26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER DİSK’in ‘Yoksulluğa Adaletsizliğe Hayır’ mitinginde AKP’ye sert eleştiriler yöneltildi 5 ‘Mücadelemiz düzenle’ AHMET KURT İZMİT Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) yurt genelinde düzenleyeceği ‘‘Yoksulluğa Adaletsizliğe Hayır’’ mitinglerinin ilkini dün İzmit’te gerçekleştirdi. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, ‘‘Bu düzen kazananları koruyor, kaybedenleri yok ediyor. Üstelik yoksulluktan sistemi değil, yoksulları sorumlu tutarak yapıyorlar bunu’’ dedi. DİSK’e bağlı sendikaların Trakya, İstanbul, Eskişehir, Bursa, Balıkesir bölgelerinden üyeleri dün saat 10.30’dan itibaren İzmit’te Merkez Bankası önünde toplanmaya başladılar. CHP, SHP, EMEP, SDP, İP, ÖDP’yle ? Ülkenin demokrasi adına hızla demokrasi dışına sürüklendiği bir süreçte yine alanlara çıktığını söyleyen DİSK Genel Başkanı Çelebi, ‘‘Bu düzen kazananları koruyor, kaybedenleri yok ediyor. Üstelik yoksulluktan sistemi değil, yoksulları sorumlu tutarak yapıyor bunu’’ dedi. birlikte TAYAD, Halkevleri, Ezilenlerin Sosyalist Platformu da büyük destek verdi. Kitle saat 12.00’den itibaren yürüyüş yolunu takiben mitingin yapılacağı yer olan Perşembe Pazarı alanına doğru yürüyüşe geçti. Yürüşüye katılanlar, ellerinde düdükleri sürekli öttürerek tepkilerini sergilerken sık sık ‘‘Mezarda emekli olmayacağız’’, ‘‘Parasız sağlık parasız eğitim’’, ‘‘AKP şaşırma sabrımızı taşırma’’, ‘‘İşçi burada Tayyip nerede’’, ‘‘İşte sendika işte DİSK’’ sloganları attılar. Mitingin açış konuşmasını yapan DİSK Kocaeli Bölge Temsilcisi ve Lastikİş Sendikası Kocaeli Şube Başkanı Hasan Hüseyin Çakar’ın ardından söz alan Süleyman Çelebi, DİSK’in kuruluşunun 39’uncu yılında, yoksulluğa ve adaletsizliğe bir kez daha hayır demek üzere toplandıklarını vurguladı. DİSK’in kurulduğu günden bu yana yalnızca üyelerinin haklarıyla ilgilenmediğini, tüm topluma karşı sorumlu davrandığını ifade eden Çelebi, ‘‘İşte bu nedenledir ki DİSK, ülkenin demokrasi adına hızla demokrasi dışına sürüklendiği bu süreçte yine alanlardadır. Bu düzen kazananları koruyor, kaybedenleri yok ediyor. Üstelik yoksulluktan sistemi değil, yoksulları sorumlu tutarak yapıyor bunu’’ diye konuştu. Konuşmasında özelleştirme çalışmalarına değinen Çelebi, şunları söyledi: ‘‘Özelleştirmelerle birlikte devletin ekonomik işlevi de terk ediliyor. Özelleştirmeler iddia edildiği gibi ne verimlilik arttırdı ne de işsizliği azalttı, ne kaliteyi sağladı ne de ucuzluk getiren sonuç lar doğurdu. Bugüne kadar özelleştirilen 128 kuruluşta sendikalı çalışan her 10 emekçiden 8’i işten atıldı. Buralarda sendikasızlaştırma oranı yüzde 72’ye yükseldi. Kaynaklar yerli ve yabancı tekellere altın tepside sunuldu.’’ Çelebi, konuşmasını şu sözlerlerle bitirdi: ‘‘Mücadelemiz eşit, adil ve üretenlerin yönettiği bir Türkiye mücadelesidir. Mücadelemiz ülkemiz tam anlamıyla demokratikleşinceye, sendikal hak ve özgürlükler eksiksiz olarak kullanıncaya, insan hakları ihlalleri duruncaya, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik yerleşinceye kadar sürecek. Bu mücadeleyi bütün ezilenlerle, köylülerle, gençlerle, kadınlarla birlikte örmeye devam edeceğiz.’’ AKP’lilerin ‘günahları’, ‘resmi görüşleri’ İPTAL EDİLMESİ İSTENDİ Yeni müfredata veliden dava ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Yeni ilköğretim müfredatının uygulamadan kaldırılmasını isteyen Seher Yaşar adlı veli, Danıştay’da dava açtı. Yurtsever Cephe Ankara Öğretmen İnisiyatifi, Yaşar’ı ve girişimde bulunan tüm velileri desteklediklerini bildirdi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 20052006 yılında yaşama geçirdiği yeni ilköğretim müfredatı tepki çekmeye devam ediyor. Müfredatın iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açan veli Seher Yaşar, 3. sınıf öğrencisi oğlu Deniz Can Zavrak’ın birinci yarıyılda hiçbir şey öğrenemediğini belirtti. Dava dilekçesinde, ‘‘2005 2006 eğitimöğretim yılının ilk yarıyılında yaklaşık 4 ay okula giden Zavrak’ın, değişen programlar nedeniyle yeni bir şey öğrenemediği gibi aile bütçesine de büyük ölçüde ek yük getirdiği’’ vurgulandı. Dilekçede, milyonlarca öğrencinin ve ülkenin önce bir dönem, sonra da yıllara yayılan bir kayıp yaşayacağı belirtilerek söz konusu müfredatın hukuka aykırı olduğu kaydedildi. Yurtsever Cephe Ankara Öğretmen İnisiyatifi de hem Yaşar’ı hem de müfredatın değiştirilmesi yönünde talepte ve girişimde bulunan tüm velileri desteklediğini bildirdi. ‘‘Yeni ilköğretim müfredatının uygulamaya girmesinden bu yana bir eğitimöğretim dönemini geride bıraktık. Ancak bu kadarı bile bize yetti’’ açıklamasını yapan İnisiyatif, söz konusu müfredatı uygulayanların ‘‘çocukların topluma ve ülkesine yararlı insanlar olarak yetişmesini istemediğini’’ savundu. Yurtsever Cephe, ‘‘O kadar allayıp pulladıkları ve kulağımıza hoş gelen kavramlarla süsledikleri bu müfredat, toplum ve ülke sorunlarına çözüm üretecek bir perspektifin ürünü değildir. Bizden istenen kendimizi piyasa koşullarına uydurmamızdır’’ görüşünü dile getirdi. Eğitimin oldukça kârlı bir alan olarak görüldüğüne ve yeni müfredatın da bu görüşün ürünü olduğuna işaret edilerek öğrencilerin ilerleyen yıllarda girecekleri OKS ve ÖSS gibi sınavlar için gerekli bilgilerin yeni programla verilmediğine dikkat çekildi. CHP, muhtarları dinliyor Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanlığı’nın ‘‘Yüz Yüze, Göz Göze’’ kampanyası kapsamında düzenlediği muhtarlar toplantısının ikincisi önceki akşam Akatlar Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. İstanbul’un sorunlarını saptayarak çözüm üretmek amacıyla düzenlenen toplantıda köy ve mahalle muhtarları sorunlarını dile getirdi. İstanbul 2. seçim bölgesinden 10 ilçeden 334 muhtarın davet edildiği toplantıya CHP genel sekreter yardımcıları ve İstanbul milletvekilleri Mehmet Sevigen ve Bihlun Tamaylıgil ve Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal da katıldı. CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem, amaçlarının geleceği planlayabilmek olduğunu, yurttaşların sorunlarının en yakın tanığı olan muhtarlarla bir araya gelerek yol haritalarını çıkardıklarını söyledi. (Fotoğraf: FATİH ERDOĞDU) CHP’nin, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile ilgili verdiği gensoru önergesi reddedildi. AKP içinde Unakıtan’a büyük tepki olmasına karşın gensoruda ‘‘iktidar tutkalı’’ galip gelince fire sayısı 3’te kaldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendi deyimiyle ‘‘surda gedik açtırmadı’’. Partinin grup toplantılarında Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez başta olmak üzere Unakıtan’a ateş püsküren milletvekilleri bile oylamaya katılıp gensoruyu ‘‘reddetti’’. Ancak birçok milletvekili, kullandığı oydan pek de memnun değildi. Bir milletvekili gazetecilerle sohbet ederken, oy kullanırken yaşadığı sıkıntıyı şöyle anlattı: ‘‘Oylamaya geçildi, elektronik oylama cihazını açtım, şifremi girdim. Ama parmağım bir türlü ‘ret’ bölümüne gitmiyor. Yanımdaki arkadaşıma ‘Yaa.. benim elim gitmiyor, ne olur şuraya basıver’ dedim. Ama yanaşmadı. ‘Benim günahım bana yeter’ dedi.’’ Çevresindeki pek çok arkadaşından da benzer yanıtı alan milletvekili, çaresiz, oyunu kendisi kullanmış. Aynı milletvekili, grup toplantısında Unakıtan’a ateş püskürüp gensoru oylamasında ‘‘ret’’ oyu kullanan milletvekillerinin tavrıyla ilgili sorulara da bir fıkrayla yanıt verdi: ‘‘Bir gün Avrupa insan hakları temsilcisi Van’a gider. İnsanlarla da sohbet ederim diyerek bir taksiye biner. Taksi şoförüne ‘Burada insan hakları ihlalleri oluyormuş, doğru mu?’ diye sorar. Şoför, ‘Ne ihlali beyim, biz çok memnunuz devletimizden. Hiçbir sorunumuz yok’ der. Temsilcinin kafası karışır. ‘Ben insan hakları ihlallerini incelemek için Avrupa’dan geliyorum. Bize böyle şikâyetler geldi’ deyince, şoför, ‘Söylesene beyim nereden geldiğini. Bizi eziyorlar, bize insan gibi değil hayvan gibi davranıyorlar’ der. Temsilci, ‘Ama nasıl olur.. biraz önce başka konuşuyordunuz’ diyerek şaşkınlığını dile getirir. Şoför bunun üzerine, ‘İlk söylediklerim resmi görüşümdü, sonrakiler ise kişisel görüşüm’ der.’’ Milletvekili, gruptaki ‘‘aykırı sesler’’in kullandığı ‘‘aykırı olmayan’’ oyları şöyle yorumladı: ‘‘Fıkradaki gibi.. arkadaşların grup toplantılarındaki konuşmaları kişisel görüşleri, oylamadaki tavırları ise resmi görüşleri....’’ Erbakan’ın bakiyesi iktidarda Siyasette adresler sık sık değişince; kulislerde laf atmalar, atışmalar da eksik olmuyor. Geçmişte aynı partide çalışmış, sonra yolları ayrılmış, bugün bazıları SP’de bazıları AKP’de olan siyasetçiler karşılaştıklarında eski defterler karıştırılıyor. SP’li eski milletvekili Lütfü Yalman ile Fethullah Erbaş, AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Baş ve geçen dönem Ecevit kabinesinde görev yapan, bugün CHP Karaman Milletvekili olan Fikret Ünlü kuliste sohbet ediyordu. Söz dönüp dolaşıp Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan’ın bir zamanlar en yakınında olan bazı isimlerin bugün ne yaptığına geldi. Lütfü Yalman doluydu, Ünlü ile Baş’ı işaret ederek laf attı: ‘‘Biriniz Ecevit’e, diğeriniz de Erbakan Hoca’ya ihanet ettiniz.’’ Ünlü kahkaha atmakla yetindi. Baş ise altta kalmamaya çalıştı: ‘‘Bunlar Ecevit’in bakiyesini sıfırladı ama.. biz Erbakan Hoca’nın bakiyesini iktidar yaptık.’’ CHP’li muhalifler, ayrılanları da katkıda bulunmaya çağırdı Yeniden birlik tartışılıyor EMEL KILIÇ CHP’li muhaliflerin toplantısında, Deniz Baykal önderliğindeki yönetim kadrosu eleştirilirken CHP’den kopanların yeniden birlik olabilmesinin koşulları tartışıldı. Eski CHP genel başkanlarından Altan Öymen, partiden ayrılanların da CHP’nin çalışmalarına katkıda bulunabileceklerini belirterek ‘‘Hepimizin hedefi evvelden de aynıydı şimdi de aynı. Şimdi ayrı olsak da ilerde yeniden birlikte olmak zorundayız’’ dedi. İTÜ Vakfı Maçka Tesisleri’nde gerçekleştirilen ‘‘CHP’de ve Türkiye’de Değişim Platformu’’ başlıklı toplantıya konuşmacı olarak Altan Öymen, Metin Tüzün, Cem Tüzün ve Bedri Baykam katıldı. Toplantının ardından Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Altan Öymen, ‘‘Biz CHP’liyiz ve Türkiye’deki uygun bir değişime inanıyoruz. Bunlara inananlar arasında eski CHP’liler de var. Onları da partinin uzağında görmüyorum’’ dedi. Öymen partiden kopmaların sorumlusunun CHP’nin şu anki yönetimi olduğunu söyledi. Muhalifle rin toplantısına gençlerin ve kadınların geniş katılımını çok olumlu bulduğunu anlatan Öymen, şöyle devam etti: ‘‘Kadınların oranı bizim siyasetimizde her zaman gerekenin altında kalmıştır ama burada bu durumun değişmesi gerektiğini düşünenler büyük çoğunlukta. Partinin yönetimi bir kişiyle olmaz, çok kişinin katılımıyla olur. Bir parti fotoğrafı denilince bir grup fotoğrafı aklıma gelir. Genel başkan vardır, yöneticiler vardır ama bunun içinde toplumun her kesiminden insanlar bulunur.’’ ‘Kılıbık’ değil ‘kalbi ılık’ erkek 14 Şubat Sevgililer Günü’nde, TBMM’de de renkli diyaloglar yaşandı. Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, gazetecilerle sohbet ederken yanından geçen AKP İstanbul Milletvekili İnci Özdemir’e takıldı. Koç, ‘‘Yakanızdaki broş ne kadar güzel, böyle broşları nereden buluyorsunuz?’’ dedi. Özdemir, ‘‘Eee... anneler günü, sevgililer günü, doğum günü.. bizim günümüz çok. Bu da kültür olarak sizi ilgilendiriyor’’ derken, Koç altta kalmadı: ‘‘Aslında işin ekonomik tarafı bizi daha çok ilgilendiriyor.’’ Sohbet dönüp dolaşıp kadınerkek ilişkilerine gelince Koç, bir tavsiyede bulundu: ‘‘Kılıbık değil kalbi ılık olmalı. Parası ve gücü olan birisi için erkek olmak kolay meslek. Ama kadın olmak çok zor. O nedenle erkeklerin kalbi ılık olmalı.’’ Bir kadın gazeteci, ‘‘Elleri işe yatkın da olursa hiç fena olmaz aslında’’ deyince Koç’un ‘‘kalbinin soğuk’’ tarafının sesi duyuldu: ‘‘Canım siz ne yapıyorsunuz ki, her şeyin makinesi var. Bulaşık makinesi, çamaşır makinesi...’’ Alıcılara pembe tablo sunan Özelleştirme İdaresi, yargıya ise kara tablo çizdi Telekom’da yargı yanıltıldı ? Türk Telekom’un satışı için yargıya, “yatırım yapmazsa faaliyetlerini yürütmekten aciz hale geleceği” gerekçesini sunan Özelleştirme İdaresi, alıcılara ise “şirketin en son teknolojik standartlarla donatıldığını” söyledi. MURAT KIŞLALI AKP’DEN DİYANET’E HAC ELEŞTİRİSİ ‘Ayrımcı ve yetersiz hizmet’ EMİNE KAPLAN ANKARA Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB), Türk Telekom özelleştirmesini haklı göstermek için yargıya yaptığı savunmada, ‘‘Türk Telekom’un yatırımla şebekesi yenilenmezse faaliyetlerini yürütmekten aciz hale geleceği, rekabet gücünü yitirmekte olduğu, kârlılığının düşeceği’’ gerekçelerini öne sürmesine karşın kurum yöneticilerinin alıcılara yönelik yaptıkları sunumda, bu gerekçelerin tersine, şirketi ‘‘yere göğe sığdıramadıkları’’ ortaya çıktı. ÖİB’nin, Haberİş tarafından Danıştay 13. Dairesi’nde açılan Türk Telekom davasına verdiği savunmadaki gerekçelerine karşın, gerçek durumun ileri sürülenin tam tersi olduğu, Türk Telekom Genel Müdürü Mehmet Ekinalan ve genel müdür yar ANKARA AKP’nin hacca giden milletvekillerinden Zeynep Tekin Börü, hac organizasyonu konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nı eleştiren bir rapor hazırladı. Raporda, ‘‘Hacılara verilen kıyafetler kalitesiz, terletiyor, hastalığa yol açıyor. Diyanet, yeterli rehbetlik hizmeti vermiyor. Temizlik zaafiyeti nedeniyle pek çok hacı rahatsızlanmıştır. Hacılar arasında ayrım yapılmıştır, Diyanet bürokratları ve eşlerine konforlu, diğer hacılara ise eski ve kullanışsız çadırlar ayrılmıştır’’ denildi. Zeynep Tekin Börü, hac ziyareti sırasında yaşanan sorunları ve edindiği izlenimleri bir rapor haline getirerek grup yönetimine sundu. Börü’nün Başbakan Recep Tayyip Erdodımcıları tarafından 25 Şubat 2005’te potansiyel alıcılara yönelik yapılan ‘‘yönetim sunumu’’ ile anlaşıldı. Cumhuriyet’in ele geçirdiği Türk Telekom sunum dosyasındaki ifadeler, ÖİB’nin satış gerekçelerini şöyle çürütüyor: Satış gerekçesi 1: Yatırımlar ÖİB’nin satış gerekçesinde ‘‘Bugün için acilen yapılması gereken ğan’a da sunacağı raporda, şu görüşlere yer verildi: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türk hacı adaylarına diktirmeleri için dağıttığı kumaş iklim şartları gözetilmeden belirlenmiştir ve son derece kalitesizdir. Bu kumaştan yapılan kıyafetler, hacı adaylarını hac görevini yerine getirirken zor durumda kalmalarına yol açmış, terlemeye ve hastalıklara neden olmuştur. Bazı hacıların Diyanet İşleri Başkanlığı’na ödediği para yalnızca barınma ve ulaşım hizmetlerini karşılamaktadır. Fakat yabancı bir ülkede son derece güç koşullarda yemek ihtiyacını karşılamak isteyen hacılar, son derece sağlıksız yerlerde yemek yemek durumunda kalmaktadır. da kurumun stratejileri arasında ‘‘sabit hatlardaki güçlü konumun sağlamlaştırılması’’ ve ‘‘şirketin Türkiye’de internet gelişiminde oynadığı merkezi ve kontrol edici rolünün korunması’’ da sayılarak bu alanlardaki gücünün altı bir kez daha çiziliyor. Satış gerekçesi 2: Rekabet ÖİB, ‘‘Türk Telekom’un, teknolojik gelişmeler ve serbestleş yatırımlarda şebekesi yenilenmeyen bir Türk Telekom’un yakın zamanda faaliyetlerini yürütmekten aciz hale düşeceğini ifade etmek de bir kehanet değildir’’ ifadesi yer alıyor. Buna karşın yönetim sunumunda Türk Telekom’un ‘‘En son teknolojik standartlarla donatılmış altyapı ağı’’ ile ‘‘güçlü mali yapıya’’ sahip olduğunu belirtiyor. Sunum meyle rekabetin arttığı telekomünikasyon pazarında, hızla rekabet gücünü yitirmekte olduğunu’’ ileri sürüyor. Buna karşın yönetim sunumunda ‘‘serbestleşmeye rağmen pazar payındaki kaybın kısıtlı kaldığı’’ belirtiliyor. Sunumda ‘‘Şirketin piyasanın potansiyelinden tamamıyla faydalanabilecek’’ konumda olduğu da ifade ediliyor. Satış gerekçesi 3: Kârlılık ÖİB gerekçelerinde ‘‘Serbestleşen piyasada hem rekabetin baskısı dolayısıyla, hem de sesli iletişimin sabit telefondan mobil telefona kaymasından dolayı Türk Telekom’un mevcut kârlılığını şu anki yapısıyla sürdürmesi mümkün bulunmamaktadır’’ deniyor. Buna karşın, yönetim sunumunda Telekom’un bugünkü konumu şöyle anlatılıyor: ‘‘Güçlü sabit ve mobil hat penetrasyonu. Büyümekte olan hizmetlere yapılan yatırımlar. Sabit, mobil ve internette yüksek büyüme projeksiyonları. Güçlü mali performans. 2004 mali sonuçlarına yansıyan pozitif trend. Kaydadeğer büyüme potansiyeli. İstenildiği gibi kullanılabilecek güçlü nakit akımı. Abone sayısı olarak Avrupa’nın 5’incisi. İnternette merkezi ve kontrol edici role sahip. Avea’da düzenli pazar payı artışı var.’’ Unakıtan’a etik dersleri... kurumlaşmış, Maliye Bakanı Kemal demokratlaşmış ülkeleri Unakıtan hakkındaki bırakın...’’ Koç’un ikinci gensoru önergesinin örneği ise ‘‘ticaret görüşmelerinde CHP yapan’’ çocuklarını Grup Başkanvekili Haluk eleştiren muhalefete, Koç, Unakıtan’a ‘‘Ne yiyecek bu çocuklar dünyadan ve Türkiye’den yaa...’’ diye çıkışan örneklerle adeta ‘‘siyasi Unakıtan’la ‘‘tam tezat’’ etik’’ dersi verdi. Koç’un niteliğindeydi... ilk örneği ‘‘dünya’’ ‘‘Rahmetli Adnan siyasetindendi: Menderes.. oğlu ‘‘1994 yılı; Almanya öğrenimini bitiriyor ve Maliye Bakanı Haluk Koç. soruyor baba: ‘Ne Möllermann, bir yakınına ait bir üretim malını bakanlığının yapmayı düşünüyorsun oğlum?’ resmi başlıklı kâğıdıyla bir fabrikaya ‘Baba, ticaret yapacağım’ diyor. tavsiye yazısı yazdı diye, haksız ‘Hangi parayla, ne iş yapacaksın rekabete neden olmaktan dolayı ki?’ ‘Bana sermaye verecekler, iş istifa etti. Yine, Fransa’da, yakın teklifi çok’ diyor. Rahmetli tarihte, maliye bakanlığını yürüten Menderes, ‘Sana iş teklif edenler, bir siyasi, kirada oturduğu evin dolaylı olarak bana para teklif kirası gelirinden yüksek olduğu için ediyorlar. Bir Başbakan oğlu olarak istifa etti. Çok basit, daha yeni sen ticaret yapamazsın. Madem ki düşen bir haber, 13 Şubat’ta: yurtdışında okudun, git sınava gir, Kenya’da, Maliye Bakanı, Murungi Dışişlerine memur ol’ diyor. Ve oğul ile bağlantılı olan skandala adının Menderes babasının nasihatini karışması üzerine istifa etti. tutuyor, hariciyeci oluyor, Kenya’da istifa ediyor.. bırakın yaşamında da adı hiçbir lekeye Fransa’yı, Almanya’yı, karışmıyor.’’ Türey Köse, Ayşe Sayın, Emine Kaplan tbmmcum@ttnet.net.tr CUMHURİYET 05 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear