26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 NİSAN 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr 11 El Baradey, İran’ı ikna etmek için Tahran’da... Ancak Ahmedinejad nükleer enerjide ısrarlı BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI ‘Bu bize Allah’ın hediyesi’ ? “Artık nükleer bir ülke olarak konuşuyoruz” diye söze başlayan İran Cumhurbaşkanı’na göre “kriz, İran’da değil, düşmanları arasında yaşanıyor”. Tahran’da temaslara başlayan UAEK Başkanı El Baradey, siyasi çözüm konusunda hâlâ umutlu olduğunu söylüyor. Dış Haberler Servisi İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ülkesinin nükleer programı konusundaki koşulların tamamen değiştiğini, artık nükleer bir ülke olarak konuştuklarını söyledi. Tahran’da temaslarda bulunan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Başkanı Muhammed el Baradey, soruna görüşmeler yoluyla siyasi çözüm bulunacağını umduğunu belirtti. Ahmedinejad, önceki gece Meşhed’de, üniversite öğretim üyeleri ve öğrencilerle görüşmesinde, uranyumu zenginleştirmeyi başarmalarının ardından koşulların tamamen değiştiğini belirtti ve ‘‘Biz bugün nükleer bir ülkeyiz ve ülkelerle nükleer bir ülke olarak konuşuyoruz’’ dedi. Nükleer programı nedeniyle bir kriz yaşandığı savlarını dikkate almayan Ahmedinejad, ‘‘Krizin İran’da değil, İran düşmanları arasında yaşandığını’’ belirtti. Ahmedinejad, kendi hakları doğrultusunda hareket ettiklerini ifade ederek ‘‘Mutlak hakları konusunda kimseyle müzakere etmeyeceklerini ve geri adım atmayacaklarını’’ söyledi. ‘‘Şu anda İran diplomasisi çok etkin AB’nin Dışında, AB Yükümlülüğü Altına Girmek... TürkiyeAB ilişkilerinde ‘‘yanlışlıklar komedisi’’ derinleşerek sürüyor. Türkiye AB’nin dışında olduğu halde ‘‘AB yükümlülükleri altına sokuluyor’’. Bu tek yanlı yükümlülükler yalnız ticari, mali, iktisadi alanları kapsamıyor; siyasi, askeri ve kültürel boyutlarıyla da Türkiye’yi yavaş yavaş, bir bataklığın içine çekilircesine, AB güdümüne (mandasına) sokuyor. Türkiye bir yandan ‘‘aday statüsünde’’ görünüyor; ancak diğer adaylardan farklı olarak bir ‘‘tecrit odasına’’ hapsedilmiş bulunuyor. ‘‘Görüşmeler süreci’’ adı altında masanın üzerine konulan maddeler Türkiye’yi kesinlikle üyeliğe götürmüyor. Bu basit gerçeği ‘‘en aptal siyasilerin’’, ‘‘en aklı kıt köşe yazarlarının’’ bile anlayabileceği bir dil ve içerikle 17 Aralık 2004 ve 3 Ekim 2005 anlaşmalarına yazmışlar. Buna rağmen, Türkiye’deki işlemeyen demokrasinin yönetimleri bu ‘‘yanlışlıklar komedisini’’ sürdürüyorlar. Soğuk savaş sonrası ABD ve AB’nin taleplerini (dayatmalarını) gönüllü ve gönülsüz kabullenen kimi sermaye çevreleri, kimi İslamcı siyasiler ve tabii bölücüler, yeni dönemin taşeron yöneticileri olarak bu ‘‘yanlışlıklar komedisini’’ sürdürmek durumundalar. Onlar için ‘‘olmak ya da olmamak’’ anlamına geliyor. Bu nedenle de, ‘‘Alın bizi kullanın’’ diyecek kadar küçülüyorlar. RICE’TAN İRAN’A 7. MADDE Dış Haberler Servisi ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, İran’ın nükleer programıyla ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarına uymaması karşısında verilecek yanıt seçeneklerinden birinin, BM sözleşmesinin 7. bölümünün kullanılması olabileceğini söyledi. Rice, Kanada Dışişleri Bakanı Peter MacKay ile görüşmesinden sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, ABD’nin, İran’ın nükleer faaliyetlerini sürdürmesine karşılık BM Güvenlik Konseyi’nin dikkatine sunulmak üzere çeşitli seçeneklere bakacağını kaydetti. Rice, İran’ın, uluslararası toplumun açıkça “dur’’ demesine rağmen bu faaliyetlerini sürdüreceği konusunda şüphe olmadığını ifade etti. Rice, bu seçeneklerden birinin BM sözleşmesinin 7. bölümünün kullanılması olabileceğini sözlerine ekledi. BM sözleşmesinin 7. bölümündeki maddeler, barışın ve güvenliğin tesis edilmesi amacıyla gerekli görüldüğü takdirde zor kullanma yetkisi veriyor. duğunu, bunun için doğru zamanda bulunulduğunu’’ söyledi. El Baradey, uranyum zenginleştirme çalışmalarının askıya alınmasını da içeren önlemlerin uygulanması konusunda çaba harcayacağını bildirdi. Nükleer programı hakkında İran’a yaptığı 5. ziyaretinde El Baradey, yapacağı görüşmelerin ardından, bu ay sonunda UAEK Yönetim Kurulu’na sunulmak üzere rapor hazırlayacak. BM Güvenlik Konseyi, geçen ayın sonlarında kabul ettiği karar tasarısında, tüm nükleer etkinliklerini durdurması ve uluslararası kurumlarla işbirliği yapması için Tahran’a 30 gün süre vermişti. ‘Dışardan Gümrük Birliği’ olunca... Tarihte ‘‘kendi gümrüğüne egemen olmak’’ siyasi, iktisadi, kültürel varlık ve bütünlükle eş anlamlıdır. ABD bağımsızlığını, Birleşik Krallık’ın gümrüklerini tanımayarak; İngilizin çayını denize dökerek; ‘‘Benim kendi gümrüğüm var’’ diyerek elde etti. Alman prenslikleri, devletçikleri 1870’te aralarında gümrükleri kaldırıp iktisadi (ve siyasi) bütünlükleri sağladılar ve böylece bir devlet oldular. Bugünkü İtalya devleti, yakın geçmişte, Milano, Cenova, Venedik, Roma ve diğer şehir devletçikleri arasında gümrükleri bütünleştirerek ‘‘bir devlet haline geldi’’. Avrupa Birliği, adım adım ilerlediği Avrupa Birleşik Devletleri’ne doğru giderken ortak gümrük duvarları ve politikaları oluşturdu. Bu ortak iktisadi zemin ve egemen politikalar arkasında kendi iktisadi, siyasi, kültürel ve hatta askeri çıkarlarını koruma yoluna girdi. Ve Osmanlı Devleti 1838’de Balta Limanı Antlaşması ile iç sınırlarda ve dış sınırlarda Avrupa’ya tek yanlı ‘‘gümrük imtiyazları’’ vererek yıkılma sürecine girdi. Bu kısa hatırlatmalardan sonra bugüne, TürkiyeAB ilişkilerine yeniden döndüğümüzde hangi görüntü ile karşılaşıyoruz? Türkiye Cumhuriyeti’nin çözüştürme ve dağılım sürecinin 6 Mart 1995, 17 Aralık 2004 ve 3 Ekim 2005 anlaşmaları ile yeniden devreye sokulduğunu görüyoruz. 1) Gümrüklerin ve buna bağlı iktisadi politikaların tek yanlı olarak, AB dışında bulunduğumuz halde onlara devredilmesi demek meclislerin, hükümetlerin, bürokrasinin ve tabii anayasanın devre dışı bırakılması demektir. 2) Sınırlarımız artık yalnız AB’ye karşı değil ABD, Çin ve diğerlerine karşı da Brüksel’in güdümüne sokulmuştur. İşte bu nedenle 2005’te 43 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. Toplam borcumuz 350 milyar doları buldu. Yunan bankalarından diğerlerine kadar mali sistemimizi bu yüzden işgal ediyorlar. Sınırlarımız AB güdümünde; Kıbrıs bu nedenle gitti; Güneydoğu bu yüzden daha da karıştırılacak. TürkiyeAB ve TürkiyeABD ilişkileri normalleştirilmediği sürece bu durum değişmez. Çözüm belli. Sorun, bu çözümleri uygulayacak yönetimleri işbaşına getirmekte. Bunu beceremezsek bu bataklıktan çıkamayız. www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali Muhammed el Baradey, Tahran’a gelir gelmez yetkililerle temaslarına başladı. (Fotoğraf: AP) bir dönemden geçiyor’’ diyen Ahmedinejad, ‘‘Nükleer teknoloji alanında ilerlemelerinin kimse için tehdit oluşturmadığını, bütün dünya için barış ve huzur, hatta düşmanlarının da iyiliğini istediklerini’’ kaydetti. tanz nükleer tesisindeki santrifüjlerin sınırlı bir kapasiteye sahip P1 türünde olduğunu, bundan sonra P2 santrifüjleri aşamasına geçileceğini vurguladı. Halka nükleer enerji konusunda gelecekte de iyi haberler vereceklerini söyleyen Ahmedinejad, ‘‘Biz nükleer kulübe katıldığımızı söylüyoruz, onlar ise bize tepki gösteriyor ve komplo yapmaktan vazgeçmiyorlar. İki günden beri dünya koşulları ve dengeleri İran halkı çıkarları doğrultusunda değişmiştir’’ diye konuştu. Ahmedinejad, nükleer enerjiyi, ‘‘Allah tarafından kendilerine verilen özel bir hediye olarak değerlen ‘UAEK kurallarına uyuyoruz’ Nükleer yakıtı elde etmek için uluslararası kurallara uyduklarını, UAEK kurallarına göre hareket ettiklerini kaydeden Ahmedinejad, ‘‘Bu konuda endişelerinin olmadığını, çünkü nükleer enerji hakkını kendilerine uluslararası yasaların verdiğini’’ söyledi. Ahmedinejad, uranyum zenginleştirme çalışmalarının sürdüğü Na dirdiklerini’’ de kaydetti. İran’ın nükleer programına ilişkin gelişmeleri yerinde görmek için önceki gece Tahran’a gelen El Baradey, dün önce İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Gulamrıza Agazade ile bir araya geldi. İran Atom Enerjisi Kurumu’ndaki görüşme, kapalı kapılar arkasında yapıldı. El Baradey daha sonra Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani ile görüştü. El Baradey rapor hazırlayacak UAEK Başkanı gazetecilere, ‘‘soruna müzakereler yoluyla siyasi bir çözüm bulunması konusunda umutlu ol İKÖ’den olumlu adım İtalya’nın pes etmeyen Başbakanı’na göre ‘sonuç değişmek zorunda!’ KKTC’ye ‘Türk Devleti’ tanımı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği (İKÖPAB) daha önce ‘‘Kıbrıs Türk Müslüman Toplumu’’ adıyla gözlemcilik yapan KKTC’nin adının ‘‘Kıbrıs Türk Devleti’’ olarak değiştirilmesine ilişkin tasarıyı oybirliği ile kabul etti. Buna göre hükümet ve devlet başkanlarının oluşturduğu İKÖ Konseyi’nin ardından İKÖ Parlamentosu da KKTC’yi toplantılara ‘‘gözlemci devlet’’ olarak çağıracak. Ancak KKTC’nin gözlemcilik statüsü değişmediği için kararın tanıma bağlayıcılığı bulunmuyor. İstanbul’daki Conrad Otel’de 2 gün süren konferans dün sona erdi. Kararı değerlendiren TBMM Başkanı Bülent Arınç ‘‘Bu çok ileri bir adımdır’’ dedi. Arınç, gazetecilerin ‘‘Kıbrıs Türk devleti nitelemesi KKTC’nin bir devlet olarak tanınması açısından nasıl bir anlam ifade ediyor mu?’’ sorusuna karşılık ise ‘‘Bundan sonra bu ülkeler, ‘Kıbrıs devletini tanıyacaklardır’ değil. O aşamada değiliz’’ diye konuştu. Öte yandan KKTC ve Türk diplomatik kaynaklarından edinilen bilgilere göre, İKÖ’de görüşülen karar tasarısı Kıbrıs’ın İKÖ’ye üye devletler tarafından tanınmasını içermiyor. Bu karar tasarısı ile KKTC’nin gözlemci statüsü değişmezken 2004 yılında gerçekleştirilen İKÖ Hükümet ve Devlet Başkanları doruk toplantısında alınan aynı yöndeki karar güçlendiriliyor. Türk diplomatik kaynakları, kararın büyük bir adım olduğunu belirtirken, KKTC’nin ‘‘gözlemcilik’’ statüsünün ‘‘üye ülke’’ şeklinde değiştirilmediği sürece herhangi bir tanımanın söz konusu olmadığını belirtiyorlar. KKTC’nin eski Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç da yaptığı değerlendirmede, karar tasarısının kabul edilmesinin KKTC’nin tanınması anlamına gelmediğini ancak ‘‘Annan Planı ölmüştür’’ diye Kıbrıs Rum Kesimi lideri Tasos Papadapulos’a bir yanıt niteliği taşıyabileceğini kaydediyor. Bulunç, ‘‘Bu da Annan Planı’nın İKÖ Parlamenterler Birliği tarafından kabul gördüğünü gösterir ki, bu durum KKTC’nin yok olması anlamına gelmektedir’’ değerlendirmesini yapıyor. Berlusconi: Şike var ? Prodi'nin merkez sol ittifakını “oy çalmakla” suçlayan Silvio Berlusconi, sonuçları kabul etmiyor. Suçlamalara Romano Prodi’nin yanıtı ise şu: Berlusconi artık gitmeli! NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi ‘‘hatalı oy sayımından’’ söz etmiyor. 25 bin oyla ‘‘kıl payı zafer’’ kazanan Prodi’nin merkez sol ittifakını doğrudan doğruya ‘‘oy çalmak’’ ve ‘‘sandıkta şike yapmakla’’ suçluyor. Ülkenin demokrasi tarihinde benzerine rastlanmayan bir suçlama bu. 1948’den bu yana yapılan demokratik seçimlerin hiçbirinde kaybeden taraf, sonuçları ‘‘reddetmemiş’’ ve hiçbir başbakan muhalefeti ‘şike’ ile itham etmemiş!.. ‘‘Bu sonuç değişmek zorunda!’’ diyen Başbakan’ın tüm teamül ve kuralları hiçe sayan dayatmasını, sabrı taşan Romano Prodi, ‘‘Yeter’’ diyerek yanıtlıyor: ‘‘Berlusconi artık gitmeli!’’ ‘‘Berlusconi’nin hedefi, aldığımız zaferi kirletmek. İçişleri Bakanlığı ve valilikler, Başbakan’ın emrinde. Hangi şikeden söz ediyor? Dalavereye alışık olan Berlusconi, kendini kandırıyor. Sahtekârlığa alışık olanlar böyle kendilerini de kandırır. Sandık sonucunu kabullenmeyen hiçbir siyasi parti çıkmadı. Bu, Berlusconi’ye yol göstermemiz için başlı başına yeterli bir nedendir!’’ ‘‘İtalyan demokrasisi, bir karambol mizanseninin gölgesinde kalamaz. Berlusconi seçim sonuçları üzerinde böyle bir kuşku yaratmayı hedefliyor... Timsah, siyasi yenilgiyi; bir Güney Amerika olayına dönüştürmek peşinde. ‘Yenilgi tanımayan adam’ mitosuna leke düşürmemek adına, olağan bir iktidar değişimini; son çırpınışlarıyla sabote etmeye teşebbüs ediyor.’’ Amiral gazete ‘‘Corriere della Sera’’da ‘‘Tehlikeli Oyunlar’’ başlığıyla yayımlanan bir başyazı da özünde aynı şeyi söylüyor ve Çizme’nin bir ‘‘Florida sendromuna tahammülü olmadığını, ABD’den farklı olarak İtalya’da olası bir yeniden sayımın sonuçlarının, konsensüsle karşılanmayacağını’’ belirtiyor. ‘Benden kurtulamazsınız’ Başbakan Berlusconi’nin ‘‘sandık sonuçlarını değiştirmek ve seçim sonuçlarının meşruiyetine gölge düşürmek’’ konusunda ‘‘kararlılık gösterdiğine’’ işaret eden yazı; bu tehlikeli oyuncunun kısaca önünün kesilmesi gerektiğini ifade ediyor. İki yazı da, Berlusconi’nin ‘‘şike tartışmasını’’ sorgulayan gazetecilere alaylı bir tonda verdiği; ‘‘Benden kurtulduğunuzu mu düşünüyordunuz?’’ yanıtının yaptığı tehlikeli çağrışıma dikkat çekiyor. ‘‘Şimdi ne olacak’’ sorusuna gelince, önce ‘‘itiraz edilen (43 bin) oyun bugün yarın sonuçlanacak yeniden sayımını’’ beklemek gerekiyor. Bu, her seçimden sonra uygulanan standart bir prosedür ve tüm oyların sil baştan sayılmasını değil, sadece ‘‘tartışmalı sandıkların’’ yeniden sayımını ifade ediyor. Çad’da isyan çıktı ? N’DJAMENA (AA) Çad’da Devlet Başkanı İdriss Deby’yi devirmeyi amaçlayan isyancı güçler dün başkent N’djamena’nın bazı bölgelerine girdi. Değişim İçin Birleşik Güçler adlı isyancıların, Sudan tarafından kendisini devirmek amacıyla kiralanan paralı askerler olduğunu iddia eden Deby, bu güçlerin başkentten püskürtüldüğünü öne sürdü. Ülkedeki Fransız uçaklarının doğudaki bazı kentleri bombaladığı iddia edildi. İsyancıların Fransa’daki temsilcisi Laona Gong, bombardıman nedeniyle çok sayıda sivilin öldüğünü ya da yaralandığını söyledi.Fransa ise iddiaları resmen yalanladı ve Mirage tipi bir uçağın başkentin doğusunda sadece ‘‘uyarı ateşi’’ açtığını savundu. Ve Ciampi ile bilek güreşi Seçim sonuçlarının yönünü değiştirecek boyutta bir hata payını şu aşamada kimse beklemiyor. Oyların 2000 yılındaki Bush Gore başkanlık yarışında olduğu gibi baştan sona yeniden sayılabilmesi için; İtalya’da ‘‘özel bir hükümet kararnamesi’’ çıkartmak gerekiyor. Berlusconi, ‘‘Şike var!’’ derken bunu talep ediyor. İtalya’da kurumlar arası ‘‘denge unsuru sayılan’’ ve büyük inandırıcılığa sahip olan Cumhurbaşkanı Ciampi böyle bir kararnameyi imzalamayacağını söylüyor. Görevi 18 Mayıs’ta sona eren ve ikinci bir ‘‘7 yıllık dönem’’ için cumhurbaşkanlığı yarışında en güçlü aday olarak gösterilen Ciampi; parlamentoyu ‘‘kıl payı farkla’’ ikiye bölen sağla sol arasında süregiden bu güreşin ortasında. Ne normal şartlar altında başbakanlığı en kısa zamanda teslim alması gereken merkez sol ittifak lideri Prodi’ye görevi vermek için acele etmeye yanaşıyor; ne Berlusconi’nin talep ettiği olağanüstü kararnameye imza atmayı kabul ediyor. Mayısta belli olacak cumhurbaşkanlığı yarışının aktörleri kesinleşmeden, siyasi panaromanın netleşmesi güç. O zamana dek Prodi, ‘‘söke söke aldığı kıl payı zaferden’’ vazgeçmek istemiyor ve müstakbel kabinesi ile hükümet programını hazırlıyor. İtalyan seçimlerinin sonuçları ‘‘uzatmalı maç’’ gibi. Her dakika yeni bir sürprizin yaşandığı maçı, yedi düvel ağzı açık izliyor. ‘Timsahın Zehri’ Çok hırçın geçen ‘‘seçim kampanyası’’ İtalya’da oylamadan dört gün sonra hâlâ devam ediyor. Sokaktaki adamın kafası karışık. Gazete yorumları çok sert. Ülkenin en popüler gazetesi ‘‘Repubblica’’nın birinci sayfasında yer alan bir başyazı, örneğin, ‘‘Timsahın Zehri’’ başlığını taşıyor. Yönetmen Nanni Moretti’nin ‘‘Berlusconi iktidarını’’ konu alan son eseri ‘‘Caimano Timsah’’ filmine gönderme yapan yazı, özetle ‘‘İtalya’nın ‘timsahın’ saldırısı altında olduğunu’’ söylüyor. ‘‘Timsah’’la kastedilen tabii bire bir Berlusconi. ‘‘Hayvanlar âleminin’’ en keskin dişli, en parçalayıcı, en agresif, en çirkin, en sinsi, en tehlikeli ve itici yaratığını ‘‘Berlusconi metaforu’’ olarak kullanan Moretti’nin ‘‘siyasi jargona’’ armağan ettiği bu kavramdan hareketle yola çıkan yazı; ‘‘şike’’ tartışması açan ‘‘tek liderin Berlusconi olduğuna’’ dikkat çektikten sonra, ‘‘Bu, yenilgiyi reddeden, kuşatılmış bir adamın tepkisidir’’ diyor ve özetle şunları ekliyor: ABD’ye nükleer tazminat ? MAJURO (AA) Pasifik’te bulunan Marshall Adalar Cumhuriyeti’ndeki Bikini mercanadasının yetkilileri, ABD’nin yaklaşık 50 yıl önce yaptığı nükleer denemeler nedeniyle ödemeyi taahhüt ettiği, ancak bugüne kadar ödenmeyen yaklaşık 560 milyon dolarlık tazminatı alabilmek için yargıya başvurdu. ABD, nükleer denemeler nedeniyle ada sakinlerini 1946’da göçe zorlamış, burayı terk edenler 1948’de komşu ada Kili’de yaşamaya başlamıştı. Birinci Dünya Budist Forumu Dış Haberler Servisi Birinci Dünya Budist Forumu Çin’in doğusundaki Zhejiang eyaletine bağlı Hangzhu şehrinde başladı. Yaklaşık 30 ülkeden 1000’e yakın Budist rahip ve rahibenin katıldığı forum, ‘‘komünist’’ Çin’in tarihindeki ilk uluslararası dini bir toplantıya evsahipliği yapması özelliğini taşıyor. Dört gün sürecek foruma daha ilk günden Pekin’in tartışmalı hâkimiyeti altındaki Tibet konusu damgasını vurdu. İnsan hakları örgütleri tarafından Tibet’te Budist kültürünü bastırmakla suçlanan Çin, uluslararası toplantıya Tibet’in ruhani lideri ve 1959’dan bu yana sürgünde yaşayan Dalay Lama’yı davet etmedi. Pekin yönetimi Dalay Lama’yı Tibet’te özerklik talep ettiği için ‘‘ayrılıkçı’’ olarak nitelendiriyor. Çin, insan hakları örgütleri tarafından Tibet’te özerkliği savunan ve Dalay Lama’dan yana olan rahiplere kötü muamelede bulunmakla suçlanıyor. İgelişmeler talya’daki seçimlerden zaferle çıkan sol ittifakın lideri Prodi’nin sabrını taşırsa da yürüyüş yaparken gazetecilere gülümsemeyi ihmal etmiyor. (Fotoğraf: REUTERS) Türklere oy hakkı verilmedi ?LEFKOŞA (AA) Kıbrıs Avrupa Birliği Derneği (KAB), 21 Mayıs’ta Güney Kıbrıs’ta yapılacak genel seçimler için 78 Kıbrıslı Türkün “seçme ve seçilme hakkını kullanmak’’ için yaptığı başvurunun reddedildiğini bildirdi. KAB Başkanı Ali Erel ve Mustafa Damdelen tarafından yapılan ortak açıklamada, “Red cevabının alındığı günden itibaren mahkeme süreçlerinin önü açılmış oldu. Kıbrıs Cumhuriyeti Yüksek Mahkemesi ve paralelinde diğer hukuk süreçlerinin hemen başlatılacağı’’ kaydedildi. CUMHURİYET 11 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear