26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 ŞUBAT 2006 SALI 4 HABERLER Hükümetin türban kararı açıklamasına sert tepki gösteren Danıştay ‘bağımsızlık hiçe sayılıyor’ dedi DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Bu Böyle Biline ‘Vurun Kahpeye’ciler! Türkiye, laiklik, kamu alanı, özel yaşam konularını tartışırken, Konya’da bütün bunların nedenini ortaya koyan çok ilginç bir olay yaşandı. Konya’da Halk Eğitim ve Dayanışma ve Araştırma Derneği (Heda Der) tarafından düzenlenen Resul’e Sadakat Yürüyüşü sırasında meydanda Kuran’ı Kerim okunurken, olayı otobüs üstünden gazetecilere ayrılan yerden izlemekte olan Sabah muhabiri Aliye Çetinkaya, sayıları 3000’e yaklaşan göstericilerin saldırısına uğramış, kendisine ayakkabı ve taş fırlatılmış, gösteriyi izlemekte olduğu otobüsten indirilmiş, görevini yapmasına engel olunmuştur. Saldırının gerekçesi, sabah muhabirinin, halka açık meydanda Kuran okunurken başının açık olması, kot pantolon giymesidir. 2006 Türkiyesi’nde Tayyip Erdoğan yönetiminde Türkiye’nin göbeğinde, herkesin gözünün önünde yeni bir ‘‘Vurun kahpeye!’’ olayı sergilenmiştir. Bu olay bir kez daha göstermiştir ki, Türkiye’de laik Cumhuriyet ve özgürlükler, çok vahim bir tehdit altındadır. Çağdaş bir ülkede, hiç kimsenin bir başkasına, ‘‘Ben bu meydanda veya bu sokakta Kuran okuyorum, sen başını ört!’’ demek hakkı yoktur. Ama bütün bunlar olmakta, insanların inançları yüzünden otellerde yakıldıkları bir ülkede, şimdi de sokaklarda başı açık kadınlar saldırıya uğramaktadır. İşte size ‘‘türban özgürlükçüleri’’nin ne kadar özgürlükçü ve de demokrat olduklarını gösteren bir örnek. ??? Türkiye; kavramların birbirine karıştığı, bütün özgürlüklerin ve laikliğin tehdit altında olduğu bir ülke haline gelmişse eğer, bunun nedeni hiç kuşkunuz olmasın ki, şeriatçı iktidarlar ile onlara yeterince karşı çıkacak yürekliliği gösteremeyen, diğer partiler olmuştur (CHP’yi bunun dışında tutuyorum). Hiç kuşkunuz olmasın ki, Konya’daki olayın soruşturmasından herhangi bir şey çıkmayacak, saldırganlar yakalanıp cezalandırılmayacaktır. Çünkü şeriatçı kadrolar, AKP tarafından devletin bütün kadrolarına sızdırılmışlardır ve kadrolaşma bütün hızıyla devam etmektedir. Dini siyasetin göbeğine getirip oturtanlar şimdi herkesin kendileri gibi davranmasını istemekte, kendilerine uymayanları tasfiye için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Konya saldırısını başkalarının izleyeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. Vatandaşı paylayan Başbakan’ın bu olaydan sonra ne yapacağını, AKP iktidarının saldırganlara karşı tavrının ne olacağını göreceksiniz. Sokaklarda insanlara başını örtmediği için saldıranların, laiklik, kamu alanı, özel alan gibi tartışmalara taraf olma hakları da yoktur. Çünkü özgürlüğü tartışmak için her şeyden önce, ona yandaş olmak gerekmektedir. Türkiye’deki kavram karmaşasının ve kaosun nedeni, ticaret, siyaset, tarikat üçgeninin aktörlerinin dini getirip toplumsal yaşamın göbeğine oturtmuş olmalarıdır. Bu durum düzeltilmedikçe ne sağlıklı tartışma olur ne de sağlıklı çözüm... ??? Başbakan Erdoğan, imam hatiplileri üniversitelere sokarak, TC’nin din değil, dinci eğitimden geçmiş olan savcı, hâkim, kaymakam, vali, öğretmen, eğitim müfettişleriyle donatılmasını engelleyen Danıştay kararı ile aynı kurumun, başörtüsü konusunda kamu alanı, özel alan tartışmasına neden olan kararlarıyla ilgili olarak konuşurken eğitim, türban ve kamu alanı konusunda yargıya hitaben, Efendi, bu senin değil, Diyanet’in işi diyebilmiştir. (bknz. Hürriyet 12 Şubat 2006 s.24) Bu sözler, Başbakan’ın kafa yapısını gösteriyor. Oysa çağdaş ülkelerde, milli eğitimde de, kamu alanı kavramında da hukuki ihtilaflar laik mahkemelerin işidir. Kamu alanı ve laik eğitim konusunda, Diyanet’in söyleyeceği hiçbir şey yoktur, olamaz da... Ama bu gerçekleri 2006 yılında hâlâ anlamamakta direniyor Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlık koltuğunda oturan kişi. Oysa daha Osmanlı’da, vakıf gelirleriyle yaşayan ilkokulların denetimi bile, Şeyhülislam’dan alınmıştır. Şeyhülislam Hayri Efendi’nin istifası bu kararın Şubat 1917’de Meclis’ten geçmesini engelleyememiştir. Nereden nereye Türkiye! Kimse sokaklarda, ‘‘Ben burada Kuran okuyorum’’ diye insanları başını örtmeye zorlayamaz, kimse kimseye saldıramaz. Kimse laik Türkiye’de, eğitim ile kamu alanı konusunda karar mercii olarak Diyanet’i mahkemelerin yerine görevlendiremez. Bütün ‘‘vurun kahpeye’’ciler.. bu gerçek böyle biline!.. ‘Yargı siyasi rakibiniz değil’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay Başkanlığı, türbanlı öğretmenle ilgili karara ilişkin başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere siyasilerden gelen tepkiyi ‘‘hukuk devletinde anlamanın mümkün’’ olmadığını vurguladı. Açıklamaların eleştiri sınırını kat kat aştığına işaret edilirken ‘‘Yargıyı siyasi bir rakipmiş gibi algılayan ve adeta yargıyla yürütmeyi karşı karşıya getirmeyi hedefleyen demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde bugüne kadar alışılmamış talihsiz açıklamalardır’’ denildi. Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya başkanlığında toplanan Başkanlar Kurulu, türban kararıyla ilgili eleştirileri değerlendirdi. Toplantının ardından yapılan açıklamada, birkaç gündür yapılan açıklamaların kesin ? Hükümet üyelerinin açıklamalarının eleştiri sınırını kat kat aştığına dikkat çekilen Danıştay Başkanlar Kurulu açıklamasında ‘‘Adeta yargıyla yürütmeyi karşı karşıya getirmeyi hedefleyen demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde bugüne kadar alışılmamış talihsiz açıklamalardır’’ denildi. leşmiş yargı kararının irdelenmesi veya eleştirilmesi sınırlarını kat kat aştığına dikkat çekildi. Anayasanın, Meclis üyelerinin yasama dokunulmazlığını güvence altına alırken istisna getirerek ‘‘görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisi’nde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamayacağı, görüşme yapılamayacağı veya herhangi bir beyanda bulunulamayacağının’’ hükme bağlandığı anımsatıldı. Açıklamada,‘‘Her türlü dokunulmazlığın ve ifade özgürlüğünün en üst düzeyde var olduğu Yasama Meclisimiz de dahil ‘soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz’ şeklindeki hükümlerle anayasal koruma altına alınan mahkemelerin bağımsızlığı kavramını hiçe sayan mahiyette ve Danıştay’ın manevi şahsiyetini rencide eden bu açıklamaları anayasa hükümleri karşında tasvip etmek ve yargı bağımsızlığıyla bağdaştırmak mümkün değildir. Anayasanın başlangıç metnindeki ‘kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu(nu) ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu(nu)’ açıklarken yasama, yürütme ve yargı ayrımını yapmakta ve yargıya bağımsız demektedir. Bu tüm dünyada bugün için erişilen en son ve en demokratik nokta olup Türkiye Cumhuriyeti de çağdaş bir hukuk devleti olarak tam bu konumda bulunmaktadır’’ denildi. İdari yargının, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluk denetimi için kurulduğu anımsatılan açıklamada, ‘‘Açıklamalara dayanak alınan yargı kararında da yargılama süreci henüz bitmemiştir. Göz ardı edilmemesi gereken husus, burada idarece tesis edilen bir işlemin hukuka uygunluğunun denetlendiği ve bu aşamada (temyiz aşamasında) Danıştay tarafından, temyizen incelenerek bozulmasını da idare (Ankara Valiliği) talep etmiştir ve Danıştay da bu aşamada idareyi haklı bularak mahkeme kararını bozmuştur’’ denildi.Uyuşmazlığı sürdürenin idare olduğu vurgulanan açıklamada şöyle denildi: ‘‘Yargı süreci devam eden bir dava hakkında değil siyasi bir toplantıda veya basın açıklamasında, her türlü düşüncenin açıklanmasının güvence altına alındığı Yasama Meclisi’nde dahi, herhangi bir beyanda bulunulmasını yasaklayan anayasanın 138. maddesi hükmü karşısında, yapılan açıklamaları hukuka uygun bulmadığımızı kamuoyunun bilgisine saygı ile sunarız.’’ İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN YİNE HEDEF GÖSTERDİ Anadolu’da Vakit’e soruşturma İstanbul Haber Servisi Aytaç Kılınç adlı öğretmenle ilgili davada okula gidip gelirken de türban takılmasını yasaklayan kararı veren Danıştay 2. Dairesi Başkanı ile 3 üyesinin fotoğraflarını yayımlayarak ‘‘şeriatçı terör örgütlerine hedef gösteren’’ dinci Anadolu’da Vakit gazetesi hakkında Bağcılar Cumhuriyet Basın Savcılığı’nca soruşturma başlatıldı. Vakit gazetesi dünkü sayısında ‘‘İşte O Üyeler’’ başlığıyla manşetten türban yasağı kararı veren Danıştay 2. Dairesi Başkanı Mustafa Birden, üyeler Yücel Özbilgin, Engin Kumrulu ve Nevin Gönenç’in fotoğraflarını yayımladı. Fotoğrafların üstünde ‘‘Örtü sokakta bile yasak diyen üyeler’’ alt başlığını kullanan gazete, kararı veren daire başkanı ve üyelerini açıkça hedef gösterdi. 4 hukukçunun özgeçmişlerini de ayrıntılı veren gazete, kararda türbanın yasaklanmasına hayır oyu kullanan üye Ayfer Özmedir’’in fotoğrafını ise diğer üyelerden ayrı bir bölümde yayımladı. Özdemir’in fotoğrafının üstünde ise ‘‘Muhalefet etti’’ başlığı kullanıldı. Bağcılar Basın Savcısı Ali Çakır, gazete ve sorumluları hakkında Terörle Mücadele Yasası’nın 6. maddesi uyarınca soruşturma açtı. Gazete ve sorumluları ‘‘yargı üyelerini, terör örgütlerine hedef göstermek’’le suçlanıyor. Şeriatçı terör örgütlerine hedef gösterilen Danıştay 2. Dairesi Başkanı ve üyelerinin şikâyeti durumunda Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığı, ilgili diğer suçlardan da soruşturma açacak. zafertemocin@postamatik.com Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısı ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı ‘Kamusal alan hukuki bir tabir değildir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin ilçe kongreleri Bakanlar Kurulu’nun gündemini oluşturuyor. Hükümet Sözcüsü ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, toplantılarda kongrelerin değil, hükümet icraatlarının değerlendirildiğini savundu. Bakanlar Kurulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında toplandı. Toplantının ardından açıklamalarda bulunan Hükümet Sözcüsü Çiçek, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Danıştay’ın türban kararıyla ilgili olarak ‘‘kamusal alanın genişletildiği’’ yönünde yorumlar yapıldığının anımsatılması üzerine Bakan Cemil Çiçek, ‘‘Kamusal alanı tabiri, hukuki bir tabir değildir. Daha çok sosyolojik, ideolojik ve siyaset bilimi açısından üzerinde durulan bir kavramdır. Yani hangi bilim çerçevesinde o kavramların değerlendirilmesi gerekiyorsa o çerçevede değerlendirmek icap eder’’ dedi. Çiçek, bir gazetecinin, son 3 haftadır, Bakanlar Kurulu toplantılarının ardından AKP kongrelerindeki izlenimlerin değerlendirildiğinin açıklandığını anımsatarak ‘‘Bir parti kongresinin hükümette ele alınması sizce doğru mu’’ sorusuna da şu yanıtı verdi: ‘‘Biz parti kongresini konuşmuyoruz, parti kongresi vesilesiyle yaptığımız tespitler var. Yapılan ziyaretler var, oralardan gelen talepler var. Yurtiçi gezileri, yapılan icraatları mahallinde görmek açısından faydalı. Bizim değerlendirdiğimiz burada kongreler değil, hükümet icraatlarıdır, yapılan çalışmaların taşrada nasıl yansıdığıdır, yoksa kongreyi kim kazandı, kaç liste var, biz bunları konuşmuyoruz. Onu zaten Sayın Başbakan partinin ilgili birimlerinde konuşuyor.’’ YANLI SORUŞTURMA YAPTIKLARI ORTAYA ÇIKTI BÜLENT ECEVİT, THE NEW ANATOLIAN’A KONUŞTU CHP’den TÜPRAŞ için suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP grup başkanvekilleri Ali Topuz, Kemal Anadol ve Haluk Koç, TÜPRAŞ’ın yüzde 14.76’lık hissesinin satışında ‘‘görevlerini kötüye kullandıkları ve ihaleye fesat karıştırdıkları’’ iddiasıyla, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında suç duyurusunda bulundu. Topuz, Anadol ve Koç, dün öğleden sonra Ankara Adliye Sarayı’na giderek suç duyurusu dilekçesini Müracaat Savcılığı’na teslim etti. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu ile bir süre görüştükten sonra gazetecilere açıklama yapan Topuz, AKP’nin sahip olduğu çoğunluk nedeniyle Meclis’in denetleme mekanizmalarının işletilmesinin mümkün olmadığını söyledi. CHP’nin, TÜPRAŞ’ın hisse satışı konusunda son çözüm yolu olarak yargıya başvurduğunu anlattı. TÜPRAŞ’ın yüzde 14.76’lık hissesinin, 28 Şubat 2005 tarihinde, alıcının talebi doğrultusunda ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) aynı günlü kararıyla satıldığını ifade eden Ali Topuz, satışın Başbakan ve özelleştirmeden sorumlu bakanın onayı olmadan gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını belirtti. ‘Sezer ikinci kez cumhurbaşkanı seçilebilir’ ANKARA (ANKA) Bülent Ecevit, Ahmet Necdet Sezer’in ikinci kez cumhurbaşkanı seçilebileceğini söyledi. Ecevit, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması halinde işlerin hiç kolay olmayacağını bildirdi. The New Anatolian gazetesinden Nursun Erel’in sorularını yanıtlayan Ecevit, Sezer ile daha önce Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sırasında yaşanan anayasa krizinin hatırlatılması üzerine, bunların geçmişte kaldığını ve daha sonra Sezer ile yakın bir ilişki kurduklarını söyledi.Ecevit, Cumhurbaşkanlığı tartışmalarına yeni bir boyut getirdi. Sezer’in ikinci kez cumhurbaşkanı seçilmesi halinde oldukça başarılı olabileceğini ifade eden Ecevit, bu yüzden Sezer’in tekrar Cumhurbaşkanlığı koltuğuna getirilebileceğini belirtti. Ecevit, Sezer’in ikinci kez seçilmemesi halinde sorunlar çıkabileceğini savundu. Erdoğan’ın muhtemel cumhurbaşkanlığı konusunu da yorumlayan Ecevit, Erdoğan’ın hükümette keyfi bir yönetime alıştığını, ancak Çankaya’da bu şekilde davranamayacağını söyledi. Ecevit ayrıca, Erdoğan’ın kendi partisinin içinde de kontrolü kaybettiğini ifade etti. Ecevit, DSP’yi şu anda nasıl gördüklerinin sorulması üzerine de DSP’nin şu anda tek gerçekçi siyasi parti olduğunu söyledi. asirmen?cumhuriyet.com.tr VEFAT Merhum Ahmet ve merhume İrfan Tunaya’nın kızı; merhum Neşat Tahiroğlu’nun eşi; Kemal, Tahir ve Mihriban’ın annesi; Altuntaş ailesinin halası; Alatlı ailesinin teyzesi; Nur Boysan’ın yengesi, merhume Melahat Tunaya’nın görümcesi; merhum Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’nın ablası ZEKİYE SELMA TAHİROĞLU 11.02.2006 tarihinde vefat etmiştir. Cenazesi 14 Şubat Salı günü Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra Aşiyan Mezarlığı’nda defnedilecektir. Allah rahmet eylesin. AİLESİ Almanya’da neler olup bitiyor diye buradaki gazeteci arkadaşlarımla konuşuyorum. Niyetim de Angela Merkel’in başbakan olmasından sonraki Almanya’ya ilişkin gelişmeleri anlamak. Hıristiyan Demokratların lideri olarak seçime giren ve beklenenin altında bir başarı gösteren Angela Merkel’in başbakan olmasıyla iyice bitip gideceği düşünülüyordu. Bu düşünce kendi partisi CDU içinde de rakip Sosyal Demokrat Parti SPD içinde de egemendi. ‘‘Verelim bakalım şu kadına iktidarı, ne hale geleceğini görelim’’ diye düşünüldü. Almanya’nın ekonomik sorunları ağırdı, dünyanın en çok ihracat yapan ülkesinin ekonomisi sürekli düşüş yönünde yol alıyordu. Merkel, bunların altından kalkamaz ve böylece bu iş de burada biter diye hesap ediliyordu. ??? Merkel, bütün beklentilerin tersi bir performans sergiledi. Onun Almanya’daki şimdiki adı ‘‘Kurtarıcı Anne’’. Kamuoyu yoklamalarında, desteği her geçen gün artıyor. Halk ‘Kurtarıcı Anne’ Angela Merkel bu gösterişsiz kadını giderek daha fazla seviyor. Peki Merkel ne yapıyor da bu sempatiyi ve desteği sağlıyordu? Alman ekonomisi düzelme içine mi girmişti? Hayır diyorlar gazeteci arkadaşlarım, bu yönde henüz bir gelişme yok. Tersine, bu tempoyla giderse işsizlik daha da artacak gibi görünüyor. Angela Merkel, ‘‘Kurtarıcı Anne’’ imajını nasıl edindi o zaman? Merkel’in Almanlar üzerinde en etkili olan hedeflerinden birisi şu oldu: ‘‘10 sene içinde Avrupa’da ekonomi alanında ilk üç ülke arasına gireceğiz.’’ Bu çok gerçekçi ve aynı zamanda mümkün olan bir hedefti. Almanlar bu saptamayı çok sevdiler. Neden sevdiler? Çünkü, Almanlar dünyanın en sağlam ekonomisinden birisini yaratmışlardı. Halk, geleceğe güvenle bakan, dünyada en rahat yaşayan halklardan birisiydi. Onlar, başarıya ve yükselişe alışmışlardı. Ancak son yıllarda bu durum tersine dönmeye başlamıştı. Almanlar, yükselen değil düşen bir yaşam içine girmişlerdi. Hâlâ dünyanın en iyi yaşayan halklarından birisi onlardı. Ancak psikolojileri bozulmuştu. Çünkü, onlar başarıya alışık bir toplumdu. Başaramayınca içlerine kapandılar ve moralleri bozuldu. Türklerle karşılaştırıldığında şöyle söylenebilirdi: Türkler coşkuluydu, Almanlar depresif. Türkiye’de yaşayan insanlar, yükselme umudu, hayatlarının iyileşmesi umudu içindeydiler. Yaşamları kalitesiz ve kötüydü ancak gelecek umutları vardı. Almanlar işte bu umudu yitirmişlerdi. Yaş ortalamasının giderek artması, yaşlı nüfusun çoğalması, sosyal güvenlik sistemini sarsıyordu. Giderek emeklilikte de daha kötü koşullarda yaşama tehlikesi onları tehdit ediyordu. ??? Angela Merkel, solla sağı birleştiren bir görüntü vererek yeni bir umut yarattı. Dış politikada, daha etkili oluyormuş gibi bir izlenim verdi. Almanlar ondan memnundular ve bir şeyler yapabileceğine inanmaya başladılar. Bu tam anlamıyla bir sürpriz oldu. Örneğin şu anda ekonomi hâlâ toparlanabilmiş değil. Hâlâ düşüş durdurulabilmiş değil. Ancak bu durumun sorumlusu olarak Merkel değil sosyal demokratlar görülüyor ve bu durum onların hanesine bir olumsuzluk olarak yazılmaya devam ediyor. Garip ve ilginç tablodan söz ediyor Almanlar. Peki Almanya’nin Türkiye konusunda bir tutum değişikliği var mı? Bu konuda hiçbir değişiklik olmadığı söyleniyor. Almanya, hâlâ Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunda en istekli olan ülke özelliğini koruyor. Bu tutumun değişmesinin mümkün olmadığı da ısrarla vurgulanıyor. Bunda sosyal demokratların koalisyon ortağı olmasının da rolü var. Ancak yine deniyor ki, fark et mez Hıristiyan Demokratlar tek başlarına da olsalar bu tutum değişmezdi. ??? Peki ya Kıbrıs? Bu konuda da ilginç şeyler anlattılar: Almanya, Kıbrıs konusunda hiçbir zaman özel bir tutum içine girmedi. Sanki Kıbrıs politikasına hiç bulaşmak istemiyor gibi davranıyordu. Avrupa’daki genel tutum ne ise ona uyuyordu. Bunda Almanya’nın daha önce sömürgeci bir tarihinin olmamasının da önemli bir etkisi olduğu yorumları yapılıyor. Gazeteci arkadaşlarıma İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’ın Kıbrıs ziyareti ve sonrası gösterdiği tutumun Almanlar tarafından nasıl karşılandığını sordum. İlgiyle karşılandığı ancak üzerinde hemen hemen hiç yorum yapılmadığını söylediler. Alman gazetelerinde Straw’ın tutumuyla ilgili hiçbir yorum çıkmadığına dikkat çektiler. ??? Almanya, ilginç ve değişik bir siyasi atmosfer içinde... CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear