24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 2006 ÇARŞAMBA 4 HABERLER CHP’nin Unakıtan hakkında verdiği 3. gensoru önergesinin de gündeme alınması reddedildi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Tökezleyen bakana’ destek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP, CHP’nin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında 6 ay içinde verdiği 3. gensoru önergesi oylamasında da ‘‘tökezleyen bakanına’’ sahip çıktı. CHP’nin önergesinin gündeme alınması 171 ‘‘kabul’’ oyuna karşılık 340 oyla reddedildi. Bayburt Bağımsız Milletvekili Ülkü Gökalp Güney ise çekimser oy kullandı. AKP’li muhaliflerden 6 milletvekilinin oylamaya katılmaması dikkati çekti. CHP’nin Maliye Bakanı Unakıtan hakkında verdiği gensoru önergesine ilişkin görüşmeler dün TBMM Genel Kurulu’nda yapıldı. Gensoru önergesinin gündeme alınması için yapılan oylamada AKP grubunun firesi 6’ya yükseldi. Önceki gensoru oylamasında sadece 3 fire verilmişti. TBMM Başkanı Bülent Arınç ve birleşimi yö ‘Yurtsever Ekonomi’ ve Sınıf Savaşları Avrupa’da toplumsal muhalefet anayasaya ‘‘hayır’’ deyince ‘‘siyasi birlik’’ süreci durmuştu. Şimdi de ‘‘yurtsever ekonomi’’ sloganıyla yükselen korumacılık eğilimleri ekonomik birlik sürecini aksatmaya başladı. Bu iki gelişme arasında organik bir bağ var. ? 171 kabul oyuna karşılık 340 oyla reddedilen gensoru önergesinin oylamasına 6 AKP’li mazeretsiz olarak katılmadı.‘‘Artık burama geldi’’ diyen Unakıtan, ‘‘İddialarını ispat edemeyen şerefsizdir, adi müfteridir, hoplatırım’’ gibi ifadeler kullandı. Unakıtan, oğluyla ilgili savlara, ‘‘Türkiye’nin gündemini 2 kutu yumurtaya bağladınız, çocuklar sanki yumurta değil de uçak satıyor’’ yanıtını verdi. neten TBMM Başkanvekili Sadık Yakut dışında 17 AKP’li oylamaya katılmadı. Muhaliflerden Turhan Çömez, Abdullah Çalışkan, Ertuğrul Yalçınbayır, Fuat Geçen, Halil Kaya ve İbrahim Hakkı Aşkar mazeretsiz olarak oylamaya gelmedi. Oylamaya katılmayan diğer AKP milletvekillerinin adları da şöyle: Atilla Başoğlu, Abdullah Torun, Ziyaettin Yağcı, İsmail Alptekin, Cavit Torun, Murat Mercan, Egemen Bağış, Halide İncekara, Mehmet Tekelioğlu, Erol Aslan Cebeci, Fazlı Erdoğan. CHP’nin Unakıtan hakkında verdiği gensoru önergesi görüşmeleri sırasında gergin dakikalar yaşandı. ne, diyorum, kimseye şudur demiyorum’’ demekle yetindi. Unakıtan’ın diğer bazı açıklama ve savları şöyle: Eşine tahsis edilen araba: İstanbul’a gittiğim zaman eşime ve bana araba tahsis ediliyor. Arabanın kaçak araba olduğu, benzinin defterdarlıkça ödendiği iddialarının aslı astarı yok. Kızının Vodafone ile ilişkisi: Kızımın Telsim ihalesinde Vodafone’a aracılık ettiği iddiası çirkin ve yalan. Bir defa bunu iddia ediyor musunuz, hiç kıvırtmayın, yoksa ağır konuşacağım, hoplayacaksınız. Edepsizce iddialarda kimse bulunmasın. Kızımın, 14 Kasım’da değil 5 Eylül’de söz konusu firmaya gittiği doğru, ama teknik bilgi almak için. Kendi ürünlerini tanıtmıştır. Oraya mal satmak için de gitmedi. 150 tane adam gitmiş görüşmeye. Bakan kızı ise görüşemeyecek, gidemeyecek, konuşmayacak mı? Tüm iktidar ‘yurtsever’ hükümetlere!! Avrupa Birliği hiçbir zaman bir uygarlık projesi olmadı. Böyle satıldı ama o her zaman, DemirKömür Birliği’nden bu yana büyük sermayenin kendini savunma ve avlanma alanlarını genişletme projesi oldu. Büyük sermaye (özellikle, TransAvrupa ve Transatlantik fraksiyonları) Avrupa’da avlanma alanlarını genişletecek, hareket olanağını arttıracak bir Ortak Pazar, ortak para birimi ve nihayet neoliberal ilkelere göre düzenlenmiş (serbestleştirilmiş ve özelleştirilmiş) birleşik bir Avrupa ekonomisi oluşturmayı amaçlıyordu. Ancak büyük sermayenin çıkarları homojen değildi: Transatlantik (ABD sermayesiyle bütünleşmiş) fraksiyon, ABD’ye rakip yaratmayacak gevşek bir siyasi birlik amaçlarken TransAvrupa (Avrupa çapında) sermaye grupları, kendilerini uluslararası alanda koruyabilecek bir AB blokunun oluşmasına hizmet edecek bir siyasi birlik amaçlıyorlardı. Anayasa, toplumsal muhalefete takılınca, Transatlantik fraksiyonu rahat nefes alırken, TransAvrupa fraksiyonuna yakın gözlemciler, Brüksel merkezli reform (neoliberalizm) döneminin sona erdiğini, reform (ekonomiyi/siyaseti sermayenin gereksinimlerine göre şekillendirme) sürecinin artık, meşruiyet zeminleri daha güçlü olan ulusal hükümetlere kayacağını öngörüyorlardı. Bu tartışmalar bize, o zaman, TransAvrupa sermayesinin, dikkatini ulusal hükümetler üzerinde yoğunlaştıracağını, ulusal çapta ‘‘mali/sınai oligarşilerin’’ etkilerindeki bu yükselişi gizlemek üzere ulusalcılığın, yabancı düşmanlığının güçlenmeye başlayacağını düşündürtüyordu. Özellikle enerji sektöründe hızlanan tekelleşme, ‘‘yurtsever ekonomi’’ söylemi ve korumacılık bu tehlikeli momente ulaştığımızı gösteriyor. ‘Şerefsiz’ tartışması Unakıtan, ‘‘Buraya gelip de çok büyük yalan söyleyen bir sözcü var, benim 2B arazimin Başbaka’a ait olduğunu söyleme cüretini gösteriyor. Gönlün yetiyorsa çık göster belgeni, ispat edemiyorsan şerefsizsin’’ deyince CHP sıralarından itirazlar yükseldi. Oturumu yöneten TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, Unakıtan’ı uyararak özür dilemesini istedi. Unakıtan, bunun üzerine ‘‘İddia edip de ispat edemeye ‘Sanki uçak satıyorlar’ CHP lideri, kendisine suçlamalar yönelten Unakıtan hakkında dava açacağını söyledi Baykal: Bu kaçıncı yalan ? Unakıtan’ın aciz, kendisini savunamayan, perişan bir halde iftiralarda bulunduğunu söyleyen Baykal, ekonomik kriz öncesinde parasını dövize yatırdığı savının doğru olmadığını belirtti. Baykal, ‘‘Bu eğer doğruysa siyaseti noktalayacağım. Doğru değilse Maliye Bakanı istifa edecek mi” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, gensoru görüşmeleri sırasında kendisine çeşitli suçlamalar yönelten Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında dava açacağını bildirdi. Ekonomik kriz öncesinde parasını dövize yatırdığı savının doğru olmadığını kaydeden Baykal, ‘‘Bu eğer doğruysa siyaseti noktalayacağım. Doğru değilse Maliye Bakanı istifa edecek mi, bu kaçıncı yalan’’ dedi. Unakıtan’ın ‘‘gaspçı’’ suçlamasını ‘‘zavallı bir yalan’’ diye niteleyen Baykal, bu savı da yargıya taşıyacağını bildirdi.CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, gensoru görüşmelerinin tamamlanmasından sonra düzenlediği basın toplantısında, ‘‘Unakıtan’ın aciz, kendisini savunamayan, perişan bir halde iftiralarda bulunduğunu’’ söyledi. Baykal, ‘‘Ona buna çamur atan bir Maliye Bakanı. Kur patlamadan önce alım yaptığıma dair ciddi bir ithamda bulundu. Eğer bu doğruysa siyaseti noktalayacağım. Bu iftira daha önce yazıldı, ben de dava açtım. Maliye Bakanı hakkında da dava açacağım’’ dedi. Evinin hiçbir imar sorununun olmadığını kaydeden Baykal, ‘‘Hiçbir işgal, gasp yoktur, havuzumuz yoktur’’ dedi. Baykal, lojmanda oğlunun oturduğu savıyla ilgili sorulara ‘‘O zamanki yönetmelik, uygulama ve TBMM Başkanlığı’nın bilgisi dahilinde bir uygulama olmuştur’’ karşılığını verdi. Unakıtan’ın ‘‘dedikodu yaptığını’’ vurgulayan Baykal, eşinin malvarlığıyla ilgili sözleri konusunda da ‘‘Servet beyanımı yasanın öngördüğü şekilde verdim. Bakan, boş konuşuyor’’ açıklamasını yaptı. B ‘Hortumcular Vadisi Türkiye’ CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu da Unakıtan’ın Kızılcahamam’da dağıttığı ‘‘Hakkımdaki haksız, yersiz, gerçeklerle bağdaşmayan ve maksatlı iddialar ve gerçekler’’ adlı kitapçığı göstererek buradaki çelişkili ve yanlış ifadelere dikkat çekti. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘TBMM kürsüsünde oğlunuzun yumurtasının reklamını yapmanız hangi ahlakla bağdaşır? Sizin çocuklarınız İsrail’e Ofer’in uçağıyla gitti mi? Siz Ofer’in uçağıyla niçin İtalya’ya gittiniz? Bunun arkasında Milli Piyango ihalesi var mı yok mu? 53 dönümlük 2B arazisinin aslında Başbakan’a ait olduğu, emin kişi olarak Maliye Bakanı’nın üzerinde göründüğü bu kürsüden söylendi. Arazi size mi ait, Başbakan’a mı ait? Kurtlar Vadisi dizisi, filmi çok beğenildi. Yönetmenine sesleniyorum: Hortumcular Vadisi Türkiye, diye dizi yapın. Arada konulacak yumurta reklamlarında da sayın Bakan oynayabilir.’’ Anavatan lideri Erkan Mumcu da, önceki gensoru görüşmeleri sırasında 2B arazilerine ilişkin sözlerinin tutanaklarda olduğunu anımsatarak ‘‘Söylenecek daha fazla bir şey yok. Unakıtan da mülkün sahibi de gerçeğin ne olduğunu çok iyi biliyor” dedi. Unakıtan’a ‘tesadüf’ sorusu Haber Merkezi CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na ayrı ayrı soru önergesi verdi. Şimşek, Unakıtan’ın yanıtlaması istemiyle sunduğu önergede, ‘‘Çocuklarınızın bir dönem ticari ilişkiye girdikleri ve yapılacak ihale öncesinde tartışmaların yaşanmaması için ortaklığından çekildikleri anlaşılan firmaların sizin bakan olduğunuz bir dönemde, teklif ettikleri bedelden daha düşük teklifler olmasına karşın ihale kazanmaları bir tesadüf müdür? Yoksa sizin nüfuz kullandığınızın bir göstergesi midir?’’ diye sordu. CHP’li Şimşek, Maliye Bakanı’nın çocuklarının bir dönem ortak olduğu firmaların kazandığı ihaleleri TBMM gündemine taşıdı Atalay ve Yıldırım için de önerge Şimşek, Bakan Atalay’a yönelttiği soru önergesinde de TRT2’nin sabah bülteninde kamuoyunda ‘Adnan Hoca’ olarak bilinen kişinin bir gazetede yayımlanan haberine ilişkin tekzip metninin ne amaçla okunduğunu sordu. Şimşek, Yıldırım’a ise Türk Telekom’un 2005 yılı kârının neden açıklanmadığını, Telekom’da hisse devrinin ardından yönetim kurulu üyesi olan Metin Ercan’ın kimi temsil ettiğini sordu. Likit yumurtaya KDV indirimi: Sadece pastörize yumurtaya değil et, süt, yumurta, kâğıda da indirim yapıldı. Bakanlar Kurulu kararıyla 2004’te yaptık. Kalemin ve defterin KDV’sini de indirdik, ya oğlum kâğıt işi yapsaydı? Ülkenin gündemini, 2 paket yumurtaya bağladınız. Sanki çocuklar yumurta değilde, uçak satıyor? Bu mütevazı şirketler, Türkiye’nin ilk 10 firması arasına mı girdi? Unakıtan otel: Lojmanda oturuyorum. Benden öncekiler nasıl oturmuşsa ben de oturuyorum. Zekeriya Temizel de oturuyordu, niye laf etmiyorsunuz? Yasalar çerçevesinde oturuyorum, kiramı ödüyorum. Sayın Baykal kendi milletvekilliği döneminizde size tahsis edilen lojmanda oğlunuzu oturttunuz mu oturtmadınız mı, onu söyleyin. Bunu gazeteler yazmaya başlayınca apar topar çıkarıyor. Kendiniz aynaya bakın. Baykal’ın evi: Burası Angora evleri. Orada kamuya ait işgal ettiğiniz yeri boşalttınız mı, boşaltmadınız mı? Boşaltmadıysanız gaspçısınız? Kaçak yaptığınız havuzu yıktınız mı? Gazi Erçel, krizde parasını dolara çevirdi diye kıyamet koptu. Baykal çevirdi mi çevirmedi mi? Olcay Hanım’ın servetini neden açıklamıyorsunuz? Unakıtan’ın ‘‘şerefsiz’’ ithamı üzerine söz isteyen CHP’li Ali Kemal Kumkumoğlu, AKP sıralarından ‘‘Seni kastettiğini nasıl anladın’’ itirazları üzerine, ‘‘Terbiyesizlik yapma’’ diye bağırdı. AKP’lilerin özür aykal’ın evinin bulunduğu dilemesini istemesi üzeriAngora evlerinin ne Kumkumoğlu, ‘‘O kulfotoğraflarını gösteren landığı lafı geri alsın, ben Unakıtan, “Orada kamuya de alırım’’ dedi. AKP’lileait işgal ettiğiniz yeri rin protestoları üzerine boşalttınız mı, boşaltmadınız Kumkumoğlu, ‘‘Bu çirkinmı? Boşaltmadıysanız liği arkadaşıma bırakarak gaspçısınız?” dedi. Baykal ise geri alıyorum’’ dedi. Kumkumoğlu, şerefsizlikle itUnakıtan’ın suçlamasını ham edilen iddianın önce“zavallı bir yalan” diye ki gensoru görüşmelerinniteledi. (Fotoğraf:AA) de ANAVATAN lideri Erkan Mumcu tarafından kürsüde dile getirildiğini ve buna bir yanıt verilmediğini söyledi. Kumkumoğlu, ‘‘Bir şerefsizlik varsa bana mı aittir, 3 yıl birlikte görev yaptığınız o Bakanlar Kurulu’na mı aittir’’ dedi. Enerjide tekelleşme ve rekabet ‘‘Yurtsever ekonomi’’ söylemiyle, ulusal piyasayı, yerli şirketleri yabancılara karşı koruma refleksinin enerji piyasalarında ortaya çıkması rastlantı değil. Gündemde bir ‘‘enerji güvenliği’’ sorunu var. Birincisi, Avrupa petrol ve gaz açısından dışa bağımlı ve dünyada petrol ve gaz kaynaklarının tedariki istikrarsızlaşıyor, fiyatları yükseliyor; üzerlerinde jeostratejik bir ‘‘büyük oyun’’ oynanıyor. Şu ana kadar ABD bu ‘‘oyunda’’ herkesten bir adım önde. Diğer taraftan, Rusya’nın eski uydularına baskı yaparken enerji tedariki üzerindeki denetimini kullanması, ‘‘oyunun’’ kurallarında önemli bir değişiklik yarattı. Avrupa sermayesi enerji stratejisini, hem ABD’nin atılımına karşı kendini koruyacak hem de Rusya ile ilişkisini güvenli bir zemine oturtacak biçimde düzenlemek istiyor. ABD’nin ise Avrupa enerji piyasalarını kendi etki alanı içinde tutmak istemesi doğal. Bu diyalektiği, Avrupa enerji güvenliği tartışmalarında izleyebiliyoruz. Almanya, Rusya ile doğrudan bir gaz boru hattı oluşturma süreci başlatarak merkez Avrupa’nın tedarikini ABD yanlısı Polonya’nın hinterlandından alırken Brüksel Rusya karşısında bir monopson (tek alıcı) oluşturarak pazarlık gücünü arttırmak üzere, Rusya’yı da kapsayan bir ‘Avrupa Enerji Ortaklığı’ oluşturmayı amaçlıyor. Buna karşılık, ABD yörüngesindeki Polonya NATO’ya dayalı, Rusya’yı dışlayan bir strateji öneriyor (International Herald Tribune, 09/03). İkincisi, Avrupa enerji piyasaları gelecek yıl tümüyle ‘‘serbestleşecek’’. Bu piyasanın içinde güçlü bir yer tutmak, ulusal enerji güvenliği açısından çok önemli. Bu yüzden hükümetler, ülkelerindeki özel ya da kamu mülkiyetindeki büyük enerji şirketlerini birleşmeye teşvik ediyor, başka ülkelerdeki stratejik şirketleri ele geçirmelerine yardımcı olmaya çalışıyorlar. Almanya’da E.On, Ruhr Gaz’ı alır, İspanyol Endesa’ya talip olurken İspanyol hükümeti Endesa’yı Gaz Naturel’le birleşmeye, E.On’un girişimini engellemeye çalışıyor. İtalyan Eni’nin Fransız Suez’i alma girişimini, Fransız hükümeti Suez’i Gaz de France’la birleştirerek engellemeye çalışıyor, Belçika hükümeti enerji piyasasının yüzde 90’ının Suez’in eline geçmekte olduğunu görünce telaşla çare aramaya başlıyor. Berlin’deki Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’nden enerji uzmanı Prof. Claudia Kemfert’in işaret ettiği gibi Avrupa enerji sektöründe, 10 yıl içinde tüm piyasanın, üçdört (Alman, Fransız, Rus ve İtalyan) büyük şirketin eline geçmesine olanak sağlayacak bir dinamik yaşanıyor (IHT, 03/03). Bu sırada hükümetler, ulusal çıkarları koruyoruz, bahanesiyle, Fransa’daki Suez ve Gaz de France birleşmesinde (eğer gerçekleşirse) olduğu gibi, hizmet sektöründeki kamu işletmelerini özelleştirmenin yeni bir yolunu buluyorlar: Suez ile birleşince, GdF’ içindeki kamu hisselerinin oranı yüzde 70’ten yüzde 30’lara gerileyecek. Le Monde, hükümetle büyük tekeller arasında enerji sektöründeki girift ‘‘ahbap çavuş’’ ilişkilerine değindikten sonra ‘‘bu suç ortaklığının diğer sektörlerde de uygulanmasını ne engelleyebilir’’ diye soruyor (07/03). Oligarşilerin dünyasına hoş geldiniz! ergin.yildizoglu?gmail.com ‘CHP uslanmıyor’ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, önergenin reddedilmesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, ‘‘Gensoru ciddi bir olay, sulandırmak doğru değil. Görüyorsunuz işte CHP ders üzerine ders alıyor ama uslanmıyor’’ dedi. Genel Kurul’daki görüşmelerin ardından Meclis’teki makamına geçen Erdoğan, Unakıtan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile görüştü. Berhan Şimşek. Bu soruyu neden sordum? Malum, Aliye dizisinin kadın kahramanı Sanem Çelik ile dizinin yönetmeni Kudret Sabancı arasında bir ilişki olduğu fotoğraflarla basına yansımıştı. Bu arada Kudret Sabancı’nın evli olduğu, eşinin de bu fotoğraflara çok sinirlenerek boşanmak için mahkemeye başvuracağı gazetelerde önemli haberler arasında yer almıştı. Sonraki beklenti ise bu ahlaki(!) sorun yüzünden Aliye dizisinin izlenme oranının düşeceği ve de yayından kaldırılacağıydı. Dünkü gazetelere baktım, salı akşamları Aliye dizisinin izlenme oranında birinciliği kimseye kaptırmadığı önemli bir haber haline gelmişti. Hatta Sanem Çelik’le Kudret Sabancı’nın görüntülerinin yer aldığı fotoğrafların yayımlanmasının ardından yüzde 38.5’lik izlenme oranıyla rakibi Kurtlar Vadisi’ni bile geride bırakmıştı. Aliye Dizisi Neden Hâlâ İzleniyor? Aliye dizisinin hâlâ izlenme oranının yüksek olmasına şaşmış gibi bir halimiz var. Gazeteler bunu yazıyor, bizler de ‘‘Dizi düştü düşecek’’ beklentisi içinde bekliyoruz. Halkımız ise bu beklentileri boşa çıkararak diziyi eskisinden daha fazla izliyor. Halkımız, Aliye dizisini neden izliyor? Bir aşk ilişkisine kızmasını beklediğimiz halkımız neden hâlâ diziyi bırakmıyor? Aliye dizisinin bazı bölümlerini izledim. Merakla izlediğim bölümleri de oldu. Ancak ben izlenme oranı açısından ölçü olacak birisi değilim. Ben halkımızın heyecanla izlediği dizilerin hiçbirini izlemiyorum. Arada bir gözüm Avrupa Yakası’na takılıyor, bazen de Yabancı Damat’a, o kadar. ??? Aliye, bir kadın öyküsü. Merkezinde kadın olan bir öykü. Bu açıdan bakıldığında, genel kültürümüzün tersine, merkezinde kadın olan ve yüksek izlenme oranına sahip epeyce dizi olduğu söylenebilir. Bu nokta ilginç. Anladığım kadarıyla dizi izleme oranını yükselten asıl kitle kadınlar. Her ne kadar memleketi yönetemeseler, maç saatlerinde televizyon ekranlarını kocalarına da kaptırsalar, izlenme ölçüsünün ana eksenini kadın izleyiciler oluşturuyor. Aliye, mağdur bir kadın. Aynı zamanda güçlü bir kadın. Kötü bir kayınvalidesi ve sevimsiz bir kocası var. Kendisine ilgi gösteren iyi kalpli, sevimli ve yakışıklı bir sevgili adayı da bu üçgeni renklendiriyor. Bütün bu ilişkilerde egemen olan erkekken bu dizide durum biraz daha karışık. Aliye belli ölçülerde inisiyatif gösterebiliyor. Zaafı ise her kadının olabileceği gibi çocukları. Çocuklarına olan sevgisi, kötü kocaya boyun eğmesine yol açabiliyor. Bu ilginç kurgunun kadınların ilgisini çekmesi çok doğal. Hem erkek egemen bir kültürün eleştirisi hem de buna direnen bir kadın figürü yer alıyor Aliye’nin kişiliğinde. Aslında son dönemde yayımlanan dizilerin pek çoğunda böyle bir kadın kimliğinin bir şekilde öne çıktığı söylenebilir. Bu durum, kadın izleyicilerin dizilerin yönünü belirleyebildikleri anlamına gelir ki bunun iyi bir durum olduğunu söyleyebiliriz. ??? Sanem Çelik’in Kudret Sabancı ile ilişkisine gelince... Orada başka bir hayat yer alıyor. İki yetişkin insan arasında bir ilişki yaşanıyor. Bu ilişkiyi ilgilendiren üçüncü taraf, Kudret Sabancı’nın eşi, haklı olarak ayrılmaya karar veriyor. Bu tutum da tamamen insani. Sanem Çelik’le Kudret Sabancı arasındaki ilişki de insani. İki insan birbirini sevebilir. Bir tarafın evli olması bir sorundur, ama böyle bir ilişkiyi engellemeye yetmeyebilir. Nitekim yetmemiştir de. Ayrıca bu meselede hep Sanem Çelik öne çıkarıldı. Sanem Çelik bekâr bir kadın. O nedenle onun bir erkekle olmasının ne gibi bir yanlış tarafı olabilir ki! Sevdiği erkeğin evli olması, onun değil erkeğin sorunu daha çok. Sonuç olarak halkımız, Sanem Çelik’in aşkıyla Aliye dizisini birbirine karıştırmadı. Böyle olacağını bekleyenler de yanıldılar. Halkımız sanıldığı kadar tutucu değil. Sanki biz gazeteciler ve haberciler daha tutucuymuşuz gibi geldi. Ne dersiniz? Şirin: Bakan’ın oğlu randevu almış ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anavatan Partisi İstanbul Milletvekili Emin Şirin, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında CHP’nin verdiği gensoru önergesi görüşmelerindeki konuşmasında, ‘‘Unakıtan’ın yalanının belgesini’’ açıkladı. Libananco adlı şirketin Türkiye aleyhine açtığı uluslararası tahkim davasında Unakıtan’ın oğlunun yabancı avukatlara aracılık yaptığı savlarına dikkat çeken Şirin, ‘‘Amerikalı avukat Mr. Moor’dan geçen perşembe günü Abdullah Unakıtan vasıtasıyla alınan randevu, hadise ortaya çıkınca iptal edildi. Unakıtan, Kızılcahamam’da dağıttığı kitapçıkta ‘söz konusu olayda yetkinin Enerji Bakanlığı’na verildiğini, aracılık iddialarının şerefsizce, haysiyetsizce olduğunu’ söyledi. Oysa Kızılcahamam kampından bir gün önce, 10 Mart 2006 tarihinde, bakanlığını ve Hazine’nin avukatlarını bizzat yetkili kılmış’’ açıklamasını yaptı. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear