24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT 2006 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr DİKMEN GÜRÜN TİYATRO DÜNYASINDAN YAZI ODASI SELİM İLERİ Bir özel gösteri... İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), mayıs ayında bir dünya prömiyerine imza atıyor: 16 dansçı, 36 at ve 15 müzisyenle İstanbul’a gelecek olan ünlü Zingaro Binicilik Tiyatrosu, 2006 yılı için hazırlamakta olduğu yeni gösterisinin açılışını ‘‘Fransız Baharı’’ kapsamında burada yapacak. Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları ve Tiyatro Festivali özel gösterisi olan Zingaro Tiyatrosu’na İstinye yokuşu üzerinde bulunan ve Sevil Sabancı tarafından kurulmuş olan S Uluslararası Binicilik Merkezi ev sahipliği yapıyor. Büyükler kadar çocukların da tat alacağı Zingaro Tiyatrosu, daha önceki bir yazımda kısaca değindiğim gibi, Versailles Sarayı Binicilik Okulu’nu açan ve hem oyuncu, hem eğitmen olarak çalışmaları daima büyük ses getiren Bartabas tarafından 1984 yılında kurulmuş. Topluluk, o günden bu yana, gittiği her ülkede uzun süreli kalıyor ve gösterileri kapalı gişe oynuyor. İstanbul’dan sonraki durak Avignon Festivali ve bir buçuk aylık bir süreci kapsıyor... Zingaro, Bartabas’ın çok sevdiği atının adı. Sanki biraz da onun anısını yaşatıyor bu tiyatro. İnsan ilişkilerinde yaşanan onca kopukluk ve şiddet, hayvanlara uygulanan onca eza ve cefa Zingaro’da atlarla kurulan sıkı bağlarla kıyaslandığında daha da düşündürücü bir boyut kazanıyor. Çok özel yetiştirilmiş, birbirinden yetenekli atlarla ve en az atlar kadar yetenekli dansçı ve oyuncu binicilerle kentimize gelecek olan Zingaro, 520 Mayıs tarihleri arasında sadece 12 gösteriyle çıkacak tiyatroseverlerin karşısına... Daha fazlasına, onların şaşkın bakışlarına karşın, biz cesaret edemedik... Koskoca İstanbul’da 12 bin izleyici çıkmaz mı? Tabii çıkar, çıkmalı da.. ama Tiyatro Festivalinin değişmeyen kaderi ‘‘sponsor’’ olunca önlemler de ona göre alınmak durumunda. Her neyse, gerçekten çok farklı bir deneyim Zingaro... Bu arada, belirtmekte yarar var, film festivali izleyicisi de daha önce gösterilmiş olan, Bartabas’ın ‘‘Mazepsinde, festival yöneticileri yeni çalışmaların yurtdışına açılmasına olanak yaratmak için gayret sarf ediyorlar.’’ Gösteri odaklı festivaller Yine Dostoyevski Dostoyevski nöbeti yeniden alevlendi. Artık derleyip toparlayamayacağımı kabullendiğim darmadağınık kitaplıkta Hammer’in bilmem kaç cildini ararken; bir kez daha Budala, Amcanın Rüyası, Ezilenler. Her nedense üçü yan yana. Bir zamanlar, herhalde bütün Dostoyevski’leri bir araya getirmeye çalışmışım... Dostoyevski, dünyayı abartılar toplamı olarak alımlıyor. Dışa vurulmuş büyük acılar. Büyük sahneler. Güneşli kış gününde bu sahnelerle yaşıyorum. Budala’da Nastasya Filipovna’nın ‘evini’ terk ettiği sahne. Cinler’de rezaletle sona eren taşra balosu. Amcanın Rüyası’ndaki her şeyin ortaya çıktığı son çağrı. Hep, iradenin alınyazısıyla şiddetli çatışması. Karşımıza çıkanlar, çoğunlukla, tutkulu kişilerdir. Olanaklarını aşan isteklerle yanıp tutuşurlar. O kadar ki, bu uğurda, kişisel kararları, istençleri, söz verişleri yenik düşer. Ama ‘gökyüzünden’, ‘Tanrı’nın elinden yönetiliyorlarmışçasına, yazgının doğrultusunda bir sona ulaşırlar. Kimileyin bir ‘budala’, onların ihtiras dolu dünyalarına, ermişleri, bilgeleri andırır bir suskuyla, suskunlukla katılır. Gerçi hiçbir şeyi düzeltemez. Kişilerin, varoluşları konusunda pek fazla fikirleri yoktur. Herkes boyuna konuşur, kendi varlık sebebini aranıp durur. Ne var ki, bu konuşmalar, o çılgıncasına tutkuları, tutkunlukları açımlamaz. ??? Dostoyevski, çağının Rusyası’nda büyük bir karmaşa ve anarşi hissediyordu. İç gerçekliğin ardına düşmüş romancı için, dış dünyadaki korkunç uğultu hem bir imkân, hem de bir köstek. Dostoyevski’nin birçok kişisi ‘öteki’ni de barındıracaktı artık. Yayımlandığı dönemde eleştirmenlerin hışmına uğramış Öteki, bana öyle geliyor ki, Dostoyevski’nin gelecek zamana, bugünün roman sanatına en büyük armağanıdır. Edebiyatın ‘içinden’ konuşabilenler, ‘Öteki’nin büyük etkisini yirminci yüzyıl romanında hemen ayırt ederler. Bu yüzyılın romanı da aynı eserin kasırgasına tutulacak... Hep ‘iki ruhlu’! Dostoyevski’nin kişileri, beklenmedik anlarda, içlerindeki ‘ikinci ben’in etkisiyle hareket ederler. Abartık iyiliklerinin de, abartık kötülüklerinin de kökeninde bu yatar. Galiba şöyle demek istiyorum: Dostoyevski romanındaki sahneler, yaşantılar, yaşayamadıklarımızın ama duyumsadıklarımızın, yaşamak için yanıp tutuştuklarımızın sahneleridir. ??? Karamazov Kardeşler’de İvan şöyle demek ihtiyacını duyar: ‘‘Sen bensin, ancak değişik yüzlü bir bensin.’’ Çıldırıya çok yakın bir duyuştur bu. Nastasya Filipovna’nın bir anda her şeyi, maddi gücünü sağlayan bütün olanaklarını bırakıp gitmeye karar verişi, canayaklı bir davranış olduğu kadar, sonsuz arınma isteğinin çok tutkulu bir ifadesidir. Yalnızca ‘para’yı reddediş değil, gelecekteki para düzenini de reddediş... Beyaz Geceler’le mi başlamıştı benim Dostoyevski maceram? O kısacık roman için çok gözyaşı dökmüştüm. Daha Cihangir’de oturuyorduk, ortaokula yeni başlamıştım. Elimde Dostoyevski kitapları, gün eşiğinde, tedirgin saatler. Bu sabah. Yine Karamazov Kardeşler’de, Staretz’in söyledikleri: ‘‘Size sırt çeviren, aşağılayan, söven, iftira edenlerden nefret etmeyin. Zındıklardan, kötüyü öğretenlerden, maddecilerden yalnız iyi olanlarından değil, çünkü, hele bu zamanlarda aralarında epey iyiler de bulunuyor kötülerinden de nefret etmeyin.’’ Nefreti durdurmak isteği, Dostoyevski’de belki bir saplantıydı. Gelgelelim insanı insan kılacak bir saplantı. Onun sonsuz merhamet, iyilik isteğinde, gelip geçici bir arınma, kaçış belirmiyor. Tam tersine, çok başka bir ihtilal manifestosu haykırıyor. Öneriler: Kitap / Plati, Enis Batur, Sel Yayıncılık, 2006. (Çok etkileyici bir yapıt.) stanbul Tiyatro Festivali için şöyle diyor bir yabancı yazar: ‘‘Türk tiyatrosunun önünde yeni kapılar açmak gibi önemli bir amaca hizmet ediyor. Bu nedenle, sanatçıları her anlamda heyecanlandıracak çalışmalar üzerine yoğunlaşmayı amaçlıyor. Bir yanda yaratıcılığın, öte yanda kültürel zenginliklerin iç içe yaşandığı dinamik bir ortam festival ortamı...’’ pa’’ ve ‘‘Chimene’’ filmlerini bir kez daha izleyebilecek. Bu hafta gösterinin biletleri satışa sunuluyor. Bir kitap İ Lisa Mulcahy Manhattan odaklı bir serbest yazar. Aynı zamanda tiyatro ile sıkı bağları olan bir eğitmen de. Brandeis Üniversitesi’nde yüksek lisans yaparken Edward Albee tarafından seçilerek onunla uzun süre çalışmış. Daha sonra Cambridge’de Amerikan Repertuvar Tiyatrosu ’na geçmiş. Cambridge Araştırma Grubu’nda, Boston’da çalışmalar yapmış ve bu arada Ma rieClaire’den Chigago Tribune, Stage, N.Y. Times gibi geniş bir ekseni kapsamış yazıları. 2003 yılında ‘‘Sahne Yorumları ve Tiyatro Eğitimi’’, 2005 yılında da ‘‘Tiyatro Festivalleri: Yeni Çalışmalar İçin Dünyanın En İyi Ortamları’’ adlı kitaplarını yayımlamış. Bu kitabında İstanbul Tiyatro Festivali’ne de geniş yer ayırmış. İlginç olan, yazar, belli ki birkaç kez festivale gelmiş, izlemiş ve gitmiş. Festivalin kapısını çalmadan... İki ana bölümden oluşan 234 sayfalık kitapta çalışmalarını üç grupta toplamış: Fringe Festivaller, GösteriOdaklı Festivaller, YazarOdak lı Festivaller. New York’tan Yeni Zelanda’ya uzanan bir liste bu. Yazar; ‘‘Neden bu festivalleri seçtim?’’ sorusuna şu yanıtı veriyor: ‘‘Yeni çalışmaları değerlendiren festivaller sanatçılar için olduğu kadar izleyenler için de bir vahadır. Bu kitabın temel amacı, yenilikleri destekleyen festivaller dünyasında dolaşmaktır. Burada yer alanlar bence bu misyonu en iyi şekilde yerine getiren festivaller. Kilit noktalarda bulunan festival yönetmenleri genç sanatçıları ve deneyimli toplulukları, yıldızları bir araya getiriyorlar. Bu tür buluşmaları destekliyorlar. Bunun öte İstanbul Tiyatro Festivali, Gösteri Odaklı Festivaller arasında yer alıyor. Bu grupta dikkat çeken diğer festivallerden bazıları şöyle sıralanıyor: BAM (Brooklyn Academy of Music), Caracas International Theater Festival, Festival D’Automne Paris, Göteborg Dance and Theater Festival, Holland Festival, Lincoln Centert Festival New York. Lisa Mulcahy; ‘‘Festival, Türk tiyatrosunun önünde yeni kapılar açmak gibi önemli bir amaca hizmet ediyor. Bu nedenle, sanatçıları her anlamda motive edecek çalışmalar üzerine yoğunlaşıyor. Gerçekleştirilen organizasyonlar salt yerli sanatçılara yönelik olmadığı için, bu alanda başarı sağlanıyor ve yurtdışından belli başlı sanatçı ve topluluklarla Türk sanatçılar arasında işbirliği zeminleri oluşturulmaya çalışılıyor. Dünya tiyatrosunun temsilcileri ile ortak yapımlar gerçekleştiriliyor. ‘Genç Tiyatro’ programı da ayrıca tiyatro ve dans dünyasında genç sanatçıları spot ışıkları altına çekiyor... İstanbul Tiyatro Festivali, uluslararası çapta yapıtlarla, atölye çalışmalarıyla tiyatro izleyicisine zenginlik katan bir olay’’ diyor ve yazısını şu sözlerle noktalıyor: ‘‘Festivalin teknik ekibi, örneğin Robert Wilson’un ‘Önceki Günler’ gibi zor bir yapımını kusursuz bir biçimde buluşturuyor seyirciyle. Attis Tiyatrosu’ndan Japan Arts Center’e, Thomas Ostermeier’den Wim Vanderkeybus’a pek çok önemli topluluk ve sanatçı İstanbul Festivaline konuk oluyor... Bir yanda yaratıcılığın, öte yanda kültürel zenginliklerin iç içe yaşandığı dinamik bir ortam festival ortamı.’’ GÖSTERİMLER 27 MART’A KADAR 5. İngiliz Kısa Film Günleri başladı Kültür Servisi British Council ve Ankara Sinema Derneği’nin birlikte düzenledikleri ‘‘5. İngiliz Kısa Film Günleri’’ başladı. 26 Mart’a kadar sürecek gösterimler Eskişehir, Ankara, Mersin, Sıvas, Konya, Isparta, İzmir ve Diyarbakır’da gerçekleştirilecek. Türkiye’deki izleyicilere İngiltere’de yapılan en yeni kısa filmleri izleme olanağı sağlayan 5. İngiliz Kısa Film Günleri, dört yıl önce dört kentte gösterimlere başlamış ve her yıl daha da büyüyerek geçen yıl sekiz kente konuk olmuştu. Film günleri kapsamında İngiltere’den gelen canlandırma ve kurmaca kısa filmlerin yanı sıra Türkiye ve Avrupa’dan genç yönetmenlerin filmleri de yer alacak. 5. İngiliz Kısa Film Günleri kapsamında ayrıca British Council’ın bu yıl ilk kez düzenlediği ‘‘DV 333 Üç Film Üç Ay Üç Dakika’’ adlı sayısal video film yarışmasında dereceye giren ilk 11 film de gösterilecek. Film gösterimleri bugünden başlayarak 1 Mart’a kadar Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Yerleşkesinde Sinema Anadolu’da, 24 Mart’ta Ankara’da Türkİngiliz Kültür Derneği Salonu’nda ve ayrıca özel öğrenci gösterimleriyle Ankara ve Gazi Üniversitelerinin iletişim fakültelerinde, 67 Mart’ta Mersin’de Mersin Üniversitesi Merkez Konferans Salonu’nda, 1011 Mart’ta Sıvas’ta Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezi’nde, 1314 Mart’ta Konya’da Süleyman Demirel Kültür Merkezi Malazgirt Salonu’nda, 1516 Mart’ta Isparta’da Süleyman Demirel Üniversitesi Kültür Merkezi’nde, 2223 Mart’ta İzmir’de Güzelyalı Kültür Merkezi ve Benal Nevzat Salonu’nda, 2526 Mart’ta Diyarbakır’da Diyarbakır Sanat Merkezi Çok Amaçlı Salon’da gerçekleştirilecek. 5. İngiliz Kısa Film Günleri’ne Türk yönetmenlerin yanı sıra İngiltere, Yunanistan, İsrail ve Kosova’dan da genç yönetmenler katılacak ve gösterimlerden sonra izleyicilerle filmleri ve sinema üzerine sohbet edecekler. Düzyazı bölgelerinden şiir devşiren şair ARİF DAMAR TEMAS Bir palmiye gibi uzak Geçen kışı bahçede geçirdim Çevre çitin üzerinde yağmur Gizler bahçeleri, soğutur Kimsesiz miydim, hiç değil Pencereler yanar durur, söner durur Payınca kederli, yeterince mağrur Başka dilden bir şeydi ama içimde hayat, Ardarda devrilen ufka bu körpe Tepelerden ağrı dalgaların önünde: Ona ondan da tenha, ondan da elgin Üstünde kolları ıssız sahilin Bir kaybolmuş enik, bir susmuş sema Bir ücra gömüydü dilim benim Uğultuyla iki yanıma salınarak Diyordum ki kök salmış rüzgârda uzak Bir palmiye gibi müziğinden, Yamaçlardan inen sükut içinde Bir şey söylenmiş idiyse Benim, söylenen Çitlerde yükselen şu kokulu Sarmaşıklardan gülden işittim bunu, Seninle sana içinde dilsiz Dolaşacağın defteri de gönderiyorum, Düşte parlar, günde nemli Kayadan ve yosundan Ayırıyorum seni Durup dinledim, kokladım takat ile Ciğerlerime doldurdum o Yaban’ın sesini: Telafi ise telafi, istila ise istila Görgü ise evet kör görgü için, Baktım, otun böceğin çitlerden öte Gözlerinin ta içlerine Ah: Ürpersem ne, ürpermesem ne Bildim gene de bilmenin Duydum fakat nedir, duymanın tesellisi Tıkalı kulak, yakarışlarla açılır Sızılarla nice kılcal kanal, Ve orda olmayan kimbilir Bir ana damar belirir Mehmet Taner ‘Kadersizlik’ gösterime giriyor ? Kültür Servisi Nobel Ödüllü yazar Imre Kertész’in aynı adlı romanından uyarlanan ‘‘Kadersizlik’’ 10 Mart’ta gösterime giriyor. Macaristan Almanya ve İngiltere ortak yapımı olan filmin yönetmenliğini Lajos Koltai yaptı. Film, babası ve üvey annesi ile birlikte yaşayan ve çocukluktan ergenliğe yeni adım atan Gyuri Körves’in Polonya’da göz altına alınarak bir trene atılıp Auschwitz kampına gönderilmesini ve yaşadıklarını konu alıyor. 1944’te henüz sadece bir ergenken gönderildiği Auschwitz’ten sağ çıkmayı başaran Kertész, toplama kamplarında yaşadıklarını temel alan romanı 196070 arasında 10 yılda yazdı. 2006/Ocak ayında çıkan aylık dergiler, 2 aylık ve mevsimlik dergilerden: Akatalpa, Aykırı Sanat, Berfin Bahar, Broy, Dize, Esmer, Evrensel Kültür, Hayal, Kitaplık, Lacivert, Nikbinlik, Şiiratı, Şiiri Özlüyorum, Onaltıkırkbeş, Ötekisiz, Tavır, Varlık, Yaba, Yasakmeyve ve Yazılıkaya’da yayımlanan şiirleri okudum ve inceledim. Bütün bu şiirler içinden Şiiratı dergisinde yer alan Mehmet Taner’in ‘Temas’ adlı şiirini Ayın Şiiri olarak değerlendirdim. Mehmet Taner 4 Aralık 1946 doğumlu. Üzülerek açıklarım ki ben Mehmet Taner’in dergilerde çıkan şiirlerinin dışında hiçbir kitabını okumadım. Bir süre önce YKY’den çıkan ‘Küflü Şimşek’ kitabı, yani toplu şiirleri için yayınevine başvurdum. Kitap tükeneli iki yıl olmuş ve yeni baskısı da yapılmamış. Bundan ötürü Taner’le ilgili yeterli bilgim hiç yok denecek kadar eksik. Şiiratı dergisindeki ‘Temas’ şiirini yazan bir şairin öteki şiirleri de çok güzeldir mutlaka. Bu durum karşısında beğenilerine güvendiğim Cemal Süreya ve Enis Batur’un Taner üstüne düşünce ve yargılarını aktarmak en doğru yoldur diyerek sözü önce Enis Batur’a verelim: ‘‘Mehmet Taner şiirinin farklılığı, uzayının durmadan düşünülüp tartılarak gerçekleştirilmiş olmasından kaynaklanır. Şüphesiz, bunu geniş ölçüde içerideki (içerikteki mi olacak?) aritmetik düzen de belirler. Ritmik doku, yoğunlaştırmaların bütüne dağılımı, ses ve renk zorlamaları, aruz, onda büyük bir sıkıntının alt edilmez bir iç sıkıntısının sigortasıdır.’’ Cemal Süreya, 28 Mart 1978’de Milliyet Sanat dergisinde: ‘‘Rahat, her an coşku kotaran düzyazı bölgelerinden şiir devşirmesini bilen bir anlatımı, İkinci Yeni’nin getirdiği olanakları açma, bir yerde de aşma çabası içinde.. yer yer aştığı da oluyor... Taner’in şiirinde imgeyle retoriğin tuhaf bir anlaşması var.’’ Mehmet Taner’in ‘Küflü Şimşek’ini belki bir sahafta bulurum. Deprem filmi Zilzal... PORTRE / MEHMET TANER İlk ve ortaokulu Alaşehir’de, liseyi İstanbul Bakırköy Lisesi’nde okudu (1966). İÜ İktisat Fakültesi’nde, Erzurum Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesi ve DTCF Tiyatro Kürsüsü’nde eğitim gördü. TRT radyolarında çalıştı. Tan Yayınnları’nı (19801985) kurdu, yayıncılık yaptı, Tan Seçkisi’ni çıkardı. Taner’in ilk şiiri ‘Rüzgârlı’ 1966 yılında Soyut’ta yayımlandı. Soyut, Türk Dili, Oluşum, Yazı, Tan, Yusufçuk, Edebiyat ve Eleştiri, Kitaplık gibi dergilerde şiirleri yayımlandı. İngiliz ve Amerikan şiirinden çeviriler, divan şiirinden bugünkü dile aktarmalar yaptı. ‘Ilık Kan’ (1970) ile TRT Yarışmaları Ödülü’nü, ‘Milliyet Sanat Övgüye Değer Genç Şair Ödülü’nü (1974), ‘Bir Denizin Çekildiği Kıyılar’ ile TDK Şiir Ödülü’nü (1981), ‘Küflü Şimşek’le ‘Antalya Altın Portakal Şiir Ödülü’nü (2000) aldı. Taner, çalışmalarını halen Ankara’da sürdürüyor. ‘Sunak’(1978), ‘Arka Oda’(1981), ‘Siperler’ (1997), Küplü Şimşek (1999) başlıca şiir kitapları. ? Kültür Servisi Türkiye’nin bağımsız film festivali ‘!f Istanbul’ kısa film yarışmasında ödüller törenle sahiplerine verildi. Festivalde yaklaşık 500 başvurunun arasından seçilen 168 film yarıştı. Geçen yılın birincisi genç yönetmen Deniz Buga, oyuncu Güven Kıraç, yönetmen Reha Erdem, ‘!f İstanbul’ koordinatörü Serra Ciliv ve sinema yazarı Fırat Yücel’in oluşturduğu seçici kurul, birinci olarak Mehmet Bahadır Er’in 17 Ağustos 1999 depremini konu alan ‘Zilzal’ adlı filmini seçti. Yönetmen Er bu ödül ile uluslararası bir film festivaline izleyici olarak katılma hakkı kazandı. Seçici kurul özel ödülleri ise Aksel Zeydan Göz’ün ‘Simone’ ve Umut Aral’ın ‘Çarpışma’ filmlerinin oldu. BUGÜN ? İTÜ MAÇKA YERLEŞKESİ’nde İTÜ Vakfı’nın düzenlediği, Anjelika Akbar konseri 20.00’de. (0 212 230 73 71) ? AKM’de 20.00’de İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin ‘Güldestan’ adlı dans gösterisi. (0 212 251 56 00) ? BABYLON’da 21.30’da ‘38 Yılda Nurhan Damcıoğlu’ adlı etkinlik. (0 212 292 73 68) ? CRR’de 20.00’de Daniel Hope’un keman resitali. (0 212 232 98 30) CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear