01 Aralık 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 MAYIS 2006 PERŞEMBE 6 HABERLER Danıştay’ın yeni başkanı Sumru Çörtoğlu’ndan AKP hükümetine sert uyarılar: PERŞEMBE ORHAN BURSALI Laiklik açık ve nettir ? Danıştay’ın 138. kuruluş yıldönümünde konuşan Sumru Çörtoğlu, dinin toplumsal yaşamı etkilemeye başlaması durumunda sınırlandırılmasının laikliğin gereği olduğunu vurguladı. “Denetlenmeniz hukuk devletinin gereğidir” diyen Çörtoğlu, “Hukuk devletinde yargı kararlarının eleştirilmesi doğaldır. Eleştirinin, kararı veren yargı mensubunun şahsına yöneltilmesini doğru bulmuyoruz” dedi. ? Baştarafı 1. Sayfada Danıştay’ın 138. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen törene Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal ile yüksek yargı temsilcileri, bakanlar katıldı. Çörtoğlu’na programı nedeniyle erken ayrılacağını bildiren Erdoğan, Çörtoğlu’nun konuşmasının ardından salondan ayrıldı. Baykal da Ordu’ya gideceğini belirterek salondan çıktı. Danıştay Başkanlığı’na seçilmesinin ardından kapsamlı ilk konuşmasını yapan Çörtoğlu’nun eleştiri ve uyarıları şöyle: İdare, yargı denetimine bağlı olmaması durumunda, her türlü işlemi istediği gibi yapabilme gücüne sahip olacağından, hukuk kurallarını bir tarafa bırakabilir ve keyfiliğe yönelebilir. Hukuk devletinde, idarenin her türlü eylemi yargı denetimine bağlı tutulmuştur. Hukukun üstünlüğü sağlanmadıkça hukuk devletinin tam anlamıyla gerçekleştirilemeyeceği açık olup hukukun üstünlüğününse ancak bağımsız yargının denetimiyle yaşama geçirilebileceği tartışmasızdır. Danıştay, hukuka uygunluk denetimi yaparken idarenin anayasaya, yasaya ve hukuka uygun icraatına engel olmamakta, yalnızca hukukun üstünlüğünü hâkim kılmayı hedeflemektedir. Bu denetim idarenin anayasal ve yasal sınırlar dışına çıkmasını engelleyerek onun hukuka bağlılığını sağlamaktadır. Unutulmamalıdır ki yürütme organları, işlemlerinin hukuka uygunlukları yargı tarafından onaylandığı oranda toplumda güvenilirlik kazanırlar. Bu görevinden dolayı Danıştay’a yöneltilen eleştiri ve yakınmalarda haklılık payı bulunmamaktadır. Yargının siyasallaştırılmasından duyulan endişenin, yargı dışındaki güçlerin yargı üzerinde egemen olma, yargı faaliyetini kontrol etme eğilimlerinden ileri geldiği yolunda toplumda oluşan kanaatler yargıya zarar vermekte olup bu konuda tüm kuruluşların özen göstermesi zorunludur. Hukuk devletinde yargı kararlarının eleştirilmesi doğaldır. Ancak, eleştiri ve değerlendirmelerin, önyargıdan uzak, hukuki ve bilimsel gerçeklere dayalı olması gerekir. Eleştirinin, kararı veren yargı mensubunun şahsına yöneltilmesini doğru bulmuyoruz. Yargı kararlarına uyulması, hiçbir organ, makam ya da kişinin takdirine ve denetimine bağlı değildir. Buna karşın idarenin, bazı yargı kararlarının uygulanmasından kaçındığı, geciktirdiği gözlenmektedir. Temel Sorun Erdoğan Başbakan Erdoğan sıkışınca demokrasiye vurgu yapıyor.. Sık sık ‘‘Demokrasiiii..’’ diye bağırıyor.. Yüce Tanrım, şükür ki demokrasiye bu kadar âşık bir başbakanı bize nasip ettin, diye kendinden geçesi geliyor insanın! Tabii ki Cumhuriyet’in ‘‘iflah olmaz’’ okurlarından böyle bir ‘‘empati’’ veya ‘‘dejavu’’ hali beklemek mümkün değil! Ancak bu ‘‘büyük demokrat’’ın kuyruğu altında, ‘‘demokrasicilik’’ oynayanların haddi hesabı mı var? Erdoğan’ın demokrasi peygamberliğinin ardında sahte demokrat kişiliği sırıtıyor.. Demokrasiden ne anladığını hep birlikte vurguluyorlar: Din ve vicdan özgürlüğü! Erbakan da öyleydi.. Refah Partisi her zaman kendine, kendi inançlarına demokrattı; insan hak ve özgürlükleri ve gerçek demokrat taleplerle hiçbir zaman ilişki kurmadı, ne Meclis’te ne de dışarıda! Demokrasi, Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç gibiler için, ülkeyi, toplumu, kurumları, okulları, üniversiteleri, bütün iç ve dış politikayı ‘‘İslamlaştırma’’, her şeyi İslami esaslara göre yeniden yapılandırma özgürlüğünün adıdır! Demokrasi, bu arkaik politikacılar için, esas olarak, demokrasinin en temel teminatı olan laikliği yıkma özgürlüğünün adıdır.. Demokrasi, bu amaçla anayasayı laiklikten arındırma özgürlüğüdür.. Laikliği savunanları ‘‘laikçiler’’ ve ‘‘laikçilik’’ diye nitelendirenler de, dinci politikacılarla birlikte, ‘‘İslami demokrasi’’nin kurucu saflarında yerlerini alıyorlar.. ??? Erdoğan, AKP içinde, arkaik kanadın başı.. Bu açıdan, ülkemizde gerçek demokrasinin geliştirilmesi ve yaşatılmasının önünde en büyük engel olarak duruyor! Bakın, Demokratik Cumhuriyet yerine, İslami Cumhuriyetçiliği öneren ve Başbakanlık Müsteşarlığı’nda dört yıldır bu amaçla çalışan birini, devletin bir numaralı koltuğunda tutuyor.. Çünkü Dinçer ile Erdoğan, İslami Cumhuriyet’in kuruluşu için kader birliği içinde.. Arınç, onların Meclis ayakları.. Gül ve diğerleri, İslamcı iktidarın temel taşları.. AKP’nin yapılanması, ne parti içinde ne parti dışında, çağdaş demokrasinin geliştirilmesi ve işletilmesini mümkün kılmıyor. Dünkü haberlere bakın: * Hatay’da kamu ihalelerinin AKP’lilere verilmesinin kod adı olan Ali Dibo olayı konusunda ‘‘Yüce Divan’a gidilir’’ diyen Hatay Milletvekili Fuat Geçen, parti disiplin kuruluna sevk edildi! * AKP yönetimi, Sinop İl Başkanı’nı ‘‘ihale komisyonculuğu ve baskı yapmak’’ ile suçlayan ve ‘‘Ne yazık ki Sinop teşkilatımız ak değil’’ diyen Sinop milletvekili Cahit Can hakkında da inceleme başlatıyor!.. İktidar için özgürlük, giderek ülkeyi partililerce soyup soğana çevirme özgürlüğüne dönüşüyor! ??? Erdoğan değiştiğini değil de, baskılar karşısında, o da utanarak, geliştiğini vurgulayıp duruyordu. Ancak dört yıla varan iktidar pratiğinin üzerine, demokrasi ve kurumlarıyla ilişkisi bakımından, 2000 yılları öncesinin hemen hemen aynı tiynette bir dinci politikacının gölgesi düşüyor.. Erdoğan ‘‘inanmış’’ bir dinci politikacı olarak; 1990’lardaki aynı politik çizgiyi, bu defa iktidarda ama tilkilikle sürdürerek amacına varmak istemektedir.. Ya da dinciliği her zaman iktidarda kalmak için kullanmak ve istismar etmekten başka bir düşünce kılavuzu olmayan, arkaik bir politik figürdür.. Erdoğan ‘‘modern’’ yaldızlı bir Erbakan’dır.. Ne yazık ki 28 Şubat sürecinin dersleri, Erdoğan’dan düzgün bir demokrat, çağdaş bir politikacı çıkartamamıştır.. Tayyip Bey, Türkiye’nin temel sorunlarından birine dönüşüyor.. Türkiye’nin dinamik gücünü hiçbir zaman görememiş; var olan kurumsal demokrasi birikimini de har vurup harman savurarak ülkeyi felce uğratmaya doğru doludizgin at süren; seçimlere kadar ülkede gerilim ve fay kırıklarını derinleştirmeyi hedefleyen; ama bu kırıkların içine düşeceğini aklının ucuna bile getirmeyen bu arkaik ekibin nasıl tasfiye edileceği, ülkemizin temel sorununa dönüşüyor! Din sınırlanabilir “Dinin bireyin manevi alanının dışına çıkarak toplumsal yaşamı etkileyen eylem ve davranışlara dönüşmesi durumunda, kamu düzenini ve güvenliğini korumak amacıyla anayasanın öngördüğü sınırlamaların yapılması, laiklik ilkesinin gereğidir. Din, devlet işlerinde etkili ve egemen olamaz; devletin toplumsal, siyasal ve ekonomik yapısı dini kurallara dayandırılamaz. Laiklik ilkesi eğitim ve öğretimde de temel alınan ilkelerden biridir. Eğitim ve öğretimde birlik ilkesini tartışılır hale getirebilecek olan uygulamaları doğru bulmamaktayız.” TBB BAŞKANI ÖZOK: Türkiye’yi hoyratça hırpalıyorlar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, uluslararası arenada yerini alan çağdaş, uygar ve aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’nin, ettikleri antla ona bağlılıklarını yineleyenlerce ‘‘hoyratça’’ hırpalandığına işaret etti. Özok şunları söyledi: ‘‘Son yaşanan olaylarla artık bu tespiti sadece biz yapmıyoruz, uluslararası kuruluş ve kişiler de demokratik laik Türkiye Cumhuriyeti’nin yörüngesinden ciddi sapmalar olduğunu vurgulamaktadırlar. Özellikle Cumhuriyetin temel ilkelerinden olan, son günlerde en çok saldırılan laiklik ilkesi, insan hak ve özgürlüklerinden nasibini almamış bir ümmet anlayışıyla çağdaş değerler üzerinde yükselen ulus kavramları arasındaki farkı belirleyen temel bir ilke olması yanında ulus olmanın hem nedeni, hem sonucudur. Laiklik, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu ve vazgeçilmez güvencesi olma yanında uygar ve çağdaş yaşamın sigortasıdır.’’ OŞNUTSUZLUK... Özok, iktidarların yargı için söyledikleriyle gerçekleşenlerin hep farklı olduğunu belirterek idari yargının güçlenmesi ve her işlem ve tasarrufun idari yargı denetiminden geçmesinin siyasal iktidarları memnun etmediğini, hoşnutsuzluklarını her fırsatta ortaya koymaktan çekinmediklerini söyledi. TBB Başkanı, Meclis Araştırma Komisyonu’nun, hükümetin denetleme aracı olmaktan çıkarılarak yarı yargısal bir kisve altında hükümetin siyasal duruşunu güçlendirecek bir araç olarak kullanıldığını söyledi. AKSIZ VE TUTARSIZ SALDIRILAR Cumhuriyetin son günlerde dozu giderek artan haksız ve tutarsız saldırılara uğradığını kaydeden Özok, laik hukuk, laik yönetim ve laik eğitim eksenleri üzerine oturtulan Cumhuriyetin karşı karşıya kaldığı sorunların son derece düşündürücü olduğunu vurguladı. Özok, ‘‘Atatürkçü anlayışın, onun oluşturduğu çağdaş yapının bu yolları sessizce izleyerek ikbal ve iktidar sahibi olanlarca didiklendiğini, bin bir dereden su getirilerek saldırıya uğratıldığını gözlemlemekteyiz. Tam bağımsızlıkçı Atatürkçü düşünce hepimiz için her yerde ve her koşulda rehber olması gereken ve korunması kollanması, tek başına hiçbir kimseye ve hiçbir kuruma bırakılmayacak bir yüksek değerler bütünüdür. Hiçbir koşul ve şartta bu ilkelerden ve devrimlerden ödün verilemez’’ dedi. Özdemir Özok İDARE İSTEDİĞİNİ YAPAMAZ HUKUK ANLAYIŞIMIZ FARKLI H KONTROLLÜ YARGI Kılıç: Tehdit somut olmalı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay’ın 138. kuruluş yıldönümü nedeniyle TBMM’de düzenlenen resepsiyona, bakanlar ve yüksek yargı temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Törende, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu ve eşi Sahir Çörtoğlu bir süre sohbet etti. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın törende ‘‘tepki göstererek ayrıldığı’’ iddialarının konuşulması üzerine Çörtoğlu, Erdoğan’ın kendisine törene girişi sırasında, ‘‘başka bir programı nedeniyle erken ayrılacağını’’ söylediğini belirtti. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Kılıç, Çörtoğlu’nun konuşmasını nasıl bulduğunun sorulması üzerine ‘‘Gayet ölçülü ve zarif bir konuşma’’ dedi. Çörtoğlu’nun, ‘‘Din ve vicdan özgürlüğü, bireysel özgürlük olmaktan çıkıp kamu düzenini tehdit eder hale gelirse anayasa gereği sınırlandırılabilir’’ yönündeki açıklamasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Kılıç, şöyle konuştu: ‘‘Kamu düzenini, kamu güvenliğini tehdit eden her şey anayasa gereği sınırlandırılabilir, bunda duraksamaya gerek yok. Türban ya da laiklik açısından değil, tüm tehlikeler, tüm tehditler sınırlandırır. Anayasanın 13. maddesinde bu çok açık yazıyor. Ancak tehlikenin varlığı için elde somut veriler olacak ki sınırlanabilsin. Hayali birtakım tehlikelerle uygulama yapılması doğru değildir.’’ KARARLARI UYGULAYIN H KADROLAŞMA İSTİKRARI BOZAR Ülkemizde her iktidar değişikliğinde yönetici kadrolarında bulunanların değiştirilmesi uygulaması günümüzde de sürmekte ve bu durum nitelikli, yetişmiş kamu görevlilerini hizmetten soğutmanın dışında, kamu yönetiminde istikrarı da bozmaktadır. Kamu yönetimine büyük zarar veren bu uygulamanın sürdürülmemesini diliyoruz. DİN VİCDANLARDA KALSIN Dinin vicdanlarda kalması, siyasal, sosyal faaliyetlerde belirleyici olmamasını zorunlu kılmaktadır. Buna karşın din ve vicdan özgürlüğü kapsamına girmeyen ve devletin anayasal düzenini hedef alan bazı irticai oluşumların ortaya çıktığını gösteren olguların bulunduğu kuşkusuzdur. Anayasanın başlangıç kısmında, laikliğin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı belirtilerek laiklikten ne anlaşılması gerektiği açık ve net ortaya konulmuştur. Laiklik ile din ve vicdan özgürlüğü farklı kavramlar olmakla birlikte, laikliğin, din ve vicdan özgürlüğünün güvencesini oluşturduğu da kuşkusuzdur. Laiklik ilkesi eğitim ve öğretimde de temel alınan ilkelerden biridir. Eğitim ve öğretimde birlik ilkesini tartışılır hale getirebilecek olan uygulamaları doğru bulmamaktayız. Hukukta keyfilik yoktur Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, hukuk devleti anlayışının egemen olması için tüm kişi ve kuruluşlara büyük sorumluluklar düştüğünü söyledi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yargısal denetimin amacının devlet organlarını hukukla bağlamak, hukukun üstünlüğüne ters düşen keyfi uygulamaların önüne geçmek olduğunu vurguladı. Sezer, hukukta keyfiliğin olmadığını, herkesin yargı kararlarına saygı göstermek zorunda olduğunu söyledi. Sezer, Danıştay’ın 138. kuruluş yıldönümü nedeniyle Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu’na mesaj gönderdi. Hukuk devletinin, özgürlükçü ve çoğulcu kimliği ile çağdaş demokrasilerin en önemli özelliğini oluşturduğunu belirten Sezer, şunları kaydetti: ‘‘Erkler ayrılığını kabul eden çağdaş demokrasilerde, yasama ve yürütme gücü, yargı ile dengelenmiştir. Yasama ve yürütme organlarının işlemlerinin hukuka uygunluğunu denetleyen ve adaletin yerine getirilmesi için görev yapan yargıç ve savcıların güvenceli ve yargının bağımsız olması, hukuk devletinin öncelikli koşuludur. Yargısal deneti obursali?cumhuriyet.com.tr ‘DEVRİMLERE BAĞLI KALACAĞIZ’ İMAM HATİBE GÖNDERME VAKİT’E YANIT Çörtoğlu’ndan Ata’ya ziyaret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay’ın kuruluşunun 138. yıldönümü dolayısıyla Başkan Sumru Çörtoğlu ve beraberindeki heyet, Anıtkabir’i ziyaret etti. Çörtoğlu, Atatürk’ün kabrine çelenk koydu ve saygı duruşunda bulundu. Daha sonra Anıtkabir Özel Defteri’ni imzalayan Çörtoğlu, şunları yazdı: ‘‘Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ulu önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu, hukuk devrimlerinin mimarı, büyük devlet adamı, örnek insan Atatürk; Danıştayımızın kuruluşunun 138. yıldönümünde Danıştay ve İdari Yargı Günü nedeniyle idari yargı mensupları olarak huzurunuzda bulunuyoruz. Danıştay olarak dün olduğu gibi bugün de ilke ve devrimlerinize olan yürekten inancımızı yinelerken tüm düşünce ve uygulamalarımızda hukuk devleti ilişkisine bağlılığımızı ifade ediyor, önünde saygıyla eğiliyoruz.’’ Heyettekiler daha sonra, Kurtuluş Savaşı Müzesi’ni gezdi. Kimi kararlara karşı duyulan memnuniyetsizlik, eleştiri ve yorum sınırlarını aşmış, karara katılan yargı mensuplarının kişisel bilgi ve fotoğraflarına gazete sayfalarında yer verilmek suretiyle yıpratma, hatta hedef gösterme girişimine dönüştürülmüştür. Yargıçların toplum ve devlet içindeki konumları, işlevleri ve önemleri göz önünde bulundurularak eleştiri ve değerlendirmelerde dikkatli olunması, yargıya sahip çıkılarak onun yüceltilmesi herkesin ortak görevi olmalıdır. Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde konuşan Sezer, “Herkes yargı kararına uymak zorunda” dedi. (AA) min temel amacı, devlet organlarını hukukla bağlamak, görev ve yetkilerin kullanılmasının hukuksal sınırını çizmek, temel hak ve özgürlükleri korumak, eşitsizlik ve ayrımcılık yaratan, hukukun üstünlüğüne ters düşen keyfi uygulamaların önüne geçmektir. Yargı kararlarının uygulanmaması, hukuk devleti ilkesiyle olduğu gibi, kamu yararıyla da bağdaşmamaktadır.’’ Sezer, Danıştay’ın yürütme organının işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunu denetlediğini, devletin yüksek danışma, inceleme ve karar organı olduğunu anımsattı. Sezer, yönetsel yargıda yüksek mahkeme görevini yerine getiren Danıştay’ın, anayasada belirtilen görev ve sorumluluklarını başarıyla yürüttüğünü, kamu yararını ve hizmetin gereğini gözeterek duyarlılık ve yansızlıkla çalışmalarını sürdürdüğünü vurguladı. Hukukta keyfiliğin olmadığına, herkesin yargı kararlarına saygı göstermek zorunda olduğuna işaret eden Sezer, ‘‘Danıştay ve diğer yüksek yargı organlarımız, kamu çıkarını koruyan ve hukukun üstünlüğünü temel alan yaklaşımlarıyla çağdaş demokratik sistemin yaşatılmasına değerli katkılarda bulunmaktadır. Hukuk devleti anlayışının egemen olması için tüm kişi ve kurumlara büyük sorumluluklar düşmektedir. Yönetim sorumluluğu üstlenenlerin kurallara öncelikle uyma ve uyulmasını gözetme konusundaki duyarlılığı demokratikleşme sürecinde büyük önem taşımaktadır’’ dedi. BAĞIMSIZLIK GERÇEKLEŞTİRİLEMEDİ Son zamanlarda, yargı üzerinde yapılan tartışmalarla yargıya müdahale edildiği şeklindeki söylemler, yargı bağımsızlığının henüz tam olarak gerçekleştirilemediğinin göstergesidir. Yargı bağımsızlığının sağlanması ve önündeki engellerin kaldırılmasıyla ilgili olarak anayasal ve yasal değişiklikler yapılmasının zorunlu olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. CUMHURİYET 06 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear