28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 ŞUBAT 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 TEV Kısa adı TEV olan Türk Eğitim Vakfı’nı nasıl bilirsiniz? Tabii ki iyi bilirsiniz. TEV Denizli Şubesi, şu sıra Mekke’ye umre gezisi düzenliyor; artık daha da iyi bilirsiniz! Yağmur Ekim Milletvekilleri çocuklarına kırmızı pasaport verilecekmiş... ‘‘Dokunulmazlık da verilsin!’’ HANİ bir profesör doktor vardı; rüyasında rahmetli şeyhini görmüş ve şeyhinin eğitim sistemi üzerine yaptığı uyarıları bir mektupla Başbakan’a bildirmiş; Başbakan gereği için mektubu Milli Eğitim Bakanlığı’na havale etmiş, bakanlık da bir kapak yazısı ile konuyu yani profesörün rüyasına giren rahmetli şeyhin yorumunu değerlendirilmek üzere Yüksek Öğretim Kurumu’na göndermişti. Anımsadınız değil mi? Bunun üzerine yurttaş Erol Çiçek’in, Başbakanlığın ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘‘rüya tabiri’’nin gereğinin yapılması yolundaki icraatı hakkında Orhangazi Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu da anımsamalısınız. Orhangazi Cumhuriyet Başsavcılığı, yurttaşın dilekçesini olayın geçtiği yere yani Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndermiş. BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Rüya Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 29.12.2005 gün ve Soruşturma No: 2005/149635, Karar No: 2005/95578 sayı ile kararını vermiş. Karar: Kamu adına takibata yer olmadığı! Niye takibata yer olmadığı da kararın içinde özenle belirtilmiş. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kamu görevlilerinin kendilerine gelen bir dilekçeyi işleme koymama gibi bir takdirlerinin bulunmadığına, bilakis işleme koymama halinde 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu’nun müeyyide getirdiğine değinmiş ve iddiaların yani şeyhin rüyada söylediklerinin değil de yurttaşın iddialarının ciddi bulgu ve belgelere dayanmadığına kanaat getirmiş. Irak kan gölüymüş. Hayır, Amerikan gölü! Doktor Operatör doktor Tekin Münür Ormancıoğlu: ‘‘1960’lı yıllarda doktor açığını kapatmak için İngiltere’ye çoğu Güneydoğu Asya ülkelerinden İngilizce bilenler gelip çalışmaya başladı. Derken İngilizcikler ölmeye başladı ve kıyamet koptu. İlgililere, duyarlarsa duyurulur!’’ Çok güzel bir karar. Ancak, ortada ilgili yasanın öngördüğü bir dilekçe yok... Başbakan’a, kendisini yakından tanıyan bir dostu tarafından gönderilmiş mektup var. Ama savcılık kamu görevlilerine gönderilen özel mektupları da ilgili yasa kapsamında dilekçe olarak değerlendirdiğine göre şimdi ortaya çok daha güzel bir durum çıkıyor. Nasıl mı? Aynen şöyle... Bundan böyle rüyasında Mustafa Kemal Atatürk’ü gören yurttaşların da Başbakanlık dahil tüm bakanlıklara ve kamu kuruluşlarına mektup yazarak Atatürk’ün uyarılarını iletmeleri söz konusu olacaktır. Başta Başbakan olmak üzere böylesi mektup alan herkesin de gereğini yapması yasanın gereği haline gelecektir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ne kadar teşekkür etsek azdır. İstanbul’da Bahar Havası Erikler tomurcuklandı. Kar kalkar kalkmaz bitkiler erken baharı müjdeliyor. Doğa devinimi insanı yeni coşkularaumutlara taşıyor. Umutlu olmak güzel şey, umuda yelken açmak daha da güzel... Ülkenin çeşitli yerlerinde iriliufaklı gruplar halinde ‘‘N’olacak memleketin hali’’ tartışmaları yoğunlaşmış durumda. Çilingir sofrası; bir dilim beyaz peynir, kavun ve Yeni Rakı’nın yerini umuda yolculuk tartışmaları aldı. Soframızı umutla süsler, sonra da oturup yeriz. Ne yapalım, nasıl yapalım yerine; ham yolda itişmekakışmaya öncelik verir, kim olsun kim olmasınla didişerek kalkarız sofradan. Çoğu zaman çatalbıçak, kılıçkalkana dönüşür. Sofralarımızdan dökülüp düşenlere sevinir, ayakta kalanları da biz ittiririz. Hepimiz birlikdayanışma nutukları atar, sonra da; birbirimizi görünce baltalı zagor oluruz. Düşmana zeval gelmez bizden, biz içimizden düşman türetir, doğrarız. Aç biilaç düşmüş, kursağına teslim olmuş yoksul halkımızı düze çıkarmak yerine kendimizi başa güreştirmek moda oldu mahallemizde. Ülkenin kaynaklarını tespit, doğru kullanma, artıkdeğer, katma değer yaratma tartışması yerine, güne takılıp dedikoduyu aşmayan zengin malızüğürt çenesi misali günleri, ayları tüketmekteyiz. Son 50 yıldır tartışılır; ülke kaynaklarının har vurulup harman savrulduğu... Toplumun eğitilmeyip üstelik de yanlış yönlendirildiği... ??? KİT’ler; yanlış istihdam, geri teknoloji, kendini yenileyememe yüzünden ‘‘devletin sırtında kambur’’ edebiyatıyla, topluma düşmanlaştırma propagandası tam oturunca özelleştirme adı altında peşkeş çekildi. KİT’lerin karkası hurdacıya satılarak özelleştirme parası ödendi, şehir içindeki arsaları da konutticaretturizm alanı olarak yeni rantiyeler üretildi. Son doğal kaynağımız, ormanlar yağma ile yüz yüze. Durup seyretmekteyiz. Allahtan Unakıtan diye bir ‘‘kuru gıdacı’’ var da... O AKP’nin bütün gizli saklı eylemlerini faş ediyor. Maliye ona babasından kalma.. dilediği gibi kullanmalı. Eşi Ahsen Hanım abla onun yaş gününde pembe kravatını unutmuyor. Ve Ahsen Hanım, sayın bakanı çok seviyor. Akıllı adam... Çocukları da öyle... Bunlardan zaman zaman zuhur ettiler. Sonlarını da gördük... Her şeyimiz bitti.. kaldı sakal tarağımız, bir bu eksikti. Dünyanın neresinde denklik sınavı yapılmadan doktorluk izni var. Türedi Arap sermayesiyle kirve olduk ya.. Her türlü soyguna açmak zorundayız ülkeyi. Adı da yabancı sermaye dostluğu oldu. Karşı çıksan yabancı sermayeye karşı çıkmış olucan ve evliyalar çarpacak seni!.. Not düşüyorum, bu kanun geçsin; bir yıla kalmaz binlerce zakkumcu, çin otlu sihirbaz, falcı, simyacı, cinci ve müneccim gibi bir yığın sahtekârın işgaline uğrar ülkem. Bin dolar doktora, doçentlik hatta profesörlük unvanı almış kasap ülkemizde tezgâh açabilir. Bu tür diploma sahibi olup bugün TBMM’de olan vekiller var. Hatta bir partinin genel başkanı bile var. Bu zavallı milletimize acıyın. Tezgâha açık milletiz. Bak diyorum, sizlerin de akrabayı taallukatınız vardır. Tezgâha düşünce iş işten geçer beyler... ??? Ülkemizin cetvelini eğdiler. Sol zaten pergel vaziyetindeydi. Sabahtan dön dolaş, akşam hep aynı yerdeyiz. Kısır, kabız, lafazan... Kısır kadın, doğurana ana yerine başka muamele çeker hesabı, bizim solcular da hak arama yerine servet düşmanlığı yapar oldular. Ziraatı modernleştirmeplanlama, hayvancılıkta yeni ve iyi tür üretme, tarımı sanayileştirme, yeni istihdam alanları açmak, tarih, kültür ve güneş turizmi ülkemizi pazarlamak, dünya toplumlarıyla karnı tokeğri pek denklik tartışması yapacağımıza, aşağılanmışlığı kabul eden Asyatik milliyetçilik çizgisinde Kavruk Hasan misali kavruk kavruk laf üretmekteyiz. Az insan, kaliteli hayat! Nüfus planlaması, eğitim planlaması, üretim planlaması gibi basit dertler edineceğimize birbirimizi çürütme kampanyalarına körükle katılmak bizi düze çıkarmaz! Eğri oturup doğru konuşmak üzere toplantılarınızı gün ışığında yapınız, solcu yurtsever arkadaşlarım... Hem kendinize, hem ülkemize daha faydalı şeyler çıkarabilirsiniz... gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 0212 672 73 79 SESSİZ SEDASIZ (!) Kerestenin mobilyaya döndürülmesi KERESTE deyip geçmeyin; ‘‘kereste’’ denince Kamil Acar’a kulak verin: ‘‘Küçücük bir tohumdan fidan, fidandan ağaç, ağaçlardan ormanlar meydana gelir. Ormandan seçilen ağaçlar kesilir. Kesilen seçkin ağaçların dal ve budakları temizlenerek tomruk haline getirilir. Tomruklar satılır, satın alınır. Satın alınan tomruklar hızara sokularak boy boy kereste haline getirilir. Keresteler satılır, satın alınır. Satın alınan keresteler, torna, tesviye, planya ve rende gibi aletlerle şekilden şekle sokulur. Şekilden şekle giren keresteler satılır, satın alınır. Satın alınanların Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Medya Akif Kökçe: ‘‘Medya nedir? Haber yerine reklam derdine düşmüş kitle iletişim araçları topluluğuna medya denir!’’ üzeri, cilalanarak, boyanarak, süngerler ve kumaşlarla kaplanarak adına mobilya denilen masa, dolap, büfe, vitrin, sandalye, koltuk, kanepe, karyola haline getirilir. Mobilya haline dönüşen kereste, mobilya saraylarında, mobilya sitelerinde satılır, satın alınır. Ormandan seçilerek kesilen bir ağacın, tomruğa, tomruktan keresteye ve keresteden mobilya haline dönüşmesinin her aşamasında satılma ve satın alınma vardır. Ormandaki diğer ağaçların ise çevreye verdikleri güzellikler ve karşılıksız iyiliklerle onurlu bir yaşamı vardır.’’ İngilizce bilen, argosu kuvvetli elemanlar aranıyor! 80 Yıl Öncesinden İki Anı MERİÇ VELİDEDEOĞLU 14 yıl önce bugün Hıfzı Veldet Velidedeoğlu aramızdan ayrılmıştı. Bir pazartesi günüydü; pazar yazısı bir gün önce gazetede yayımlanmıştı; sanırım acılarını unutmak için yeni yazı konusunu düşünüyordu; akşam sekiz sularında son yolculuğuna çıktı. Her 24 Şubat’ta bir yazı yazar, ona Türkiye’nin durumunu anlatmaya çalışırım, bu yıl da öyle yapacaktım ama durum o denli kahredici ki, vazgeçtim; bunun yerine Velidedeoğlu’dan 80 yıllık iki anıyı sizlerle paylaşmayı yeğledim. Açıldığı ilk gün, 23 Nisan 1920’de Meclis’te çalışmaya başlayan Velidedeoğlu henüz 16’sında bir lise öğrencisidir; tatil süresince çalışır, tatil bitince okuluna döner. Okulu Ankara Lisesi’nde yeni atanan müdürle kimi sorunlar yaşanmaktadır; durum Milli Eğitim Bakanlığı’na bildirilmiş, müdür kusurlu bulunarak maaşından bir haftalık kesinti yapılmıştır. Ne var ki okulda bir düzelme olmayınca içlerinde Velidedeoğlu’nun da bulunduğu bir öbek öğrenci, Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na bir dilekçe ile başvurma kararı alır. Bu yol, o günlerde usuldendir; halk, her konuda Meclis’e dilekçe verebilmektedir. Velidedeoğlu’nun Meclis’e götürdüğü dilekçede, sorunun Milli Eğitim Bakanlığı’na bildirildiği ama bir sonuç alınamadığı da yazılıdır. Meclis bürosu dilekçeyi ilgili bakanlığa yönlendirir; Milli Eğitim Bakanı Dr. Rıza Nur’dur. Dilekçeyi okuyunca küplere biner; dilekçeyi imzalayanlardan başta Velidedeoğlu olmak üzere 12 genç Milli Eğitim Müdürlüğü’ne çağrılır; okul müdürünün bu çocukların ‘‘bolşevik’’ olduklarını söylemesi üzerine bolşeviklikle ilgili kimi sorunlara yanıt vermeleri istenir. Velidedeoğlu bu sorulara: ‘‘Hak aramanın ve şikâyette bulunmanın bolşeviklik olduğunu bilmiyordum’’ der ve Meclis konuşmalarından edindiği bilgi doğrultusunda: ‘‘Bolşeviklik bugün Rusya’da tatbik edilen devlet idaresidir; bunun ne biçim bir idare olduğunu bilmiyorum’’ diye ekler. İş bununla kalmaz, Bakan Rıza Nur okula gelir ve bu 12 öğrenciyi Konya Lisesi’ne sürer; öğrenciler aynı gün apartopar Konya’ya gönderilir. Konya sürgününde bir yıl kalan Velidedeoğlu, liseyi Trabzon’da bitirir, Ankara’ya döner ve yeniden Meclis’te çalışmaya başlar; bu arada 1925 yılında Ankara’da ilk yüksekokul olarak açılan Hukuk Mektebi’ne yazılır. 1927’de fakülte olan bu okulu 1928 yılında bitirir; aynı yıl Adalet Bakanlığı’nın İsviçre’ye öğrenci göndermek için açtığı sınava girer, kazanır. Ama kazanmak yetmez, bakanlık bir de ‘‘kefil’’ istemektedir; bana kim kefil olur, diye düşünürken daha önceden tanıdığı Denizli Milletvekili Necip Ali Bey’e gider, Necip Ali hemen imzalar. Ne var ki bakanlık, kefilin Ankara Ticaret Odası’na kayıtlı tüccar olmasını istemektedir; durumu Necip Ali Bey’e anlatınca, birlikte ticaretle uğraşan milletvekili aramaya başlarlar. Odaya kayıtlı olan Eskişehir Milletvekili Emin Bey’e (Sezak) giderler; Emin Sezak, Necip Ali’nin, ben size karşı kefil olurum lütfen imzalayın, demesine karşın kesinlikle reddeder; ardından eski bir eğitimci olan, ticaret de yapan Kütahya Milletvekili Besim Atalay’a giderler, o da bütün ricalara karşı ‘‘Yeminliyim’’ diyerek imzalamaz. Daha birkaç tüccar milletvekiline başvururlarsa da hiçbiri kabul etmez; akşam olur, umudu kesilen Velidedeoğlu Meclis’ten çıkar evine yollanır; üzüntüden başı ağrımaktadır; mahalle eczanesine uğrayıp aspirin alır. Eczane sahibi Seyit Bey, üzgün durumunu görüp ne olduğunu sorar; Velidedeoğlu: ‘‘Sınavı kazandım, boşa gidecek, çünkü Ticaret Odası’na kayıtlı kefil bulamadım’’ deyince Seyit Bey: ‘‘Ben odaya kayıtlıyım, verin imza edeyim’’ diyerek kefil olur. Genç Hıfzı Veldet, büyük bir şaşkınlığı ve o denli sevinci bir arada yaşar. Bu iki anıyı Velidedeoğlu’nun ‘‘İlk Meclis’’ adlı kitabından aktardım; bunları ve daha başkalarını onun sıcak anlatımından okumak doğal olarak daha keyifli olacaktır. Işıklar içinde yatmasını diliyorum. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com 200434 Davacı EGS Bank adına bayındırbank A.Ş. Denetçileri vekili tarafından davalılar Cihaner Duman, İ. Ragıp Yergin, Hasan Turhan, İsmail Cansever, Kubilay Kırmal, Mehmet Adnan Mete, Mete Oğuz, Güngör Keşçi, Mehmet Şinasi Efe, M. Kemal Kasapoğlu, M. Yavuz Gürsel ve Hayrettin Avşar aleyhlerine açılan şahsi sorumluluk davasında; Şaireşref Bulvarı Tuzcuoğlu İşmerkezi No. 484 Möntroİzmir adresinde bulunan davalı Hayrettin Avşar’a mahkememizin 200434 E. 2005475 K. Sayılı 25.7.2005 tarihli kararı ile ‘‘Davalıların şahsi sorumluluğunu gerektiren EGS Bank. A.Ş. tarafından Cepatek Panayırcı Tekstil A.Ş.’ye kullandırılan kredi sebebi ile uğranılan banka zararının tamamının Cepateks Panayırcı Tekstil A.Ş. tarafından ödenmiş bulunması ve dava dışı şirketin riskinin de TMSF tarafından tasfiye edilmiş olması sebebiyle konusu kalmayan şahsi sorumluluk davası yönünden bir karar verilmesine yer olmadığına, 11,22 YTL ilam harcının davalılardan tahsiline, davalılar davanın açılmasına sebebiyet vermiş bulunmaları nedeniyle davacı tarafça yapılan davetiye ve müzekkere masrafı toplamı 119,70 YTL yargılama masrafının davalılardan tahsiline, davacı vekili için karar tarihindeki asgari ücret tarifesinin 6. maddesi gereğince davanın konusuz kalması, dellilerin toplanması, ara kararları sonrası meydana gelmekle tarifenin 3. kısmı gereğince hesap olunan 1.095,30 YTL nispi avukatlık ücretinin davalılardan tahsiline, davacı TMSF’ye verilmesine, davacı vekili Av. Abdulkadir Koçak ile bir kısım davalılar vekili Av. Ece Uğurcan, Cihan Erduman ve Ragıp Yergin vekili Av. Güler Önal Dumanlı, davalı Adnan Mete vekili Av. Melih Güvenç, Mete Oğuz vekili Av. Berna Ayaz Akbaba, davalı Güngör Keşçi vekili Av. Devrim Şentürk, davalı Mehmet Şinasi Efe vekili Av. Zafer Ertek’in yüzlerine karşı diğer davalılar ve vekillerinin yokluğunda Yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi’’ şeklinde karar verildiği ve temyiz süresinin 15 gün olduğu davetiye yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 14.2.2006 (Basın: 7142) İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NDAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ ‘‘Hepyek’’ adı da verilen 1 bir tür tavla 2 oyunu. 2/ ‘‘Şiirler’’ anlamında 3 eski sözcük... 4 Briçte, atılan 5 bir kâğıtla eşine oynamasını 6 istediği kâğıdı 7 belirtme. 3/ 8 Çıplak vücut resmi... Arala 9 rındaki akrabalık ilişki1 2 3 4 5 6 7 8 9 leri nedeniyle evlen 1 Z Ü L B İ Y E A meleri yasaklanan kişi2 İ Y E T O T E M ler arasındaki cinsel ilişki. 4/ Rize’nin bir il 3 B E N D İ M A H İ G A N A İ L çesi. 5/ Bir nota... Hatay 4 Z U L A ilinde incirden yapılan 5 İ P E K A İ M Z rakıya verilen ad. 6/ İç 6 B A R İ K A B A K kisi bol ve ucuz meyha 7 İ Ç ne. 7/ Maden eşya üze 8 A L AME C E K rine vurulan bir cins ci 9 P L İ A R I Z İ la... Danışıklı dövüş 8/ Asya’da bir ülke... Hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki. 9/ İtici neden, güdü... Yahya Kemal’in hece ölçüsüyle yazdığı tek şiiri... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Koyun ya da keçi yavruladığı zaman çobana verilen bahşiş. 2/ Halk dilinde soğuk algınlığına verilen ad... Afrika’nın güney ucundaki burnun adı. 3/ Bir nota... İzmaritgillerden bir balık. 4/ Güney Amerika’da bir ülke. 5/ Neodim elementinin simgesi... Japon lirik dramı. 6/ Kıskançlık. 7/ İştahı açmak için yemekten önce içilen içki. 8/ Bağımsız olarak, kimseye bağlı olmaksızın... Uygun, tıpatıp gelen. 9/ Litvanya’nın plaka imi... Un elerken dökülmemesi için yere serilen örtü. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear