26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 ARALIK 2006 CUMARTESİ 14 ‘Yazılımda tren kaçmasın’ KOBİ YAŞAM Çalışanını kendin eğit! GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR ? İGEME ve İSO’nun “İhracatta sağlanan devlet yardımları, dahilde ve hariçte işleme rejimleri ile vergi resim ve harç istisnası mevzuatı” konulu semineri, 26 Aralık’ta Dış Ticaret Kompleksi Konferans Salonu’nda. ? Hannover 2007 Sanayi Fuarı için partner ülke Türkiye… Fuara katılım için son başvurular 29 Aralık’a kadar uzadı. ? 1013 Ocak tarihleri arasında KOBİ’ler için Yeni İş Geliştirme Eğitim Programı MEBTÜBİTAK Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü (TÜSSİDE) Eğitim Tesisleri’nde. Sanko Holding şirketlerinden ısıtmasoğutma ve havalandırma sektörü firmalarından AIRFEL, İŞGelecek üç yılda yazılımda ArGe’ye yatırım yapılmazsa Türkiye’nin bu alanda treni kaçırabileceği uyarısı yapan KOBİ Danışmanları Derneği (KOBİDA) Başka KUR ve Halk Eğitim Merkezi ile ortak “Personel Eğitim Programı” gerçekleştiriyor. Isıtma, soğutma ve havalandırma sektörüne kalifiye eleman yetiştirme amacı taşıyan eğitimler, hem teorik nı Mehmet Önder, “Yazılım ArGe’sine 3 yılda 200 milyon dolar yatırım yapılırsa, hem uygulamalı... 2006’da eğitim programına katılıp sınavı geçenler arasından belirle10 yıl içerisinde 6 milyar dolar yazılım ihracatı gerçekleştirebiliriz. Bilişim sektönenler AIRFEL’de göreve başlıyor. 65 gün süren eğitim boyunca katılımcılar İŞKUR’dan rü yılda 2.5 trilyon doları geçen işlem hacmi ile dünyanın en hızlı büyüyen ve katmaaş da alabiliyor. Eğitime katılacakları İŞKUR ve Halk Eğitim Merkezi ile birlikte, tima değeri en yüksek olan sektör” dedi. tizlikle seçen AIRFEL, eğitim projesi için katılımcıları teknik lise mezunları ile sınırlaÖnder yaptığı yazılı açıklamada, yazılım ve danışmanlık sektörlerinin bu yıl yüzde 200 büyümesini beklediklerini ancak yerinde saydığını kaydetti. “Yazılım sektömıyor. İçeriğinin döneme uygun konulardan seçilip derslerin mühendisler tarafından verüne yapılacak her 1 liralık yatırım, 30 lira olarak geri dönmektedir’’ diyen Önder, rildiği eğitimlerin ilk aşaması; teorik bölüm, 2. aşamasıysa; pratik bölüm. Eğitim sonunHindistan’ın 2008’de 58 milyar dolarlık yazılım ihracatı hedefini örnek gösterdi ve da; genel tutum ve davranışları, devam durumu, yazılı sınav başarısı gibi parametrelerden geçer not alankamudan da destek beklediklerini söyledi. lara uluslararası geçerliği olan ve Milli Eğitim Bakanlığı onaylı sertifika veriliyor. G üncel Organize Sanayi Bölgeleri’nin sorunları katlanıyor. Arazi satışlarındaki yolsuzluklar ve KOBİ’lerin pazarlama derdi ilk sıralarda En büyük sorunumuz ‘ara eleman’ Türkiye’de Organize Sanayi Bölgeleri’nin sayısı her geçen gün artarken sorunları da büyüyor. Ekonomik faaliyetlerin neredeyse yüzde 99’unu gerçekleştiren Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler giderek artan oranda OSB’de faaliyet göstermeye başladılar. Bugün OSB’lerin sayısı 250’yi geçmiş durumda. Ancak aynı oranda sorunlar da artıyor. 4. KOBİ Zirvesi kapsamında Organize Sanayi Bölgeleri’nin (OSB) ve sorunlarının tartışıldığı oturumda da öne çıkan en önemli konulardan biri ara eleman sıkıntısı oldu. İkitelli Birlik Başkanı Yusuf Akgün “Türkiye’deki Köy Enstitüleri’nin kapatılması sonrası memleketin ara eleman eksiği hiç kapanmadı” derken ara eleman eksiği nedeniyle KOBİ’lerin rekabete dayanıksızlaştığını ve bu şekilde ih ? İkitelli Birlik Başkanı Yusuf Akgün “Türkiye’deki Köy Enstitüleri’nin kapatılması sonrası memleketin ara eleman eksiği hiç kapanmadı” derken ara eleman eksiği nedeniyle KOBİ’lerin rekabete dayanıksızlaştığını ve bu şekilde ihtisaslaşmanın imkânsız olduğunu kaydetti. netilmesinde gerekli mühendis, mimar ve işletme gibi temel meslek elemanlarının bir kısmı ara eleman konumunda çalıştırılıyor. Bu aynı zamanda yetişmiş insan kaynağının israfı anlamına geliyor. ESBAŞ Pazarlama Tanıtım ve Halkla İlişkiler Müdürü Ertuğrul Işıksoy da öncelikli sorunun ara eleman olduğuna işaret ederek, “Mühendis var, işçi var; ancak ara eleman yok. Bu nedenle her OSB aynı zamanda bir mesleki eğitim merkezi olmalı, bu yolla devlete de yardım etmelidir” dedi. Ara eleman sorununun yanı sıra OSB’deki sanayicilerin başka dertleri de var. Bunlardan birinin ithalat bağımlılığı olduğuna işaret eden İkitelli Birlik Başkanı Yusuf Akgün, “Hurda makine mezarlığı olduk. Gümrük Birliği aleyhimize işliyor. İthalat cennetine döndük, ihracatımızsa kısıtlı. Bize 20 milyar dolarlık ithalat yapan aynı AB ülkesine biz yalnızca 4 milyar dolarlık ihracat yapıyoruz” yorumunu yaptı. KOBİ’lerin pazarlama sıkıntısı çektiğine ve pazar paylarının düşük tisaslaşmanın imkânsız olduğunu kaydetti. Gerek üniversite mezunu gerekse vasıfsız işçi konusunda ciddi sorun yaşanmazken meslek liseleri, meslek yüksek okulları ya da bunların dışında özel öğretim kurumları tarafından açılan kurslarda yetiştirilen eleman bulmak KOBİ’ler açısından giderek zorlaşıyor. Sonuçta iş akışlarının planlanması ve yö olduğuna işaret eden Akgün, “Ben Afrika’da sanayisi olan bir KOBİ’yim, farklı yerlerden ya da Afrika’dan korkmayın, açılın” yorumunu yaparken OSB’lerde üstüne gidilmesi gereken sorunun ihracat şirketleri kurup, JointVenture tipi ihracat şirketleri kurup, risk paylaşımı yapılması gerektiğini belirtti. Akgün, İkitelli’deki en ciddi sorunlardan birinin, kooperatiflere satılan arazilerde satışlardaki yolsuzluklar olduğunu belirtti. “Sanayici en iyi Türk malını üretip dış pazarlarda satsın; ancak belediye, arsa ofisi, TOKİ gibi bürokratik engellere takılmasın” diyen Akgün, “Almanya 25 işçisiyle 25 yıl çalışma garantisi veren firmalara her türlü altyapıyı masrafsız veriyor” açıklamasını yaptı. TELESİS ÖDÜLE DOYMUYOR Güler: Başarının temeli ekip çalışması ? Telesis, TESİD’in her yıl düzenlediği “İletişim ve Bilgi Teknolojilerinde Yenilikçilik ve Yaratıcılık” yarışmalarında 2005 yılında “Stillink” ürünü ile aldıkları “Büyük Ödül”ün ardından bu yıl tekrar “PX24 IP PBX Santralları” ödül aldı. FATMA AKMAN İletişim teknolojilerindeki yılların birikimi ve bunu ürüne dönüştürebilme yetisini harmanlayan Telesis, Türkiye Elektronik Sanayicileri Derneği’nin (TESİD) her yıl düzenlediği “İletişim ve Bilgi Teknolojilerinde Yenilikçilik ve Yaratıcılık” yarışmasında 2005 yılında “Stillink” ürünü ile aldıkları “Büyük Ödül”ün ardından bu yıl tekrar “PX24 IP PBX Santralları” ödül aldı. Biz de bu başarının sırrını Telesis AŞ Genel Müdür Yardımcısı Mümin Güler’e sorduk. Kendi tasarladıkları sistemleri (telefon santralları) ve özel iletişim ürünlerini tasarımda “knowhow” ya da lisans anlaşması olmaksızın yaptıklarını ifade eden Güler, “Kuruluşundan bu yana geçen 23 yıllık sürede üretimi gerçekleştirilen çok sayıdaki ürün, firmamızın çalışanlarının yaratıcı ve yenilikçi düşüncelerinin katkılarıyladır. Ürünlerimiz tasarlanırken, olası en yüksek seviyede yazılımsal ve donanımsal esneklik öncelikle göz önünde bulundurulmaktadır. Ürünlerimizin ve dolayısıyla emeğimizin ödüllendirilmesi bizleri mutlu etmektedir” yorumunu yaptı. 1983 yılından beri faaliyet gösteren ve 100 kişiye ekmek kapısı olan firmada uzun yıllar ekibin değişmemesinin de verimlilik açısından önemli olduğunu belirten Güler, yurt genelinde 150 bayileri ve müşteri memnuniyetinin kalite politikaları olduğunu, “Tüm bölgelerden bayilerimizi ürünlerimiz ile ilgili sürekli bilgilendirmekte ve eğitmekteyiz.” sözleri ile açıkladı. Aynı zamanda 1991 senesinden beri ihracat yaptıklarını da belirten Güler, dünyada 40’ın üstünde santralları ve Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, İngiltere, Macaristan, Madagaskar, Nijerya, Rusya, Ürdün gibi 15 ülkedeki yerleşik bayi ağlarıyla bu ülkelerdeki ticaretin sürekliliğini açıkladı. Ancak Güler, Batı Avrupa ülkelerinin de ürünlerine yoğun ilgi gösterdiklerini kaydederek, “2007 yılı içerisinde yepyeni ve daha da büyük pazarlara açılmayı düşünmekteyiz” dedi. Santral üretimi dışında bir diğer ödüllü ürün “Stillink” serisinde ise, E1 VoIP ağgeçidi ya da bilinen adıyla E1 VoIP gateway ürünlerini, Türkiye’de bir ilke daha imza atarak geliştiren Telesis marka Stillink ürünleri bugün dünyanın önde gelen üretici çözüm sunan firmaları tarafından projelerinde aranan ürünler olmaya başlamış bile. İnternet üzerinden ses iletişimine olanak sağlayan VoIP’nin yazılım ve donanım çalışmalarını 2005 yılında tamamladıklarını ve IP teknolojileri ile donatılmış yepyeni santrallarını 2006 yılında yurtiçi ve yurtdışında piyasaya sunduklarını belirten Güler, “Önümüzdeki dönemde VoIP ile ilgili çalışmalarımızı arttırarak sürdürmeyi ve santralarımızı daha da geliştirmeyi ve yeni ürünleri müşterilerimizin beğenisine sunmayı hedefliyoruz.” açıklamasını yaptı. “Dünyada, 2009 yılı itibarıyla geniş bant internet erişime sahip abone sayısının 245 milyon olması beklenmektedir ve toplam telefon iletişim pazarının da 260 milyar dolara ulaşacağı öngörülmektedir. Ülkemiz, dünya nüfusunun yüzde 1.1’ini oluşturmaktadır. Telefon iletişimi ve ekipman bazında ise bu payın yüzde 2 düzeyinde seyrettiğini görmekteyiz. 2009 yılında dünyada VoIP pazarının 36 milyar dolar gibi bir rakama ulaşmasının beklendiğini göz önünde bulundurursak 45 yıl sonrası için ülkemizde 600700 milyon dolar seviyelerinde bir pazarı öngörebiliriz” diyen Güler, ArGe faaliyetlerinin 2007’de bu alanda yoğunlaşacağını vurgularken, tasarım ve üretim proseslerini ileriye taşıyacak bazı yatırımlar planladıklarının altını çizdi: “Ülkemizin dışa bağımlı olduğunu görmek istemeyen firmamız, bu bilinç ile yeni pazarlara açılarak, özellikle VoIP teknolojilerinde önemli kazanımlar elde edecektir.” Hezarfen Projesi başlıyor KOBİ’lerde inovasyoncu altyapının geliştirilmesi amacıyla yeni bir proje yaşama geçiriliyor. Türk Patent Enstitüsü (TPE) ve KOSGEB işbirliği ile hazırlanan “Hezarfen Projesi” nin pilot uygulamaları Ankara’da OSTİM Organize Sanayi Bölgesi’nde mart ayında başlayacak. Projeye ismini veren “Hezarfen” sözcüğü “Bin ilim bilen” anlamına geliyor. Projenin hedefi inovasyonu geliştirmek. Projenin protokolü Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Türk Patent Enstitüsü (TPE) Başkanı Doç. Dr. Yusuf Balcı, KOSGEB Başkanı Bayram Mecit, OSTİM Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Başkanı Orhan Aydın ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu tarafından imzalandı. TPE Uzmanı Arife Yılmaz tarafından tanıtımı yapılan projenin pek çok hedefi arasında Ostim OSB’de 5000 KOBİ’yi tanıtmanın ve ilk 40 KOBİ’ye özel danışmanlık eğitimi vermenin de bulunduğunu belirten Yılmaz, eşzamanlı olarak “Hezarfen Projesi kapsamında çeşitli eğitimler, çalıştaylar, sektörel analizler, konferans ve seminerler, yayınlar ve bazı pilot aktiviteler düzenlenecektir” açıklamasını yaptı. ? Baba İlhan Genç ve oğlu Barış birlikte çalışıyorlar. Barış Genç: Hidrolik hortum problemi yüzünden gece yarısı arızalanmış bir iş makinesine elektrik dahi olmayan bir mevkide yerinde hizmet veriyoruz. Bu da firmamızın sektörde gerçekleştirdiği bir ilktir. Hidrolik hortum üretimi yapan Gençsan, Uzakdoğu ürünleri ile rekabeti yaratıcı fikirlerle çözüyor Mobil atölye ile 24 saat hizmet Küresel rekabet ortamında ayakta kalabilmek için ihracat kanallarını zorlamanın önemini kavrayan işletmeler yapılanmalarını bu doğrultuda değiştiriyorlar ve yaratıcı fikirlerle ortaya çıkıyorlar. Bunlardan biri de İzmir’in Bornova ilçesinde 1986 yılından itibaren hidrolik ve endüstriyel hortum üretimi yapan Gençsan Hidrolik, makine mühendisi baba İlhan Genç’in kurduğu şirkette iki kuşak 6 yıldan beri beraber çalışıyor. 2000 yılında önce şirkete mimar olan büyük oğul Pamir katılmış, bu yıl ise inşaat mühendisi olarak üniversite eğitimini tamamlayan Barış Genç. Gençsan Hidrolik Türkiye’de iş makinesi ve otomotiv sektöründe birkaç büyük firmaya yan sanayi olarak hizmet veriyor. 2000 yılından itibaren ihracat yaptıklarını belirten Barış Genç, “Serbest bölge üzerinden yaptığımız ihracatlarımız haricinde, İngiltere, Fransa, Kuveyt, Yunanistan ve Bahreyn’e ihracat yapıyoruz” diye anlatıyor. Barış Genç’e göre iki kuşak bir arada çalışmanın önemli kazanımları bulunuyor ancak yenilikleri benimsetmek de aynı oranda zaman alıyor. Zorlandığınız alanlar hangileri oluyor ve bir sıkıntıyı nasıl aşıyorsunuz? Bunu bir örnekle açmanız mümkün mü? Birçok sektörde olduğu gibi bizim de içinde bulunduğumuz sektör kalitesiz ancak ucuz Uzakdoğu üretimleri yüzünden yara aldı.Ülke olarak birçok sektörde zorluklarla oluşturulmuş yurtdışındaki kalite imajımız bu yüzden zarar görüyor. Bugün Çin ve Hindistan’dan gelen ürünler bizimkilerin yarı fiyatında. Bu sorunu müşterilerimize sunduğumuz ürünlerin kalite – fiyat oranının yüksekliğini izah ederek aşmaya çalışıyoruz. Lojistik sorununu nasıl çözümlüyorsunuz? Yurtiçi ve yurtdışı mal temini veya tesliminde kendi araçlarımızın yanı sıra nakliye ve kargo firmalarını da kullanmaktayız. Müşterilerimizin acil ve yerinde çözüm gerektiren ihtiyaçlarına ise 7 gün 24 saat hizmet veren mobil atölyemizle hizmet vermekteyiz. Bu sayede örneğin hidrolik hortum problemi yüzünden gece yarısı arızalanmış bir iş makinesine elektrik dahi olmayan bir mevkide yerinde hizmet verebilmekteyiz. Bu da firmamızın sektörde hizmet anlamında gerçekleştirdiği bir ilktir. Türkiye’de daha verimli bir çalışma yapabilmeniz için hangi koşulların sağlanmış olmasını isterdiniz? Türkiye’de işsizlik oranı artmakla birlikte birçok sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de kalifiye çalışanlara duyulan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Bu noktada özel sektör – devlet işbirliği ile meslek liselerine daha fazla ağırlık ve önem verilmesi taraftarıyız.Devletimizin haksız rekabete yol açan kayıt dışı ile mücadelesini arttırmasının ve istihdam yaratacak yatırımlara her sektörde ve her ilde gerekli teşvikleri sunmasının Türkiye için kazançlı olacağını düşünüyoruz. HİLMİ DEVELİ hilmideveli?hotmail.com Gümrük Birliği’nin 10. Yılında KOBİ’ler cakları söylemiyle seçimlere girdiler. Böyle bir süreçte başlatılan GB Sözleşmesi, yürürlüğe girdiği tarihten bugüne değin tam on yıldır tartışılır konumda olmaktan bir türlü çıkamamıştır. Ne “aş ve iş” bereketi görüldü ne de sözleşme yırtıldı. Birilerince “Gümrük Birliği sürecinin başlama tarihi, hukuken Katma Protokol’ün yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1973 tarihiydi. Türkiye o tarihte elde ettiği haklarına karşı yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda kalmıştı. Gümrük Birliği GATT’a, şimdi ise Dünya Ticaret Örgütü’ne konsolide edilmiş bir yükümlülüktü” tezi öne sürülüyor. Bana göre “Türkiye, tam üye olmaksızın sadece GB’ye girmekle; tam üyelerin ulusal çıkarları doğrultusunda yönlendirilen bir ticari mekanizmaya, otomatik olarak AB’nin dış ticaret politikasına uymak zorunda olan” bir ülke konumunda bırakılmıştır. Deyim yerindeyse davul bizim sırtımızda, tokmak ise AB’nin elinde olmuştur. Türkiye’nin, AB’nin bugüne kadar üçüncü ülkelerle imzalamış olduğu ve ileride de imzalayacağı “ticaret anlaşmalarına” uyma zorunluluğu, kısıtlamalara ve ciddi haksızlığa yol açmaktadır. Bunun sonucu da Türkiye, yıllarca başta Rusya olmak üzere Avrasya, Kuzey Afrika gibi üçüncü ülkelerde ciddi pazar kaybına uğramış, buralardan yeterince pay alamamıştır. Türkiye sözleşme gereği, AB mevzuatına uyumun yanı sıra ilgili kurumlarda gerekli yapısal değişiklikleri gerçekleştirmek için belirli bir mali yükün altına girmek zorunda kalmıştır. Mali yükün AB tarafından karşılanmasını öngören mali hükümler, Yunanistan’ın vetosu ile işletilememiştir. Örneğin, 1996’dan 1999 yılında Türkiye’nin adaylığının tanınmasına kadar geçen sürede mali yardımlara ilişkin bir gelişme kaydedilmemiştir. Türkiye, yükümlülüklerini yerine getirmek için mali külfeti karşılamak zorunda bırakılmıştır. Bu süreçte KOBİ’leri güçlendirmeye yönelik altyapı ve teknoloji yenilemeye yönelik mali yardımlar da AB’ce yapılmamıştır. Teknolojinin yetersizliği, KOBİ’lerimizin rekabet güçlerini geliştirmelerinde en büyük engel olmuştur. KOBİ’lere sağlanan devlet yardımlarının nitelikleri, çeşitlilikleri ve mali büyüklükleri, KOBİ’lerin sağladığı istihdam, katma değer, ödedikleri vergi miktarı vb. değerlerle orantılı olarak da ele alındığında AB üyesi ülkelerdeki destek ve hizmetler karşısında yetersiz kalmış, bu da bir noktada, AB üyesi ülkeler nezdinde haksız rekabete dönüşmüştür. 1996 yılından itibaren bugüne kadar dış ticaret rakamları AB lehine bir ticaret dengesi yaratmıştır. Diğer yandan özellikle son on yılda dünyada ekonomide birçok kavram değişmiştir. Artık “yerel pazar, bölgesel pazar” diye bir tanım adeta ortadan kalkmış, dünya küresel bir pazara dönüşmüştür. AB pazarı önemli olmakla birlikte, olmazsa olmazlıktan çıkmıştır. Sonuç olarak kişisel fikrim; GB sözleşmesinin, on yılda KOBİ’ler adına artılar getirdiği söylenemez. 6 Mart 1995’te imzalanan ve AB Parlamentosu tarafından da onaylanan Gümrük Birliği Sözleşmesi 1 Ocak 1996’da yürürlüğe girmişti. GB, “Türkiye ekonomisi, reel sektörü, KOBİ’leri için ne anlam taşıdığı ve ne gibi sonuçlar doğuracağı” kamuoyunda yeterince tartışılamadan, hatta TBMM’de tartışılması ve onaylanması bile yapılmadan apar topar kabul edilmişti. Gerekçesi de AB tam üyeliği... Sözleşmenin imzası, zafer sarhoşluğuna dönüşmüş, 17 Aralık 2005’te olduğu gibi gündüz havai fişekler atılmış, dönemin Başbakanı “Lozan’dan sonra en büyük anlaşmayı ben imzaladım” diyebilmişti.. Genel seçimler bile bu gerekçe ile erkene alınmış, GB sözleşmesi iktidar ve muhalefetçe seçim malzemesi olarak kullanılmaya başlanılmıştı. Örneğin, siyasi iktidar “GB sözleşmesi; aş demektir, iş demektir” söylemiyle, muhalefet partileri ise iktidara geldikleri takdirde Gümrük Birliği Anlaşması’nı yırtıp ata CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear