28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 KASIM 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Bahane Mehmet Ali Kılınç: “AB, ilgisizlikten kapanan özel Kürtçe kursları için Türkiye’yi suçlamış. Bir sonraki suçlama, devlet eliyle ‘Kuzey Kürdistan’ kurulmaması olabilir! Ya ğ m u r E k i m Türkiye’de çocuk istismarı yaygınlaşmış... “Bagajında oyuncakla gezenler yüzündendir!” BAŞLIKTAKİ sözcüğün anlamı yiğitlik, kahramanlık. “Celadet”in muhatabı da Adalet Bakanı Cemil Çiçek. Adalet ile celadet arasındaki ilişkiyi merak ediyorsanız, söz, Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın Aybay’da: “Devletin yüksek katlarında mekân tutmuşların riya kokan davranışlarını gözledikçe çileden çıkmamak elde değil. Şu YİMPAŞ konusundaki davranış ve sözlerine bir bakın hele: Ahiretini sağlama bağlamak amacıyla ibadetlerini aksatmayan temiz ve saf Müslümanları yad ellerde cami kapısında ‘faizsiz kazanç’ vaadiyle ‘söğüşleyen’ açıkgözler için parmaklarını oynatmıyorlar. Söğüşledikleri dolarları, marklara ‘dercep’ edip, uyduruk şirketleri kuran açıkgözlerin bu numaralarını da ‘yakında Ticaret Yasası kanunlaşınca, bu şirketleri yasadaki GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Park notu 1: İzin verirse Salacak İrtica kök salacak! Uyum Geçen Cuma İstanbul’daki bir üniversitede düzenlenen “Aile İçi Şiddete Son” konferansının açılışını yapmak üzere salona gelen Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun, Hürriyet gazetesi icra kurulu başkanı Vuslat Doğan Sabancı’nın teşrifini hiç ses çıkarmadan yarım saat beklediğini biliyor musunuz? İşte iktidar ile medyanın uyumu! kurallara dayanarak şeffaflaştıracağız’ diyerek geçiştiriyorlar. İşte size bir riyakârlık daha! Bir kere Ticaret Yasası tasarısıyla ilgili o kadar çok bilimsel eleştiri var ki, bunları bilimsel yöntemlerle ve bilim adamları ile diğer ilgililerin katılımlarıyla tartışıp çözmeden, tasarının ‘ham’ haliyle yasama organına sevki büyük bir hata, hatta skandal olur. Bu çaptaki düzenlemelerin olgunlaşması, Batı’da, yıllar süren çalışmalar yapılarak gerçekleşir. Öte yandan şirket faaliyetlerinin saydamlaşması için onların ‘içine girilmesi’ gerekiyorsa, bu konuda, içinde bin bir çeşit kurum ve ilişkiyi düzene bağlayan binlerce maddelik Ticaret Kanunu tasarısının yasalaşmasını beklemeye gerek de yoktur. Celadet İçinden pis kokular gelen şirketlerin yönetimine Sermaye Piyasası Kurulu veya başkaca resmi bir kurumca el konulmasını, örneğin kayyım atanmak suretiyle şeffaflaşıp denetlenmesi iki satırlık bir yasa ile sağlanabilir. Aynı müdahale kolayca örneğin dernekler için yapılagelmektedir. Öyle ki saygın bir derneğin yönetimini bertaraf etmek için, parlamentonun gündeminde 360. sırada bulunan bir teklif, birkaç saatte en başa alınıp yasalaştırılmış ve derneğin yönetiminin kayyımlara teslimi yolu açılmıştır. Eğer amaç bu yoldan şeffaflıksa YİMPAŞ gibilerin yönetimine, aynı usulle el konulmasını sağlayacak ‘iki maddelik bir yasa’ çıkarılması yeterlidir. Şimdiki hükümette sözleri ve davranışları ile hukuku siyasetin üstünde bir değer olarak kabul etmiş olduğu gözlemlenen Adalet Bakanı’ndan acaba böyle bir ‘celadet’ bekleyebilir miyiz?” Gün, Savunma Değil, ‘Karşı Taarruz’ Günü! Deniz Som’un “Salacak Eylemi” fazlasıyla etkili oldu. Ümit Zileli’nin de konuyu köşesinde işlemesinden sonra tepki, internet yoluyla hızla yayıldı. Yurtsever Hareket olarak da eyleme yoğun bir destek verdik. Sonuçta bu spontan çağrı bile, yüzlerce kişinin orada toplanıp o çağdışı içki yasağını dayatmaya kalkan Üsküdar Belediyesi ve AKP hükümetine, o nota gibi ihtarı vermesine yetti. ??? Som, haftalardır benim de aklımda olan en önemli ve güncel olması gereken Bursa Nutku’nu hatırlattı. Gerçekten de “Gençliğe Hitabe” ve “Bursa Nutku” bugünler için yazılmış metinler. Anayasayı kale almayan, özgürlük düşmanı, çağdışı yobaz uygulamalarda, Türk insanının nasıl davranması gerektiğini en güzel şekilde anlatan bir kilit manifesto! Herhalde AKP, o gülünç sinsi planlarıyla bizi adım adım kuşatarak şeriatçılığa insanları uyuşturarak geçiş yapabileceğini sanmıyor! Evet, kurbağa yavaş yavaş ısıtıldığının fazlasıyla farkında! Yobaz yasakları ciddiye alıp uygulamamızı bekliyorlarsa, çok yanılıyorlar. Bursa Nutku’nu bugün gündeme almazsak, ne zaman bunun vakti gelmiş olur, söyler misiniz? Pazar günü Salacak’ta Bursa Nutku’nu yüksek sesle okumadan evvel, bana uzatılan mikrofonlara söylediğim en önemli vurgu şuydu: “Bu küstahlığa izin vermeyeceğiz. Özgürlüklerimize kimseye el sürdürtmeyeceğiz. Bu bir alkol düşkünlüğü konusu değil, yaşam tarzımız, hak ve özgürlüklerimize sahip çıkma kararlılığıdır. Hiç kimse, haddini aşıp sabrımızı taşırmasın, kendi sonunu hızlandırmasın.” Refah Partisi 1994’te, sol partilerin aymazlığı ile tüm önemli belediyeleri kazandıktan sonra, ilk iş olarak Turing’in işletmelerini devralıp içkiyi oralarda ve belediyelere bağlı noktalarda hemen yasaklamıştı. O günlerde “Taban Operasyonu” hareketi olarak benzer bir eylem yapmış ve kendi bira ve alkol şişelerimizi alıp Cemal Reşit Rey’e gitmiş, fuayede açık olarak göstere göstere içmiştik. Belki sembolik kaldı. Ama yine de önemliydi. Bugün, her şey çok daha vahim boyutlarda ve halk tepkisini dökecek fırsat kolluyor. Pazar günkü çıkış, işte bu yüzden çok önemli, kim olduğumuzu ve temel değerlerimizi hatırlamak ve hatırlatmak açısından. Bir de şu kritik, konu var: “Aman biz şimdi alkolü, erotizmi savunuyor olmayalım, halk bizi yanlış anlar, oklar aleyhimize döner”. İşte bu ürkek ve mahcup tavır, felaketimiz olur; özgürlükler bir bütündür ve hem her dal ayrı ayrı savunulur, hem de gövde. Şeriatçılar yıllardır her gün saldırıyorlar laik, demokratik yaşam tarzlarına, Atatürk’e, sola. Bizlerse hep müdafaadayız. Ama bu yetmez, ideolojik ve somut veriler üzerinden köktendinciliğe karşı, laik demokrasi her planda taarruza geçmelidir. Çünkü savunmada kalmak, bizim olsa olsa kendi alanlarımızı daha yavaş kaybetmemizi sağlamaktadır, hepsi bu. Üç kalemiz aynı anda saldırıya uğramakta, gücümüzse, her defasında olsa olsa bir ya da ikisini kurtarmaya yetmekte, bir de üzerimize böylece rehavet çökmektedir. ??? Bizim için dokunulmazlığı olan saf ve güzel dini duygulardır, köktendincilik veya şeriatçılık değil. Şeriatçı cumhuriyet hedeflerine ulaşmak için sorumsuzca her uygulamaya giden, her “Allahsız” taktikle Atatürkçülüğü yıpratmaya çalışan, her noktada kadrolaşan; ister tehdit, ister şiddet, ister parayla kirli emellerine ulaşmaya çabalayan bu bahtsızlar, karşılarında Cumhuriyeti kurmuş korkusuz, gözü pek ve kararlı insanların torunları olduğunu bilmeliler. İster türban, ister kamu yönetimi, ister fiili uygulamalarda olsun, şeriatçı anlayış artık geri püskürtülmeli, kazandığını sandığı alanları hızla iade etmelidir. Cumhuriyetçiler için “müdafaa” dönemi artık derhal sona ermelidir. Sosyal demokrat partiler, acilen tek sepette birleşmeli ve iktidara gelerek, legal yollardan Cumhuriyetin tüm dokularını, nefes alma yollarını, deri yüzeyini, hücrelerini A’dan Z’ye temizlemelidirler. Ne CHP ne de başka bir sol partinin bu hedefin dışında kalıp Türkiye’yi savunabilmesi, artık mümkün değildir. Yıllardır uygulanan “müdafaa” taktiğinin işe yaramadığını, bu yöntemlerle onların tuzağına düştüğümüzü görüp, ayağa kalkarak karşı taarruza geçme vaktidir artık. Zaten dinin saygınlığını bu ülkede korumak da, ancak şeriatçıların afişe olup, anayasa karşıtı tüm oyunlarının cezalandırılmasıyla mümkün olabilecektir. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Başbakanı rahatlatacak sloganlar! BAŞBAKANIN, halkın karşısına çıktığı zaman atılan sloganlardan rahatsız olması nedeniyle Gülhan Elmas, Başbakanın yanındaki görevlilere vatandaşın sloganlarını gargaraya getirmek için karşı slogan atma önerisi yapıyor: “Türkiye laiktir, laik kalacak”a karşı “Kemal Abi nakittir, nakit kalacak!” “Türkiye, İran olmayacak”a karşı “İran, Türkiye olmayacak!” “Katil ABD, işbirlikçi AKP”’ye karşı “Sempatik ABD, neşeli AKP!” “AKP halka hesap verecek”e karşı “AKP halka mesaj çekecek!” “ABD askeri olmayacağız”’a karşı “ABD muhalifi olmayacağız!” “Kahrolsun Amerikan emperyalizmi”ne karşı “Hayrolsun Amerikan emperyalizmi!” “Mollalar İran’a”ya karşı “Yurolar yimpaş’a!” “Yaşasın Atatürk Cumhuriyeti”’ne karşı “Yaşasın cüppeli Ahmet hocanın jet skisi!” “Solda birlik olalım Çankaya’yı alalım”a karşı “AB ve ABD’yle birlik olalım Çankaya’ya çıkalım!” “Yargıya uzanan eller kırılsın”a karşı “El Kadı’ya uzanan eller kırılsın!” “Çankaya’da türban istemiyoruz”a karşı “Çankaya’da hukuk istemiyoruz!” Bir öneri de bizden; bu yeni sloganlar TRT’de seslendirilip sansürlük anlarda yayımlanabilir! Gericilik Akif Kökçe: “Türkiye’nin geri gitmesi için tezgâhlanan raporların adı nedense ilerleme raporu!” Korhan Yamuk’lar Dr. OSMAN GÜNEY “Acaba ona haksızlık mı ediyoruz” diye tam kendimle cebelleşirken bir yabancı kitapta aşağıdaki satırlara rastladım. Okuyunca hayatım değişmedi, ama gözüm açıldı, ruhum alabildiğine karardı. Finlandiya’yı anlatan “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” isimli bu kitaptaki(*) ilginç satırları; “acılar paylaşılmakla hafifler” düşüncesiyle, aşağıda veriyorum: “Oldukça zeki olan bu dönek yazar, parlak bir eğitim görmüştü. Başlıca Avrupa dillerini bilir ve iyi konuşurdu. (...) Yazılarının arasına çeşitli milletlerin, değişik asırlarda yaşamış düşünürlerin, tarihçilerin ve edebiyatçıların eserlerinden aldığı parçaları sıkıştırırdı. Ama ne yazık ki, yazıları dürüstçe değildi. Çünkü o, bu yazılarının karşılığı olarak ‘.... hükümetinden’ çıkar sağlardı. Yani kalemini satmıştı. Bu dönek yazar, tüm diğer insanlar gibi yaratılıştan kötü değildi. Diğer bir deyişle, kötü bir insan olarak yaratılmamıştı. Sonradan ...ahlaksız bir adam olmuştu. Böylesine sefil bir hayat içinse çok para gerekiyordu. Bu adam, almış olduğu eğitim ve sahip olduğu yetenek dolayısıyla namuslu bir şekilde iyi kazanabilirdi. Ancak böyle erdemli bir hayat için ruhun alevlenmesi lazım. Fikir ve ahlak güzelliği lazım. Kısacası idealizm gerekir. Bunların hepsi de dönek yazara yabancı şeylerdi. Metternich, bu eski saray tilkisi ...bu Bizans uşağı, (....) bütün Avrupa milletlerinin ahlakını bozmuştur. O, insanları kendine çekmenin yolunu rüşvetle bulmuştu. Onun ayrıca rüşvet sekreterleri, rüşvet uzmanları vardı. Bunlar, kimin ne ile satın alınabileceğini araştırıp incelerlerdi. Metternich zamanında rüşvet alıp vererek kolay kazançlar elde etmek, saygın bir işmiş gibi yaygınlaşmıştı. Toplum içinde ahlaki oksijen kalmamıştı... (...) Acıdır ki, yüceliklere meftun olan gençlik bile, bu şekilde alçalmıştı. Gençliğin ulvi idealleri ve yol gösterecek kılavuzları yoktu. Fikirsiz ve amaçsız olarak yetişiyorlardı. İşte bizim bu dönek yazarımız da böyle zehirli bir ortamda yetişmiş, hemen hemen tüm ahlaki duygularını kaybetmişti. O, idealist hamleleri gülünç ve yapmacık buluyor, ciddiye almıyordu. Hayatta Schiller gibi güzellik ve doğruluk arayanların aklına şaşardı. Yıllar geçtikçe bu dönek, kinik felsefesini benimseyen bir filozof (?) oldu. Yabancıların hatırı için kendi milletine hücum etmekten zevk alır hale geldi... Şöyle diyordu: Ben güzel yazıyorum. Bu yüzden iyi kazanıyorum... Benden ne istiyorsunuz. Siz, Floransa ve Venedik’te, iki İtalyan heykeltıraşın (Donatello ve Vettoshio) yaptığı, ücretli kiralık kumandanların heykellerini görmediniz mi? Bu kumandanları Milano, Cenova.. gibi şehirler kiralasalardı, onlar, o şehirler için savaşacaklardı.. İşte ben de, edebiyat alanında bunlar gibiyim. Bana yabancıların verdiğinden daha fazla bir kazanç sağlayın, memleketim için yazayım. Bunu yapamazsınız... Yapmak da istemezsiniz... Benim vuruşlarıma dayanınız ve kendinizi savununuz. Ben kuvvetli düşmanlarla savaşmasını severim.” İşte böyle, bu satırları virgülüne bile dokunmadan aynen aktardım. Kitapta adı geçen satılmışın, geçen asırda yaşamış, ünlü bir Avrupalı yazar olduğunu hemen belirtmeliyim... Bu yazı, şu sıralar, eminim sizde de buruk çağrışımlar yapmıştır... O utanç yetmezmiş gibi, bir de bizleri, “ayıplarımızla övünme”ye zorlayıp kınamazlar mı; batsın bu dünya... Ne olursa olsun kırk yılda bir iftihar edecekmişiz. Bizim Atatürkümüz, değil kırk yıl, kırk asır övünmemize yeter... Ama, bu prototiplerin aslında tüm dünyada var olduğunu düşünerek, belki de biraz rahatlayabiliriz... (*) “Beyaz Zambaklar Ülkesinde Finlandiya Yazan: Grigory Petrov; Antik Dünya Klasikleri: 14; Grigory Petrov Kitaplığı 1; Prizma Pres Matbaacılık; İstanbul, 2005; sayfa100102. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TC ŞİŞLİ 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Esas No 200617 tereke Davacılar Ayşe Cangüzel Teker, Ahmet Halid Teker vekilleri Av.F.Özlen Taneri tarafından miras bırakan Ahmet Kurt Teker terekesinin M.K.nun 619 ve devamı uyarınca resmi defterinin tutulması talebi ile resen M.K’nun 589 uyarınca tereke mallarının korunması ile ilgili önlemlerin alınması talebi Mahkememizce kabul edilip tanzimine başlanılmış bulunduğundan, İstanbul ili,Bakırköy ilçesi, Osmaniye Mahallesi,cilt 49, hane 34 de nüfusa kayıtlı bulunan Halit Eda ve Elfride İrma Veyer den olma 30/03/1942 doğumlu AHMET KURT TEKER’in Kefalet sebebiyle alacaklılarında dahil olmak üzere alakadar olanların alacak ve borçlarını ilan tarihinden itibaren en geç bir ay içinde varsa belgeleri ile birlikte Hakimliğimize bildirmeleri ve beyan ve kayıt ettirmeleri, aksi halde M.K.nun 621 maddeleri gereğince alacaklarının bu süre içinde kaydettirmeyenlerin mirasçıları ne şahsen nede terekeye izafetle takip edemeyecekleri rehin ve teminat hakkında da alakadarların bilgi vermeleri lüzumu M.k.nun 621. maddeleri uyarınca ilan olunur. 24/09/2006 (Basın: 51174) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Kasım www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Tadı manda1 lina ve kiviye benzeyen bir 2 meyve. 2/ 3 Mevki, makam... Gökle 4 yerin birleşir 5 gibi göründü 6 ğü çizgi. 3/ 7 Üzerine kitap koyup bağdaş 8 kurarak önüne 9 oturulan bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 çeşit dar ve alçak ma1 O SMA N C I K sa... Verme, ödeme. 4/ 2 R E A Y A R A P Talyum elementinin Ş AMB A B A simgesi... Doğu Ana 3 C A K A Ç dolu’da bir ırmak. 5/ 4 İ Z A Z İ L L A İnanma duygusu... 5 K İ L B A R B A K A N Bir nota. 6/ Sayfa çev 6 O R D U G resine çekilen çizgi... 7 M İ Saygı gösterme, ulu 8 İ D A M E R U A lama. 7/ Halka biçi 9 L İ V A A S T minde mercan adacığı... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 8/ İnleme, inilti... Edirne’nin bir ilçesi. 9/ Doğu Karadeniz yöresinde, özellikle Rize’de dokunan çamaşırlık ince bez. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Böbrek üstü bezi kabuğunun salgıladığı hormonlardan biri. 2/ Ahırlarda iki hayvan yeri arasına bölmelik diye konulan kalın sırık... Bağışlama. 3/ “ ufuksuz yaşamaz” (Yahya Kemal)... Bir işi birçok istekli arasından en uygun koşullarla kabul edene bırakma. 4/ Zekâ... Deriden sızan tuzlu sıvı. 5/ Yunan mitolojisinde güzel sanatların dokuz perisinden biri. 6/ Bir gösterme sıfatı... Tembellik. 7/ İşyeri... Nikel elementinin simgesi. 8/ Ortadoğu’da, “Ölüdeniz” de denilen bir göl... Halk dilinde domatese verilen ad. 9/ Cilt kapakları özenli bir düzenle gevşetilip sıkıştırılabilen defter. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear