta yerel yönetimler olmak üzere, yerel ve bölgesel düzeyde kurulacak ve bölgenin bütün ekonomik ve sosyal dinamiklerini kapsayan bir ekonomik idari yapı ile eşgüdüm içinde çalışması esasına dayanmaktadır. Yerel demokratik örgütlerin, sivil toplum örgütlerinin, yerel düzeyde sanayicilerin ve girişimcilerin, toplum temsilcilerinin katılımının sağlanması, yerel alt yönetim birimleri oluşturulması zorunludur. Bilgi en alt birimden yukarıya doğru aktarılmalı, kararlar üst düzeyde alınmalı ve uygulanmalıdır. Etkin bir idari yapının oluşturulması zorunludur. Bu bakımdan Doğu ve Güneydoğu Kalkınma Stratejisi ve genel olarak Türkiye’deki bölgesel kalkınma için bir bölgesel kalkınma bakanlığı kurulmalıdır. Bakanlığın görevi, bölgesel kalkınma planlarının oluşturulması, bütçe kaynaklarının ve diğer kaynakların belirlenmesi, projelerin takibi gibi konularda eşgüdüm sağlamak olmalıdır. Ayrıca bölge kalkınma kurulu oluşturulmalıdır. Burada bölgedeki kentlerin vali ve diğer kamu yöneticileri ile yerel yönetimler, sanayi ve ticaret odaları, diğer girişimci örgütleri, çalışanların ve diğer toplum kesimlerinin temsilcileri, tüketici, kadın, çevre gibi konularda faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri vb. temsil edilmelidir. Bölge kalkınma kurulu ve halihazırda oluşturulmakta olan kalkınma ajansları, bölgesel kalkınma bakanlığı ile birlikte, Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nin makus talihinin yenilmesinde, belirlenen stratejik sektörlerdeki yatırımların, girişimci ve eleman yetiştirmenin, mesleki eğitim ve işe alım faaliyetlerinin yönlendiriciliğini üstlenmelidir. B Vakit geçiyor, yarın çok geç olabilir Bölgesel kalkınma, en etkin şekliyle Avrupa Birliği’nde bulunan, ayrıca ABD’de Tennessee, İtalya’da Mezzgiornio, Çin’de Şanghay Pudong örneklerinde olduğu gibi çeşitli ülkelerde yıllardır etkin şekilde uygulanan, farklı bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarını azaltmayı amaçlayan, bölgeler arasında ekonomik ve sosyal uyumu gerçekleştirmeyi hedefleyen bir stratejidir. AB’de bu amaçla Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu, Avrupa Sosyal Fonu, Avrupa Kırsal Kalkınma Fonu, Uyum Fonu gibi yapısal fonlar ve mali araçlar ile Avrupa Yatırım Bankası ve diğer mali araçlar bölgesel kalkınma planlarına katkı yapmaktadır. Söz konusu kaynaklar, azgelişmiş ve geri kalmış bölgelerde altyapı, istihdam, KOBİ’lerin desteklenmesi, eğitim, sağlık, çevre, kültür, kırsal kalkınma, tarih, turizm vb. gibi kalkınma odaklı pek çok alanda kullanılmaktadır. Avrupa Birliği’nin 20072013 dönemi için bu amaçla 336.1 milyar Avro tutarında kaynak öngörülmüştür. Ülkemizde Avrupa Birliği ile uyum sürecinde bölgelerin istatistik bakımından sınıflandırılması tamamlanmış, bölge politikalarının oluşturulmasında ve hayata geçirilmesinde ana aktörlerden biri olarak belirlenen kalkınma ajanslarına ilişkin yasa çıkarılmıştır. Bu noktada önemli olan Türkiye’nin bu yasal düzenlemelerin eksikliklerini de gidererek, Doğu ve Güneydoğu Bölge Kalkınma Stratejisi’ni hızla oluşturması ve uygulamaya sokmasıdır. Ulaşım, haberleşme ve enerji Moleküler biyoloji enstitüleri Burada yetiştirilecek ürünlerin araştırılması, tohumluk üretilmesi vb. gibi ihtiyaçlar için dünyanın en gelişmiş teknolojisi ve bu alandaki bilgiye sahip yetişmiş insan gücü getirilerek, moleküler biyoloji enstitüleri kurulmalıdır. Bir başka deyişle burada Silikon Vadisi yerine Bu sektörlerin öncülük edeceği bir bölgesel kalkınma stratejisinde ilk adım kamuya düşmektedir. Kamu, altyapı yatırımlarını özellikle ulaşım, haberleşme ve enerji altyapısını hızla tamamlamalıdır. Yerel yönetimlere aktarılacak kaynaklarla kent ve kasabaların daha yaşanılır hale gelmesi sağlanmalıdır. Bu kamu yatırımları inşaat ve yapı malzeme sektörünü geliştirici ve istihdamı arttırıcı bir rol oynayacaktır. Ayrıca eğitim ve sağlık başta olmak üzere, temel kamu hizmetlerinin de hızla ülke ortalaması düzeylerine çekilmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla, öncelikli sektörlerin eleman ihtiyacını karşılamak üzere bölgedeki bütün illerde ilgili meslek liseleri kurulmalı, var olanlar güçlendirilmelidir. Ayrıca bu okullarla bölgedeki üniversitelerin ilgili bölümleri arasında doğrudan geçiş hakkı veren bir uygulama başlatılmalıdır. Kamu hizmetlerinin bölge halkına etkin şekilde sağlanması ve yetişmiş elemanların bölgeden kaçmasını önlemek için belli başlı hizmet alanlarındaki kamu çalışanlarının eşzamanlı ve eş sürelerle tayin edilmesi gerekmektedir. Örneğin, bir beldeye veya ilçeye öğretmen, doktor, hemşire, hâkim, savcı vb. atamaları aynı zamanda ve aynı sürelerle ya Sonuç Ana hatlarıyla önerdiğimiz Doğu ve Güneydoğu Anadolu Kalkınma Stratejisi, Türkiye için yüzyılın projesidir. Yirmi yıllık bu bölgesel kalkınma planında ilk on yıl umut, ikinci on yıl refah dönemi olmalıdır. Türkiye toplumu buna ikna edilmelidir. Bölgenin ekonomik ve sosyal yapısının Türkiye ortalamasına yükseltilmesi, sadece bölge halkına değil, Türkiye’nin gelişmesine ve iç barışına büyük katkı yapacak, bu yolla Avrupa Birliği yolu da kısalacaktır. Bu stratejide, dünyayla entegrasyon var, insan gücünün yetiştirilmesi var, kalkınmaya katılım var, sosyal gelişim var. Kısacası, bu strateji ile toplumun dönüşümü sağlanıyor ve Türkiye’nin bütünlüğü ve anayasal düzeni içinde, devletin temel görevi olan insanların insanca yaşatılması gerçekleşiyor. Unutmayalım ki yoksulluk terör getiriyor, zenginlik ise barış! Daha fazla geç kalınmadan, bu yolda somut adım atılmalıdır. CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear