26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 ARALIK 2006 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL ‘Kapitalizmin Kaleleri’ İktidarın Kaleleridir ABD emperyalizminin ve Avrupa Emperyalistler Birliği’nin çıkarlarını gözeten dinci iktidar bunun karşılığında ikinci kez iktidar olma yolundadır. Bu süreç Osmanlı saltanatının özlemiyle “dinci iktidarın” iktidara getirilme sürecidir. Bu süreç kapitülasyonların, Düyunu Umumiye’lerin sürecidir. Bu süreç kapitalizmin dinci iktidarının seçim kalelerini oluşturma sürecidir. Bu süreç Mustafa Kemal Devrimleri’ne, laik Cumhuriyetimize ve Kurtuluş Savaşımızın yiğit halkına meydan okuma sürecidir. tasmasını yaşamları boyunca taşısınlar. Bu dinci iktidar Pompei’nin son günlerini yaşamaktadır. Önce çok önemli bir noktayı vurgulamak gerekiyor, ülkemizi bir laik Cumhuriyet ve demokrasi devleti olmaktan çıkarıp, siyasayı bir dinci taassup ve yasadışı güçler hegemonyasına mahkum eden çağdışı dinci iktidar, Kurtuluş Savaşı Türkiyesi’nden, Mustafa Kemal Türkiyesi’nden ödün üstüne ödün verenlerin iktidarı, bunun hesabını vermeye hazırlansın. Burası Mustafa Kemal Türkiyesi’dir. Türk halkının onurlu yaşamına, bağımsızlık davamıza, laiklik davamıza hiçbir siyasal gücü müdahale ettirmeyiz. Şimdi ikinci bir “Sivas Kongresi”nin gündemini yaşamaktayız. Laik ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne kendini ikinci kez iktidar olarak dayatan dinci taassup ve yasadışı güçlere karşı, ikinci “Sivas Kongresi”ni yaşama geçirerek dayanakları ABD emperyalizminin, Avrupa Birliği emperyalistlerinin hazırlıklarına karşı, sağdaki soldaki bütün vatansever partilerin omuz omuza seçim cephesinde iktidar savaşına girmeleri gerekir. Türk ulusu ikinci bir Kurtuluş Savaşı’na, ikinci bir çağdaş seçim savaşına hazırlanmaktadır. Tüm vatansever partilerimizin iktidar savaşı zaferi, ikinci “Sivas Kongresi” dir. İkinci “Sivas Kongresi” Türk ulusunun içsel ve dışsal engellerden arındırılmış ikinci kurtuluş savaşı zaferimiz olacaktır. PENCERE CHP Meclis’ten Çekilmeli... Bugün Türkiye’nin başındaki iktidarın zamiri ne?.. Muhafazakâr mı?.. Takıyyeci mi?.. Dinci mi?.. AmpulcüNurcu mu?.. Her neyse.. ? Eski deyişle bu kadar ‘karışık ismi fail’ bir iktidarın seçilme öyküsü de sandıkta adaletsiz.. Dengesiz.. Çarpık.. Nasıl?.. Seçmenlerin yüzde 25’i.. Ve sandığa gidenlerin yüzde 34’ü AKP’ye oy veriyor.. AKP Meclis’in yüzde 65’ini ele geçiriyor... ? Sayın Cumhurbaşkanı Sezer bu bilinen gerçeği kendine özgü sadeliğiyle tek tümcede vurguladı: “ Seçmen iradesinin büyük bölümü Meclis’e yansımıyor...” Ve ekledi: “ Seçim nisanda olmalı...” Anlamı?.. Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce erken seçim olmalı... Daha başka deyişle: Bu Meclis yeni cumhurbaşkanını seçmemeli... Sayın Sezer haklı: “ Şartlar erken seçimi zorunlu kılıyor...” ? Peki, erken genel seçime nasıl gidilecek?.. RTE güdümündeki AKP genel çoğunluğunun yeni cumhurbaşkanını seçmesi nasıl engellenecek?.. Seçmenlerin yüzde 25’inin oylarıyla Meclis’i ele geçirip AKP hükümetini kuran takıyyeciliğin Çankaya’ya da yan gelerek göz göre göre devleti de gücüne katmasının önüne nasıl geçilecek?.. ? Görev CHP’nindir!.. CHP Atatürk’ün kurduğu partidir... Atatürk’ün Çankaya’sına Tayyip Erdoğan’ı oturtacak bir olanağa cevaz veren CHP, Atatürk’ün kurduğu parti olamaz... Şaibeli, dengesiz, çarpık, adaletsiz bir seçimle iktidara geçen takıyyeci kuvvetin bir oldubittiyle Çankaya’yı da ele geçirmesi, bugün Meclis’te muhalefet partisi görevini yapan CHP’nin tarihine ve tüm CHP’lilerin alnına kara kalemle yazılacaktır... ? Yineliyoruz: Tarihsel görev bugünkü Meclis’te ana muhalefeti temsil eden CHP’nin omuzlarındadır... CHP bu yoldaki düşüncesini zamanlama aşılmadan tüm kamuoyuna duyurmalı... Sindirim ve Emilim AVRUPA BİRLİĞİ’NİN bugünkü doruk toplantısında büyük olasılıkla dışişleri bakanlarının ortaklaşa aldıkları karardan farklı bir şey çıkmayacak. Zaten, onlar açısından Kıbrıs ve limanlar sorunu gibi konular asıl büyük sorun yanında birer ayrıntı sayılır. Asıl büyük sorun, özellikle yeni üyelerin katılışından sonra ve pek gelişmemiş olan başkaları da sırada beklerken, bizim medyanın “sindirim” diye adlandırdığı sorundur. Türk medyasının niçin bu terimi kullandığını anlamak zor. Kavramı bilmemek mi, yabancı dil bilgisinin zayıflığı mı, yoksa başka birçok konuda olduğu gibi, tembellik ve işin kolayına kaçış mı? Çünkü merak edip sözlüklere ve hele bir tıp terimleri sözlüğüne bakılsa görülür ki, AB’ce kullanılan “absorption” sözünün Türkçedeki tam bilimsel karşılığı “sindirim” değil, “emilim”dir. Yani, bütün sindirim sürecinin son aşamasının, ince bağırsaklarda olup bitenin adı. Tıpkı, sindirim gibi, onun da normali ve kötüsü var. Normali, daha önceki aşamalarda vücuda sağlananların ötesinde, en son yararların da elde edilmesi. emek ki, “Türkiye konusunda AB açısından bir emilim sorunu var” dediklerinde, genellikle bizde anlaşılanın aksine “Türkiye öylesine büyük ve sorunlu bir ülke ki, midemize oturur” demekten daha çok, belki de “Onun katılımından elde edilecek pek çok yarar yokken, üstüne üstlük bağırsaklarımız da bozulur” demek istiyorlardır herhalde. Oysa, bizdeki AB’ciler, ülkenin askeri gücün Avrupa savunmasında oynayabileceği rol başta olmak üzere, “Doğu’ya ve özellikle İslam dünyasına açılan pencere”, “uygarlıklar diyaloğunun en kolay yapılabileceği mekân”, “kıtalararası köprü” gibi “yarar”lar yanında, “En genç ve en ucuz emek gücü bizde var” türünden utanç verici ve aşağılık övünmelere bile başvurmaktan geri kalmıyorlar. “Alın bizim delikanlıları, tepe tepe sömürün!” dercesine. u da gösteriyor ki, son yıllarda, yalnız televizyon ekranlarında ve gazete sütunlarında değil, ülkenin sözde “güzide” üniversitelerinde de yeni bir sınıf türemiştir: Sanki AB’nin ve ABD’nin buraya atanmış görevlileriymiş gibi, kendi ülkelerini ve halklarını unutup nerelerinden bağlandıkları bilinen yabancı çevrelerin yararlarını gözetip çıkarlarını savunanlar. Yeni tür bir “Mütareke matbuatı”dır bu. Fark, bunların sadece basından ya da daha geniş tanımıyla medyadan ibaret olmayıp yanlarına bilim dünyasından da katılanların olmasıdır. Ama, daha önemli fark şu galiba: Mütareke dönemindekiler, kendi içlerindeki teslimiyetçi zihniyet yanında, bir de işgal kuvvetlerince tutuklanıp Malta’ya gönderilmek diye bir korkuları olmasına karşılık, bunların öyle bir korku olmadan da böyle davranmakta olmalarıdır. mumtazsoysal@gmail.com Em. Amr. Vedii BİLGET ullardan ya da kölelerden oluşan “Osmanlı”, son süreçte yeniden gündemde. İmparatorluktan sürekli övgü ile söz ediliyor. Osmanlı’nın ülkesi serbest bir pazardır. Yağma ediliyordu. Düyunu Umumiye umumi borçlar idaresi, Osmanlı devletinin bütün borçlarını denetlerdi. Gümrük esareti, borç esareti, kapitülasyonların esareti, Osmanlı devletini, Avrupa sermayesinin kapitalizmin uşağı yapmıştı. Kapitalist Avrupa 1865’te Osmanlı Bankası’nı Osmanlı devletinin bütçesine hükümran olarak tayin etti. Osmanlı devletinin kâğıt para çıkarması yasaklandı. Osmanlı, Avrupa sömürgeciliğinin acımasız kapitalist ilişkilerine teslim olmuştu. Avrupa devletlerine tanınan kapitülasyonlar ve süreğen hale getirilen borçlanma politikaları nedeniyle, Osmanlı devleti kapitalist sömürgeciliğin acımasız pençelerinde son bulmuştu. Şanlı Osmanlı tarihi budur işte. Bugün, “şanlı” geçmişimiz borçlara karşı devlet bütçesinin ipotek edilmesiyle, işbirlikçiler tarafından “şanlı” bir şekilde yaşatılmaktadır. Bu şeref Osmanlı’yı savunanlara aittir. Laik Cumhuriyetimizi düşmanlarımıza, iktidarları karşılığında satanlar, bu hainlik tasmasını, dilerlerse yaşamları boyunca boyunlarında taşısınlar. ABD ve AB emperyalistlerinin gözde sözcüsü, Mustafa Kemal Türkiye’sinin yüz karaları, dinci kuralları ile eylemde bulunan iktidardaki partinin belli takıyyeci davranışları ile değil, bütün iç ve dış siyasası içindeki tutumuyla gerçek niteliği belirlenir, bu da iktidarın siyasi adını saptar. Kültürle kafa özgürlükleri arasındaki eşitliğin bağdaştırılamadığı sürede hiçbir toplumsal tasarımız yaşayamaz, insanlarımız insanlaştırılamaz. Anadolu, incelemeli tarihin toprak K larıdır, bu topraklarımız insanlarımızın evrimsel atılımlarına devrimsel atılımlarla ortak eylemde bulunacaktır. Bu nedenle, herhangi bir dogmatizmin içine kapanıp kalamayız. İnsanlaşmayı dışlayamayız. Dinci tarikatlara ve şeyhlere boyun eğmeyeceğiz, küreselleşmenin tuzaklarına düşmeyeceğiz, mali sermaye tarikatlarının ve saldırgan sömürücü şeyhlerinin oyunlarını bozacağız. Bunun için çok yönlü bağımlılıklar dinci iktidarın kontrolünde olamaz. D Kapitülasyonlar süreci Bilinçli ve laik bir toplumsal dayanışmadan güç alarak örgütleneceğiz. Ancak ellerinde bir siyasal dayatma gücünü bulunduran kişi, grup ve toplulukların bunu dinci hareketler haline getirip topluma egemenleşmeleri önlenecektir. Toplumsal alan egemenliğimizin laik ve asal ölçütü olacaktır. İçinde bulunduğumuz süreç, dünya çapında Lozan’ın ve laik Cumhuriyetin tüm kazanımlarını yok ederek Sevr’i evetleyenlerin sürecidir. Bu süreç “kapitalizmin kaleleri” ABD, AB, IMF, Dünya Bankası’nın sürecidir. ABD emperyalizminin ve Avrupa Emperyalistler Birliği’nin çıkarlarını gözeten dinci iktidar bunun karşılığında ikinci kez iktidar olma yolundadır. Bu süreç Osmanlı saltanatının özlemiyle “dinci iktidarın” iktidara getirilme sürecidir. Bu süreç kapitülasyonların, Düyunu Umumiye’lerin sürecidir. Bu süreç kapitalizmin dinci iktidarının seçim kalelerini oluşturma sürecidir. Bu süreç Mustafa Kemal Devrimleri’ne, laik Cumhuriyetimize ve Kurtuluş Savaşımızın yiğit halkına meydan okuma sürecidir. Emperyalizmin itelemeleriyle tekrar iktidara gelmeye hazırlananlar dilerse yineliyorum boyunlarındaki bu hainlik Laik cumhuriyeti yaşatmak Laik Cumhuriyetimizi, bağımlılık ve irtica girdaplarına sürükleyen tüm vakalar ve müsebbipleri tarihsel ve kamusal yargıya çıkarılacaktır. Atamızı, vatanımızı, yiğit halkımızı ve laik Cumhuriyetimizi; Sevr emperyalizminin yedi düveline diz çöktürerek Kurtuluş Savaşımızın bayrağı altında ant içerek selamlıyorum. Çağdaş dünya, kapitalizmden sosyalizme geçiş aşamasındadır. Bu aşamaya katılmak çağdaşlığın birincil görevidir. Çağdaş laik Türkiye Cumhuriyeti’nin, Kurtuluş Savaşı devrimlerinin kazanımlarını sonsuza dek yaşatacağız. Çağdaş uygarlıktaki birincil yerimizi antiemperyalist, laik, demokrat ve tam bağımsız bir Türkiye olarak var edeceğiz. B CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear