03 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 ARALIK 2006 SALI 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI S PB PB PB PB PB PB B B 15 12 16 16 18 16 17 17 14 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B B B B S S S B B 13 15 14 15 12 11 12 8 20 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B Y B B B B 19 21 15 17 11 15 9 8 0 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurt geneli az bulutlu ve açık, batı kesimleri zamanla parçalı ve çok bulutlu geçecek. Marmara ve yurdun iç kesimlerinde sabah saatlerinde sis bekleniyor. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih PB 2 PB 2 PB 0 PB 7 PB 8 PB 3 PB 4 PB 4 PB 8 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB PB Y K K Y Y Y PB 6 4 11 4 3 11 14 17 3 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K PB PB PB PB PB B B B 3 13 4 9 12 11 6 21 18 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada AKP grubunda bir anket yapılsa iktidar milletvekillerinin, ola ki gönlünde başka aslanlar yatanlar dışında kalanlar RTE’nin cumhurbaşkanı olacağını, olması gereğini söyleyecektir. Basit bir mantıkla olaya bakalım... RTE gibi ihtiraslı bir insan eline geçen altın fırsatı Arınç’a veya bir başka AKP’liye bırakır mı? ??? Koşullar beklediği gibi gelişirse elbette Çankaya’yı kimseye bırakmaz; ancak RTE’yi Çankaya’dan vazgeçirmeye zorlayacak koşullar gerçekleşirse, gerçekleşebilirse, Cumhurbaşkanlığı’ndan vazgeçebilir. Zorlayacak koşulların başında toplumun etkili kurumlarının birlikte karşı çıkması gerekiyor. 2006 yılının sonlarında Türkiye’de siyasal olsun, demokratik toplum örgütleri olsun, sözü ve etkisi geçerli olan kesimlerin birlikteliği yakalayıp yakalayamayacağı tartışılıyor. AKP liderinin yukarıya çıkması ve 2007 genel seçiminde AKP’nin parlamentoda yine aynı çoğunluğu yakalaması durumunda rejimin açılması olası ufukları düşünenler için RTE’nin, Çankaya’ya çıkmasına mutlaka engel olunmalı. Bu da ancak toplum adına sivil toplum örgütlerinin her türlü desteği vermesiyle gerçekleşebilir. ??? Kuşku yok; Cumhurbaşkanı nisanda yapılmasını önerdiği erken seçimde alınacak sonuçla ülkenin hem bugünkü yönetim biçiminden kurtulacağını varsayıyor, hem de cumhurbaşkanının ancak partiler arası uzlaşma ile seçilebileceğini düşünüyor. Aynı yargıda birleşenler azınlıkta değil. Hatta rahatlıkla söylenebilir ki Cumhurbaşkanı’nın uyarısı çoğunluğun görüşü ve istemidir. ??? Geldiğimiz nokta; “To be or not to be”... Olmak veya olmamak, işte sorun bu! Genel olarak benimsenen yöntem; CHP’nin ve tabii Anavatan’ın da, DYP’nin birkaç milletvekilinin de TBMM’den çekilmesi, sinei millete dönmesi! Birinci olasılık; RTE’nin erken seçimi kabul etmesi ve nisan seçimi sonucu cumhurbaşkanı adayı olmaktan vazgeçmesi. İkinci olasılık ise; içi boşalan Meclis’ten RTE’nin AKP grubunun oylarıyla cumhurbaşkanı seçilmesi... Bu sonuca göre RTE’nin cumhurun başkanı değil, AKP’nin cumhurbaşkanı olduğunu ilan etmek! Velakin... Partilerde, sivil toplum örgütlerinde sorunu demokratik yoldan çözümleyecek ciddi bir girişim, RTE’yi Çankaya’dan önleyecek beraberlik işareti görülmüyor. Bu işin motoru, lokomotifi olması beklenen ve gereken CHP’nin genel başkanı Deniz Baykal, Lübnan’dan dönerken uçakta konuğu olan gazetecilere: “Bütün düşüncelerini çok açık, hiçbir pürüzlü noktaya meydan vermeyecek biçimde açıkladığını”... söyledikten sonra; “... Duygusal yaklaşıp gerçekçi olmayan çözümlerin peşinde koşmanın yararı olacağını düşünmüyorum...” diyor. Bu ifade sinei millete dönmeyi gerçekçi olmayan bir çözüm olarak nitelediğini göstermiyor mu? AKP’nin ‘reformu’çöktü Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla hükümetin ‘sosyal güvenliği tek çatıda buluşturma hayali’ suya düştü. İşçiler ve esnaf sahipsiz kaldı IŞIK KANSU ANKARA Anayasaya ve sosyal devlet ilkesine aykırılık uyarılarını dinlemeyen AKP’nin hazırladığı sosyal güvenlik reformu son Anayasa Mahkemesi kararı ile çöktü. AKP’nin, IMF’nin istemleri doğrultusunda gerçekleştirmeye çalıştığı “sosyal güvenliği tek çatıda buluşturma hayali” de suya düştü. Kamu çalışanlarının reform sonucunda uğrayacakları hak kayıpları Anayasa Mahkemesi kararı ile durdurulurken haklarındaki olumsuz düzenlemeler aynen korunan işçiler ve esnaf sahipsiz kaldı. İşçi kesimi, Anayasa Mahkemesi ile bir ayağı tümüyle çöken “tek çatı reformu” gerekçesiyle ellerinden alınan SSK’yi ve SSK hastanelerini geri istemede kararlı gözüküyor. Türkİş Genel Başkanı Salih Kılıç, yürürlük tarihi 2007 başı olan kanunun Anayasa Mahkemesi kararı ile uygulanmasının olanaksız hale geldiğini belirterek uygulamanın ertelenmesini istedi. 1 Ocak 2007 gününde yürürlüğe girecek olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu”nun bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından geçen hafta sonunda iptal edilmesi üzerine Cumhuriyet’in konuya ilişkin sorularını yanıtlayan Türkİş yetkili ve uzmanları, Anayasa Mahkemesi kararıyla özellikle emekli aylıklarını hak etme ve emekli aylıklarının hesaplanmasına ilişkin usul ve esaslarda memurların kanunun öngördüğü sistemin tümüyle dışına çıkarıldığına dikkat çektiler. ye gidişi, anayasadaki düzenlemelere uygun görüyor gibi sonuç çıkıyor ortaya. Bu noktada Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararına ihtiyacımız olacaktır. Memurların, yeni kanunla, mevcut 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda, kendilerine özgü Emekli Sandığı’nda tanınan ayrıcalıklardan geriye gidişin adil ve ölçülü olmadığı, kamu çalışanlarının ayrı bir statüde korunması gerektiği gibi bir gerekçe çıkacak mı, çıkmayacak mı bunu bilmiyoruz. Memurların kendi statülerine uygun bir yapı oluşturulması anayasa gereği söz konusuysa, sigortalılar da bir hizmet akdiyle çalışıyorlar. Dolayısıyla onların da farklı statüleri var. O halde onların da daha çok bazı alanlarda korunmaya ihtiyaçları var. Yeni kanun ile emeklilik için öngörülen prim ödeme gün sayısının 9 bin güne çıkarılması özellikle esnek çalışanların asla emekli olamamalarına neden olacaktır.Ama böylece emeklilik hakkından mahrum kalacak işçiler, emekli olamayacakları halde çalıştıkları sürece statüleri gereği prim de ödemek zorunda kalacaklardır.Ayrıca yeni kanunla sigortalıların aylık bağlama oranları da düşürülmektedir. Oysa şu anda Sosyal Sigortalar Kanunu’nun temel görevi, insanların yaşlılığı halinde kimseye muhtaç etmeden geçimlerini sağlayabilecek kadar bir gelir vermektir. Oysa yeni kanunla açlık sınırının altına çekilecek bir gelirin ortaya çıkmasından korku duyuyoruz. Bu yüzden memurlarda olduğu gibi işçilerin de statüleri bakımından mevcut durumlarının korunması gerekir. O halde onlar açısından da yeni düzenlemenin iptal edilip mevcut durumu koruyacak bir yapının ortaya çıkması gerekir.” GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY İşçi hakları da korunmalı Anayasa Mahkemesi’nin kararında “memurların ayrı bir yapıda sosyal güvenlik sistemine kavuşturulmasını öngörme” düşüncesinin yattığına değinen yetkililer, şu görüşleri dile getirdiler: “Anayasa Mahkemesi, işçiler açısından özellikle bugün uygulanmakta olan Sosyal Sigortalar Kanunu’nda var olan haklardan büyük ölçüde geri Kadına ikinci sınıf tavır ? Baştarafı 1. Sayfada IŞIL ÖZGENTÜRK Yeni Küresel Korkularımız ? Baştarafı Arka Sayfada Ayrıca telefon konuşmalarımızın dinlenmediğini kim bilebilir? Adı, “Oicofobia” olan bu korkunun büyük bir hızla yangınlaştığından hiç kuşkum yok. Bir de hepimizin bildiği “İslamofobia” var ki, bu da tüm Müslümanların potansiyel terörist olarak algılanması. Bu korkunun yayılmasında İslam ülkelerinin de büyük bir payı olduğu söyleniyor. Gelelim Çin’in oluşturduğu korkuya... Nüfusu ve büyük rekabetçi gücü nedeniyle Çin, özellikle Avrupa ülkeleri ve Amerika’da adı “Sinofobia” olan bir korkunun şiddetle yayılmasına neden oluyormuş. Bu korku bizde de yaygınlaşıyor, Çin malları piyasaya girdiğinden beri tekstil, ayakkabı, oyuncak, hediyelik eşya üretiminde büyük bir düşüş yaşanıyor. Üstelik bu rekabet, pek çok ülkede işsizliği arttırdığı için, gelecek kaygısını da şiddetle pompalıyor. Bu arada AIDS gibi salgın hastalıklardan, kıyametten, iktidarsızlıktan, terörden, yalnız kalmaktan, kötü bir yaşlılıktan da korkuyormuşuz. Kısaca çağımızın insanı korkuların kucağında salınıp duruyor. İyi sallanmalar. kadına karşı ayrımcılığı gözler önüne seriyor Mert, daha önceden de yeni evlenen çiftlere dağıttıkları “kadın 9 yaşında evlenebilir, erkek 4 kadınla evlenebilir, kadından ve gâvurdan şahit olmaz, doğum kontrolü yasak” ifadelerinin yer aldığı “Aile İlmihali” kitabıyla eleştirilere hedef olan Tuzla Belediyesi’ne olayla ilgili dava açacağını söyledi. Mert, kararın kendisine söylenmesi yerine kocasının aranarak yanlarına çağrılmasını eleştirerek “Bir görüşme sırasında bir çalışan ile tartıştık. Konuyu Başkan Mehmet Demirci’ye anlatırken bir sözüne karşılık ‘Teessüf ederim sayın başkan’ ifadesini kullandım. Üç gün sonra 4. Levent’te çalışan eşimi arayan Protokol Müdürü Mehmet Bingöl, Tuzla Belediyesi’ne gelmesini istedi. Eşim de bir anlam veremeden geldiği belediye binasında başkan yardımcısı Ayhan Çiçek ile görüştü. Görüşme sırasında beni odadan çıkarttılar” dedi. Yapılan uygulamanın kadına bakış açısını ortaya koyduğunu vurgulayan Mert, “Kadınları kocalarına tabi, karar vermekten uzak görüyorlar. Bir kadın olarak beni çok rencide ettiler. İşten çıkarıldığımı bana söyleseler çok daha faz Tuzla Belediye Başkan Yardımcısı Çiçek, basın danışmanı Berrin Aksöz Mert’in işine son verildiğini eşine ‘tebliğ’ etti. Yürürlük tarihi ertelensin Uzmanlar, Anayasa Mahkemesi kararının “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu” ile getirilen modelin bütünlüğünü bozduğunu dile getirdiler. Sosyal tarafların uyarılarına kulak veren, anayasanın sosyal devlet ilkesini göz ardı etmeyen yeni bir düzenleme yapılana kadar yeni kanunun 1 Ocak 2007 olan yürürlüğünün ileri tarihe atılması gerektiğini dile getiren uzmanlar, sigortalıların farklı statü nedeniyle oluşturulmuş hastanelerinin “tek çatı” gerekçesiyle ellerinden alınması uygulamasından da geri dönülmesi gerektiğini kaydettiler. la medeni olurlardı” diye konuştu. İşten çıkarılma kararının kendisine değil eşine söylenmesini Belediye Başkanı Demirci’ye soran Mert, “Siz çok hassassınız. Kırılmanızı istemediğimiz için bunu eşinize söyledik” yanıtını aldığını ifade etti. Tuzla Belediyesi Baş kan Yardımcısı Çiçek ise “İş hakkının feshedildiği gün Berrin Hanım’a işten çıkarıldığını bildirmemiz gerekiyordu. Ancak o gün psikolojik olarak sıkıntılı görünüyordu. Kendisinin daha kötü olmaması için haberi eşine vermeyi doğru bulduk” dedi. ‘Ayrımcılık yapılmasın’ KESK Genel Başkanı Tombul, iptal kararıyla haklılıklarının bir kez daha ortaya çıktığını belirterek “Koşullar tüm kesimlere aynı uygulanmalı” dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanı ve Emek Platformu Dönem Sözcüsü İsmail Hakkı Tombul, Anayasa Mahkemesi’nin, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun bazı hükümlerinin kamu çalışanları lehine iptal kararıyla ilgili “Bir kesim için geçerli olan koşulların, herkese uygulanması gerekir” dedi. Yüksek mahkemenin kararının “Emek Platformu’nun haklılığını bir kez daha gösterdiğini” kaydeden Tombul, “İptal gerekçeleri yayımlanır yayımlanmaz Emek Platformu toplanarak yasadaki mevcut duruma dair stratejisini belirleyecektir’’ dedi. Hakİş Genel Başkan Yardımcısı ve Hizmetİş Sendikası Genel Başkanı Mahmut Arslan da, iptalin çalışanlar arasında “eşitsizlik, adaletsizlik ve ayrımcılığa yol açtığını’’ ifade etti. Kararla, ulaşılmak istenen “sosyal güvenlikte tek çatı ile norm ve standart birliğinin sağlanması’’ amaçlarından uzaklaşıldığını belirten Arslan, kanunun yürürlüğe gireceği 1 Ocak 2007 tarihine kısa bir süre kalması nedeniyle “sosyal güvenlik sisteminin kaosun eşiğine geldiğini’’ kaydetti. Adil düzenleme için fırsat Türkİş Başkanı Kılıç da “Sosyal tarafların tüm itirazlarına rağmen çıkarılan bu kanunun bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi tüm çalışanlar için adil düzenlemeler yapılması için yeni bir fırsat yaratması bakımından büyük önem taşımaktadır” dedi. Kılıç, şöyle konuştu: “Bu iptalle açıkça ortaya çıkmıştır ki, oluşturulan tek çatı sistemi çökmüştür, sosyal güvenlik sistemimizde büyük bir kaos ortaya çıkmıştır.” Tablo tıpkı AKP döneminin önceki bütçeleri gibi... Yatırıma pay yok... Bütün gelirinin dörtte biri borç faizine... Yine alışık olduğumuz gibi bütçe görüşmeleri öncesinde IMF heyeti yurda döndü ve bütçe üzerinde son rötuşları yaptı. Yeri geldikçe şu vurguyu yapıyoruz: AB ile AKP Türkiye’ye karşı anlaştı. ABD ile AKP Türkiye’ye karşı anlaştı. Bu iki vurguya ekonomik anlamda şu eki de yapabiliriz: IMF ile AKP, Türkiye’ye karşı anlaştı! Siyasal anlamda geçmişteki koalisyon hükümetini yerden yere vuran AKP, ekonomik anlamda o hükümetin IMF ile yaptığı anlaşmayı yere göğe sığdıramıyor. Türkiye ile benzer zamanlarda IMF’yle zorunlu anlaşma yapan ülkelerin çoğu, çoktan bu kuruluşla bağını kopardı. Kendi ekonomik programını hazırlayıp, uygulamaya koyuldu. AKP hükümeti ise IMF’ye adeta yalvarıyor: “Ne olur bizi terk etme. Sensiz ne para yönetebiliriz, ne ekonomik program yapabiliriz...” ??? Madalyonun öteki yüzünde ise şu var: IMF Türkiye’den geçiniyor! Kara mizah yapmak için bu benzetmeyi sütuna getirmedik. Rakamları aktaralım, siz de hak vereceksiniz: IMF’nin tüm dünya ülkelerine açtığı kredi miktarı 21 milyar 985 milyon dolar. Türkiye’ye açtığı kredi miktarı 11 milyar 170 milyon dolar. Türkiye’nin IMF’nin bütün dünyaya açtığı kredilerdeki payı yüzde 50.8. Yarıdan fazla! Bu tabloyu hükümetin yorumlamasını istesek, şöyle derler: “Bakın işte IMF’nin en çok güvendiği ülke biziz. Dünyada bizden çok borç alma itibarı olan ülke yok...” Oysa sağduyulu herkesin paylaştığı gerçek şu ki, asıl maharet borç almakta değil, ülkesini borç almaya gereksinim duymayacak şekilde yönetmekte. Türkiye, dünyanın en yüksek oranda faizle borç alan ülkelerinin başında geliyor. Hükümet ne yazık ki IMF kredilerinin gerçek faizini açıklamaktan kaçınıyor. Güvenilir kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre, Türkiye’nin dolar bazında IMF’ye ödediği faiz yüzde 13 ile 15 arasında değişiyor. Ekonomi kulislerinde konuşulan şu: Türkiye olmazsa IMF borç verecek, dolayısıyla faiz geliri elde edecek ülke bulamaz! Ne dersiniz; IMF Türkiye’den geçiniyor demekte haksız mıyız? ??? IMF yüzsüzlüğüne çok oldu ama, madalyonun bir başka yüzü daha var: IMF Türkiye’ye borç verirken bir tefeciden daha acımasız davranıyor! Yeri gelmişken vurgulayalım. IMF’yi tefecilerle yan yana koyarken, tefecilerden özür dilemek gerek! Diyelim ki çok sıkıştınız ve bir tefeciden borç aldınız. Size iki temel koşul dayatacaktır: 1 Faiz şu kadar olacak, 1 puan inmem. 2 Borcunu şu gün ödeyeceksin, bir gün ödün vermem. Tefeciden aldığınız parayı istediğiniz yerde kullanır, ödeme zamanı gelince de hesabını görürsünüz. IMF öyle mi ya... Arkadaşlar, önce vereceği paranın miktarını, sonra bu paranın nerelerde kullanılması gerektiğini söylüyor. Öncelikle uyarıyor: “Bu parayı kesinlikle çocuğunun harçlığını artırmak için kullanamazsın... Eşin için harcamalara da göz yummam... Bir kuruşunu dahi evin içine yeni bir yatırım için kullanamazsın...” Bu uyarıların ardından paranın tümünü de vermiyor. Önce bir taksit gönderiyor, istediği yerde kullanıp kullanmadığımıza bakıyor. Onu gözden geçirdikten sonra bir taksit daha gönderiyor. Üçüncü dilimden önce yeni bir koşul dayatıyor: “Başta söylemeyi unuttuk, bundan böyle çalışma saatini 10’dan 12’ye çıkaracaksın...” Bu kurala uyup uymadığınızı birkaç turluk gözlemlerle denetledikten sonra dilimi serbest bırakıyor. Dördüncü dilimi verirken bunun nerede kullanılacağını söylüyor: “İlk üç dilimin faizi, vereceğim dördüncü dilime yakın. Bu dilimi al ve bana faiz olarak hemen geri ver!” İşte size IMF’nin çalışma düzeni... Bu düzen içinde IMF ile tefeci arasında ancak şu benzerlik olabilir: IMF, kıskacına aldığı ülkeyi kolay kolay bırakmaz, ‘tefe’ koyup oynatır! ankcum?cumhuriyet.com.tr Sosyal güvenlik reformu Dinsel vurgu engellenemiyor Kara çarşaflı kırtasiye seti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eğitime hâkim kılınmaya çalışılan dinsel vurgunun sınır tanımadığı, bir kez daha gözler önüne serildi. Türbanlı oyuncak bebeklerin yer aldığı sırt çantalarının ardından, bu kez “kara çarşaflı” bebek resimlerinin yer aldığı kırtasiye malzemeleri satışa sunuldu. Fulla markalı kırtasiye setine, kız çocuklarının ilgisini çekecek şekilde pembe tonları ve çiçek motifleri hâkim. Sette bulunan 2 kurşunkalem, bir silgi, bir kalemtıraş ve bir not defterinin üzerinde ayakları dahi görünmeyecek şekilde kara çarşafa bürünmüş oyuncak bebek resimleri yer aldı. Set 1 YTL’den satışa sunuldu. CHP’li Mustafa Gazalcı, hükümetin ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in uygulamalarının oluşturduğu ortamın, bu tip örneklere yol açtığına dikkat çekti. EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer de dinsel motiflerin öne çıkarıldığı materyallerin üretimini kimsenin engelleyemediğini ifade etti. Hükümet yeni formül arıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP hükümeti, bazı maddeleri iptal edilen sosyal güvenlik reformu için yeni formül arıyor. Yapılacak yeni bir düzenlemenin ise aylarca süreceği belirtiliyor. Hükümet, Anayasa Mahkemesi kararının ardından sosyal güvenlik reformunun iptal edilen ve yürütmesi durdurulan maddelerini değerlendirmeye başladı. Kapsamlı düzeltme için mahkemenin gerekçeli kararı beklenirken “Reformdan vazgeçmenin söz konusu olmadığı” mesajları verildi. Memurları sistem dışına çıkaran Anayasa Mahkemesi kararının sistemdeki adaleti ciddi şekilde bozduğu belirlendi. Bundan kaynaklı sorunun aşılması için çalışmaların aylarca süreceği hesaplandı. Bu çerçevede, konunun taraflarıyla yeniden görüşüleceği, yasanın yürürlük tarihinin de erteleneceği ifade ediliyor. Ertelemenin bütçe yasasına eklenecek bir maddeyle yapılabileceği ve 6 aylık ertelemenin yeterli olacağı ifade edildi. Türk Tabipleri Birliği Başkanı Gürsoy, hükümetin uygulamadan vazgeçmesini istedi ‘GSS’nin altyapısı kalmadı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Gençay Gürsoy, Anayasa Mahkemesi’nin, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun bazı hükümlerini iptal kararıyla Genel Sağlık Sigortası’nın (GSS) hukuki altyapısının çöktüğünü, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın geleceğinin kalmadığını Mahkemesi kararıyla ipvurguladı. tal edilen maddelerin, Gürsoy, TTB Merkez GSS ile ilgili temel düKonseyi’nde düzenlediği zenlemeler arasında yer basın toplantısında, Anaaldığını belirten Gürsoy, yasa Mahkemesi’nin verşöyle konuştu: “İptal kadiği kararla birlikte “sosyal güvenlikte tek çatı, rarıyla, GSS’nin hukutek norm sağlamak” ge Gençay Gürsoy. ki altyapısı çökmüş burekçesiyle çıkarılan kanulunmaktadır. Bu dunun ana gövdesinin hükümsüz rumda GSS’nin uygulanması hale geldiğini belirtti. Anayasa mümkün değildir. Aksi yöndeki zorlamalı uygulamalar farklı statüde çalışmakta olup aynı sosyal güvenlik sistemine dahil olan sigortalılara tamamen farklı norm ve standartlarda sağlık hizmeti verilmesi gibi büyük karmaşaya sebep olacaktır. Hükümet, kanunun uygulamadan kaldırılacağını ilan etmeli ve gerekli yasal düzenlemeyi biran önce gerçekleştirmelidir.’’ CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear