24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 KASIM 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA ORMAN TALANI 9 Nesli tükenmekte olan birçok bitki ve hayvan türünü barındıran İstanbul ormanlarının karşısındaki en büyük tehdit: YAPILAŞMA Ekolojik zenginlik yok ediliyor İstanbul Haber Servisi İstanbul, acil olarak korunması gereken Türkiye ormanlarının 9 sıcak noktasından birine sahip. İstanbul ormanları 540 bin hektarlık yüzölçümü ile 2 bin adet çiçekli bitki ve eğrelti türünü barındırıyor. Bu rakam Hollanda ve İngiltere’deki türlerin toplamından bile fazla. Nesli tükenmekte olan birçok bitki ve hayvan türünü barındıran İstanbul ormanlarının karşısındaki en büyük tehdit de yapılaşma. Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü işbirliğiyle hazırlanan İstanbul Ormanları Raporu kentin sahip olduğu ekolojik zenginliği ve bu zenginliği tehdit eden unsurları tek tek gözler önüne seriyor. Üzerinde İstanbul ormanlarının köklendiği topraklar genel olarak plato niteliğinde. Anadolu Yakası’nın kuzey kesimleri, sıcaklık ihtiyacı az ve soğuğu tolere edebilen bitki türlerinden oluşan nemli ılıman geniş yapraklı ormanlarla kaplı. Doğu kayını, kestane, adi gürgen, ıhlamur, titrek kavağın da aralarında bulunduğu bu ağaçlar, genel olarak AvrupaSibirya Flora bölgesinin “öksin” kesimine ait türler. Yarımadanın, Akdeniz Flora Bölgesi’ne giren güney kesimlerinde ise meşelerin ağırlıkta olduğu kuru ormanlar ve Marmara kıyılarındaki makiler İstanbul’un iki bitki coğrafyası bölgesinin kilit noktasında bulunduğu görüşünü kanıtlıyor. Avrupa Yakası’nda ormanların genel yapısı ve bitki örtüsü Asya yakasıyla adeta simetri oluşturuyor. Bahçeköy ve Durusu Gölü çevresindeki görece yüksek kesimlerin hâkim orman tipi olan kayıngürgenkestane, kıyılara doğru azalarak yerini meşe ormanlarına bırakıyor. Belgrad Ormanları esas itibarıyla meşeden oluşmasına karşın içinde gruplar halinde kayın ve özellikle kestane toplulukları var. Saf kayın ormanlarının çalılar bakımından fakir olan alt kısmında çobanpüskül, orman sarmaşığı, dafne, tavşanmemesi gibi türler görülüyor. Belgrad Ormanı’nın önemli bir kısmı tohumdan yetişen “koru” ormanları şeklinde. Genellikle kütük sürgününden yetişmiş olan Çatalca ve Şile ormanları ise çoğunlukla yakacak odun ihtiyacına yönelik olarak kütük sürgününden yetişen “baltalık” tekniği ile işletiliyor. Özellikle 1960’lı yıllardan sonraki 20 yıl içinde İstanbul çevresindeki doğal bitki örtüsü ve orman alanları teknik müdahalelerle önemli bir değişim geçirdi. Her iki yakadaki geniş alanlarda maarasındaki dönem esas alındığında kaydedilen yıllık ortalama yangın sayısı 96 iken 2003’te bu sayı 174’e çıktı. 2002’de çıkan 55 orman yangını sonucunda 4 stanbul’un hektar, 2003’ün ilk yarısında çıkan 57 gündemini 3. Köprü, yangında ise 10 hektar alan yandı. 19982002 arasındaki 15 yıllık dötüp geçit, işgal nemde çıkan orman yangınlarının yüzedilen orman arazileri, de 14’ü enerji nakil hatları, yüzde 53.4’ü orman alanlarının başka ihmal ve dikkatsizlik, yüzde 4.5’i kasıt, kullanımlara tahsisi gibi yüzde 1.5’i yıldırım ve yüzde 26.9’u bilinmeyen nedenlerden kaynaklanıyor. konular oluşturuyor. Ancak kamuoyunda çok tartışılan Orman Yasası’nın 2B maddesine göre İsKent tarihinde gelinen tanbul’da orman sınırları dışına çıkarıher yeni aşama, lan toplam alan ise 13.727 hektar. Buormanlar ve doğal nunla birlikte 15 bin hektar orman alanı, bedelli ya da bedelsiz olarak çeşitli alanlar aleyhine amaçlar için “izinirtifak” uygulamasonuçlandı. İstanbul sına konu olmuş. İzinirtifaka konu olan faaliyetler, taş ve maden işletme tesisadeta üç tarafından leri, enerji tesisleri ve nakil hatları, sukıstırılmış ve kabına gölet, yol, taşocağı, turistik tesis, okul, sığmayan bir “canavar” üniversite yeri izinlerine kadar çeşitligibi kuzeyindeki yaşam lik gösteriyor. Bu tür alanlarda izin süreleri bitip ağaçlandırmaya uygun hale kaynağını, yani orman getirilen alanların ilgili Orman İşletmesi’nce teslim alındıktan sonra ağaçlanve su havzalarını dırılması gerekiyor. zorluyor. İstanbul’da hızla artan yapılaşma; taş, kum, mıcır gibi malzemelere olan ihtiyor. Çatalca’daki Motor Deresi çevresinde varlı yacı da artırıyor. Verilen izinirtifakların önemli ğı bilinen su samuru ve kurt, Bern Sözleşmesi ile bir bölümü taş ve maden ocaklarına ait. Tahminuluslararası düzeyde korunması gereken türler lere göre önümüzdeki 20 yıl içinde taş ve kum ocaarasında. Yine aynı sözleşme ile yaşam alanları ğı kullanımına yönelik 600 hektar yeni alana ihkorunması gereken uluslararası öneme sahip beş tiyaç var. Bu da İstanbul’un ormanları başta olkurbağa türü dahil 10 çiftyaşamlı (amfibi) da or mak üzere elde kalan son doğa alanlarına yönemana bitişik sulak alan habitatlarının sakinleri lik bir başka önemli sorun kaynağı. Kâğıt üzerinarasında. deki düzenlemelere karşın uygulamadaki eksiklikler nedeniyle taş ocaklarının doğaya etkisi azalTEHDİTLER tılarak işletilmesi veya rehabilitasyonu etkin bir şekilde sağlanamıyor. İstanbul ormanlarının önemli kayıplara uğraAnadolu Yakası ormanları da Avrupa Yakası’nda olduğu gibi Riva Deresi, Ömerli ve Elma dığı gerçeğini ortaya koyan bilimsel araştırmalar lı Baraj gölleri ile İstanbul’un su ihtiyacının kar ve güncel veriler oldukça sınırlı. Bunlardan biri şılanmasında kritik öneme sahip. Şile çevresin Terkos ormanlarını içine alan bölgede, Yıldız de kaynak suyu üretimi yapan 16 ticari işletme Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Jeodezi ve Fobulunuyor. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ve togrametri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. BüİSKİ Yönetmeliği gibi düzenlemelere karşın lent Bayram tarafından 1989 ve 2001 yıllarına Ömerli Barajı Havzası’nda, konut, altyapı, tesis ait uydu görüntüleri ile yapılan karşılaştırma. Bu leşme gibi baskı unsurları etkisini sürdürüyor. İs araştırma sonucunda değerlendirmeye konu olan tanbul çevresindeki ormanlara yönelik başlıca 82.590 hektarlık alanda yaşanan doğal alan kayorman suçları; “Kaçak ağaç kesimi ve nakliye bı 10 bin 165 hektar. İmar uygulamalarından gösi, yangın, açmayerleşme, işgalfaydalanma rece az etkilenen bölgede yaşanan kayıp bile alave otlatma.” Türkiye’nin orman yangınları ba nın 8’de biri düzeyinde. Değerlendirmede, kaykımından en riskli bölgeleri Akdeniz ve Ege sa bın tarım arazilerindeki yayılma ve yapılaşmadan hillerinden İstanbul’a kadar uzanıyor. 19942003 ileri geldiği belirtiliyor. İ ki ve fundalıklar, sahilçamı ile ağaçlandırıldı; eskinin meşe, kayın, kestane kompozisyonundan oluşan doğal yapraklı ormanları saf çam ormanlarına dönüştürüldü. ÖNEMLİ BİTKİ ALANLARI Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin araştırmasına göre İstanbul yaklaşık 540 bin hektarlık yüzölçümü ile 2 bin adet çiçekli bitki eğrelti türüne sahip. WWF Türkiye, Fauna & Flora International ve İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi tarafından 40’ı aşkın uzmanın katılımı ile belirlenen Türkiye’nin 122 Önemli Bitki Alanı’ndan (ÖBA) 7’si İstanbul’un iki yarımadası üzerinde. Nadir ve tehlike altındaki türlerin son sığınakları olan ÖBA’ların İstanbul çevresindeki koruma önceliği şöyle: “TerkosKasatura kıyıları (acil), Ağaçlı kumulları (çok acil), Kilyos kumulları (çok acil), Batı İstanbul meraları (çok acil), Kuzey Boğaziçi (acil), SahilköyŞile kıyıları (çok acil), Ömerli Havzası (çok acil)” Bazı ÖBA’lar kısmen veya tamamen milli park, tabiatı koruma alanı, doğal sit gibi korunan alanlar şemsiyesi altında olsa da bu bütün ÖBA’ların korunduğu anlamına gelmiyor. Tehdit unsurları kentleşme, plansız gelişme, madencilik, turizm, kirlilik, türlerin toplanması gibi çeşitlilik gösteriyor. Amaç, alanların doğal yapısının ve ekolojik işleyişinin korunması olduğundan tarımsal faaliyetler ve hatta iyi niyetle yapılan ağaçlandırma çalışmaları bile tehditler arasına girebiliyor. FUNDALIKLAR Ormanlarla yakından ilişkili olan fundalıklar büyük oranda yitirilmiş ve bütünlükleri bozulmuş durumda. Fundalıklar, nadir bitki türleri bakımından İstanbul’un en zengin doğal habitatlarından biri olma özelliğini koruyor. İstanbul’un fundalık alanları, Avrupa ve Akdeniz’in doğusunda elde kalan en önemli örnekler arasında. İstanbul’un fundalıkları küresel olarak tehdit altında bulunan endekim Çatalca Peygamber Çiçeği’nin de yurdu. FAUNA Çeşitli kaynaklar, İstanbul’un orman içi habitatlarında ulugeyik, karaca, yabankedisi, tilki, çakal, yabandomuzu, su samuru, porsuk ve çok az sayıda kurdun yaşamını sürdürdüğüne işaret edi BOĞAZİÇİ, GÖÇMEN KUŞLARIN GEÇİŞ KORİDORU ürkiye genelinde sayısı 160’ı bulan önemli kuş alanlarının altısı İstanbul’da bulunuyor: Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri, Boğaziçi ve Şile adaları, Terkos ve Adalar. Boğaziçi, göçmen kuşların kuzey ve güney yarımküreler arasındaki yolculuğunda önemli bir geçiş koridoru. Yaklaşık 30 kilometre uzunluğunda olan bu önemli su yolunun kuzey kesimlerini kuşatan karışık yapraklı ormanlar ve makilikler, çok sayıda kuş türünün üreme ve kışlamasına, kara leylek gibi göçmen kuşların nefes almasına olanak sağlarken, Sarıyer ve Çamlıca tepeleri meraklılar için uygun gözlem noktaları sunuyor. İÜ’den araştırma 1 989’da Boğaz’ın kuzey kesiminden kenti transit geçen Trans Avrupa Otoyolu ve buna bağlı ikinci bir köprünün yapılması, İstanbul’un gelişimi ile ormanlar üzerindeki etkisi açısından önemli kilometre taşlarından biri oldu. Otoyol çevresindeki orman ve doğal alanlar üzerinde gecekondu semtleri yükselmeye başladı. T Yapılaşma yüzde 90 arttı İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nden Doç. Dr. Ayhan Koç ile Dr. Hakan Yener’in yaptığı bir araştırmada 1984 ve 1994 yıllarında elde edilen uydu görüntülerine dayanarak özellikle Belgrad Ormanı ve Beykoz çevresini içine alan 360 kilometrekarelik bölgedeki yerleşim alanlarının yüzde 90’lık bir artış göstererek 3900 hektardan 7400 hektara çıktığını ve bu artışın yüzde 18.5’inin orman alanlarından elde edildiğini gösteriyor. Bu da 650 hektarlık bir orman alanını ifade ediyor ve aynı yerde 1984’te var olan toplam orman alanının yüzde 3.64’ünü oluşturuyor. Araştırmaya göre, orman alanlarındaki azalmanın ikinci nedeni madencilik ve benzeri “yerleşim” dışı nedenlerle yaşanan alan kaybı. Bu da 2 bin 263 hektar olarak belirlenmiş. Uzmanlar, Boğaz üzerine yapılacak üçüncü bir köprü ve ona bağlı otoyolların 350 hektarlık bir orman alanına mal olacağını tahmin ediyor. Araştırmanın ilginç bulgularından biri de ormanların yapısında görülen değişim. 1984’te 36 bin hektarlık araştırma alanının 12 bin 460 hektarı geniş yapraklı ormanlardan oluşurken 1994’te bu 10 bin 275 hektara düşmüş. Buna karşılık iğne yapraklı ormanlar, aynı dönem içinde 5475 hektardan 7570 hektara çıkmış ve bütün içindeki oranı yapraklılar aleyhine artmış. G C ecekondu ile gökdelen arasında sıkışan kent: İstanbul etki alanının genişliği, sanayinin kent dışına kayması ve birden çok merkezi ile İstanbul, metropol ölçeğine ulaştı ve konut, ulaşım gibi altyapı sorunlarıyla karşı karşıya kalmaya başladı. 1973’te yapılan Boğaziçi Köprüsü ve çevre yolları kent içi ulaşım ağının omurgası haline gelirken özel oto sayısının artması ile İstanbul’un gelişim alanı doğuda Gebze, batıda ise Silivri’ye kadar ulaştı. 1980 yılına gelindiğinde nüfus 3 milyona dayandı. 1984’te çıkarılan Büyükşehir Belediyeleri Yasası ile İstanbul’da büyükşehir belediyesi ve ona bağlı ilçe belediyelerinden oluşan bir yönetim yapısı kuruldu. YAŞANMAZ HALE GELİYOR Orman yetiştirme uzmanı Prof. Dr. Cemil Ata, “Geniş alanlarda ağaçlandırma amacıyla kullanılan sahil çamı gibi türler, yangına davetiye çıkarmaktadır” diyor ve ekliyor: “İstanbul’daki bu saf çam ormanları zamanla eski orijinal yapısına yani meşe, kayın, kestane, akçaağaç, kızılağaç türlerinden oluşan karışık yapraklı ormanlara dönüştürülmelidir.” İstanbul bir yandan kendi su kaynaklarının sigortası olan ormanları kaçak yapılaşma, yeni otoyollar, köprüler ile kaybederken diğer yandan susuzluğa çare olarak yüzlerce kilometre uzaktan başka doğal ekosistemlerin ihtiyaç duyduğu kaynakların getirilmesi önemli bir çelişki yaratıyor. İstanbul’un var olan ormanlarını riske atacak her adım, bardağımızdaki suyun biraz daha azalması ve kirlenmesi, dolayısıyla İstanbul’un daha da yaşanmaz hale gelmesi demek. SÜRECEK TERKOS GÖLÜ Kıyıya paralel uzanan tepeleri kaplayan ve ağırlıkla meşe, kısmen göknarlar ile Terkos Gölü, büyük orman kartalı, gökçe güvercin, ortanca ağaçkakan gibi kuş türlerinin üremesi için gerekli koşulları sağlıyor. umhuriyet ile birlikte siyasi merkez olmaktan çıkıp sosyoekonomik açıdan eski önemini yitiren İstanbul’un 20. yüzyıl başında 1 milyonu aşan nüfusu, 1927’de 700 binin altına düştü. Ancak 1940’larda sanayi yatırımlarının gelişmeye başlaması ile kent, yeniden çekim merkezi oldu. 1950’lerin ortasına gelindiğinde İstanbul, batıda Yeşilköy, kuzeyde Levent, doğuda Bostancı’ya kadar uzanan bir alanda yayılma gösterdi. Sanayi alanlarının etrafında gecekondu mahalleleri oluşmaya başladı. 1970’lerde 2 milyonu aşan nüfusu, CANAVAR GİBİ! 1989 yılında, Boğaz’ın kuzey kesiminden kenti transit geçen Trans Avrupa Otoyolu ve buna bağlı ikinci bir köprünün yapılması, kentin gelişimi ile ormanlar üzerindeki etkisi açısından önemli kilometre taşlarından biri oldu. Otoyol çevresindeki orman ve doğal alanlar üzerinde gecekondu semtleri yükselmeye başladı. Buna 1990’larda LeventMaslak hattı üzerinde gelişen gökdelenler eklendi. Nüfusun artık 10 milyonu çoktan aştığı 2000’lerin gündemini ise 3. köprü, tüp geçit, işgal edilen orman arazileri, orman alanlarının başka kullanımlara tahsisi gibi konular oluşturuyor. Kent tarihinde gelinen her yeni aşama, ormanlar ve doğal alanlar aleyhine sonuçlandı. İstanbul adeta üç tarafından kıstırılmış ve kabına sığmayan bir “canavar” gibi kuzeyindeki yaşam kaynağını yani orman ve su havzalarını zorluyor. CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear