28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 EKİM 2006 CUMARTESİ 4 Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, stratejisini karşısındakinin aptallığına, cümlelerinin kurgusunu kendisini dinleyenlerin anlayış özürlülüğü içinde olduğu varsayımına dayandıran insanlar ne kadar zeki olabilirlerse o kadar zekidir. Bu tür zekâlara hayranlık duyduğumu da söyleyemem, tavrın etnik kökenli olduğunu da... Yalnızca bir nokta kesindir, bu strateji ve taktikler, etnik ayırımcılık politikası güdenlerin başvurdukları yöntemlerdir. Yıllar boyu, içi doldurulmamış, sözde demokratik taleplerle ortaya çıkanlar, anadilini öğrenme özgürlüğü kisvesi altında, devleti iki resmi dilli hale getirmek, demokrasi sözcükleri ardında anayasal sistemi değiştirerek,üniter yapıyı federale çevirmek peşindedirler. Bütün bunları yapar ve “barış” sözcüğünü ağızlarından düşürmeden konuşurken karşılarındakilerin kendilerine, “Arkadaş, lafı geveleme baklayı ağzından çıkar” diyebileceklerini hiç akıllarına getirmezler. İçi doldurulamamış, ne anlama geldiği açık olmayan, “demokratik” taleplerden yola çıkarak varmak istedikleri noktaya karşılarındakilerin budalalılığı sayesinde varacaklarını sanırlar. ??? Bu yöntemin üstadı Bay Osman Baydemir, Avrupa Parlamentosu’nda yapılan “AB Türkiye ve Kürtler” konulu konferansta ilginç öneriler yapmış. Dicle ve Fırat üzerindeki baraj ile hidroelektrik santrallarının ve bölgedeki petrol üretim gelirlerinin, yetkileri arttırılmış yerel yönetim HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Ne Önerdiğinin Farkında mı? lere bırakılmasını istemiş. Merkezi iktidarın birtakım yetkilerini paylaşarak güçlendirilmesi önerilen yerel yönetimlere bırakılacak kaynakların yıllık değeri 2.8 milyar dolar. Söz konusu önerinin içeriği kadar yapıldığı yer de ilginç. “Bu ne biçim istek?” demeyin, Baydemir bu, ister. Dilerseniz öne sürülen isteğin ne anlama geldiğine bakalım. Bu istek “benim bölgemin zenginlikleri benimdir” mantığından hareket eden ve hemen “senben” ayrımını ortaya çıkaran bir talep. Türkiye, yıllardır, yeryüzünün en büyük bölgesel kalkınma projesi olan GAP’ı yaşama geçirmeye çalışıyor, bunun için milyarlarca dolar para yatırıldı. Beş kuruş dış yardım almadan gerçekleştirilmeye çalışılan proje öngörüldüğü zamanda bitmiş olsaydı, şimdi hem bölgenin hem de Türkiye’nin çehresi önemli ölçüde değişmiş olacaktı. Ama PKK etiketli etnik terör, büyük özverilerle yürütülmeye çalışılan projeyi sabote etmiş ve bitmesini engellemiştir. Türkiye’nin GAP için ayırdığı fonların, bir ara şahlanan enflasyonun nedeni olduğunu söyleyen iktisatçılar bile çıktı. GAP, bu ülkenin vatandaşlarının vergileriyle gerçekleştirilmeye çalışıldı. Bu vergi gelirleri de yalnız bölgedeki insanlardan değil, tersine, çok büyük ölçüde, bütün Türkiye’den, en başta da ekonomik yapı gereği Batı Anadolu’dan geldi. ??? Bütün Türkiye elbirliği ile zaten ilk amacı güneydoğu bölgesini kalkındırmak olan proje için özveride bulunuyorlar, ama Bay Baydemir, “Bunlar benim bölgemdedir, semeresini ben alırım” diyor. Yağma mı var! “Benim bölgemdeki her şeyin semeresini yalnızca ben toplarım” demek ne demektir? Böyle söyleyince adama sorarlar: Sen bölgen dışında da, bütün Türkiye’nin nimetlerinden faydalanmıyor, hastanelerini, okullarını kullanmıyor, ekonomisinden istifa etmiyor musun? Bu ülkede eğer hâlâ büyük bir toplumsal kargaşa yoksa Türkiye insanının, benim bölgem senin bölgen ayrımı yapmadan bütün nimetleri paylaştığı içindir. Bay Baydemir’in önerisi, işte bu durumu bozmaya yöneliktir. Bay Baydemir, benim bölgemin senin yatırımınla sağlanmış da olsa nimeti benimdir deyince, benzeri başkaları da çıkıp kendisine sorarlar: O zaman sen benim toprağımda ne arıyorsun? Çek git kendi diyarına! Böyle bir gelişme, ülkenin insanlarının bir kısmına kendi bölgeleri dışındaki bölgelerin kapanması sonucunu doğurmayacak mı? Hepimizi aptal yerine koymakta üstat Bay Baydemir, bu önerisinin ne anlama geldiğini pekâlâ bilecek kadar akıllı. Ama galiba yine başkalarının aptal olduğu varsayımıyla parsa toplamaya çalışıyor. Ankara Barosu’na kayıtlı üç avukat, Chirac’ın Türklüğü aşağıladığını öne sürdü Chirac’a suç duyurusu ANKARA/İZMİR (Cumhuriyet) Ankara Barosu’na kayıtlı üç avukat, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac hakkında, ‘‘Türklüğü ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni aşağıladığı’’ gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Avukatlar Cemal Emir, Esra Yaycı ve Güngör Tanrıverdi tarafından dün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen suç duyurusu dilekçesinde, Chirac’ın, Ermenistan’da yaptığı konuşmalarda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Türklüğü hiçbir somut veriye dayalı olmayan iddialarla basın yoluyla alenen aşağıladığı belirtildi. Dilekçede, ‘‘Chirac’ın, tamamen asılsız ve sadece ABD ile Ermeni diyasporasının 100 yıl önce planladığı Türkiye Cumhuriyeti’ni bölme planları içinde AB’nin de olduğunu gösteren bu iftiralar nedeniyle yargılanarak cezalandırılması gerekmektedir’’ denildi. Chirac’ın, dünya kamuoyu önünde soykırıma yönelik iddialarını kanıtlamaya davet edildiği suç duyurusu dilekçesinde, şunlar kaydedildi: ‘‘Asılsız olan iddialarıyla insanlık tarihi kadar şanlı geçmişi olan Türk ulusunu suçlamak, işin kolayına kaçmaktır. Biz, gerek Türk yargı organlarında, gerekse uluslararası bağımsız yargı önünde, tarihi delillerle bu yalanın ortaya çıkarılmasından yanayız. Chirac’ın öncelikle kendi ülkesinin tarihine bakması gerekmektedir. Boşuna Fransızları horoza benzetmemişler ki, bugün Sayın Chirac, bu benzetmeyi bir kez daha doğrulamıştır. Horoz, dizlerine kadar pisliğe batıp şarkı söyleyen tek hayvan olarak bilinir.’’ Dilekçede, Chirac’ın, anayasa ve Türk Ceza Yasası’nın 299. ve devamı maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle dava açılması talep edildi. Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği (ESİAD) Başkanı Mehmet Ali Kasalı da, ‘‘sözde Ermeni soykırımını inkâr edenlere ceza öngören yasa tasarısı’’ ile ilgili Chirac’a mektup göndereceklerini bildirerek ‘‘Tasarının en kısa sürede senato gündemine getirilmesini ve Fransa’nın düşünce özgürlüğüne ‘gerçekten’ nasıl baktığını görmek istiyoruz’’ dedi. asirmen?cumhuriyet.com.tr FIRINCI PROTESTOSU Fransa’ya ‘ekmek’ yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) öncülüğünde başlatılan ‘‘Fransız ürünlerini raflardan indirin’’ çağrısına ilk destek fırıncılardan geldi. TESK’ten yapılan yazılı açıklamaya göre, TESK Genel Başkanı Derviş Günday’a bir mektup gönderen Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı, TESK öncülüğünde başlatılan çalışmada federasyonun aktif olarak yer alacağını kaydetti. Balcı, Fransa Parlamentosu’nda kabul edilen sözde Ermeni soykırımının inkârını suç sayan yasa teklifi reddedilene kadar, ekmek yapımında kullanılan Fransız menşeli ürünleri kullanmama konusunda bir konsensus oluştuğunu bildirdi. Türkiye Fırıncılar Federasyonu tarafından alınan kararın sevindirici olduğunu belirten Günday ise şunları kaydetti: ‘‘Konfederasyonumuz 4 milyon üyesi ve 20 milyona ulaşan ailesiyle tüm teşkilatımızı harekete geçirmenin sevinci içindedir. Çağrımız kısa zaman içerisinde daha da yayılarak etki alanını genişletecektir. Bu aşamada en büyük görev halkımızın duyarlılığına kalmaktadır.’’ Tarihi Cumhuriyet CHP’de Emekli memur Yusuf Seyranoğlu, M. Kemal Atatürk’ün yaşamını yitirmesinin ardından basılan 13 Kasım 1938 tarihli gazetemizi, CHP Balıkesir İl Örgütü’ne armağan etti. 52 yaşındaki Seyranoğlu, ‘‘Bir inşaatta bulduğum bu tarihi gazeteyi yıllardır evimde saklıyordum. Ancak Atatürk’ün adını verdiği gazetenin yine kendi kurduğu partide saklanmasının daha uygun olacağını düşündüm. Gazeteyi CHP’ye hediye etmeyi uygun gördüm. Evimde 1920 ve 1930’lu yıllara ait iki gazete daha var. Onları okuduğum zaman bugünü daha iyi anlıyorum’’ dedi. Gazeteyi teslim alan il sekreteri Yaşar Evci de, ‘‘Tarihi özelliği olan, Atatürk sevgisini en güzel şekilde yansıtan Cumhuriyet’i partimizde en iyi şekilde koruyup saklayacağız’’ diye konuştu. (Fotoğraf: COŞKUN YAMAN) MHP Cephesinde Kavga Sertleşiyor MHP Kongresi yaklaştıkça bu militan siyasi akım içindeki tartışmalar da sertleşiyor. MHP cephesinin yayın organlarından Yeniçağ gazetesi, Devlet Bahçeli ve rakipleriyle başlayan kavgada Bahçeli’ye muhalefetin başını çekiyor. Birkaç gün önce Ümit Özdağ’ın üyelik için sahtecilik yaptığını söyleyen Genel Merkez yanlılarına yanıt Yeniçağ’dan gelmişti. Yeniçağ birinci sayfadan verdiği büyük habere şu başlığı koymuştu: “MHP’de Ümit Özdağ paniği” . Haber şöyle devam ediyordu: “Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Nacar, Ümit Özdağ’ın partiye üyeliğiyle ilgili iddialar öne sürerek savcılığa suç duyurusunda bulundu. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezi, Büyük Kongre’de Devlet Bahçeli’ye karşı aday olmasından endişe ettiği Prof. Ümit Özdağ’ın önünü kesmek için harekete geçti. Prof. Dr. Ümit Özdağ, 20 Temmuz 2003 tarihinde tüm hukuki şartları yerine getirerek Artvin’in Yusufeli ilçesinden MHP’ye üye oldu. Aradan 2 yıl geçtikten sonra, 2005’te Yargıtay’a müracaat ederek üyelik durumu hakkında bilgi istedi. Partilerin her 6 ayda bir verdikleri üye listelerini takip eden Yargıtay, MHP Genel Merkezi tarafından Ümit Özdağ’ın adının kendilerine bildirilmediğini ifade etti.” Yeniçağ, Bahçeli karşıtı haberini şöyle tamamlamıştı: “Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin kongrede tek başına aday olabilmek için Ümit Özdağ’ın üyeliğini önlemeye çalıştığı düşünülüyor. Türk siyasetinde şimdiye dek görülmeyen bu uygulamalarla Ümit Özdağ’ın MHP Genel Başkanlığı adaylığının önünün kesilmeye çalışıldığı kaydedildi.” Beş gün önceki bu haberi başka haberler izledi. Dünkü Yeniçağ gazetesinin manşeti de şöyleydi: “Sessiz ve sakin tavrını giderek sertleştiriyor. Bahçeli’ye ne oldu?” Haberin spotunda da şunlar yer alıyordu: “MHP Genel Başkanı, önce Ümit Özdağ’ı, ardından da Ozan Arif ve onunla röportaj yapan Gülden Aydın’ı mahkemeye verdi.” Aynı gazetede Vakit gazetesi yazarı Abdürrahim Karakoç’un bir değerlendirmesi aktarılıyordu: “Ecevit’i eleştirdi diye Ali Güngör’ü ihraç eden zihniyette zaten mantık ve sağduyu aranmaz.” ??? MHP’nin oylarının yükselişe geçtiği iddiası MHP içindeki muhalefeti de canlandırmış gibi görünüyor. Parti içi muhalefette Ramiz Ongun, Namık Kemal Zeybek ve Ümit Özdağ’ın isimleri öne çıkıyor. MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, Bahçeli’yi uzlaşmacılıkla suçlayan muhalefeti şöyle değerlendiriyordu: “Bu millet, sağda olsun solda olsun ortak paydalar bellidir. Bahçeli’nin söylemi, taktiksel değil. Aşırı söylemlerin bedelini bu toplum ödedi. Tepkimizi, demokratik yollarla elbette ifade edeceğiz. Oyunun farkındayız. Diyarbakır’ın ‘delilo’sunu duyduğunuzda, ‘Benim medeniyetim’ demez misiniz? Toplumsal merkezi ifade eden bir anlayıştır bu. Asıl gündemimiz Türkiye. Yükselen bir MHP’yi yönetmeye arzusu olanlar, kongre sürecini beklesinler.” Bir başka Genel Başkan Yardımcısı, kendilerini yumuşak muhalefet yapmakla suçlayan parti içi muhaliflere şu cevabı veriyordu: “Yokluğu fark edilen Milliyetçi Hareket Partisi, toplumsal muhalefetin mutabakat zemini artık. Tenkidin yanında çözümleri de önereceğiz.” Bu akımı yakından tanıyan akademisyen Mümtaz’er Türköne ise bu süreci şöyle değerlendiriyordu: “MHP’ye haksızlık etmeyelim. CHP çoğu konuda, MHP’den daha fazla şovenist ve ayrımcı değil mi? Bahçeli’nin tanımı, aslında siyasi milliyetçilik. MHP’nin ne yapmak istediğini anlamak için bir ideoloji ve doktrin partisi olmadığını, sadece bir parti olduğunu, eklektik ve pragmatik tavırlar geliştirdiğini anlamak gerek. Sokaktakilerin peşine takılan MHP, kısa zamanda marjinalleşir, yok olur. Bahçeli, parti içi mücadelede duruma hâkim görünüyor.” Aydınlık dergisinin de son dönemde daha çok Devlet Bahçeli’yi hedef alan yayınlar yapmasını bu gerginliğin bir parçası olarak görmek mümkün mü? ??? Kongre tarihi yaklaştıkça MHP içindeki iktidar kavgasının da sertleşeceği söylenebilir. Görünen o ki, Devlet Bahçeli fazla zorlanmadan bu kongreyi de kazanacak. Ancak kavgalar, çatışmalar olabilir. Bunlar, zaten geleneğin bir parçası olarak da kabul edilebilir. CUMHURİYET 04 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear